Arama

Popüler aramalar

‘’Alnınızın akıyla‘’

Eşi benzeri olmayan bir atmosfer. Nefes al heyecan, nefes ver stres. Kolay değil. İlk kez matematik bile sınıfta kalıyor. Lamı cimi yok. Maçın sonunda gelecek adisyon şampiyonu tayin edecek. İnelim mi adeta buram buram yanan çimlere. Camdan krampon Lincoln’ün alıştığımız sakatlığı bir anlamda Galatasaray’ın yolunu açmış. Ev sahibinin hücum gücü çift kartvizitten oluşuyor. Cevat hocanın cesareti öğrencilerini de yüreklendirmiş. Mükemmele yakın etüt edilmiş organizasyonlar, inanılmaz bir pres ve olağanüstü yardımlaşma, kareler halinde tek tek gözümüzün önünden geçiyor Galatasaray adına. Geçelim isimlere; Ayhan orta alanın hem patronu hem de işçisiydi. Arkasındaki Mehmet Topal bildiğimiz gibi. İlk yardım çantasıydı mübarek. Arkadaşlarının açıklarına kanayan yarayalara anında pansuman. Arda, Barış ve Sabri’nin indirdiği toplar Fenerbahçe’nin kilidini açan manzaralar. Hele Sabri bütün bir sezonun acısını çıkarıp sahaya ağırlığını koydu. Nonda konuk takımın ikramına kayıtsız kalmadı. Avuç dolusu kaçan gol pozisyonundan sonra siyahi futbolcu hayatının en kolay imzasını attı. Sonrasında ise devreye Servet ve Emre girdi. Umutlarını tamamen beraberliğe bağlamış Fenerbahçe’nin şansını başka bahara bıraktı. Sonuçta maçı ve tabii ki şampiyonluğu isteyen Galatasaray’dı. Ve 3 puan zirve yarışında gerçekten zor geçilecek diye düşünülen maç kolay geldi. Bütün bir hafta her türlü skora rağmen alnınızdan öpeceğimizi söylemiştik. Şimdi ise yüreklerinizi de ekliyorum.

28 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Onlar da biliyor‘’

Lig’de dananın kuyruğunun kopmasına 24 saat... Maçın her türlü skorunun şampiyonluğu belirleyeceği buluşma. Galatasaray 3 puanı indirmek zorunda, eli mahkum. Zor bir dönemeç. Buna rağmen Florya’da inanılmaz bir sakinlik söz konusu. Son günlerin en yorgun ismi Adnan Sezgin bile kendinden emin. Hafta içi gündeme adeta bomba gibi düşen Hakan Şükür’ün kelimeleri rafa kaldırılmış. Herkes sus pus... Stres, panik ve heyecandan eser yok... Haklılar...
Onlar da biliyor ki, bu sezon zirvede en çok bulunan takımdılar. Onlar da biliyor ki, 11 tane as futbolcusunun sakatlık yaşarken bile yarışı bırakmadılar. Her türlü koşulda yüreklerini ortaya koyup, kimsenin eksikliğini hissetirmeyip, ‘Çılgın Türk’ unvanına yükseldiler. Ali Sami Yen’in 5’i doğru 1’i abes bir şekilde mühürlenmesine rağmen en az kayıpla geçtiler. Kör-topal değil, sindire sindire. Ve hala yarışın içindeler.
Derler ki; Fenerbahçe şampiyonluğu kaybetse de farketmez. Nasıl olsa biz rayına girdik. Hedeflerimiz bir bir gerçekleşmekte. Derler ki; Galatasaray şampiyon olsun, kendini kandırır. Sadece belli bir süre kulüp içinde yaşanan olumsuzluklar kamufle olur. Helal olsun. Ne teşhis ama! Buraya gelene kadar, bütün sezon bir tarafı yere-göğe sığdır, diğerini aşağıla babam aşağıla. Yalan mı? Zahmet edin, arşivi indirin. O yüzden bu tür yorumları Galatasaray cephesinin kaale aldığı yok. Hiç merak etmeyin, Galatasaraylı kramponlar her şeyin farkında. Ne yapacaklarını biliyorlar. Adnan Polat’tan malzemecisine kadar inanılmaz bir motivasyon var. Ama temiz, ama sakin.
Artık pazar akşamı taraftar da yaşananları bir bir aklından geçirmeli. Her türlü sonuçta bu çocukların alınları öpülmeli. Sami Yen’i bir festival havasına dönüştürerek, taşkınlığa asla izin verilmemeli. Geçen seneyi hatırlayın; kulübünüzün nasıl provoke edildiğine hep beraber tanık olduk. Kesinlikle bu tür olaylara alet olmayın. Aportta bekleyenlere koz vermeyin. Kısaca; Galatasaraylı gibi Galatasaraylı olun. Gerisi kolay...

26 Nisan 2008, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şimdi bizde mi konuşalım!‘’

Haftaya Ali Sami Yen’de oynanacak derbinin ayar derecesi dün akşama bağlıydı. Üstelik 10 gündür sürekli üzerinde ‘papatya falı’ açılan bir karşılaşma. Baş rolde Abdullah Avcı ve Necati Ateş, Galatasaray için zor maç, onlar için zorun zoru... Bu ikiliyi bir an bile rahat bırakmadıklar ki... Haklılar... Yara olunca çene düşer. İşte böyle bir karşılaşmaya gidiyoruz. Allah sabır versin.
Cevat hoca, orta alanı kalabalık tutmuş, Lincoln’ün defansa yardım rolünde figüran kılacağını düşünüp Ümit Karan’ı tek forvet sürmüş. Riskli bir düşünce. Sonuçta yenmek zorundasın. Hakan Şükür’ü ve Nonda’yı yanında oturtmak birazcıkta olsa delikanlılığa sığmıyor. Belki de bu sezon Belediye’nin, 3 büyüklerin kabusu olması etkilemiş olsa gerek sempatik hocayı. Her şeye rağmen ilk yarım saat Galatasaray, ev sahibine top göstermedi. Özellikle pres ön plandaydı. Tabii yanında şişirme toplar, amacı olmayan akınlarla birlikte... 45 dakika böyle geçti.
İkinci yarı, sağ kulvar tatilde. Bir tek Arda tarafından karşı tarafta bindirmeler. Baktı olacak gibi değil. Son haftaların parlayan yıldızı orayı da idare etti. Ümit, Belediye’nin sert havasından nasibini alıyor. Hakan’ın adresiyle asisti pişti oluyor. Lincoln’ün şıngır mıngır golü filelerle buluşuyor. Galatasaray, ‘oh’ çekiyor... Hem de en derinden. Sonrası idare meclisinden geçiyor, noktayı Şükür koyuyor.
Evet... 3 puanın özeti şu; Lincoln’ün ara ara şık futbolu, Arda’nın gayreti, Servet’in yüreği ve diğerlerinin ayak uydurması. Son 3 haftaya girerken ve 3 gollük farka rağmen yine futbolsuz bir gece yaşadık. Ama şunu da eklemeden geçemeyeceğim. Ev sahibinde maçın en iyi kramponları; Kerim Zengin ve sonradan oyuna giren Aydın’dı. Eee... Şimdi bizde mi konuşalım!..

21 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Adnan abi der ki!..‘’

Adnan abi ile Başkan olduktan sonra, nihayet üç gün önce konuşabildik. Abi diyorum çünkü; bu Galatasaray’da bir gelenektir. Hele kongre üyesi ise, senden de kıdemliyse; ona abi diye hitap etmek her makamdan önemlidir. O kişi Başkan dahi olsa, bu konunun altını çizmek istedim. Nedeni ise; bazı çevreleri hitap şeklimiz rahatsız etmiş. Aman aman, açık yakalamak için öküzün altına girme olmasın lütfen!
Neyse, Adnan abinin kupa maçından sonra konuşması oldukça sıkıntılıydı; pek belli etmese bile, ses tonu bu sıkıntıyı açıkça gösteriyordu. Kalli’nin aniden gidişi, Başkan olmadan verdiği sözlerin startını engellediğini ve şu anda futbol takımının hedefe ulaşması için 24 saat çaba verdiğini söylüyor, söz verdiği, gerçekleştireceği icraatlara ise mecburi olarak şampiyonluktan sonra kolları sıvayacağını söylüyordu.
Başkanı üzen bir başka olaysa; bazı çevrelerin, kulübü yeniçeri ocağına benzetmesiydi. “Çocukların günahını alıyorlar” diyordu. Galatasaraylı kramponları kastederek; “Hiçbir futbolcu yönetime
karışamaz, böyle bir olayın bizim camiamızda yaşanmasının mümkünatı yoktur. Bazı arkadaşlar rüyalarında gördüklerini, sabah kaleme döküyorlar. Evet, biz medyaya söz verdik; ayda en az bir gün beraber toplanacağız, basın büroları kuracağız, duvarları yıkacağız diye. Kulüp içinde yaşananların, yanlış yorumlara gebe olmasını engelleyip sizlerle paylaşalım diye, ama dediğim gibi hocamızın aniden gidişi bütün programımızı alt üst etti. Yapacak bir şey yok, elimiz kolumuz bağlanmıştı. Artık futbolcu ve taraftarlarımızla kilitlendik. Onlar canıyla kanıyla oynayacak, taraftarımız şartlar ne olursa olsun 4 maçta da stadı dolduracak. İlk hedef pazar günü, Olimpiyat Stadı 70 bin Galatasaraylı ile dolmalı” diyor.
Evet, Adnan abi böyle söylüyor. Bana göre de başından sonuna kadar haklı. Türkiye Kupası gitti, futbolda dün yok, eğer Galatasaray’ı seviyorsan, Başkan’ına kulak vermelisin. 4 maçlık kısa sayılacak yol için destek vermek, çok yorucu olmasa gerek ne dersiniz? Sizce de haklı değil mi Adnan abi!

20 Nisan 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tabutta röveşata‘’

Kupada finale köprü maçı. İlk maçtaki kamburun düzelmesi için ev sahibine en az çift fark gerek. Rakibi Gençlerbirliği’nin ligdeki konumu havaleli olsa da, bir takım buraya kadar gelmişse küçümsemek, abestle iştigal. Stat boş sayılır. Burada taraftarı suçlamamak lazım. İstanbul gibi bir metropolde, maçın saatini iş çıkışı yaparsan, Sami Yen’i yalnızlar rıhtımına çevirmen kaçınılmazdır. Yetkililere hürmetlerimizi gönderiyoruz. Yaşlanıyor muyuz ne? Çenemize vurdu. Hadi geçelim maça.
Cevat hoca, cezası biten Lincoln ve Ayhan’a merkezi teslim etmiş. Bu ikiliden zaman zaman hoş hareketler görsek de, Trabzon maçında izlediğimiz sürat ve dirençten eser yoktu. Bütün bir maç şişirme toplar, amaçsız kornerler, rekor pas hatalarına şahit olduk. Ama yiğidi öldür, hakkını yeme. Lincoln’e ayrı bir sayfa açalım. Brezilyalı gerçekten gayretliydi. Ağır bir sakatlık dönemi geçirmesine rağmen, ayağını en riskli toplara sokmaktan çekinmedi. Ya diğerleri? Yalan, dolan.
Arda neredeyse kramponlarına gelen her topu ezdi. Nonda, adeta bir turist ömer. Niye oynuyor, neden oynuyor? Bunu anlamak çok zor. Dakikalar ilerledikçe, durum daha da felakete gidiyor. Servet yerini Okan’a, Hakan Şükür’de Ümit’e bırakıyor. Cevat hocanın son iki maçta yaptığı oyuncu değişikliklerine, bu akşam gölge düşüyor. Bu arada Nezihi hoca, Adnan Sezgin’e rapor veriyor, umutlar azalıyor. Es geçmeyelim Başkent ekibi, sürüsüne bereket goller kaçırıyor. Ve beklenen son 77. dakikada tüm gerçekçiliğiyle karşımıza çıkıyor. Tuna’nın nefis röveşatası ev sahibinin de tabutuna asılıyor.
Anlaşılan o ki Galatasaraylı kramponlar, kupayı pek fazla istememişler. Bir takımda, cumartesiden salıya bu kadar fark olmaz. Şimdi tek hedef kaldı. Başarırlar mı? Görüntü fulülaştı. Tamir etmek zor.

16 Nisan 2008, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanılacaklar mı!‘’

Istanbul’da her iki takım adına da zorlu randevu... Liderlik azmi ve prestij kolkola. Siz bakmayın konuk takımın sıralamadaki durumuna. Trabzonspor ismi, rakip için her zaman stres, hele ligde 5’e 5 kala buluşuyorsan...
Galatasaray’dan müthiş bir start. Kalli’nin elvedasının hayat verdiği aşikâr. Takımdaki abiler de boş durmamış, belli çalışmışlar birlik ve beraberlik adına. Aşırı disiplinin yerini sevgi alınca, son zamanların en iyi Galatasaray’ı vizyonda. Ev sahibi futbol adına ne güzellik varsa, hepsini yanına alıp getirmiş Sami Yen’e. Abartmıyorum, Karadeniz ekibini 70 dakika kendi alanına hapsettiler.
Ayhan’ın liderliğinde orta alan mükemmel çalıştı. Arkalarında bulunan ve sigorta görevini yapan Mehmet Topal’a, Allah zeval vermesin! İki hafta sakatlığı yüzünden vites düşüren Topal, dün gece yine eskisi gibi son süratti.
Attığı gol bir yana, sahanın assolisti ise Arda’ydı. Hırsını kramponlarına dağıtınca, seni izlemek büyük bir keyif kardeşim.
Sürekli eleştirdiğimiz Sabri ve Volkan da doğru işler yapınca, Galatasaray’ın bir kazaya uğramasının mümkünatı yoktu.
Cevat hocayı da unutmayalım. Geçtiğimiz maçın aksine, sürekli kulübenin dışına çıkıp, oyuna müdahale etmesi de gecenin artılarındandı.
79 dakika ‘Çılgın Türkler’ dediğimiz, yani tamamı yerli oyunculara kocaman bir alkış. Ama bir alkış da stadı tıklım tıklım dolduran, kramponların yasal dopingi olan Ultraslanlar’a. Şampiyonluk için umutlar gün geçtikçe artıyor. Gerçi çok kişi umutları başka bahara taşımıştı.
Yine yanılacaklar mı acaba!!!

13 Nisan 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Onur mücadelesi‘’

Galatasaray adına herşey cumartesi akşamı bitmişti. İstanbul takımında hedef artık ikincilik! Anlayan anlar, anlamayana Sivriservi az diyelim! Kalli’yi çıtır çıtır yiyen, pardon haklı olarak istemeyen Galatasaraylı kramponların bir anlamda onur mücadelesi. Rakipleri kupada pişti oldukları Gençlerbirliği. İlginç bir maç. Adnan Sezgin ve ekibi demek zorundayım. Takımı kim kurdu, taktiği kim verdi, muamma! Adnan Polat olmasın! Durum böyle.
Aylardır görmediğimiz bir fotoğraf. İnanılmaz bir coşku. Öyle uyuyan değil, uyandıran bir koro, ölüyü dirileten cinsten yani. Zaman zaman dirildiler de. Bu seferde patates tarlası zemin iltifat olur, adeta püreyi andıran alan izin vermiyor. Araya Gençler’in es geçilen penaltısı giriyor. Kamuflaj! Bak size de kıyak yapıldı, susun misali. Vah zavallı Türk ayak topu! Yine kritik yapamıyoruz. Usulen azda olsa söz edelim. Sabri’nin bir garip, Volkan’ın ne olduğu anlaşılmayan futbolu. Eee iki kanat bu durumda yandı gülüm, helvası yok. Mehmet Topal’ın kan kaybedişi, Nonda’nın mesleğini unutuşu. Gamlı baykuş olduk, bir de pozitif yönden bakalım. Okan ve Arda’nın çırpınışları, Emre ve Servet’in yüreğini koyuşu ve Kalli’nin gidişine 88. dakikada Lincoln’ün imzasıyla el sallaması.
Başta da söyledik bu bir onur mücadelesiydi. Maç bitene kadar kulübede adeta hiç kimse yoktu. Zor bir geceydi, kaptansız gemi azgın dalgalarla bu kadar boğuşabilirdi. Öyle bir taraftar vardı ki o geminin hem direği, hem yelkeni, hem de rotası oldular. Böyle gider mi? Bilinmez. Finaldeki fotoğraf futbolsuz da olsa Galatasaraylılar’ı umutlandırıyor. Ne dersiniz sevgiyle ve yürekle olacak mı? İzin verirlerse...

07 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Komiksin Kalli...‘’

Sami Yen’de sessiz gece... Ustura Kemal ve mahalle arkadaşlarının verdiği skandal ceza. Bir abukluk da ayağının tozuyla takımın patronundan... Nonda’ya kızak. Akşamın skoru ne olursa olsun, bunun adı duble hata, hatta facia... Maç başlamadan içim sıkıldı vallahi.
Gaziantep karşısında Alman hocadan yine garip bir 11... Servet, kariyerinde ilk kez forvet arkası. Garip, ama gerçek... Biyonik adamın forması yine sırılsıklam. Ama Nafile! Her futbolcu kendi mevkiisinde ötmez mi? Buna ‘inat’ diyorduk vazgeçtim, bu beyefendi resmen Galatasaray ile dalga geçiyor. Servet’in ne işi var garip ellerde! Song’u oynatacaksın, eyvallah! Koy sağ kulvara, gör bak ne olacak...
Şimdilik Kalli’yi bir tarafa koyalım. Ya sahnedekiler? Demin söz ettiğim Servet , Aykut ve Emre Güngör haricinde kılını kıpırdatan yok. Ne pres, ne yardımlaşma, ne kademe... Sallama toplar, basiretsiz vuruşlar. Açıkçası, futbolun dışında her şey...
Hangisinden başlayayım? Sabri iyi bir seçim olur. Bu kardeşimiz kramponlarını acilen rot-balansa götürmeli. Lincoln, uyurgezer... Mehmet Topal da onlara uymuş. Hakan ile Ümit arasındaki mesafe en az 15 metre ve anlaşmaları ihtimal harici...

Demek ki Galatasaray'ın bir tutamlık barutu varmış. Onuda taraftar sağlıyormuş. Ustura Kemal de bunu engellemiş. Kalli'de hepimizi dün gece güldürmüş. Miş miş de muş muş...

31 Mart 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI