Arama

Popüler aramalar

‘’Murat Özyer‘’

Murat Özyer, Galatasaray’ın basketbolda 2 senedir başında bulunan isim. Şimdi gönderilmek isteniyor. Olabilir, hiç kimse kulübün tapulu malı değildir. Ama Özyer, bakalım bugüne kadar neler yapmış, kararı siz verin.
Galatasaray’a ayak bastığı yıl, sorunlu oyuncu Gerald Fitch’e rağmen sezonu ilk dörtte bitirdi. İkinci sene bütün rakiplerini en az bir defa yenip, üstelik 10 senedir vize alamayan Galatasaray’ı Avrupa arenasına sokup, ULEB denen zorlu turnavada Final-Four oynattı. Eğer sezon başında istediği oyuncuları alabilseydi, kupayı alması bile işten değildi. Fakat Galatasaray’ın basketbolda Edirne dışındaki vizyonsuzluğu bütün planları alt-üst etmişti. Tam işler yoluna girmiş, gelecek sezon için kollar sıvanmışti ki, bu sefer de Tuğrul Demir ortaya çıktı. Bu büyüğümüz asla Murat hocayı istemiyormuş. Hatta Adnan Polat’a, “Murat’ı göndermezseniz, olayı Genel Kurul’a taşırım” demiş. Bu arada günah almayalım, Özyer’in arkasında duran tek kişi; Adnan Polat. Tuğrul Bey’i yakından tanırsınız... Basket takımının Play-Out’la kümede kaldığı en başarısız dönemde çalışan üstat. Hani bir maçta hakeme yumruk atmıştı!
İşte bu duayenimizin baskısı sonucu, Ahmet Dedehayır iki gün önce, Aydın Örs’e gidip, “Bizi çalıştır” ricasında bulunmuş. Örs’ün söylediği açık ve net: “Murat, Türkiye’nin en yetenekli ve çalışkan coachu. Ona destek olursanız, başarısız olmanıza imkân yok. Beni unutun!” Üstelik sponsor firma Ülker, Murat kalırsa 7 milyon, giderse 3.5 milyon Euro’luk bütçe ayırmış.
İşte böyle... Adnan Polat, saçma baskılara dayanabilecek mi, yoksa istikrar ve başarıdan mı yana olacak? Yigit Şardan’ı yakında şubenin başına getirecek olan Adnan Başkan, kararını çoktan vererek, statükoculara tokadı yapıştırmış. Bir tokat da, cuma günü, “Murat hocayla devam” diyecek Şardan’dan. Bekliyoruz...

11 Haziran 2008, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Skandal!‘’

Emre Belözoğlu artık Fenerbahçeli ve her eve lazım transfer. Ama aklım başka yere takıldı benim. Yaklaşık 3 sene önce Galatasaray borç batağındaydı ve Adnan Polat’ın önderliğinde yardım kampanyası başlatılmıştı. Bir çok Galatasaray seveni yardımlarda bulundu. Bunların arasında Emre Belözoğlu ismi vardı. 50 bin dolar Fenerbahçe’nin yeni transferinden gelmişti. Peki şimdi ne olacak? Dün dündür bugün de bugündür mü denilenecek? Sanmıyorum bildiğimiz Adnan Polat böyle bir olaya izin vermeyecektir. Alınan para derhal geri verilmelidir. Bir de ikinci şıkkı düşünelim. Oldu da Galatasaray olaya seyirci kaldı. O zaman da taraftar kendi aralarında örgütlenmeli, herkes elini taşın altına sokmalıdır. Galatasaray her kulübün olduğu gibi onurlu insanların yeridir. Hiçbir çirkinliği kaldıramaz. Neden ikinci şıkkı düşündüm hemen açıklayalım. Adnan Polat Başkan olduktan sonra öncelikle Galatasaray Liseli olanlara karşı değişik davramaya başladı. Kulübün içinde adeta bir yaprak dökümü yaşanıyor. Mete Razlıklı, Mustafa Turgun ilk isimler. Sırada iki yıldır takımı için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak Avrupa dördüncüsü olan takımın coachı Murat Özyer ve diğerleri var. Bu isimlerin ortak özelliği Galatasaray Liseli ve Özhan Canaydın’a yakın kişiler. Evet harekattan nasibini alan sadece bu arkadaşlar değil. GSYİAD açalım Galatasaraylı işadamları derneğiyle Adnan Başkan arasında da soğuk rüzgârlar esiyor. Derneğin önemli yerlerinde görev yapan kişilerin ortak düşünceleri şu “Adnan Bey seçilene kadar bize karşı sıcaklığı ne kadar fazlaysa şimdi o kadar soğuk”. Artı basın... Sadece iki gazeteyi seçip diğerlerine dirsek göstermek hiç yakışmıyor. Bize kongreden önce iki haftada da bir bilgi amaçlı toplanacağımız adına söz vermiştiniz. Şimdi telefonlarımızı açmıyorsunuz. Bu değişikliğin sebebini sizi tanıyan biri olarak gerçekten çok merak ediyorum. Adnan Sezgin de olmasa vay halimize!
Emre’den Adnan Polat’a geçtik. Biraz içimizi döktük, biraz rahatladık. Eee her zaman şak şak olmaz, hele ortada gerçekler ve skandala giden olaylar varsa.

07 Haziran 2008, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Arkadaş‘’

Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş
Dolduramaz boşluğunu ne ana ne gardaş
Bu en güzeli, bu en sıcak duygudur arkadaş

Ortak olmak her sevince, her derde, kedere
Ve yürümek ömür boyu, beraberce, el ele
Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş
Bir gün gelip, ayrılsak bile seninle arkadaş
(Yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş)

Evet arkadaş; kim olduğumu, ne olduğumu
Nerden gelip, nereye gittiğimi sen öğrettin bana
Elimdem tutup, karanlıktan aydınlığa sen çıkardın
Bana yürümeyi öğrettin yeniden
El ele ve damia ileriye
Bir gün.
Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile
Biliyorum, hiçbir zaman ayrı değil yollarımız
Ve aynı yolda yürüdükçe
Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir
Ayrılsak bile kopamayız...

Geçen hafta Kalamış’ta yaşanan çirkin olayları orada yaşayan biri olarak çocukluğumuzun pöpüler şarkısı Arkadaş’ın sözlerini sizlerle paylaşmak istedim. Evet Galatasaray ve Fenerbahçe’nin o akşama kara bir kalemle imza atan bazı taraftarları, yukarıdaki sözleri bir kez bizimle paylaşırsanız hiç fena olmaz sanırım. Aslında kabahat sizde de değil yıllardır ortalığı geren ve sizlerin üzerinden prim yapan, işine gelince baştacı gelmeyince anında sırtını dönen kulüp başkanı yandaşları ve ateşe benzin döken kalemşörlerde...
Siz okuyun siz...

01 Haziran 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hakan'ı kurtarmak‘’

Evet... Lig bitti, şampiyonluk geldi, ama Hakan Şükür meselesi her daim vizyonda. Kalacak mı, yoksa ‘Elveda’ mı diyecek? Cuma gecesi Kalamış’ta kongre üyeleri ile birlikte taraftarın da katıldığı şampiyonluk gecesindeydim. Galatasaray’da ilk kez böyle bir karışım yaşanıyor. Adnan Polat farkı, hayırlısı olsun diyelim! Ve o konuyu başka bir güne saklayalım. Gelelim golcüye...
O gece bir kez daha anlaşıldı ki, Hakan yine taraftarın sevgilisi. Beni şaşırtan, Adnan Polat’ın, gecenin konuşmasını yaparken, her iki kelimeden birinde Hakan’ın ismini geçirmesi. Tabii ki övgülerle. Garip... Çok değil, bundan 4 ay önce, Polat’ın radikal kararlar alıp, gençleştirme operasyonu hedeflediğini Sağır Sultan duymuştu. Yolcuların listesini az çok biz de biliyorduk. Emin olduğumuz, o listenin başındaki ismin Hakan’a ait olduğuydu. Sizlerden mi saklayacağım... Anlatayım artık.
Evet, Adnan Başkan bizzat şahsıma, Hakan’la artık birlikte olamayacağını söylemişti. Ama ne oldu da, Şükür, sanki bir seçim propagandası gibi davetler, kürsüler ya da cümle aralarında başrolde? Ben pek bir anlam veremedim. Ama ben, gitmesin derim.
Evet Hakan... Sen de artık kabuğundan çık ve karar ver. Dubai’ymiş, Florya’ymış ya da jübileymiş; çık artık konuş. Hem senin hakkında karar vereceklere yardımcı olursun hem de uykusuz gecelerini bitirerek kendine. Her şeyin bir sonu var, unutma Hakan. Tanju Çolak da en az senin kadar yakın arkadaşımdı. Onun pişmanlıkları sana bir parça yol göstersin.

25 Mayıs 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çıldır(t)ın!‘’

Galatasaray’ın 17. unutulamayacak zaferinin yankıları hâlâ devam ediyor. Nasıl etmesin ki... Her türlü cefaya rağmen içten dıştan desteksiz, bol köstekli uzun bir yolculuk. Bazı sendromlu kramponlara, verilen kozlara rağmen mutlu son. Adeta bir Türk filmi!
Özhan Canaydın’ın dimdik duruşu, Adnan Polat’ın inancı bugünkü tabloyu en hoş bir şekilde yansıtan görüntünün baş nedenleri. Ya bundan sonra? Kazanılan UEFA kupasında bile başarıyı ekonomik anlamda çöpe atan yönetimdeki aktörler bu kez farklı. Peki aynı senaryoya imza atarlar mı? Sanmıyorum. Adnan abinin seçime girerken kilitlendiği tek konu, başında bulunduğu kulübü maddi olarak nasıl düzlüğe çıkaracağıydı. Ekibini bu beyinlerden kurdu. Taraftarı düşündü, Haldun Üstünel’in yalnızlığına son vererek kadroya Murat Yalçındağ’ı kattı. ‘Hırs, dinamizm’ dedi. Yiğit Şardan gibi bazılarını rahatsız edecek bir ismi yanına aldı. Camiada yıkılan köprüler tekrar onarılmaya başlandı. Diğerleri de bu saydığımız isimlerden farksız, aynı amaca yelken açan bir Yönetim Kurulu. Plan; gelecek en ufak bir başarıyı kulübün kasasına paralel bağlantı kurarak paraya çevirmek. Harekat, futbolcuların kupayı kaldırdıkları andan itibaren başladı bile. Biliyorum sizi bu anlattıklarım pek fazla ilgilendirmiyor. ‘Transferden ne haber?’ dediğinizi duyar gibiyim, git gide eriyen Avrupa kariyerini düşünerek... Orada da bir sorun yok. Her ne kadar ser verip sır vermeseler de, Florya’nın yeni misafirleri, sizlerin heyecanına heyecan katacak kartvizitler. Sadece hoca bekleniyor. Ya yolcular? Ara ki bulasın! Mehmet Topal, Servet, Arda, Sabri ve diğerleri... Cazip tekliflere ve hiçbir zaman kazanamadıkları sıcak paralara rağmen ayrılamaya kimsenin niyeti yok. Niye gitmek istesinler ki? Peki bu ortamı hazırlayan kim? Başta Polat ve arkadaşları. Adnan Sezgin ve Mustafa Turgun’u unutursak kaleme ihanet olur.
Son sözümüz, artık Galatasaraylı olan herkes geleceğe umutlu bakmalı. Ülkemizin gayrimenkul zengini bu sefer günlük başarılarla yetinmeyecektir. Eee... O zaman eğlenmeye devam; yok yok çıldır(t)maya!

21 Mayıs 2008, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İyi bayramlar...‘’

Sıkıntı ve keyif aynı cümlede. Kolay değil. Sadece ve sadece kazanılması gereken bir 90 dakika. En ufak bir hatada emekler çöpe. Öte yandan sezon içinde bayramı kabul etmeyen, bir maçlık heyecanları içine sindiremeyen Galatasaray, sonuna kadar hakettiği şampiyonluk peşide. Oftaş, buna engel koyar mı?.. Futbol bu bilinmez. Fal bakmayalım, geçelim finale...
35 dakika titreyen kramponlar. Trabzon’dan gelen gol haberi bile kesmiyor heyecanı. Eller başta, yüzler gergin, gözler kilitlenmiş adeta tek karede. Böyle mi gidecekti?.. Yeter diyen biri çıkmalıydı. Kime yakışırdı. Tabii ki golcüye. Arda’nın inadı, Hakan’ın incesi. O ana kadar; kuru kalabalık kimliğinde oturan taraftarın kendine gelişi, ardından Hakan Balta’nın bugüne kadar gösterdiği performansla örtüşen ve buram buram kalite kokan füzesi. Şampiyonluk kupsanın sırıl sıklam ellerle, gökyüzüyle öpüşmesi. Sizlere, taktikmiş, oyun düzeniymiş yazacak birşeyim yok. Hak verirsiniz ki, dün gece Ali Sami Yen’de şampiyonun belli olduğu maçta bu tür şeylerin düşünülmesi abesle iştigal.
Cevat hocanın elinin hamurunu bilmeyen yok. Futbolculara gelirsek, hangisini sayalım. Birini övsek diğerine ayıp. Ama özellikle, ‘Çılgın Türkler’e avuç dolusu alkış. Özhan Canaydın ve Adnan Polat ağabeyin; Adnan Sezgin ve Mustafa Turgun’un emeklerini saymazsak daha da ayıp. Onyedinci şampiyonluk her türlü aksiliğe, sürüsüne bereket çekilen cefaya rağmen, Galatasaray Kulübü’nün tarihine altın harflerle yazıldı. Dün akşam, gerçek sevinci yaşatan ve yaşayan tüm Galatasaraylılar’ın bayramı kutlu olsun.

11 Mayıs 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hayat bayram olsa!‘’

Galatasaray adına yüzüp kuyruğa geliş... Gereksiz dere-okyanus muhabbeti dışında sıkıntı sıfır. Rakibi yılın ışıl ışıl parlayan arması Sivasspor. Keskin viraj, yok yok bıçak. Tırnak içinde liderin en önemli akşamı. Tabi tırnak kalırsa. Hayırlısı deyip inelim bir başka patates tarlasına. Gecenin sürpriz kartviziti Song, Song’un hediyesi kendi kalesine... Canı sağolsun futbolda bu da var. Aslında Cevat hoca doğru düşünmüştü. Bugüne kadar diğerlerinin düşünemediğini. Zamanlama tartışılır. Merkez Ayhan asistanı Barış. Sabri nihayet istediği yerde. Arda mı sessiz sakin. Ayrıca sinsi mi sinsi, mecazi anlamda. Kramponlarından üçlük. Kabus bir yarım saat sonrası kendini buluş ve derin bir nefes. Golleri anlatmak tarzım değil. Ama bizde şaşırdık. Aykut’tan bir hediye daha Ayhan’dan kamufle. Arda yine sahnede. Bıkmadın mı kardeşim. Bitti mi bu iş olur mu? Finali kaptanlar yapar! Şükür attı yukarı baktı. Anlamayan anladı. Böyle bir maç yok. Mahalle günlerimi hatırladım valla! İki takım da heyecanıyla oynadı. Amatörlüğünü üstüne giyerek. Sivas’a alkış Galatasaray’a tebrik. Hangisini sayayım ki! Servet mi, kırk yıllık Galatasaraylı Emre Güngör’e mi, resitallerin bir numaralı ismi Ayhan’a mı, yada görünmeyen buz adam Hakan Balta’ya mı? Hakkettiniz çocuklar. Evet, Galatasaray çok zorlu bir akşamdan (matematiği sevmem) geriye bakarsak şampiyon olarak çıktı. Hedefe bir mi kaldı. Hadi canım sizde...

05 Mayıs 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Burcum Galatasaray!‘’

Galatasaray’ın büyük bir üstünlükle oynayıp kazandığı derbiden sonraki yorumlara bakınca, rahmetli Kemal abinin (Sunal) filmlerini hatırladım. Hatta senaryolarında haksızlığı ve emek hırsızlığını işleyen Yılmaz Güney’i de... Belki örneklerimi yadırgamışsınızdır. Affınıza sığınarak açalım ne demek istediğimizi...
“Fenerbahçe sezonun en kötü oyununu çıkarmış!” Eyvallah, itirazımız yok. “Canları oynamak istemiyormuş!” “Biraz top sevse, maçın berabere bitmesi işten bile değilmiş!” “Amatörler kazanmış!” İnanılmaz değil mi? Yok yok, başa saralım. Adını da ‘kara mizah’ koyalım.
Peki Galatasaray’ın konuk takıma adım attırmadığı, bitirici presi niye satır aralarında geçiyor? 93 dakika formaları buharlaşıncaya kadar mücadeleleri, birbirlerinin açıklarını kapamak için ortaya koydukları yardımlaşma medyada neden karaborsa? Kısaca bu arkadaşların profilini çizeyim size. Maçı televizyondan izleyip, bir elinde gönül verdiği takımın bayrağı, diğerinde kalemi... Yazık!
Bir başka konu da Nonda-Hakan Şükür değişikliğini hatalı diye tutturanlar... Kanat Atkaya dışında çoğu hemfikir. Oysa sevgili Kanat, ne güzel de görmüş, başkalarının körlüğünü. Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı sıkıştırdığı dakikalarda Hakan’ın antresiyle, mecazi anlamda adeta arkadaşlarına limon kolonyası dağıtıp nasıl ferahlattığını iyi süzmüş, eline sağlık.
Cevat hoca ve ekibi doğru yapmıştır. Ama bu doğrular rahatsız insanları daha da rahatsız edince, böyle bir manzara ile karşılaşmak doğaldır. Başarıyı alkışlamak sadece kendi çevreleri içindir. Aksi takdirde çaktırmadan tırnak yenir, kara gözlükler takılır. Baksanıza... Onlar için hâlâ Galatasaray hocasız. Ne diyelim ki...
Neyse... Biraz konuyu değiştirelim. Reklam yapmayı sevmem. Ağustostaki yazımda Galatasaray’ı şampiyonluğun en büyük adayı diye belirttiğim zaman, birçok dost bana gülmüştü. İnanmayan arşive bakabilir. Ne fal bakmıştım, ne de futbolcuların burcunu incelemiştim. Sadece yıllardır takip ettiğim Galatasaray’da yaşananları görmekte, diğerlerinden bir adım daha öndeydim. Gerçi şu anda Galatasaray şampi!..’Yon’u ise bu hafta. Bekleyin, zafer inananlarındır.

30 Nisan 2008, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI