Arama

Popüler aramalar

‘’Şenol Güneş yadırgandı‘’

Şenol Güneş ve Bursaspor arasında gelişen polemik hiç de iyi bir yere gitmiyor. Bursa’da çok güzel günler geçiren tecrübeli hocanın söz dalaşına girmesini yadırgadığımı söyleyebilirim. Çünkü bizim gözümüzde Şenol Güneş sadece bir teknik direktör değil aynı zamanda Türk futbolunun önemli kanaat önderlerinden biridir.

O nedenle haklı olup olmaması hiç fark etmez, bir önceki takımda yaşadıkları onun için günü gelince kullanılacak bir malzeme olamaz. Bursapor’un geçen sezonki kaptanının bir isteği, bir beklentisi olabilir ama bu hoca ve futbolcu arkasında kalmalıydı. Fazla söze gerek yok bence...

10 Kasım 2015, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Timsah'tan iyi sinyal‘’

Bursa’da oyuna Beşiktaş durgun ve yorgun başladı. Bursaspor ise bu sezonun en iyi ilk yarısını oynadı. Ertuğrul Sağlam beklenenin aksine Beşiktaş’ı kendi oyun anlayışıyla vurmayı denedi. Özellikle sağ kanattan Advincula ve Cuenca ile etkili ataklar geliştirdiler. Evsahibi ekip orta alanda güçlü ve etkili rakibi karşısında Bekir, Hosegai ve Josue ile başarılıydı. Hem hücumda hem de savunmada zaman zaman aksasa da olumlu bir görüntü çizdi Bursaspor. Beşiktaş ise az ama öz olgun ataklarda net gollük pozisyonlar yakaladı ama kullanamadı ya da Mert geçit vermedi. Bursaspor her şeye rağmen büyük değişime uğramış yenilenmiş kadronun eğer uyum sorunu atlattığı taktirde çok şeyler yapabileceğinin sinyallerini veren bir ilk yarı oynadı.

İstekliydiler

Şenol Güneş’in Beşiktaş’ı ise şimdiye kadar ki deplasman maçlarından biraz daha düşük tempodaydı. İkinci yarısı da aynı ilk yarının benzeri bir karşılaşma izledik. Şenol Güneş orta alandaki zayıf görünümü Sosa’nın yerine Necip’i alarak değiştirmek istedi. Ancak dün çok diri ve istekli ve kazanmayı çok arzu eden bir Bursaspor vardı sahada. Ev sahibi ekibin kanatlardaki performansı ve orta alan direnci bunun en büyük göstergesiydi. Japon oyuncu Hosegai ve çıkana kadar Bekir’in etkili oyunun yanı sıra Cuenca ve Dzsudzsak Beşiktaş’ın beklerine zor anlar yaşattılar. Ertuğrul Sağlam son 20 dakikada Stoch ve Faty ile güç tazeledi. Beşiktaş ise her şeye rağmen skora razı olmak istemedi ve son ana kadar gol arayışını sürdürdü. Gökhan Töre ve Oğuzhan biraz kımıldayınca Olcay’ın da girmesiyle rakip ceza alanında tehlikeli oldu. Güneş’in 3 puan için son hamlesi Gomez’in yerine Cenk Tosun oldu. 90 dakikaya baktığımızda deplasmanda en zor maçlarından birini oynadı ve Oğuzhan’ın kritik golüyle öne geçti. Bursaspor çok etkili dakikalarda golü düşünürken kalesinde golü gördü. Timsah puanı hakeden bir oyundan sonra kaybetmenin burukluğunu evinde fazlasıyla yaşadı.

09 Kasım 2015, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Selçuk için bu yük fazla‘’

Galatasaray oyuna öyle hızlı başladı ki, gol atması an meselesiydi ve o gol de ‘bay frikikten’ geldi. Aslında sahaya çıkan kadro biraz fazla rotasyon kokan bir yapıdaydı. Acaba kupa maçı mı oynuyor dedirten bir kadroydu Galatasaray’ınki. Tabii ki Hamza hoca maç öncesi bunun nedenlerini de açıkladı. Ama futbol sürprizlerle dolu bir oyun. Her ne kadar Eskişehirspor son sırada da olsa yetenekli isimlere sahip. Sanırım Eskişehirspor’un en büyük zaafı da bu cümlede yatıyor.

Es Es çok kırılgan

Evet yetenekliler ama top rakipteyken kırılganlar, çok yumuşaklar ve ikili mücadelelerde ısıran bir takım değiller. Zaten saydığım bu nedenlerden dolayı puan cetvelinde son sıradalar. İsmail Kartal’ın devre arasına kadar 15 puanın üstünü yakalaması lazım ki ikinci yarı ligde kalma umudu olsun.

Doğru tercih yapılmış

Maça dönersek Galatasaray ileride etkili baskı yapmayan Podolski, Yasin ve Burak’a rağmen ilk yarıda sadece kalitesiyle 3 gol buldu. Ancak her maç Selçuk bu yükle oynayamaz, oynatılamaz. Çünkü saha içi yakın çekimlerde arkadaşlarının yardımlaşmadaki eksikleri yüzünden bayağı sinirlendiğini gördük. Bu maçta şunu gördük ki, Hamza Hamzaoğlu rotasyon için iyi bir maç seçmiş. Zor maçlar oynayan, yorulan kadro böylece dinlendirilmiş olsa da sahada şans verilen bazı isimlerin daha etkili olması gerekirdi.

İkinci yarı rahatlığı

İkinci yarıda 3-0’ın verdiği fark ile daha da rahat oynayan, oyunun belli bölümlerinde prese başvuran bir Galatasaray izledik. Hamza hoca Sinan Gümüş’ü de Yasin’in yerine alarak hücum gücünü tazeledi. Eskişehirspor ise kaybedecek bir şeyi kalmayınca riski artırdı ve ofansif isimleri sahaya sürdü İsmail Kartal ama çare olmadı.

Hocanın düşüncelerini karşıladı

Eskişehirspor için şunu söyleyebilirim. Belki borçları yüzünden böyle bir kadro kurmak zorunda kaldılar ancak bir atasözü vardır, “Ucuz etin yahnisi pahalı olur.” Açıkçası Eskişehir camiası böyle bir durumu hazmedemez bence...
Galatasaray açısından bu maç oyuncu dinlendirme, oyuncu kazanma ve oyuncu görme maçıydı. Ve sonuç olarak da Hamza hocanın karşılaşma öncesi düşüncelerini karşılayan bir 90 dakika oldu.

30 Ekim 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Timsah'ın zirve yürüyüşü‘’

Bursa’da ilk yarıda evsahibi çok durgundu. Dışarıda kazanan ama bu başarıyı bir türlü içeriye yansıtamayan Yeşil-Beyazlılar dün Sivasspor karşısında kısır döngüyü tersine çevirmek istiyordu. Sivasspor ise henüz galibiyetle
tanışamayan bir ekip olarak gelmişti Bursa’ya. Yeni teknik patronu Okan Buruk’un Yiğidolar’a bir maçta yapabileceği fazla bir şey olamazdı. Ama Okan Buruk’un sakin ve sevecen tavrıyla takıma bir rahatlık getirmiş olduğu belliydi.

Ne yaptın Eneramo

Sivasspor 15. dakikada Eneramo ile gole çok yaklaştı. Tecrübeli golcü Mert’i geçti, çaprazdan şutunu Serdar Aziz kornere attı. İlk 45 dakikaya baktığımızda Sivasspor top ayağındayken kalitesine uygun olgun ataklar geliştirdi. Konuk ekip savunma anlamında da Bursaspor forvetlerine göz açtırmadı.

Cuenca affetmedi

65’te Sivok’un hatasında Aatif topu Eneramo’ya atamayınca takımını bir golden etti. 77’de sağ kanattan Erdem ortaladı, Necid’in yakın mesafeden kafasını Setkus çıkardı, dönen topu Cuenca Sivasspor ağlarına yolladı: 1-0. Okan Buruk 82’ye kadar aynı 11’le mücadele etti. Son 10 dakikada yenik duruma düştükten sonra Erkan ve İbrahim hamleleri gecikmiş değişikliklerdi. Sivasspor her şeye rağmen bir puanı rahatlıkla alıp evine dönerdi. Gol pozisyonları yakaladı ama atamadı. Bursaspor ise belki de tek pozisyonu gole çevirip kazanan taraf oldu.

29 Ekim 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’1. Lig'de deprem!‘’

Zirvede küçük çapta deprem oldu diyebiliriz. Samsunspor lider gittiği Alanya'da eski hocası Hüseyin Kalpar'a yenildi. Aslında Samsunspor için yenilgiden çok yediği mağlubiyet golü düşündürücüydü. Oysa attıkları iki gol de birinci sınıftı. Zirve deyince Elazığspor'un sezon başından beri istikrarlı çıkışı sürüyor. Bayram Bektaş genç bir teknik adam olarak aldığı görevin, sorumluluğun hakkını veriyor. Ligin sonunda ne olur bilemeyiz ama Elazığspor yerlisiyle yabancısıyla iyi kurulmuş dengeli bir kadro ve bu dengeyi de sahaya yansıtıyorlar. Bu hafta da Adana Demirspor gibi Elazığ'a ağır yaralı gelmiş ve yarıştan kopmamak için mutlaka puan hedefinde olan bir takım karşısında alınan 3 puan daha da önemliydi.

Karabük yeniden yarışta

PTT 1. Lig'de sezon başı şampiyonluk parolasıyla başlayan ancak kısa süreli bir sarsıntı yaşayan Karabükspor, aldığı 3 puanla yarışa geri döndü. Karşıyaka maçının zor olacağını biliyorduk, çünkü İzmir ekibi kredisini tüketmiş ve bir çıkış maçı olarak görüyordu Karabükspor karşılaşmasını. O nedenle Karabükspor zor da olsa aldığı 3 puanla nefes aldı.

Malatya'da Buz damgası

Aşağı sıralarda da hareketlilik vardı. Özellikle teknik direktör değişiklikleri ülkemizde ilk etapta olumlu katkı yapar takımlara. Nitekim Malatyaspor bunun meyvesini hemen aldı. Yücel İldiz'den boşalan teknik patronluğa İrfan Buz'u getiren Malatyaspor, Giresun deplasmanından 3 puanla dönüp büyük bir moral kazandı. Tabii ki bu başarının sürdürülebilir olması lazım. İrfan Buz da bu moralli başlangıçla bunun mesaisini verecek. Bir başka deplasman fatihi Altınordu oldu. Sezona pek de istediği gibi giremeyen İzmir ekibi, son haftaların başarılı ekibi Adanaspor'u, Adana'da 4-2 yenmeyi başardı. Üst üste alınan başarılı sonuçlar Altınordu'nun fabrika ayarlarını yakaladığını gösteriyor.

Seri yakalayan götürür

Haftayı özetlersek milli maç arası bazılarına yaramış diyebiliriz. Bundan sonra devre arasına kadar aralıksız bir mücadele bizleri bekliyor... Seri yakalayanlar kesinlikle yarışta avantaj yakalayacaklardır.

22 Ekim 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Oynamadan gittik!‘’

Selçuk geliyor, gol oluyor dünya bizim oluyor. Nerelerden nerelere geldik. Gerçekten dün gece maç öncesi kendimi Fatih Terim ve futbolcuların yerine koydum; işimizin hiç de göründüğü kadar kolay olmadığını düşündüm. Çünkü avantajlıydık üzerimizde bir baskı vardı buraya kadar getirip, ayağına gelen fırsatı kaçırmak gibi. Öte yandan direkt gitme gibi bir opsiyon var bunu gerçekleşmesi için kazanmalısınız. Oysa beraberlik ve garanti futbol Play-Off’u cebe koyuyor. Yani 3 puan için risk almak daha ofansif oynamak mı, kontrollü disiplinli, sabırlı bir futbolu seçmek mi!

Terim’in taktiği tuttu

Fatih hocanın iki maçtır kazanıp kaybetmeyen ve gol yemeyen takımdan tercihi ilk 11’de Volkan Şen ile başlamak oldu. Fizik gücü iyi ve boylu İzlanda karşısında kısa ve çabuk oyuncuların fazla olmasını avantaj olarak düşünmüştü. Nitekim ilk 45’te iyi pas yaptık, önemli pozisyonlar bulduk ama golü bulamadık. Rakibe tek bir pozisyon vererek devreyi kapattık.
Taktiksel olarak Fatih Terim son iki maçta başarılı olmuş sistemde devam dedi,doğrusu da buydu. Orta saha da mücadele ve yardımlaşma ile kaliteli pas ile oyunu bizde tutmak. Bu taktiği ilk yarıda başarı ile uyguladık.

Töre sahada olmalıydı!

İkinci yarı rakiplerimizin maçlarından gelen sonuçlar bizi coşturacağına gerdi. Terim 3 ofansif değişiklik yaptı. Gol için risk almak kaçınılmazdı. Ama Gökhan Töre böyle bir maçta oyuna girip affedilmez bir faul yaptı ve milli takımımızı 10 kişi bıraktı. Oysa Gökhan Töre sahada olmalıydı, asist özelliğiyle skoru değiştirme şansımızı yükseltebilirdi. İzlanda gibi fizik kondisyonu yüksek bir takım karşısında 10 kişi ile galibiyet aramak hiç de kolay değildi. Ama biz kolayı değil zoru seviyoruz ve o mucize gol Selçuk’un frikiğiyle geliyor. Evet rüyalar gerçek oldu Fransa’dayız hem de bileğimizin hakkıyla. Helal olsun çocuklar, helal olsun Fatih hoca...

14 Ekim 2015, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sonuna kadar hak ettik‘’

Prag’da kader maçına çıkarken Ankara’dan gelen acı haber ve bombalı saldırı sonucu 95 yurttaşımızı kaybetmemiz. Millilerimiz için ister istemez fazlasıyla moral bozucu bir durumdu. Ancak oynamak ve kaybetmemek hatta kazanmak zorunda olduğumuz karşılaşmada sahaya yaratıcı bir orta alan ve dinamik bir 11’le mücadele ettik. Ancak ilk 45’te bu hırs, sahaya yansımadı. Cenk Tosun ilk 11’de oynaması bence doğru bir tercihti ama, istediği toplarla buluşamadı.

Oğuzhan, Arda ve Hakan hücumdan çok savunmayı düşündüler ve ofansif hamleleri de cılız kaldı. Oyunun 40. dakikasında topla oynama oranı yüzde 63 Çekler, yüzde 37 Ay-Yıldızlılar’dı. Gol pozisyonu açısından da çok kısır bir 45 dakika izledik. Bizim hiç pozisyonumuz yoktu, rakibin de bir tek yandan ortada uygun bir durumda kötü bir kafa vuruşu vardı. Özetle; kontrollü ve esas hamlemizi ikinci yarıya bırakır bir tavır içinde oynadık.

Tamamen rahatladık


İkinci yarı ise her şey istediğimiz gibiydi. Sabır futbolunu, disiplini elden bırakmadan daha aktif hale getirdik. Zaten bu pozitif düşünce hemen futbolumuza yansıdı. Penaltı golünden sonra daha da rahatladık ve panik yapmadan topu kendimizde tutarak oyunu da tuttuk. İşte bu anda Arda, kendine yakışır bir asistle Hakan Çalhanoğlu’na ikinci golü attırınca, tamamen rahatladık. Artık Konya’da kazanmak zorunda değiliz ama kaybetmeyelim. Yeter Play-Off’a kalmak için. Türkiye’de kötü bir şekilde güne uyandık ve geceyken en azından bir nebze olsun dindirecek bir zaferle Prag’dan dönüyoruz. Hem de hak ettiğimiz bir galibiyetle... Tebrikler çocuklar...

11 Ekim 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hırsızın suçu yok mu!‘’

Bakalım ligin sonunda teknik direktör değiştirmeyen takım kalacak mı? Bu sorunun cevabını çok merak ediyorum. 7 maçlık periyotta 3’te bir teknik direktör gitti bile. Başarısızlıkta dünyanın her yerinde teknik direktör değişikliği yapılır doğaldır. Ama Türkiye’de doğal olmayan, bu kadar kısa sürede yapılması. Ben sorunun yönetimlerde olduğuna inanıyorum. Adamlar kaç yıldır takımının başında başkan ve sorumlu. Ortada ciddi bir başarısızlık var ama bırakıp gitmiyor. Peki bu yöneticiler futboldan mı gelmiş? Hayır. Ama popülizm, toplumda kulüp başkanlğı veya yöneticilği sayesinde elde ettiği statü ve bunun artıları o makamı kolay kolay bırakmasına en büyük engel.

Fıkra gibi hikaye

Takımı sen kuruyorsun, transferleri sen yapıyorsun, teknik direktörü de sen seçiyorsun ama başarısızlıkta hiç payın yokmuş gibi davranıyorusun. Nasreddin hocanın fıkrasında olduğu gibi yani. Hakim sormuş evi soyulan hocaya, “Niye kapıyı açık bıraktın, kıymetli eşlarını saklamadın?” diye. Hoca da dayanamayıp, “Hırsızın hiç mi suçu yok” cevabını vermiş haklı olarak. Bu tabii ki bir teşbih ama Türkiye’de ciddi bir yönetim sorunu olduğu kesin. Bu söylemim tüm liglerimiz için geçerli.

Kutlu meyve topluyor

Gelelim haftanın maçlarına; zirvede Samsunspor var. Ümit Özat’ın öğrencileri evlerinde berabere kaldılar ama Elazığspor kaybedince bir puan farkla lider oldular. Rakip az gol yiyen, zorlu ve moralli bir ekipti. Hakan Kutlu, takımı istenilen kimliğe ulaştırdı ve meyvelerini topluyor.

Karabük farkı!

Sert düşüş yaşayan iki takımdan da bahsetmek istiyorum. Kozlarını Adana’da paylaştılar ve kazanan Karabükspor’du. Adana Demirspor’un son 3 haftada sadece bir puan alması kafalarda soru işareti bıraktı. Öne geçtiği bir maçta evinde 3-1 kaybetmesi takımın havasını fazlasıyla bozdu. Karabük ise 6 puanlık maçı kazanıp ayağa kalktı. Adanaspor için de övgümüzü belirtmeliyiz. Mütevazı kadroyla yola çıkan Turuncu-Beyazlılar’ın şampiyonluğa oynayan aynı kentin takımı Adana Demirspor ile aynı puanda olması her şeyi anlatıyor.

08 Ekim 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI