‘’Mavilim-Pembelim tatildeyim‘’
Ankara’da futbolcular sahadalar ama akılları hem tatilde, hem de Fener mi Bursa mı şampiyon olacakta. Maç başlıyor ama boş koşu yapan yok. Maçın önemini bilen yok. Üzerine sorumluluk alan yok. Pozisyon zaten hiç ama hiç yok. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Cuma günkü İddaa yorumumda Gençler’in yenilmeyeceğini iddia ettim. Niye mi? Beni mahcup etmeyeceklerini biliyordum. Sevgili yöneticiler. Uğur Uçar’la bu iş olmaz. Mustafa Sarp’la da olmaz. Hele Aykut’la hiç mi hiç olmaz. Caner’e gelince, sahada göremiyoruz. Magazin eklerinde bir gün mavi, bir gün de pembe arabasıyla boy gösteriyor. Ama yöneticiler hala bunu ne yazık ki görmüyorlar. Sayın Üstünel ve Sezgin bu takımı yapan yöneticiler. Onlar da hata yaptık diyip geçiştirebiliyorlar. Geçen koskoca bir yıl ve boşa harcanan paralar... Nonda’yı yolla, Ümit Karan’ı yolla, Necati’yi yolla sonunda elde kalsın Jo! Bu kadar plansız programsız yapılanırsanız olacağı buydu. Nerde yabancı futbolcular? Hepsi tatilde. Zannetmeyin Türk futbolcular sahada. Biliyor musunuz onlar da çoktan tatilde. Siz de tatile çıkın sayın okurlar. Rijkaard’a gelince, bu iş sanal futbolla olmaz. Takımda hiçbir ağırlığı yok. Bundan sonra da olamaz. Yönetimden futbolculara kadar herkes bu başarısızlıkta pay sahibi. He bir de Bursaspor’un Galatasaray’a yaptığı iyiliği es geçmemek lazım. Bursasporlu futbolcuları alnından öpüyorum.
‘’Engin'le kupaya‘’
Öncelikle bu havada futbol oynamanın kolay olmadığını belirtmek istiyorum. Stadda her şey çok güzeldi, taraftarlar harikaydı ancak hava şartları özellikle Fenerbahçe’yi fazlasıyla zorladı. Sarı-Lacivertliler, maçın neredeyse hiçbir bölümünde oyunun kontrolünü eline alamadı. Emre, Lugano ve Mehmet Topuz dışında mücadele eden bir oyuncu yoktu. Bu şartlarda Trabzon gibi bir takım karşısında direnmeleri de zaten beklenemezdi. Daum, oyuna müdahale etmekte geç kaldı. Ettiğinde ise takımın en çok koşan isimlerinden Emre’yi kenara aldı. Bu kararında, hafta sonundaki Ankaragücü maçını düşünmesinin etkisi vardır muhakkak. Zaten Fenerbahçeli oyuncuların kafa olarak finale hazırlanamadığı da bir gerçek.
Trabzonspor’a gelecek olursak... Kazanmak için fazlasıyla mücadele ettiler. Yenik duruma düşseler de demoralize olmayarak önce eşitliği sağladılar, ardından galibiyet gollerini attılar. Umut Bulut enteresan işler yapmaya devam ediyor. Kolay pozisyonları kaçırıyor, zorları değerlendiriyor. Ancak asıl üstünde durulması gereken isim Engin Baytar. Sergilediği performansla Milli Takım’a göz kırptı. Hiddink’in bu oyuncuyu kesinlike değerlendirmesi gerekiyor. Maçın adamı seçilmeyi fazlasıyla hak etti. Sonuçta Trabzonspor, bu sezonki hedefine ulaştı. Ancak Fenerbahçe bu şekilde oynarsa, hafta sonundaki Ankaragücü maçında da işi zor...
‘’Bursa'da her şey yolunda‘’
Bursaspor ile Kayserispor’un karşılaştığı, Anadolu derbisi olarak adlandırılan gecede gözler maçtaydı ancak kulaklar Fenerbahçe-Eskişehir maçından gelecek skora kilitlenmişti.
Maçın ilk dakikalarından itibaren Kayserispor’un mücadelesi ve hucum oyunu bu maçın Bursaspor açısından zor olacağını düşündürürken, klasik Bursaspor golü, zoru bozdu. Hiç beklenmedik anda duran toptan yapılan ortaya iyi yükselen Turgay Bahadır’ın kafa golü, Kayserispor savunmasının hatası ile beraber, direncin bittiği ve maçın Bursaspor’a döndüğü andı.
Bu golden sonra Kayserispor oyundan düştü. Ardından da penaltı olup olmadığı tartışılan golle, seyretmeye alıştığımız Kayserispor takımı, yerini sıradan bir takım görüntüsüne bıraktı. Cangele ve Makukula’nın yardımlaşmak yerine, Süper Lig’deki gol sayılarını artırmaya yönelik bireysel hareketleri de Bursaspor galibiyetinin erken oluşması adına en buyuk etkenlerden biriydi.
Bursaspor; seyircisi, teknik ekip ve tüm oyuncuları ile şampiyonluğun en büyük adayı olduğunu Kayserispor gibi ligin en etkili takımı karşısında aldığı haklı galibiyetle bir kez daha kanıtladı.
Ertuğrul Sağlam’ın en etkili silahı Sercan’ı taktik açıdan yanında tutarak futbolun birey değil takım oyunu olduğunun en güzel örneğini, bu zor karşılaşmada taktik olarak kullanması da çarpıcıydı.
Sonuç olarak son yüz metre koşulurken, Fenerbahçe mi, Bursaspor mu şampiyon olacak? Hâlâ bilen yok.
‘’Zorunlu galibiyet!‘’
Şampiyonluk yarışının giderek büyük bir heyecana sahne olduğu Süper Lig’de Fenerbahçe, kendisi için çok zor geçmesi beklenen Kasımpaşa sınavından 3 puanla ayrılmasını bildi. Son haftalara girilirken Sarı-Lacivertliler’in, bu mücadele zorlanacağı tahmin ediliyordu. Nitekim de futbol açısından seyir zevki üst düzey bir karşılaşma izlemedik. İlk yarıda ne Kasımpaşa ne de Fenerbahçe pozisyon üretemedi. Her iki takımın da oyun üstünlüğünü ele geçirememesi sebebiyle, gol olabilecek bir atak girişimi de izleyemedik.
İkinci yarıda Fenerbahçe Teknik Direktörü Daum, futbolcularını biraz daha hücum ağırlıklı oynatmak istedi. Bunun için de Güiza’nın arkasında yer verdiği kaptan Alex’i, İspanyol futbolcunun yanına aldı. Yılmaz Vural’ın Kasımpaşa’sı ise mücadeleyi kendi sahasında kabul edip, hızlı ataklarla gol aramaya çalıştı. Özellikle Güiza, yakaladığı fırsatları cömertçe harcadı ve genellikle hep zor olanı yaptı.
Alex yine dengeli bir şekilde akıllı futbolunu sergiledi. Topu ayağına aldığı anda hep doğru adamı bulmaya çalışan Brezilyalı, organize hücumların yapılmasında başrolü üstlendi. Fener rakip üzerindeki baskısını giderek artırdı ve sonucunda da ikinci devrede duran toptan, Bekir’le skor üstünlüğünü ele geçirdi. Daha önce de söylediğim gibi Fenerbahçe’den bu karşılaşmada iyi futbol beklemek yanlış olurdu. Kazanılması gereken bir maç düşüncesinde mücadele ettiler, nitekim 3 puanı aldılar. Şampiyonluğa inanmış bir Fenerbahçe’nin, kalan maçlar öncesi zirveyi kimseye bırakmayacağını düşünüyorum.
‘’Hayallere devam‘’
Maçı ciddiye alan ve önemseyenler: Baros, Keita, Neil ve Mehmet Topal... İdare edenler: Hakan Balta, Dos Santos, Caner... Sahada olmayanlar: Arda, Elano ve Sabri... Yani Galatasaray 8 kişiyle bile oynarken, Diyarbakırspor’u farklı mağlup edebiliyor. Rakibin ne gücü, ne morali var ve agresifliği de kalmamış. Kısacası ligi bitirip, havlu atmış bir görüntü çiziyorlar. Galatasaray aynı Galatasaray... Oyuna kötü başlıyor, temposu yok, agresifliği çok, oyun sistemi zaten belli. Keita getirecek, bugüne kadar sakatlığından beri olmayan Baros sahneye çıkacak, golünü atacak. Yokluğu hissedildi, varlığında farkını belli etti.
Aslında Galatasaraylı futbolcuların iki haftadır kaybedilen puanlardan sonra ne tatları, ne tuzları kalmış. Yönetimin yapamadığını, taraftar yapıyor bazı futbolcuları yuhalayarak. Değerlendirilmesi gereken bir durum, teşekkürler taraftarlara.
Arda’ya bir çift lafım var. Sakatsan oynamayacaksın. Sahaya çıkıyorsan, sen kaptansın unutma, 5 metrede oynamaya hakkın yok. Sprint atmıyorsun, bırak koşmayı yürümüyorsun. En kötü terledin mi diye soruyorum Arda? Ben biliyorum artı 4 kilon da fazlan var. Ne zaman oynayacaksın merak ediyorum.
Defansta Neil, orta sahada Mehmet Topal, ileride Keita ve Baros’la Galatasaray galip geliyor arkadaşlar.
Varın siz anlayın, ligin temposunu, kalitesini. Ancak her iki takımın da hayalleri devam ediyor. Birisi düşmemek için diğeri şampiyon olabilir miyiz diye? Dün akşam hayaller kuran iki takımın tatsız-tuzsuz, zevksiz maçını seyrettik özetle. Kuddusi Müftüoğlu’nun da kariyerinin en rahat maçını yönettiğini düşünüyorum. Her iki takım da hayallerine devam ediyor!
‘’Şampiyonluk hayal...‘’
Şampiyonluğa koşan Beşiktaş değil miydi ? Sadece Bobo’yla gol aramak mantığı Beşiktaş’ın hücumdaki gücünü pozisyon fazlalığını en aza indirgiyor. Hele ilk yarı, Trabzonspor mutlak iki gol pozisyonuna girdiğinde Rüştü olmasaydı ne olacaktı? İlk yarı Beşiktaş’ın gol yememeyi planlamış bir futbol yapısı vardı. Bu da Beşiktaş’ın oyunu Trabzonspor sahasına yıkmasına ve baskı kurmasına engel oluyordu. Sevgili Mustafa hocam, neden Serdar ve Nobre, Bobo’nun yanında oynayamaz.
İkinci yarıya gelince; Beşiktaş’ta kanatlardan oynama isteği doğru bir mantıktı. Ama hala Sayın Denizli, Bobo’nun yanına hiç kimseyi yaklaştırmıyordu. Beşiktaş dün akşam mağlup olmadıysa evvela Burak’a sonra da Ceyhun’a teşekkür etmeli. Burak’a da bir çift sözüm var. Bu genç yaşta Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzonspor’da oynadın, ama hala bal yapamayan arı gibisin. Biraz Serkan’ı örnek al. Çalışkanlığını, hırsını ve driplinglerini. Eminim Hiddink de Serkan için not almıştır.
Beşiktaş’ın orta sahasında ileriye dripling yapan, Bobo’ya yardımcı olmaya çalışan, şut atan kimseyi göremedim. Tablo böyle olunca da bu durum skora etki ediyor. Bu maçta alınacak 3 puanın nedenini anlatmaya gerek yok herhalde. Sonuçta kazanması gereken maçta Beşiktaş 3 puanı alamayarak şampiyonluk yolunda büyük avantaj kaybetti.
‘’Galatasaray'ın ruhu gitmiş‘’
7 tane defans oyuncusuyla sahaya çıkan Galatasaray, galiba bu maçtan mutlaka 3 puan alması gerektiğini bilmiyordu. Tesadüfen gelen gol Galatasaray’ı biraz rahatlatmış olsa da, hücumda sadece Adbul Kader Keita’nın olması, adeta Sivasspor’un ekmeğine yağ sürdü. Ayrıca Abdul Kader Keita’ya da kimse destek vermedi.
Nasıl bir anlayış bu
Bu şartlarda Sarı-Kırmızılılar golü nasıl atacak, çok da merak ediyorum! Frank Rijkaard Fenerbahçe maçında bu kadar defans oyuncusuyla oynasaydı, bir şey demezdim. Çünkü o maç öncesinde rakibinden 1 puan öndeydi. Ama Fenerbahçe’ye yenildikten sonra Sivas’a gelip 7-8 defansla oynayıp savunma yapıyorsun, bir de 1-0’lık skorun üstüne yatmaya kalkıyorsun.
Garipsediğim bir diğer olay ise, oyuna girenlerin yabancı olması. (Maç başı paraları için mi!) Durup dururken takımın en iyisini, ayağında top tutan tek adamını (Keita) oyundan alıyorsun. Neden teknik direktör Frank Rijkaard, neden? Aykut kalede güven vermiş olmasına rağmen, defans oyuncuları ne kademe yapabildi, ne rakibini tutabildi.
Jo aleme devam etsin
Arkadaşlar; Sivasspor ligin en çok gol yiyen, en çok gol pozisyonu veren takımı. Buna karşı sen tek forvetle oynuyorsun. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu, anlamış değilim. Galatasaraylı futbolcular, rakipleri bu kadar agresifken kendileri ceylan gibi sıçrıyorlardı. Bu durum sakatlık korkusundan olsa gerek. Özetle Galatasaraylı futbolcuların ruhu gitmiş. Ruhu giden takımdan da galibiyet beklemek yanlıştır. Bence Jo Alves, gece alemlerine devam etmelidir.
‘’Rijkaard'ın futbol anlayışı‘’
Frank Rijkaard’ın kariyerinde her başarı var ancak derbide 65 dakika Emre’siz, Baroni’siz bir Fenerbahçe’ye karşı tek forvet oynatması gecenin en büyük handikabıydı.
Defanstan her top Keita’ya resmen şişirildi. Tamam bunu anladık da hani Keita’ya yaklaşan, yardımlaşan... Üstelik orta alandan her Fenerbahçe kalesine gidiş için 50 metre mesafe kat etmek zorundasın. Böyle oyun mu kaldı dünyada Allah aşkına?
Takımda Neill ve Keita dışında yıldız özellikli kimseyi göremedim. Kaleci Leo Franco... Böyle gol lunaparkta yenmez. Selçuk 40 metreden vuruyor, top önünde sekiyor. Acil olarak Leo’yu ‘tavuk karası’ var mı diye doktora götürmeli. Galatasaray, takım olarak ne önde bastı, ne önde çoğaldı, ne de agresif oynadı. Kazanmayı çok isteyen taraf da değildi.
Takım kaptanı olarak sahaya çıkan Sabri’ye de bir çift lafım var. Sahada var mısın-yok musun göremedim. Keita’yı öldürüyorsun, 10 metre karede oynuyorsun, o kadar desteksiz pas atıyorsun ki, yardıma gitmiyorsun. Rakip topu alınca kademe sorunu yaşıyorsun.
Rijkaard bana göre bu maçta sınıfta kaldı. Arda’nın sakatlığı varsa kulübede tutma. Bu tarz oyuncular ya baştan oynar ya da oynatılmaz. Bunu bilecek kadar kariyeri var Rijkaard’ın. Baros gibi adamınıza da bu maçta forma vermeyecekseniz, ne zaman oynatacaksınız!
Fenerbahçe, klasik Daum taktik anlayışı ile kendi yarı sahasında bekleyip, kazanılan topla kontratak oynamaya çalıştı. Fenerbahçe’de Lugano, Bilica ve Volkan günün adamlarıydı. Harcanılan onca paraya yakışmayan bu futbolla, bu taktik anlayışıyla, bu oyuncularla buraya kadar...