Arama

Popüler aramalar

‘’Gündemin içinden‘’

Rüştü’nün birinci kaleciliği yüzünden “geleceği sakat” görülen Volkan, ne ilginçtir ki, Rüştü’nün sakatlığına rağmen birinci kaleci görülmüyor hâlâ! “Volkan mı?”, “Serdar mı?”, “Siyah mı?”, “Sarı mı?” var şimdi gündemde!Fenerbahçe Stadı’nda yapılacak ısıtma sistemi için Aziz Yıldırım yönetiminin katkı payı talebini, Ulusoy yönetimindeki federasyon kabul etmiş. Hem de Tahir Kıran imzası ile... Gerçekten, başımıza taş mı yağacak ne!Üstüne üstlük, içeride, dışarıda tam beş zorlu sınav var yakında. Ligi kopartabilip, UEFA’yı kotarabilecek, ligi hizalayıp, UEFA’yı son maça taşıyabilecek ya da tekrar “Zico’dan hoca olmaz”, “Yanal göreve” dedirtebilecek günler kapıdaAlışkanlıklar gereği “Ne olacak bu Fener’in hali?” demek gerek ara sıra. Hele ‘100. yıl’ gibi özel bir durum söz konusuysa, daha sık sormak gerek bu soruyu! Tartışılan, hatta kimilerince (özellikle Tamer Bağlan) yetersiz bulunan teknik direktörüne rağmen, zirvede ligin 13. haftasında. Üstelik, ezeli rakiplerinden bir hayli avantajlı, puan konusunda.En önemli sorunlarından biri futbol takımının, beğenilmeyen futbol. Saha içindeki bu sorunun çözümü aranırken, Zico’dan sonra en çok gündeme gelen isim ise, Alex de Souza. Hani, başkaları uçarken (Delgado, Ricardinho, Carrusca, Marcelinho misali), yürüyerek oynadığı için eleştirilen Brezilyalı. 13 maçta, 30 gol atan takımına, 10 gol, 7 asitle katkı vermesine rağmen!..Tabii ki, kifayetsiz forvetler de var! Sakatlığından dolayı oynamadığı için hocasına küsen Kezman mesela! O şimdi iyileşti neyse ki, halinden de memnun demeçlerinden anlaşılabildiği kadarıyla. 508 dakikada 3 gol 1 asist de, yeni bir futbolcu için hiç de fena istatistik değil aslında. Tekniği ve futbol bilgisi değil, golcülüğü ya da nokta santrforluğu tartışılan Deivid ise, şu aralar biraz rahat, iki maça sıkıştırdığı 4 gol sonrasında!..Ve ille de kaleci! “Rüştü mü?”, “Volkan mı?”, “geçmiş”, “gelecek” derken, ne yazık ki emektar kaptan 6 ay kadar yok alternatifler arasında. Ne ilginçtir ki, “Volkan mı?”, “Serdar mı?”, “Siyah mı?”, “Sarı mı?” var şimdi! İnternet sitelerinde oylamaya sunulacak kadar, ciddi, ciddi! Rüştü’nün birinci kaleciliği yüzünden “geleceği sakat” görülen Volkan, Rüştü’nün sakatlığına rağmen birinci kaleci görülmüyor hâlâ!Üstüne üstlük, içeride, dışarıda tam beş zorlu sınav var yakında. Ligi kopartabilip, UEFA’yı kotarabilecek, ligi hizalayıp, UEFA’yı son maça taşıyabilecek ya da tekrar “Zico’dan hoca olmaz”, “Yanal göreve” dedirtebilecek günler kapıda.Bu arada, özel ve güzel bir “Sıcak temas” vardı dünkü FANATİK’te. Üstelik, Federasyondan gelen, “Hayırdır başımıza taş mı yağacak!” kıvamında, “olur” vardı işin içinde. Fenerbahçe Stadı’nda yapılacak ısıtma sistemi için Aziz Yıldırım yönetiminin katkı payı talebini, Ulusoy yönetimindeki federasyon kabul etmiş. Hem de Tahir Kıran imzası ile... Gerçekten, başımıza taş mı yağacak ne!Bu haber, üç perdelik ‘Kulüpler Birliği’ tiyatrosundan bile ilgi çekiciydi. İnsanın aklı çelinmiyor değil! Acaba, Sarı-Lacivert’e gönül verenler, Ulusoy Federasyonu’ndan gelen katkıyla ısınmak ister mi! Sözü geçen 1 milyon 250 bin YTL, Fenerbahçeliler’in fazlaca ısıtılıp kızdırıldığı birkaç Kadıköy akşamı nedeniyle başka yoldan Federasyon’a geri döner mi!Sor, sor bitmez! Dünya ve top döndükçe, Atatürk’ün ebediyete kadar başarılar temenni ettiği Fenerbahçe varoldukça, sorulacak illa ki, “Ne olacak bu Fener’in hali!” diye...

17 Kasım 2006, Cuma 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol, sadece futboldur!‘’

Son senelerde sıkça görüldüğü üzere, Kadıköy’de Beşiktaş’a puan kaybettiğini düşünelim Kanarya’nın.. Ve her zamanki gibi Galatasaray’ı yendiğini...Sonuçta, en az 3 puan Beşiktaş’tan, 6 ya da 7 puan da Galatasaray’dan önde tamamlayabilir derbileri. Bu da demektir ki, sorun veya çözüm derbilerde değil, Trabzon ve Ankara deplasmanlarında. Her iki maçı kaybedip, hizaya gelse bile Fener, iki zor deplasmandan kayıpsız dönerse, yeni yıla lider girer...Diyelim ki, her şey alt üst oldu ve kalan 4 karşılaşmayı da kaybetti Sarı-Lacivertliler.. Ve diyelim ki, diğer tüm oyunları kayıpsız bitirdi rakipler...Bu şartlarda bile, Fenerbahçe ligin ikinci yarısına liderden (ki bu Vestel Manisaspor olur) en fazla 8, ebedi dostlarından da 6 puan geride girer...‘Olmak ya da olmamak’ meselesi değil yani! Bu sezonki lig, şimdi 4 ve 6 puan öndeyken, kısa sürede bu kadar geriye bırakıyorsa bir takımı, aynı şekilde ileriye de iter.Hadi, canınızı sıkıyorsa tam tersini düşünün...Diyelim ki, Fenerbahçe son 4 maçını kazandı. En kötü olasılıkla Vestel Manisaspor’dan 4, ezeli rakiplerinden 9, Trabzonspor’dan da hesaba gerek kalmayacak şekilde uzaklaştı. Yani, yolun yarısını aştı. Biter mi lig? Yeter mi, bu fark!.. Ne olursa olsun, heyecan ikinci yarıya mutlaka sarkacak.Zaten maksat spor, maksat heyecan ve ne yazık ki, bahis değil mi!..Bırakın yensinler, yenilsinler. Eleştirelim, yere göğe sığdıramayalım. Alex’le dinlenip, Tuncay’la yorulalım...Rüştü-Volkan, Uğur-Ümit, Deniz-Aurelio, Deivid-Kezman... Çözümler üretelim, ustalık yapalım! En çok biz bilip, en çok biz yanılalım! Futbolun keyfine varıp, futbolu paylaşalım...Asla unutmayalım; hayat değil futbol! Nefes değil, sağlık değil, sonsuza kadar korumayı görev edindiğimiz Cumhuriyet değil. Sevdiklerimizin kokusundan mahrum kalmak kadar yıkıcı değil yitirilen puanlar...Sevinelim, üzülelim, kızalım, kızdıralım, hatta darılalım. Ancak, futbolu hayat gibi algılamayalım. Sadece futbolla yaşamayalım...Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi!

15 Kasım 2006, Çarşamba 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Süper Lig Panorama‘’

Beyefendilerİntikam sözcüğü sporla hiç bağdaşmamasına rağmen, büyük çoğunluk, geçen sezonun intikam maçı olarak görüyordu, Denizli’deki karşılaşmayı. Oysa, rövanş bile değildi cuma akşamı oynanan; sadece bu sezona ait puan cetvelini etkileyebilecek, zorlu bir lig mücadelesiydi.Ne yazık ki, medyanın büyük çoğunluğu da, yakışıksız ‘intikam’ sözcüğünü bu karşılaşmaya iliştirmek için hatırı sayılır çaba sarfetti. Oysa, rövanş bile değildi cuma akşamki karşılaşma; maçtan önce sanıldığı gibi Fenerbahçe’nin tarihi farkıyla da bitseydi, bir önceki sezonun şampiyonu değişmeyecekti...Neyse ki, maçtan sonra kendi taraftarlarınca ‘ruhsuzluk’, ‘inançsızlık’ gibi benzetmelerle eleştirilen Sarı-Lacivertli futbolcular, bu oyunun spor ve o karşılaşmanın da uzun maratonun basamaklarından yalnızca biri olduğunun bilincindeydi.Birilerini haddinden fazla mutlu edebilecek, rakibin herhangi bir yerine atılmış sıkı bir tekme, çaktırmadan vurulmuş hunharca bir dirsek ya da sözlü taciz... Bu çirkinliklerin hiçbiri Sarı-Lacivertli beyefendilerde mevcut değildi.Karşılaşma öncesi, rakip oyuncularla edilen sohbetler, hem bir önceki hem de bu seferki maçın belki de kahramanı Yusuf Şimşek’e gösterilen sevgi ve şakayla karışık saygı, 100 yıllık bir kulübün sporcularına yakışan niteliklerdi.Oysa ve ne yazık ki, Denizli’de gol pozisyonuna bile giremeden karşılaşmayı tamamlamış olmaları, teknik, taktik ve saire futbolla ilgili hiç bir ağırlık gözetilmeksizin, ruh ve delikanlılık terazilerinde değerlendirildi.Oysa ve ne yazık ki, geçen sezonki karşılaşmanın girişi, gelişmesi ve sonucuyla ilgili futbol dışı herşeyden sorumlu olması ve buna göre davranması gereken Denizlispor Başkanı Ali İpek, karşılaşma sonrası yine misafir başkana yüklendi.Fair play ödülü vermeyi, fair play adayı üretmeyi meslek edinenler, Fenerbahçeli sporcular için, tek bir olumlu cümle bile tüketmedi...Olaylara taraflı bakmayı bünyelerine sindiren ve belki de bu nedenle taraflılıklarının farkına bile varamayanlar, doğruyu, gerçeği nasıl görüp iyiyi, kötüyü nasıl ayırt edecekler ve toplumu nasıl doğru yönlendirecekler! Böyle düşünen ve yaşayanlar, hiç şüphe yok, bu yazıyı da ‘taraflı’ kabul edecekler...Hiç alakası yok! Sezon başından bu yana, ağızlardan salyalar akarak beklenen bir karşılaşmaydı bu. Meraktan öteydi beslenen duygular.. Ve bu sportif açıdan çok önemli sınavı başarıyla, başları dik, alınları ak tamamladı Fenerbahçeli sporcular. Analarının ak sütü gibi helal olsun aldıkları bir puan. Efendilikleri, olgunlukları kapak olsun, ‘intikam’ tacirlerine!..Kart CezalılarıGol ve Asist KrallığıHaftanın KarmasıPAF Ligi

14 Kasım 2006, Salı 03:32
YAZININ DEVAMI

‘’Zico'ya zaman verin! (2)‘’

Sihirli değnek ya da başka bir şey, ne değmişse değmiş, 6 ayda uygarlaşmış, çağdaşlaşmıştı birileri! Ali İpek’in birkaç gün önce söylediği gibi, “Denizlisporlu kimliği” oluşuvermiş, eski kimlik terk edilmişti!Kimin ya da kimlerin kimliğiydi terk edilen, bunu en iyi tespiti yapan Ali İpek bilir. Şimdilik kimlik sorunlarını bırakıp, dün akşamki maça, sahaya dönmek gerekir...Örneğin 7. dakikası oynanırken oyunun, Fenerbahçe ceza sahası yakınlarında Yusuf’un Edu’ya üst üste attığı çalımları, Edu’nun bu çalımları yiyişini, dizlerinin üstüne çöküşünü, yere düşüşünü görmeyen varsa, anlatmak gerekir! Üstüne, “iyi bir savunma oyuncusu kolay geçilmez” söylemini hatırlatıp, dünkü maçın tamamında Fenerbahçe savunmacılarının, tıpkı daha önceki maçlarda olduğu gibi nasıl kolay geçilebildikleri bilgi olarak verilmelidir! Sonra, Denizlisporlu futbolcuların sakin, itidalli oyunları, Tuncay ve Deniz dışındaki Sarı-Lacivertliler’in de gaza gelmeyip, her zamanki gibi ‘sıradan bir lig mücadalesi profesyonelleri’ gibi davrandıkları, görmeyenlere iletilmelidir! Kalecilerin göze batmayan randımanları ise, kalite, heyecan, güç, azim ve organizasyon ile yakından ilgilidir!..Çok yeterli olmasına rağmen, zaman tanınmadan eleştirilen Zico’nun, dünkü Edu, Uğur, Appiah ve Tümer’i oyunda tutup, Deniz ve ‘tek tabanca’ Alex’i oyundan çıkarışı ve Ümit’in yedek kulübesinde kalışı ise, teknik açıdan değerli tecrübelerdir!

11 Kasım 2006, Cumartesi 03:32
YAZININ DEVAMI

‘’Süper Lig Panorama‘’

Hiç şüphe yok6. hafta, "..Kim "Vestel Manisaspor kadrosu, altyapısı, geçmişi, geleceği vesairesiyle "gerçekten şampiyonluğu hak edecek bir takım" diyebilir! ..Birilerinin, "Sadece dört takım şampiyonluk için savaşmasın artık, zirvede çok takım olsun" dileği ve buna uygun gibi görünen şu anki puan cetveli, Türk futbolunun iyi yolda olduğunun göstergesi midir? Büyüklerin, yani futbol sahnesinde daha fazla gördüklerimizin çıtayı iyice yükseltmesi ve diğerlerinin onlara yakın seyredip, futbolumuzun kalitesini, tansiyonunu yükseltmesi işin doğrusudur tabii ki. İlk 6 haftada gelinen durum ise, hiç de bununla bağdaşır türden değil."7. hafta, "..Taraftar sayısı, medya desteği, kadro genişliği ve yüksek hedefleri olan onca büyüğün arasında, üstelik onlardan üçüyle de karşılaşmış olmasına rağmen, Turkcell Süper Lig’in lideri ve tek yenilmezi Vestel Manisaspor. Cumadan pazara, ligde oynanan tüm karşılaşmalar tartıya konulduğunda da, ligin en olumlu futbol oynayan ve çağdaş görünümlü takımı tartışmasız. Sezonun sonunda hangi konumda yer alırlar, ona sonra bakarız. Hatta, geçmişinde çokça görüldüğü gibi takımı birkaç haftalık düşüşe geçer ve zirveden süratle koparsa, Yanal'ın takımlarında sıkça karşılaşılan bu durumu da araştırırız..."10. hafta, "..Süper Lig'in en çok kazanan, en az yenilen, en çok gol atan, en az gol yiyen takımıydı Vestel Manisaspor geçen hafta. Oysa şimdi, en çok kazanan takımı sadece. 10. haftayı geride bırakmış da olsak, bir haftada bu kadar veri değiştiğine göre, ligin daha çok başındayız demek! Sivasspor gibi, ligin orta sıraları için aday gösterebileceğimiz bir takım devirebiliyorsa yenilgisiz lideri, maratonun sonu için şimdiden kaba tahminler bile üretmemek gerek..."16. ile 4. arasında 2 galibiyet fark varsa, 'oturmamış lig' teşbihi saçma bulunmamalı. "Zaten Vestel'den başka ayağa kalkan da yoktu" cümlesinden kimse alınmamalı. Alex gol krallığında, Gökdeniz asist'te lider, Hakan en az gol yiyen kaleci durumunda. Sizce, bu tablolar ligin sonunda da aynı kalır mı?11. hafta, "..En çok eleştirilen tarafı ne Beşiktaş'ın? Yok, yok! Demirören, Tigana, çarşı, numaralı ya da camiadaki genel hoşnutsuzluk değil kastettiğim. İlk 11 haftada, 7 farklı oyuncunun görev yaptığı savunma kurgusundan söz ediyorum. Koray'ın sakatlığıyla daha kötüye gideceği sanılan, beğenilmeyen Runje'nin kalesini koruduğu, birilerinin "Bu sezon 50 gol yerler" diyebilecek kadar emin olduğu, zaafiyetinden.. Ve hemen puan cetveline bakıyorum ardından. Aaa, o da ne! Neredeyse üçte biri geride kalmış ligimizin en az gol yiyen takımı Siyah-Beyazlılar. Şimdi bu hâl, yorumcularımızın yeterince futboldan anlamadığına mı işaret olarak kabul edilmeli, yoksa tamamen futbolumuzun kalitesiyle mi ilgili!" Yukarıdakiler, geride kalan haftaların panoramalarından alıntılar. Bu hafta ortaya çıkan puan cetvelini inceleyenler, çok farklı veriler ve ilginçliklerle karşılaşacaklar. Kalite, çağdaşlık, çıta yüksekliği bir kenara, futbolumuzun en büyük derdi istikrar...Kart CezalılarıGol ve Asist KrallığıHaftanın KarmasıPAF Ligi

07 Kasım 2006, Salı 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Zico'ya ayıp!‘’

Erkek egemen futbolun en kaliteli, bilimsel, emek harcayan, düşünen, üreten ve yazdığına, yorumuna değer verilmesi gerekenlerden biri Ebru. Başkaları da yazdılar, İngiltere’deki ‘Şerefli yenilgi’nin ve Vestel galibiyetinin gazıyla! Biraz da Ersun Yanal düşmanlığıyla! Ancak, onları kaale almadığımız için hesap kitap nedeniyle, isimlerini veremiyoruz!..Dün akşam, lig lideri Fenerbahçe’nin Gaziantepspor karşısında, oyun kopana kadar oynadığı futboldan keyif alanları, Zico’nun maça göre oyuncu seçimini, taktik anlayışını beğenenleri kutluyoruz! Anlıyorlar bu işten! Antrenman, Santana, kondisyon, fizik güç, kapasiteleri kadar oynayan Tümer, Appiah, Alex! Kalenin Volkan’a devredilmesi, Ümit’in zorunluluktan oyuna girişi, başka birinin ‘gayet kopmuş’ bir maç nedeniyle 88. dakikaya kadar değiştirilmeye gerek görülmeyişi!..Doğru yolda Zico’nun Fenerbahçesi, tıpkı Türk futbolu gibi! Deniz, Kadıköy’de sıkça ıslıklanması gereken oyunların baş aktörü hâlâ! Kına gerek Selçuk’un sakatlığı nedeniyle Kadıköy tribünlerine!.. Ümit’in yıllardır insanların gözüne soktuğu emeği, profesyonelliği, jokerliği dikkate alınmadan eleştirilişi normal...Normal bunlar, normal! Lider Fenerbahçe. “N’oldu Ersun!” demesi normal insanların! Dün akşamki üç puan yeterliyse Süper Lig lideri Fenerbahçe için, yerilmemeli Türk takımlarının Avrupa Kupaları Puan Cetvelleri’ndeki son sıralarda oluşu...

04 Kasım 2006, Cumartesi 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Yazıyor, yazıyor!‘’

En çok eleştirilen tarafı ne Beşiktaş'ın?Yok, yok! Tigana, Demirören, çarşı, numaralı ya da camiadaki genel hoşnutsuzluk değil kastettiğim.İlk 11 haftada, 7 farklı oyuncunun görev yaptığı savunma kurgusundan söz ediyorum. Koray'ın sakatlığıyla daha kötüye gideceği sanılan, beğenilmeyen Runje'nin kalesini koruduğu, birilerinin "Bu sezon 50 gol yerler" diyebilecek kadar emin olduğu, zaafiyetinden.. Ve hemen puan cetveline bakıyorum ardından. Aaa, o da ne! Neredeyse üçte biri geride kalmış ligimizin en az gol yiyen takımı Siyah-Beyazlılar. Liderden sondan ikinciye kadar, sayıların birbirine çok yakın dağıldığı, 'Y' ile işaret edilen sütunda, 9 sayısı ile en iyi durumdalar!..Şimdi bu hâl, yorumcularımızın yeterince futboldan anlamadığına mı işaret olarak kabul edilmeli, yoksa tamamen futbolumuzun kalitesiyle mi ilgili! Son sıradaki Erciyesspor'u çıkarıp siz de iyice bir bakın. Bir sonuca varırsanız, bi zahmet mail atın!..* * *Manisa Valiliği Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü'ne başvurmuş, Vestel Manisasporlu Rafael Marques. 'Rafet' olacakmış Türk adı. Dilekçe işleme konulmuş ve Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki bir komisyon tarafından Türkçe sınavına tabi tutulup, başarılı da olmuş. Manisa Emniyet Müdürlüğü'nün güvenlik soruşturmasının ardından, Meclis, Bakanlar Kurulu onayları ve Çankaya'da son imzayla işlem tamamlanacakmış. Hayırlısı olsun. Bir de Milli Takımlar Sorumlusu, Vestel Manisspor'dan futbolcu almayı düşünürse, işlem tamam demektir!..* * *Son anlarda yedikleri golle kaçırdıkları puanları, sözde de olsa, çocuğunun hayatından önemliymiş gibi vurgulamasına tepki göstermiştik Yılmaz Vural'ın. Türk futbolunun en renkli ve deneyimli teknik adamlarından birine yakıştıramamıştık iki hafta önceki bu abartıyı. Bu haftaki Yılmaz hoca, bizim yeşil sahalarda görmek istediğimiz. Oyunun sonlarında attığı golle iki puanına engel olan futbolcuyu tebrik eden, sarılan ve nihayet alnından öpen. İşte budur; Yılmaz Vural gibi bir entelektüelin Türk futboluna vermesi gereken...* * *29 Ekim'i bir kez daha onurla kutladığımız bir akşamda, Fenerbahçe, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin "Avrasya Maratonu'nda buluşalım" pankartıyla çıktı Manisa'daki maça. Neyse ki, bu duruma fazlasıyla içerleyen, hatta maçı seyretmeyecek kadar çok bozulan, Atatürkçü Fenerbahçeliler hâlâ çoğunlukta!..

31 Ekim 2006, Salı 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Zirveye yakıştı‘’

Manisasporlular’ın, Yanalca taktiği ve bunu uygulayanlar ne kadar başarılı ise, Sarı-Lacivert sol kanadı savunan Uğur Boral ve ona kademe vermesi gereken Edu da o kadar yetersizdi dün akşam. Aslında, televizyondan ilk yarının tekrarını izleyip, hatta videoya çekip çetelse tutması gerekir Fenerbahçeliler’in, teknik adamları Zico’ya katkı sağlamak adına! Aksi halde, çok teknik direktör veya ‘cin’ futbolcu farkeder bunu. Özellikle UEFA maçlarında, rakipler doyamazlar bu kanadın tadına!..Önce Uğur İnceman, sonra Edu hatalarıyla gelen ilk goller, sonra üç güzel çabuk pas ve mükemmel bir son vuruş, sonra güzel bir kafa ve nihayet terse yatmış Volkan enstantanesi...Kora kor mücadele eden iki takım (ki misafir böyle mücadeleyi pek sevmez aslında), canını dişine takan, top rakipteyken yardımlaşan oyuncular (özellikle evsahibinde), son dakikaya kadar liderin değişebileceği zevkli bir lig karşılaşmasıydı Manisa’da...Önder, Lugano, Selçuk, Holosko ve mutlaka Deivid en iyileriydi sahanın. Johanna ve Burak her rakip ataktaki mudaheleci görüntülerine rağmen, yenilen gollerde hatalılardı, tıpkı Edu gibi ne yazık ki! Alex sadece asistleriyle gündemde kalırken, Appiah, Tümer ve Zelenka ise, umulandan azını veren yıldızlardı.En güzeli ise, karşılaşma sonrasındaki alkışlardı. Kazananı, kaybedeni ayırmayan, futbola, spora, yarışmaya katkı sağlayan alkışlar...

30 Ekim 2006, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI