‘’Derbinin gölgesinde...‘’
Galatasaray, Ali Sami Yen’de Karagümrük’ü ağırlıyordu ama herkesin aklında hafta sonu Kadıköy’deki Fenerbahçe derbisi var gibiydi. İlk yarıda iki tarafta iyi niyetle oynadı ve bu da oyunun süresine yansıdı. İlk yarıda topun oyunda kaldığı süre 30:22 dakikaydı. Hakem Numanoğlu’nun ilk yarıda sadece 6 kez faul düdüğü çalması topun oyunda kalma süresini pozitif etkiledi. Galatasaray, aut çizgisinden oyun başlangıcında kısa pasları tercih ederek Karagümrük forvetlerini ön alan baskısına çağırdı. Bu, rakip takımın oyun boyunu uzatma hamlesiydi. Hatta kaleci Günay’ın fazla risk alması da bu senaryonun bir parçasıydı. Bu dar alanda savunma yapmayı planlayan Fatih Karagümrük’ü konfor alanından kısmen çıkardı. Ama ikinci yarı roller değişti. Shota hocayla ilk maçını oynayan Karagümrük harika bir ikinci yarı oynadı.
Sol bekte Barış Alper
Ziyech büyük kalite, ayağına top çok yakışıyor, şut kalitesi göz kamaştırıcı. Ne var ki Galatasaray bu sezon rakibi birinci bölgesine hapsetme planını forvetlerinin baskı kalitesine borçlu. Ziyech baskı zincirinin kırılmasına sebep oluyor. Sahadaki en yalnız Galatasaraylı Icardi’ydi. Takımının ön alan baskı kalitesini yitirmesinde Icardi’nin rolü var ama top Galatasaray’dayken de Arjantinli santrforun iştahında gözle görülür bir değişiklik yoktu. Okan Buruk 61’de Mertens’i çıkarıp Bakambu’yu sokarak Icardi’yi oyuna döndürmenin derdindeydi. Barış Alper Yılmaz ile sol bek krizini çözmeyi kafasına koymuş Okan Buruk. Muhtemelen devre arasında Angelinho’yu takas edecekler ve uluslararası bir sol bek gelene kadar elindeki en iyi alternatifin Barış Alper olduğunu düşünüyor.
‘’Hollywood yıldızı gibi‘’
Dzeko, senaryosu sağlam bir Hollywood filminde kendi hayatını beyaz perdeye aktarıyor gibi. Bundesliga’dan Premier Lig’e kadar Avrupa’nın en büyük liglerinde nefis bir kariyer inşa eden Boşnak yıldızın Şampiyonlar Ligi finalinin ardından Fenerbahçe’ye gelip maç ayırmadan ilk günkü heyecanıyla oynaması gerçekten hayli ilham verici.
Dzeko’nun temposu ilk yarıda kendi standartlarının altında seyredince pozisyonlarda hayli cömert görünse de 2 dakikaya sıkıştırdığı 2 gol nasıl büyük bir gol ustası olduğunun kanıtı gibiydi. Fenerbahçe’nin Kadıköy’de alev alanları arasında Tadiç ve Ferdi de vardı. Tadiç takımın en alfası olmasının yanında büyük de bir profesyonel. Kendine çok iyi bakıyor, her zaman fit her maça hazır. Oynadığı her bir dakikanın hakkını veriyor. Trnava’ya karşı Ferdi’nin kilidi açan golünü hazırladı, penaltıdan golünü attı, pozisyonların başlangıç noktalarında topun yönüne karar verendi.
Yardımcı oldu..
Sanırım bu kez eminiz Ferdi kesin kariyer sezonunu oynuyor. Perreira döneminden bu yana her geçen sezon biraz daha iyisini yaptığı için her yıl biraz daha gelişiyor. Trnava önünde sol bekten hücuma çıkışları maçın kilidini açmaya yardımcı oldu. Konferans Ligi yeni kurulmuş olmasına rağmen üçüncü yılında da nefis hikayeler biriktiriyor. Nordsjaelland gruptan çıkan rakiplerinden birine 7 diğerine 6 gol attığı turnuvadan elenerek sanırım bu yılın unutulmazı olarak kupanın tarihindeki yerini aldı.
‘’Peki 'Nefret objesi' yapanlar!‘’
Faruk Koca’nın hakem Halil Umut Meler’e attığı yumruk ve peşinden adamlarının onu yerde tekmelediği an Türk futbolunun nasıl bir bataklığa saplandığının kanıtı gibi. Meler’in yüzünde patlayan o yumruğu atan belki Faruk Koca ama o ortamı hazırlayan yıllardır sahadaki her türlü başarısızlığa kılıf arayan tüm kulüpler, onların yöneticileri, teknik direktörler ve her fırsatta hakemi baskı altına almaya çalışan bazı futbolcular.
Yumruğun devamının gelmesi kaçınılmaz
Hakemler, futbol dünyasının her bir paydaşı tarafından bir nefret objesi haline getirilirken fanatizmin geldiği boyut kimsenin umurunda olmadı. Hepsi olayı kınama yarışına girmiş olsalar da bir hafta sonra her şey kaldığı yerden devam edecekse Meler’e atılan yumruğun devamının gelmesi kaçınılmaz. Bu linç girişimini yapanlar adalet önünde bedelini ödemeli, peşinden TFF sportif müeyyideleri en ağırından vermeli. Sonrası daha önemli. Kin ve nefret tohumu eken her bir bireye caydırıcı cezalar verilmeli. Başka türlü bu olay milat olmaktan çıkar, münferit bir saldırı olarak tarihteki yerini alır.
‘’Kopenhag'ın önünde bitirmeliydi‘’
Manchester United ve Bayern Münih’e karşı harika performanslara çıkan Galatasaray’ın Kopenhag deplasmanında hem oynadığı futbol hem de aldığı sonuç şaşırtıcıydı. Kopenhag takım olarak sağlam bir planla Galatasaray’a alışılagelmiş ön alan baskısı için fırsat vermedi. Abdülkerim yine harika bir maç çıkardı. Sol ayağının kalitesini oyun kurulumlarında o kadar net gösteriyor ki, sanırım ligimizde bir sol stoperi tarif ederken artık Abdülkerim’i referans olarak göstereceğiz. Şampiyonlar Ligi öncesindeki hafta bazı futbolcuların performansları teknik heyet için büyük bir yanılgıya yol açtı. United maçından önce Mertens’in, Alanya performansının ardından Tete’nin geçen hafta sonu Adana Demirspor karşısındaki iştahı Okan Buruk dahil tüm Galatasaraylılar’ı yanıltmış olsa gerek. Dün 11’de başlayan Tete, oyunda kaldığı 60 dakika boyunca beklentinin çok altında kaldı. Okan hoca 61’de Ziyech ile Mertens’i aynı anda oyuna alarak 3. bölgedeki yoğunluğu daha nitelikli hale getirmek istedi.
Yeni bir hikaye olabilir
Galatasaray bu sezon kurduğu kadronun Kopenhag’ın önünde bu grubu bitirmesi gerekirdi. Zaha’dan Davinson’a kadar iyi bir kadro güncellemesi yapılmışken Şampiyonlar Ligi’nden elenmek tüm Galatasaraylılarda küçük çaplı bir hayal kırıklığı yaratmış olmalı. Bayern’in, Manchester’ı yenmesiyle Avrupa Ligi’nden devam etmek yeni bir hikaye anlamına gelebilir. Nitekim geçen sezon Sevilla Kopenhag’ın yer aldığı grupta 3. Olarak Avrupa Ligi’ne inip kupayı kazanmıştı.
‘’İyi ki VAR'mış‘’
Fenerbahçe, Dolmabahçe’de Beşiktaş’a karşı son zamanların en rahat maçlarından birini oynadı. Büyük bir mukavemetle karşılaşmadan oyunu istediği gibi yönlendirdi, hemen her istatistik kaleminde bariz üstünlük kurarak derbiyi kazandı. Tadic’in, Dzeko’ya hazırladığı gol tam bir ustalık eseriydi. Sırp yıldız Fenerbahçe’nin sahadaki en alfa karakteri olmasının yanında derbiyi iliklerine kadar yaşadığını başlangıç düdüğüyle birlikte çok net hissettirdi. Tadic’i oyunun içinde desteklemeye en yaklaşan Fred’ti ama Rıza Çalımbay’ın rakibi bozmak üzerine kurguladığı orta saha planından dolayı faullerden başını kaldıramadı. Beşiktaş’ın rakip sahaya geçişleri Çalımbay’ın merkezdeki Necip tercihinden dolayı akışkan değildi. Ne var ki, her şey Beşiktaş adına kötüye giderken Djiku’nun basit bir hatası, Cenk Tosun’un kaptığı top ve Samet’in sebep olduğu penaltı Beşiktaş’ı skora ortak etmeye yetti. Gedson’un sakatlandığı dakikada Beşiktaş kulübesinin değişiklik için hazırlandığını düşünenler yanıldı.
Tükenmişlik sendromu
Zira Gedson’un ciddi sakatlığının üzerinden 4 dakika kadar geçtikten sonra çıkması kesinleştiğinde Salih Uçan’ın üzerinde hala kabanı, altında eşofmanları vardı. Oyuna girmesi neredeyse 2 dakika daha sürdü. Kulübenin maçı yaşaması, çok daha çabuk aksiyon alması gerekirdi. Maçın hakemi Atilla Karaoğlan aşırı tedirgin bir maç yönetti. Szymanski’ye, Bailly’nin yaptığı net penaltıyı VAR uyarısı sonrası verdi. Tayfur Bingöl’ü yanlış yorumladığı pozisyonda kırmızıyla atıp VAR uyarısıyla sarıya döndü. Şayet VAR olmasa bu kadar bariz hatayla derbi nasıl biterdi belli değil. Beşiktaş’ın ocak ayından başlayarak yeniden yapılanması gerekiyor. Kadronun neredeyse tamamında büyük bir tükenmişlik sendromu gözlemleniyor. Zaten bu yenilgiyle zirveden 14 puan uzaklaşmış oldular. Aksi halde Beşiktaş’ın bu türbülanstan çıkma ihtimali yok.
‘’Kerem ve tutkusu‘’
Galatasaray’ın maça başlangıçtaki iştah seviyesi olağanüstüydü. Adana Demirspor’lu futbolcuların topla temasını en erken kesme yarışına girişmiş gibilerdi. İcardi’den başlayarak tüm Galatasaraylılar topu ayağına alan her bir Adana Demirsporlu futbolcuya nefes kesici bir baskı yaptılar ve kazanılan topları çok hızlı pozisyona çevirdiler. Nitekim ilk 30 dakikada Galatasaray hücumda o kadar akıcıydı ki, 2 güzel gol pastanın süsü gibiydi. Kerem Aktürkoğlu, sanırım dün gece o kadar pasta ustasının arasında eli en lezzetli olanıydı. Oynamayı sevdiği ve üzerinde iyi kariyer inşa ettiği sol forvette oynama şansı bulan Kerem, Sacha Boey’a harikulade bir asist yaptı, İcardi de onu aynı güzellikte bir asistle ödüllendirdi. Zaha sahadayken sol forvette değil İcardi’nin arkasında oynamaya mecbur olduğunun farkında olsa da Kerem, rakip kaleye olan tutkusundan vazgeçmeye pek niyetli görünmüyor.
Gol kaçırma rekoru
Barış Alper’in Pendik maçını çeviren sol bek oluşu Okan Buruk’u dün gece de aynı tercihe yönlendirdi. Sağlam fiziği, temposu ve top hakimiyeti düşünüldüğünde sol bek için fazlasıyla yeterli bir oyuncu olsa da pozisyon bilgisi futbolda bazen çok daha fazla şey ifade edebiliyor. Kim bilir, belki yeni bir sol bek doğuyordur ama bunun için Barış Alper’in bu pozisyonda yeterince kilometre yapması gerekecek. Tete, Galatasaray’a geldiği günden beri en iştahlı ve etkili maçlarından birin oynadı. Ne var ki sağ forvette yaptığı onca pozitif aksiyona karşın kariyerindeki gol kaçırma rekorunu da kırmış olabilir.
‘’Fred'in dönüşü‘’
Fred’in sahalara dönüşü Fenerbahçe’nin dünyasını değiştirdi. Oyunun tam merkezinde konumlanan Brezilyalı yıldız tüm takımı kusursuz bir liderlikle yönetiyor. Tadic’in jest ve mimikleri kameralara çok yansıyor olsa da futbol zekasıyla Fenerbahçe’yi çekip çeviren, topa yön veren, her bir takım arkadaşını eliyle yerleştiren gerçek lider; Fred. Sivasspor karşısında Fenerbahçe fabrika ayarlarına yakın oynayabildiyse bunda Fred’in rolü yadsınamaz. Szymanski ile Tadic’in aralarında geliştirdikleri telepatik bir iletişim var sanki. Szymanski, top henüz Tadic’e yönlendiğinde koşuyu göstermeye başlıyor. Çünkü topun oraya geleceğinden o kadar emin ki, tek bir an bile tereddüt etmiyor. Tadic’in nefis pasını öylesine zor bir pozisyonda gole çevirdi ki, şimdiden kariyer rekoruna ulaştı bile.
İrfan’ın kusursuz imzası
Fenerbahçe uzun bir aranın ardından oyun ezberine yaklaştıysa bunda Fred’in rolü büyük ama İrfan Can’ın sağ forvetteki etkinliğinin de altını çizmek gerek. İrfan, ceza sahasının köşesinde topu sol ayağına aldığında yapacaklarının sınırı hayal gücüymüş gibi görünüyor. N’Jie’ye attığı nefis çalım sonrası sol ayağıyla attığı gol onun kusursuz imzası. Milli Takım’da kritik süreçte fena performans göstermeyen Samet’in Fenerbahçe günleri tam bir kabus olmaya devam ediyor. İkinci yarının hemen başında Saiz’ın merkeze orta yükseklikte gönderdiği topu beklememesi, vücuduna çarpıp Manaj’a asist olması şanssızlık değil beceriksizlikti.
‘’Değişimin getirisi‘’
Tete’nin sağda, Kerem’in solda başladığı maçın ilk yarısında Ziyech merkezde Icardi’nin arkasında oynadı. Faslı yıldızın forvet arkasındaki performansı beklenen etkiyi yaratmadı. Çünkü Pendikspor topu dar bir alana sıkıştırıp Erencan’a uzun toplar atma planıyla oynadığından sıkışık alanda Ziyech dahil herkesin şut kanalları kapatıldı. Manchester United maçının kahramanı Ziyech ikinci yarının başlamasıyla birlikte en iyi olduğu sağ forvete, Mertens forvet arkasına, Barış Alper 105 metrelik sol koridora geçince Galatasaray için oyunun senaryosu düzelmeye başladı. Galatasaray’ın sol bek krizi her geçen maç biraz daha belirginleşiyor. Angelinho bir türlü form tutamadı, Kazımcan beklenen standartları sağlamakta zorlanıyor. Dün de Kazımcan’ın ilk yarı performansının ardından Okan Buruk çözüm olarak Barış Alper Yılmaz’ı düşündü. A Milli Takımımız’ın en kritik sürecinde santrforumuz olan Barış Alper Yılmaz maçın ikinci yarısını sol bek olarak oynadı.
Derin yaralar...
Abdülkerim ile Davinson Sanchez’in aynı anda oynamaması Galatasaray için sadece savunma sorununa sebep olmuyor, oyunun kurulumunda da derin yaralar açıyor. Nelsson ve Kaan Ayhan’ın oyun başlangıç tercihleri Galatasaray’ın pas hızını hayli düşürdü. Topa fazla sahip olsalar da pasın hızını bir türlü yükseltemedikleri için Bakambu oyuna girene kadar maçın inisiyatifini ele geçiremediler. Bakambu girer girmez aşırı istekli hücum aksiyonlarıyla sürekli arayıştaydı, golü de iyi bir pozisyon takibi sonunda buldu. Peşinden de Ziyech’in harikulade füzesi geldi. Bakambu bu sezon rotasyonda en az süre alan forvet oyuncuydu. Geçen sezon Olympiakos formasıyla Yunan Ligi gol kralı olmuş Bakambu’ya Okan Buruk sezonun çok daha erken dönemlerinde forma şansı verebilirdi.