‘’Maximin’in rolü!‘’
Fenerbahçe’nin geçen sezon en iyi işleyen bölgesi sol koridoruydu. Ferdi ile Tadic kemik bir sol kenar inşa etmişken, o bölgeye bir hamle yapmak elbette beraberinde bazı riskleri getirecekti. Mourinho, geldiği günden beri sol kenar planını Maximin’in üzerine yapıyor, Tadic’i Sırp Milli Takımı’ndaki rolüne döndürmeye çalışıyor. Lille maçından sonra dün gece Adana Demirspor karşısında da Fenerbahçe’nin hücum organizasyonları Maximin üzerinden ilerliyor. Maximin yetenekli, topla iyi ilişkiler kuran, pas zamanlamasını doğru ayarladığında harikalar yaratan bir futbolcu. Dün gece harika bir ilk yarı çıkardı. Dzeko’ya nefis bir asist yapması bir yana, sırtı dönük aldığı toplarla tüm Fenerbahçe hücum hattına yeni ufuklar açtı. Ne var ki Maximin’in Ferdi ile uyumunda sorun var. Geriden oyun kurulurken rakip stoperlere baskı yaptığında Fenerbahçe savunması sol beke dönüp, Ferdi ve Tadic ile birlikte topu 3. bölgeye en iyi taşıyan takımdı. Fakat Ferdi ile Maximin’in arasında hem mesafe hem rakip oluyor ve şimdilik bu sorunun ana kaynağı gibi görünüyor.
İhtiyacı olacak
Geçen sezon yaklaşık 55 maçı sol kenarda oynayan Tadic’in yeni rolüne alışması için biraz zamana ihtiyaç olabilir. Adana Demirspor’a karşı Maximin ve İrfan Can’ın arasında 10 numara oynayan Tadic’in liderliğine tüm sezon Mourinho’nun çok ihtiyacı olacak. O yüzden oyuna hamle yaptığında Tadic’i sola çekip, Maximin’i çıkarıyor. Maçın son bölümü, Mourinho’nun oyunu siyahtan beyaza çevirme hamleleriyle geçti aslında. En-Nesyri’yi aldı, Mert Müldür’ü Osayi’yle değiştirdi, peşinden Çağlar’ı alıp Ferdi’yi çıkardı. Adana Demirspor ikinci yarı Fenerbahçe’ye karşı direncini yukarı çekerken, 2008 doğumlu kalecisiyle tabelayı 1-0’da tutmuş olması dikkat çekiciydi.
‘’Batshuayi'den sonra...‘’
Galatasaray son iki yılın şampiyonu ama Hatayspor’a karşı maça hiç de şampiyon öz güveniyle başlamadı. Görünen o ki Beşiktaş hezimeti Icardi ve arkadaşlarını hayli tedirgin etmiş. Galatasaray savunmasına Davinson Sanchez’in dönmüş olması birçok sorunu gidermiş olmalı diye bekleyenler sorunun sadece sağ stoperden kaynaklanmadığını görmüş oldu. Abdülkerim’in sol stoperdeki basit hatalarının üzerine oyun kurulum sorunları eklenince Galatasaray’ın hücum setleri sorunlu başladı. İç sahadasın, tribünler dolu, son iki yılın şampiyonu apoletlerinin verdiği öz güven var ve Galatasaray bir şekilde hücum organizasyonlarını düzeltti. İkinci yarının başında Barış’ı sağa Mertens’i sola, Ziyech’i merkeze alarak başlamak Okan Buruk’a kısa süreli rahatlama bile sağladı. Ne var ki Galatasaray’ın savunması tanınmaz halde oynamaya devam edince işlerin sarpa sarması uzun sürmedi. Davinson’un yüksek topu ıskalaması, Abdülkerim’in rakibini yakalayamaması, Dubois ile Köhn’ün yerlerini kaybetmesi Hatayspor golünü tabelaya yazdırmaya yetti.
Eski performansların ötesinde
Icardi uzun bir aranın ardından sezon öncesi hazırlık kampı yapmışken çok daha hazır olması beklenirdi. İlk yarıda topun yörüngesine girmekte zorlandı, ikinci yarıya nefis bir pasla başladı ama penaltı pozisyonuna kadar eski performanslarının hayli ötesindeydi. Okan Buruk, Icardi’yi hareketlendirmek için 70’te Batshuayi ve Kerem’i aynı anda oyuna alıp Barış Alper’i sağ beke çekti. Bu değişimin ardından Galatasaray oyunun inisiyatifini eline alabildi. Batshuayi’nin dinamik baskıları Icardi’ye alan yarattı. Belçikalı santrfor hem Icardi’yi canlandırdı hem de attığı golle takımına galibiyeti getirdi. Okan Buruk’un bundan sonraki süreçte Batshuayi’yi ana planın içine alma ihtimali çok güçlenmiş olmalı.
‘’Kolay olmayacaktı‘’
Fenerbahçe, Lille deplasmanında ilk yarı yediği baskıya çözüm üretemedi, bol top kaybetti, 12’de golü yedi, merkezden bol pozisyon verdi, kısacası kötü bir 45 dakika geçirdi. Bruno Genesio, Yüksek tempolarda oynamayı seven iyi bir taktisyen olduğunu ispatladıktan sonra Lille’de ustalık dönemini yaşamak istiyor. Meunier’i son saniyede Trabzonspor’dan aldıktan sonra oyun planını şekillendiren Genesio, Fenerbahçe’yi Meunier’i sağ stopere çektiği bir 3’lü savunma kurgusuyla karşılamayı tercih etti. Alan paylaşımını harika yapan Lille, orta sahadaki taç organizasyonunda Dzeko’yu hataya zorladı ve topu kenardan başlatma fırsatı yarattı.
Açıkları kapatmalı
Aslında bu Genesio takımlarının temel bir baskı setiydi ve Fransız hoca bunu ilk yarı boyunca futbolcularına kusursuz uygulattı. Devamında Ferdi’nin Tiago Santos’tan yediği çalım sadece gol olmakla kalmadı tüm takımın dengesini uzun süreliğine bozdu. Mourinho ikinci yarıya oyuncu değiştirmeden ama Maximin’i sol forvette yüreklendirerek başladı. Fransız forvet, öylesine iyi bir başlangıç yaptı ki 60. dakikaya kadar maç Maximin ile Lille savunması arasında geçti. Ne var ki, Maximin’in bireysel çabası kilidi açamayınca Mourinho 70’de iki kanat forvetini birden değiştirdi, Oğuz Aydın ve İrfan Can’a döndü. İrfan Can çok özel bir yetenek, sihirli bir sol ayak. Harika bir frikikle tabelayı eşitledi ama Lille şanslı günündeydi. Fenerbahçe’nin kalitesi Lille’i elemeye yeter ama Mourinho’nun fizik olarak bu bir haftada açıklarını kapatması gerekecek.
‘’Beşiktaş'ın değişimi‘’
Beşiktaş 3 ayda bambaşka bir takıma dönüşmüş. Her ne kadar Türkiye Kupası’nı kazansa da sezonu 6. bitiren kadronun yitip giden öz güvenini Van Bronckhost kısa sürede toparlamış görünüyor. Elbette Rafa Silva ve Immobile gibi iki büyük karakterin takıma katılmasının bu süreci hızlandırdığının altını kalın bir kalemle çizmek gerek. Paulista da stoper tandeminde Colley ile dengeli bir ikili olacağını gösterince Beşiktaş’ta siyahtan beyaza bir değişim ateşi yanmaya başladı. Maçın başlama düdüğüyle birlikte Svensson’un rakip sahaya gönderdiği yüksek topu Nelsson ıskalayınca Immobile klası devreye girdi. İtalyan golcü hem açık alanda hem ceza sahasında etkili, Beşiktaş’ın tüm sorunlarını tek bünyede çözecek bir profil doğrusu. Dün attığı 2 golle takımını sırtlayanların başında geldi. Sanırım Beşiktaş yıllar sonra Mario Gomez etkisi yaratacak golcüsünü bulmuşa benziyor.
Galatasaray savruktu
Dün gece Galatasaray’a karşı harika bir Rafa Silva performansı izledik. Portekizli yıldız forvet arkasında başladı, sonra sola geçti. Yeteneklerini müthiş oyun görüşüyle birleştirince Beşiktaş’ın tüm bağlantı ve üretim sorununa çözüm oldu. Hakemin faul standardı, kart eşiği oyunun temposunu destekleyici nitelikteydi. Umarım hafta sonu başlayacak Süper Lig’de de bu tempo desteğine devam ederler. Süper Kupa maçının Galatasaray adına ana fikri ise şuydu; Savunma çok savruk, Davinson Sanchez’in acil formayı alması şart. Icardi takımdan çok uzak göründü, toptan çok uzaktı. İkinci yarıda Batshuayi ve Barış Alper girdikten sonra Galatasaray forvet dinamizmini kısa süreli kazandı. Sanırım Okan Buruk bitiriş kadrosunun üzerine yoğunlaşarak ligi planlayacak.
‘’Kötü günün kârı‘’
Fenerbahçe’nin ilk yarı performansı tam bir hayal kırıklığıydı. İsviçre Ligi önceki hafta başladığı için Lugano fiziksel açıdan elbette daha hazırdı ama Fenerbahçe’nin atletizmi alt edecek kalitede bir kadrosu ve hocası varken bu kadar kötü bir ilk yarı izlemek herkes için büyük sürprizdi. Oyunu geriden kurmak bir yana yediği baskıyla kaybedilen toplar ilk maçta da Fenerbahçe savunmasının başına bela olmuştu. Lugano jeneriklik bir golle henüz 7. dakikada öne geçince rakip kaleye gitmek Mourinho ve öğrencileri için hayli zorlaştı. Bu durum hele de Kadıköy’de çok anlaşılır türden değildi doğrusu. Mourinho’nun 11’de Ferdi’yi biçtiği yeni rol hem oyuncunun hem kadronun pratiğini negatif etkilemişe benziyor. Harika bir Avrupa Şampiyonası geçirip en iyi sol bek performanslarından birine imza atarak dönen Ferdi’nin sol forvetliği sol bekliğinin gerisinde. Bu anlaşılır bir durum, oyuncu pozisyon ezberi bozulduğu için bocalayabilir ama tüm takım Ferdi’nin yeni rolünü yadırgadığı için oyunun ritmi soldan doğru işlemedi. Ferdi ile Oosterwolde’nin sol koridorda fazla üst üste binmeleri gözden kaçmadı.
Defolar halledilmeli
Solda bunlar yaşanırken merkezde de Kruniç performansı hayli kötüydü. Üstüne bir de Fred sakatlanınca Fenerbahçe’nin Kadıköy rüzgârını arkasına alması gecikir gibi oldu. Ne var ki; İsmail, Fred’in yerine girer girmez sahaya büyük bir karakter koydu, enerjisini Kadıköy’e akıttı. Devre dönüşü Mert Hakan-Kruniç değişimi de senaryoyu Fenerbahçe lehine çevirdi. Dzeko sahanın en yaşlısı olmasına rağmen sezona en hazır oyuncu görünümünde. İsviçre’de 3 gol atarak büyük bir gösteri yapan Boşnak yıldız Kadıköy’de de nefis bir duran top golü atarak Mourinho’nun planında olmak istediğinin mesajını verdi. Elbette bu mesaj sadece hocasına değil, tribünde maçı izleyen En-Neysri’ye de verilmiş olsa gerek. Fenerbahçe’nin yeni rakibi Lille ve Lugano karşısındaki fiziksel defoların kısa sürede halledilmesi şart.
‘’Ustaların resitali‘’
Sentetik çim sahada topun hızının düşmesi duran topların önemini ister istemez artıracaktı. Lugano’nun topu Fenerbahçe’den alacak becerisi yoktu ama fizik kalitesi ligleri geçen hafta başladığından hayli yüksekti ve baskı kaliteleri beklentinin üzerinde seyretti. Bu da onlara beklentilerinden daha çok topa sahiplik getirdi. Maçın çok başında duran top savunmasında Djiku’nun çevre kontrolünü yapamaması topun ağlara gitmesine zemin hazırlamıştı bile. Bu golün ardından 20 dakika kadar Fenerbahçe orta sahada gereksiz bir baskıya maruz kaldı, top kazanamadığı gibi biraz fazla top kaybıyla oyunun dengesini bulamadı. Mourinho hazırlık maçlarında fazlasıyla forma şansı verdiği Ryan Kent’ten ümitli olmaya devam ettiğinden sol forvette Kent’i, sağda Tadiç’i izledik. Ne var ki, temsilcimize oyunun inisiyatifini almasını sağlayan Dzeko ile sırtını rakibe dayayarak Fred’e şut koridorları açan Tadiç’ti.
Hala çok klas
Oyunu çok daha erken eline almış olmasına rağmen golü devre biterken Dzeko’nun penaltı atışıyla bulmak soyunma odasının havasını değiştiren en önemli detaydı. Dzeko 38 yaşında ama hala çok klas hala büyük bir lider ve hala eşsiz bir santrfor. Yaptığı hat-trickle gecenin yıldızıydı ama diğer yandan da santrfor rotasyonundaki rekabet ateşinin ne seviyede olacağını da göstermiş oldu.
‘’Çok bekledik‘’
Montella’nın taktik açıdan harika işler çıkardığına şahit olduk elbette. Avusturya’ya karşı Kaan’ı geriye çekip 3 stoperle oynamak turun anahtarını bize getirmişti. Hollanda’ya karşı Merih’in yokluğunda Samet’i savunmanın merkezine yerleştiren Montella, Milli Takımımızı her maç daha da geliştirmeyi başardı. Santrforsuz oyunla EURO 2024’e geldik, gruptan ikinci çıktık, Avusturya’yı devirdik ve Hollanda’yı eleyerek yarı finale de ulaşabilirdik. Harika bir ilk yarı oynayıp öne de geçmişken ikinci yarıda savunmamızı en derine kadar çekme ve bunu üst üste 2 gol yiyene kadar sürdürmek büyük bir zaaftı. Oysa Kerem ve Okay’ı oyun çok daha erken çağırıyordu. Arada kaynamasın berbat bir hakem yönetimi izledik. Fransız hakem Turpin kartları, faulleri o kadar rahat atladı ki. Simons’un Mert Müldür’ün ayağına bastığı pozisyon net kırmızı karttı, Turpin sarıyla yetindi.
Van Dijk’ı bitirdi
Barış Alper, tam anlamıyla Van Dijk’in kâbusu oldu. Hollandalı stoperle girdiği ikili mücadelelerde ayakta kaldı, hızıyla rakibinden hep bir hamle öndeydi, Van Dijk üzerinden pozisyon üretti, sarı kart görmesine sebep oldu. Samet harika bir gol attı, Merih yoksa ‘buradayım’ dedi, iyi de oynuyordu ama sakatlanıp çıktı. Montella hoca Avusturya ve Hollanda maçlarının ilk yarılarını nefis planladı, futbolcuların taktik sadakati kusursuzdu. Ama bu eforlu bir oyun ve dakikalar ilerledikçe fizik olarak düşüş kaçınılmaz. Koeman oyuncu değişiklikleriyle sahada tazelenip bizi ittikçe biz aynı kadroyu daha da yorarak yaslanarak kaderimize razı olduk.
‘’Duygu değil akılla‘’
Maçın hemen başında kornerden attığımız erken gol yerleşik savunmada Avusturya’nın ne kadar büyük zaafları olduğunun göstergesiydi. Montella turnuvada ilk kez İtalyan pasaportunu kullandı! Başlangıçta geride oyunu dörtlü kurup Ralf Ragnick’in oyun içindeki hamle şansını geciktirmiş oldu. Avusturya golü yedikten sonra baskıyı kurup sete yerleştiğinde en etkili silahını da bırakmış oldu. Bu durumda topa sahip olup sete yerleşmek zorunda kaldılar. Aslında bu tam da Montella’nın istediğiydi. Biz geriye doğru hızlı bir takım değiliz. Santrforsuz oynadığımız için ön alanda topu tutmakta zorlanacağımız barizken arkada Kaan’ı sağ stopere çekip 3’lüye dönmek Montella’nın maçın momentumunu eline alma hamlesiydi. Avusturya’yı set hücumunda kalmaya zorlamak bir yana bunu yaparken savunmayı fazla yaslanmadan yapmak Milli Takımımıza konforlu bir ilk yarı sundu.
Stoperleri rahatlattı
Ayrıca bu dizilim ve oyun tercihi Abdülkerim ile Merih’i çok rahatlattı. Geriden oyun kurarken Avusturya’nın baskı noktalarını artırdığı için fazladan efora ihtiyaç duydular, en büyük silahları baskıda eksik kaldılar. Ragnick, turnuvada oynadığı ilk üç maçta merkezde kullandığı 1.87’lik Grilitch’i kesip yerine 1.70’lik Schimid’i kullandığı için merkeze oynadığımız yüksek toplar bize nefes bile aldırdı. Ragnick, ikinci yarıya başlarken Gregoritsch’i oyuna alıp çift santrfor ile bize tahminimizin çok ötesinde eşleşme sorunu yarattı. Buna karşılık savunmamız baskıya karşı koyamayıp daha da derine çekilince pozisyonlar vermeye başladık. Duran toptan gol de yedik ama çeyrek finali kucakladık. Merih Demiral kariyer maçını oynadı. İlk korner golü önüne düşen fırsattı ama ikincisi son zamanlarda izlediğim en yüksekten atılmış duran top golüydü. Merih’in iki rakibinin arasında o kadar yükseğe çıkmış olması müthiş bir sahneydi.