‘’Güvenli liman‘’
Maçın başlangıç senaryosunda Maximin’in sol kenardan bire bir oyunları, Tadiç’in sağdaki güvenli liman olması ve top saklaması, İsmail Yüksek’in kazandığı sahipsiz toplar Fenerbahçe’ye 40 dakikada 2-0’lık üstünlüğü getirdi. Ne var ki Fenerbahçe 2-0’ı erken yakalamasına rağmen fişi çekme yoluna gitmekten imtina ediyor. Devre bitimine doğru Kasımpaşa oyunun inisiyatifini eline aldı, Aytaç Kara’nın oyuna girişiyle de maçın sonuna kadar bırakmadı. Mourinho’nun Dzeko ve İrfan Can’ı oyuna sokup Maximin ve En-Nesyri’yi çıkarması ‘oyunu öldürmesi’ adına kilit hamleydi. Fakat bu değişimin ardından Fenerbahçe savunma arkasında boşluk bulamadı. Fenerbahçe, Göztepe maçında olduğu gibi skoru erken 2-0’a getirdi, fakat inisiyatifi yine erken rakibine bıraktı, tüm maç boyunca 2’si isabetli 6 şut denedi.
İsmail olgunluk zirvesinde
Fenerbahçe’de İsmail Yüksek güveni denen bir olgu var. İsmail, Fred ile birlikte Mourinho için sahadaki en güvenli liman olmaya devam ediyor. Sahada ne yaptığını çok iyi biliyor ve oyun olgunluğunun zirvelerinde dolaşıyor, sahipsiz top kazanıyor, bir an bile odağı karışmıyor. Kasımpaşa karşısında Maximin ilk yarıda attığı gol ve kazandırdığı penaltıyla manşetleri süslese de İsmail Yüksek’in çalışkanlığı göz kamaştırıcıydı. Savunmada Becao’nun varlığı ve Çağlar ile uyumu da Mourinho’nun kafasındaki soru işaretlerini kaldırmaya yetmiştir sanırım. Oosterwolde hem topu kullanırken hem pozisyon alırken hem de rakibe müdahalelerde riski çok yükseltiyor. Geçen sezon sol stoperde iyi iş çıkarmış, sol bekte oynadığında önünde Tadiç’le uyum sorununu hissettirmiyordu. Şimdi Maximin ile oynuyor ve onun geri koşuları sevmediği gerçeğini kabul etmeli. En azından rakibe müdahale zamanlamalarını doğru ayarlamalı. Yoksa rakibe gereksiz duran top şansı verdiği gibi bir de kart riskini yükseltiyor.
‘’Sara resitali ‘’
Milli maç arasına Adana Demirspor galibiyetine rağmen hafif stresli giden Galatasaray taraftarı, dönüşü Osimhen ile yapmanın heyecanını yaşamayı planlarken Gabriel Sara’nın resitaline tanıklık etti.
Osimhen ilk maçına nazaran gayet istekli, heyecanlı ve hareketliydi. Gabriel Sara’nın nefis asistini saçlarıyla sıyırtsa da topa son anda kramponunun ucuyla temas eden Abdülkerim adını tabelaya yazdırdı ama sevinen yine Nijeryalı süperstardı. Okan Buruk, salı günü Gaziantep FK maçında yeni transferlerini oynatamayacağı için Osimhen ile Jacops’u sahaya atıp, Kerem Aktürkoğlu’nun yerini Yunus Akgün ile doldurmayı planladı. Ne var ki, hocanın yüzü Yunus’tan yana güldü denemez. Kerem Aktürkoğlu’nun sol kenarda yarattığı enerji farkını Yunus beceremedi. Okan Buruk’un hesapları Yunus’un tarafında tutmamış görünse de Gabriel Sara’nın performansı Galatasaray’ın modunu değiştirdi. Osimhen ve arkadaşları neredeyse vasatını aşmadan tabelayı 2-0’a getirdiyse bunda aslan payı Sara’ya aitti doğrusu.
Ödün vermedi
Sara geldiği günden bu yana eleştirilerin odağındayken dün gece Rize’ye karşı en çok alkışı alan Galatasaraylıydı. İki nefis asist yaptı, ikinci yarının başında da golünü tabelaya yazdı. Osimhen’in gelişiyle formasyonda değişiklik yapma ihtimali beliren Okan Buruk’un ön tarafta Mertens’li klasik 4-2-3- 1’den ödün vermemesi gecenin bir başka dikkat çeken detayıydı. Sara ve Mertens’in yıldızlaştığı gecede Davinson’un stoperdeki ustalığı göz ardı edilemez. Kolombiyalı stoperin duran top üstünlüğü ve topu önde karşılama becerisi büyük fark yaratıyor.
‘’Kafa rahatlığı!‘’
Ballon D’or adayı bir kaptanımız ve yılın en iyi genç oyuncusuna verilen Kopa Trophy ödülü için aday gösterilen 10 futbolcu arasında yer alan bir süperstarımız varken, tarihimizin iyi kadrolarından birine sahip olduğumuzu rahatlıkla söylenebilir. İzlanda’ya karşı geride dörtlü bir savunmayla dönen Montella’nın Kenan Yıldız’ı dışarıda bırakıp Kerem’i solda Umut Nayir’i santrforda kullanması başlangıçta oyuna pozitif yansıdı. Ama sonrasında o dominant santrforu aradık durduk. Dün gece Benficalı Kerem Aktürkoğlu, Galatasaraylı Kerem Aktürkoğlu’na nazaran çok daha rahat göründü. Kerem’in mental formu kadar fiziksel formu da dikkat çekiciydi. Elbette onu destekleyen harika bir Eren Elmalı performansı izlemek sevindiriciydi. Eren de büyük fark yarattı.
Çıkınca aradık...
İzlanda’nın topa yatkınlığı bu kadar zayıf ve en önemli hücum silahının duran toplar olacakken golü kornerden yemek çok acayipti. Hakan Çalhanoğlu, sakatlık dönüşü harika bir ilk yarı oynadı, takımın dümenine geçti, oyunu yönlendirdi. Yerini Orkun’a bıraktığında yokluğu fazlasıyla hissedildi. Montella, rakibe göre şekil alacağını söylüyor. Dün İzlanda’ya karşı bazı pasajlar izletti bize. Ne var ki, 55’ten 70’e kadar 15 dakikalık İzlanda’dan beklenti ötesi bir baskı yerken Montella’nın oyuna daha erken müdahale etmesi beklenirdi.
‘’İdeale çok yakın‘’
Görünüşe göre van Bronckhost rotasyonu daha çok sol kenar üzerinde işletecek. Lugano karşısında kazanan kadrodan Semih’i çıkarıp Muçi’yi kullanan hoca, sol stoperde de yeni transferi Uduokhai’yi sahaya sürdü. Muçi yetenekli oyuncu buna kimsenin itirazı olmaz sanırım ama Semih’in, Masuaku’ya verdiği savunma katkısını verdiği söylenemez. Sadece Muçi değil, ilk Lugano maçında Rafa Silva’nın sol forvetliğinde de en büyük sıkıntıyı yaşayan Masuaku’ydu. Demem o ki; Van Bronckhost Masuaku’ya soracak olursa, önünde Semih’in oynaması ilk tercihi olacaktır. Muçi’nin yerine Semih girdikten sonra Beşiktaş’ın baskı direnci yükseldi, Gedson’un bile yükü hafifledi.
Kariyer sezonu
Gedson Fernandes kariyer sezonuna başlamışa benziyor. Van Bronckhost’un oyun yazılımında Gedson’un dikine gidişleri ve savunma arası koşularının rolü çok belirgin. Onun dinamizmini ortaya çıkarmayı kafaya koymuş Bronchost ve Rafa Silva gibi bir virtiöz ile Gedson da dünyası değişenler listesinin başındaki yerini aldı. Beşiktaş savunmada son yıllara oranla büyük mesafe katetti. Paulista’nın transferi sonrası stoper tandeminin eksik parçasını arayan Beşiktaş için Felix Uduokhai şimdilik tam isabet görünüyor.
İrtifa kaybediyor
Keita Balde’yi Sivas’ta Rony Lopez’i Alanya’da izlemek çok şaşırtıcı. Bundan bir kaç yıl önce bu futbolcuların ligimize hem de Anadolu’nun bağrına geleceğini söyleseler espri olarak değerlendirilebilirdi. Keita Balde, Lazio sonrası Monaco’ya oradan da Inter’e gittiği prime dönemlerinde fırtınalar estiriyordu. 2020 sonrası sürekli irtifa kaybeden Balde, dün maçın 68’de oyuna girdi fakat o eski halinden eser yoktu.
‘’Beklenti ötesi‘’
Hafta arasında Şampiyonlar Ligi’nden elenen Galatasaray için Adana Demirspor deplasmanı kâğıt üzerinde kolay görünmeyebilirdi. Oysa Adana Demirspor transfer tahtası kapalı olduğundan ligin en zayıf kadrolarından biriyle sezona başladı. Demirspor Teknik Direktörü Valkanis’in Galatasaray’a karşı bire bir ön alan baskısı yapıp, pas örgüsüyle gitmeye çalışması Okan Buruk’un işini hayli kolaylaştırdı. Zira Galatasaray zaten bu sezon uzun pasların takımı olmayı kafaya koymuşken ön alanda bire bir baskıya gidip stoperleri yaya çıkararak alanı daraltmak büyük bir kumar oynamakla eş değerdi. Bir kaleci, iki stoper hatasıyla 20. dakika dolduğunda Galatasaray 2-0’ı bulmuştu bile. Bu Okan Buruk’un bile beklentisinin ötesindeydi. Okan Buruk, pas örgüsüyle gitmek yerine kaleci ve stoperlerden çıkan uzun paslar üzerine çiziyor hücum setlerini.
Çarpıcı rakamlar
İlginçtir bu oyunu içeride dışarıda fark etmeksizin oynamakta kararlı. Elbette bu her zaman işe yaramıyor. Young Boys’a elenişin altında uzun pasların rolü yadsınamazken Adana Demirspor deplasmanında bu kadar kolay kazanmalarının mimarı bu toplardı. Kerem Aktürkoğlu’nun büyük bir kaleci hatası sonrası ağlara gönderdiği topu geriden uzun atan sağ stoper Metehan’dı. İkinci golde Muslera tarafından Barış Alper’in önüne indirilen uzun top maçın fişini çeken sekanstı. Bireysel hatalarla dolu bir 45 dakika izledik doğrusu. Galatasaray sadece 0,80’lik gol beklentisi istatistiğinden 4 gol birden çıkararak maçı neredeyse ilk yarıda bitirdi. Bu maç özelinde Okan Buruk’un işinin yaver gittiğini söylemek mümkün. Ne var ki, maç çok erken kopmuşken ve skor 5-0’a gelmişken Yusuf Demir başta olmak üzere gençleri daha erken sahaya atabilirdi.
‘’Kalite ortaya çıktı‘’
Fenerbahçe ilk 15 dakikada topun Alanya’da kalmasına neredeyse müsaade etmedi. Kaleciden başlayarak pasla oyun kurmak isteyen Alanyaspor’a bunaltıcı bir ön alan baskısı kuran Fenerbahçe’de Fred’in kazandığı toplar çok çabuk tehlikeli pozisyona dönüştü. Bu aslında Mourinho geldiğinden beri en ileri düzey ön alan baskısıydı. Bundan sonra Mourinho’nun elinde iç sahadaki oyun gücünü tanımlayacak referans bir performans olacak. Fatih Tekke, ısrarla tüm aut atışlarını kalecisinden pasla başlatarak Fenerbahçe’nin baskıda kalmasını tercih etti. Baskıda golü yemediği her dakika rüzgarı arkasına alabilme ihtimali belirebilirdi. Kısmen başarılı da oldu. Fenerbahçe’nin baskı şiddeti 30. dakikadan sonra düşmeye başlayınca Alanyaspor topu orta sahaya rahat geçirdi. Ta ki Tadiç’in golüne kadar.
Senaryo gerçekleşti
Dakikalar ilerledikçe Fenerbahçe’nin baskı şiddetinin azalması Alanyaspor’u cesaretlendirdi. Fakat bu cesaret en büyük yanılgılarıydı. Topu Fenerbahçe sahasına rahat taşıyıp pozisyon üretmeye başladılar, karşı karşıya kaçırdıkları bile vardı. Ama Mourinho’nun ikinci yarı planı da buydu. İlk yarı iyice derinde pas yaparak oynayan Alanya’nın yuvasından çıkması, savunmalarının arkasına uzun toplarla inerek gol aramak maçın çözüm noktasıydı. Bu senaryo gerçekleşti. Livakoviç karşı karşıya kurtardığı pozisyonda kazandığı topu uzunca savunma arkasına attı, Tadiç 2-0’a getirdi. Peşinden de Dzeko tabelayı 3’e taşıdı. Fred’in dönüşüyle Fenerbahçe sahip olduğu oyuncu grubunun kalitesinin konforunu yaşamaya başladı denebilir. Tadiç’in iki golü, Dzeko’nun vuruş kalitesi Fred’in aklıyla buluşunca Fenerbahçe’nin kalitesi ortaya çıkıyor.
‘’Tercih hatası‘’
Okan Buruk’un 2-3’ün rövanşı için tercih ettiği oyun modeli ve haliyle oyuncu tercihleri Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nden elenmesine yol açtı. Başlangıç planında dikkat çekici hatalar zinciri vardı. Young Boys’un dinamik orta sahasına karşı Okan Buruk’un merkezi boşaltma pahasına 4-4-2 ile başlaması işleri çok zorlaştırdı. Orta sahayı tutamayan Galatasaraylı futbolcular üstüne bir de dönen topları rakipten alamayınca atak sürekliliği gerçekleşmedi, Young Boys kazandığı ikinci topları uzun paslarla Muslera’ya hızlı getirirken tehlikeli pozisyon sayısı dikkat çekiciydi. Galatasaray orta sahası ilk yarı boyunca neredeyse oyuna hiç giremedi, takım hücumcularla savunmacılar olarak dizildi. İcardi ve arkadaşları topa sahip görünseler de oyuna sahip olamadılar.
Hamle yapmakta zorlandı
Okan Buruk, Batshuayi-İcardi’li 4-4-2 ile başladığı için, kötü ilk yarının ardından hamle yapmakta çok zorlandı. Sağ önden Ziyech ile sol bek Köhn çıkıp Berkan ile Jelert’in girmesi aslında teşhisin yanlış yapıldığının göstergesiydi. Sara merkezde Torreira ile iletişim kuramazken ikinci toplara gitmekte hep geç kaldı, önüne düşenleri de yanlış kullandı. Sara’nın düşük temposu ve tercih hatalarına çok erken müdahale etmesi gerekirdi dolayısıyla Kerem Demirbay’la devreye başlaması en doğru tedavi yöntemi olabilirdi. Mertens de girdikten sonra Galatasaray idealine yaklaştı, baskısını artırdı. Ne var ki, İcardi’nin şutu rakipten sekip Young Boys hücumuna dönüştüğünde Galatasaray en büyük eksiği olan geri koşu sorunuyla yine yüzleşmek zorunda kaldı, Muslera topu ağlardan çıkarmakla kalmadı bir de kırmızıyla atıldı. Fenerbahçe’den sonra Galatasaray da Şampiyonlar Ligi’nden elendi. Bu eleniş Galatasaray’da bazı taşları yerinden oynatır mı bilinmez ama bütçede alan açılamayacağı için transferin sekteye uğrayacağı aşikar.
‘’Fred’in dönüşü‘’
2018 yazında ismi uzun süre City anılan Fred, Mourinho için United’ı tercih ettiğini açıkladıktan sonra sezonu istediği gibi geçirememiş, Mourinho ile başladığı sezonu Solskjaer ile bitirmek zorunda kalmıştı. Asıl çıkışını da Mourinho sonrası gerçekleştirmişti. O zamanlar Mourinho, Fred’in savunmasını yeterli bulmamış olsa da bugün Fenerbahçe’nin en önemli parçası olduğunun farkında. Rize deplasmanında Fred’in varlığı İsmail Yüksek’i ve tüm takımı yukarı çekti. Brezilyalı orta saha sayesinde Fenerbahçe sezonun en dengeli ilk yarısını oynadı. Fred harika bir sol ayak şutuyla ağları bularak iyi oynanan ilk yarının en güzel aksiyonuna da imzasını attı.
Öne doğru çıkınca...
Çaykur Rizespor, tabela dengesini aramak için oyun merkezini öne doğru çekmeye başladığında İlhan Palut tehlikenin farkında değildi. Oyun tam da Mourinho’nun istediği kıvama gelmişti bile. Ön alanda bire bir baskıdan ziyade savunmayı derinde yaparak kendi sahasında kazandığı toplarla Rizespor’un arkasına inmek Fenerbahçe için hiç de zor olmadı. Zira Saint Maximin, Dzeko ve Fred’in savunma arkası koşuları karşılık bulması sürpriz değildi. Fred hat-trick yaptı, Fenerbahçe 65. dakika dolduğunda 5-0’ı buldu. Fred geldiği günden bu yana Fenerbahçe’nin çehresini değiştiriyor doğrusu. Yokluğunda oyun seviyesi iki basamak aşağıya iniyor, varlığı tüm takımı değiştiriyor. Rize’de gerçek bir resital sundu, kariyerinin ilk üçlemesini yaptı, oynamakla kalmadı, tüm takımı coşturdu.