‘’Rüzgarı arkasına aldı‘’
Kayserispor deplasmanında oynadığı futbol, iştah ve enerji Fenerbahçe için sezonun en sıra dışı performansıydı. Mourinho’nun Maximin’in yokluğunda Oğuz Aydın’a ilk kez şans vermiş olması maçın en dikkat çekici detayıydı.
Ne var ki, Oğuz’a bugüne kadar yeterli süreyi vermemesi en büyük eleştiri konularından biriydi. Oğuz, 2 gol, 1 asistle maçın yıldızı olmayı başararak bundan sonrası için Mourinho’nun işini kolaylaştırmış oldu. Eminim ki, Oğuz Fenerbahçe forvet hattında artık rotasyonun en güçlü adaylarından biri. Oğuz’un hızı, yetenekleri, temiz gol vuruşları ve oyun aklı göz kamaştırıcıydı. Tıpkı Oğuz gibi Mourinho’nun elini güçlendiren bir başka isim de Mert Hakan olsa gerek. Son hafta Sivasspor’a karşı ilk 11 başlayıp harika oynayan Mert Hakan, Kayseri maçının da yıldızlarından biri olmayı başardı. Çok önde oynayan Kayseri defansına karşı bir sağdan bir soldan koşularla kâbusu yaşatan Mert Hakan oyundan kaldığı süre içinde hücum aksiyonlarının baş aktörü oldu.
Pozitif yolda
İkinci yarının başında maç bir anda 3-2’ye geldiğinde savunma kazandığı topu o kadar doğru ve hızlı şekilde Tadiç’e oynadı ki, En Nesyri’ye golünün hazırlayıcısı oldu. Son iki haftada Mert Hakan ve dün de Oğuz’un denkleme katılması Mourinho’nun en büyük kazanımı. Kostiç, Kayseri karşısında sol bekte iyi iş çıkardı, golünü de attı. Oosterwolde’nin sakatlığında Kostiç’i daha sık sol bekte izleyeceğiz gibi, ama Mourinho’nun Levent’i de denkleme katması beklenebilir. İkinci yarının başlangıcında vitesin düştüğü anlar düne kadar Mourinho için kabus dakikalarına dönüşebiliyordu. Ama dün hem Mert Hakan ile Oğuz Aydın’ın ekstra oyunları hem de 4-2 sonrası oyuncu değişimlerinin etkisiyle her şey Mourinho için pozitif ilerliyor.
‘’Bu olmaz hocam‘’
A Ligi’ne yükselmek için tüm şartlar bizim lehimizeyken galibiyeti bıraktık beraberlik bile Galler’in sonucuna göre yetecekken dünyanın en kötü zeminlerinden birinde Karadağ mağlup olmayı başardık. Aslında sakarlıklar silsilesi Kayseri’de oynanan Galler maçının son dakikasında kaçan penaltıyla başlamıştı. Üç gün önce iyi oynayıp pozisyonlara girip üstüne bir de penaltı kaçırdıktan sonra gruptan lider çıkmak için favori bizdik. Montella, Milli Takımımız’ı santrforsuz bir oyunla buralara kadar getirdi. Ne var ki santrforla hatta santrforlarla oynaması gereken belki de tek maç buydu. Yıl olmuş 2024 ama Karadağ‘da öyle bir zemin vardı ki 1980’lerde bile eşine az rastlanır cinstendi. Topu yere indirmenin pas yapmanın eziyete döndüğü bir zemin. Böylesi bir Çamur deryasında santrforsuz maça başlamak, bu tercihin çalışmadığını ilk 45 dakikada görememek, oyunun son dakikalarına kadar bu oyunda ısrar etmek, topun zıplamadığı zeminde Kerem’e sürekli yüksek orta yapmak Montella‘nın bir yıllık serüveninde belki de en büyük hatasıydı.
Bir çuval incir...
Milli Takımımız’ın çeşitli dönemlerde çok iyi jenerasyonlara sahip olduğunu biliyoruz. Şimdiki jenerasyonumuzda tarihimizin iyilerinden biri olarak kabul görüyor. Bazen şartlara göre hareket etmek ve şekil almak en büyük antrenörlük gösterisi olabiliyor. Karadağlılar yetenek fakiri ama fizik zengini bir takım. Milli Takımımız’ın sahadaki 11’i resmen basketbol takımına karşı havadan hücum etmeye çalışarak bir nevi Don Kişot’un Yeldeğirmeni‘ne karşı savaşını veriyordu. Montella’nın bu zeminde bu kadar kötü bir oyun seçmesi, her şey çok erken dakikalarda ayan beyan ortaya çıkmış olmasına rağmen bu oyundan vazgeçmemesi bir çuval incirin berbat olmasına yol açtı.
‘’Coşku farkı‘’
Fenerbahçe bu sezonun en coşkulu, en enerjik, en pozisyonlu maçlarından birini oynamış olabilir. Herkes çok iştahlıydı, Mert Hakan beklentileri aştı, Amrabat yine derslik oynadı, Tadiç güvenli limandı.
Mourinho’nun, Fred’in yerine Mert Hakan’ı oynatması beklenenden çok daha iyi netice verdi. Fenerbahçe’nin ilk yarı coşkusunda en büyük pay sahibi Mert Hakan’dı. Samet Akaydin’e yaptığı asist, En Nesyri’ye getirdiği toplar, ceza sahasına yaptığı 8 numara koşuları sonrasında yarattığı tehlikeler dikkat çekiciydi. Tadiç, Fenerbahçe’nin en güvenli limanı olmaya devam ediyor. Ona atılan topları iyi saklıyor, zor kaybediyor. Rakip ceza sahasına takımının pasla girmesini istiyor, en kritik dönemlerde sorumluluk alıyor. Bu sezon ligde oynadığı 11 maçta 9 gole katkı yapması boşuna değil, çalışkanlığının eseri.
Güvenli liman
Keza bir başka güvenli limanı daha var Fenerbahçe’nin o da Amrabat. Geldiği günden beri 6 numaranın nasıl oynaması gerektiğiyle ilgili arkasında bekleyenlere ders veriyor. Mert Hakan ve Tadiç ne kadar faydalı oynadıysa, son golün asistini yapan Szymanski çok etkili olamadı. Polonyalı futbolcunun geçen yıl olduğu gibi tabela değiştirmesi gerekiyor. Bu geciktikçe hissettiği baskı daha da artıyor. Her maç daha çok hata yapıyor, tüm takım arkadaşları büyük bir coşkuyla oynarken o harcadığı pozisyonlardan sonra zihinsel olarak düşüyor. Kolay değil geçen sezon ligde 21 gol katkısı yapmış birinin, skor katkısında bu kadar düşük kalması dikkat çekici olsa gerek.
‘’İyilik meleği!‘’
Fred’in ilk yarıda Dzeko’ya orta sahadan attığı pas maçın en güzel hareketlerinden biriydi. O pastan 10 dakika kadar sonra Tadiç’in usta işi ara pası yine Dzeko’yu karşı karşıya bıraktı ama Boşnak golcü yine pozisyonu kaçırdı. Maçta o kadar çok kırılma anı vardı ki, Dzeko’nun kaçırdıkları bu anların başlangıcıydı. Dzeko pozisyonları harcadı ama oyundan kopmadığını gösterecek aksiyonlar maçı Fenerbahçe’ye getirebilirdi. Penaltıyı aldırdı, En Nesyri atamadı. Maximin çıktıktan sonra hücumda aldığı inisiyatif arttı, En Nesyri’ye akıl dolu, harika bir asist yaptı. Elbette bu 90 dakika Dzeko’nun kaçırdıkları üzerinden okunabilir ama Fenerbahçe’de Dzeko’ya gelene kadar Maximin’den savunmaya kadar tel tel dökülenlerden sıra gelir mi emin değilim. Maximin’e gereğinden fazla tolerans gösteriyor Mourinho. Bu anlaşılır bir durum zira plan onun üzerinden işliyor. Bence sorunun önemli bir bölümünü bu tercih oluşturuyor. Fenerbahçe’nin oyun senaryosunda Maximin’in bire birleri gereğinden fazla yer tutuyor. Maximin de rolünü oynuyor aslında.
Rakibini hayatta tuttu
Fenerbahçe savunması Alkmaar deplasmanında fazla dağınıktı. Mert Müldür ve Osayi’nin kaçırdığı adamların stoper havuzunda rahat hareket etmeleri dün gecenin en önemli savunma defolarıydı. Becao’nun, oyuna Addai’nin yerine giren 18 yaşındaki Smit’in attığı golde rakibinden yediği fake’i tekrar tekrar izlemesi gerekiyor sanırım. AZ Alkmaar lige iyi başlamış olsa da son 5 haftada deyim yerindeyse darmadağın olmuş bir takımdı. AZ, lig ve Avrupa’da oynadığı son 7 maçın 6’sını kaybederek büyük bir psikolojik yıkım yaşıyordu. Ne var ki, Fenerbahçe bunu değerlendiremediği gibi bir iyilik meleğine dönüştü ve rakibinin hayata tutunmasını sağladı.
‘’Durdurulamayan‘’
Beşiktaş’ın sağ beki Svensson Malmö karşısında harika bir performans gösterince işler Van Bronckhost için beklenenden kolay oldu. Aslında Beşiktaş, Muçi ile golü bulana kadar maç o kadar git gelli oynanıyordu ki yaşanan heyecanın karşılığı tabelanın 0-0’da kalması şaşırtıcıydı. Svensson, Beşiktaş’a geldiği günden beri en iyi maçlarından birini oynadı Malmö karşısında. Norveçli sağ bek geri koşularda çok etkili olduğu kadar, dönüp bindirmelerini yaptığında da büyük katkı sağladı. Van Bronckhost’un Malmö karşısındaki kadro tercihi bu sezon Beşiktaş adına bazı ilkleri barındırıyordu. Hollandalı hoca, Semih Kılıçsoy’u ilk kez santrforda kullanırken Mario solda, Muçi sağda, Rafa rakibi karşılarken en önde, top Beşiktaş’a geçtiğinde forvet arkasında büyük bir mücadelenin içindeydi. Semih, yere sağlam basan ikili mücadeleden kaçmayan ve fizik olarak kendinden üstün stoperlere karşı yılmayan tavrıyla dün gecenin en dirençli adamıydı.
Semih’ten dev adım
İkinci yarıda Rashica ve Al Musrati girdikten sonra ön tarafta topla daha çok buluşan Semih, attığı golden önce öylesine büyük bir mücadele verdi ki yıkılmadan topu taşıması, ayakta kalması ve sonundaki vuruşu tabelayı rahatlattı. O gol Semih’e büyük bir özgüven yükledi, daha yürekli oynadı. Semih daha çok genç ve gelişecek. Gelişmesi için bu tip goller onu destekleyecek en önemli detay olacak elbette. Ama kafasını biraz kaldırıp oynamayı öğrendiğinde, pozisyonların finallerini doğru yaptığında önündeki tüm engeller kalkacak.
‘’Nefes kesici‘’
Trabzonspor maçın ilk 20 dakikasında öylesine yüksek şiddetli bir baskı yaptı ki sezon başından beri ilk kez bu kadar isteklilerdi. Bunun karşılığında Fenerbahçe top çıkarmakta çok zorlandı. Trabzonspor’un atakları bu yüzden hiç bitmiyor gibiydi. Trabzonspor pozisyona giriyor, Fenerbahçe savunması topu kazanıyor tam çıkarken orta sahada Okay ya da Ozan topu kazanıp tekrar hücuma dönüştürüyordu. Fenerbahçe ısrarla pasla çıkmaya çalıştığı için ne yaptıysa yediği baskıyı kıramadı. Ta ki uzun çıkmayı deneyene kadar. Sonrasında En-Nesyri merkezde topu sırtı dönük aldı atağa dönüştürdü, devam etti pozisyona girdi. Fenerbahçe’nin baskıyı kırmasına çok yardımcı oldu. Sanırım bu süreçte en zayıf halka Mert Müldür’dü. Sol bekte Visca’ya karşı oyuna tutunamayan Mert, daha sonra ilk yarının kahramanı olacağını bilmeden hatalar yapmaya devam ediyordu. 36. dakikada Trabzonspor korner kullandı, Okay Yokuşlu Mert Müldür ile mücadele sonrasında kafayla topu ağlara gönderdi. Fakat hakem Oğuzhan Çakır düdüğünü çaldığı için golü iptal etti. Mert Müldür, Okay ile mücadelesinde yerde kaldığı için faul gerekçesiyle Trabzon’un golü iptal edildi. Bir kaç dakika sonra da Mert Müldür, Visca’dan kazandığı topu öylesine hızlı En-Nesyri’ye aktardı ki bu kontra sonrası Fred’in golüyle Fenerbahçe öne geçti.
En tartışılan isim
İkinci yarı tamamen hakem kararlarıyla şekillendi. Maçın hakemleri iki taraf için de yanlış kararlarıyla maçın en tartışılan ismi olmayı başardı. İlk yarı Trabzonspor’un Okay ile attığı golde çaldığı erken düdük ve ikinci yarıda Fenerbahçe’nin penaltı beklediği pozisyon önümüzdeki haftanın gündemi olacak gibi görünüyor.
‘’Kolay oldu‘’
Galatasaray, ligin duran topta en etkili takımı olmanın konforunu Beşiktaş karşısında bir kez daha yaşadı. Duran top setlerinde büyük fark yarattıkları bu kadar barizken, ceza sahası civarında bir Semih bir Svensson’un Icardi’ye yaptığı iki basit faulün gol olması bir tesadüf değil.
Elbette bu setleri işleten Gabriel Sara’nın oyun aklı ve kalitesi de denebilir. Gabriel Sara artık Galatasaray’ın bir numaralı maestrosu ve her maç biraz daha rolüne alışıyor. Fenerbahçe derbisinde büyük oynamıştı, dün de iki asistiyle büyük fark yarattı. Davinson Sanchez ligin en kaliteli, en formda stoperi. Yunus Akgün, Sanchez ile birlikte Galatasaray’ın en formda oyuncusu şüphesiz. İlk yarıda Rafa Silva’nın sağda oynamasını, bir sol kanat forveti olarak büyük bir avantaja çevirdi. Yunus yine çok dinamik, çalışkan ve üretkendi.
Büyük zarar
Van Bronckhorst, Rafa Silva’yı sağda başlatmasının mantıklı bir izahını yapar illa ki ama Mario’yu sahada tutmak adına böyle bir tercih yapıyorsa bu Beşiktaş için büyük bir handikap oluşturuyor. Rafa forvet arkasında rakip kaleyi daha geniş açıdan gördüğünde etkili oluyor, merkezden her rakibe büyük sorun çıkarıyor. Sanırım Beşiktaş’ta bunun farkında olmayan tek isim Van Bronchost olsa gerek. Silva gibi bir yeteneği kanada hapsetmek ultra lüks spor arabayla pazara gitmek gibi bir şey. Ajax maçı dahil Rafa’nın kenarda oynadığı her dakika Beşiktaş için büyük zarar. İkinci yarı Mario’yu kenara çekip Rafa’yı merkeze sürmek, Beşiktaş’ı kısa süreli de olsa hücumda toparladı.
‘’Yeni oyun‘’
Mourinho’nun Manchester United maçından sonra Bodrum’a karşı seçtiği formasyon Fenerbahçe’yi Kadıköy’de çok daha coşkulu gösterdi. En Nesyri ile Dzeko’yu Göztepe maçında da birlikte sahaya süren Mourinho Faslı santrforu sağ kenarda kullanmıştı. Bodrum önünde İrfan Can ile Maximin’i kanatlara atıp içeride iki santrforla 4-4-2 oynayan Fenerbahçe ilk yarı topun sahibi oldu, pozisyon üretti ve oyunu domine etti. Maximin sol kenarda bire bir oyunlarda fark yarattı, rakip bekin arkasına rahat indi, merkezde iki santrfor olduğundan topu driplingle ceza sahasına sokmak yerine pası tercih etmesi büyük bir yenilikti. İrfan Can’a çıkardığı nefis pas ve sonrasındaki estetik vuruş gecenin en güzel enstantanesiydi.
İşe yaradı...
Dzeko ile En Nesyri rakip savunmada büyük bir eşleşme sorunu yarattı. Maçın senaryosu bu eşleşmelerin üzerinden ilerledi. Fenerbahçe’nin iki kanadı da kendi kimliklerini ikinci plana atıp santrforların varlığına anlam kazandırmayı hedefleyince maçın kilidi erken çözüldü. İrfancan topu sol ayağına aldığında merkeze kat edip şuta yönelmekten ziyade cepheden yüksek oynadığı için Bodrum savunmasından sekecek ikinci toplar Fenerbahçe’nin ana planı oldu. Nitekim gol de böyle geldi. Dzeko’ya oynanan yüksek top sonrası kalecinin uzaklaştırdığı topu En Nesyri kafayla ağlara gönderdiğinde plan işlemiş oldu. Mourinho’nun Samsun maçındaki tercihleri ne kadar yanlış sonuç verdiyse Manu ve Bodrum maçlarında seçtiği oyun ve oyuncu tercihleri o kadar işe yaradı.









































