‘’Yeni Rafa, Cerny!‘’
Türkiye Kupası hayatımızda romantik futbol anıları biriktirmek için şahane bir fırsat. Süper Lig’in ilk yarısı hafta sonunda bitmişken Türkiye Kupası’nda bir Fenerbahçe-Beşiktaş derbisini izlemek yemeğine üzerine bir tatlı etkisi yaratabilirdi. Ama sahaya çıkan kadrolara ve tempoya bakınca tatlının şekeri eksikmiş gibi hissettik. Oynanan futbol doyurucu değildi. Beşiktaş, zaten normal sezonda da tonla sorunla boğuştuğu için Sergen Yalçın’ın kadrosu beklenti dahilinde olsa da Tedesco, sakat ve izinlilerin yokluğunda hiç alışık olmadığı bir düzenle maça başlamak zorunda kaldı. Aslında santrforsuz oyunda bir nevi Luis Enrique’nin PSG’si gibi oynamak istedi. Asensio’yu serbest konumlandırıp en önde Kerem Aktürkoğlu ile santrforsuz bir oyun denedi. Beşiktaş’a karşı bunu oynamak önde top tutmayı zorlaştırdığından Tedesco’nun Szymanski ve Oğuz’dan rakibin geçişlerinde beklediği geri koşular beklenen seviyede olmadı. Nitekim Cerny tek başına Fenerbahçe savunmasını mütemadiyen yıpratmayı başardı.
Sorunları çözebilir
Cerny sahadaki en akıcı futbolu oynayan Beşiktaşlı futbolcuydu. Çek forvet sağ forvette konumlanıp topu iç koridora çektiğinde Levent Mercan ile Oosterwolde’nin arasından rakip kaleye o kadar temiz taşıdı ki maçın senaryosunu adeta tek başına yazdı. Rafa Silva’dan boşalan skor yapan, problem çözen yıldız açığını kapattığına şüphe yok. Fenerbahçe derbisinde attığı iki gol de akıl dolu ve kalite kokuyordu. Sergen hoca şimdi hararetle 2 Ocak’ta başlayacak transfer dönemini bekliyordur. Bu takımın savunma sorunları çözülürse ön bölgedeki oyuncu kalitesi Beşiktaş’ı taşıyacak seviyeye ulaşabilir.
‘’Mertens var gibi!‘’
Okan Buruk’un merkezde İlkay ile birlikte Yunus’u kullanması bu sayede daha çok anlam kazanmış oldu. Sane’nin topu içeri çekerek kaleye gidişleri Kasımpaşa’nın tüm karşılama planlarını boşa çıkardı. Galatasaray ilk yarıyı 1-0 önde kapattı ama çok daha fazlasını atacak pozisyon üretti. Barış Alper, hızıyla gücüyle enerjisiyle büyük fark yaratıyor. Yunus Akgün’ün attığı golde topu orta sahada aldıktan sonra rakip savunmanın arkasına topla yaptığı koşu jeneriklikti doğrusu. Ligde, o koşuyu o şiddette o devamlılıkla yapacak başka futbolcu bulmak zor. Yunus Akgün sakatlık sonrası yine gazı açmışa benziyor. Onun yokluğu Okan Buruk için büyük dert. Yeri doldurulması zor bir oyuncu zira Yunus yokken geçen sezon da benzer bir duraklama dönemi yaşamışlardı.
Oyun standardını belirliyor
Yunus’un Trabzon maçındaki sakatlığının ardından Kocaeli ve Fenerbahçe maçlarında puan kaybetmesi, Saint Gillouse ve Monaco yenilgileri Galatasaray’a kabus gibi bir dönem yaşattı. Yunus’un dönüşü, Galatasaray’ın oyun standardını belirleyen en önemli detaylardan biri doğrusu. Yunus santrfor arkasında oynuyorken bire bir baskıların merkezi olması, skor yapması ve arkadaşlarına pozisyon hazırlamasıyla tıpkı Mertens’e benziyor. Galatasaray, Yunus sahadayken Mertens varmış gibi oynuyor.
‘’Kalite farkı‘’
Fenerbahçe, Brann maçından bu yana müthiş bir ritim kazandı, oyun seviyesini bir kaç basamak yukarı çıkardı. Son 3 maçta tam 11 gol attı, kalesinde hiç gol görmedi. Konya’dan sonra Eyüpspor’a karşı da rahat oynadı, tüm futbolcular sahaya büyük karakter koydu. Tedesco hoca, oyunu çizgiye doğru sadece bekleriyle genişletirken Kerem ile Asensio’yu iç koridorda konumlandırıyor. Hocanın bu oyun yazılımı sayesinde Fenerbahçe merkezden kaleye rahat gidiyor ve iş tamamen kaliteye kalıyor. O da Fenebahçe kadrosunda zaten yeterince bulunuyor. Asensio ve Talisca’ya Fred de katılınca Fenerbahçe hücumlarının sadece niceliği değil niteliği arttı. Dün Eyüpspor’a atılan 3 gol de büyük kalite içeriyordu. Başakşehir maçında dökülen Talisca’dan bugün döktüren Talisca’ya geçişin hızı gerçekten baş döndürücü. Talisca, Brann maçındaki hattrickinin ardından çok büyük oynuyor. Konyaspor’a karşı sergilediği resitale Eyüp maçında da devam etti. Sağlıklı spor yapan bir bireyden büyük bir futbol yıldızına dönüşünü kutladı adeta Brezilyalı forvet.
Asensio böyle oynarsa…
Talisca’daki bu dönüşümün elbette tek müsebbibi kendisi değil. Fenerbahçe’nin Asensio diye bir virtiözü var. Top ile yapacaklarının sınırını kendisi belirliyor, hücumun her aksiyonunda var ve o topa dokunduğunda Fenerbahçe’nin golleri bir sanat eserine dönüşüyor. Asensio böyle oynadığı sürece tek sevinen Tedesco olmaz, Fred’ten Talisca’ya, ondan Duran’a kadar tüm futbolcuların performansı aynı oranda yükselir. Nesyri, Brann maçı sonrası Afrika Kupası için Fas’a gitti ve Tedesco hem Konya hem Eyüp maçlarını Duran ile oynadı. Bazen zorunlu tercihler yüzünden işler bozulur, bazen de sayesinde işler düzelir. Fenerbahçe için ikinci seçenek devredeymiş gibi görünüyor. Asensio’nun kaliteyle bezeli pasını önüne alıp gerçek bir santrfor golü atan Duran hücumu daha akıcı hale getiriyor.
‘’Icardi'ye niyet, Kutucu'ya kısmet‘’
Sezonun tam ortasındayız. Bir futbol takımı açısından formun zirvelerine yaklaşılan bir dönem. Ama Galatasaray son bir ayda sakatlıklar, cezalar, Afrika Kupası derken dalgalı bir seyir izliyor. US Gilloise ve Monaco yenilgileri Şampiyonlar Ligi’ndeki sıralamayı kötü etkiledi. O yüzden kupa mental olarak biraz nefes alma fırsatıdır. Okan hoca Başakşehir’e karşı genç Gökdeniz’i Icardi’nin arkasında sahaya sürerken Arda Ünyay’ı da stoperde değerlendirdi.
Yunus, Torreira, Barış ve Sanchez’i yanında oturtup ikinci yarı için kendine hamle şansı yarattı. İlk yarı sol kenarda oynayan Ahmed Kutucu dinamik oyununu şık golüyle süsleyince Okan hoca elini ovuşturmaya başladı. Nitekim hem hafta sonu Kasımpaşa hem yeni yılda Süper Kupa yarı finalinde Trabzonspor maçı varken bir tane ekstra forvete ihtiyacı olduğunun çok farkında. Başakşehir’e karşı kadrosunu ekonomik kullanan Okan Buruk, ikinci yarıya çıkarken Torreira, Barış Alper ve Sanchez’i alarak oyunun momentumunu tamamen eline geçirmek istedi. Ne var ki, bu plan çok işe yaramadı. Galatasaray oyunun temposunu yükseltmek yerine maçı rölantiye aldı, pozisyon üretemediği gibi kalesinde fırsatlar da verdi.
Bir golcü şart
Osimhen Afrika Kupası’nda Nijerya forması giymek üzere Fas’a gitti. Son kupanın finalistiydi Nijerya ve yine benzer bir performans gösterebilir. Bu durumda 18 Ocak’ta oynanacak kupa finaline çıkacak. Bu durumda Galatasaray’ın 18 Ocak haftası oynayacağı Gaziantep maçında oynamayacağı gibi 21 Ocak’ta Şampiyonlar Ligi’ndeki Atletico maçını da kaçırabilir. O yüzden Galatasaray’ın sezonu kaçırmaması adına santrfor krizine düşmemesi gerekecek. Bu durumda tıpkı Morata gibi büyük bir santrforun planlamasını şimdiden yapması gerekiyor. Zaten Icardi’nin durumu bu kadar belirsiz ve umutsuzken aksi düşünülemez.
‘’Zirveden normale‘’
Fenerbahçe, Konyaspor’a karşı öyle iyi bir ilk yarı oynadı ki bu sezonun zirve performansıydı. Savunmanın önünde Alvarez sırtı dönük aldığı topları Fred ile uyumlu şekilde öne taşıdı. Sağda konumlanan Asensio içeri kat ederek hücumu dizayn eden isim oldu. Asensio muhteşem bir futbolcu, teknik, yüksek bir futbol zekasına sahip. Her pozisyonda en doğru opsiyonu buluyor, şut ile pas arasındaki tercihleri kusursuza yakın yapıyor. Dün ilk yarıda Fenerbahçe’yi bu kadar üst seviyeye çıkaranların başında geliyordu İspanyol yıldız.
Elbette bu senaryoya bir tane esas kahraman gerekiyor. Başakşehir maçına kadar bir türlü istikrar sağlayamayan Talisca için Brann maçındaki hat-trick büyük bir zihin devrimi yaratmış olabilir. Konya karşısında harika bir ilk yarı çıkardı Brezilyalı forvet ve attığı iki gol kadar hatasız performansıyla sahanın yıldızlarından biri oldu. Tedesco’nun, En Nesyri ve Nene’nin yokluğunda en azından başlangıç planında bir zaaf yaşadığı söylenemez. Ama ikinci yarıda forvet rotasyonundaki zayıflık gerçeğiyle yüzleşti Tedesco. Buna sebep olan bu iki oyuncunun gidişi kadar Szymanski’nin futbolu unutmasıydı elbette.
Tedesco kafa yormalı
Fenerbahçe’ye geldiği günden beri her hocanın prensi olmayı başaran Polonyalı orta saha için son bir ay felaket kötü geçiyor. Bu haliyle Fenerbahçe’de sahaya sürülüyor olmasına bile şükretmeli. İlk yarıdaki hezimetin ardından Çağdaş Atan Pedrinho’yu oyuna sokarak en azından kan kaybını durdurmak istemiş olsa da beklediğinden fazlasını elde etti. İkinci yarıyı Konyaspor domine etti. 86. dakikaya kadar Konya tam 13 gol girişiminde bulunurken Fenerbahçe tek bir şut dahi çekemedi. Ta ki Asensio’nun çektiği şut gol olana kadar. Tedesco, Kadıköy’de harikulade bir ilk yarı oynayıp sezonun zirvesine çıktıktan sonra 86. dakikaya kadar tek bir şut dahi atamamanın üzerine kafa yormalı.
‘’Nefes kesici, ama!‘’
Trabzonspor ile Beşiktaş arasındaki maç izleyenler için nefes kesiciydi. Ama yukarıyı hedefleyen iki takım için de bu savunma zaafları, kalite eksiklikleri sezonun kalan bölümü için iki hocanın da en büyük kabusu olacağa benziyor. Cerny müthiş bir ilk yarı çıkardı. Beşiktaş kadrosunda Rafa Silva'nın yerine oynayıp onun kalitesine yaklaşacak bir tane futbolcu varsa o da zaten Cerny idi. Sergen Yalçın'ın 4-1-4-1 formasyonunda Orkun ile yakın oynayan Cerny iki gol birden attı. Rafa'nın fazlası bile vardı, o da iki ceza sahası arasında kat ettiği mesafeydi.
Kırılma noktası oldu
Kadro defoları hayli fazla. Öndekiler ile arkadakiler diye yine iki farklı takımmış gibi oyanayan bir oyuncu grubu vardı sahada. Cerny, Toure, Orkun ne kadar oyuna kalite katıyorsa, savunma hattı o kadar sırıtıyor. Beşiktaş 2-0'ı yakalamışken ve işler tam da Sergen Yalçın'ın istediği gibi giderken auta doğru ilerleyen topu sağ bek Gökhan Sazdağı kafayla Muçi'ye indirip gole sebebiyet verebiliyor.
Fenerbahçe derbisinde gelen fırsatın daha iyisi Trabzon deplasmanında Beşiktaş'ın ayağına geldi. Trabzon maça iyi başlamış kontrolü elinde tutuyorken önce 2-0'ı peşinden 3-1'i yakalayan Sergen Yalçın ve futbolcuları için kırmızı kart bir yine kırılma noktası oldu. 10 kişi kaldıktan sonra Beşiktaş savunması iyice yaslandı. Fatih Tekke, stoper Serdar'ı çıkarıp Saviç'i aldı, Olaigbe ile de Sikan'ı değiştirerek ikinci yarı tüm momentumu eline geçirdi. Bu hamleler karşısında Beşiktaş'ın iyice yaslanması Trabzonspor'a rekor istatistikler ve 2 gol getirince maç dönmüş oldu.
‘’Gövde gösterisi‘’
Aralık’ın ortasına gelmişken Norveç’te Brann maçını oynamak, üstelik eksik futbolcular varken tedirginliği daha da artırmıştı doğrusu. Ama başlangıç düdüğünden itibaren Fenerbahçe önce fizik olarak ayakta kaldı, peşinden Nene-Kerem işbirliğiyle ilk golü buldu. Bu sıradan bir gol değildi. Fenerbahçe böylesi kötü bir zeminde kalecisi Ederson’dan oyun başlatarak en başından itibaren topla öne doğru gidiş yöntemini ilan etmişti. Norveç temsilcisinin tüm planı, Fenerbahçe’yi ön alandaki baskıyla zorlamak, topu uzun oynamasını sağlayıp kazandıklarını kontra setlerle hızlı getirmekti.
20’de fişi çektiler
Aslında maçın başında Norveçliler’in baskısı vardı ama o baskıyı kırmak için Fenerbahçe’nin seçenekleri daha çoktu. Çünkü Fenerbahçe kaliteli bir takım ve tüm kadro Brann’a karşı fizik olarak yenilmedikleri her dakika üstünlük kuracaklarını biliyorlardı. Ederson’dan uzun gelen pası Mert Müldür taç çizgisinde güçlükle aldığında Nene merkeze gelip rakip blok arasına girdi, En-Nesyri ise sağa açılarak bir koridor yarattı. Nene’nin küçük adımlı dripling üzeri savunma arkasına inen pası Kerem’in klas aşırtmasıyla filelerle buluştuğunda Fenerbahçe’nin en doyurucu gollerinden biri tabelaya yansımış oldu. Bu gol maçın momentumunu Fenerbahçe’ye getirmişti ama üstüne En Nesyri’nin düşürülmesi sonucu gelen kırmızı kart eklenince Talisca ve arkadaşları neredeyse 20. dakikada fişi çekmeyi başardılar.
Böyle oynarsa...
Talisca, hafta sonu Başakşehir beraberliğinde sahanın en kötülerinden biriyken Brann deplasmanına 11 başlayıp harika bir performans gösterdi. Henüz ilk yarıda 2 gol birden atarak maçı erkenden bitirdi, peşinden de mükemmel hattrick’i geldi. Böyle oynadıktan sonra Talisca taşınan değil taşıyan olur. Bu görkemli zafer Avrupa Ligi’nde ilk 8 için büyük bir gövde gösterisiydi. Temsilcimiz, Kadıköy’de Aston Villa’yı yenebilirse son maçta Bükreş deplasmanında hedefine ulaşabilir
‘’Hatalar oyunu!‘’
Beşiktaş iki haftadır temposunu gözle görülür şekilde yükseltti. Hem Karagümrük hem de dün gece Gaziantep FK’ya karşı çok fazla gol girişiminde bulundu. Geçen hafta Karagümrük kalecisi Grbic, dün ise Gaziantep file bekçisi Zafer sezonun kurtarış rekorlarını kırdılar. Beşiktaş şayet bireysel hatalarını azaltabilse bu temposuyla maçları çok daha rahat domine edebilir.
Ama bir Emirhan, bir Rıdvan, Gökhan Sazdağı üstüne Ndidi’nin yaptığı basit bireysel hatalar Beşiktaş’ı maç boyunca bir türbülansın içinde tutuyor. Hatadır yapılır ama çabuk toparlanabilmek önemli ne var ki Beşiktaşlı futbolcular üzerinde bu hataların etkisi nedense 90 dakika boyunca sürüyor. Gaziantep FK Burak Yılmaz ile taktiksel açıdan hayli esnek bir yapıya kavuştu. Beşiktaş deplasmanında Burak hoca kendi sistemi açısından en vazgeçilmez futbolcusu Melih’ten yoksundu. Onun yokluğunda orta sahada Ogün ile Camara’yı kullandı, Kozlowski’yi sağ Maxim’i de sol iç koridorda konumlandırarak Beşiktaş’ı önde değil daha derinde karşıladı.
Hediye etti...
Sergen hocanın beklediğinden daha yumuşak bir karşılama olmasına rağmen Beşiktaşlı futbolcuların bireysel hataları Gaziantep’in işini kolaylaştırdı ve deyim yerindeyse Burak hocaya iki tane gol hediye etti. Beşiktaş sezon başına oranla temposunu yükseltti, futbolunu geliştirdi ama Sergen hoca bireysel hatalara çözüm üretemediği sürece tüm olumlu istatistikler çöpe gidiyor. Dün Beşiktaş tam 29 şut çekip 13 isabet bulmasına ve 3,05 gibi yüksek bir gol beklentisi yaratmasına rağmen maçı berabere bitirmek zorunda kaldı.









































