‘’45 dakikalık resital‘’
Mourinho, Portekiz’deki evinde dünkü maçın ilk yarısını izlediyse ne düşünmüştür kim bilir? Ankara’da Gençlerbirliği’ne karşı sahada akıcı oynayan, bire bir baskıları sahanın her bir metrekaresine yayan, pas örgüsüyle oyun kurup sete yerleştiğinde bunaltan Fenerbahçe’yi onun döneminde neredeyse hiç görmemiştik. Çünkü Mourinho bu oyunu tercih etmiyordu. Ne var ki, dün gece bu akıcılık sadece 45 dakika sürdü.
İkinci yarı başlangıcıyla Fenerbahçe, Mourinho ayarlarına iç güdüsel olarak döndü sanırım. Bire bir baskılardan vazgeçtiler, pas örgüsüyle çıkmayıp En Nesyri”yi uzun vurdular. Baş üstü uzun giden toplar Fred’i oyundan düşürdü, peşinden de sahadan çıkmasına yol açtı. Brown da çıkınca Fenerbahçe’nin ilk yarıda yaptığı tüm doğrular yerini bol top kayıplı bir futbola bıraktı. Mourinho 2024 Haziran’ında Fenerbahçe’ye imza attığında o sezonun yıldızı İrfan Can Kahveci için kulübe günleri başlamıştı. Aradan geçen 1 yılda Mourinho İrfan’ı ligde sadece 9 maç ilk 11’de forma vererek hem oyuncuyu hem Fenerbahçe’yi köreltmişti.
Hızlı karar vermeli
Gençlerbirliği karşısındaki ilk yarım saatte İrfan Can Kahveci’nin iştahı yetenekleriyle buluşmak istedi, başardığında hücum setlerine büyük estetik kattı Edson Alvarez ile Nene’nin ilk maçlarıydı. Meksikalı Alvarez fazlasıyla çalışkandı, fizik kalitesiyle fark yarattı. İlk yarıda merkezde Fred ile uyumluydu, stoperlerden aldığı topları doğru kullandı. Nene, ilk maçında gole ulaşmış olmasına rağmen hala zamana ihtiyacı olduğu izlenimi verdi. Hızlı düşünüyor ama daha çabuk karar vermeli, final paslarının zamanlamasını doğru yapmalı.
‘’Genetiğe aykırı‘’
Beşiktaş’ın kötü sezonları oldu, hatta daha kötü sezon başlangıçları bile var bir çırpıda aklımıza gelen. Ama Beşiktaş, uzun vadede hep ortalamayı tutturmuş, şampiyonluktan bir kaç sene uzak kaldıktan sonra hep daha güçlü dönmüş, kendine güçlü bir kulüp genetiği inşa etmiş büyük bir camiadır. Ne var ki, Solskjaer yönetiminde dün Lozan’a karşı oynanan futbolu tarif etmenin imkanı yok. Norveçli hoca ile Beşiktaş her geçen gün kulübün oyun genetiğinden biraz daha uzaklaşıyor, sıradan hedefsiz bir takıma dönüşüyor.
Böyle gitmez
Lozan gibi bir takıma karşı Dolmabahçe’de oynarken geriden oyun kurmadan, sete yerleşip çizgiye doğru genişlemeden nasıl tur atlayabilirsiniz ki! Solskjaer’in futbol felsefesi Beşiktaş’ın kulüp genetiğiyle uyuşmuyor, Norveçli hocanın oynattığı futbol bir büyük takım oyunu değil. Bu oyunla topa sahip olan takımlara karşı rakibin zaaflarından yararlanıp, Rafa’nın bitiriciliğiyle bir kaç maç kazanırsın. Ama bu futbol Beşiktaş’ı tüm sezon taşımaz, ligde şampiyonluk yarışında ayakta kalamaz. Yine kasım ayında sezona havlu atar Beşiktaş Solskjaer’in futbol mentalitesiyle. Nasıl atmasın. Dün gece Lozan’a karşı oynadığı üçlü savunmanın sağında Svensson var, orta sahanın solunda ise Emirhan. Kaleci Mert’i de sayarsak tam 7 futbolcu defansif karakterli. Rafa, Orkun, Mario, Abraham ile öndekiler ve arkadakiler şeklinde Lozan’ı yenmeye çalıştı Solskjaer. Doğru düzgün pozisyona bile giremeden, sahanın hiç bir bölgesinde üstünlük kuramadan hem de. Bu iş böyle gitmez, bu eleniş tam bir hezimet, gerçek bir skandal.
‘’Kaybet-kaybet‘’
Mourinho maçtan önceki basın toplantısında kendince topu yönetimin kucağına attı. Deyim yerindeyse yönetimi beceriksizlik, plansızlık ve vurdumduymazlık ile suçladı. Portekizli hoca demek istiyor ki; benim hiç suçum yok, yönetim Şampiyonlar Ligi’ni umursamadığı için transfer yapmıyor. Enteresan bir davranış biçimi sergiliyor. Olan Fenerbahçe camiasına, taraftarına oluyor. Benfica’ya karşı tek sorun transfer miydi gerçekten? Göztepe maçının ikinci yarısında rakip 25 dakika 10 kişi oynuyorken yapmaya çekindiği hamleler, geçen hafta Kadıköy’de 71’den sonra 10 kişi kalan Benfica’ya diş geçiremeyişi, dün gece Lizbon’daki maçın ilk yarısında ortaya çıkan devasa oyun farkı. Mourinho’ya göre tüm bunlarda en küçük bir sorumluluğu, kusuru yok. Benfica’ya karşı ilk yarıda feci kötü oyunun ardından İsmail-Amrabat değişikliği de işe yaramayınca Mourinho 65’te Oğuz ile Duran’ı alıp, Brown ile Mert’i çıkararak hamle yaptı.
Portekizli böyle yırtamaz!
Ne var ki, Brown’un çıkıp Szymanski’nin sol kenara geçmesindeki mantığı anlatmak zorunda Mourinho. Tabii, maçı 0 şutla bitirmenin sebebini de… Bu elenişi sadece transfere bağlayıp topu kendinin haricindeki herkese atarak yırtamaz Portekizli hoca. Gelelim işin yönetim boyutuna. Fenerbahçe, haftalardır Kerem Aktürkoğlu’nu almak için çaba sarfediyor, geldi geliyor derken dün gece Kerem attığı golle Benfica’yı Şampiyonlar Ligi’ne taşıdı. Portekiz temsilcisi Şampiyonlar Ligi gelirini cebine koymakla kalmadı, belki de üstüne Kerem’i Fenerbahçe’ye satacak. Kerem transferi bitirilmeliydi, dün gece golü Fenerbahçe adına atmalıydı, bonservisini attığı o golle çıkarmalıydı. Tam bir kaybet kaybet durumu.
‘’Kazanç gecesi‘’
Okan hoca, yaz kampını çoğunlukla arkada Eren, önünde Jakobs ile geçirmişken Kayseri’de bunun tersini yaparak aldığı riske karşılık büyük kazanç elde etti. Eren Elmalı, arkasındaki Jakobs ile soldan top taşımakta zorlandığı bir periyotta belki de sahanın vasatlarından biriyken golüyle hem maçın hem kendinin kaderini değiştirdi. Barış Alper’in yokluğunda sol forvette oynayan Eren Elmalı, bire bir baskılarda takım arkadaşı kadar iyi olmasa da doğru zamanda doğru yerde bulunmayı başararak 2 gol birden attı. Barış Alper’in çıtası çok yüksek, Arabistan’a giderse boşluğunun dolması kolay değil. Dün gece Eren harika iş çıkardı ama bir çiçekle bahar gelir mi? Emin değilim, biraz daha izlemek gerek.
Sane, Sallai ile saha içinde iyi bir iletişim kurdu, birlikte topu rahat götürdüler Kayseri kalesine. Sane henüz kendi standartlarını yakalayamamış olsa da yaklaştığını söylemek mümkün. Sane üzerindeki yabancılığı atmaya çalışıyor, tüm takım onun hatalarına karşı aşırı toleranslı, Osimhen’den Yunus’a kadar herkes onun şutuna ve ekstra çalımlarına saygı duyuyor, onu destekliyor. Dün gece ilk asistini yaptı, üstüne de golünü attı.
Yerinden oynadı...
Yunus Akgün dün gece Kayseri’ye karşı 60 dakika boyunca harikalar yarattı. Galatasaray’ın yeni Mertens’i, yerli Mertens’i olması muhtemel futbolcusu; Osimhen’in arkasında iyiydi, Sane ile yer değiştirip yardımlaştı, hızlı geçişlerde açık alanda topla yaptığı slalomlar etkileyiciydi, neredeyse tüm hücum aksiyonlarında bir şekilde kadrajın içinde yer aldı. Fakat Kaan ve Icardi’nin girişiyle Eren beke, Yunus sola geçince hücum ayarları yerinden oynadı, sonrasında Yunus peş peşe hatalar yaptı ve oyundan çıktı.
‘’Nefeslendiler‘’
Benfica maçının ardından Mourinho’nun Kocaelispor’a karşı Kadıköy’de yaptığı rotasyonda Çağlar, İsmail, Oğuz gibi isimlerin 11’e girişiyle oyunda bazı değişimler görüldü.
Semedo üçlünün sağ stoperi oldu, Çağlar Söyüncü sol stoperde sahanın iyilerindendi, İsmail Yüksek özellikle ikinci yarıda merkezi elinde tuttu. Öncelikle Fenerbahçe’nin sezon başlangıcında kaleci sorunu olduğu aşikâr. İrfan Can Eğribayat için sezonun iyi başladığını söylemek güç. Dün gece Kocaelispor’a karşı barajı kurdurup kendine kalede yanlış yer seçen İrfan Can bir frikik golüne izin vermiş oldu. Eğer kulüp Livakoviç’i göndermeyecekse Mourinho’nun yavaş yavaş Hırvat kaleciyi hazırlaması gerekecek gibi.
Kafa karıştırdı!
İsmail Yüksek sezgisi denen bir gerçek var. Milli Takımımız ile Hırvatistan’ı yendiğimiz maçta, Euro 2024 elemelerinde bir maçta hem 15+ ikili mücadele (16) hem 10+ sahipsiz top (12) kazanan ilk oyuncu olmayı başaran İsmail dün gece Kocaelispor’a karşı vasat bir başlangıç yapsa da ikinci yarıda kendine geldi. Yaptığı pas aralarını doğru atak başlangıçlarına çevirdi, kazandığı ikili mücadelelerin ardından Oğuz Aydın’a bek arkası paslar attı. Fenerbahçe’nin uzun zamandır böyle bir orta sahaya ihtiyacı vardı. O yüzden Alvarez’i getirdiler. İsmail Yüksek, Mourinho’ya kafa karıştırıcı bir seçenek sundu dün gece. Bundan sonra orta saha rotasyonunda İsmail’in dakikalarının artması gerekir. Brown, Fenerbahçe’nin sol kanadına büyük bir enerji katıyor. Fizik kalitesi çok iyi, gidiyor geliyor, oyunu dikine oynuyor, arka direğe forvet koşusu yapıyor. Dün sahada yaptığı çok şey doğruydu, attığı goldeki pozisyon sezgisinin net göstergesiydi.
‘’Sonu gelmiyor‘’
Mert Günok ile Svensson’un son dakika sakatlıklarının ardından Solskjaer’in mecburi rotasyonu belki de Beşiktaş’ı Lausanne deplasmanında doğru seçeneğe itti. Savunmayı Udokhai, Paulista, Emirhan ile üçlü yerleştiren Norveçli hoca transfer edildiği günden bu yana eleştiri oklarının hedefindeki Jurasek’i sol kanat beki, Rashica’yı da sağ kanat beki yaparak radikal bir karar verdi. Aslında bu düzen kanatsızlıktan kırılan Beşiktaş için kurtarıcı oldu denebilir. Joao Mario’yu sağ, Rafa Silva’yı sol içte değerlendirmek Beşiktaş için ufuk açıcı bir sayfa anlamına geliyor olabilir.
Pratiği eksik
Beşiktaş için pratiği eksik bir oyundan bahsediyoruz. İsviçre temsilcisi hem ilk yarı hem de ikinci bölümde net sayılacak pozisyonlar üretirken kaleci Ersin Destanoğlu’nun kurtarışları Beşiktaş’ı maçın içinde tuttu. Solskjaer bu planı ne ölçüde geliştirmek ister, üstüne ne kadar düşer kestirmesi güç ama özellikle ilk yarıda Beşiktaş’ın golü bulmasına rağmen pozisyon üretiminde yaşadığı stres gözlerden kaçmamalı.
Daha iyi okumalı
Ndidi oyunun merkezini iyi tutuyor, garanti bir oyuncu olduğunu ilk günden beri gösteriyor. Dün gece Lausanne karşısında takımın en çok ikili mücadele kazanan ismi olurken, Beşiktaş’ın en çok top kapanıydı. Ne var ki, yüzde 60’lar civarında topa sahip olan Beşiktaş’ta pas isabet oranını çok daha yukarılara taşıması gerekiyor. Öne doğru yapması gereken final paslarında hatalar yapabiliyor, Rafa’yı biraz daha iyi okuyabilmeli. Tur için avantajlı bir skor ama Beşiktaş’ın bu maçı 1-0’da tutabilmesi gerekirdi
‘’Talisca’dan sonra‘’
Mourinho’nun hafta sonu Göztepe deplasmanında rakip 10 kişi kaldıktan sonra bile arkadaki 3 stoperden vazgeçmeyişi sezona 2 puan kaybıyla başlamasının sebeplerinden biriydi. Portekizli hoca, aynı hatayı dün gece Benfica 10 kişi kaldıktan sonra yapmadı. Mert Müldür’ü çıkarıp Oğuz Aydın’ı aldıktan sonra Fenerbahçe momentumu eline geçirdi ve maçı yüksek tempoyla bitirdi. Semedo ve Brown üçlü oynarken de Fenerbahçe’nin iyilerindendi. Ama Oğuz sonrasi Talisca ile En Nesyri’nin önde kaldığı, savunmanın dörtlü oynadığı düzen Semedo’yu çok daha etkin hale getirdi. John Duran, Benfica’ya karşı sahanın en vasatıydı. Mourinho’nun 3-1-4-2’sinde En Nesyri ile birlikte oynayan Duran ne bağlantıya geldi, ne rakibi tehdit etti, ne de hücum aksiyonlarında vardı. Oyuna Talisca girdikten sonra Fenerbahçe için sahada yeni bir sayfa açıldı sanki. Fenerbahçe her zamanki gibi Benfica’ya karşı da önde az adamla baskıya gitti, sonra orta sahaya çekilip rakibi karşılamayı tercih etti. Mourinho’nun bu planı çok daha hızlı oyuncularla işleyebilir. Zaten bu yüzden de bir atletizm takımına dönmek üzere Fenerbahçe. Fakat buradaki hızdan kasıt, topla kat edilen mesafe ve topun hızı olmalı. Kerem Aktürkoğlu’nun maça ilk 11’de başlaması Benfica’nın mesaj verme çabası gibi görünse de Bruno Lage için sahada bir gereklilikti.
Manşetleri süsleyecek
Kerem sol kenarda iyi iş çıkardı, içeri devrildiğinde doğru paslarla Fenerbahçe savunmasını yıpratıcı aksiyonların içinde yer aldı. Fenerbahçe taraftarının ona ilgisi muhtemelen Portekiz medyasının da manşetlerini süsleyeceğe benziyor. Hele Mourinho’nun, oyundan çıkarken Kerem’in elini sıkması ve onu tebrik etmesi transfer sürecinin nasıl ilerleyeceğine dair ip uçları içeriyordu.
‘’Futbol(cu) takımı‘’
Beşiktaş, son yıllarda yaşadığı kabus başlangıçlardan ders çıkarabilirse bu kez sezona tutunabilir. Yeni sezon planlamasında doğru teşhisler yapılmış lakin tedavi için yönetimin aksiyon alması gerekiyor.
Eyüpspor’a karşı 6 numarada yeni transfer Ndidi’yi kullanan Solskjaer, Orkun Kökçü ve Rafa Silva’yı merkeze konumlandırarak topu orta koridordan taşımayı planladı. Aslında buna mecbur olduğunun bir itirafıydı bu tercih. Ne sağ beki, ne sol beki, ne de öndeki kanat forvetleri yeterli. Solskjaer de biliyor ki, sol bekte koca bir delik var ve forvetlerden destek gelmediğinde Beşiktaş her maçı çözmekte zorlanacak.
Solskjaer’i ipten aldı
Beşiktaş hala bir oyuncu takımı; geçen sezondan artısı sadece Rafa’nın ayaklarına bakmıyorlar, Abraham ve Orkun da Portekizli yıldıza katılmış görünüyorlar. Ne var ki, Eyüpspor’a karşı ilk yarıda tüm takım olarak kötüydüler. Fakat ikinci yarıdaki futbola ayrı bir paragraf açmak gerekir. İlk yarıda Beşiktaş ne kadar kötüyse ikinci yarıda o kadar iyiydi. Topu kalenin içine kadar getirdiler, Udokhai bile hücum aksiyonlarında kendine alan açtı, Beşiktaş Eyüpspor’a karşı bu bölümlerde oyunun momentumunu tamamen eline geçirdi. Abraham kaçırdı, Rafa atamadı derken uzatmalara kadar Beşiktaş’ın baskısı devam etti. Son dakikalarda Rafa hem Beşiktaş’ı hem Solskjaer’in ipten aldı. Norveçli hocanın koltuğunda güvenle oturabilmesi için ikinci yarıdaki futbolu geliştirmesi, Beşiktaş’ı futbolcu takımı olmaktan çıkarıp futbol takımına donusturmesi gerekiyor.