‘’İdeal oyun arayışı‘’
İki ay önce Fenerbahçe’nin başına geçtiğinde belirsizlikle dolu bir sürece adım atan Tedesco hâlâ ideal oyununu arıyor gibi. Tedesco’nun Galatasaray derbisi öncesi Ferencvaros’a karşı sahaya sürdüğü 11’de genç stoper Yiğit Efe’nin olacağı zaten bir gün öncesinden biliniyordu.
Tedesco’nun ona şans vermesi yeni bir Yusuf Akçiçek beklentisi yaratmıyor değil. Fenerbahçe altyapısından yetişip Gençlerbirliği ve Fatih Karagümrük formalarını kiralık giyerek gelişen Yiğit, Ferencvaros’a karşı gördüğü basit sarı kart dışında harika oynadı. Fizik kalitesi yeterli, sezgileri ve rakibe müdahale zamanlamaları gayet iyiydi.
Pasla gelmeliler
Tedesco elindeki geniş kadronun sürekli hazır kalabilmesi için rotasyonları kullanmak zorunda olduğunun farkında. En-Nesyri, Talisca, Oğuz Aydın ve Brown tercihlerini böyle okumak gerekiyor belki. Ama Ferencvaros’u Kadıköy’de yense, ilk 8 yolundaki büyük bir engel geçilmiş olacaktı.
Fenerbahçe, ikinci yarıda Duran, Nene oyuna girdikten sonra baskısını artırdı ama kornerden golü yedi. Peşinden de Talisca’nın golüyle maçın ibresini elinde tuttu. Son yarım saatte kurduğu baskının daha çok pozisyon getirebilmesi için Fenerbahçe’nin topu ceza sahasına pasla getirmesi gerekiyordu.
Pragmatik Keane
Ferencvaros, Macaristan Ligi’nin dominant takımlarından biri ve buna uygun olarak kendi liginde yüzde 60’larda topla oynuyor. Ne var ki, Robbie Keane, Avrupa Ligi’nde kazandıran bir pragmatizm ile hareket ederek topu karşılayan taraf olmayı tercih ediyor. Bu sayede Genk’i, Salzburg’u deplasmanda yendiler. Fenerbahçe’ye karşı da topu bırakıp hızlı geçişler ve duran toplarla sonuç aradılar. Golü de kornerden buldular.
‘’Artık lüks değil yük!‘’
Bazı futbolcuların kıymeti yokluklarında çok iyi daha iyi anlaşılır. Dün gece Şampiyonlar Ligi’nde US Gilloise’a karşı tüm Galatasaraylılar Osimhen’in yokluğunun nelere mal olacağını gördüler. Okan Buruk çok iyi biliyor ki; Osimhen demek sadece gol anlamına gelmiyor, bire bir baskı demek, enerji demek, tüm takımı prese yönlendirme demek, rakip savunmayı hataya zorlamak demek. Ligde Icardi bir şekilde durumu kurtarıyor, güçsüzlüğüne rağmen kutunun içinde topu ağlarla buluşturuyor. Ama Şampiyonlar Ligi’nde Icardi ile oynamak Galatasaray için bir lüks değil bir yük.
Ne yazık ki bu gerçeği artık Icardi de kabullenmeli. Fiziksel açıdan bırakın Osimhen’i sıradan bir santrforla bile rekabet edecek seviyede değil. US Gilloise, Şampiyonlar Ligi’nin en az topla oynayan takımlarından biri. Ali Sami Yen’de onları cesaretlendiren ise başlangıç düdüğünden itibaren Icardi’nin presleri tetiklememesi ve zinciri koparan halka olmasıydı. Belçika temsilcisi baskıyı kolay kırıp oyunun tüm inisiyatifini eline geçirirken Galatasaray kalesinde hayli tehlikeli pozisyonlar yakaladı.
Baskıdan yoksun
Kadro tercihini yaparken Okan hoca bu sezon hiç bu kadar müşkül duruma düşmemişti doğrusu. Hocanın sahaya sürdüğü 11, sadece Icardi’den dolayı değil İlkay’ın fiziksel yetersizliğinden kaynaklı da baskıdan yoksun oynadı. Arda Ünyay’ı oyuna sürüp Jakops’u çıkardıktan sonra işler iyice karıştı. Sallai sol beke, Sanchez sağ beke, Arda ise stopere geçti. Aslında Arda’nın önünde yeni Ozan Kabak olma şansı vardı. Ama acemiliğini yenemeyerek iki sarı kartla oyundan atıldı. Galatasaray fikstürdeki rahat maçlarından birini kaybederek ilk 8 şansını elinin tersiyle itmiş oldu. Okan hocanın eli kadro konusunda dardı ama sahaya sürdüğü futbolcular da kazanmak için hiç bir şey yapmadılar.
‘’Viraj kabiliyeti‘’
Fenerbahçeli futbolcular, Galatasaray derbisinde yaşanacak stresin katbekat fazlasını Rize deplasmanında bünyede taşıyor gibiydi. Beşiktaş derbisindeki başlangıç senaryosunun bir benzeri yaşandı Rize’de. Fenerbahçe’yi henüz oyunun kurulum aşamasında bire bir eşleşmelerle hataya zorlayan Rizespor bu baskının meyvesini çok erken topladı. Üstelik Fenerbahçe’nin en güvendiği oyun kurucularına rağmen bunu yaptılar. Kaleci Ederson ile Fred arasındaki pas bağlantısına oynayan Rizespor bu hızlı geçiş golünün ardından bir de frikik golü bulunca tabela bir anda 2-0’a geldi.
Jhon Duran’ın çabaları, Asensio’nun klası belki golü getirmedi ama Fenerbahçe fena oynamadığı bir ilk yarıda Tedesco’ya önemli mesajlar iletti. Asensio, Tedesco’nun en büyük şanslarından biri. İşler kötü gittiğinde İspanyol yıldız şapkasından tavşanı bir şekilde çıkarıyor. Rize deplasmanında harika bir ikinci yarı çıkarmakla kalmadı tüm takımı ayağa kaldırdı.
Bu sezon farklı
Asensio’nun ilk golünün ardından Tedesco’nun Mert Müldür ile Fred’i çıkarıp Talisca ile Brown’u alması maçın momentumunu Fenerbahçe’ye getiren bir başka detaydı. Sarı-Lacivertliler geçtiğimiz yıllarda en kritik virajlara gelindiğinde yoldan çıkmış yarışta geri düşmüştü. Ama bu sezon her türlü türbülansa rağmen Tedesco ve futbolcuları camiayı bir arada tutacak direnci gösteriyorlar. Fenerbahçe, haftaya Kadıköy’de Galatasaray derbisine çıkacak. Kazanırsa lig liderliğini rakibinden alacak. Bu psikolojik üstünlüğün Fenerbahçe’ye geçmesi anlamı taşıyor. Tedesco için de gerçek bir test maçı izleyeceğiz.
‘’Barış zamanı!‘’
Okan Buruk, Osimhen’in sakatlığında Icardi’yi de yedek bırakıp Barış Alper’in santrforluğunda bir başlangıç planı hazırlamıştı Gençlerbirliği maçında. Ne var ki bu tercihlerin iyi sonuç verdiğini söylemek kolay değil. Oyunu dar bir alana sıkıştıran Gençlerbirliği’ne karşı hücumu kenarlara doğru genişletmek ilk tercih olunca senaryo erkenden Icardi’yi çağırmaya başlamıştı bile. Galatasaray için sezonun en şanssız ilk yarılarından birini izlemiş olabiliriz. Barış Alper ve arkadaşları topu sürekli rakip ceza sahasına taşırlarken attıkları 18 şutla bu sezonun rekorunu kırdılar. Ama Galatasaray adına tüm bu istatistikler oluşurken Gençlerbirliği geldi duran toptan attığı golle tüm rakamları boşa çıkardı.
Fark yarattı
Galatasaray’da Osimhen’in sakatlığı, Icardi’nin ailevi sorunları sebebiyle 10 gündür idman yapamaması, Eren’in hak mahrumiyeti cezası derken Fenerbahçe derbisine yaklaşılırken Okan Buruk’un eli gittikçe zayıflamış görünüyordu. İİlk yarıda Lemina ve Singo’nun sakatlanarak oyundan çıkmaları da üstüne eklendiğinde kabus senaryosu belirmeye başlamıştı. Ta ki Icardi girip, Barış sola geçene kadar. Barış ikinci yarıda büyük fark yarattı. Arkasında oynayan Kazımcan’ı oyuna kattı, Icardi’yi yükseltti, golünü attı, İİlkay’a asistini yaptı. Dün gece adeta ‘Alper’in Galatasaray taraftarıyla ‘Barış’ maçı oldu. Barış için işler bu kadar iyi giderken rakip 10 kişi kalmasına rağmen yenen gol, ilk yarıda verilen sakatlar, derbi öncesi Sallai’nin kırmızı kart cezalısı duruma düşmesi Okan Buruk açısından işleri zora sokuyor gibi görünüyor.
‘’Kazanmak güzeldir‘’
Kenan yıldız milli takımımızın en büyük potansiyellerinden biri. Sadece bizim için değil Dünya futbolu içinde yeni bir soluk olmaya hazırlanıyor. Milli takımımız sol kenarda Ferdi ve Kenan ile Bulgaristan sağ koridoruna büyük bir üstünlük kurarken genç yıldızımızın resitaline herkes şahit oldu.
Kenan’ın en büyük yeteneklerinden biri uzun boyuna karşın çabuk yön değiştirmesi ve birebirde rakiplerine kurduğu büyük üstünlük. Bulgaristan‘a karşı Ferdi ile arkalı önlü harika bir baskı unsuru oldular. Montella yönetimindeki A Milli takımımız santrforsuz oyunu ana plan olarak kullanmaya devam ediyor.
Montella’ya sorsanız...
Euro 2024’teki çeyrek final, öncesindeki elemeler, şimdi Dünya Kupası elemeleri bu oyunu günden güne geliştirmemize imkan sunuyor elbette. Montella‘ya sorsanız idealindeki oyun büyük ihtimalle santraforlu olandır. Ama ülke futbolu olarak Burak Yılmaz futbolu bıraktığından beri dominant bir santrfor eksiğimiz var ve İtalyan hoca bunu taktik esneklikle doldurmanın çabasında. Bulgaristan‘a karşı maçın ilk yarısında Kerem’in santrforlugunda oyunu domine etmeyi başardık tüm inisiyatifi elimizde tuttuk.
Pozisyonlar ürettik penaltıdan gol attık fazlasını da atabilirdik. Ama ikinci yarıda santrfora o kadar çok ihtiyaç duyduk ki, Bulgaristan’ın oyunu dengelemesine seyirci kaldığımızda kenarda Montella‘nın çaresizliğini endişeli gözlerle izledik. Oyunu tazelemek istediğinde sağ beki çıkarıp sağ bek ve sol beki çıkarıp sol bek aldı. Bunun sebebi ise önde top tutamadığımız için Bulgaristan’ın kenarlardan topu rahatlıkla kalemize kadar pasla getirmesiydi. Çünkü hem Kerem hem Arda topun rakip sahada ve bizde kalmasını sağlamakta zorlandılar.
Biz bu tür maçları play-off’ta da finallerde de oynayacağız. Bu kadar kısa sürede ihtiyacımızı karşılayacak santrforu bulmamız zor o yüzden bu oyunun pratiğini hakkıyla yapmalıyız. Dünya Kupası’na katılım yolunda Play-Off’u zaten garantilemiştik. Bulgaristan‘ı yenmemiz bizim için prestiji kurtarma anlamına gelen İspanya maçı öncesi moral olmanın ötesine geçmeyecekti zaten.
‘’Icardi yükü‘’
Okan hocanın fiyakalı Ajax galibiyeti sonrası Kocaelispor deplasmanına Icardi-Osimhen ile başlaması maçın senaryosunu belirleyen en önemli etkendi. Ali Sami Yen’de baskıyla başlanan maçlarda belki bu tercih işe yarayabilir ama Kocaelispor gibi iç sahada seyirci desteğiyle coşan takımlara karşı Icardi’nin varlığı bir yüke dönüştü. Daha doğrusu Selçuk İnan’ın Galatasaray’ın ön alan baskısını kırma planı bu senaryoyu doğurdu. İlkay sakatlandığından bu yana Galatasaray ön alan baskısını akılla değil, fizikle yapmayı bir şekilde başarıyordu.
Osimhen, Sane ve Yunus’un ekstra çabalarıyla Bodo’dan Ajax’a kadar tüm rakiplere karşı bu plan işe yarıyordu. Ne var ki, Kocaelispor, Galatasaray’ın bu baskılarına çok iyi çalışmış ve merkezde Keita’nın becerilerini kullanarak rakibin tüm pres kabiliyetini boşa çıkardı.
Osimhen ve arkadaşları baskıyı sağ bek kademesine doğru kaydırdıkça Keita iç koridora gelip Ahmet Oğuz’a pas opsiyonu sundu. Keita topu aldığında sırtında gördüğü tek baskı Icardi’nin temassız yalancı presleri olunca Kocaelispor rakip sahaya rahat çıktı. Serdar Dursun, Tayfur Bingöl ikilisinin Lemina ve Torreira’ya yaptıkları ekstra baskılar Galatasaray’ın arka bölgesiyle forvet hattının iletişimini kopardı ama bitirici vuruş Jakobs’a üstünlük kuran sağ forvet Agyei’den geldi. Agyei’nin Serdar Dursun’un indirdiği topu alıp önce Abdülkerim’i, peşinden Torreira’yi geçip Davinson’a rağmen attığı gol sadece jeneriklik değil Galatasaray‘ın sahadaki zaaflarının fotoğrafı gibiydi.
Tercihlerin bedeli
Okan hoca sorunun Icardi’nin kaleden uzak kaldığında bir yüke dönüşmesinde değil sağ bek Singo’da gördüğü için ikinci yarıya Sallai’yi alarak başladı. Sallai’nin sağ beke geçişiyle topu öne doğru daha rahat oynadılar ama hücumda çoğalma sorununa Osimhen tek başına bir yere kadar direnebildi. Oyunun son bölümünde Icardi’yi iyice ceza sahasına sokmak bile çözüm olmadı. Okan hoca sezonun ilk lig yenilgisine uğrarken tercihlerinin bedelini ödedi. Icardi, ceza sahasında iyi olabilir ama onu kaleden bu kadar uzak tutup bir 10 numara yapma fikri
Okan hocanın büyük yanılgısı oldu.
‘’İkna turu başladı‘’
Beşiktaş, Antalyaspor deplasmanında sezonun en istekli, coşkulu ve doğru ilk yarısını çıkarmış olabilir. Geçen hafta Dolmabahçe’deki Fenerbahçe derbisinin ilk 22 dakikasındaki fırtınanın ardından Antalya’daki bu başlangıç ileriye dönük Sergen Yalçın’ı biraz olsun umutlandırmıştır. Derbiyi kaybedip şampiyonluk yarışında hayli geri düştükten sonra mental olarak ayakta kalmak ve şartlar ne olursa olsun yarışa devam etmek kolay değil elbette.
Üstelik Beşiktaş 2021 şampiyonluğunun ardından Şenol Güneş’le tamamlanan sezon hariç tüm sezonlara kasımda havlu atmışken ister istemez camiada bir umutsuzluk fırtınası esebiliyor. Bu fırtınayı dindirip, taraftarı ikna edecek olan ise Sergen Yalçın ve futbolcuları. Rafa Silva’nın yokluğunda Cerny forvet arkasında, Cengiz sağda ve Bilal Toure solda oynadı. Cerny bir Rafa Silva değil ama dün faydalı oynadığını söylemek gerek. 10 numarada oynadığında çevre görüşü daha derinleşti, pas kalitesi yükseldi.
Dripling üzerine gitmek yerine pasla arkadaşlarını savunma arkasına indirmekte pek zorlanmadı. Beşiktaş’ın ilk yarıda fark yarattığı bir başka konu ise ön alandaki bire bir baskı kalitesiydi. Normalde Beşiktaş bu baskıyı yapabilen bir takım değil ama dün Orkun’un yerine oynayan Salih’in enerjisi bu baskının seviyesini yükseltti. Şayet sakatlanıp çıkmasa ve Beşiktaş bu baskıyı 70. dakikalara kadar taşıyabilse daha rahat bir bitiriş yapabilirdi.
Oyuna katılımı sınırlı
Beşiktaş takımını öndekilerin kalitesi, arkadakilerin vasatlığı diye ikiyi ayırmak zorunda kalıyor insan. Sergen Yalçın’ın elinde bek rotasyonu çok yetersiz. Dün yine Rıdvan’ın Antalyaspor sahasından iki stoperinin arasına verdiği geri pas Ersin’in koruduğu Beşiktaş kalesine golle sonuçlandı. Beklerin oyuna katılımı zaten sınırlıyken böylesi bariz hatalar tüm takımı çaresiz bırakıyor.
‘’Duvara karşı‘’
Tedesco, Plzen deplasmanında Asensio, Nene gibi önde top tutacak isimleri kulübede tutup Szymanski, Oğuz ve Talisca ile başlayarak oyun ezberinin dışına çıkacağını gösterdi. Fenerbahçe öne doğru giderken zorlandı, rakip sahadaki pas yüzdesi düşüktü. Daha da önemlisi En Nesyri, Szymanski, Oğuz Aydın ve Talisca dörtlüsü neredeyse önde hiç tutamadıkları için Plzen topu çok çabuk Fenerbahçe kalesine getirdi. Ederson kalesinde yine çok iyiydi ve bir kaç pozisyonda kurtardıklarıyla takımını ayakta tuttu. Szymanski oynadığında Fenerbahçe sahada daha dinamik görünüyor olabilir ama topu rakip kaleye akıcı götüremiyor. Polonyalı futbolcu dün sağ kenarda oynadı ama onun ayağında tutamadığı toplar yüzünden tüm takım geri koşmak zorunda kaldı.
Asensio konforu...
Nitekim solda oynayan Oğuz Aydın ile En Nesyri’nin arkasındaki Talisca için de farklı şeyler söylemek mümkün değil. Nesyri ve arkasındaki üçlü o kadar kötü bir maç çıkardılar ki, orta saha çizgisini geçtikleri her pozisyonda tüm takım duvara karşı hücum ediyormuş gibi hissetti. Asensio ve Duran girince, Szymanski sola, Asensio sağa geçti ve Fenerbahçe çok daha üretken bir takıma dönüştü. Fenerbahçe takımı sahada Asensio konforuna çok alıştı; Fenerbahçe için artık vazgeçilmez bir konfor unsuru gibi. Tedesco, onu oynatmadığı her dakika fazladan stres yaşar, Fenerbahçeli her bir futbolcu ise takımın önde top tutma süresi azaldığı için ekstra geri koşmak zorunda kalır









































