‘’Hekimoğlu ile seçim üzerine‘’
Tanışıklığımız öyle çoook eskiye dayanmıyor ama ilk tanıdığım anlardan itibaren iyi bir Trabzonlu ve bundan ötürü iyi de bir Trabzonsporlu olduğunu anlamam uzun sürmedi. O samimiyeti şehre de geçmiş olacak ki, Muharrem Usta’nın sadece 13 oy gerisinde kalmıştı son kongrede. Yani 7 kişi fikir değiştirse Başkan olacaktı Celil Hekimoğlu.
Başkan olamadı ama hem kendisine verilen 3 bin 49 oyu iyi temsil etti hem de Başkan Usta’ya doğru işlerinde hep destek oldu. Kendisiyle uzun zamandır konuşmuyorduk. Malum mevcut yönetimin bir seçim gündemi olduğunu da düşünerek bir sohbet ettik.
- Nasıl buluyorsunuz mevcut durumu?
C.H.: Takımın özellikle ikinci yarıdaki form durumunu, futbol heyecanını çok iyi buluyorum. Şehir gerçekten de havaya girdi. Bu herkes gibi Trabzon’da yaşayan biri olarak beni de heyecanlandırıyor.
- Avni aker’den sonra yeni stat aynı heyecanı verdi mi sizce?
C.H.: Yani beklentilerin bile üzerinde bir atmosfer oluştu. Takımın sonuçlarına büyük etki ettiğini düşünüyorum. Trabzonspor’un o eski iç sahadaki baskı durumu geri döndü.
- Sportif olarak çıkışı neye bağlıyorsunuz?
C.H.: Futbolcuların sadece işine konsantre olmasının büyük rolü var. Daha önce daha iyi kadrolar da kuruldu ama hep bir para sorunu vardı. Güvensiz ve belirsiz ortamlar futbolcu için çok sıkıntılı. Şimdi yönetim ödemeler konusunda çok hassas ve bu da önce ruh haline sonra da mücadeleye yansıyor.
- Kongre konuşuluyor çok yüksek sesle olmasa da... Ne dersiniz?
C.H.: Yani takım iyi bir hava yakalamışken, şehir havaya girmişken ve 50. yılımız geliyorken böyle kongre olsa bile ben aday olmam. Tabii ki Sayın Muharrem Usta, seçimde telaşlı bir yönetim listesi yapmış, şimdi de değiştirmek, yeni bir ekiple yola devam etmek isteyebilir. Doğaldır. Ancak ben yönetimin görev süresini doldurması gerektiğini düşünüyorum. O yüzden de sonuna kadar bu havanın korunmasına destek olacağım.
Nasıl bir transfer politikası
Yerlide...
Olcay Şahan ölçü ve örnek olmalı. Başkaları gibi, oflayıp poflamayan, “Burada ne işim vardı?” demeden, önce işine, sonra Trabzonspor’un hedeflerine saygı duyan oyuncular seçilmeli. Trabzon’a sahil kasabasında emeklilik hayalleriyle gelmemeli alınacak oyuncular. Yerlinin orta yaş üstünde Olcay’dır çıta yani. Yerlinin genci de Okay gibi olmalı. Trabzonspor’da gelişen, burada büyüyen, burada yükselen bir yıldız olacağına inanmalı. Kısa yoldan çok para için gelmemeli özetle yerlinin genci de.
Yabancıda...
Durica, Mas, Pereira ölçü ve örnek olmalı. Hem kariyerli hem de kendini ilk kez ispat edecek bir gençmiş gibi profesyonel, oyuna ve karşısına çıktığı taraftara saygılı olmalı. Türkiye ve Trabzonspor’u, Çin ve Arap diyarı öncesinde son durak olarak görmemeli. Altyapıda ise ölçü ve örnek çok net; Yusuf Yazıcı. Parayı değil, önce oynamayı, parlamayı hedeflemeli. Saha içinde öyle savaşmalı ki, bu savaşın sadece kendi varlığı için değil, arkasından gelecek arkadaşlarına da yol açacağını bilmeli. Yani misyonunun daha önce bunu başaramamış arkadaşları gibi sadece Trabzonspor’da kadroya girmek olmadığını idrak etmeli.
Başkan Muharrem Usta’nın da, teknik direktör Ersun Yanal’ın da söylediği ve korumak için üzerine titredikleri bu havanın çok değer verilen 50. yılda korunmasının başkaca yolu yok gibi.
‘’Trabzonspor klasiği‘’
Karşılaşmanın ilk 10 dakikası Trabzonspor- Beşiktaş maçının kopyası gibiydi. Rakibin oyununa mahkum olan, o gece ancak golü yedikten sonra uyanan Bordo-Mavililer, bu kez iş işten geçmeden reaksiyon gösterdi.
Kendi oyununu oynamalı
Ne zaman ki Ersun Yanal’ın öğrencileri kendi oyununu oynamaya başladı, görüntü tamamen değişti. Öyle ki mücadelenin ilk çeyreğinden sonra ev sahibi Antalyaspor neredeyse Trabzonspor’un orta sahasını bile geçemedi.
İlk yarıda bitebilirdi
Bu noktada belirleyici isim ise açık ara Yusuf Yazıcı oldu. Elbette bulunduğu bölge itibariyle savunma yönünü de geliştirmek zorunda ama Yusuf’un olmazsa olmazı topla 3. bölgede olabildiğinde aktif olmak. Bu, yapacağı savunmadan çok daha fazla rahatlatıyor takımını. İlk yarıdaki müthiş baskı ve özellikle 25 ile 40 arasında yakalanan fırsatlardan biri gole dönüşse oyunun dengesi de hayli değişebilirdi.
Yusuf’a eşlik edince...
Ancak ikinci yarıya ilk devredeki vitesi daha da yükselten Trabzonspor, büyük fark yarattı. Yusuf’a N’doye ve Olcay’ın da eşlik etmesi, Rodallega’nın bitiriciliğini göstermesi, Bordo-Mavililer’e kısa sürede istediği skor avantajını getirdi.
Artık tablo çok net
Sezon başında olmasa da ligin ikinci yarısıyla beraber tartışılmayacak bir futbol oynayan, sistemi ve ‘ideal’ kadrosu belli Trabzonpor, 50. yılın temellerini şimdiden atıyor. Her hafta üzerine koyarak giden, kaybettiği tek maç olan Beşiktaş mücadelesinde bile sezonun en sağlam ekibine kimsenin yaşatmadığı sıkıntıları yaşatan Bordo-Mavililer, son dönemlerin en büyük övgülerini hak ediyor.
Yanal ve Usta’nın eseri
Eğer ortada böyle bir Trabzonspor gerçeği varsa burada Ersun Yanal faktörüne, onun eline ikinci yarıda bile iyi bir kadro veren, daha da önemlisi hep arkasında duran Başkan Muharrem Usta etkisine vurgu yapmamak olmaz. Bu saha ve tribün enerjisi korunursa o hava Karadeniz ekibini gelecek sezon sonuna kadar şampiyonluk yarışının içinde tutacaktır.
‘’Doğru zaman doğru insan‘’
Şöyle yakın geçmişe kısa bir yolculuk yapalım gözlerimizi kapatıp...
Çalışılası başkanlar...
Başkanlara ufuk açan, vizyon sahibi yöneticiler...
Trabzonspor’a sınıf atlatacak, nesil yetiştirecek hocalar...
Hayali bile zor olan yıldız futbolcular... Konusunda uzman profesyoneller...
Şehrin havaya girdiği dönemler...
Hepsini deneyimledi Trabzonspor ve Trabzon şehri aslına bakarsanız.
Ancak en büyük sıkıntı doğru ortamların doğru insanlarla doğru şartlarda buluşmaması oldu hep. O yüzden de hep ıskaladı Trabzonspor birçok hedefi, heyecanı. Şimdi de sorunsuz, gül bahçesi yok elbette. Şu anda da aksayan durumlar, arası bozuk yöneticiler, sorunlu futbolcular, ihtiyaçlar söz konusu. Fakat Başkan Muharrem Usta ile Ersun Yanal’ın (Buna maksimum 2-3 yönetici ekleyebiliriz) her sorundan kendilerini uzak tutmayı başardığı steril ortam Trabzonspor’un sportif olarak tırmanışının, taraftarı heyecanlandırışının en önemli faktörü. Başkan saha dışını çözüyor, takımın kafası paraya pula takılmıyor, gerçekçi hedeflerle ilerleniyor, taraftar desteği motivasyonu artırıyor.
Ersun Yanal, adaletli forma dağıtıyor, istediği kadro yavaş yavaş şekilleniyor, belki de kariyerinin en konsantre günlerini geçiriyor, Usta ile iletişimden çok memnun.
Bu iki önde yürüyen ismin doğru ve steril ileşimi sürer ve eğer sportif sonuçlarla da desteklenirse aksayan diğer birimleri bile tedavi edebilir.
Aidiyet için Yusuf’lar artmalı
Trabzonspor taraftarı yabancıları da sevmiştir ama hepsini değil. Ne dünya yıldızları geldi, birçoğu sadece uzaktan sevildi. Ama bir Szymkowiak, bir Yattara, bir Cardozo etkisi yapmadı. Fakat doğal olarak kentin takıma olan aidiyet duygusunu artıranlar hep yerli yıldızlar oldu. Yeni jenerasyon hatırlasın diye çok geçmişe gitmeden bir saymak gerekirse, Fatih Tekkeler, Gökdenizler, Hüseyinler, Tolga Zenginler hep kentin enerjisini, ruhunu taşıdığı için tribünleri hareketlendiren isimlerdi.
Son zamanlarda buhranlı dönemlerin atlatılması, kentin futbola odaklanması için popüler ve sürekli değişen bir transfer politikası uygulandı. Çok kızamam. Ancak yavaş yavaş, skorlar da destekledikçe yine eski havaya yaklaştı Bordo-Mavililer. Yabancıları da sahiplenildi ama hiç kuşku yok ki, en büyük ilgiyi her zaman ‘mahallenin çocukları’ gördü. Belki yine aynı sıfattan ötürü en çok onlara yüklendi Trabzon tribünleri ama o da bir tür sevme şekliydi!
Sonuçta şimdi her Trabzonlu’nun ruhunu okşayan, her takımın taraftarının imrenerek baktığı bir Yusuf Yazıcı var kadroda. Ve Yusuflar’ın sayısı ne kadar artarsa, onlara ne kadar ‘proje’ gözüyle bakılırsa kentin aidiyeti de o derece artacaktır.
Mahallenin çocuğu olmanın ağırlığı
Sezon başındaki ‘ya tutarsa’ transferlerden Ramil’e 400 bin Euro garanti ücret...
Altyapının gururu A Takım’ın en özel rengi Yusuf Yazıcı’ya 250 bin TL garanti ücret... Ramil 21 yaşında Rus’tur, şımarmaz! Yusuf Trabzon’un evladıdır para bozabilir diye düşünülmüş sanırım.
Şu ‘mahallenin çocuğu’ mantığından her kulüp gibi Trabzonspor’un da kurtulması şarttır, örnekleri çoğaltırım ama ‘ne demek istediğimi en kısa yoldan bu durum anlatmıştır’ der, takdiri yönetim kuruluna bırakırım! Bugünün gündemi değil biliyorum ama ne zamandır aklımdaydı kısmet bugüneymiş.
Trabzon’un şartları mutlaka gözetilmeli
Başkan Muharrem Usta, kendi iş alanında Türkiye’nin marka isimlerinden biri tartışmasız. Sıfırdan bir marka yarattı, kıymetlendirdi, büyüttü.
Şimdi Trabzonspor’a dair de çok planı var. Bir yandan yarışırken para da kazandırmayı, her ticari fırsatı hayata geçirmeyi düşünüyor.
50. yıla dair de projesi çok doğal olarak. Locaları, kombineleri bitirmek, ürün satışında tavan yapmak gibi direkt taraftara yönelik eylemlere hayli değer veriyor başkan. Loca haliyle zengin işi. Onu kurumlara, kendi bağlantılarıyla hatırlı Trabzonlu dostlarına satabilir. Yapacaktır da. Ancak kombine, bilet ve ürün işinde muhatap orta ve alt sınıf malum. Her ne kadar ekstra maçlara sadece şehir değil yurt dışından bile gelenler olsa da Trabzon’un ekonomik şartları da unutulmamalı. Çünkü her zaman o takımın peşinden gidecek kitle yerleşik Trabzonlular, Trabzonsporlular. Başkanın gereğini yapacağına inanıyorum.
‘’Trabzon'da çılgın hedef 7'de 7!‘’
Bordo-Mavililer’in hocası öğrencilerine, “İkinci yarıdaki performansımıza da, şehrin desteğine de Avrupa bileti yakışır” dedi, hedefi işaret etti: “Her karşılaşmayı bir final olarak görelim, kalan tüm maçlarımızı kazanalım, 7’de 7 yapalım”
28. hafta Antalya
Trabzon ile birlikte ikinci yarıya çok iyi girmişlerdi ama biraz iniş-çıkış yaşadılar. Buna rağmen Fırtına ile beraber aynı hedefin, Avrupa biletinin peşindeler. Bordo-Mavililer, çok yüksek tempoda geçen Beşiktaş maçının peşinden Antalya’ya gitseydi o zaman ev sahibinin avantajından bahsedebilirdik. Fakat takım referandum arasında dinlenmiş olacak. Karadeniz ekibi, Avrupa için en yakın rakibi olan Antalya’ya ilk yarıda çok etkili oynamış, çok erken gelen golü çıkaramamıştı. Bu kez deplasman fobisi de ortadan kalktığı için olabilir.
29. hafta Gençlerbirliği
Ligin stressiz takımlarından biri Gençler. Bu hem avantaj hem dezavantaj. Yani rakibinin nasıl kullandığına bağlı. Evinde müthiş bir hava yakalayan Trabzon’un olası galibiyetle bitecek bir Antalya maçından sonra tekrar havaya gireceği kesin. Bu da Bordo-Mavililer’i açık ara favori yapıyor.
30. hafta Kayserispor
Rüzgarı hafifleyen takımlardan. Ancak artık onlar için kümede kalma adına her maç bir final. Belki de Trabzonspor’un evinde olmasına rağmen son 7 haftada en zorlanacağı 2 maçtan biri. Burada Kayseri kesin galibiyet için oynayacağından Trabzonspor daha sakin kalır ve ikinci yarıdaki özgüveniyle sonuna kadar sistemine sahip çıkarsa işi kolaylaşır.
31. hafta Adanaspor
Açık ara ligin en zayıf takımı. Ne hücumu ne savunmayı tam yapabiliyorlar. Galatasaray’ı da Başakşehir maçı öncesinde oynadığı ve farklı kazandığı Adanaspor karşılaşması rehavete soktu. Bu haftaya kadar 1.Lig’e gerilemeyi garantilemesi bile kimseyi şaşırtmaz! Trabzon’un en kolay maçı olur.
32. hafta Başakşehir
En zor maç... Zira büyük bir sürpriz olmazsa rakibin hem hedefsel motivasyonu var hem de iyi bir kadrosu. Trabzonspor’un en büyük kozu ise eğer bu haftaya kadar her şey planlandığı gibi seyrederse seyirci faktörü. 7’de 7 hedefi sapar ve 7’de 6 galibiyet 1 beraberlik olursa o da bu maç olur.
33. hafta Fenerbahçe
İki takım arasındaki normalleşmenin sahaya da yansıyacağı kesin. Ayrıca artık Kadıköy atmosferi diye bir şeyden söz etmek de mümkün değil, son maçı 8 bin taraftarın izlediği düşünülürse... Elbette, büyük takımların eski oyuncularının şöhretler maçı bile yüksek rekabet içinde geçiyor ama son performanslar favoriyi Trabzon olarak işaret ediyor. Fener’in yıldızlarının aklının transfere kayacağı, Dick Advocaat’ın emekliliğine 1 hafta kalacağı da hesaba katılırsa Trabzon hasret kaldığı Kadıköy zaferlerinden birini alabilir.
34. hafta Bursaspor
Trabzonspor için Avrupa bileti adına final olursa son maç Bursaspor’dan iyi bir rakip olamaz. Zira büyük bir çöküş yaşamazlarsa onlar da Trabzon’a bir basamak hedefi olmadan gelir. Yine Trabzon açısından hedefe 1 adım kalmışsa statta Beşiktaş atmosferi olacağı da kesin. Yani iş buraya kadar en fazla 2 puan ya da 4 puan saparak gelirse Bordo-Mavililer hedefi tutturabilir.
‘’Trabzonlu böyle kayba üzülmez!‘’
Öncelikle giren-çıkanıyla tüm oyuncuları, kenardaki hocaları, tribündeki taraftarlarları kutlamak gerekiyor. Daha önce de çok şeyler beklediğimiz birçok büyük maç adının altında kalmış, futbol keyfimizi öldürmüştü. Ancak dün gece gerçekten de beklentilerin bile üzerine çıkan muhteşem bir maça tanıklık ettik.
Beşiktaş’ın tam da beklendiği gibi başladığı ve erken gol bulup rahatladığı gecede oyunun kırılma anı Trabzonspor’un rakibini kontrol etmeyi değil, kendi oyununu oynamayı seçtiği andı. Bu andan hemen sonra da Ersun Yanal’ın öğrencilerinin golü bulması geceye bambaşka bir renk kattı.
O anlardan sonra Trabzonspor’un ‘dik futbolu’ tribünlerinin de uyanmasını sağladı. Daha önce de defalarca söylediğim özgüven yükselişi, takımın kimlik değiştiren karakteri Fırtına’yı son ana kadar, hatta geriye düştüğü sıkıntılı durumlarda bile oyunda tutmayı başardı.
Her takımın işi değil
Geçen sezon ve bu sezon hiçbir takımdan 3 gol yememiş, belki bu kadar hiç bunalmamış bir Beşiktaş’a karşı Trabzonspor harikalar yarattı. Belki birkaç son dokunuş anında daha iyi final yapabilseydi Bordo-Mavililer olacaktı gecenin sevineni.
Taraftar ışığı görmüş
Bu tip maçları, gerilimleri son 2 sezondur çok daha fazla yaşama avantajıyla son dakikalarda bile kontrolünü kaybetmeyen Beşiktaş, Atiba ile Trabzon’dan müthiş önemli bir galibiyet alarak ayrıldı. Ve gecenin finalini taraftarlar yaptı bana göre. Tıpkı berabere biten Alanya maçından sonra olduğu gibi kaybedilen Beşiktaş sınavından sonra da futbolcularını alkışladılar. Bu şehrin, hatta şehir dışındaki Trabzonlular’ın ışığı gördüğünün resmidir.
‘’Başkana bir teşekkür‘’
Araya maç girdi edemedik teşekkürü. Geçtiğimiz cuma günü Başkan Muharrem Usta’ya misafir olduk Haber Müdürümüz Zafer Büyükavcı ve Trabzonspor’u yıllardır izleyen Serkan Hacıoğlu ile beraber. Çok keyifli ve daha da önemlisi çok samimi bir sohbet oldu. Dünü, bugünü ve gelecek planlarını konuştuk. Kendisine samimiyeti, sohbeti için teşekkür eder, tespitlerimi sunarım...
■ Başkan artık Trabzonspor’un dinamiklerini çok daha iyi çözmüş durumda. 1 sene önceye oranla ne olur, ne olmaz, ne olmalı hepsine daha hakim durumda.
■ Ersun Yanal’a o kadar güveniyor ki, ligin ilk yarısındaki kötü görüntüye rağmen bırakmadıysa eğer, öyle zannediyorum ki çok ekstra bir durum olmazsa görev süresi boyunca başkasıyla çalışmaz.
■ Birden fazla işle ilgilenmekten yorgun. Bazılarına sitemleri var.
■ 50. yıla büyük önem veriyor. Ancak ilk günlerindeki gibi sadece ‘şampiyonluk’ diyerek takımı da, camiayı da baskı altına almak istemiyor. Yeni sözü, ‘en iyisi için sonuna kadar mücadele’ şeklinde.
■ Taraftarın ve şehrin uyanışından, sonuçlardan daha fazla memnun. Bu enerjinin gelecek sezon Trabzonspor’u çok daha farklı konumlara taşıyacağına çok inanıyor.
■ Doğru transferin nasıl yapılacağına dair fikirleri daha net, çünkü bunu bizzat ilk ve 2. yarı işleriyle yaşayarak öğrendi.
Güzel hareketler
Trabzonspor ciddi sıkıntılar yaşadığı Çaykur Rize maçını 3 puanla tamamlamış, Beşiktaş maçı öncesi moral yakalamıştı. Taraftarı tribünlere çağırıyor, zafer şarkıları söylüyordu. Ancak aynı tablonun içinde bir de kümede kalma mücadelesi veren ve dünyaları kaçırıp günü puansız kapatan bir Rizespor vardı. Ağlayan, kahrolmuş oyuncular vardı. İşte tam da bu noktada başladı güzel hareketler. Bordo-Mavili futbolcular gidip tribünleriyle kolbastı oynamak yerine arkadaşlarına sarıldı, teselli etti, moral verdi. Milyon Eurolar dönse ve futbol profesyonelleşse de işin duygusunun asla bitmeyeceğini bize bir kez daha hatırlattılar.
Yanal’ın açıklamaları
Rize maçında 2017’nin en kötü futbolunu oynadı Trabzonspor... Bunda eksiklerin, sahada olanların günlük eksikliklerinin payı büyüktü. Ancak yine de kazanmış olması yeniden kavuştuğu büyük takım refleksiyle mümkün oldu. Futbolcular elbette bir özeleştiri yapacaktır ama Ersun Yanal’ın özeleştirisi ve özetle, “Kazanan haklıdır ama biz haklı değiliz” cümlesi sadece taraftarın değil, Ersun Hoca’nın da nasıl bir Trabzonspor istediğinin de özetidir.
Rekor bu kez kırılır
2017’deki çıkış ve iyi futbol beraberinde, doğal olarak seyirci artışını da getirdi. Başkanın da altını sıkça çizdiği gibi şehir uyandı. Seyirci sayısında 20 binlerden 30 binlere gelindi. Ve bu hafta
çok kritik bir Beşiktaş maçı var. Lider geliyor Trabzon’a. Ve her şeyi alt alta koyuyorum, Trabzon’da bu hafta stadın dolacağına ve yeni bir şehir rekoru kırılacağına inananlardanım.
2 Yusuf arasındaki 5 fark
Yusuf Erdoğan yakışıklı.
Yusuf Yazıcı sempatik, yakışıklı adayı.
Yusuf Erdoğan olduğuyla yetiniyor.
Yusuf Yazıcı ölene kadar tırmalayacak gibi.
Yusuf Erdoğan’ın kredisi oynadıkça azalıyor!
Yusuf Yazıcı’nın kredisi her dakika artıyor.
Yusuf Erdoğan kötü takımın yıldızıydı.
Yusuf Yazıcı iyi takımın yıldızı.
Yusuf Erdoğan, her şeye rağmen, “Aslında iyi oyuncu” apoletli.
Yusuf Yazıcı için ortak fikir: “Çok iyi olacak bu çocuk.”
1461 ve basket takımı...
Trabzonspor’da ana lokomotif her büyük kulüpte olduğu gibi futbol. Paranın da, ilginin de büyüğünü futbol takımı alıyor, doğal. Ancak Bordo- Mavililer’i yakın geçmişte heyecanlandıran 2 önemli unsur daha vardı; pilot ekip 1461 Trabzon ve basketbol takımı.
1461 Trabzon altyapının vitrine çıkmış haliydi, çok sempatikti, çok iyi yoldaydı. Şimdi 2.Lig’de ve orada da sıkıntılar çekiyor, kişisel çekişmelerin kurbanı oluyor, krizler doğru yönetilmiyor.
Basketbol takımı, Avrupa’da kupayı son saniye değil, salisede kaybetmişti, gençlik çok sevinmiş ve sevmişti. Şimdi eski hedeflerin de, genel beklentilerin de uzağında. Üstelik Başkan Usta’nın gözağrısı durumunda olan bir branşken.
Elbette futbolda 50. yılda en önemlisi futbol takımının yapacakları. Ancak yönetimin, özellikle de duruma hakimiyeti sebebiyle Başkan Usta’nın bu 2 heyecan unsuruna da biraz bakması, yönetimini bu konulara kanalize etmesi gerekiyor.
‘’Büyük takım refleksi!‘’
Son haftalarda oynadığı oyunun yüzde 30’unu bile ancak sahaya koyabildi Trabzonspor. Tamam, rakip Çaykur Rizespor kümede kalma derdindeydi... Tamam, Bordo-Mavili takımın her bölgesinde önemli eksikler vardı... Fakat mazeret ne olursa olsun Karadeniz temsilcisinin ligin ilk yarısındaki o kötü görüntüsüne dönmesi, büyük ihtimalle taraftarların aklına sıkıntılı anları getirmiştir. Yanal’ın takımında Yusuf Yazıcı’nın olmayışı, Bero ve Castillo’nun çalışmasına rağmen üretememesi, Yusuf Erdoğan’ın çare olmaktan uzak hali, Trabzonspor’da çok sürprizli işlerin Olcay’ın omuzlarına kalmasına sebep oldu. Hal böyle olunca da Fırtına neredeyse oyunun tamamında rakibine mahkum kaldı.
Günün kahramanı Onur
Karşılaşmanın başında Kweuke’nin sağdan gelen atakta topa uzak kalması ve kaçan net fırsat, Çaykur Rize’nin 90 dakika boyunca yaşayacağı kaderin ilk gösterimiydi. Dakika 22’yi gösterdiğinde ise Trabzon için şans anıydı. Acemice yapılan geri pas hatasında Zeki’nin şutu N’Doye’a çarpıp Rize ağlarıyla buluştu. Ancak bu pozisyon dışında karşılaşma boyunca neredeyse Trabzonspor’un ‘büyük tehlike’ diyebileceğiniz girişimi olmadı, olamadı. Tersine Rize ise ilk yarı sonunda 2 ciddi atakta Kweuke ve Edomwonyi fırsatları kolay harcadı. İkinci devrede de sahada değişen pek bir şey yoktu. Rize oynadı, pozisyon buldu, Trabzon savundu. 65’te Jantscher, 67 Edomwonyi ve 90+4’te tekrar Kweuke’nin girişimlerinde kaleci Onur Kıvrak kelimenin tam anlamıyla güne damgasını vurdu. Eğer Trabzonspor, Rize’den 3 puan aldıysa bunda başrol tartışmasız Onur’undur.
Yusuf ve N’doye kaybetti
Trabzonspor’da birçok vasat altında isim olmasına rağmen 6 dakika oyunda duran Yusuf Erdoğan’dır. Son dakikaları krizsiz geçirme adına 2 fırsat yakaladı, ikisinde de hocası başta olmak üzere herkesi çileden çıkartmayı başardı. Sadece kadroda bulunmayı kendisine yeterli gören, sadece dün için değil, genelde de bulduğu forma şanslarını değerlendiremeyen Yusuf, adeta yeteneklerine ihanet ediyor. Bu kadar yeteneği olup da bu kadar kötü kullanmak olacak iş değil. Tabi bir de N’doye var. Takımın en deneyimli ismi olmasına rağmen gereksiz bir sarıyla Beşiktaş maçı öncesinde cezalı duruma düşmesi de kabul edilmeyecek bir başka noktadır.
Fark yarattılar
Özetle, Rize gerçekten de belki son dönemlerinin en baskılı, kazanmaya yakın oyununu oynamasına rağmen puan bile alamadı. Trabzonspor ise ‘büyük takım refleksi’ ile fark yarattı, Beşiktaş maçı öncesinde önemli bir moral kazandı.
‘’Kulübe için büyük şans‘’
İdeal diyebileceğimiz kadrosunu bulan Trabzonspor’da bugün itibariyle minimum 3, maksimum 5 oyuncu Rize maçında oynamayacak. Bu, formda oyuncularıyla sistemini daha iyi işleten Ersun Yanal için olduğu kadar sahaya çıkacak kulübe oyuncuları için de bir sınav. Hatta daha da önemlisi büyük bir fırsat. Çünkü bu tip durumlar dışında da ‘hazır’ olduklarını göstermeli, oynayanla-bekleyen arasındaki makasın uçlarının sanıldığı kadar açık olmadığını kanıtlamaları gerekir. Yani asları büyük oranda belli oranda netleşen teknik direktör Ersun Yanal’ın yeni sezon kadrosunda olup olmayacakları böyle anlarda netleşecek. Eğer Çaykur Rize maçında kulübedekiler asları zorlayacak bir performans ortaya koyarsa, bu durum önümüzdeki haftaların Trabzonspor’una da çok olumlu yansır.