‘’Yeni lider Eskişehir‘’
Tartışmasız ligin en kaliteli ve en geniş kadrosu Eskişehirspor’da... Tarık Çamdal ve Kamil Ahmet gibi 2 önemli oyuncusunun olmadığı günde bile sorun yaşamadılar. Karşılarında ligin en çok koşan takımı olmasına rağmen 20. dakikada Erkan Zengin’in penaltısıyla öne geçen Kırmızı-Siyahlılar, bu taraftarla zaten öne geçtikten sonra maç vermez kolay kolay. Denizli kazası da futbolculara önemli ders olmuş. Ciddiyeti elden bırakmadılar hiç. Altınordu ilk yarıda Erdoğan’la yakaladığı pozisyonu gole çevirse belki direnci artacak. Ancak genç Dorukhan’ın asisti, Bruno bitiriciliği farkı 2’ye çıkarırken maçı da noktaladı. Her gelen hocanın kiralık yolladığı, Alpay Özalan’ın ise takımda tutarak kazandığı 1994’lü Hasan Hüseyin’in 77’de attığı gol ise tribünlere ‘Denizli’ özrüydü. Bu çocuk adından çok söz ettirecek, şimdiden söyleyelim.
Transfer şart!
Altınordu için ise söylenecek pek fazla bir şey yok. İlk yarıda topladıkları puanlarla kredileri var. Böyle bir deplasmanda alınan yenilgi şok değil zaten. Ancak bu takıma acile bir 10 numara, ondan daha acil de bir forvet bulmak şart. Aksi takdirde ilerleyen haftalar kâbusa dönüşebilir.
‘’Antalya'yı Timsah avladı‘’
Çaykur Rizespor, 3 sezondur küme düşme potasından kurtulamıyorken Rıza Çalımbay’ın son sırada devraldığı Antalyaspor’u bu sadece 7 hafta gibi kısa bir sürede ilk 5 hayali kuracak hale getirmek gerçek bir hoca başarısı. Hem mental hem de fiziksel olarak dağılmış bir takımı böyle ayağa kaldıran Rıza Çalımbay’ın futbolcularına verdiği özgüven sahanın her yerine yansıyor. Aynı Bursa’da olduğu gibi.
Timsah; 19’da Batalla’nın asisti, Kubilay’ın rahat kafasıyla 1-0 öne geçtiğinde de, 32’de Arjantinli 10 numara ilk goldeki asistini enfes bir golle süslediğinde de pes etmeyen bir Antalya vardı sahada. Bu da maçın seyir zevkini maksimuma çıkardı. Hamza Hamzaoğlu’nun takımı, yaptığı doğru ön alan baskısıyla kusursuz bir 40 dakika geçirdi. Fiziksel açıdan hayli diri olan ve bunu rakibine de kabul ettiren Akdeniz ekibi ise baskısının karşılığını 41’de Deniz Kadah’la aldı. Bu gol ikinci yarının kolay geçmeyeceğinin sinyali.
38 orta 13 şut!
Antalya’nın bu isyankâr oyunu karşısında skoru korumak elbet kolay değil. 85’e kadar Bursa bu işi iyi başardı. Harun’un devleştiği anların yanı sıra bu dakikada Deniz’in direkte patlayan kafası futbol şansı. Nitekim son 6 haftanın 5 galibiyet tek beraberlikle en başarılı takımını dize getirdi Yeşil-Beyazlılar. 38 ortayla kanatlar bu kadar etkin çalışıyor, 19 yaşındaki forvetin Kubilay stoperlere nefes aldırmıyorsa bir de sahada Batalla gibi bir maestro varsa zafer kaçınılmaz. Takipçilerinin takıldığı haftada Timsah’ın kazanması altın değerinde.
‘’Adana yeniden doğdu‘’
12 sezon aradan sonra yükseldiği Süper Lig’de kabus dolu günler geçiren, Jurcic’le yollarını ayırıp alt yapı hocası Eyüp Arın’la devam etmek zorunda kalan Adanaspor tam 83 gün sonra galibiyeti hatırladı. Düşme potasındaki rakibi Kayserispor’la kozlarını paylaşan Turuncu-Beyazlılar, maça istekli başladı. 22’de Renan Diniz’in direkten dönen topu Güney ekibi adına şanssız andı. 41’de ise Kayserispor, Deniz Türüç’ün jeneriklik frikik golüyle zorlu deplasmanda öne geçti. Adanaspor devrenin dönüşünde de etkiliydi. 57’de Roni bu kez direğe takılan isim olurken 75’te Kayseri çok büyük bir fırsat kaçırdı. Galatasaray’da kaçırdığı kolay pozisyonlarla sık sık eleştirilen Umut Bulut, Hayrullah’ın kaleci vuruşunda kısa düşen topu önüne aldı.
Ne başkan ne hoca
Topu bomboş durumdaki Sow’a göndermek isterken meşin yuvarlak auta çıktı. Maçın da dönüm noktası bu oldu. 77’de skoru eşitleyen golü Ahmet Dereli kaydetti. Uzatmalarda ise Cem sahneye çıktı. Adanaspor’a tam 9 maç sonra zaferi getiren golü attı. 9 puana ulaşan Adanaspor’un işi elbet kolay değil. Ancak başkansız ve hocasız kalan Kayseri’nin de en az rakibi kadar mucizelere ihtiyacı olacak önümüzdeki dönemde.
‘’Konyaspor geliyor bak!‘’
Kayserispor ligin en geç kurulan takımı. Kampı 17-18 oyuncuyla bitirdiler. Yani takımın bir şeyler ortaya koyması için zaman gerek. Ancak o kadar hakem hatasına maruz kaldılar ki sabır tükendi ve Hakan Kutlu gitti. Dün hocasız çıktıkları Konya deplasmanında da yine iyi oynayarak kaybettiler. 35 ve 41’de yakaladıkları iki net fırsat var. Ama sonucu bırakın, devreyi isabetsiz şutla tamamlamak bu etkili tabloda hayal kırıklığı. Perşembe gecesi Avrupa Ligi’nde son maçını oynayan Konya’nın niyeti tempoyu düşük tutup doğru alan savunmasıyla rakibi uyutmak. Duran top çalışmasına en çok özen gösteren hocaların başında Aykut Kocaman gelir. Uyuttuğu rakibini devreye giderken Ali Çamdalı’nın kafasıyla avlamayı başardı bu şekilde. 246 gün sonra gol atan kaptan sevinmek yerine şehitlerimizin acısını paylaştı tribünlere gönderdiği selamla.
Kaleciler konuştu
Hocası gitmiş, yönetim belirsizliği yaşayan bir kulübün 44’te yediği golle geri düştüğü maçı çevirmesi kolay değil. Nitekim riskleri aldıkları ikinci yarıda sıkıntı yaşamaya devam ettiler. 55’te günün iyisi Rangelov, Ali Ahamada’yı aşamadı. 69’da aynı kalitede karşılığı Deniz’in şutunda Serkan izletti. Kayseri’nin araşıyları Konya duvarını aşamayınca 23 puana ulaşan Konya 6. sırayı geri aldı.
‘’İşte özlenen Şanlıurfa‘’
Her sezon çalışan hoca sayısı 2-3’ten aşağı düşmüyor, sene başlarında yıldızlara paralar deyim yerindeyse çuvalla dağıtılıyor. Ancak lig bittiğinde geriye yine hüsran kalıyor. Şanlıurfaspor’da yıllardır yapılan yanlış planlamaların sonucunda, bu sezon da tehlikeye girince yönetim erken bir manevra ile en başa döndü. 4 yıl önce takımı 1. Lig’e taşıyan Kemal Kılıç geldi ve daha ilk maçta etkisini gösterdi. Altınordu’yu ağırlayan Ceylanlar, rakibini 3-0’la devirirken 7 maçlık kabus seriye son verdi. Altınordu ise Play-Off potasında girdiği haftada yaşadığı kayıpla 19 puanda kalarak ilk 6’nın dışına çıktı. Yeni hocasının kattığı dinamizmi daha ilk dakikalarda sahaya yansıtmayı başaran Şanlıurfa, 5. dakikada öne geçti. Abdülaziz’in klas pasında uzun bir süre sonra formasını kapan Hüseyin Kala golü attı.
Batuhan golle döndü
Altınordu takımında bir stres hakim. Başkan Seyit Mehmet Özkan’ın altyapıdan yetişmeyen tüm oyuncularla yollarını ayırmasına yalnızca 3 hafta kaldı. Bu nedenle bireysel olarak ön plana çıkmak isteyen oyuncuların bu çabası takım bütünlüğünü azaltıyor. Urfa’da yaşadıkları sorun tam olarak buydu. 85’te Altınordu’ya cezayı Abdülaziz kesti. Günün yıldızı farkı 2’ye çıkardı. 88’de fazla kilolarına rağmen Batuhan Karadeniz’in usta son vuruşu Urfa’nın zaferini tescilledi.
‘’Konya'nın tarihini değiştiren adam‘’
Transfer yasaklı, borç batağındaki günlerden Ahmet Şan ve ekibinin özverisiyle kurtulan Konyaspor, yeniden Süper Lig’e geri döndüğünde artık bir şeylerin değişmesi gerekiyordu tekrar eski kabusların yaşanmaması için. Yeni stat aslında bu değişimin öncüsü oldu. Konya’daki futbol aşkını alevlendirmek için birleştiriciydi, ama bir şeyler eksikti. Mali yapı düzeldi, borçlar eridi, taraftarın beklentisi de yükseldi. İhtiyaç olan ise kuşkusuz gerçekçi bir futbol aklıydı. Aranan isim Aykut Kocaman’dan başkası olamazdı. Fenerbahçe’deki başarılarıyla kariyerinde yaptığı zirve bir yana, kulüp tarihinin geçirdiği en buhran dolu dönemde gösterdiği duruş ve üstlendiği ‘yöneticilik’ vasfıyla sadece taktiksel değil, zihinsel olarak da çok değerli bir hayat tecrübesi edinen deneyimli hoca yalnız Yeşil- Beyazlılar’ın masaya koyduğu sözleşmeyi değil, aslında bir şehrin kaderinin de dönüm noktasına imza atmıştı. Başarılı teknik adam tanımı açıktır futbolda. Düşünmek, düşündüğünü anlatmak ve anlattığını sahaya yansıtmak... Olması gerekendir aslında bu, fakat ülkemiz şartlarındaki teknik direktörler için ‘erdem’ olarak kabul edilir. Ve bu erdem, Aykut Kocaman’la birlikte Konyaspor’un da altın çağının anahtarıydı.
‘Sabır ve mütevazılık!’
Hleb, Djalma, Torje, Marica gibi taraftarın gözüne şirin görünen, fakat oyun planına, gelişim adımlarına ters düşen yüksek maliyetli isimlerle tek tek yollar ayrıldı. Sahanın her yerinde savunan, önce boyuna sonra enine kısalan bir takım görüntüsüyle çağın futbol gereklerini ortaya koyarak adım adım büyüyen bir oyuncu grubu oluştu. Anadolu’da rekorlar kıran bir taraftar kitlesinin önünde bunu gerçekletirebilmek kolay değildi elbette. Yeri geldi daha ligin başında ıslıklandı. Yeri geldi, iç sahada farklı yenildi, istifaya davet edildi. Ancak ne düşündüğünden ne de konuştuğundan vazgeçti. Oyuncularına futbolu yeniden nakış gibi işlerken, şehre de sabretmeyi öğretti. Mütevazılıkla birleşen çalışma azminin karşısında hayatta imkansız birşey olmadığını da gösterdi.
‘Gerçekçilik ve adalet’
Nitekim 19 maçlık çok uzun bir yenilmezlik serisiyle taçlanan Süper Lig üçüncülüğü tarihte ilk kez şu manşetleri yazdıracaktı gazetelere: Bekle Avrupa, Konyaspor geliyor... Bu gurur Kocaman ve ekibine sonsuz bir güven tanısa da, yine de, ‘Yıldız’ yaftalı transfer haberleri taraftarın ve yönetimin ruhunu okşuyordu. Ama Kocaman’ın mantalitesi değişmedi. Bu iş temelinde bir oyun olsa da, o gerçekçilik ve adalet kavramlarından ödün vermedi. “Bu şehre başarıyı bu çocuklar yaşattı. Şimdi Avrupa’da oynamak, bu tecrübeyi tatmak en başta onların hakkı. Evinizde iç huzuru sağlayamazsanız, dışarıda mutlu olmazsınız” diyerek ikna ediyordu dünya yıldızlarını o müthiş statta görmek isteyen camiayı.
Devrim büyüyecek
Haklıydı da... Shakhktar gibi grubun değil, finalin favorisi bir takımın yer aldığı, Braga gibi adını hep finallerde duyduğumuz bir ekibin aynı hedefle katıldığı, Gent gibi futbol ekolü oturmuş bir şehrin bulunduğu grupta; daha ilk adımlarını atan bir çocuğun böbürlenmesi; büyük çabalarla üst üste kurulan tuğlaların altına dinamit koymaktan başka birşey getirmezdi bu takıma. Evet Holmen ve Traore gibi bireysel katkıları üst düzey oyuncuların yokluğu hâlâ hissediliyor ve doldurulması gerekiyor. Ancak şu bilinmeli ki Konya’daki futbol devrimi, bu futbol aklıyla önce sezonun ikinci yarısına, sonra da ikinci kez katılacağı Avrupa Ligi’ne damga vurmaya aday.
‘’İkisi de kazandı!‘’
Bir tarafta transfer yasaklı, 22 yaş ortalamasıyla lige tutunma savaşı veren Samsun, diğer yanda -6 puan silme cezası alan, tahtayı açamayan Elazığ...
Eski yönetimlerin neden olduğu bataklıkta çırpınan iki takımın maçı tek kelimeyle nefes kesti. Halil İbrahim, Burhan, Muharrem gibi gençlerle dinamik; Mustafa Sevgi, Mehmet Çakır ve Fatih Kılıçkaya gibi isimlerle deneyimli bir takım haline gelen Samsun, Osman Özköylü yönetiminde çıktığı 6 zorlu maçtan 6 puan çıkarıp dirilişin fitilini yaktı. Takımı Bayram Bektaş’a emanet eden Elazığspor ise genç hoca ile çıktığı ikinci maçtan 4. puanı alıp kurtuluş için dev bir adım attı.
Hakkı buydu!
Samsun’da 37 ve 60’ta Alperen ile Murat’ın pozisyonlarına karşı, Elazığ’da 47 ve 63’te Berk’in net fırsatlarıyla iki takım da kazanmaya yaklaştı ama eşitlik bozulmadı. Nitekim bataklıktan kurtulmaya çalışan iki Anadolu devinin mücadelesinin hakkı da buydu. Samsun 2.5 yıllık sözleşme yaptığı Osman Özköylü ile Gakgoşlar Bayram Bektaş ile tükenişten direnişe geçecektir. Ancak bunun için önce sabır, sonra da futbol dirayetine fazlasıyla ihtiyaç var.
‘’Liderlik takım olmayı gerektirir‘’
Futbolda her geçen gün rakamların önemi artıyor, teknik adamlar tüm analizlerini istatistiklere dayalı sistemler üzerinde yapıyor. Ancak Süper Lig’de geride kalan 10 haftanın ortaya çıkardığı performans istatistikleri gösteriyor ki, lider olmanın yolu bireysellikten değil, takım olmaktan geçiyor. Bunun ispatı ise zirveye ambargo koyan Başakşehir’i incelemekten geçiyor.
Çıktığı 10 maçın 8’ini kazanan, yalnızca iki kez takılıp sahadan 1’er puanla ayrılan İstanbul ekibi, topladığı 26 puanla tarihi bir sezon yaşıyor. Deplasmandaki 5 karşılaşmadan mutlu sonla ayrılan, bu mücadelelerde tek golünü geçen hafta Galatasaray’dan yiyen Abdullah Avcı’nın öğrencileri, attığı 24 golle ligin en skorer, kalesinde gördüğü 6 golle ise en iyi savunan takımı konumunda bulunuyor.
İstikrarın eseri...
Buna karşılık Opta’nın verilerine bakıldığında ligi sürklase eden Turuncu-Lacivertliler, bireysel oyuncu istatistik ve takım performanslarının hiçbirinde ise yok. Tablolar incelendiğinde ortaya çıkan çarpıcı gerçeğe göre Abdullah Avcı’nın, iki sezondur 59 puanla 4. bitirdiği ligde tamamen bir takım olgusunu ön plana çıkarıp zirvenin sahibi olduğu açıkça görülüyor.