‘’Kurşun zamanı!‘’
Galatasaray 9. golü de kafa marifetiyle yediği an düşündüm, iyi ki devre arası geldi. Sarı-Kırmızılı yönetim Sabri, Semih, Hakan, Selçuk, Eren ve tüm diğer sakatlarına kurşun döktürüp, nefesi kuvvetli bir Of’li hocaya da okutmalı. Başka çare yok! Bu takımda nazar var, kem göz var. Avrupa fatihine karşı muazzam bir düşmanlık ve darbe hevesi de zaten var. Olmasa kafadan bu sayıda, gol yenmez valla. ‘Headball’ mı oynuyoruz, ‘football’ mu Riekerink hocam? Sonra bu arkadaşlar senin yönetimin mi, düşmanın mı ? Çözemedim inan! ‘Galatasaray çok gol yedi’ diyenlere, soramıyorlar ‘ötekiler hiç mi yemedi?’
Nasıl bir memleketteyiz bilmem... Dalida’nın ‘Parole parole’ şarkısını sırf kafiye olsun diye ‘Palavra palavra’ diye uyduran, imaj ecesi ‘vakumlu&high havalı’ Ajda Pekkan ülkesinde... Her etkinlik ve performansın palavra-palavra kriterlerinde olduğu yerde!
Riekerink’e haksızlık
Galatasaray ilk yarıyı 30’da De Jong ve 45’te Gassama’nın kendi kalesine attığı golle 2-1 önde tamamladı. Gassama’yı Sabri’miz bastıramayınca kestiği topa 39’da Sajjad bir çaktı Semih evlat baktı, Muslera çaresiz kaldı. Kurşun dökülmesi ve okunup üflenmesiyle gerekenleri belirttim zaten. Bu arada sağ bek diye Cavanda’yı Galatasaray’a gazlayan dini bütün arkadaş da, ‘Şencan’ hamamında ağırlanmalı!
İkinci yarı Hamit sahada, 3 gol daha da Alanya kalesindeydi. Sneijder mükemmeldi. 51’de 3-1’e taşıdı, 55’te Eren’e attırdı. 80’de Josue vaziyeti 5-1’e taşıdı.
Riekeeink’i hiç haketmediği halde insafsızca eleştirenler var. Galatasaray camiasında, tribünlerinde takımın savunma ve orta alanındaki kevgir halini görmeyenler var. Kiralık askerler var, ebleh Gurka’lar var... Kör nişancılar var... Tartışacak paylaşacağız. Sabırla tekeden süt çıkar, haberiniz yok mu beyler... Adam gel gitlere alışık bir Hollandalı kardeşimiz, dahi olsa, sizlerdeki med-cezirlerle neyler? Dengeli olun biraz yahu!
‘’Otomatik kapı!‘’
Kapı gibi savunmasıyla övündüğümüz Galatasaray savunması, yine kapı gibi ama otomatik kapı gibi. Üzerine gelene sonuna kadar açılmakta! Jübilesi yaklaşan Sabri’nin otomobili Ferrari. Fakat GS emektar sağ beki; ‘takıldıkça beygirlerin nal sesine, uzanmış kalmış sanki yaylının şiltesine!’ Ligin en çabuk golünü Muslera’ya yedirmesine ramak kaldı ve o andan itibaren, olabildiğince mücadeleden kaçtı. 3. dakikada Sneijder, Bruma iş birliği Yasin ayağından taçlandı 1-0 Galatasaray önde. Eren nedense, Ankara havasına ayak uyduramadı. 5-20 ve 29’da topa o değil de, ben vurdum sanki! Bi şi olmadı tabii. Bu arada Osmanlı sanki ‘kafa-gol’ oynuyor, her hava topuna vuruyor. Webo saymadım kaç kez tosladı ve 35’te Faslı Regattin’in uzun pasına ‘bam’ diye yine tosladı. Savunma zaten ‘fısss’ tı ve 1-1 oldu. O sırada Sabri, Webo’nun hemen yanında horon deniyordu. Madem sıçramayacak, vaziyete müdahil olmayacaksın, adamın dibinde neden kalabalık ediyorsun be birader? Webo belki rehavete girer, sıkmayınca da top bakarsın dışarı gider!
Muslera olmasa...
Sevgili dinleyenler Riekerink devamlı eleştiriliyor, hatta teknik adamdan dahi sayılmıyor! Vaziyeti sizlere ben izah edeyim. Hollandalı’nın öncelikle loby’si yok! Savunması lop, orta sahası futbola tok! Eğer Muslera da olmasa, Galatasaray’ın vaziyeti bom bok! Kaç gol kurtardı sayamadım, Sarı-Kırmızılı leşkerler gibi çaresizce baktım. Suriye sınırından beterdi dün gece Galatasaray savunması valla. Eğer Riekerink bu şartlardaki yapıyı ligin buralarında tutabiliyorsa, daha ne yapsın? Mal meydanda mal... Mallar da tabii ! 83’te Osmanlı yine cümbür cemaat geldi, ‘destuuuur’ diye çaktı, Muslera kurtardı. 85’te Webo, Muslera’yı bu defa çaresiz ve cefada bıraktı 2-1... Semih, pası atan Umar’a ‘bunu senden hiç ummazdım’ diyerek, hem de durumu protesto ederek 87’de vaziyeti 2-2’ye getirdi. Sabri de 90+4’te galiba beni duydu ve kritik bir pozisyona kahramanca dalıp vaziyeti kurtardı. Memalik-i mehterspor muhasarası altında geçen gece, 2-2 beraberlikle sonuçlandı. Kim ne derse desin, Riekerink bu yükü mükemmel taşıdı... Anlayana!
‘’Futbolun güzel yüzü...‘’
Galatasaray taraftarı, futbolcusu, Gaziantepspor’un ‘Gazi’ olmayı canıyla hak ettiği güzel ruhu ve Hakk’tan inen şehadet şerbetini içen aziz yiğitlerimiz, elbette kahraman polislerimiz; en içten dualarım, Rabbime yakarışlarım sizler içindi dün gece... Yüreklerdeki tufanı, derin azabı, tsunamiden farksız göz yaşlarını, isyanı, en anlamlı haliyle ASY Arena’da “Futbolun güzel yüzü” cümle aleme yansıtıldı.
Gönül pınarlarımızda sıkışmış, adeta donup kalmış damlalar, Yasin golü atıp yiğitlerimizle kucaklaştığı anda sular seller gibi aktı. Podolski’nin uzattığı şahane uzun pas, Bruma asisti ve Yasin iş disiplini de gecenin bir başka güzelliğiydi elbette.
Yanlış yolun karanlığında sıkışıp kalan sefiller, merhamet gömleği giymemiş bölücü hainler tabii ki, futbolun güzel yüzünü, sporcuların erdemini, emniyet güçlerimizin kahramanlık destanlarını ve cümle taraftarların gönül renkleri ne olursa olsun Ay-Yıldız altında tek vücut olabileceğini asla göremezler. Göremedikleri ulusal güç ve birlik beraberlik ruhunca da, pestil gibi ezilecekler... Şart olsun ki, ezilecekler...
Hataların bedeli
Gökhan’ın hakkını da teslim etmeli, en az olası 4-5 golü önlediğini söylemeliyim. Önce Yasin 2-0’a taşıdı, sonra Elyasa vaziyeti 2-1 yaptı. Savunma arkasına kim kaçtıysa kesin tehlike yaşattı. Bu pozisyonlarda göz göre göre savunma hataları yaşandı. Gökhan, Bruma bombasını 90’da bir daha çıkardı.
Demek istediğim şudur ki: Futbol müsabakasında bile ön pozisyonda ihmal, dalgınlık, geç kalma gibi hataların bedeli çok pahalı oluyor. Gökhan aldığı yaralara dayanamadı ve Yasin tarafından, yine fena mıhlandı! 3 oldu yani 90’da...
Savunma, hep dikkat ve asla uyuma... ‘Uyursan ölürsün’ demişti ya komutan... Doğruymuş!
‘’Rize tükeniyor‘’
Esas problemin iki kulüp adına da üretilen emeğin, skorlarla hak edilen ölçüde ve kazandıkları golerle yansımaması olduğunu düşündüğüm bir 90 dakika. Sorun iyi futbol ve mücadele kadar, şans kapısının da açık olmamasında. Tabii rakiplere de lüzumundan fazla gol sevinci yaşatılmış olmasında. İşte bu olumsuz hal, tüm doğruları yerle bir eder ve herkes futbolun meyvesi golün renkleri adına kazanabilmesini bekler. Altı sakal, üstü bıyık, perçemi de Namoğlu olan müsabakada, kazanan Kasımpaşa oldu. Özkahya toz kaldırmadan yönetti. 8'de Oğulcan, 9'da Kweuke, 25'te Jantscher, 60'ta Özgür, 62 Petrucci, 68 yine Kweuke, 84 ve 90'da Yakubi vuruşlarına olağanüstü müdahalede bulunan, geçmesine izin verdiği 2 top da zaten ofsayt olan mükemmel kaleci Ramazan. Müsabakayı büyük üstünlükle götüren ev sahibi savunması, kendi ceza alanında 43'te çekirgenin 3 defa sıçramasına izin verince, golü Eduok'un ayağından yedi. Basiret bağlılığı hem önde hem de arkada birleşince, Rizespor evinde yenilmekten de kurtulamadı: 0-1.
Taraftar tepkili
Bu hüsranda Kweuke ve arkadaşlarının, daha da gayretli olmasını beklerdim. Olamadılar. Olamayınca kazanamadılar. Özdeş yürekli, gayretli futbol oynatıyor, emeğinin karşılığını almaya doğru da gidiyor. Karaman da tüm uğraşlarına rağmen, topun rakip fileelrle buluşmasındaki bahtsızlığını dürdürüyor... Rize'li de soruyor "Söylesena sevdiğim, sonumuz ne olacak?"
‘’Osmanlı, Avrupa'yı fethetti‘’
Osmanlıspor grup lideri, fakat son sıradaki Zürih eğer kazanırsa altta kalmaktan kurtulup gruptan çıkacak! Bu vaziyet bizlere disiplinli, dikkatli, dengeli ve fizik kalitesi yüksek bir ekip izletti. Toplara ‘püf’ diyebilme ustası Musa Çağıran eksikliğini de hissettirdi. Osmanlı emeklerine, Musa süsleme ve incelikleri de gerekliydi. Jug’un düdüğüyle karşılıklı AR-GE (araştırma geliştirme) çalışmasına şahit olduk. İlk 45 dakikada Zürih ‘gol atıp acaba üzerine yatabilir miyim’ hesabı yaptı. Osmanlı mı? Beklediğimiz futbol rengini sunamadı.
Mücadele nefes kesti
Henüz 6’da Zürih savunmacılarıyla kafadan korkuttu, üstten dışarı. “Konuk ataklarında dualar Numan’a” dersem, abartmış olmam yani! 13 ve 35’te Regattin kornerleri az heyecan verdi. 32’de Ndiaye, Messi’yi dahi imrendirecek işler üretti orta sahada, Kukeli de tek koldan kapıp, indirdi! 38’de savunma ıskaladı ve Zürih tehlike üretti, iyi ki sadece tehlike üretti. 44’te iki Osmanlı tehlikesi vardı. İlkinde Regattin’in şutu az farkla üstten dışarı ve Maher topu Delarge’ye geçirebilse, 74’teki gol sevinci 45’te yaşanacak, 74’e kadar nefes kesen gerginlikler ve Zürih direnci de, belki erken bitecekti.
Karce süper kurtardı
Karcemarkas’ın 64’te gecenin kaderini değiştirdiğini söylemem gerek. Sarr öyle bir şut savurdu ki, roket gibi topu Karce şahane bir hamleyle önledi, bravo yani. 71’de Webo golü koklattı ve 74’te Delarge göstere göstere şahane bir gol attı: 1-0. 89’da Erdal ‘Kılıç’ gibi soldan hareketlenip, aslanlara yakışır bir golü daha ağlara gönderdi: 2-0. Klas bir hakem, iyi bir rakip, başarıya inançlı Osmanlıspor heyecanlı ve düzeyli bir futbol izlememizi sağladı. 90 da ‘dan’ diye direkten dönen Kone vuruşu da, mücadelenin akılda kalan bir güzel sesi oldu. Mustafa Akçay ve tüm emekçilerini kutluyorum. Helal olsun valla...
‘’9/10 Kasımpaşa 7/8 Hasan Paşa‘’
BJK ve Başakşehir 4’er, FB’de 2 puan zayi edince toplam 10 puan, Galatasaray hanesi hamili gözüktü. Kasımpaşa’dan alınacak 3 puan Cim Bom’a, 9 puan tadında yansıyacak olunca olayın prezantasyonu değişti! Nasıl? Tarihimize nam salan 7/8 Hasan Paşa’dan sonra, şimdi de 9/10 Kasımpaşa ama Riekerink ya bu sürpriz avantajı kullanamazsa ? Bir ‘uçan old goal keeper’ deyimiyle; ‘chakal, tilki, guguk kuşları sesi eşliğinde ‘Koning’in boynu kesile! Öylesi kritik bir 90 dakika yani.
Enteresan oyundu!
Galatasaray kendinden emin, 9/10 Kasımpaşa gözü kara başladı. Sarı Kırmızılı ekip mükemmel pas yapıyor, ev sahibi kalabalık çıkıyor. Aslında dikkat çeken şu iki tarafta kim hücuma çıkarsa, üzerine gelene fazla rahatsızlık vermiyor! Bir ara Galatasaraylılar pas yapa yapa, Kasımpaşalılar da onlara baka baka, Nevizade’ye gidip 2’şer tek atıp acaba geri mi dönecekler diye düşündüm valla! Çünkü dakika 6’da Podolski-Sneijder adeta Noel alışverişi tadında bir operasyon yaptı ve konuk 1-0 öne geçti. Podolski’nin şık golü sonrası poşetleri taşıyan hep konuk oldu ama daha çok şut atan ve yürek hoplatan da ev sahibi. Bir enteresan oyundu yani!
Cim bom 3 şeyi kurtardı...
Hele hele Yasin’in 46’da taraftarı 46 buçuk ettiği bir pozisyon var ki, sormayın yani! EGO’suna esir oldu, kaleye vurdu. Portekizli ilk yarı Sabri ikinci yarı Yasin’e bağırdı durdu ‘I’m not Khasım Pasha, Real Bruma Pasha’ ama anlamadı ne Yasin ne de Sabri, çocuk boşuna tepindi. 53’te Edu vaziyeti 1-1 yapınca cümle Galatasaraylılar tepindi! Carole çok çok iyi üretimler yaptığı geceyi bir de şahane asistle süsledi ve Bruma 59’da 2’ledi. Eğer Kasımpaşa hücuma çıktığı gibi bir de gol atmayı becerebilse, kalede de Muslera olmasa, harbi yandı gülüm keten helva. 78’de Balta’nın sapı değil ama eli-kolu devreye girdi ve gecenin ayazıyla müsemma ‘buz’ gibi bir penaltı! Adem Büyük geldi amaMuslera daha da büyük geldi ve penaltıyı kurtardı. Galatasaray’da hem geceyi, hem Riekerink’i, hem de 3 puanı kurtardı. Zirveye asılı kaldı, 9/10 Kasımpaşa yaradı yani... Hayırlısı...
‘’Düdüklere dikkat yani!‘’
Riekerink’in hücum hattında oluşturduğu çabukluk ve hareketlilik, savunma faslında ‘pozisyon algımetre arızası’ olarak yansıdı. Orta alanların sorgusuz sualsiz ve çabuk geçildiği oyunda, Batalla ceza çizgisine hareketlendi. ‘Bu sabi nasılsa Kanatsızkuş, problem yok’ diyen Serdar rakibe değil, topa yönlendi. Sabri gelmesi gereken yere gelmedi, seken topu Kanatsızkuş çok şık plaseledi 1-0 öndedir Bursaspor. Golde savunma ve duruş arıza kokusu var, golde ofsayt kokusu var!
Topa şaplak
Dakika 16’da Kanatsızkuş Bursaspor ceza alanında adeta kanatlandı ve topa şaplak attı! Şimşek vaziyeti çakamadı! Bir sorunlu gol yiyen ev sahibinin, bir de penaltısı verilmedi nolcek şimdi? Hele hele 32’deki Bursa kontrasında Muslera olmasa, ensende pişmişti Riekerink, mutlaka boza! Bizde hiç kimse sorunların özüne bakmaz, nasılsa fıtratlarında var diye hocalara bakar ve sallar. Yönetimler de arkalarında durdukları(!) hocalarını hiç bakmaz kulüp dışına sallar! Sneijder, Podolski ve Yasin’le biten mükemmel bir alışveriş izledim 32’de ve Yasin’le 1-1.
3 fahiş hata
Bu arada Serdar’a uygulanan bir ceza alanı operasyonu da güme gitti... Etti mi iki? İlk 45 dakikada fahiş 3 hakem hatası ve soruyorum şimdi ‘nerede Yusuf’cum bu işin cezası?’ Kazanmaya şartlı Galatasaray aynı azmi ikinci yarıda de örnekledi. 55’te Sneijder özlenen gösterisini sahneye koydu ve duran topa çok şık vurdu 2-1. Podolski, Yasin, Sneijder ve Bruma hareketlilikleriyle geceye hem renk hem de heyecan ve mutluluk kattı. Bruma’nın ‘van men şovdan’ daha paylaşımcı bir mantaliteye odaklanması şart. Savunmanın da, rakip kontralarına karşı çabuklaşması ve pozisyon kavrama yeteneklerini yoğunlaştırması şart. Yasin’le başlayan atak Sinan’la olgunlaştı ve Eren’in vuruşuyla taçlandı 3-1. Güzel galibiyet, güzel geceydi de, ya Galatasaraylı futbolcuların direnci ve gayretleri olmasaydı, kim neyi nasıl edecekti?
Düdüklere dikkat yani !
‘’Fenerbahçe jazz...‘’
Kanarya, Kadıköy’de mükemmel jazz performansı örneklerken, sağdan soldan toplama Pera çalgıcılarından farksız haldeki Galatasaray, harbiden fısladı! Hele hele arabesk modellerin uydur kaydır icra etmeye çalıştığı sol minör faslında! Riekerink sol tarafından çok fena çuvalladığı gibi, Kadıköy sahnesi için seçtiği vokalistlerle orkestra elemanları da detone sesler, olmadık cızırtı beş para etmez patırtılar çıkardı.
Bruma’nın önde ara sıra sunduğu solo viyolonsel lezzeti tamam da, ya sonra? Yan tarafında Sneijder tıkanmış trombon, arkada Carole acemi saksafon, toparlama işlerinde de maestro diye bir eleman yok ama kademede var bi Balta, öyle olunca da savunma zurna!
E ortalık böylesi berbat, sahne de karman çorman olunca, Fenerbahçe, Ciguli’nin ‘Binnaz’ faslından, jazz ritmine girdi ve ilk yarıyı da, 45’te Van Persie’nin attığı golle 1-0 önde bitirdi.
Yoğun gerilim
Galatasaray Eren’i en öne koymuş ama ‘majeskül’den farkı yok, bu arkadaşın. Büyük harf gibi gösterişli duruyor ilerlerde bir yerde ama işte hepsi o. Sağda Sinan ha var, ha yok fakat Sarı Kırmızılı ekibin tamamında yoğun gerilim çok. Bu arıza işlerinin başında da Sneijder var. Oysa Kaptan çıkmışsan sakin olacak, arkadaşlarını doğruya, hatta doğru futbola yönlendireceksin. Hollandalı bakım isteyen futbol değerleri gibi hal ve tavrıyla da, sarımtırak işaretler verdi. Zaten ikinci devre de gitti! Galatasaray bu müsabakaya hiç hazırlanamamış! Koskoca 90 dakikada Galatasaray’ın tek doğrusu, Sarı-Kırmızı formalarıydı. Geceye noktayı uzun zamandır istirahatte olan milli Serdar’ın azizliği nokta koydu ve hiç yoktan var ettiği penaltıyla ; Kanarya geceyi 2 golle ve 1 puan önde kapattı...
1999 Aralık ayından beri bitmeyen şarkı, yine sahnedeydi ve Galatsaraylılar, ‘My way’i bu sefer de Advocaat&Van Persie ikilisinden dinledi...