Arama

Popüler aramalar

‘’Kupa kasidesi!‘’

Arazi olup evine gitti Kalli, Geldi mi şimdi kendine ahali? Aldı ele ipleri iki Adnan, Çakacak takım şimdi dan dan!
Güler Sabri’ye diyor koş koş,
Sabri de bakıyor Güler’e boş boş!
Geldi vakit, dakika kırkbeş,
İzlenen mi? Sahadaki hoş beş.
Servet ve Mehmet’in iki vuruşu,
Aykut’un karşısında Aslantaş’ı buluşu.
Dengeledi Gençler oyunu,
Ölçtürmedi Cim Bom’a boyunu.
Çaldı devre düdüğünü Göçek,
Sıkılana çalsa mı şimdi köçek?
Konuk fırsatı kaçırmadı attı,
Ev sahibi, tek golde kaldı.
İzletti Bakkal, geçmiş Erciyes filmini.
Oysa hazırlamıştı Cim Bom, kupanın kaidesini!
Elenince okumak kaldı, kasidesini...

16 Nisan 2008, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hamsi görünümlü!‘’

Muhtelif birimlerdeki ‘Hamsi görünümlü Kanaryalar’ etkinliklere girişti. Kimi Galatasaray’ın, Trabzonspor şampiyonluklarına mani olduğunu, kimi bol prim verilirse Cim Bom’un aşılacağını, kimi de sezonun bu galibiyetle aklanacağını iddia etti. Bu tür girişimler Trabzon gerçeğini örtbas etmez. Ülkenin en vefakâr ve cefakâr taraftar topluluğu, neyin ne olduğunu çok iyi biliyor da, yönetimler uyanamıyor. Tam 25 senedir böyle.
Galatasaray unuttuğumuz, geçmiş temposunda başladı. Keyifliydiler ve iyi mücadele edip, Trabzonspor’un çıkmasını önlediler. Bu vaziyette konuğun orta alanında bir top ustasının olmaması, önemli neden tabi. Barış ve Yattara’yı pozisyon üretebilecekleri, toplarla buluşturacak bir yıldıza, ihtiyaç var. Umut’a da alan boşaltacak bir santrfora. Bu çocuk tek başına kaç kişiyle baş edecek de, gol üretecek? Tolga ‘İyi ki Hopa’da kalıp balıkçılık yapmadı’ dedirtti bir ara. Her eline gelen kaçtı, aile aç kalırdı! Sonra iyi kurtarışlar yaptı da, affettirdi. İlk yarı pozisyon çok, gol yok.
Okan’ın çabuk kullandığı bir taç ve Ayhan’ın asistine, Arda’nın vuruşu 1-0. Hemen sonra Trabzonspor’un buz gibi golü güme gidip, yazık oldu mu? Kafaya değdi mi, değmedi mi? En iyisi kafaya çıkan Adnan’a, Musaf’a el bastırıp yemin ettirmeli. Başka türlü çözüm imkansız. Çözülse de zaten iş işten geçti. Trabzon’dan bir gol daha, ama bu kez Aykut’a müdahele net. Konuk onca eksiğine rağmen pozisyon buluyor ve ev sahibi çözüm üretemiyor. Balta girdi sonra ve çok yararlı oldu.
Aslan fakirin tavuğu gibi, tek tek yumurtluyor ve tartışmalı pozisyonlar içe sinmiyor.

13 Nisan 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’GS-BJK ve FB!‘’

Medyamız bir tuhaf... Futbolun birçok kurumu da! Vaziyet öyle bir hale geldi ki; GS-BJK ve FB! Hatta, Süper Lig de dahil 17 kulüp ve FB! Kantarın topuzu, pusulanın kadranı Fenerbahçe tarafına doğru iyice kaçtı yani. Galatasaray’a verilen anlaşılmaz ceza ve ardından Beşiktaş’a da çarpan eza. Planlı, programlı, hatta rakibe göre ayarlı!
Kemal Dinçer ve grubuyla bu iş olmaz. Ömer Üründül de tescilli Fenerbahçeli, ama hiç kimsenin gıkı çıkmamıştı. Neden? İşini doğru ve dürüst yapmıştı da ondan. Ehhh böyle olunca da kendi camiasınca muteber addedilmedi ve yerine ‘Sustalı’ seçildi. Böyledir bu işler. Yiğit namıyla anılır! Kemal bey bıçağı saklamaya çalışınca yakalandı ve hep o sahneyle akıllarda kaldı.
Benzerini bir başka menacer yapsa, ne diyecek veya diyebilecek Dinçer? Adam da savunmasında ‘Ben bu işi sizden öğrendim’ yazsa mesela... Eski menacer arkadaş, Hasan Doğan’a en büyük zararı verecek kimliktir ve orada bulunması doğru değildir. Hakkaniyetli davranmıyor, davranamıyor çünkü.
Eğer Dinçer ve ekibi doğru uygulamalar içinde olsa, Ankara sonrası hemen kapanan ASY’nin ardından, Şükrü Saracoğlu da kapanmalıydı. GS ve BJK taraftarını pür dikkat izleyen gözlemciler ve sustalı hızıyla gerçekleşen işlemler! Ama söz konusu Kanarya olunca ‘sustalı sistemi’ arızaya geçiyor. BJK ve Kayseri müsabakalarında Fenerbahçe tribünleri ne yaptı? ‘I love you’ söyleminden Galatasaray’a ceza kesen zihniyet nerede şimdi? Yoksa hakaret serbest mi?
10 milyon Dolarlık Sivas’ı ve Uygun başarısını görmezden gelenler, ‘100 milyonluk Fenerbahçe, 400 milyonluk rakibine elendi’ diyor. Utanmasalar madalya takacaklar! Şu berbat Chelsea futboluna elenerek, hepimizi kahrettiler arkadaş. Bu gerçeği neden dile getiren yok? Moskova hayallerimizi yıkan, Chelsea değil ki! Fenerbahçe’nin turu istediğini, aradığını gören var mı? Pısırık oynar, ‘korku dağları bekliyor’ felsefesi uygularsan, olacağı bu.
Şimdi medya gazı, gözlemci ve temsilci desteğiyle şampiyon olunacak... Pekiii dışarıda ne olacak? Yine aynısı olacak. Bekleyin görün.

11 Nisan 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğru seçim...‘’

Önemli konumda bulunan kurumları temsil edenler, doğru seçim hamili olmak zorunda. Eğer beceremezsen, kendine de, sorumluluk alanına da zarar verirsin. Galatasaray’da yıllardır yaşanan sıkıntıların nedeni, palyatif çözüm üretme yanlışıdır. Şu günlerde yaşananlar aklın alacağı gibi mi? Ligin sonuna gelinmiş, B planı yok. Aranıyorlar!
Hıncal Uluç seçimi Kalli, iş başına getirildi. İşin ilginç yanı, çözüm üreten (!) Hıncal abi, ürününü (!) en ziyade eleştirendi. Sanırım şimdi yöneticiler birbirine bakıyor ve “Biz bu haltı acep neden yedik?” diyor. Kendi ayağına mermi sıkmanın, bir başka tarifi olmamalı.
Abdullah Avcı kendisine yakışan cevabı vermiş ve kulübünü ortada bırakmamıştır. Aksi halde mazisine ve zirve yapacağına inandığım geleceğine, tuhaf bir yafta yapışmış olacaktı. Takım şampiyon olursa belki sorun çıkmayabilirdi, ama aksi halde eleştirileri kim durduracaktı? Avcı piyango değil, realite peşindeki adam. Uymazdı yani.
Kalli Almanya’dan dönmedi mi? Bırak orada! Daha önce de yazdığım gibi, Bülent Ünder camianın öz evladı olarak, parçalanmışlığı bitirir, selamete erilirdi. O şans henüz kaybedilmedi. Bu saatten sonra takıma iş öğretecek değil, bütünlüğü sağlayacak bir ekip gerek. Böylesi üretim de dışarıdan bulunmaz, içeriden çıkar.
Adnan Polat acele karar vermeden, sağlıklı düşünmeli ve iç bünyedeki güçleri aktif hale getirmeli. En sağlıklı çözüm Ünder’in iş başı yapması, bütünlüğü sağlayacak girişimlerde bulunulması. Bu kadro sabote edile, edile buralara vardı. Eğer güven duygusu tazelenirse, hedefe de ulaşılır ve Galatasaraylı kahrolmaktan kurtulur.
Aksi halde Polat, başkanlığının henüz ilk günlerinde yoğun eleştirilerin muhatabı olmak zorunda kalacak. Dolu tanelerinin en irileri de, kendisini Kalli seçimine yönlendirenlerce yağdırılacak. Kulübe dışarıdan bakıp, tüm eleştirilerde haklı çıkmak üzüyor insanı. Keşke ben yanılsaydım da, Galatasaray kazansaydı.
Gençlerbirliği geçildi, ama futbol felaket, hakem himmeti de bir başka rezaletti. Hele hele maçtan önceki, Sivriservi eleştirileri!.. İki saat sabredilse, ne kaybedilirdi?

08 Nisan 2008, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güle güle!‘’

Kalli ‘Gözyaşıdöken’ yok, Cevat Güler var. Güler’le, Galatasaray’lılar güler mi? Bakkal ‘Kredi kartı geçmez, peşin puana ihtiyacım var, batarım’ diyor. Konuk da, ‘Krediyi kullanamazsak, asıl biz batarız’ cevabını veriyor. Kritik bir batak maçı işte. Saha da günün mana ve önemine uygun şekilde, batak! Böylesi ortamda, ortaya çıkacak ta, futbol sanatı değil, fizik kavga olacaktı. Öyle de oldu.
Tolunay Kafkas ‘Böyle aşağılık olanını görmedim’ dedi. Yanlış söyledi. ‘Böyle yukarılık olanını görmedim’ diyecekti.’Allah zengin kullarını sever’ derler ya. Yukarılıklar da, zengin kulüpleri seviyor. Yüce Yaradan’ın insanları daha çok çalışıp kazanması için teşvik ettiği yerde, bu arkadaşlar haksızlığa çanak tutuyor. Sabri’nin Hakan’a yaptığı penaltıdır. Yukarılık tutsaklarından, bir diğeri vermedi. Renklerini sevmek demek, yanlışa çanak tutup, emek hırsızlığına ortak olmak olmamalı.
Ağır saha şartları, top kontrolünde sıkıntı yarattı. Özellikle uzun paslarda. Ha biz buradan bakmışız, ha sahadaki futbolcular. Onlarda baktılar! Okan orta alana çabukluk, deneyim ve mücadele ruhu kazandırdı. Kısmetsizdi, direkte kaldı. Lincoln’da, gayrete gelmişti. Arda hem ileri hem geri çalıştı.’Geri vitesi bozuk’ diyenleri de, tekzip etti. Nonda’nın kaçırdığı önemli bir fırsat var. Futbol bu kaçar. Karan’la mayın gibi dolanıyorlar. Ya patlayacak, ya da patlatacaklar!
Güler Şaş ve Barış’la, Bakkal Çakır’la umut aradı. Sonra Nonda’nın yerinde de, Antilop(!) var.
Şaş kaldırıyor, Karan kafayla indiriyor ve Lincoln, Kalli’ye ‘Güle güle’ diyor 0-1. Brezilya’lı çok şık vurdu, doğrusu Gençlerbirliği’ne de yazık oldu.

07 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Heyecan fırtınası‘’

Türk Futbolu’nun eski yıldızlarıyla sanatçı ve spor yazarlarından oluşan iki ekibin bu anlamlı karşılaşmasında İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Celalettin Cerrah, golcü kimliğiyle adeta yıldızlaştı. Birbirinden harika 3 golün yanı sıra güçlü fiziğiyle de dikkat çeken Celalettin Cerrah, eski hakem Ahmet Çakar’ın “Yaşamımda gördüğüm en centilmen sporcu” sözleriyle maça imzasını atan isim oldu. Polis Teşkilatı’nın 163. Yıldönümü’ndeki bu organizasyonda yer alan sanatçılar Nihat Doğan, Sinan Özen ve Metin Özülkü, şarkıcı kimliklerinin yanı sıra, futboldaki becerilerini de sahneye koymayı başardılar. Rıza Çalımbay, Recep Çetin, Ömer Gülen, Tayfur Havutçu ve Nurettin Yıldız gibi eski sporcular da performanslarıyla gerçekten gözdoldurdu. Fanatik Gazetesi yazarı Sayın Tunç Kayacı’nın top hakimiyeti ve temposu da dikkat çekiciydi. Oyunun kopma anlarında Celalettin Cerrah, birbirinden güzel iki kritik golüyle hem sonucu belirledi hem de oyunu hak eden kazanmış oldu.

06 Nisan 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Komonostlar Moskova'ya!‘’

Neredeeen nereye geldik. Hatırlayın şöyle bir; kim işine gelmeyen, bir şey duysa basardı feryadı “Komonostlar Moskova’ya!” Demirperde ötesi hiç bilmediğimiz, orada herkes ‘KGB elemanıdır’ dediğimiz, kadınlarını Amerikan menşeli filmler etkisiyle, ‘erkekten dönme’ gibi zannettiğimiz bir sırlar alemi. Yanılmış, yanıltılmışız! Sıkardı biraz ‘Hedefimiz, hayalimiz, umudumuz Moskova’ demek için. Oysa şimdi öyle mi? Hayaller, hedefler ve umutlar, Moskova için. Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi Finali oynamasına duacıyız ve sesleniyoruz: ‘Türkler Moskova’ya!’
Galatasaray’ın yaktığı ‘Dünya futbolunda var olma’ meşalesini, şimdi Fenerbahçe taşıyor ve kazanan Türkiye oluyor. Bu nedenle kulüpçülük fasit dairesinden kurtulmalı ve milliyetçi olmalıyız! (Ergenekon’luk bir şey mi söyledim yahu ben?) Neyse ülke bölünmez bütünlüğü, Ay-Yıldız, birlik ve dayanışma için tavrımızı koyalım da, kim ne derse desin! Gencecik evlatların koşa koşa vatan için şehadete gittiği yerde, olmadık baskılar vatansevere laga luga gelir, haberleri yok.
Alman teknik adam konuşmuş: “Takımı çok sık değiştirmem, bize olumlu şekilde yansıdı!” Dalga mı geçiyor Kalli? Aslında kuşku duymuyorum. Ama Galatasaray gibi ciddi bir kurumda, böylesi açıktan açığa olanıyla, ilk kez karşılaşıyorum. Merak ediyorum, Almanya’da amatör ligde dahi kulüple, LEGO gibi oynamasına müsade ederler mi? Görev yaptığı değil, izinli gittiği ülkede her seferinde hastanelik olmasını, doğal karşılarlar mı? Kulüp kendi tıp doktorlarına, gerçek sağlık durumunu öğrenmek için test yaptırmaz mı? Çocuk oyuncağı değil ki! 1 milyon 200 bin Euro veriyorsun. Geçen sene araştırma (!) yaptı diye de 100 bin Euro’dan fazla vermişsin. Araştırma sonuçları da yabancısıyla, sonuçlarla ortada! Ve Kalli’ye gelecek kurdurulacak...
Alman’ın her ayrıldığı kulübe teknik adam diye, mutlaka birini kakalaması... Sonra bu arkadaşların gaibe karışması, nasıl olur da necip yöneticileri uyandırmaz? Hayret! Hollman, Akcan, Briegel hangi teknik adam literatürüne geçti, var mı bilen?

04 Nisan 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şimdi mi?‘’

Almanya kampından beri yazıyorum: “Kalli başarılı olamaz.” Dinletemedik tabii! Gaziantepspor müsabakası sonrası, tepkilere bakıyor ve sormak istiyorum ‘Be mübarekler şimdi mi?’ Evet... Şimdi mi uyandınız? Görünen köyün kılavuz istemediği çoktaaan belliydi. Ama methiye ustaları, yağladıkça yağladı... Saf ve bakir vatandaş kandırıldı ve bugünlere varıldı. Elbette geç kalındı. Şimdi Şampiyonlar Ligi veya UEFA’ya katılabilmek bile başarı!
Ya başka kayıplar? Yanlış transferlere harcanan milyonlarca dolar, 5 paralık yararı olmayan yabancılar, takım içi karmaşa, kaybolan güven duygusu ve daha niceleri. Oysa Galatasaray’ın sadece 3 doğru transferle mükemmeli yakalayabilecek bir kadrosu vardı. Elbette teknik direktörü Hıncal Uluç’un yönlendirmesi değil, kendi aklıyla bulacak yöneticileri de vardı. Ama bu kolay çözümler yerine, saçma sapan işlere dalındı.
Bu olumsuzlukların sorumlusu kim? Tabii ki Adnan Polat. Galatasaray Başkanı ve bir kısım gazetecilerin abisi, öncelikle şunu bilmeli; Hakan Şükür’ü, Sabri’yi, Şaş’ı hedef göstererek, infaz operasyonuna benzin dökerek varacağı yer yok. Son 8 senede bu iş çok denendi ve sonuç hep hüsran olarak belgelendi.
Bir defa Kalli gönderilmeli. Galatasaray, Alman’ın deneme tahtası değil, ciddi bir kurum. O zaman gereği yapılmalı ve safralar atılmalı. Nerede varsa! Bu kulübün en günahsız insanları, sporcuları. Sadece futbol değil, tüm branşlarda. Yönetici katliam değil, üretim yapacak.
Mevcut sporculardan, mülklere, tüm değerlerin ederini bulmasını sağlayacak. Malını karalamayacak, değerlendirecek.
Polat bu olanaklara sahip. Ya doğru işler yapacak ya da doğru işler yapacak. Yapamazsa? Galatasaray yanacak. Yakanlara bir şey yok nasılsa!

02 Nisan 2008, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI