Arama

Popüler aramalar

‘’Takke düştü!‘’

Kasım sonuna doğru yazmaya başlamıştım... Adnan Polat; Hakan Şükür, Hasan Şaş ve Sabri’yi derdest etmek istiyor. Özellikle de Şükür için bir kısım medyatör, iş emri (!) alıyor. Geçtiğimiz hafta ne dedim? “Polat projeyi hazırlamış, tatbik Terim’e nasip olmuştur” diye. Çok geçmeden takke düştü ve Adnan I göründü! Kalli işin göbeğinde, yalanlayamazlar.
Polat’ın misyonu Galatasaray’a hizmet mi, yoksa Şükür’ü derdest etmek mi? İlk denemesinde fena halde yanıldığını anlamış ve apar topar Torino’dan geri döndürmüştü. Şimdi yaptığı mı? Tek fark, tarih yazmış bir emektar var. 20 sene kabullendiğini ‘fırsat bu fırsat’ diye yıkmaya kalkarsan, kul da, Allah da sorar hesabı.
Geçmişte de bir nesil Galatasaraylı ‘şampiyonluk nedir’ bilemeden, ömür tüketmişti. Kulüp şimdi aynı istikamete yönlendirilmekte ve ömür törpüsü sezonlar, hemen köşede beklemekte. Gidişat o. Zamanında üst üste zaferlere imza atan kadro dağıtılmış ve başta Metin Kurt’un medya infazına çanak tutulmuştu. O insanların günahını kulübe ve camiaya çektirdiler, ama uyanmadılar. Galatasaray’a hainlik yapanı gönder, ama yüreği renkleri için atana dokunma. Bedeli pahalı ödeniyor sonra.
Kadro elbette yenilenecek, gençleştirilecek. Fakat damdan düşercesine operasyon yapamazsınız. Yaparsanız zirveden düşer, sıradanlaşırsınız. Takımın ruhunu ve iç düzenini yenilere yansıtacak, onları mecburi otokontrole tabi tutacak büyükler, bigünah gönderilirse, yeniler ne türlü motive olur? Cevap 70’li yılların yaşananlarında. Şaş, Şükür, Sabri gibi deneyimliler bu ekibin çimentosudur. Bülent Korkmaz, Arif Erdem, Suat Kaya ve diğerlerine operasyon yapan zihniyet, bedelini Galatasaray’a ödetmedi mi? Trilyonlar saçıyor, kulübü çıkmaza itiyor, ama 2000’li yılların yanından dahi geçemiyorlar. Canaydın hangi zihniyetin eserleriyle (!) uğraştı? Nice facia, tarih yazmışlara sahip çıkılsa yaşanır mıydı?
Polat son iki şampiyonluğun röntgenini çıkarmalı ve doğru teşhis koymalı. Aksi halde yazık olur. Kime? Tabii ki kulübe. Yeni bir Canaydın da çıkmaz artık. Galatasaray için canını ortaya koyup yaşamını risk edecek başka biri kaldı mı?

27 Mayıs 2008, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Terim... Fatih Terim!‘’

Bir kısım Fenerbahçeli’nin yanlışını doğru gibi yansıtan Bilgiç Jr’ye şahane bir cevap vermiş bizim Ayhan Yılmaz. Helal olsun. Evet, ‘Kalamış’ta kutlama yapılamaz, aksi halde olaylar çıkar’ ne demek? Ayıplı davranış ve bunun kaleme alınması, resmen yüz karası. Gürcan’ı severim, ama fanatizminin sevgili Necati Baba’yı dahi aşabileceğini kestiremezdim. Bilgiç Jr aşmış... Hatta taşmış! Bu ülkede hukuk guguk, dostluk da düşmanlık olmadıysa, bu gece herkesi mutlu etmeli, bölücülüğe de prim verilmemeli.
Galatasaraylılar futbolu mu kutluyor? Çıldıracağına sen de basketbolu, voleybolu kutla. Beğenmiyor musunuz oralardaki şampiyonlukları? Yöneticiler de centilmenlik gösterisi yapmalı ve burundaki tampon bölgede karşılıklı kutlama oluşturulmalı. Galatasaraylılar çiftetelli oynarken, Fenerbahçeliler de yengeç dansı yapar. Uymaz mı?
Aziz Yıldırım’ın Galatasaraylı konuk yöneticilere, sadece parmak sallaması ucuz atlatılmış bir vaka! Üstelik fair yolunda atılmış çoook önemli de bir adım! Geçmişte Saracoğlu Stadyumu onur tribününde Yıldırım, Mustafa Sarıgül’ün boğazına sarılmış ve Nihat Bey’in gayretleriyle az sıkıp bırakmıştı. Ahmet, Yiğit ve Ali beyler günümüz gelişimine şükretmeli. Yani? Başlarına daha da beteri gelebilirdi. Aziz Bey sakinleşme yolunda. Biraz yavaş oluyor, ama oluyor.
Milletvekili Sakık önce Terim’in koltuğunu kaptı. Şimdi de maaşını kafaya taktı. Sayın Milletvekili bilmiyor... Söz konusu kişi Terim... Fatih Terim. Yani ‘Bond... James Bond’ gibi bir şey. Vurur, kırar, döker, bombalar ama hep zirvede kalır ve sevilir. Flaştır yani flaş... Futbolcu seçimi, taktik uygulaması ve sportif başarısıyla ilgili eleştirilebilir, ama maaşından kime ne? Herkes nasibini yer. Paranın azı çoğu olmaz. Yüce Yaradan ne kadar olursa olsun, bereketlisini nasip etsin kuluna. Dünyada en nefret ettiğim şeylerden biri de başkalarının kazancını diline dolayanlar ve şükretmesini bilmeyenlerdir. Şükür dedim de... Terim’in Şükür’ü kadroya almaması büyük haksızlık. Karan, Topuz, Erçetin ve Yıldız için de aynı görüşteyim.
Neyse gelelim Sayın Milletvekili Sakık’a... Bayım sizden beklediğimiz Terim’in maaşını kurcalamanız değil. Demelisiniz ki, ‘PKK ülkemize dış borcumuza yakın, maddi zarar vermiştir. Bu para eğitime ve sağlığa harcansa, doğudan batıya tüm sorunları bitmiş, gençleri mutlu bir ülke olurduk. Türk’ü, Kürt’ü binlerce evladımız genç yaşta aramızdan ayrılmaz, ailelerin yüreğine ateş düşmezdi. Apo bir haindir ve insanlığa büyük zarar vermiştir. Kürtler’in demokratik hakkı yok diyene şaşarım. Ben dahil birçok Kürt mecliste. Meclis Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı yapan Kürt vatandaşlarımız olmadı mı? Bölücü değil, birleştirici ve gerçek anlamda barışçı olmak gerek. Ülkemizi yabancılara satmamak gerek...’ Ve daha nice söylenmesi gerekenler. Bekliyorum.

23 Mayıs 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’F. Hoca'lar!‘’

Hakan Şükür’ün yaşamında iki ‘F. Hoca’ var. F. Hoca’lar, Şükür’ü limon gibi sıkmış, vitamininden yararlanmış, yararlarına (!) şükredip, posasını ortada bırakmıştır. Bu konuda şüphem yok. Mal meydanda. İcraatlar da! Bu hale gelmekten, getirilmekten adeta zevk alan Hakan azmeder, kendini yeniler ve ‘Beni yine kullanın’ der.
I. F. Hoca ‘O’na 20 sene forma verdim’ demiş. Yok yahu! Neden verdin? Amcaoğlun mu, kardeşin ya da hısmın mı? Riyakarlık en nefret ettiğim şey. Ama hele hele futbolda öyle çok ki... ‘Ben formayı vermem, sporcu alır’ diyen, sonra ‘Ben verdim’ diyor. Necip yalakalar da, kafa sallıyor. Kellesini yanına sokuşturup, iki poz resim çektirecek ya!
Şükür’ün infaz devetiyesi prototipini Polat hazırlamış, son şekli Zaman gazetesi ve Ekiz vermiş, baskıya sokmak da F. Hoca I’e kalmıştır. Bu gelişimlere çanak tutan Şükür’ün emekleri ve hakkı da inkâr edilmemeli. ‘Bir konuşursam, çok değişik şeyler olur’ derken bile, fuzuli söylemlerinden birini daha örnekliyor.
Haftalar önce gündem neydi? ‘Hakan Şükür Kalli’yi gönderdi.’ Başka? ‘Takımı o yapıyor.’ Yalanlanmış mıydı? Hayır. Ne oldu sonra? Plak ters çevrildi. Ne zaman? Takım şampiyon olunca. Şükür, Güler ve ekibi by-pass, Adnan II taze Kalli! Nev Kalli’yi tek destekleyen ve reklamını yapan, şimdilik Adnan I, ama birkaç röportaj, özel (!) yapımı vizyona sokar.
F. Hoca II 1992’li yıllarda devreye girdi. Torino bunalımı yaşayan Şükür’ü, depresyonundan istifade kucakladılar (!) Fakat Hakan’ın hakkını da teslim etmek gerek. Huşu içinde bıraktı kendini. Bu konu aslında Türkiye’nin dramıdır ve ciddi bir sosyolojik vakadır. ‘Boş bırakılan her yer doldurulur’ meselesi. Ne yaptılar? Şükür’ün safiyetinden ve imanından, bir de inadından istifadeyle kullandılar. Her demeci sonrası, kamuoyu nezdinde yalnız kalıp bunalmasını izlediler. F. Hoca II tarafı ‘Kuçu kuçu’ yapıyor, sözde aydınlar da koşuyor! Oysa asıl arzu, Hakan’ın iyiden iyiye yalnız kalması ve hocasına sarılması. Son provakasyon ‘Kutlu doğum haftası’ zorlamasıdır. Plan istenilen başarıyı yakalamış, hatta aşmıştır.
F. Hoca I, F. Hoca II, I. Adnan ve II. Adnan icraatlarını işlemeye devam edeceğim. Vakit çok.

20 Mayıs 2008, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çıldırma!!!‘’

Bayan basketbolunu bu kaliteye taşıyan tüm emekçilere helal olsun. Harika bir seri yaşandı ve Kanarya şampiyonluk tacını taktı, tebrikler. Galatasaray’ın dar kadrosuyla yakaladığı başarı ve savunma anlayışı, Adnan Sezgin’in kült deyimiyle ‘tez konusu’ olmalı.
Fenerbahçe kızları ‘Çıldırma!!!’ yazılı tişörtleriyle güzel mesaj verdi! Gerçekten çıldırmanın gereği yok. Fenerbahçeliler sakin olmalı ve futboldaki hatalarını saptamalı. Tuncay, Ümit ve Rüştü’nün terk edilmesi, ruhu kaybettirdi. Brezilyalılar’ın yurt dışı pazar bulma amacına alet olunmayacaktı. İçeride dökülen yıldızlar, dışarıda canavar! Ali Şen çok haklı ve doğru tespitleri yansıtıyor. Yıldırım almalı mesajı.
Yıldırım dedim de... Bazı dostlar ‘Bizim başkan tam 6 Galatasaray şampiyonluğu gördü ve yıldız taktı. Bu nasıl iş?’ diye yakınıyor. Teselli bana düştü ‘Gerçek dostluk böyle olur. Aziz başkan sadece Fenerbahçe’yi değil, Galatasaray’ı da abad ediyor ve ülke kazanıyor. İşte sporun özü, işte yarışın ruhu... Bencil olmayacak, toplumun tüm değerlerine katkıda bulunacaksın. Ezeli ve ebedi ‘fair’ ödülü için daimi aday olmalı Aziz Başkan’.
Beşiktaş mı? Onlar da bilmem kaçıncı, ‘Yine olmadı, boşver, aldırma, seneye olur be!’ gibi başlıklarla taraftarını avutmakta. Arada Galatasaray’a sallıyor, ama 6 puan farkı da görmezden geliyorlar... Üzüntü ve bunalım böyle yapar insanı. Bilirim. Fenerbahçe’den 6 yediğimizde, 40 gün bakar kör olmuştum.
Kısmete bakın! Hep 6’dan gidiyoruz. 6 deyince, Terim’i anımsamamak mümkün mü? Mimar (!) oydu. ‘Hak edenler burada’ demiş, Belek toplantısında. ‘Belek’i anınca, ‘Antalya’nın Dikmen’i, Fenerbahçeli Aydın kardeşimin barı, Roman’a gitmeli’ demeli. Dikmenli Hayta Yörüğü küser sonra. Fenerbahçe meydanda da, dükkan nasıl dukkan? Aslı ‘dükkan’ da, Aydın ‘dukkan’ der!
Eveeet... Terim orayı hak etmişti! Sıkıntısı hep Galatasaray’ın gölgesinde kalması. Şimdi o imajı silmek istiyor. Hatta her imajı silmek istiyor, çünkü nişan töreninde ‘TFF nerede?’ diye soranlara, ‘Ben buradayım ya... İşte TFF’ demedi. Diyemedi!

16 Mayıs 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Teferruat budur!‘’

30. dakika ama en önemli not... Trabzon’da Yattara’nın atığı gol. Tribünler canlandı, Galatasaray mı? Kıpırdadı. O ana kadar Oftaş birşey yapmıyor. Ev sahibi de, hiçbir şey yapmıyor. Servet’in şahane kafa vuruşu ve Recep’in aynı güzellikte kurtarışı hariç. İtilen kakılan top ve sabırla bekleyenler... Tribünler canlandı, takım hareketlendi, gol de geldi... Sağdan gitti Arda, ustaca yapım, yine genç yıldız mamulü. İçeri kesiyor, Şükür’de kesme vuruyor. Bilardonun klepsi gibi... Şimdi rahattır ev sahibi 1-0. Devre biterken Balta, gelen topa olağanüstü vurdu, oldu 2-0... Bu vuruş anlatılmaz... Yaşanır. Yaşadık.
Türkiye gariplikler ülkesi...’Dünya kulübü, Avrupa’yı büyüleyen ekip’ sıfatlarına mazhar Fenerbahçe, koskoca sezonda yazıyla sıfır (rakamla 0)çekiyor. Ne Türkiye Kupası ne de Süper lig. Ya gariban(!) Galatasaray? İki yarışta da, ezeli rakibini geçiyor. Üstelik hiç kimsenin ‘tık’ bile diyemeyeceği, tertemiz bir yarış. Bakmayın bir kısım duayenin(!) ‘vıdı vıdı’ etmesine. O kaset bildim bileli devrede. Ne zaman? Kaybettiklerinde. Kendi eksiklerine bakmaz, ligde gedik ararlar. Hasan Doğan TFF’sini kutluyorum. Dimdik durdu. Geçmiştekiler gibi ‘Aman bana Fenerbahçe düşmanı demesinler’ diye eyyam yapmadı. ‘Tavşan’a kaç, tazıyı tut’ politikalara gütmedi. Ve selamete erildi.
Parasız pulsuz, teknik adamı karizmasız, birane stadyum, futbolcuya dayalı düzen (!) Ve Şampiyon Galatasaray. Bu vaziyet Mustafa Sandal’ın kült eserini anımsattı. ‘Onun arabası var, güzel mi güzel... Ama ruhu yok!’ Galatasaray’da mı? Var, hem de okkayla.
Teferruat budur!

11 Mayıs 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ama abi!‘’

Galatasaray üzerine öylesi maniplasyonlar yapılıyor ki, ‘Ama abi!’ demek, galiba kibarcası! Hele bu çabadakiler arasında güvendiğiniz Abdülkadir Yücelman, Ercan Güven gibi her yazdığı ders alınası kriterle bezeli olduğuna inandıklarımız varsa...
Yücelman da soru-cevap işine girişti. Sözde Fenerbahçe eleştirisi yapılıyor, aslında Galatasaray infazına çanak tutuluyor. Kulüpçülük değil, spor erdemi eri olduğuna inandığım bir kalemin böylesi sorulara verdiği cevaplar şaşırttı. Okuyalım...
SORU- Galatasaray’ın şampiyonluğunu kutluyorum. Ama bir penaltısı verilmeyen ve 5. golü de ofsayttan yiyen Sıvasspor’un hakkını kim teslim edecek?
(Pusula’nın sorgucusu bu kısımda soru sormuyor da, şikayet ediyor. Yılların duayeni Yücelman da ‘Oğlum, Cumhuriyet gibi bir gazetede, üstelik de bana sen nasıl yorum gibi çanak soru sorarsın?’ demiyor. Diyemiyor!
Yücelman- Olan olmuştur, futbolda bu gibi şeyler olağandır. Üzerinde fazla durmayın, gönüllerin şampiyonu olarak mutlu olmaya bakın. Bu ligin gelecek sezonu da var.
SORU- Bir TV kanalında, F.Bahçe’nin hakem hatalarından dolayı 5 puan kaybettiği söylendi. Bu nasıl bir lig böyle?
Yücelman- Sadece F.Bahçe değil, Beşiktaş’ın da 6 puanı kaybedildi. Ama futbolun güzelliği de bu diyorlar, futbolun çirkinliklerini örtbas etmek için. Her yıl böyle oluyor ve dünyanın her yerinde de böyle.
Son cümle adeta panzehir gibi, ama yukarıda zehir öylesine ustaca zerk edilip kana karıştırılmış ki... Bir Fenerbahçeli’nin, üstelik şampiyonluğu kaçırma olasılığı kapıya kadar gelmişinin şifa bulması mümkün mü?
Ercan Güven Galatasaray’la olan hesabını, Hakan Şükür üzerinden görüyor gibi geliyor. 100. yılı kutlanan Galatasaraylılar Derneği’nin daha önce planlanmış ve özel trenle gidilen Aziz Atatürk ziyaretini, açıklama yapılmasına karşın böylesi saptırmak nasıl mümkün olur? Hayret! 500 yıllık Galatasaray kültürü, rahatsız olduğu konuyu, üstelik kendi istihdamında olan birine, ‘çat’ diye yüzüne söyler. Gerekeni de yapar. Güven bunu bilir. Bilir de, Şükür’ün Fenerbahçe’de ne canlar yaktığını da bilir! Kim bilir? Belki sevgili Ercan da onlardan biridir.
Hakan 8’e giderken, milleti de 8 etti. Suçu budur.

10 Mayıs 2008, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Acelen ne?‘’

Doğan Koloğlu’na sormalı ‘Acelen ne?’ diye. Öyle ya! Daha ligin bitmesine bir maç var. Unuttu mu? Okuyalım bakalım, duayen ağabeyimizi “Hakan futbol hayatının son golünü atarken, şampiyonluğun da son belgesini takımca yaşamış oldu. İlginçtir bu seneki en çok golün atıldığı maçtı. Ve gelecek hafta aynı heyecanı yaşayamayacağız.” Sezonu galiba erken kapatmış, Koloğlu.
Futbolda neyin ne olacağı belli mi? Denizli faciasının üzerinden, asır geçmedi ki. Allah korusun da, mesela Fenerbahçe, Trabzon’da galip, G.B. Oftaş da galip ve dakika 83... Yaşanacak olanın adına heyecan denmez de, ne denir? Karabasan mı? Sonra Hakan Şükür meselesi... Takımın tek seçicisi olur, ‘Ben Hakan Şükür’ü kadroya almıyorum’ der. Öyle bir durum yok. O zaman ne? Bünyedeki kin, nefret ve kızgınlık halinin dışa vurumu ve o hırsla yaşanan hafıza zafiyeti.
Sık dişini be Doğan abi... Daha ne kaldı ki! Şükür’ün dedesi 82 yaşına kadar Adapazarı’nda düz koşu yapardı. Üstelik sporcu falan da değildi. O dedenin, bu torunu da 41 yaşına kadar oynar ve 41 kere maşallah diye uğurlanır. Bu vaziyet de kesinlikle senin ömrünü uzatır. O hırsla 100 yaşına kadar yaşar, bu işi de götürürsün inşallah.
‘İnsan insanın kurdudur’ derler ya! Galatasaraylı da, Galatasaraylı’nın kurdu. Bir duayen, Galatasaray kaptanına, gelmiş geçmiş en büyük başarılarda, ter akıtanına nefret kusuyor. Olası şampiyonluk öncesi, yerden yere vurup, hesap görmenin peşine düşüyor. Hatta ‘Lig bitti hayali’ dahi görebiliyor. Bir saygın kimlik, bu hale nasıl oldu da gelebildi? Yahu Hakan! Şu resim sergisine gitseydin de, Doğan abiyi bu hale getirmeseydin keşke.
Oysa, pazar gecesi TV programlarındaki ‘matem havasını’ konuşacak, ceza uydurumuyla ilgili manüplasyonları gündeme getirecektim. Galatasaray insanları ne hale getiriyor, hayret! Kayseri maçında vermediğini, Galatasaray’a mı sakladın Sustalı’nın adamı? Bari ‘Edu’nun Volkan’a yaptığı 12 kusurdan biri, hakem görmedi’ de deseydiniz! Yüz bulsalar AİHM’ye başvuracak ve ‘Galatasaray ruhsal dengemizi bozuyor’ diye dilekçe verecekler.
Galatasaray, Oftaş müsabakasına ‘Çevreye verdiğimiz rahatsızlık için, özür dileriz’ pankartıyla çıkmalı.

06 Mayıs 2008, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şimdiden çıldırın...‘’

Galatasaray kötü başladı ve kötü de bir gol yedi. Sivasspor heyecanlı, ama oyuna da bağlı. Hep bildiğimiz gibi, hepsi futboldaki bereketinin, ekmeğinin peşinde... Konuk orta sahasıyla, savunması ve forveti arasındaki boşluğu bir türlü izole edemedi. Kopuklar yani! Ehhh öyle olunca da, topa istese dahi böyle vuramayacak Song’tan golü yiyeceksin: 1-0.
Barış, Arda ve Ayhan etkisiz başlayınca, Galatasaray da etkisiz. Sabri’yi infazdan sorumlu memurlara sormak lazım, ‘böyle bir adamı, nereden ve kaça bulacaksın?’ Hayret bişey! Sivas öne geçince arkaya gitti! 80 dakika nasıl duracaksın orada? Pas yapmakta ve tempoda sıkıntılı Cim Bom’a adeta ‘Gel-gel’ demek bu. Onlar da gitti zaten.
40. dakikaya kadar, Galatasaray’ın en kötüsü olarak değerlendirdiğim üçlünün mükemmel üretimiyle geldi gol. Barış Abdurrahman’la harbe giriyor. O top Ayhan’a, Ayhan’dan Arda’ya ve 1-1. İki dakika sonra, Sabri’den orta, Servet indirdi ve Arda bitirdi: 1-2. Devre böyle bitti.
İkinci yarı Sivas çıktı! Balta yapmaması gerekeni yaparken, Aykut da topu içerden çeliyor ve 2-2. Sivas milleti hep nasıl yendi? Bire bir kaldın, yandın. Kalmayacaktın. Ayhan topa öyle bir yerden vurdu ki... ‘İnsaf!’ Tam doksandan içeri: 2-3 ve olağanüstü bir gol bu. Heyecan fırtınası olur da, bu kadar mı olur? Emre geç kalıyor ve Sezer çakıyor; 3-3 şimdi. Sezona savunmasıyla tutunan Galatasaray, Sivas’ta kötü savunmasıyla ‘El aman’ dedirtiyor.
Arda 4.’yü atarken, galiba şampiyonluktan kaçışı da önlüyor: 3-4. Sonra Hakan Şükür, ‘Şükür’ dedirten golüyle, Galatasaray’lılara ‘Şimdiden çıldırın’ diyor.

05 Mayıs 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI