Arama

Popüler aramalar

‘’Şimdiden çıldırın...‘’

Galatasaray kötü başladı ve kötü de bir gol yedi. Sivasspor heyecanlı, ama oyuna da bağlı. Hep bildiğimiz gibi, hepsi futboldaki bereketinin, ekmeğinin peşinde... Konuk orta sahasıyla, savunması ve forveti arasındaki boşluğu bir türlü izole edemedi. Kopuklar yani! Ehhh öyle olunca da, topa istese dahi böyle vuramayacak Song’tan golü yiyeceksin: 1-0.
Barış, Arda ve Ayhan etkisiz başlayınca, Galatasaray da etkisiz. Sabri’yi infazdan sorumlu memurlara sormak lazım, ‘böyle bir adamı, nereden ve kaça bulacaksın?’ Hayret bişey! Sivas öne geçince arkaya gitti! 80 dakika nasıl duracaksın orada? Pas yapmakta ve tempoda sıkıntılı Cim Bom’a adeta ‘Gel-gel’ demek bu. Onlar da gitti zaten.
40. dakikaya kadar, Galatasaray’ın en kötüsü olarak değerlendirdiğim üçlünün mükemmel üretimiyle geldi gol. Barış Abdurrahman’la harbe giriyor. O top Ayhan’a, Ayhan’dan Arda’ya ve 1-1. İki dakika sonra, Sabri’den orta, Servet indirdi ve Arda bitirdi: 1-2. Devre böyle bitti.
İkinci yarı Sivas çıktı! Balta yapmaması gerekeni yaparken, Aykut da topu içerden çeliyor ve 2-2. Sivas milleti hep nasıl yendi? Bire bir kaldın, yandın. Kalmayacaktın. Ayhan topa öyle bir yerden vurdu ki... ‘İnsaf!’ Tam doksandan içeri: 2-3 ve olağanüstü bir gol bu. Heyecan fırtınası olur da, bu kadar mı olur? Emre geç kalıyor ve Sezer çakıyor; 3-3 şimdi. Sezona savunmasıyla tutunan Galatasaray, Sivas’ta kötü savunmasıyla ‘El aman’ dedirtiyor.
Arda 4.’yü atarken, galiba şampiyonluktan kaçışı da önlüyor: 3-4. Sonra Hakan Şükür, ‘Şükür’ dedirten golüyle, Galatasaray’lılara ‘Şimdiden çıldırın’ diyor.

05 Mayıs 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Oray Eğin!‘’

Bu köşe 'bunalımlar, dertler-yumuşaklar, sertler' köşesi değil. Değil de, bazen mecbur kalınıyor demekki. Benim ne yazdığımı bilmeyen, Eğin'i okuyunca kimbilir neler düşünür? Aydınlatalım; 'Yanlışsın Hakan!' başlıklı yazımda, Şükür'ün kabahatlerini sayarken 'Oray Eğin'in Radikal 2 röportajlarına erotik pozlar vermemen' demiştim. Bu ifadede ne var?
Gelelim 'erotik poz' meselesine. Sanırım 9-10 sene oldu. Salim Alpaslan "Kültürlü, eğitimli ve başarılı olabilecek iki genç, spor dünyasına girmek istiyorlar. Yardımcı olur musun?" dedi. "Elbette" cevabını verdim. Bu gençlerin biri Oray, diğeri Ahmet Tulgar'dı. Oray'ı televizyon programıma çıkardım, yardımcı oldum. Sonra röportajlarını yapmaya başladı. Yine Salim'in gazetedeki odasında "Abi ropörtaj yaptık ve öyle erotik resimler çektik ki" diyen, Oray. Ben 80 sene o resme baksam, aklıma 'erotik midir, merotik midir' gelmezdi ki... Bir futbolcu nihayet... Radikal Futbol ekini getirip, "Röportaj ve yazılarımı okur musun, eleştirin benim için önemli" diyen yine Oray. Her sorduğunda ne diyecektim? "Şahane..." Çünkü gerçekten iyi yazıyordu.
Ahmet Tulgar uzun süre binada kaldı, Oray kayboldu. Benim yanılgım da burada başlıyor zaten. Tulgar'ın esprili, çağdaş ve insani tavrının, en yakın arkadaşı Oray'da da var olduğunu sanmıştım. Yanlış düşünmüşüm. Eğin kariyerini yükselttikçe, davranış standartlarını alçalttı ve bu hale geldi.
Ne uzmanı olduğunu, şimdi hatırlayamadığım (!) yeni genel yayın yönetmeniyle el ele, yıllarca ekmek yedikleri ocağa saldırıp, tetikçilik yapıyorlar. Sonra? Renkli New York geceleri sonrası, İstanbul'a dönmek zorunda kalma, içlerindeki canavar dışarı çıkınca, önüne gelene saldırma... Oysa 6 sene aynı elbiseyi giymekle övünen patronun, bu masrafa içi gidiyor da, bilmiyorlar.
Oray Eğin; Hakan Şükür'e ropörtaj yapmadı diye reva gördüklerini, diğerleri adına örtbas ettiğin için, o cümleyi yazdım. Arzu edersen de, eski röportaj fotolarını 'www.selmaabla.com' sitesinde yayınlarım. Burası spor gazetesi çünkü. Bu kadar! Şimdi okudukların gazeteci çerçevesi içinde kalandır, eğer arzu edersen bir de 'kamyoncu' tarafım vardır. Sakın aklından çıkarma.

02 Mayıs 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sıcağı sıcağına!‘’

Hiç vakit kaybetmiyor ve sıcağı sıcağına manüplasyona başlıyorlar. Fenerbahçe galibiyeti sevinci daha yaşanamadan, Galatasaraylılar hayretler içinde kaldı... Çünkü malum programcılar işbaşı yapmış ve Sivasspor maçı hazırlıklarına başlamıştı. Öncelik maç içinde kart görmesi gereken, tehlikeli (!) futbolculara verildi. Diğer detaylarla da müsabakayı yönetecek hakem kadrosuna, mesaj iletildi. Bravo! İyi çalışıyorlar.
Galatasaraylılar hafta boyunca, çok farklı yönlendirmelere (!) şahit olacak. ‘Galatasaray şampiyon oldu’ iltifatları kandırmacadır ve Fenerbahçe camiası bu işin peşini sonuna kadar bırakmayacaktır. Uyarıyorum! Sarı-Kırmızılılar son ana kadar ciddiyeti ve tedbiri bırakmamak zorunda. Polat, Sezgin ve futbolcular bu konuda teyakkuz halinde olmalı. Güler ve ekibi zaten işini mükemmel yapıyor ve başarıyor. Değişiklik eleştirilerine kanmayın, hepsi doğru önlemlerdi.
Hakan Şükür oyuna alındı diye kahrolanlar var. Vallahi yazık, billahi yazık. Düşmanlığın bu derecesine pes doğrusu. Pazar günü, Halil İbrahim ‘Oğuz abi kabahat bende, o demece ben zorladım ama sonra yanlışımı açıkladım’ dedi. Dedi de, iş çoktaaan bitti. Bir tane gazete ‘Bu işte yönlendirme var’ dedi mi? Çocuğun bunca yıpranmasına karşın, Zaman Gazetesi, meseleyi Halil İbrahim’in köşesinde bırakmamalı ve manşetine taşımalıydı. Yaptılar mı?
Şükür sağlam adammış ki, bugünlere tek parça halinde geldi. Kim tuttuysa parça kopardı yıllardır. Yöneticisi, cemaati, iş yaptıkları, bir kısım röportaj yapmadıkları, yaptıkları, hatta arkadaşları(!). Yazık, günah be. Hakan mı? Arnavut inadını dört dörtlük örnekliyor ve dostlarından (!) asla taviz vermiyor. Şükür’ün başına gelen Papa’nın ‘Burada genelev var mı?’ dediğinde, Amerika’da başına gelenden farksızdır. Adama ‘Genelevi de ziyaret edecek misin?’ diye sormuşlar ve işlerine gelen bölümü kullanmışlar ya! Bu mesele de öyle oldu. Yıpranan, yıpratılan kim? Hakan.
Halil İbrahim bu sorusunun sonuçlarını bilemeyecek kadar deneyimsiz değil. Yapmayacaktı. Hakan mı? Kanmayacaktı... Kazık yemeye doyamayan gördüm de, bunun gibisini görmedim.

29 Nisan 2008, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Helal olsun...‘’

Yemen Ekşioğlu, ‘Volkan bugün muhteşem’ dedi, o anda Fenerbahçe golü yedi. Hem de nasıl? Edu ve kaleci topa yükseliyor, bir ters yumruk, orada ancak ben bulunsam atamazdım! Nonda vardı ve attı: 1-0. Galatasaray çok doğru başladı ve devre boyunca da, doğrularından taviz vermedi. Hücumda dönen her topu karşılama, rakibe nefes bile aldırmama ve olağanüstü ciddiyet.
Ehhh... haddini de bildiğin zaman, pek mesele kalmıyor. Galatasaray da bu işi şimdilik mükemmel yapıyor ve yaptı. Fenerbahçe’nin sistemi belli. Sabırla rakip savunma defosu beklemek ve ustalarıyla, bu zaafı değerlendirmek. Bazı boksörler vardır, patır kütür yumruk sallar. Rakibini pataklıyor zannedersiniz ama, savunmayı unutur, bir kontra yer ve nakavt olur.
İkinci yarı Galatasaray’ın yapması gereken, savunmayı unutan boksörün durumuna düşmemekti. Çünkü rakip çok tehlikeli ve becerikli yumruklar hamili. Attırmadın kurtardın, attırdın yandın! Kurtardılar!.. Galatasaray, Fenerbahçe’nin hiç sevmediği ama, futbol gerçeğinin sevdiği gibi oynadı. Savunmanın temel ilkelerinden de taviz vermedi. Verdiği zaman da, Aykut ‘Maşallah’ denilecek toplar kurtardı. Böylesi bir mücadele örneği sonrası Cevat Güler’e, ekibine, futbolcularına ‘HELAL OLSUN’ demek yakışır. Edu’nun, Hakan’a yaptığına penaltı çalmayan, hakeme de aynısı denir! Aydınus çok iyi yönettiği müsabakada o düdüğü çalmalıydı.
Dün gecenin en belirgin sonucu; Galatasaray’ın taktik düşünce ve motivasyon anlamında, rakibinden kat kat iyi hazırlandığı gerçeğidir. Emeği geçen herkes kutlanmalı.

28 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanlışsın Hakan!‘’

Gol rekorlarını kırmış, onca milli sevinç yaşatmış, pek az insana nasip olmuşları başarmış olsan da, yanlışsın Hakan! İlk yanlışın Galatasaray Liseli olmaman. Sonra, Fenerbahçe yerine Galatasaray’a transfer olman. ‘Torino’ya git’ dediklerinde gitmen, ‘Gel’ dediklerinde gelmen. Ki ödediğin faturayı iyi bilirim, Adnan Polat da bilir. Sonra özel yaşamında, aleme dalmaman. Kulübünü çok sevmen. Doğan abinin resim sergisine katılmaman, Oray Eğin’in Radikal 2 röportajlarına erotik pozlar vermemen. Kuliste başka, ekran karşısında bambaşka konuşmaman. Düşündüğünü söylemen, vs...
Hadi bunları başaramadın, ne yapacaktın? Aleme dalacak, ‘Pepimiz Hrantız’ diye bağıracak, bölücülere destek mesajları salacaktın. Üç-beş entel spor uzmanıyla, promilli gecelerde, felsefe (!) yapacaktın. Denizde su alıp batma olasılığına karşın, dibine tıkaç takılanlarla takılacaktın. İnançlarını da hiç kimseye empoze etmeye çalışmayacaktın.
Evet zurnanın ‘zırt’ ettiği yer de, burası mı acaba? Bak Hakan; hepimiz Elhamdülililah müslümanız. Ne çocukluğum, ne gençliğimde ‘Kutlu doğum haftası’ diye bir etkinliğe rastlamadım. İslamiyette abartı ve Noel özentisi şeyler yoktur. Son dönemde benzeri zorlamalar arttı. Peygamber efendimizi anmak istediğinde, vaktin varsa Yasin-i Şerif, azsa 3 Kulhuvallah, bir Elham okur ‘Ya Errahmanirrahim okuduğum duaları, önce Sallalahül Aleyhisselam efendimizin, sonra Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, şehitlerimizin, kimsesizlerin, eş, dost, akraba ve mümin kardeşlerimizin ruhuna hediye ettim’ dersin.
İnançları abartmanın popülizm ve yatırımlar (!) dışında faydası yok, günahı çok. Allah kuluna nasip edeceği tüm güzellikleri, sporcu olarak nasip etmiş. Şükür edecek, zorlamalara girişmeyeceksin. Şu yaptığının, kafasındaki türbanı süsleye süsleye, TIR kasası gibi uzatan ve geriye doğru ilave dingil gibi güneş gözlüğü takanlardan ne farkı var?
Sonra Fethullah Hoca’nın organizasyonu! Finans işlerini ve onca yatırımı gerçekleştirecek tahsili ve gücü var mı? Yoksa bu iş başlı başına bir Amerikan yapımı mı? Benim 6 ayda uyandığıma, 15 senedir uyanamıyor, insanı hayretler içinde bırakıyorsun.
Haydi... Fenerbahçe’ye 2 tane at da, kısmen de olsa kendini affettir.

25 Nisan 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Er meydanı...‘’

Bilgiç JR. ‘Mecidiyeköy er meydanında’ ibaresini kullanmış. Gürcan’ın böylesi tanımına katılmamak mümkün mü? Elbette ‘Er meydanı’. ASY’de taraftar koltuğuna at pisliği döşenmez. Gelen konuklar, lağım içinde bekletilmez. Futbolcular koridorlarda darp edilmez. ‘Karşı taraf yazarları gelmesin, can güvenliği veremeyiz’ de denilmez.
Geçtiğimiz sezonun ayıbını da unutmak mümkün değil elbette. Çirkin bir provokasyon ve Galatasaray’a verilen büyük zarar. Umarım gereken ders alınmıştır da, tekrarı yaşanmaz. Bu konuda ultrAslan Başkanı Alpaslan’a, tribün liderleri Sebahattin’e, Yılmaz’a ve diğer tüm arkadaşlara güveniyorum. ‘ASY er meydanı’ olarak tescillenmeli.
Halat gibi gerilen İstanbul B.B., Fenerbahçe’nin Denizli’deki akıbetine uğradı ve beklenen olmadı! Aşırı gerilim motive etmez, aksine var olan gücü de yok eder. Çocukların başına gelen budur. Avcı’nın ekibi bu takım değildi. Yerlerine başkaları gelmişti sanki. Cim Bom’un çok doğru oynadığını da bilelim.
Pazar akşamı tek taraflı yayınlar ve yorumlar nedeniyle çileden çıkmayan Galatasaraylı kaldı mı, bilemiyorum. Tamam Balta kartı hak etmişti, diyelim ki Emre de kabahatliydi. Ayhan hep bildiğimiz Ayhan... Ama Dereli ve rakip sütten çıkmış ak kaşık diye de yutturulmaz ki. Provokenin babası vardı, ama bir kısım arkadaş tınlamadı, Cim Bom’u infaza soyundu.
Rıdvan Dilmen; sen ulusal değersin. O zaman kulüp kimliğini kenarda bırakacak ve hakkaniyet neyse onu yazacak, konuşacaksın. Arda’nın pozisyonunda ne var? Buz gibi golü yemek, sana mı kaldı? Hakan Balta tamam da, ya Tjikuzu? Ödül mü verilmeliydi? Erman’ı da tanımakta güçlük çekiyorum bazen. 40 kere baktığın pozisyona ‘Gol değil’ diyorsun. ‘İlk anda ne görürsen o’ diye öğreten sen değil misin? Kız maçında bile düdük çalmazlar o pozisyona.
Dilmen veya Toroğlu’nun yanında Tanju Çolak da olsa mesela! Bakalım o zaman aynı rahatlıkta konuşacak ve Galatasaray pozisyonlarını infaza soyunabilecekler mi, merak ediyorum. ‘Körler ve sağırlar birbirini ağırlar, parsayı Fenerbahçe toplar’ zihniyeti, kulüplerine zarar veriyor. Göremiyorlar.

22 Nisan 2008, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Allah kerim!‘’

İlginç bir golle başladı oyun... Lincoln sağdan kesti ve topa Allah’tan, Kerim vurdu. ‘Allah kerim’ diye buna derler harhalde! Aksi halde ne komplo teorileri üretilir, yıllarca, ha babam yazılırdı. Kanarya tutkunları, sever böyle konuları. Kabahatli kendi yavruları olunca! Yine bozulur ama yutkunurlar. Hava değişimine yollanmış olsa da, evlat ya.
Nisan’da ‘Tutum haftası’ tertiplenirdi biz çocukken. Lincoln ve Barış için de düzenlenmiş! Etiler civarı alışverişi, kesmişler sanki! Kuvvetliydiler. Balta’da kuvvetli ama tutuk. Servet, Emre ve Topal mükemmel. Ayhan bir türlü kendine gelemiyor, Aykut güven veriyor. Onca ortaya ortada vuracak, Galatasaray’lı yok. Bu taktik de, çözülemiyor!
Galatasaray orta alanı kalabalık tutup, kontrolü ele aldı. Avcı’nın avcıları da, avlağa çıkıp, nasip aradı, fakat Cim Bom şans tanımadı. Emre ve Efe kapışınca seslendim ‘Aranma Emre, çocuğun adı üstünde Efe!’ Dijikuzu mu, dişikuzu mu her neyse devamlı Lincoln’ün peşinde. Kuzu kuzu bakmadı, aksine kurt gibi ısırdı ama Dereli çözemedi.
Karan sakatlanınca Şükür oyunda. Bir iki top indirdi ve Lincoln’a topukla şahane bir pas verdi. Brezilyalı iyi vuramadı ama Boşnak terste kalıp, Senecky’nin geçmiş hafta, kontropiyesini anımsattı 0-2. Sözde kuzu aslında kurt, bir tekme salladı Lincoln Volkan’dan öyle kaçmamıştı. Ardından Vınıcıus adeta kopardı... Maşallah Dereli oralı bile değil. Neden? Dereli ya!
Şükür uzatmada 3. golü de attı. Galatasaray kazandı da, müthiş bir provakasyon girişimi izlendi. Belediyesiyle, hakemiyle, sakatlamaya çalıştılar, olmadı. Dereli kırmızılık işleri görmezden gelip, Cim Bom’luları çileden çıkarmaya uğraştı, uymadı.
İş ‘ASY er meydanına’ mı kaldı?

21 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Görünen köy!‘’

Eskiler ne güzel demiş; “Görünen köy kılavuz istemez.” Bıkkınlık verecek kadar çok dile getirdim olabilecekleri. Taraftar hep güzel şeyler okumak ve dinlemek ister. İster de, yamuklukları ‘doğru’ diye nasıl aktaracağım ben? O işlerin ustaları var, tepki gösteren arkadaşlar onlara takılacaklar! Milletçe doğru tespitlerin yanında olmayı yeğleseydik, bırakın Galatasaray’ı, Türkiye bu hale gelir miydi?
Son maçta işi kasideciliğe vurdum. Kısa, öz anlarlar belki diye. Ama nafile. Fenerbahçeli bir arkadaş ‘Madem kupa kaidesini hazırlatmıştınız, münasip bir yerde kullanırsınız’ diyerek, münasebetsizlik etmiş! Çünkü kullanılacak mevkiyi, uzun uzun tarif etmiş! Böyledir bu işler. Takla oldun mu, herkes dalgasını geçer.
Kalli’yi Polat’a öneren Hıncal abi... Neden, ‘Yanlış adam önerdim ve Başkan’ı yaktım’ demiyor da, sallıyor? ‘İyi olursa benden, kötü olursa senden’ felsefesi mi bu? ‘Dost acı söyler’ sözüne, AB standartları uyumu gösteren Hıncal abi, yanlışını da anlatmalı. Bu konuya dokunuyorum, çünkü yarın ‘Gazeteci dediğin, yanlış yapanı ortaya çıkarmalı ve eleştirmeli. Yanlış yaptım ama kimse ses etmedi. Bu nasıl şey?’ der. Şimdi, kişisel tedbir mi aldım ben!
Erman Toroğlu iki temsilci, Cemil Tonbun ve Fahrettin Selçuk’un ihmallerini, iyot gibi çıkarmış açığa. Hani şu ‘Satılmış Kayseri’ meselesi canım! Erman ‘İşlerine son verilmeli’ diyor, ama yetmez. Fenerbahçe’nin cezası neyse o da verilmeli.
Görünen köye varmaya 4 müsabaka kaldı. Şu anda görülen Fenerbahçe’nin malı götüreceği. Her platformda mükemmel çalışıyorlar! Sezar’ın hakkı, Sezar’a da... Galatasaray da çözüm aramalı.
Mesela Hagi derhal getirilse ve takımın başına geçse, ne olur? Önce Olimpiyat Stadı full çeker. Takım havasını bulur. Çok zor bir 90 dakika olacağı kesin, ama Avcı’lı Belediye’yi geçer. Hatta şampiyon bile olur. Polat bu şansı kullanmalı ve öz evlada kucak açmalı. Geçmişten gereken dersleri aldığını düşündüğüm Hagi, Cim Bom’u zaferlere uçurur. İddia ediyor, son şans fırsatının da kaçırılmamasını, kaidenin de kurtarılması adına, Galatasaray Yönetimi’nden bekliyorum.

18 Nisan 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI