‘’Mutiş... Mutiş!‘’
Ardından da Galatasaray’ın transfer başarıları ve Cim Bomlular’a olan ezeli kıskançlığı nedeniyle ‘mutiş’e devam edip, farklı bestelere de girişmiştir ama yazamam şimdi!
Önce Hamit, ardından Burak ve bugün (dün) de Aysal’ın Amrabat’a havi özel girişimleri, Sarı-Kırmızı severlerin tüm ümitlerini yeşertti. Cıvıl cıvıl ve mutludur aynı şampiyonluğu 2 defa kazananlar şimdi. Hele hele Hamit, Fenerbahçe’ye kaptırılmış olsaydı, Kadıköy’de kazanılan ve Fenerbahçe semalarına doğru Galatasaraylılar tarafından kaldırılan muazzam kupanın o doyumsuz tadı bile buruk bir vaziyet alacaktı, neyse almadı. Helal olsun Galatasaray Kulübü’ne ve emeği geçen tüm yöneticilerine, emekçilerine. Terim sadece şampiyonluk kupaları değil, Galatasaray’a layık en büyük değerleri de kazandırıyor. Dün bir gazetede gördüm Hamit ve Nuri Şahin yan yana milli formayla. Terim’e saygının, sevginin en güzelini yansıtan bakışlarını yakalayan fotoğraf sanatçısı arkadaşım kimse kutluyorum. O nazarlara mazhar olan İmparator Terim’i de elbette. Sadece başarı ve karizmanın değil, adam kere adam olmanın, saygınlığın ödülü olmalı o anasının ak sütü gibi hakedilmiş güzelim bakışlar. Hamit’i uzun yıllar önce İsrail’le Antalya’da oynanan bir U21 özel müsabakasında izlemiştim. Takımın o zamanki çalıştırıcısı Raşit Çetiner, Almanya’dan getirmiş Halil ve Hamit’i. İkinci yarı ikisini de oyuna aldı ve hayranlıkla izledim “Bunlar müthiş yetenek, helal olsun Raşit Hoca’ya” diye fikrimi paylaştım ve tribündeki futbolumuzun ‘kalın kafaları’ derhal fikirlerini beyan etti! “İkisi de ağır.” Evet ikisi de ağırmış! Transferlerini sağlayabilmek ancak yıllar sonra nasip oldu Trabzonspor ve Galatasaray’a!
Aysal ve yöneticileri, Terim ve ekibi müthiş işleri azıcık rötarlı da olsa başarmış ve Galatasaray camiasının geleceğe çok daha büyük ümitlerle bakmasını sağlamışlardır. Durmak yok, yola devam Aysal, yürüyedur Terim. Tanrı sizler ve tüm Galatasaraylılar’ın yar ve yardımcısı olsun inşallah. E tabii Galatasaray’ın tüm rakiplerinin de!
‘’Galatasaraylı bekliyor!‘’
Galatasaray hemen her platformda, özlenen başarılara imza atan uygulamaları gündeme sokmuş ve Galatasaraylılar’ı mutlu kılabilecek şahane bir sezon yaşatmıştır bence. Katılmak ihtiyari de olsa, yaşananlar memnuniyet verecek niteliktedir elbette. Geçmiş sezonlarda yaşanan onca karmaşaya rağmen, bunca kaosun içinden, başarıyla çıkabilmek ancak Galatasaray’ın haddi olmalı. Her türlü aksilikten, dimdik sıyrılabilme onurunun sağlanmasında imzası olan Adnan Polat’ın da hakkı teslim edilerek, kulüp içi olumsuzluklara nokta konulmasının, şart olduğunu paylaşmalıyım.
Her şey çok güzel. Güzel de, Galatasaraylı bekliyor! Neyi? Verilen sözlerin, özellikle de transferle ilgili olanların yerine getirilmesini! Aslında Fatih Terim de bekliyor. Geçtiğimiz sezonun karmaşık ortamına rağmen, Galatasaraylı’lara sonsuz sevinçler yaşatan başarılı teknik adam, iki cephede savaş verecek olan kadronun takviyesini bekliyor! Savunma, kanatlar, gol bölgeleri mutlaka revize edilmeli. Geçmiş sezon başarıları, Aysal yönetimini rehavete değil, aksine çok daha yoğun teyakkuz haline sokmalı. Şu ana kadar mutlak ihtiyaç olan takviyeler yok, eksik de çok! Ünal bey, 25 Haziran için söz verdi. Okur iletileri söz verdiği gün başladı ve şimdi daha da yoğunlaştı... Ümitsizlik de! Alternatifsizliğe, alternatif üretecek bir yönetim uygulamasını şiddetle arzu ediyor, bekliyorlar! Güven veren doğru transfer hamlelerini de!
Farkındasınızdır sanırım Terim’den ses yok! Bekliyor duayen teknik adam yönetiminin, söz vermişlerin vaatlerini. Galatasaray sezonu açtı, hayırlı uğurlu olsun ama! Evet aması da var. Çünkü kadro beklenen yapıya kavuşmuş değil henüz. Hamit yok, Berbatov, Forlan, Q7 ve daha nicesinin, biri dahi ortada yok. Terim’in gündeme getirdiği eksiklerle ilgili, zerre kadar takviye yok. Oldukça zorlu bir sezona Terim ve Galatasaray’ı tutulmamış sözlerle göndermenizin de, anlamı yok!
Plağın tersini dinlemek için, pek fazla beklemenize gerek kalmaz sonra!
Not; 365 gün! İnsan yaşamında sıkıntı dolu 1 saatin dahi ne denli zor geçtiğini iyi bilirim. Aziz Yıldırım’a ve arkadaşlarına, Fenerbahçe camiasına geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum. Yüce Yaradan hiç kimseye ve camiaya bu tür üzüntüleri bir daha yaşatmasın inşallah. Gün birlik, beraberlik ve dirlik günüdür. Kandilimiz mübarek olsun.
‘’Emre Aşık ve Galatasaray‘’
Dünya ve Avrupa 3.’lüklerinde milli forma, İsveç’e 1995’de attığı unutulmaz kafa golü, 2008 Hırvat müsabakasındaki ince asisti! Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş kariyeri, UEFA Süper Kupa ve daha niceleri portföyünde ömrünce taşıyacağı mükemmel kartvizitleri. Daha ne yapacaktı Emre Aşık?
Dünya evine girecek ve ömrünün en anlamlı kontratına imza atacaktı. Çek Cumhuriyeti müsabakasıyla değerli evlat Okan Buruk’la beraber uğurladığımız Emre Aşık, şimdi de yaşamının en kalıcı imzasını atmak üzere. 23 Haziran cumartesi akşamı, Tarabya Fransız Bahçesi, yaşamım boyunca gördüğüm eşine az rastlanacak insani değerlerdeki, bir futbol yıldızının evlilik törenine tanıklık edecek. Bizlere düşen, unutulmaz başarılara imza atan, tevazuu ve erdeminden asla taviz vermeyen genç yıldızımıza ömür boyu saadetler, sağlıklar, bereketler dilemek. Yüce Yaradan hatırını yapsın inşallah.
Galatasaray’ın ne denli doğru işlere imza attığını ve özellikle de kurumlaşma yolunda müthiş adımlar attığı konusundaki düşüncelerimi paylaştım hep sizlerle. Aysal ve yönetiminin beni haksız çıkarmadığının ve gelişmelerin tahminlerim düzeyinde süre gittiğinin kanıtlanması onurunu yaşıyorum. Bir spor yazarının tespitleri sonucu ürettiği tahminlerinin realiteye geçmesi, gerçekten büyük mutluluk vesilesi. Henüz geçen hafta kaleme almıştım. Eğer Avrupa yolu kesin olarak açılırsa, Aysal ve ekibinin ne denli doğru işlerin hazırlığı içinde olduğunun kanıtlarını hep beraber izleyeceğiz inşallah diye. Camiaya son derece yakın olan değerli mesai arkadaşım Serdar Dinçbaylı, yine şahane bir özel habere imzasını attı ve ben de dahil birçok Galatasaraylı’yı meraktan kurtardı. Ünal Aysal’ın söylemleri sanırım her Galatasaylı’yı memnun etti. Aysal’ın ‘Statta, Genel Kurul ne derse o’ telafuzu dahi, demoktatik bir yönetim anlayışının en güzel örneklerinden biri daha olmalı bence. Sarı-Kırmızılı camiayı çok güzel günlerin beklediğini düşünmüyor, iddia ediyorum. Sermaye arttırımı konusunda da camianın gereken hareketliliği örneklemesini beklemek de, elini taşın altına sokanların hakkı. Sevdan için davran Galatasaraylı!
Bir yıl ne kadar da çabuk geçmiş. Rahmetin bol, mekanın cennet olsun sevgili Coşkun ağbi’m.
‘’Durmak yok!‘’
Geçtiğimiz sene bu günlerde, ‘Galatasaray’ın başarıya doğru hareketlenmesine, başarısızlığa başkaldırısına şahit olmaya hazırlanın’ mealinde bir yazı kaleme almıştım. Sezon süreci ve sonu, ne denli doğru adımlar atıldığının göstergesi olmadı mı? Kurum gibi yönetilen bir yapı ve teknik anlamda her geçen gün gelişen, başarıya giden bir futbol uygulaması. Ünal Aysal ve yöneticileri, Fatih Terim ve ekibi, elbette sporcuları, her Galatasaraylı’nın gurur duyması gereken doğrulara imza atmış; kimi için için, kimi de alenen kahreden camia insanlarının kararmış dünyalarına mutluluk hüzmeleri yansıtan ışıklar saçmışlardır.
Futbolumuzun durumu hepimizin malumu. Maalesef ikircikler menşeli, sahnede başka, kuliste bambaşka konuşanlarla bezeli bir alemin cılk ortamında, yarınlardan medet umuyoruz! Bu kaosun önüne geçmeyi başarabilecek kurumlardan biri, hatta birincisidir Galatasaray. Futbolumuz vaziyetine durduk yerde sallamadım. Mücbir sebepler gerektirdi bu hali! Niçin? Be kardeşim işini en doğru ve etik değerler statüsünde yapanların bile, aydınlığı göremediği bir kaos ortamında değil miyiz? Şampiyonluk kazanılmış, kupa Kadıköy’den alınıp, Galatasaray müzesine taşınmış. Taşınmış da, TFF hâlâ neyin ne olduğunu belirleyip, gereklilikleri çözemediği gibi, Avrupa’nın dahi adını koyamamış. Kim nereye gidecek belli değil! Olur mu böyle şey, be birader?
Galatasaray olabilecek en iyi isimleri tespit etti. Hatta bununla da yetinmeyip, en az ikişer alternatifini daha hazırladı. Bir kısmıyla pazarlıklar dahi bitirildi. Her şey hazır. Hazır ama açıklayamıyor, sözleşmeleri geçerli halde camialarına sunamıyorlar. ‘Ya Allah muhafaza Türk futbolunu kodese sokacak bir karar çıkarsa!’ diye. E o zaman soruyorum kardeşim, ‘alnının akıyla şampiyonluğu kazanmış Galatasaray’ın günahı ne?’ diye. Öyle ya! Aysal ve yönetimi ilk günden itibaren her türlü uyarıyı yapmış. Ne söyledilerse, yüzde 100 haklı da çıkmış. Lekesiz, şaibesiz, pırıl-pırıl bir çifte şampiyonluk da kazanmış. Dahası? Ekonomik şartların gerekliliklerini de sağlamış ve müthiş bir tempoda hazırlanıyor, camiayı uçuracak isimleri ikna ediyor ama son nokta için bekliyor! Ne bekliyor? TFF’nin keyfini, basiretsizlik örnekleri neticelerini!
Hani bir şarkı vardı ‘olmaz böyle şey, yoksa rüya mı? Tam mutlu oldum derken yıktın bütün dünyamı!’ diye... TFF’nin Galatasaray camiasını bu şarkıyla müsemma, haller içinde bunaltma hakkı yok. O kadar!
‘’Katılsak da, katılmasak da!‘’
Terim ve Güneş gibi, Abdullah Avcı da milli bonus olarak kabullenilmeli elbette. Oynanan futbol değerleri ortada. Hele hele Avcı kriterleri daha da gelişip, yerleştikçe ekibimiz ürünü futbol lezzeti tadından yenmez. Teknik adamlarımız ‘Güneş ve Terim sonrası acaba ne olur?’ sorusu da cevabını bulmuştur, bence. Güneş ve Terim kalitesi ‘eşvizyonları’ futbol gündeminde.
Cevabı bulunmakta zorlanılan en önemli konulardan biri de, TFF başkanlık makamı galiba! Önceki gün, HaberTürk gazetesi Adnan Polat TFF başkanlığı için düşünülüyor gibilerinden bir haber yapmıştı. İster istemez aklıma geldi, ‘arkadaş kulüplerindeki başkanlık döneminde başarısızlığın adeta kitabını yazanların, eğitim kursu yeri acaba federasyon mevkii mi?’
10 yıl nasıl çabuk geçmiş? Anılarıma döndüm şöyle bir. Kore-Japonya ve tarih yazılan, Ulusoy’lu, Güneş’li Dünya 3.’lük sevinci günleri. Ardında mekanı cennet olsun Hasan Doğanlı, Terim’li Avrupa Şampiyonası yarı finali. Ne kadar güzel günler, ne yaşanası sevinçlerdi tüm milletimizle. Benzer sevinçlerin işaret fişeklerini yepyeni çocuklarımız ve Avcı hocamız da, semaya doğru göndermiş, ışığı milletimizin görmesi sağlanmıştır.
Galatasaray’da doğru yönetim örneklerini futbolumuza sunan, Ünal Aysal ve ekibinin başarılarını, büyük keyifle izliyor camia. Teknik kadro ve futbolcularınız ne denli başarılı olsalar da, yönetim modelinin zirvelere yönlenmeyi mecburi kılan faktörleri de ortada!
Uzun lafın kısası, Türk futbolu en başarılı günleri diplomasına haiz bir başkan modeli ve Haluk Ulusoy varsa, başarısı (!) kanıtlı farklı kimliklerle uğraşmak ve kamuoyu önüne sürmeye çalışmak, Sn. Süleyman Demirel’in deyimiyle ‘abesle iştigal’ den ötesi değildir bence.
Türk futbolunun uluslararası platformlarda tekrar başarılara doğru yönlenme sürecinin mimarı olabilecek deneyim ve yaşanmış sevinçler döneminin, başarılı imzası Haluk Ulusoy’un ikna edilerek yeniden futbolumuza kazandırılması zamanı gelmiş, belki de geçmek üzeredir bence.
Katılsak da, katılmasak da!
‘’Top patladı!‘’
O halde şimdi ‘Top patladı’ diye başlık atmam, sizce abartı mı? Galatasaray hakkında ‘böylesi ekonomik yöntemler ve zaaflar kasayı da, kulübün içini de boşaltır’ diye yazdığım ilk yazının tarihi 1997. Alp Yalman’ın nakitle bıraktığı kasa boşalmış, borçlar tavan yapmaya başlamıştı. İnan Kıraç, Hayri Kozak, Doğan Sarıbeyoğlu ve daha birçok duayenin ciddi uyarıları görmezden geliniyor, mali çıkmaza doğru koşar adım yol alınıyordu. Mekanı cennet olsun, Necdet Çobanlı ağabeyim televizyon programıma bir çanta belgeyle gelerek, ekranda açık açık durumu paylaşmış ama derdini pek anlatamamıştı! Özhan Canaydın kriterleri, her daim şükranla anacağım Galatasaraylı büyüklerin ‘önlem’ çağrıları, fren yapılmasını sağladı ve felakete yolculuğun önüne geçildi.
Bu konuda Lise’li camia mensuplarının emek ve direnişlerini inkar edenlerin iki eli yanına gelmez. İddia ediyorum! Eğer o hazirun olmasaydı, kulüp şu anda Beşiktaş’la benzer sıkıntılar içinde kavruluyor olurdu.Olmaması gereken uygulamalar nedeniyle, yaşanması olası felaketlere ‘DUR!’ demeyi bilen camia mensupları, tüm ülke sporuna ders olması gereken bir doğru örneği hayata geçirmiştir. Emin olunuz ki, o duruş sayesinde Polat’ın da paçası kurtarılmıştır! Galatasaraylı için başkanlık makamı ve kulüp kriterleri öylesine değerlidir ki, yıpratılmasına asla izin verilmez! Gereken yapılır.
Kurumların sağlıklı yaşamalarını temin edecek en önemli kriterlerden biri de, herkesin görev alanını ve müdahele sınırlarını doğru anlamda belirlemesi gerekliliği tabii. Taraftar renklerini destekleyecek, zarar vermemek için özveri örnekleyecek, sevinç ve üzüntünün de doğru anlamda yaşanmasına özen gösterecek. Olması gereken budur. Ama yönetim uygulamalarına, Galatasaray’a her anlamda büyük katkılar yapmış, özveride bulunmuş insanlara ‘nota’ üslubunda bildiriler sunmak, taraftarın işi değildir. Olmamalı!
Galatasaray’ı Galatasaray yapan değerlerin, doğru anlamda kritize edilmesinin, şart olduğu bir dönemdeyiz yine diye düşünüyorum!
‘’Bayram sevinci!‘’
Fatih Terim, birlik adına çok yararlı bir öneriyi gündeme taşımış, “Lider kavramı nasıl olmalı?” sorusunun da muhteşem sunumunu örneklemiştir. Galatasaray camiası ve Ünal Aysal’ın da gereğini yapmaktan kaçınmayacaklarını, Fikret Orman’ın çıktığı çoook zorlu yolda desteklerini esirgemeyeceklerini düşünüyorum.
HHH
Daha yaşanabilir bir Türkiye için uğraşan herkesin Yüce Yaradan hatırını yapsın inşallah. Sakarya Hendek’te bir belediye başkanımız var, Ali İnci... Tamamen belediye olanaklarıyla 32 bin kişilik stadyum, 4 bin kişilik spor salonu, kapalı yüzme havuzu, kamp merkezi, atletizm alanı ve amatör uçakların kullanabileceği uçak pisti, orman içinde bir hastane ve daha nice hizmet. Sordum “Sayın başkan böylesi büyük bir hamle, üstelik Hendek’te?”... İnci dedi ki “Olimpiyatlara hazırlanıyoruz, aday olduğumuzda birçok sportif yarışmanın yapılabileceği, kamp döneminin geçirilebileceği her türlü hizmete talibiz. Türkiyemiz ve olimpiyatları ülkemize kazandırma çabasındaki insanlarımızın hizmetindeyiz”.
HHH
Pazartesi günü değerli dostum Ünal Bey’in yüz akı Lobby’nin bir organizasyonuna katıldım. Olağanüstü bir mükemmelliğe ve yapılanma projesine daha şahit olma şansı oldu adıma. Sadece adıma değil, Türkiye’nin de adına! Doğuş Grubu ve İMG ortaklık anlaşması imzaladı. Dünya’ya ülkemiz sporunu, sporcularını daha iyi tanıtacak bir program ve yepyeni çağdaş yapının temelleri atıldı. Ferit Şahenk ve ekibinin, ki hemen yanıbaşında, İbrahim Kutluay gibi bir dünya markası var, üstelik dünyanın en büyük spor, moda ve eğlence şirketlerinden biri İMG de var... Yapılabilecekleri hayal etmeniz dahi yeter. Allah yar ve yardımcıları olsun, ülkemize hizmet edenlerin.
‘’Neden?‘’
Fenerbahçe’nin Türkiye kupasını kutlamam, camianın Atatürk değerleri ve ülke bütünlüğüne olan tavizsiz sadakatinden söz etmem kimi, okurlarımı mutlu ettiği gibi, kimilerinden de tepki mesajları alma nedenim oldu. Fanatik’teki ilk günümden itibaren, düşündüklerimi açık ve net, samimi duygularımla paylaştım.Katıldıklarınız ya da katılmadıklarınız, hatta kızgınlıklarınızı yansıttığınız paylaşımlar da oldu elbette. Bunca senedir yazıyorsam, hata içeren ifadelerim de olmuştur mutlaka. Fakat Atatürk ilkeleri, ülkemin bölünmez bütünlüğü ve huzuru konusunda zerre kadar tavizine rastlayamazsınız Oğuz Dizer’in.
Fenerbahçe kulübü ile ilgili yazdıklarıma gelen olumsuz tepkilere de, saygı duyuyor ama asla katılmıyorum. Türkiye hiçbir kurumunu kolay oluşturmadı. Özellikle de şehit kanlarıyla bezenmiş, İstiklal harbi ve Çanakkale savaşlarında omuz omuza düşmanla başetmiş Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaşlı büyüklerimiz armağanı, şanlı kulüplerimize gelebilecek her türlü zarara karşı birlik olmalı teyakkuz halinde bulunmalıyız. Değerlerine sahip çıkmayan milletlerin sonu felakettir çünkü.
Türkiye’nin başında sabır sınırlarımızı çoktan aşmış bir terör ve bölücü belası var zaten. Bu nedenle toplumu gerecek, birbirine düşman edecek her türlü olumsuzluğa mani olabilecek tüm girişimler, milli görevden farksızdır artık.Bu konuda en ziyade dikkat mecburiyeti olan kesimlerden biri de, biz spor yazarları olmalı diye düşünüyorum. Gladyatör zihniyetli, medyatör tavrı noktalanması gereken değerlerde! Toplum kopma noktasında. Bu gidişin sonu ne olur? Felaketi önleyecek duruşu ve kültürü üretmek zorundayız yani!