‘’Nasıl kıyabildiniz Galatasaray’a?‘’
İnsanda bir nebze insaf olmalı insaf, eeeey yönetim! Uygulamalarınız sadece ve sadece Galatasaray ‘a kıymak değildir de, nedir Allah aşkına ? Şampiyonluklarla taçlanan 2 sezonluk yürüyüşe çomak sokmanızı şahsım olarak anladım da, çözemeyip idraktan uzak kalan saf ve bakir Galatasaraylı var mı bilemem ! Hannover’in FiFA’ya şikayet hevesi ardından kaptan Kerem’in zoraki Rusya’ya gönderilmesi plan projesi, Erden Timur’un iç mihraklarca yalan ve dedikodularla bezdirilmesi hele hele bilet rezilliği ve bir vagon Galatasaraylı’nın mahkeme kapılarına düşmesi, para bulamadığınız için transferlerin gecikmesi kabul edilebilir mi, Kerem’e uygulanacak antika modeli, Adnan Polat mı öğretti? Adnan kardeşim bu tür plan, program, uygulama konusunda çok hünerlidir. Bilirim! Paranız ve aklınız yetmiyorsa, o mahal ve makamda bulunmayacaksınız nokta.
Divan kurulu meselesinden söz etmiştim, devam edeyim. Divan kurulu üyesi olmayı hak edenler dahil, çok Galatasaraylı; içinde bulundukları yapının önemini ve gücünü elbette görevlerini bilmiyor! Eğer idrak edebilseler toplantılar 88-98 hazirunda kalmaz; o salon dolar adam almaz. Başkanınız ve azalar ‘süs’ olsun diye o makama konmadı. Aşama aşama geldiler.Ama başkan yönetim sözcüsü modunda, eleştirisini paylaşan her üyeye tavır koyuyor! Senin vazifen meseleleri dile getirenlere kota koymak mı başkan ?
Tüzükte ne yazıyor ‘Divan Kurulu’nun görevleri ‘ hakkında bakalım hele!
Madde 99: Divan Kurulu Kulübün en yüksek danışma kuruludur. Görevleri:
99.1)Kulübün etkinliklerini, gelişmesini ve geleceğini ilgilendiren konuları ve bunlarda mevzuat ve Tüzük hükümleri ilebütçe esaslarına uyulup uyulmadığını incelemek, inceleme sonucuna göre alacağı kararları Yönetim Kuruluna dilek ve tavsiye olarak bildirmek. gerekirse yeni bir Divan Kurulu kararı ile ilk olağan genel kurula sunmak.
Aykutalp Derkan; bu konuda Burak Elmas hakkında, seçim talebine destek olmaktan başka bir girişim yaptı mı? Bakmak lazım!
99.2)Yönetim kurulunun her türlü etkinlik ve tasarruflarını izlemek, yönetim kurulundan bilgi istemek, gerek gördüğünde inceleme yapmak, gerekirse bu incelemelerin sonuçları ile birlikte Yönetim Kuruluna Bildirmek.
99.3)Genel Kurulun olağanüstü toplantıya çağrılmasını önermek.
Bu tür bir öneri için illa Burak Elmas’ın mı başkan olması gerek? Hannover hakareti yutulur, hazmedilebilir mi sizce ?
99.4) Gerektiğinde yeniden bir Tüzük yapılması, yürürlükteki TÜZÜK maddelerinin değiştirilmesihususlaeında çalışmalar yapmak ve hazırlanacak taslağı Yönetim Kuruluna vermek.
99.5)Yönetim Kurulunca üç ayda bir verilecek çalışma raporu ile….
Yönetim Kurulu üç aylık raporları! Eğer varsa Hannover’e ödenmemiş 2 buçuk milyon Euro borçtan ve FİFA’nın başımıza ne çoraplar örebileceğinden haberiniz var mı sayın Derkan ve saygıdeğer Divan üyeleri ?
Felakete giden yolu önleyebilme şifresi; madde madde ayrıntılarda gizlidir değerli Galatasaray gönüllüleri. Ayrıntıları dikkate alınız lütfen.
‘’Divan meselesi!‘’
‘Divan’ önemli konu. Sözlüğe baktım. Kol koyacak yeri olmayan, arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen kerevet. Arkalıksız kanepe. Günümüz tanıtımıyla da mobilya diye start alıyor ve sonrası uzun uzun geliyor. Yüksek divan, alçak divan vesaire vesaire !
Aslı Arâmice, Farsça’da yerleşmiş. Fakat esasen, Bizans disiplininden geçmiş gelmiş ! Osmanlı döneminde ise yüksek aşamalı devlet adamlarının oluşturduğu, oldukça önemli bir büyük meclismiş. Protokol tribünü gibi bi iş yani! Divan kalemi, divan-ı hümayun, divan şiiri, edebiyatı, müziği, haraç divanı gibi tanımlamalarla engine doğru gittikçe gidiyor yani !
Mesela Divan- hümayun; memleketin önemli işlerini gören, müracaat dilekçelerini kabul ederek, bir nevi yüksek mahkeme vazifesi de, gören kurumdur. Haraç divanı ise haraç, zekat, cizye gibi; halkın ve beytülmâlin haklarının muhafızı durumundadır. Hımmm demek ki batan, göçen, malı,mülkü kaybeden kulüplerimiz ve azalar, hesabı divan kurullarından soracak! Uzun lafın kısası kulüpler divan kurulları denildiğinde akla sadece alçak veya yüksek divan veya mobilya gelmeyecek. Söz konusu kurulların büyük sorumluluklar taşıdığı ve emanete hıyanet edenleri tespit etmeleri gereği net bilinecek!
Mesela vezir Îbnül -Furât Divanü’l Merâfık’ı tesis etti. Bu divan şüpheli yollardan kazanılmış servetleri takip ediyor, yöneticilerin aldığı yardımlarla yani rüşvetlerle ilgileniyordu! Kulüp divanlarımızında işi oldukça zorlu, ve sevabı yoğun emek yani . Bir de Mezâlim divanı da var. Mazlumların hakkını aramak ve kamu denetçiliğini icra etmekle yükümlü.Esasında divan meselesi çooook derin de, sizleri fazla meşgul etmeyeyim. Şunu bilelim ; Divan Kurulları çok değerli, önemli ve kutsal görev ifa etmekle yükümlüdür nokta.
Galatasaray Divan Kurulu bazen 88 bilemedin 98 kişi ile toplanıyor. Divan başkanı da, başkan gibi değil ; yönetim kurulu sözcüsü gibi tavır alıyor. Bu garabette gözümden asla kaçmadığı gibi, rahatsız da ediyor. Herkesi etmeli !
Bild gazetesinde Hannover yöneticisi Marcus Mann; Galatasaray’ın ödemediği 2 buçuk milyon Euro borç hakkında, her ‘Galatasaraylı’yım’ diyenin, izzet-i nefsine dokunacak tarzda beyanat vermiş. Ayrıca bilet yolsuzlukları konusu da, dedikodu sınırlarını aştı gitti!
Şimdiii ilk düzenlenecek divan roplantısında bu elim vakalar dile gelecek mi? Merakım odur!
Not; yarın Galatasaray tüzüğünden bence çok önemli bir maddeyi, paylaşacağım ve divan başkanı ile haziruna ne denli kutsal bir görevin, hamili olduklarını hatırlayacağım.
‘’Çin seddini kadınlarımız aştı!‘’
Kadın Türk Milli voleybol takımımız; harikulade mücadele, duruş, dayanışma, disiplin ve beceri sahneledi, Çin seddini geçti gitti. Rabbimiz nazarlardan korusun, alıştırdıkları zaferler daim olsun…. Milletçe çok mutluyuz çok… Üzüntüyle takip etmek zorunda kaldığım, bir kısım sosyal medya ne denli çabalasa da, Ay Yıldızlı voleybolcularımızın, beklediğimiz zaferlerine mani olmayı başaramadı! ‘Beyhude yere uğraşmayın, melunluk ve hainlikten vazgeçin lan!’ Diyeceğim de, demiyor! Alayını yüce Allah’a havale ediyorum. Aziz Türk milleti ne çektiyse soysuzlardan çekti, hainler tükenmedi! Kahraman kadınlarımız, melunların kirli heveslerini körledi, muazzam Çin seddini aştı, zaferler yoluna devam etti… Türk milli futbol takımımız, taraftarlarımızla Avrupa Şampiyonasına, nasıl renk, canlılık ve heyecan kattıysa Paris Olimpiyatlarına katılan sporcularımız da; taraftarlarımızla beraber renk, heyecan, güzellik kattı. Sonuçlar ne olursa olsun tüm sporcularımız baş tacıdır nokta. Mete Gazoz, Ulaş Tümer, Abdullah Yıldırmış, Hatice Akbaş, Buse Naz Çakıroğlu, Esra Yıldız Kahraman… Paris Olimpiyatlarında milletimizi temsilen 18 farklı spor dalında yarışan 54 kadın 47 erkek sporcumuz onurumuzdur. Hele hele Yusuf Dikeç Türk duruşunu öyle güzel örnekledi ki; selam olsun, saygı sevgi bereketi olsun… Hak ettti, anasının ak sütü gibi. Busenaz Sürmeneli onur vesilemizdir. Dünyanın en seçkin sporcuları arasında yarışmak elbette zor iş. Canı sağ olsun. üzülme sakın evlat. Spor yarışmalarında her türlü netice var. Yüksek atlamada, yüzmede 16 yaşındaki evladımızla onur duymamak mümkün mü? Bugün kadınlarımızın aşıp geçtiği Çin Seddi gibi, birgün bütün engelleri aşıp, zafere koşacaklarından emin olabilirsiniz.
Bugün Fenerbahçe’nin de Fransızların meşhur Majino hattını zapt edip, İstanbul’a döneceğinden eminim. Açık ve net söylüyorum; ‘ bizler rakibinin veya rakip sporcunun uluslar arası alanlarda Türk bayrağını temsil ederken, hüznüne sevinenlerden değiliz!’ Fenerbahçe’ye zorlu sınavında başarı, zafer, sevinçler diler… Türk milleti her platformda yabancılara, galebe çalsın isteriz.
‘’Neredeydiniz Allah aşkına?‘’
Galatasaray’ın hazırlık kampını; Avusturya’nın popüler gece kulüpleri ve diskotekleri Stollen 1930, Portekiz & Bess, Pure Lounge gibi mekanlarda geçirdiğini düşünmedim desem yalan olur! Belki de Zauchensee veya Kitzbühel gibi kayak merkezlerinde bol bol kayak, kaydırak, paten eğitimi ve doğa yürüyüşlerinde vakit geçirdiniz. Futbol işini pek düşünmediğiniz ve kaytardığınız öylesi belli ki! Beşiktaş dün gece Galatasaray’ın hazırlık ve transfer dönemini, nasıl berhava ettiğinin ‘5 gollü’ dersini verdi. Okan Buruk şunu iyi bellemeli ‘Anılarla yaşayamazsınız!’ Eğer havaya girer, lüzumundan fazla şişerseniz, ilk fırtınada savrulur sağa sola uçar ve Kartal pençesi neticesi yer ile yeksan olursunuz! Ege & Akdeniz sahillerindeki muhteşem balolar ve kasaba, köy, mezralarda gezdirilen kupa da elinizde; baka kalırsınız ey yönetim! 5 gollü ders de, anılarınızda dursun. Mutlu musun şimdi Dursun?
Fena halde rezil oldu
Sarı-Kırmızılılar Atatürk Olimpiyat Stadı’nda sahaya futbol adına, hiçbir şey koyamadı. Galatasaray taraftarını önce kızarttı, 5. golü yediği anda da sararttı. Galatasaraylı taraftar rengini en organik katkıyla Sarı- Kırmızı yaptı. Bravo (!} Okan Buruk ‘bu akşam bir transfer bitecek!’ demişti. Transfer bitti mi bilemem de Galatasaray’ın Süper Kupa’da fena halde rezil olup bittiğini bilirim. Teknik direktör belki de şampiyonluk makamından, rezillik kürsüsüne transfer olacaklarını söyledi de; saf ve bakir ahali anlamadı! Hayra yordu.Siz eeey idari ve teknik yönetim, eeeey fevkaladenin fevkindeki yıldızlar ne olur itiraf edin ‘Neredeydiniz Allah aşkına?‘
‘’“İcardi “ Güneş döndü! ‘’
Kadın Voleybol milli takımımızda Zehra Güneş sahada olmadığında, söyleniyordum kendi kendime ‘ İcardi Güneş yoksa, sıkıntı var valla’ Galatasaray için İcardi futbolda neyse, Zehra Güneş’te voleybolumuz için aynı değerde. İcardi sakat olmasına rağmen, fedakarlıkla oynadı. Dün baktım ki Güneş’te, sıkıntılarına rağmen ışıldadı. Helal olsun.
Büyük bir keyifle sporcularımızı futbol yıldızlarımızla eşleştiriyorum, izlerken. Fenerbahçe’de 570 müsabakada forma giymiş, Kırmızı Beyaz ve Sarı Lacivert dışında hiçbir renge savrulmamış; efsane kaptan Müjdat Yetkiner unutulabilir mi? Eda Erdem de Ay Yıldız’ımıza ve renklerine gönül vermiş, erdem örneği Fenerbahçeli yıldızımızdır evvel Allah, cümle sporseverlerin gözünde. Ya Gizem Örge ? Kaptan Ziya’nın voleybol sanatındaki şahane örneği değil de ne? Her probleme deva, bakışlarıyla takımına zerk eder deva. Melissa Vargas voleybolun Alex’i olmalı. Alıyor topu ve neticeye vardırıyor maşallah. Mavi boncuk Türk milletinden sana tamgaz… İlkin Aydın… Barış Alper ile müsemma çizgide adeta. Niyeti ve gönlü ‘ Covit 19 ‘ standartlarındakilerce, melunca eleştiriliyor. Evladımız aynen Barış Alper gibi, sağlıklı hırs ve inat, inançla zirveye yürüyor. Hande Baladın aynen Hasan Şaş gibi. Olağanüstü becerili, çabuk ve zeki… Aydınlığı da kuvvetli, deniz feneri sanki. Hiç beklemezsin gemiyi kayalıktan zarar görme hatta batma riskinden kurtarır. Ebrar Karakurt gözümde , gençliğimin Gökmen Özdenak’ıdır. Tertemiz kalp, güç kuvvet doğruluk ve çağdaşlık. Gökmen’in müstesna güç ve hava hakimiyeti, Ebrar’da da müthiş di mi?
Elif Şahin… Kadınlar voleybol ocağı, adeta ana kucağı Eczacıbaşı’nın armağanı. Duruşu, kalitesi, tevazuu, sportmenliği elbette performansı ile Eczacıbaşı emeği, başarıları ulusal voleybolumuz posteri şimdi.
Buseniz Sürmeneli; Sürmeneli kardeşim Salim Karabacak’ı anımsatır, ringde sahne aldıkça. Sürmene eşrafı huyu demek ki… Beylerbeyi - Dutlu sakini Salim de dayak attıkça güler, gülümser ve sopa yiyene adeta dayaktan keyif aldırır.
Busenaz dün Polonyalı’yı sopaladıkça güldü. Neticede Anetta’da ringden yenik ama mutlu ayrıldı… Sürmene usulünce dayak, organik operasyon şifa reçetesi demek ki!
Nişancılarımız Yusuf Dikeç, Şevval İlayda Tarhan, elbette Mete Gazoz ve Elif Berra Gökkır ise ayrı bir yazı konusudur. Çok muhabbet, fazla gelir derler ya! Eyvallah…
‘’Mutluluğumuzu çalamadılar!‘’
Hollanda Avrupa Futbol Şampiyonasında mutluluğumuzu hakem marifeti ve şansı yardımıyla Aimanya’da çaldı. Bezer senaryo az daha Paris Olimpiyat Oyunları Kadın voleybol takımımıza karşı da sahne alacaktı. Kadınlarımız bu senaryoya şans tanımadı. Dolayısı ile Hollandalı’lar bu kez ne denli uğraşsalar da, mutluluğumuzu çalamadı! Bu galibiyet nedeniyle çok mutluyuz çok. Okçuluk takımımızın tarihinde ilk kez kazandığı bronz olimpiyat madalyası, günün mükemmelliği faslındadır. Aslında sadece santimle kaçırdığımız altın veya gümüş madalya da, kronik şanssızlığımızdı!
Şimdi gelelim sadede! Çok başarılı Kadın Voleybol takımımız başarılarını, kim görmezden gelebilir? Hiç kimse. Hiç kimse de ; sporcu menajerleri ve bir kısım sosyal medya kullanılacıları, zarar verme çabasından zerre taviz vermiyor nedense ! Saldıkları dedikodular, reklam mevzuu çekişmeleri, ıvır zıvır sözler; değerli sporcularımıza zarar verir, Türk milletini de üzer. Olmadık söylemleri kamu önüne taşımayın, melunluk da, yapmayın!
Hollanda karşısında kaybettiğimiz ilk iki set, tamamen sporcularımız kafa karışıklığı; konsantrasyon arızaları ve demotive halde bulunmaları nedeniyledir. Farkına varınız !
Ay Yıldızlılarımız zor da olsa toparlandılar ve Potakalları buz gibi soğukta Afyon civarında, park ettiğinde aracının kontağını kapatan dikkatsiz kamyon şöförü örneği dondurdular ! Mesele şudur motor stop ettiğinde kamyon kasasındaki titreşim de durur ve portakallar donup ziyan olur ! Bizimkiler kıpır kıpır Hollandalı’ları önce durdurdu, ardından da dondurdu. Ele temas eden topta dahi, yalana yaslanan rakibeler, hak ettikleri dersi 3-2 yenilgiyle aldı. Hakkaniyet ve doğrudan kaytarmanın doğal sonucu.
Millilerimizin yolu uzun ve zorlu. Ay Yıldızlı Kadın Voleybol Takımımıza köstek değil destek olalım ve pozitif enerjimizi Paris semalarında volta attıralım.
Melunca dedikodu ve çabalara yol vermeyin, milletçe sevinmeyi seçin. Başka çare yok!
Başarıların daim olsun TÜRKİYE
‘’Hatırlamak gerek!‘’
Okan Buruk yönetimindeki Galatasaray son iki şampiyonlu olmazsa olmaz aksiyonu, savunmada dikkat, özen, konsantrasyon ve tayming ; e tabii atılan kritik goller olduğunu acilen hatırlamak gerek!
Bundan 50 sene önce Sakarya amatör ligi kulüplerinden Karadenizspor yöneticisi Baydar, takımı topladı karşılarına geçip arkasını duvara yasladı ve sordu en kıymetli ve korunması şart yeriniz neresidir?’ Muhtelif cevaplar gelmiş olsa da, cevabı yine kendisi verdi ‘geriniz’ ! Devam etti ‘geriniz çocuklar, geriniz.En ilerdekinden itibaren, en büyük gayretiniz gerinizi koruma çabası olmalı. Oldu oldu, olmadı yandınız!’
Dün gece Parma müsabakasını seyrederken, geçmişin hayati önerisi geldi aklıma. Muslera bir sürü kurtarış yapmasına rağmen, 2-0 yenilmekten kurtulamadı Galatasaray.
Sahada bulunduğu halde, ayakta uyuyup otel parası vermeyenler yüzünden. İsim vermeme adres göstermeme lüzum yok. Mertens ve Torreira hariç külliyen, külliyen !
Gerekli hamleyi yapamayan, rakibi kovalamayan ya da kovalayamayan görevliler, aynen tribündakiler gibi Italyan’ları resmen gözleriyle takip etti ve bir vagon pozisyon üstü iki de gol yedi. Ya Muslera olmasaydı, umulmayan felaket yaşanırdı.
Kadri Aytaç futbolcularına ‘futbol topu sizin namusunuzdur asla kaybetmeyin, kaybetmeyeceksiniz. Aksi halde çok fena cezalandırılırsınız!’ İlkesini adeta ezberletir, kaybetme tehlikesinin yaşatacaklarını adeta sporcuları beynini nakşederdi.
Galatasaray ‘a taktik, maktik veren organik formüller üreten; çok bilen plan proje transfer uzmanları ‘8-6 zart, zurt’ onca plan anlatacak şimdi.
Oysa denklemler demeti kıbamında sunulan mesele basit!
Fizik kalite, güç, kuvvet, konsantrasyon, doğru ve organik futbol, iştahı ve ciddiyeti lazım. E tabii zahmet ve gayretten firar eden beyinleri de, tercih etmemek lazım.
Topu kazan, kazandığın topu doğru ve yerinde kullan. Top rakibe geçtiği zaman da sakın ha aman verme. Olabildiğince baskıla nokta.
Çaresizlikler festivalini seni sevenlere sunma! Üzülürler sonra.
‘’Olmasa da olur!‘’
Toplumu olumlu yönde düşündüren tabii fuzuli harcamadan uzak tutan bir reklamı hatırlıyorum ‘Olmasa da olur’
Lecce karşısında izlediğim Galatasaray, transfer olmasa da olur gibi gibi düşündürttü valla. Bravo Okan Buruk ve Sarı Kırmızılı Aslanlar. Mükemmel bir kamp süreci yaşıyor ve sevenlerine umut enjekte ediyorlar.
Ziyech ve Zaha’nın performansı, haklarındaki geçen sezon düş kırıklıklarını; unutmamız gereğini yansıttı. Mükemmeldiler, daha da mükemmel olacaklarının sinyallerini verdiler.9’da Ziyech, 40’ta Zaha şahane birer gol attı.
Galatasaray‘ın önde baskı ve topu kazanma iştahına hangi futbolsever imrenmez ki? Tempo, kovalama, araştırma, konsantrasyon dakika 70’e kadar, çıkarsız Galatasaraylı, gönüllere göreydi. Neden ‘çıkarsız Galatasaraylı?’ Çünkü bu insanlar sadece Galatasaraylı olmakla mutlu olur ve onur duyarlar. Başarılarla da sevinirler. Hele hele fuzuli transfer, boş yere harcamalar ve savrukluktan; formasının hakkını vermeyen profesyonellerden de nefret eder büyük üzüntü yaşarlar. Uzun sözün kısası sahada iyi niyetli herkesi memnun edecek bir armada vardı.
Bu kadroya Milli takım forması giyen futbolcular da katıldığında, Elias Jelert transferi gerçekleştiğinde herşey çok daha güzel olacak diye düşünüyorum. Jelert yaşı ve hepimizin izlediği ve beğendiği performansıyla zaten gönüllerde yar etmiş, her haliyle Galatasaray ‘a yakışacağını da karakterli duruşuyla kanıtlamıştı. Nellson mükemmel yapı örneğiydi, aynı kültürün çok şık bir ürünü daha geliyor.Metehan’da çok çok berrak ışık veriyor. İlk hamlelerde acele etmemesi, zamanlama ve ikinci hamle için akıl & güç kontrolünü pekiştirmesi ; Şampiyonlar Ligi standartlarında stoperimizin yuvadan yetiştiğinin müjdesidir.
Günay'ın 76’daki kurtarışı şahaneydi. Yine Günay 85’te ‘hayır’ diye direndi. Listkowski ‘yi önledi, Krstovic denedi kalecimiz çeldi. Gaspar attı. Biri tuttu, öteki yoldu, biri de pişirdi, ‘Günay da yedi’ örneği bir goldü yani, neticede rakip Made in İtaly Seria A Lecce idi.
Bence Karadağlı Nicole Kristović, not alınmalı ve izlenmeli de. Gol yapamasa da ; 7 şut atan ve arayan adam kumaşını belli etti.
‘Olmasa da olur !’ Değil. İleriye doğru… ‘Olursa iyi olur’ yani !