Arama

Popüler aramalar

‘’İlk Yarı Rüya, İkinci Yarı Kâbus‘’

Geldiği günden bu yana kaosun eksik olmadığı Fenerbahçe’de Tedesco, tüm konsantrasyonunu “Sahada nasıl kazanırım, en verimli kadroyu nasıl sahaya sürerim?” sorularının cevabını bulmaya vermiş durumda... Ancak izlediğimiz 90 dakika, ilk ve ikinci yarısı geceyle gündüz kadar farklı bir karşılaşmaya sahne oldu. Üstelik ikinci devrede rakip 10 kişi kalmışken...

İlk yarıda büyük bir üstünlük kurarak rakibine adeta sahayı dar eden Fenerbahçe, Nene'nin ceza sahasına müthiş slalomuyla kazandığı penaltıyı Talisca’nın gole çevirmesiyle öne geçti. Bu golden sonra oyunu daha da rahatlayan sarı-lacivertliler, Asensio ile farkı ikiye çıkardı. Az önce de belirttiğim gibi, büyük bir kalite farkı vardı; ancak farkın açılmamasının en büyük nedeni, Talisca’nın doğru noktalarda topla buluşmasına rağmen mücadele etmeyip top kayıpları yapmasıydı.

En-Nesyri’nin kenarda tutulmasıyla birlikte hücumda Kerem-Talisca-Nene üçlüsü, hem geçiş oyunlarında hem de atakları sonlandırmada önemli rol oynadı.

İkinci yarıya da aynı kadroyla başlayan Fenerbahçe, ilk 10 dakikada baskısını sürdürdü. Ancak zaman ilerledikçe ev sahibi oyundan düşmeye başladı. Haftalardır galibiyete hasret olan Karagümrük ise cesaretlendi ve Fenerbahçe’yi üst üste ataklarla zorlamaya başladı. Talisca’nın kolayca kaybettiği bir topun dönüşünde Karagümrük farkı bire indirdi ve bu golle birlikte daha da cesur oynamaya başladı.

Karagümrüklü Sergio’nun müthiş golünün ardından birkaç net pozisyon daha bulan konuk ekip, bir de VAR’dan dönen golle skoru dengeleyemedi. Bu sırada Fenerbahçeli oyuncular, ilk yarıdaki oyun üstünlüğünün nereye gittiğini adeta sorguluyordu. Yapılan oyuncu değişiklikleri de oyunu toparlamaya yetmedi. Balkovec’in gördüğü ikinci sarı kartla Karagümrük 10 kişi kaldı; bu kırmızı kart, Fenerbahçe’ye adeta nefes aldırdı. Ancak buna rağmen, cesur Karagümrük son dakikalarda da birkaç pozisyon daha üretmeyi başardı ama aradığı golü bulamadı.
Fenerbahçe, iki yarısı da geceyle gündüz kadar farklı geçen bu maçın ardından hafta içi Stuttgart’a karşı ne kadar direnç gösterebilir, kestirmek zor. Her karşılaşması ‘kader maçı’ olan Tedesco, dün gece rahat uyumuş olabilir; ancak bugün yeni bir telaşın içine girmiştir. Çünkü bu kez rakip, haftalardır kazanamayan Karagümrük değil, Stuttgart.

Bu gece birkaç oyuncunun ekstra eforuyla kazanmayı başaran Fenerbahçe’yi, daha zorlu maçlarda çok daha sıkıntılı günler bekliyor.

20 Ekim 2025, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Puan üç, oyun sıfır‘’

Zagreb faciası sonrası tepkileri üzerine çeken Teknik Direktör Tedesco, Asensio'yu yine 8 numarada başlatırken yanına İsmail'i monte etti. Semedo-Çağlar değişikliği dışında, İrfan'ı kesip Talisca'yı ilk 11'e aldı.

Maç öncesi, hakkında çıkan eleştirilere kendinden emin bir şekilde, “Biz bu mesleğe yeni başlamadık” dedi. Haklıydı da... Büyük takım hocası olmak, büyük övgülerin yanı sıra büyük eleştirilere de hazır olmayı gerektirir.

Fenerbahçe, beklendiği gibi Kerem, Nene ve En-Nesyri ile Antalyaspor'a karşı ön alanda baskı yaparak başladı. İlk 20 dakikada etkili bir oyun oynayan, iki isabetli şuta imza atan ev sahibi, bal yapmayan arı misali sadece pas yapıyor ancak atakları sonlandıramıyordu. Dakikalar ilerledikçe Fenerbahçe'nin hücum hattındaki uyumsuzluk iyice belirginleşti. Talisca etkisiz, En-Nesyri istediği topları alamıyor. Nene ise çok aceleciydi. Fenerbahçe’nin tek işleyen bölgesi, Brown ve Kerem'in kanadıydı. Ancak onlara yeterince destek gelmiyordu.

Fenerbahçe'nin ilk yarıdaki en net pozisyonu, Talisca’nın ceza sahası dışından çektiği şuttu. Emre Belözoğlu, Fenerbahçe'nin zaaflarını çok iyi analiz etmişti; takımını hiç zorlanmadan ilk yarıya hazırlamıştı. Fenerbahçe’nin %71'e %29 üstün oynadığı dakikalarda, Antalyaspor yakaladığı kontraatakta %100'lük bir pozisyonu kaçırdı. Oyun planı olan bir teknik direktörün tek bir pozisyonu bile yürekleri ağza getirebiliyor. Ancak "Fenerbahçe bunu 45 dakikada yaşattı mı?" sorusunun yanıtı açık ve net: Umut değil, sinir...

Tedesco, ilk yarıdaki kötü oyundan memnun ki, ikinci 45 dakikaya da değişiklik yapmadan başladı. Ön alan baskısıyla başlayan Fenerbahçe, kaptığı topta önce Nene'yle Antalyaspor kalecisi Julian’ı geçemezken, seken topu En-Nesyri altı pas içinde değerlendiremedi. Aynı baskıyla Antalyaspor’un üzerine giden Fenerbahçe, Nene’nin kazandırdığı penaltıyı, son iki penaltısını kaçıran Talisca bu kez gole çevirdi.

Fenerbahçe yine üretemedi; sadece top çevirdiği dakikalarda kazandığı penaltıyla öne geçti. Sarı-lacivertliler atamadıkça tribün gerildi, taraftar gerildikçe oyuncular da baskıya girdi. Bu gol, oyunun geri kalanını da rahatlattı. Şu dakikalara kadar Fenerbahçe için ekstra performans gösteren isim İsmail Yüksek’ti. Golden önce de sonrasında da, verdiği katkı, tribünlerden karşılığını buldu.

Maçta varlığıyla yokluğu bir olan En-Nesyri’nin yerini Cenk alırken, Kerem'le de İrfan değişti. 70’ten sonra tempo biraz daha düşerken, Fenerbahçe’nin hâlâ akan oyunda bir pozisyon bulmakta ve sonlandırmakta yaşadığı sorun gün gibi ortadaydı.
Maçın sonlarına doğru Antalyaspor artık savunmadan çıkıp gol aramaya başlarken, uzatmalarda Brown’un ortasında oyuna sonradan giren Szymanski, attığı golle takımının 3 puanını garantiledi.

Ancak Fenerbahçe, sahadan 2-0'lık galibiyetle ayrılırken, 90 dakikanın geneline bakıldığında sönük, yavaş ve birbirinden uyumsuz bir görüntü çizdi.
Eylül ayı bitmeden bir teknik direktör ve bir başkan değiştiren 100 yıllık çınarda hem hoca hem oyuncular bu şokun içinde... Sahada isim isim baktığımızda herkesi heyecanlandıran isimler, gösterdikleri futbolla izleyenleri kandırıyorlar. Yeni başkan Sayın Sadettin Saran ve yönetiminin, bu haftadan itibaren artık radikal kararlar alacağını göreceğiz. Yoksa Fenerbahçe, bırakın martı, nisanı; ekim ayının ortasını bile göremeden havlu atabilir.

29 Eylül 2025, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Mourinho hala gitmiyor mu?‘’

Maçı oynamaya bırak, daha maç günü bile gelmeden Mourinho’nun yönetime yönelik salvoları, olacakların adeta fragmanı gibiydi.

İlk karşılaşmaya göre Duran-Talisca ve İrfan Can-Livakovic değişiklikleriyle sahaya çıkıldı. Son yıllarda denk gelebilecek en iyi Benfica ile eşleşmiş olsak da, bu turlarda nasıl oynadıklarını ve iç sahada taraftar desteğiyle nasıl baskı kurduklarını çok iyi biliyoruz.
Maç da tam bu beklentilerle başladı. Henüz 3. dakikada Amrabat’ın kaybettiği topta Livakovic, yüzde yüzlük bir pozisyonu kurtardı. Oyunu daha çok kendi sahasında kabul eden Fenerbahçe, Benfica’nın baskısını sineye çekti. Henüz 10 dakika geçmemişti ki, Benfica, Rebic ile sol kanadımızı zorlamaya başladı. Kazandıkları ilk kornerde Pavlidis’in golüyle öne geçtiler ama gol VAR’dan döndü.

Baskısını sürdüren Benfica, etkili kullandığı bir duran topta bir gol daha buldu ama bu kez de faul gerekçesiyle iptal edildi. Üst üste iptal edilen goller, Fenerbahçe’yi kendine getirmedi, aksine oyun aynı şekilde devam etti. Orta saha tamamen Portekiz ekibinin kontrolündeydi; hücuma çok nadir çıkabiliyor, duran toplardan hiçbir verim alınamıyordu.

Bu yoğun baskı ve iptal edilen gollerin ardından Fenerbahçe’nin kaderi adım adım çizildi. Belki de iki aydır kadroya katılmak için görüşülen, ancak Nice maçında kısa süre oynadığı için transferi gerçekleşemeyen Kerem, Benfica’yı öne geçirdi. Tam anlamıyla Fenerbahçe’ye özgü bir transfer hikayesi. Her yaptığıyla eleştirilen yönetim, bu transferi de kimseye kaptırmadı...

İkinci yarıya İsmail-Amrabat değişikliğiyle başlayan Fenerbahçe’de oyun olarak hiçbir şey değişmedi. Yine baskı yedi, hücumda çoğalamadı. Biz nasıl izlediysek, Mourinho da maçı stadın en güzel yerinden izledi.

Koca maç boyunca Fenerbahçe anlamsız bir alan savunması yaptı. Oyuna Oğuz Aydın ve John Duran’ın girmesiyle temsilcimiz nihayet rakip sahada biraz etkili oldu; ancak bu baskı, kalıcı olamadı. Gece boyunca rezil bir performans sergileyen Fred ile Szymanski'nin bu dakikalara kadar oyunda kalması, akıl tutulmasından başka bir şey değil.

Mourinho’nun sakatlığı geçtiğinden beri can simidi olarak tutunduğu Talisca, üç dakikada gördüğü sarı kartlarla oyundan atıldı ve bu, Fenerbahçe için maçın kırılma anı oldu. Ligde attığı gollere kanarak Talisca’dan medet ummak, tam anlamıyla saçmalığın daniskasıydı. İlk günden son güne kadar hep söyledim, söylemeye de devam edeceğim: Talisca’nın transferi Fenerbahçe’ye ihanettir.

Fenerbahçe, bu Benfica'yı elerdi ama Mourinho istemedi! 2 maçta tek bir isabetli bir şut bile çekemedi.

Peki, Fenerbahçe bundan sonra ne yapmalı? Daha fazla ligde puan kaybetmeden ve Avrupa için planlama yapmadan önce, yeni bir teknik direktör bulup bu hatadan dönmeli...

28 Ağustos 2025, Perşembe 07:00
YAZININ DEVAMI

‘’Vasatlığa devam: Sezon başladı!‘’

Her sezon başı, yeni bir umuttur. Bu, başka bir takım için geçerli olabilir ama, Fenerbahçe için değil…
Fenerbahçe için vasatlığa devam, bir yanılgı, bir yanlış değil, kader olmaya başladı. İşte gördük...

Sezona bir hafta gecikmeli başlayan Fenerbahçe, zorlu Göztepe deplasmanına konuk oldu. Ege temsilcisi, beklendiği gibi sahasında baskılı bir oyunla başladı. Ön alan baskısını iyi uygulayan Göztepe, Fenerbahçe’ye ilk 15 dakikada adeta göz açtırmadı.
Bu, Fenerbahçe’nin hem Avrupa’da hem de ligdeki zorlu maçlarda son iki sezondur çözemediği bir sorun. İlk 20 dakikadan sonra Fenerbahçe topun kontrolünü ele geçirdi; ancak net pozisyon üretmekte zorlandı. Göztepe savunması, temaslı oyunu sayesinde Duran ve En-Nesyri’ye rahat alan bırakmadı. Maçın üçte biri geride kalmasına rağmen sahada sadece bir isabetli şut vardı(!). O da Göztepe’den… İki takım da birbirini durdurmak adına yoğun bir mücadele ortaya koydu.

İlk yarı, sertliğin yüksek olduğu tempolu bir oyunla geçti. Mourinho, hakem kararlarına tepki olarak ilk yarı bitmeden soyunma odasına gitti. Fenerbahçe adına kötü futbol, ilk 45 dakikanın özeti oldu. Yeni katılan isimlere rağmen Fenerbahçe’de futbol adına olumlu anlamda değişen hiçbir şey yoktu.

İkinci yarı da değişiklik olmadan ve aynı sertlikte başladı. Göztepe, uyguladığı baskıyla Fenerbahçe’yi kalesine yaklaştırmazken, sertliğin artmasıyla birlikte sarı kartların sayısı da çoğalmaya başladı.

61. dakikada bu sertliğin faturası Göztepe’ye kesildi. Önce Juan ikinci sarı karttan, ardından kenarda İsmail Köybaşı direkt kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Kötü oyuna rağmen oyuncu değişikliğine gitmeyen Mourinho, rakibin 10 kişi kalmasını fırsat bilip dahiyane bir hamleyle Oğuz Aydın, İrfan Can ve Talisca’yı sahaya sürdü. Ancak dakika 83 olmasına rağmen Fenerbahçe hâlâ kaleye isabetli şut çekememişti.

Göztepe, 10 kişi kalmasına rağmen iyi savunmasını sürdürdü ve ara sıra çıktığı kontrataklarla Fenerbahçe’yi zor durumda bıraktı. 85. dakikada Oosterwolde’nin yaptığı hata, ikinci sarı kartla oyundan atılmasına neden oldu. 90+2’de Cenk Tosun’un kazandırdığı haklı penaltıyı ise faydasız Talisca kaçırdı. Bu, Fenerbahçe’nin maçtaki ilk isabetli şutuydu. Koskoca 90+6 dakikada sadece bir isabetli şut vardı, o da penaltıydı.

Fenerbahçe, yeni sezona da geçen yıl bıraktığı gibi vasat bir oyunla başladı. Özellikle üçüncü bölgeye top taşırken ve orada etkili olamazken, transferde önceliğin savunma hattına verilmesi ister iş bilmezlik deyin, ister amatörlük. Takımın en üretken isimleri Tadic ve Dzeko ayrılmışken, önceliği o bölgelere değil de hâlâ savunmaya veriyorsan; kaybedilen puanlara, kaçan turlara ağlamayacaksın.

Son olarak Talisca(!)... Feyenoord maçında gol atmasına rağmen "faydasız" demiştim. Şimdi bir adım daha öteye gidiyorum: Bu maliyetle Fenerbahçe’ye yapılan en büyük ihanet!

17 Ağustos 2025, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’'Kadıköy Cehennemi' Jose'yi tura götürdü‘’

Kadıköy “cehennem”, ateşe odun taşıyanlar, tribünlerdeki her bir fert oldu. Feyenoord’u yangının ortasına sürükleyen de bu Fenerbahçe ordusuydu. Jose Mourinho ise, bu yangının ortasında elindeki barutu ateşe döken zebaniydi!

İlk maçın ardından kadroda iki değişikliğe giden Jose Mourinho, bu kez daha agresif bir 11 sahaya sürdü. Oğuz Aydın’ın yerine Semedo, İrfan Can’ın yerine John Duran’ı tercih etti. İlk düdükten itibaren oyunu domine etmeyi hedefleyen sarı-lacivertliler, rakibe nefes aldırmadı.

Feyenoord, kendi evindeki baskılı başlangıcın aksine Kadıköy’de adeta kabuğuna çekilmiş gibiydi. Buna rağmen ilk golü onlar attı ki bu, oyunun doğasına ters düştü. Duran ve En-Nesyri o dakikaya golle taçlanmasa da sürekli tehdit yarattı; uzun toplarda üstünlük sağladılar ancak ceza sahasında destekten yoksundular.

25. dakikada Semedo’nun taşıdığı topla Duran net fırsat yakaladı, hemen ardından En-Nesyri’nin ofsayt nedeniyle iptal edilen golüyle yine gole yaklaşıldı. O andan sonra oyun tek kaleye döndü. Rakip sahada baskının merkezindeyse Szymanski vardı. Polonyalı yıldız, kilit pasları ve hatasız oyunu ile ilk yarıya damga vurdu.

Futbolun değişmeyen gerçeği sahneye çıktı: Atamayana atarlar. İlk 45 dakikada pozisyona giremeyen Feyenoord, duran topla öne geçti. Ancak Kadıköy’ün coşkusu hemen karşılık verdi. Archie Brown ve John Duran’ın golleriyle Fenerbahçe soyunma odasına 2-1 üstün girdi. En-Nesyri ve Duran ikilisinin hızlı uyumu, Mourinho’nun hücum gücünün etkisini gösterdi. Bu ikili, Fenerbahçe için bu sezon çok canlar yakacak.

Her şey yolundayken John Duran sakatlanınca Talisca oyuna girdi. Önde olmanın rahatlığıyla ikinci yarı ortalarında topu rakibe bırakan Fenerbahçe, Feyenoord’un baskısına dayanmayı bildi. İrfan Can ise kritik kurtarışlarla kalesini gole kapattı.
Fiziksel olarak geride kaldığımız dakikalarda, ters atılan bir topta Archie Brown müthiş asistle En-Nesyri’yi golle buluşturdu. Feyenoord ise iyi anlarında kalesinde gol gördü.

Feyenoord kalan dakikalarda bulduğu golle umutlansa da, uzatmada Talisca rakip savunmanın hatasını affetmedi ve maçın skorunu belirledi. Fenerbahçe oyuncuları ekstra performans sergiledi, tribünlerin coşkusu Mourinho’nun en büyük kozu oldu.
Fenerbahçe dün gece sadece maç kazanmadı, geçen sezon eleştirilen En-Nesyri ve Szymanski’yi de kazandı. Özellikle Faslı golcü, sezon başı hazırlıklarında iyi form yakaladığını gösterdi.

Bir parantez de Archie Brown'a... Ferdi Kadıoğlu gittiğinde sol kanattaki patlayıcı güç, onunla adeta geri geldi. Hırsı, tekniği ve tükenmez gücü, şimdiden Mourinho'nun vazgeçilmezi haline geldi bile.

Eksikler var: Fred formsuzluğunu sürdürüyor, Talisca ise her alanda faydasız! Fenerbahçe’nin bu eksiklerini acilen tamamlaması ve vazgeçilmezlerini belirlemesi gerekiyor.

13 Ağustos 2025, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Mourinho'nun modası geçti mi?‘’

“Mourinho’nun modası geçti mi?” sorusu ne bir provokasyon ne de Fenerbahçelilere dönük iğneleyici bir yaklaşım… Olsa olsa, Feyenoord maçının ardından durum tespiti yapmamıza yarayan bir argüman olur.

Beklenildiği gibi, hızlı bir hücum hattına sahip olan Feyenoord, maçın ilk dakikasından itibaren Fenerbahçe üzerinde büyük baskı kurdu. Maçtan önce hepimizin merak ettiği, Mourinho'nun üçlü mü yoksa dörtlü defans mı oynayacağı sorusu cevap buldu. Üçlü bir savunma hattıyla sahada olan Fenerbahçe'yi eski golcüsü Van Persie iyi analiz etmiş.

Feyenoord'un öndeki üçlüsü Moussa, Ueda ve Sauer, neredeyse Fenerbahçe'nin üçlü defansıyla adam adama oynadı ve büyük baskı kurdu. Kanat bekleriyle de hücum hattını destekleyen Hollanda ekibi, 19. dakikada bu baskının etkisini Timber'ın golüyle sonuçlandırdı. Fenerbahçe'nin yediği bu golle, kaleci transferine ne kadar ihtiyacı olduğu da bir kez daha görülmüş oldu.

Bu kadar baskı altındayken ve rakibin kanatlarında açıklar olmasına rağmen, Fenerbahçe ilk yarıda neredeyse 10 kişiyle ceza sahasını savundu. Feyenoord'un oyun kurucusu Hwang, her topu aldığında istediği gibi hareket etti. Koreli oyuncuyu savunduğunu düşündüğümüz Szymanski, savunmada hiçbir katkı sağlayamadı. İlk 45'teki tek olumlu hareket, Archie Brown'un rakip sahada yaptığı driplingdi ancak o da ofsayt nedeniyle gol değeri kazanmadı. İlk yarının 1-0 bitmesi Fenerbahçe için bir şanstı.

İlk yarıdaki skandal oyunun yanında, ikinci devreye de değişiklik yapmadan başlayan Mourinho'dan belki dizilimi değiştirir diye bir beklentimiz vardı ama değişen hiçbir şey olmadı. İkinci yarının ilk on dakikasında daha fazla topa hakim olan temsilcimiz, ara sıra pozisyonlar da bulmayı başardı.
Ancak yapılan iki değişiklik (İrfan Can Kahveci'nin yerine John Duran, Mert Müldür'ün yerine Semedo), kurduğumuz baskıyı tam tersine çevirdi. Mourinho hücumda skor bulmak ve sonuca gitmek istese de bu değişiklikler, olmayan orta saha direncini tamamen yok etti. Buna rağmen, Feyenoord'un düşen oyunu temsilcimizi biraz olsun hareketlendirdi. 86. dakikada yapılan tek topla terse dönüş, golü getirdi. Ancak tam umutlanmışken, 90+1'de Hadj-Moussa takımını yeniden öne geçirdi.

2-1'lik sonuç rövanş için çok da kötü değil. Ancak, Mourinho'nun Fenerbahçe'si dün geceki gibi bir ilk yarıya başlarsa, Kadıköy avantajı cehenneme döner.

Uzun lafın kısası, bir futbolsever olarak hayallerimizi süsleyen Mourinho'nun artık modası geçmiş. Bunu sadece bir maçla değil, ikinci sezonuna başlamasına rağmen Fenerbahçe'de hiçbir maça imzasını atamadan, hiçbir oyuncuya dokunuş yapamadan geçen koca 14 ay gösteriyor. Ne yaptığı transferlerden verim alabildi Fenerbahçe, ne de teknik direktörlüğünden...
Ayrı bir parantez de Fred'e açmak gerekir. Takımın o kadar kötü bir orta sahası var ki, bu kadar kötü bir Fred bile iki yıldır gözümüzü boyuyor.

07 Ağustos 2025, Perşembe 08:44
YAZININ DEVAMI

‘’Rüzgar gibi geçti ‘’

Milli ara öncesi Rangers'a elenmenin şokunu yaşarken bir de Samsunspor'a karşı alınan beraberlik sonrası Fenerbahçe şampiyonluk yarışında büyük yara aldı. Bodrum FK karşısında kalite olarak üstün olan Fenerbahçe, maça da beklendiği gibi başladı. Mourinho milli takımlarda fark yaratan isimleri sahaya sürerek forma adaletini de sağlamış oldu.

Özellikle formasyon değişikliği yaptıktan sonra Fenerbahçe'nin kanatları, sarı lacivertlilerin hücum aksiyonlarına büyük katkı sağlıyor. Kostic ve Oğuz Aydın'ın üst sınıf oyunu, 2025 yılında Fenerbahçe'ye sınıf atlattıran isimlerin başında geliyor. Bir de Skriniar'a dikkat çekmek lazım. Takımın itici gücü, güvenilir ismi, savunmanın her şeyi. Mutlaka ve mutlaka yeni sezonun ilk imzası olmalı.

Maça dönmek gerekirse, henüz 5. dakikada methiyeler dizdiğimiz Skriniar ile öne geçen Fenerbahçe, Bodrum'un penaltıdan attığı gole 1 dakika sonra cevap vermesi dün akşam, vitesi yükselttiğinde rakip kalede yapabileceklerinin kanıtıydı. Bodrum'un da kaleci konusunda yaşadığı talihsizliğe rağmen ilk kez profesyonel maçına çıkan Rüzgar ilk yarıda 7 kurtarış yaparak, tarihi bir farkı önledi. Fenerbahçe ilk 45'te 3.07 gol beklentisi ile ligin bu haftaya kadar en iyi ilk yarısını oynamış oldu.

İkinci yarıya daha sakin başlayan Fenerbahçe, hafta içi oynayacağı Galatasaray derbisini de düşünerek oyunu biraz daha sahasında kabul ederken, daha çok hızlı geçiş oyunlarıyla rakibinin kalesinde tehlike yarattı. Ancak burada da bölüm bölüm yaşadığı baskı anında Fred'i aradı. Fred'in yokluğunda Amrabat veya İrfan Can hiçbir zaman bu pozisyonu karşılayamadı. Bir takımın bir oyuncuya bu kadar bağlı olması üzücü.

Kalan dakikalarda daha da sahasına kapanan Fenerbahçe'ye karşı ataklarını arttıran Bodrum FK, üst üste yakaladığı pozisyonlarda İrfan Can'ı geçemezken sonucu belirleyen skoru kaptan Fredy kaydetti. Şampiyonluk şansı hala matematiksel olarak devam eden Fenerbahçe hiçbir maçını kaybetmeden yoluna devam etmesi gerekiyor.

Özellikle Milan Skriniar'ın takıma katılmasının ardından Oğuz Aydın ve Kostic'in üstün formu onları Mourinho'nun vazgeçilmezi yapıyor. Elindeki geniş kadroyla ligin sonuna kadar sorun yaşamayacak olan Jose Mourinho'nun kendi göbeğini kesemediği zor maçlar sonrası, gelecek haftalarda şampiyonluk için Galatasaray'ın rakiplerine hata yapmasını bekleyecek. 

29 Mart 2025, Cumartesi 08:00
YAZININ DEVAMI

‘’Derbi kazanmadan şampiyon mu olunur? ‘’

Haftalardır kazanma alışkanlığı edinen kadroda yaptığı değişikliklerle takımın ritmini bozan Jose Mourinho; ilk 11'de Dzeko - En-Nesyri, Mert Müldür - Osayi, Djiku - Becao tercihlerini kullandı. Haftalardır dökülen Beşiktaş'a ayak uyduran Fenerbahçe ilk yarıda birçok pozisyona girdi ve bonkörce harcadı. Özellikle Dzeko'nun 2 net pozisyonu ve Tadic'in direği ilk yarıya damga vuran anlardı.

Takıma hem skor katkısı hem de yaptığı kaptanlıkla haftalardır iyi bir görüntü çizen Tadic, 10 numara pozisyonundan daha çok, sol kanada kaydığı için orta sahanın hakimiyetini Beşiktaş'a kaptırdı. Ara ara iyi bir oyun sergilese de Fred bu sezonun genelinde olduğu gibi bu maçta da varlık gösteremedi. Pasla çıkmakta ısrar eden Fenerbahçe, orta sahayı da iyice Beşiktaş'a kaptırınca ilk devre pek de etkili olamadı.

İkinci yarıya da aynı kadroyla başlayan Fenerbahçe yine en net pozisyonunu Dzeko ile harcadı. Değişikliklerde de bence geciken Mourinho, hiç beklemediği bir anda Beşiktaş'ın golünü kalesinde gördü. Rakibini oynatmamak için elinden geleni yapan, 0-0'a maçı bitirmek isteyen Beşiktaş'ın planı bu şekilde tuttu. Livakovic, Beşiktaş'ın daha farklı kazanmasını önlerken, direkler Fenerbahçe'nin maça ortak olmasını istemedi. Kazanmaya en çok ihtiyacı olan, şampiyonluk yolundaki Fenerbahçe olmasına rağmen, yara sarmak isteyenin 3 puanı aldığı bir akşam oldu.

Şampiyonluk yolunda hiçbir derbiyi ciddiye almayan Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho'ya mutlu sonun bu maçlardan geçtiğini birilerinin anlatması gerek. Zirvedeki rakibinin belki de puan kaybedeceği en zor deplasmanlardan birini oynayacak olması, alınacak bir galibiyetle puan farkını eritmesini sağlayacaktı.

Maçtan sonra yapılan açıklamalarda hem futbolcular hem Mourinho, “Sahada iyi olan kaybetti” dedi. Kazanan her zaman daha iyidir, kaybeden iyi top oynadı diye kupa veya şampiyonluk vermezler. Tıpkı geçtiğimiz sezon 'Gönüllerin Şampiyonu'na olduğu gibi...

Gecenin kazananı Beşiktaş'ı ve genç hakem Mehmet Türkmen'i tebrik etmek lazım. Özellikle sıcak pozisyonlarda verdiği doğru kararlarla en azından bu derbide hakem konuşmamızı engelledi ve kaybedenin bahanelerini ortadan kaldırdı...

08 Aralık 2024, Pazar 07:56
YAZININ DEVAMI