‘’Suni futbol‘’
İlk yarı üzerine söylenecek yazılacak hiçbir şey yok. Ya da saatlerce, sayfalarca neyin neden yürümediği üzerine konuşulabilir. Kayserispor, Fenerbahçe savunmasına top aldırdı. Ancak ondan sonrasına müsaade etmedi. Planları savunma orta saha, pas bağlantılarına pas arası yapıp, hızlı kontraya çıkmaktı. Fenerbahçe buna izin vermedi. Ancak bir şey de yapamadı.
Üçgen kurmak gerek...
Orta sahada hiç üçgen kuramadılar. Topla en çok savunma 4’lüsü oynadı. Araya kimse top atamadı. Orta saha oyuncuları Kayseri’nin orta saha savunma arasında yüzü dönük topla buluşamadılar. Akan oyunda isabetli ilk şutu devrenin sonunda gol olması dışında Valbuena’nın Lung ve direkten dönen bir serbest vuruşu var sadece. Kendisini bir pas takımı olarak lanse eden bir büyük ekibin ucu ceza sahasına açılan üçgenler kurması gerekir.
Oyun kayseri’ye gitti!
Rakip orta sahaya ve savunma arasına top geçirip oradan kanatlara dönmesi gerekir. Fenerbahçe markajsız alanda pas yapıp sonra kanada dönüyor. Kanattaki bekler ya da geriye gelmiş hücumcular 2’li üçlü duvarlarla karşılaşıyor. Böyle iç sahada kapalı savunma açılmaz. İlla iyi bir şey aranacaksa Umut’un şahane golüyle sonuçlanan Roman’ın hatası dışında rakibe bir şans verilmemesini bulabilirsiniz. Ve bir de Valbuena’nın her şartta bir topu en doğru adama gönderme konusundaki ısrarı. İkinci yarıda Fenerbahçe’de Dirar ve Ozan’ın biraz hareketlenmesi Valbuena’nın bu çabasını daha manalı kıldı. Ceza sahasına biraz daha kalabalık ve akışkan girebildiler. Ancak bu kez de takım birbirinden koptu. Ancak mesele ilk yarıdaki gibi dururken değil, hareketliyken kompakt kalabilmek. 3-1’den sonra Kayseri riskleri almaya başlayınca takımdaki bu kopuşu Aykut Kocaman daha dirençli olduğunu düşündüğü oyuncuları alarak kapatmak istedi. Ancak her hamlede oyun biraz daha Kayseri’ye gitti.
Sabırlı ve ayağa
Kendisini pas takımı olarak tanımlayan Fenerbahçe, bu konuda bir okul takımı ayarına konuk ekibi sabırlı ve ayağa oyunları sebebiyle tebrik etmek lazım. Guiliano biraz dikkatli olsa maçtan 4-2 yenik ayrılabilirlerdi belki. Ancak hiç vazgeçmeden sabırla ve inatla akın yönünü değiştirme konusundaki ustalıklarıyla beraberliği buldular. Oldukları yeri hakediyorlar. Fenerbahçe’ye gelince. Kaleye gitmek için geçerli hiçbir planları yok. Kazanmaları gereken maçlarda her şey Valbuena’nın o günkü oyununa bağlı. Böyle büyük futbol oynanmaz. Hatta böyle futbol oynanmaz. Şimdi Tudor çıkıp ‘Asıl Fenerbahçe’nin futbolu suni’ dese kimse itiraz edemez.
‘’Kocaman haklı mı?‘’
Rıza hoca maça önde baskıyla oyun kurdurmadan başladı. Böyle olunca Fernando oyuna son 10 dakikaya kadar giremedi. Hep arkada kaldı. Tolga solda ekstra oyuncu olarak Galatasaray’ın yaptığı baskıya destek veren oyuncu olmaktan çıktı. Geriye gelip savunmaya dönük orta sahaya dönüştü. Vasatlaştı. Geçen seneye döndü. Selçuk dışında orta sahada pas yapan oyuncu olmayınca da Galatasaray maçı hiç ele alamadı. Rıza hocanın elinde avantajlar vardı. Öncelikle Galatasaray’a bu kadar önde baskı yapmaya cesaret etmek dışında bir şansı yoktu. Bu işlemese ona kimse bir şey söyleyemezdi. Ancak klasik adam adamayla kendi yarı sahasında beklemek bu kadroyla Burak’sız sonuç vermezdi. Çıkmaz gibi gözüken onun için avantajdı.
Gereksiz yordu
İkinci olarak Denayer’li bir Galatasaray savunma göbeği kenardan yapılavak her ortada elverişli bir gol alanıdır. Bu da aynen böyle gerçekleşti. Eğer doğru vuruşları yapsalar maçı çok önce koparabilirlerdi. Üçüncü olarak Yusuf’a ekstra güven verme ihtimali en yüksek kişilerden biri o. Yusuf çok çalıştı. Hatta biraz gereksiz yordu kendisini. Eğer zaman zaman yanına gelen Okay ve Onazi’yle pas alışverişi yapsa enerjisini çok daha iyi kullanabilirdi. O hemen her seferinde koşuyla rakip alana gitti. Allahı var. Bunu çok iyi yapıyor. Ama bu enerji sarfiyatıyla 90 dakika 34 maç geçmez ve en büyük avantaj da Tudor’un iş yürümediğinde yapması muhtemel değişikliklerdi.
Yegane adam
Gomis’i çıkarttı ve rakip savunmayı rahatlattı. Pas yapabilen yegane adamı çıkarttı ve Onazi ile Okay’ı rahatlattı. Kurduğu harika pres oyununu ya devam ettirmeli ya da özellikle yenik duruma düştüğü oyunlar için bir plan bulmalı. Yine bir büyük maçı gol atamadan bitirmekten Rodrigues kurtardı onu. Gerçek şu ki, Tudor, Feghouli sonrası Galatasaray’ı henüz dizebilmiş değil. Acele etmesi lazım. Yoksa Aykut Kocaman fazlasıyla haklı çıkacak.
‘’Uyanması gerekenler‘’
Orta sahasız iki takımın da çok çabuk rakip ceza sahasına yaklaştığı bir ilk yarıydı. Geçen haftaki Başakşehir kıskacından sonra Beşiktaş’ın 4 eksikle oyuna çıkan rakibi karşısında rahat hücum etmesi beklenirdi. Zaten Oğuzhan’ın demarke alanda elini kolunu sallayarak verdiği topun yine demarke alandaki Cenk’in vuruşuyla gol oldu. Golde ofsayt yoktu. Ama Cenk topu ayağına alıp düzeltip kaleciyi geçip vurana kadar geçen birkaç saniyede herkes seyretti. O kadar yanlış bir savunma duruşuydu ki seyretmek zorunda kaldılar diyelim. Dolayısıyla biz de ne oluyor diye bakakaldık. Seyrettik. Bunun arkası gelmeliydi. Ama öyle olmadı. Alanya da çok kolay çıktı. İlk yarının 8. dakikasından sonraki yıldızı Fabri’ydi. Emre ve Efecan’ın harika şutlarına gösterdiği refleks jeneriklikti. Beşiktaş orta sahada yine yumuşadı. Şampiyon bir takımın Başakşehir karşısında orta sahada direnç açısından eksik kalması anlaşılabilir. Ancak bu kadar takım boyu uzun bir maçta orta sahada eksik kalması anlaşılmaz.
Pres yaparak...
İkinci yarıda kendilerini tekzip ettiler. Tabii bunda Alanya’nın yaslanmasının da payı büyük. Beşiktaş rakip alana yerleşti. Alanya’nın kontra planlarına bu kez kaynağında pres yaparak önlem aldılar. Ancak Quaresma’nın orta kalitesinin düşük oluşu Talisca’nın açık bulamaması gol ihtimalini azalttı. Tolgay-Oğuzhan değişikliği oyunun boyunun kıslaması konusunda biraz daha netlik sağladı ama gol Adriano ve Gökhan’ın hücum oyununa girişi ve Negredo’nun Cenk’e destek olarak girip savunma için kontrol edecekleri adam sayısının artmasıyla geldi. Beşiktaş 2 yıldır 2.5 savunmacıyla şampiyon oluyor. Bu sene de olacaksa oyunun boyunun bu kadar uzamaması, topu yeniden kapma süresinin azalması gerekiyor. Bu orta saha ve savunma oyuncularının kaçak oynamayı bırakmasıyla olur. Bu yönde uyanması gereken oyuncular var.
‘’Uyku ve reaksiyon‘’
Maçın başında iki takım da erken oyun kurdurmamak üzerine savunmalara baskı yaparak başladı. Abdullah Avcı Beşiktaş’ın ligin geniş alanda hücum eden ve oynayan takımı olmasını önemsiyor. Buna takımını iyice yayarak ve çok iyi bir pas oyunuyla karşılık verdi. Sabırlıydılar. Adebayor ekstra bir orta saha adamı gibi Emre, Mahmut ve Mossoro üçlüsüne hep 4. pas durağı olarak destek verdi. Orta sahası bek olsa da içeri hep yardıma gelen Adriano, Tolga ve Atiba’dan kurulu Beşiktaş’a sayısal üstünlük sağladı. Beşiktaş’ın Babel’in yerine Lens’le oynadığı sol kanat özellikle sağdan gelen akınlarda istenen şekle de giremeyince Siyah-Beyazlılar istedikleri oyunu oynayamadı. Başakşehir oyunu istediği tempoya çekti ve topa sahip oldu.
Kendine güvensizliği!
Quaresma, Talisca ve Cenk, Babel’in yokluğunda ve Başakşehir’in oyunu karşısında bildik akıcı oyundan çok uzaktı. Lens’in kendine has adam geçme becerisini çok ama çok az kullanması onu vasatın altına indirdi. Sanırım Hollandalı’daki sorun kendine güvensizliği. Yapacağına inancı yok gibi. Sıradan alt yapıdan çıkmış güvensiz bir genç gibi sürekli inisiyatif almaktan kaçındı. İkinci yarıda yavaş yavaş oyun tamamen Başakşehir’in eline geçti. Oyunu ağırlaştırdılar. Riske etmediler. Ara pas denemeyip hep garanti oynadılar. Merkezde boşa çıkan oyuncular yerine hep yana oynadılar. Ama topu vermediler Beşiktaş’ı uyuttular. Visca’nın geçen senenin çok uzağındaki oyunu ve Cengiz’in Elia ile doldurulamayan etkisinin olmayışı onları daha standart bir hücum gücü yapıyor. Elia da oyuna istenen etkiyi yapamıyor. Hollandalı kanat hücumcularının bizim takımlarımızdaki görevlendirmelerle ilgili sorunları var. Bu açık.
Beraberlikten fazlası...
Uzatmada Kerim Frei’ın golü sonrası Beşiktaş gösterdiği reaksiyon şampiyonluk ruhunun hatırlanması. Şenol hocanın yaptığı değişiklikler Başakşehir golü atıp çekilene kadar hiçbir katkı sağlamadı. Hatta özellikle Adriano çıktıktan sonra takım geri gitti. Ama gol sonrası beraberlikten fazlasını da alabilirlerdi. 4 maçlık bu krizin daha büyük etkilerinin olmasını gösterilen bu reaksiyon
engelleyecektir.
‘’Cüneyt Çakır indirimi‘’
Karşılaşmanın hakemi Cüneyt Çakır, verdiği kararlarla kötü bir yönetim gösterdi. Tecrübeli hakem, sarı kartlara uyarı, kırmızılara sarı, faullere, penaltılara devam, gole iptal kararları verdi ve yüzde 50’ye varan sezon sonu indirimleri yaptı.
Sarı kartlara uyarı, kırmızılara sarı, faullere, penaltılara devam, gole iptal. Cüneyt Çakır kararlarında yüzde 50’ye varan sezon sonu indirimleri yaptı dün. Adı üzerinde dönen 1 haftalık tartışma
sonrasında ayar bozulmuş belli ki. Kötü bir yönetim gösterdi. Öyle ki verdiği kritik gri kararlar da hata sepetine eklenecektir. Her iki tarafın da ortalığı yakacağına şüphe yok. Dünyanın en iyi
hakemlerinden birinin ‘Avrupa’da başka, Türkiye’de başka maç yönetmesini’ onun kişiliğine verip, küfür, kafirle suçlu ilan etmek kolay yol. Ama sakinleştikten sonra dünyanın en iyi hakemlerinden birini bu hale getiren iklimi de tartışmak yarar sağlar. Bu iklimde hakem yetişmez.
Ön analiz yapmamak lazım
Gazetem benden bir ön analiz yapmamı istedi. Belki okudunuz. Aslında bu yazıları yazmamak lazım. Çünkü bir türlü oturamayan takımlarla ilgili maç öncesi fikir yürütmek imkansız. Bakınız Tudor... Bir anda 3 stoperle, sol kanat oyuncusuz, hatta sol ayaklı oyuncusuz maça çıkabildi. Şimdi bunun ön analizini nasıl yapacaksınız? Böyle olunca yaptığımız bir saçmalık oluyor. Bu ‘zaten Galatasaray 3’lü oynuyordu’ ile anlatılacak bir durum değil. Galatasaray’ın övülen oyunu tüm sol kanadı kullanan bir bek (Linnes, Latovlevici) ve önünde sürpriz Tolga’yla ve iki stoperle oynanıyordu. Onunla, bunun arasında dağlar kadar fark var.
Fenerbahçe presi deldi
Böyle olunca 3 dakikalık baskının ardından Fenerbahçe presi deldi. Pasla ya da uzun topla çıktılar. Çıkınca da top çevirdiler. Galatasaray, Fenerbahçe savunmasının arasına driplingle giremedi. Atağın yönünü değiştiremedi. Üretimleri çok düştü. İkinci yarıdaki hareketlenme ne kadar yeterli bilmiyorum. Aykut Hoca iki şeyi çok planlamış. Dirar ve Janssen’le, Fernando’yu baskıladı.
Tudor’un macerası sonuç vermedi
Latovlevici girdikten sonra ise kanatları 2’li, 3’lü kapatarak rakibin sezon klasiğini bozdu. Kaleci sorunu da yaşamayınca Gomis’in, Roman’ın karşısında oynadığı bir maçta oyundan çıktığını gördük. Fenerbahçe Galatasaray’ı oynayarak bozdu. Tudor’un macerasıysa hiçbir sonuç vermedi. Belhanda atıldıktan sonra 5’liye döndüklerinde gösterdikleri savunma direnciyse tek artı puan. Bu durumdan pozisyon çıkaramamak ise Fenerbahçe için eksi puan.
‘’50 dakikada Galatasaray, 45 dakikada Fenerbahçe...‘’
Gomis ve Fener defansı
Fenerbahçe bu sezon her maçta gol yedi. 4 maçta kalesine gelen isabetli ilk şut gol oldu. Ligde 64 dakikada bir gol katkısı yapan ‘sevimli canavar’ Gomis’in performansı da göz önüne alındığında, Aykut Kocaman’ın çözüm bulması gereken daha fazla sorun olduğunu söylemek yanlış olmaz. Maç Gomis ile Fener savunması arasında geçerse, Galatasaray kazanır. Fener’in hem savunmasında hem de kalesinde çok ciddi sorunları var.
Adı Tolginho olsaydı
Galatasaray’ı oyun olarak diğerlerinden farklı yapan, ön alan presi. Bu presi tam yapmak Tolga’nın sol açıktan sol içe, oradan neredeyse gizli 9’a uzanan oyunu. Tolga, sezon başı transfer olan Brezilyalı ‘Tolginho’ olsaydı, muhtemelen ligin starları arasında gösteriliyor olurdu! Gomis ve Fernando’yla birlikte fark yaratan oyuncu o. Hem de hiç akla gelmeyecek bir mevkide. Tudor’un Tolga hakkında vereceği karar, maç için belirleyici olacak.
Tolga yoksa Selçuk
Baskı altında zorlanan ve kolay gol yiyen Fenerbahçe, eğer topun oyunda kalma süresi 50 dakika civarında olursa büyük sıkıntı yaşar. Ev sahibi avantajıyla birlikte oyun yüzde 70’lerde Galatasaray’a yaklaşır. Ancak Tolga’sız oyunda Galatasaray pozisyon bulmakta zorlanıyor. Kocaman bu oyunu kurabilir. Çünkü Rodrigues, Belhanda ve Feghouli ile aynı baskı seviyesini yakalamak zor. Eğer Tolga yoksa Tudor’un Selçuk’la oyuna başlaması sürpriz olmaz.
Fernando rahat ederse
Yani Tolga tercihi Kocaman için de belirleyici olacak. Kocaman’ın sevdiği pas oyunu Tolgasız bir Galatasaray’a karşı uygulanabilir. Oyunun temposu düşer. Aksi taktirde Fenerbahçe’nin zaman zaman uzun oynayarak orta sahayı by-pass ettiğini görebiliriz. Fenerbahçe’nin mutlak yapmak isteyeceği şey Fernando’nun top almasını ve geçiş oyununa yaptığı katkıyı ortadan kaldırmak olacaktır. Çünkü Fernando rahat ederse Galatasaray rahat eder.
Faul sayısı bile önemli
Maçın ne kadar duracağı... Kaç faul olacağı, hakemin kart politikası ve topun oyunda kalma süresi direkt belirleyici olacak. 45’lerde olursa Fenerbahçe maçı dengeler. 50’lere çıkarsa ibre Galatasaray’a fazlasıyla yaklaşır.
‘’Direkt oyun‘’
Maçın başından itibaren Fenerbahçe’de geçtiğimiz haftalardan farklı olan ve oyununu değiştiren yegane davranış geçiş oyununa meyillenmeydi. 6. dakikaya kadar gelen 2 gol ve 3 net pozisyonun anlattığı bu.
Fenerbahçe, Giuliano ve Valbuena gibi iki oyuncuya sahipse bu oyuncuları kaleye çekilecek şuttan maksimum 2 mümkünse 1 pas önce topla buluşturmalı. Bunun istisnası olur. Ama sadece istisnası olur. Fenerbahçe kaptığı toplarla hemen kalaye yönlendi. Kimse yana dönmedi. Seyircinin beklediği ve istediği bu. Direkt oyun...
Çullandılar
Bu oyunu orta sahanızı ve savunmanızı öne çıkarmadan oynamak mümkün değil. Fenerbahçe kendi sahasında bekleyerek kontraya yatacak bir oyuncu grubuna da sahip değil. Dün maçın başında Aykut Kocaman’ın ekibi doğrusunu yaptı. 2. bölgedeki top kazanımlarının ardından sete dönmek yerine çullandılar. Neustadter ve Souza hariç, Neto dahil hemen herkesin yapmaya çalıştığı buydu. Giuliano, Dirar ve Valbuena kanattan ziyade içeriden rakibi zorladı. Uğraştıkları alan daha dar ve merkezdeydi.
Soldado’nun sıkıntısı...
Ne 2-3 arasına yerleşip enine top çevirdiler ne 1. bölgeye yerleşip kontra aradılar. 2’de baskı yapıp kaptıklarını set oyunu aramadan akına yönlendirdiler. Bunun sonucunda belki atamayabilirlerdi. Çünkü Soldado, İspanyol oyuncuların özellikle de santrforların içine düştüğü sıkıntıyı yaşıyor. Türkiye ile İspanya arasında net bir ters bağlantı var. Buradan oraya transferler büyük oranda başarılı olurken oradan buraya iş aynı ölçekte yürümüyor. Soldado’nun da Negredo gibi Ada görmüşlüğünün onların lehine bir durum yaratacağını düşünüyordum. Oyunlarında bunun etkilerini görsek de sonuçlarda aynı etki yok. Buna rağmen Fenerbahçe, Soldado dışında oyuncularını pozisyona soktu. Aykut hocanın bu direkt oyuna geçişinin yarattığı fark taraftarı rahatlatmış olmalı.
Yeterli bir mesaj
Ancak ikinci yarıda kopmalar başladı. Giuliano’nun kanada gitmesi, orta saha komutasını zayıflattı. Savunma özellikle Neustadter’in güvensizliğiyle geriye çekildi ve Malatya orta sahasına oynama imkanı doğdu. Kocaman’ın yaptığı değişikliklerin bu eksiklikleri gidermek konusunda pek ilerleme sağladığını söylemek mümkün değil. Ancak yana oyundan vazgeçilmiş olması bu hafta için yeterli bir mesajdır. Buradan devam etmek lazım.
‘’Sevimli canavar‘’
Sarı-Kırmızılılar, alışıldık oyunun dışında bir şey denedi ve kalesinde sıkıntı yaşamadan oyunu bitirdi. Sağlam ve sonuç alan bir takım vardı. Sonuca ise sevimli bir kişilikle amansız bir canavar performansının bir vücutta birleşmiş hali Gomis’le ulaştı.
Tudor’un, Karabük’te oynattığı oyunun Türkiye’deki en iyi uygulayıcısı Mustafa Reşit Akçay. Hatta ölçek bu stratejiyse o, Avrupa’da tüm Türk teknik direktörlerden daha fazla başarı kazandı. Tudor’un bunun farkında olmaması olanaksız. Bugüne kadar önden Tolga’yla tamamladığı korkutucu baskı gücü yerine bu kez elinde olan ise Feghouli’yle kalitesi artmış ama baskı gücü azalmış bir ön ekip. Buna bir de özellikle Galatasaray’ın bazı maçlarda oyunu soğutmak, demlendirmek konusunda yaşadığı zorluğun onu ne kadar rahatsız ettiğini söyleyişini de ekleyin. Tudor’un bu maça bu şartlarda baktığını anlamak lazım.
Tudor başarılı...
Maç başlar başlamaz Konyaspor Galatasaray’ı merkeze, kalabalığa yönlendirdi. Mariano ve Latovlevici’nin işleyişi bozdu. Onlara pas akışını engelledi. Kanatlardan iyi çıkamadılar. Üstüne kaptıkları topları hiç evelemeden driplinglerle merkezden ileri taşımaya çalışan bir Konya vardı. Stoperlere baskı yapmadılar ama top orta saha geldiği anda bakıya başladılar. Tüm bu maç önü ve maç başlangıcı tablosuna bakıldığında Galatasaray’ın alışıldık oyununun dışında bir şey denediğini ve kalesinde sıkıntı yaşamadan bitirdiği gerçeğini de göz önüne aldığınızda Tudor başarılı.
Savunmayı selçuk açtı
Rodrigues’in sakarlığı sonrası oyuna Selçuk’un girişi bu pas oyununa dönüşün göstergesi. Misal eğer Yasin tercih edilse Galatasaray’ın yine öne bir baskı gücü olmayacaktı. Konya merkezden driplinglere devam edebilirdi. Ayrıca topa sahip olma konusu da rafa kalkacaktı. Ama bunların ötesinde Konya’nın iyi savunmasını arkaya attığı toplarla açan da Selçuk oldu. Belki seyirci ilk haftalardaki lezzeti almamış olabilir. Ancak sağlam ve sonuç alan bir Galatasaray seyrettik. Pozisyon vermedi.. Ve sevimli bir kişilikle amansız bir canavar performansının bir vücutta birleşmiş hali olan Gomis’le de sonucu buldu. Gerçekten çok acımasız. Ama sizi paramparça ederken ona kızmanız imkansız.