Arama

Popüler aramalar

‘’Zoru başardı‘’

Çok keyifli bir maç yaşanacağını düşünüyordum ancak Le Guen ve oyuncuları beni yanılttı. 9 kişiyle Fenerbahçe’nin önüne duvar ördüler. Özellikle İsmail ve Şener’in hücuma katılmasını engellemek istediler. Dirar ve Aatıf’la bu oyuncuların arasını kalabalıkla kestiler. Aslında bu Aykut Kocaman’ın yaklaşımıyla da güçlü hale gelen bir durumdu. Barış ve özellikle 5 gollü Aziz Behich’in üzerinden etkin kontra yapan Bursa’nın bu yönünü törpülemek isteyince Kasımpaşa maçındaki kanat oyuncularının etkinliğinden çok uzakta kalındı. Fenerbahçe hem Batalla’yı baskıyla oyuna sokmadı hem de Dirar ve Aatıf; Barış ve Behich’in top almasını engellemek için ekstra çaba sarf etti.

Kocaman’ın söylediği...

Top Fenerbahçe’deydi ama istediklerini oynayamadılar. Belki Kocaman’ın söylediği anlamda bir endişe içinde değildi takım ancak alan/adam geçen, savunma duvarını kıran pas kalitesi/hızı asıl önemlisi çabası olmadığı için Bursa sadece doğru durarak Fenerbahçe’yi durdurdu. Öte yandan ev sahibi de istediği gibi kapanıp pozisyon aldı ancak istedikleri geçiş oyununu oynayamadılar. Eğer sakatlık gibi sorun yoksa Le Guen’in Jorquera’nın yerine Faty’yi alışı orada biraz daha yüksek direnç sağlayıp Batalla’yı biraz daha hücuma yaklaştırmak onu baskıdan çıkarmak amaçlı olmalı. Ancak bunu yapamadılar.

Fenerbahçe yorgundu

Dakikalar geçtikçe santim santim de Fenerbahçe ilerledi. Fazla ceza sahası içi aksiyonu sağlayamasalar da savunma dengesini biraz olsun bozdular. Penaltı golü sonrası Bursa’nın Delarge’ın oyuna girişi sonrası, savunma duvarını gevşetip Fenerbahçe kalesine gitme isteğiyse ancak 15 dakika sonra az da olsa sonuç vermeye başladı. Ancak bu sezon alıştığımız Bursa hücumlarına hiç yaklaşamadılar. Fenerbahçe ise istediği alanları bulmaya başladı ancak onlar da yorgundu.

Fenerbahçe geçen haftaki seviyede güzel bir futbol oynayamadı. Ancak büyük bir test maçını soğukkanlılıkla geçmeyi başardı. Şimdi lazım olan pas hız ve kalitesini biraz yükseltmek. Kapanmanın bir çare olmadığını rakibe anlatmak onları daha baştan buna ikna etmek lazım.

09 Aralık 2017, Cumartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Taşın suyunu sıktılar‘’

Tolga’nın bu maçta gösterdiği performans, Beşiktaş’ta bir oyuncunun bu Şampiyonlar Ligi yolculuğundaki en başarılı tekil maç performansıydı dersek herhalde yanlış olmaz. Sayabildiğim kadarıyla 7’si net 9 gol kurtarış yaptı. Maçın kaderini tek başına belirleyen adamdı.

Fabri’nin arkasında, herkesin aklındayken bir maça böyle damga vurabilmesini nasıl açıklayacağız? Hem bu maçın önem seviyesi hem de kabul edilmiş yedekliğin verdiği konforla mı? Belki... Kim bilir! Ama ne önemi var ki! Dün akşam herhangi bir kalecinin oynayabileceği en iyi oyunlardan biriyle sahne aldı. Tribünleri dolduran ama takımlarından istediğini alamayan Almanlara eve gittiklerinde anlatacakları sağlam bir hikaye verdi Tolga...

Golün sorumlusu Mitroviç

86’da yediği gole kadar gösterdiği performans Beşiktaş savunmasının maçın başından sonuna kadar yaptığı hataların kapanmaması anlamında faydalı oldu belki de. Mitroviç zaman zaman yaptığı son an müdahaleleriyle akılda kalmış olabilir. Ancak Tolga bu kadar çok gol çıkardıysa bunun başlıca sorumlusu çok ağır kalarak savunmanın dengesini bozan Mitroviç’ti. Tabii tek başına değil. Maça iyi başlayıp geçiş oyununda temel rol oynayan Medel’in hafiften oyundan düşüşü de bunda rol oynadı. Ancak ideal 11’den bu kadar uzakken bunlardan şikayet edecek değiliz.

Orkan güvenliydi!

Lens son vuruşlarda ham kalsa da Negredo’yla uyumlu olmaya çalıştı. Orkan gayet güvenliydi. Necip ve Pektemek de vasatlarının üzerine çıktılar. Ancak asıl önemlisi Talisca ve Oğuzhan’ın baskıyla mücadele etme becerileriydi.

Beşiktaş prestij maçını da kazanarak taşın da suyunu sıktı. Tebriği sonuna kadar hak ediyorlar. Tolga’dan, Şenol Güneş’e kadar...

07 Aralık 2017, Perşembe 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe gibi‘’

Aykut Kocaman suni fark tanımlamasında an itibarıyla haklı çıktı. Sadece bu bile çok ihtiyaç duyduğu psikolojik bir zafer. Zira arada bir istifa krizi atlatıldı... Oyun yerlerde sürünürken, ‘Valbuena dışında takımda oynayan oyuncu yok’ fikri hakimken, dün Valbuena’sız net bir baskı oyunu uygulatabildi. Kasımpaşa gibi hızlı 4 hücumcuya sahip bir takıma karşı özellikle ilk yarıda oynanan oyun mükemmeldi.

Giuliano merkeze geçince

Dakika 35’i gösterdiğinde Fenerbahçe yüzde 73 topa sahipti. Ve bu yüzdeye topu rakip ceza sahası çevresinde sürekli tutarak sağladılar. Çizgiye inip neredeyse hiç rastgele içeri doldrumadan oynadılar. Giuliano’nun merkeze geçişinden sonra dokunduğu pozisyonlarda bir iyileşme görülüyordu. Bu maçta bu zirveye çıktı.

Kendilerini aştılar

Dirar ve Aatıf topu verdiklerinde alabilecekleri birini buldukları için oyuna girdiler. Onlarla birlikte özellike Souza ve Şener de zirve yaptı. Bundan önceki maçlarda olduğu gibi kaleye gelen 2. top gol olmasına ve devreye böyle gitmelerine rağmen bu kez bunu bir mazeret olarak kullanmadılar ve ikinci yarıya da baskıyla başladılar. 3-1 olana kadar Kasımpaşa orta sahayı geçemedi. Souza’nın Topal’ın yanında değil önünde oynaması önemli... Ancak asıl önemlisi Roman ve Skertel’in normalde Souza-Topal ikilisinin olduğu yerde oyunu kabul etmeleri. Kasımpaşa’nın kontra silahını peşlerinden koşarak değil, kaynağında durdurdular. Muhtemelen takım boyu en düşük maçları bu oldu. Ve yine muhtemelen topu geri kazanma süresinde de kendilerini aştılar.

Rakibi çağırmadan...

Kasımpaşa maçı Fenerbahçe için bir ölçüdür. Giuliano’nun geri koşmak zorunda kalmadan, dinç kalıp hep çerçevenin karşısında kalması da her şeydir. Şimdi Fenerbahçe santrfor ekibinde olup da bu oyundan ve bu oyuncudan etkilenmeyen, iştahlanmayan, ‘sahada olsaydım hat-trick yapardım’ demeyen varsa hemen vedalaşmalı. Aykut Kocaman’ın takımı dün rakip kaleye gitmeyi düşünmeyen o eski ekip değildi. Golü bulduktan sonra zorla rakip takımı çağıran ekip de değildi. Dün Fenerbahçe’yi izledik. Olması gerektiği gibi...

04 Aralık 2017, Pazartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tarihi fark!‘’

Bu maçtan sonra biri çıkıp da, “Meğerse konu Tudor değil kadroymuş” derse gönül rahatlığıyla ‘hadi canım sende!’ diyemem.

Çünkü:

1-Maça çıkan kadro, Denayer’in Quaresma’yı durdurmak için tercih edilmesi dışında ideal kadroydu. Şenol Hoca ise bazılarının hiç çekinmeden ‘korktu’ diyebileceği bir hamle yapmıştı. Talisca yerine Oğuzhan sahadaydı. Hücumcu eksiltmişti. 2-İkinci yarıda oyundaki mahkumiyet Tudor’dan çok oyuncuların yetersiz oyunlarından. İşin kolayı Tudor’u suçlamak. Ancak iş o kadar kolay değil. Dolayısıyla, “Konu sadece Tudor değil” diyene itiraz etmem. Beşiktaş 46’da öne geçmesine rağmen topla oynama üstünlüğünü vermedi. Eğer iki büyük oynuyorsa yenik olan topu alır. Galatasaray alamadı. Beşiktaş bu dönemde 10 net pozsiyona girdi. Galatasaray’ın Gomis’in ceza sahası şutu dışında yapabildiği hiçbir şey yok.

Talisca yoksa normal

Şenol Güneş maçın başında Oğuzhan-Tolgay-Atiba ile 3 net orta sahayla oynadı. Ön libero/defansif orta sahasız. Talisca’yı tercih etse en az 1 defansif orta saha görevlendirmesi olacaktı. Ve büyük baskı yaptılar. Bunun yarattığı risk, ligdeki en fazla orta yaptığı maç olmasına rağmen bundan pozisyon çıkaramamasıydı. Talisca olmadığında bu normal. Buradan eksildiler ama oyunu aldılar. İlk yarıda iki kontra dışında hiç pozisyon vermeden de oyunu tamamladılar.

3-0 oyunu anlatmıyor

Burada İgor Tudor’dan bahsedebiliriz. Çünkü Şenol Güneş kazandı. Belki tarihi bir skorla da kazanabilirdi. Çünkü 3-0 oyunu hiç anlatmıyor. Sadece 60 ve 70. dakikalar arasında 7 net pozisyon kaçırdılar. Muslera yaptığı hataya rağmen kurtarış rekorunu kırdı. Bunun dışında saçma sapan dışarı vurulan, futbol komedi programlarına girecek anlar da var. Dolayısıyla İgor Tudor’dan bahsedebiliriz. Ancak önce konuşulması gereken reaksiyon vermeyen oyuncular. Bir büyük takım 45 dakika geride oynayıp topla oynama yüzdesini rakibe vermez. Dün Beşiktaş belki skor olarak değil ama oyun olarak rarihe geçecek bir fark attı Galatasaray’a. Bunu bu sezon kimseye bu kadar net yapamamışlardı.

03 Aralık 2017, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tudor kazanmak için çıkmalı‘’

Galatasaray’ın bugün bu kadar puanı varsa bunun 1 numaralı nedeni Tudor’dur. ‘Tudor’a rağmen’ diye bir şey yok. Eğer Tudor’un yerinde olsaydım, sahaya mutlak kazanmak için çıkardım. Eldeki oyuncu grubu da bunu yapmaya müsait. Ama galibiyet için Galatasaray’ın yan toplardaki sorununu halletmesi gerekiyor. Beşiktaş’ta da Quaresma’nın yapacağı ortalar, Galatasaray’ın istemediği tek şey. Zaten Muslera yan toplara çıkamıyor ve rakipte de Babel ve Talisca gibi yıldız isimler olunca Beşiktaş buradan yürüyüp gider. Bundan sonra Beşiktaş’ı durdurmak imkansız hale gelecektir.

Belhanda veya Quaresma kilidi açar

Galatasaray ise Feghouli oynadığı zaman orta alanda topla çok daha iyi oynayan bir takım haline dönüşüyor. Ama Rodrigues oyunda olunca bu iş çok daha farklı bir boyut kazanıyor. Rodrigues, uçup giden bir adam. Gomis için de şunu net söyleyebilirim. Yüzde 100’ünü veren bir oyuncu. Çok iyi bir profesyonel ve genç arkadaşların onu gerek saha içi gerek saha dışı onu örnek alması gerekiyor. Son olarak da derbinin yıldızının Belhanda ya da Quaresma olacağını düşünüyorum. Bu iki oyuncu kilidi açacak isimler olacaktır.

01 Aralık 2017, Cuma 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’10 numara gelişim‘’

Hakemle başlayalım. Sorunun ne olduğuna odaklanalım. Bir numaralı belki tek sorun şu: Türkiye’de maç yöneten hakemler, yatarak ve tabanla yapılan müdahalelere çok müsamaha gösteriyor, öte yandan ayakta yapılan mücadelelerde çok kolay faul çalıyor. Böyle olunca kimse yerden kalkmıyor. Rakibe müdahale etmek için acımasızca yatıyorlar, faul almak için ise tembelce..

Bu oyunu olması gerektiğinden daha sert ama mücadele gücü açısından olması gerektiğinden çok düşük yapıyor. Dün bu klasiği Mete Kalkavan’dan izledik. Ancak hemen tüm meslektaşları aynı.
Fenerbahçe açısından Giuliano’nun santrfor arkasında olması hem sağ kanatta hem 10 numarada gelişim sağlıyor. O olmasa Fenerbahçe uzak şutlar dışında bir şans bulamazdı. Çünkü Janssen tüm mücadelesine rağmen şut kalitesi açısından vasatın çok altında.

Rakip alana yerleşti

Souza ve Topal’ın ona yaklaşması ve alan kat eden ve adam geçen paslar atması çok nadir. İlk yarının ikinci bölümünde bunu belli oranda yapınca Aatif ve iki savunma beki oyuna girebildi ve gol pozisyonu sayısı yeterli olmasa da iyi deplasman oyunlarından birini oynadı. Rakip alana yerleşebildiler. İkinci yarıda ise klasik olarak Fenerbahçe arkada beklemeye rakibi de çağırmaya başladı. Bu tip oyunda Souza ve Topal savunmanın arasında gömüldüğü için Fenerbahçe’nin kontra yapması çok zor oluyor. Giuliano 70 metre top taşıyabilecek bir oyuncu değil. Oyunu rakip ceza sahası çevresine yığabilirseniz performans alabiliyorsunuz. Ama arkada beklerken, hayır.

Sorun bitmedi

Antalya’nın bu oyundan gol çıkarmayışı Volkan’ın Fenerbahçe’nin kaleci performans ortalamasını yukarı çekmesinden. Tabii Leonardo’nun çok anlayamadığım hücum planından.
Aykut Kocamanın 2. yarıda orta sahayı kaybetmeye çözüm olarak Soldado’yu Aatif’ın yerine oyuna sokmasının sonuçlarını maalesef İspanyol’un hemen sakatlanması nedeniyle göremedik. Onu yerine Valbuena’nın girişi de orta saha boşluğuna çare olmadı. Geçiş oyunlarındaki sorun bitmedi.

Kasımpaşa ve Bursa...

Ekici, Ozan ya da Alper’in düşünülmemesi ilginçti. Bu sorunları belli oranda gideren Leonardo’nun hamleleri oldu. Onlar da orta sahayı boşalttı. Fenerbahçe hayatta kaldı. Geçen hafta da söylediğim gibi daha fazlasının mümkün olup olmadığı Kasımpaşa ve Bursa maçlarında belli olacak.

27 Kasım 2017, Pazartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bazen bir oyuncu değiştirir‘’

Sezonun başındaki Galatasaray, Vagner Love ve Jr. Fernandes’in olmadığı Alanya’yı muhtemelen rekor bir skorla geçerdi. Bunu söylemek herhalde saçma olmaz. Ancak bir başka tahmin daha yapılabilir. Dün özellikle ikinci yarıdaki orta sahasız Fernando’suz Galatasaray’ın sebep olduğu git gelli oyuna baktıktan sonra. Vagner Love ve Jr. Fernandes’li bir Alanya da Galatasaray’ın başına dert açabilirdi. Bazen bir oyuncu çok oyuncu. Bazen bir oyuncu her şey...

Bir golle mucize aradılar

Alanya’nın Vagner Love’suzluğu sadece santrforsuzluk anlamına gelmiyor. O olmayınca belli bir oyunu olmuyor. İkinci yarıda Haydar’ın da iyi oyunuyla biraz ayakta kalsalar da ne yapacağını bilmeyen bir takımdı. Misal Emre Akbaba’nın yapabildiği en iyi şey bir kaç faul almak oldu. Zaten Safet Susiç’in de planı belli ki buydu. Biraz savunma direnci ve duran toptan bulunabilecek bir golle mucize aradılar.

Oyunu ceza sahasına yıktı

Bu rakibe karşı Galatasaray bildik yüksek temposuyla başladı. Oyunu rakip ceza sahasına yıktı. Mbilla’nın sakatlanıp çıkmasından sonra Alanya orta çizgiyi dahi geçemez oldu. Ancak bunun Selçuk’un çok yüksek enerji sarfiyatıyla saplandığını söylemek lazım. İkinci yarıda ileride hiç top tutamamaz oldular. N’diaye’nin sarı kart cezası korkusu da bunda en ez Selçuk’un yorulması kadar rol oynadı. Oyun orta sahaların kolay geçilip git gellerine döndü. Bu git gellerde Alanya ceza sahasına girecek bir plan üretemedi. Galatasaray ise dönenleri toplayıp ileride oyunu tutacak bir pas sürkülasyonu sağlayamadığı için savunma kenarlarını oyuna sokamadı. Sonuçta Haydar’ın güzel kurtarışları oyunu uzun süre tuttu.

Vagner Love’un yokluğunda

Galatasaray, Fernando’nun yokluğunun ne anlama geldiğini oyunda gördü ama Vagner Love’un yokluğunda bu skorborda yansımadı. Tudor’un tek santrfora dönüşü de enteresan. Galatasaray’ın ligde çift santrforla oynaması gereken ilk maç buydu. Son maç da geçen haftaki.

26 Kasım 2017, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe Cumhuriyeti‘’

Guiliano’nun merkezde oluşu önemli. Hem sağ kanat hücumcusuz hem sağda savunmaya destek vermekte zorlanan bir oyundan/oyuncudan kurtuluyorsunuz hem de bir 10.5 numaranız oluyor. Souza’nın Topal’ın tandemi değil bağlantı oyuncusu olarak oynaması da önemli. Hem Topal tek başına çok daha bir oyuncu hem de Souza yapacağı işi topu almadan düşünmesi gereken bir yerde olduğunda oyun hızlanıyor. Aatif’ın solda, Dirar’ın sağda oluşu da tuttu. Çünkü İsmail ve Şener onlara yakın oynadı.

En uygun takım...

Janssen zaten hareketli ve boğuşan oyuncu yanına Guiliano girince Sivas orta sahası savunmasına daha fazla destek verip Souza ve Topal üzerindeki baskısı azaldı. Aatif, Valbuena kadar yetenekli olmasa da rolüne uygun davranınca Fenerbahçe 15’ten sonra Sivas’ı yormaya başladı. Dirar’ın golü Fenerbahçe’nin ileride kalabalık olabildiği 2. topları alabildiği için geldi. Bu ligde deplasmanda rakibini en fazla geri koşturan takımlardan biri Sivasspor. Buna en uygun takım da Fenerbahçe. Ama Valbuena bağımlı ve Valbuena’nın tek başına oynadığı bir takım değildi ev sahibi. Şunu da söyleyelim Soldado oyuna girene kadar da değil, Sivasspor eksik kalana kadar Fenerbahçe belki arzu ettiği kadar pozisyona giremedi. Ancak Sivas’ın istedikleri de olmuyordu.

Suni oyun...

Kırmızı kart sonrası Sarı-Lacivertliler rahatladı ama bir test de eksik kaldı. Acaba Osmanlı ya da Kayseri maçındaki gibi oyunu korumaya vitesi düşürmeye motor stop edecek miydi? Hem de Bifouma’dan dışarıda kalınca bunu test etmek mümkün olmadı. Ancak birkaç sonuç çıktı. Valbuena olmayınca geriye bir şey kalmaz fikri çürüdü. Padişahlığını ilan eden hatta oyuncular tarafından buna itilen Fransız’ın yokluğunda, Dirar, Souza, İsmail, Guiliano ve tabii Soldado devrim sorumluluk aldı. Bu sefer herkes top istedi. Şimdi saltanat bitecek mi, Valbuena Cumhuriyet’e uyacak mı? Bu olursa Aykut Kocaman bir yöntem buldu diyebiliriz. Fenerbahçe, suni oyundan kurtulabilir.

20 Kasım 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI