Arama

Popüler aramalar

‘’Şampiyonluk şansı hep artıyor‘’

Trabzonspor’un geçen yıl Onur ve Burak’ın ayrılmasından sonra yakaladığı olumlu havanın birkaç alt başlığı var. Bunların başında Ünal Karaman’ın nihayet teknik adamlık kariyerinde bir eşiği aşmış olması geliyor. Her yönüyle ligin belki de en pozitif performansını ondan gördük. İkinci temel neden onca sakatlığa rağmen ipleri eline alan genç ama lider özellikli yerliler. Bir büyük takımda altyapıdan çıkar çıkmaz bu kadar etki eden, ortaya karakter koyan bir oyuncu grubu 20 yılı aşkın zamandır bu ülkede görülmedi.

Mikel değerli ama...

‘Hiç kimseyi satmıyoruz’ yaklaşımı zinciri bozar. Ancak ‘ederini bulan herkes gidebilir’ yaklaşımı da erken hasat hatta erozyon etkisi yapar. Dengeyi tutturmak kolay değil. Üçüncü temel etken ise oyunun ana şablonunu oluşturan yüksek performanslı yabancılar oldu. Rodallega’nın etkisi olağanüstüydü. Adı geçen oyuncular arasında sosyal anlamda uyum sağlarsa Marcus Berg’in benzer bir etki yapabileceğini düşünüyorum. Novak, Pereira ve Onazi’nin de etkisi yüksek oldu ama sakatlıklar da bel büktü. Aynı etkiyi yapacak yüksek standartlı iyi ayaklı bir sol stoper şart. Orta saha rotasyonunu da genişletmek gerekiyordu. Eğer Mikel bu role razı olmuş şekilde transferi kabul ettiyse ne âlâ. Hem tecrübesi hem de becerisi, Trabzonspor’a çok şey katar. Ancak bu tip oyunculardaki yüksek egonun, takımın hedefleri ile uyuşması gerekir. Bu anlamda Obi Mikel çok değerli bir isim olsa da riskler içermediğini de söyleyemeyeceğim.

Trabzon’un yılı olur!

Son olarak merkezi iyi kullanan Trabzonspor’un adam geçebilen Rodrigues, Onyekuru tarzı içe kırılabilen bir oyuncu bulması da sınıf atlatır. Geçen yıl hem ekonomik transferler hem de genç oyunculardan en yüksek verim alındı. Transfer komitesine güvenmemek için bir sebep yok. Bu yıl Trabzonspor’un yılı olabilir. Olmazsa bir sonraki yıl mutlak olur. Bu yolda devam ederse, şehirdeki barış ortamıyla birlikte Trabzonspor şampiyonluk şansını her yıl birkaç puan artırarak gider. Bu sene yüzde 25’se seneye yüzde 30 olur. Umutlanmak için çok sebep var.

02 Temmuz 2019, Salı 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Eğer bir takım kursaydım...‘’

Bana Türkiye’den bir takım verseniz 6 Alman, 5 Avrupa görmüş Brezilyalı alırım.. Ve 6 hücumcu 4 savunmacı denklemiyle oynarım. Biliyorum son derece ezber bir yaklaşım olarak duruyor. Ancak Türkiye standartlarında zaten iş ezberden, menajer listeleri üzerinden yürüdüğü için bu formülde bir sakınca görmüyorum. En azından elinde metotla gelen bir ekip olur. Daha önce de yazdığım gibi Max Kruse transferi ortaya konan standart anlamında önemli mesajlar veriyor. Tek santrfor mu, destek santrfor mu oynayacak soruları Ersun Yanal’ın planıyla cevap bulacak ve şu anın konusu değil. Mesele standart.. Ve bu standart umut veriyor. Tıpkı Kolarov gibi temas ettiği tüm pozisyonlara katkı vermesi mümkün. Fenerbahçe’nin bu tip 5 oyuncuyu şabona iyi dağıtması lazım. Mutlak olarak bu şablonun içine de genç ve dinamik oyuncuları yerleştirmek şart.

Kolay olmayabilir

Eğer bu olursa sonrasında Ersun Yanal’in ne yapacağına bakmak lazım. 2014 şampiyonluğunun birebir aynı oyun planını birbine alışmamış bir ekibe uygulatmak kolay olmayabilir. Fenerbahçe, Emre ve Kolarov gibi oyuncuları bir git-gel oyununun içine atamaz. Dolayısıyla Fenerbahçe daha çok topa sahip olan bir takım olmalı. Direkt oynayan, akın sonlandıran, 2. topları alabilen ama mutlak topa sahip olan bir ekip. Bu yapmak için tabii ki adı geçen oyuncular önemli. Ancak en önemlisi merkezi doğru kurmak. Galatasaray’ın, Banega hamlesi gibi hem de 2 hamle yapmak şart. Bu olmadan şablon eksik kalır.

30 Haziran 2019, Pazar 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Sistemsizlik!‘’

David Badia bütün dünyada yapılmış özel bir araştırma ile bulunmuş bir altyapı sorumlusu değil. Barcelona’nın Türkiye’ye ticari bir şirket olarak lisans verdiği özel futbol okulunun koordinatörü olarak ülkemize gelmişti. Sonra Antalyaspor macerasına atıldı. Ve nihayet Fenerbahçe altyapısının başına geçti. Gelişi olağanüstü bir atama değildi ama bu kadar çabuk ayrılmasının üzerinde durmak lazım. Üst yapıda bile çok hızlı denebilecek sirkülasyonun altyapıda da aynı şekilde olması endişe verici. Fenerbahçe artık temel atmalı. Kalıcı bir gelecek tahayyülü ortaya koymalı. Ali Koç yönetiminden ilk beklenen buydu, hâlâ da öyle.

Başakşehir’de olsa...

Mehmet Topal’ın 15 milyon TL’ye yakın bir hakkından vazgeçip gidişinin okuması ise farklı. İnandığım şu: Eğer Emre Belözoğlu’yla birlikte aynı tarihte Başakşehir’e gitmiş olsaydı, şu anda dönüşü büyük bir sevinçle kutlanabilirdi. Çünkü orada sistem içinde parlayacaktı. Fenerbahçe’nin içine düştüğü sistemsizlik kendi çocuklarını vuruyor. ‘Emre olsaydı bu yıllar farklı olurdu’ iddiasının da aynı şekilde yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu sistemsizlikte Emre, Topal’dan daha fazla zorlanabilirdi.

Artık plan şart

Gelinen noktada Topal’ın ve kulübün aldığı kararda bir yanlışlık yok. Topal için yıpratıcı bir sürecin sonu demek bu. Fenerbahçe ise hâlâ bir yol haritasını taraftarın önüne koyabilmiş değil. Muhtemelen UEFA’nın kararı bekleniyor. İki gün önce yazdığım gibi Yanal’ın ortaya koyacağı oyun planı ve 5-6 temel oyuncu etrafına inşa edilecek bir kadro eldeki postansiyelli oyuncuların da performansının yükselmesiyle sonuç alacaktır. Burada önemli olan, bu 5-6 oyuncunun temsil edebileceği uyumlu ve evrensel bir oyunla bu planın ve transferleri yapmak. Sonra kulüp ve tesiste huzur. Saha içi ve dışı rollerin çok iyi belirlenmesi. Fenerbahçe bu sene savrulamaz. Yoksa yıkım olur.

27 Haziran 2019, Perşembe 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Çözüm yıkım değil tamirat‘’

UEFA kararı ve maddi kapasite konusunda net bir bilgi sahibi olmadan Fenerbahçe’nin transfer harekâtının kapsamını tahmin etmek zor. O yüzden bu iki konudan bağımsız bir değerlendirme yapmak lazım. Normal şartlarda Fenerbahçe, 11 değil 22 transfer yapsa kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Ancak izlenecek yol tabii ki bu değil. Fenerbahçe’nin öncelikle bir şablona ihtiyacı var. Bu şablon 4 ya da 5 özel oyuncu etrafına inşa edilecektir. Emre Belözoğlu bu oyunculardan biri olabilir. Keza Kolarov da.

Katkısı olur

Eğer imza atacak ve sol stoper olarak oynayacaksa Emre-Kolarov bağlantısının Jailson’dan Zajc’e bu iki pozisyonla temasta olan her potansiyel oyuncuya katkısı olur. Kuşkusuz bizim işimiz oyuncu önermek değil. Şablon kaleci - stoper - üçlü orta saha-santrfor ekseninde doğru kurulduğunda bugün kalite olarak tartışılan birçok oyuncunun nasıl mayalandığı görülecektir. 4-5 üst düzey mihenk taşı oyuncu ve Ersun Yanal’ın oyuna karar vermesi. Çözüm yıkım değil tamirat. Stoper-kaleci kalitesinin top hakimiyeti ve oyun zekası olarak kesinlikle yükselmesi lazım.

İyi bir standart

Keza orta saha ve santrforda da geçen senenin ötesine geçmek şart. Adı sıkça geçtiği için ismi üzerinde konuşmakta sıkıntı yok: Max Kruse isminin bu anlamda iyi bir standart olduğunu düşünüyorum. Takımda bu seviyede 5-6 oyuncu olursa geri kalanlar için de yükselme efekti sağlar. Fenerbahçe geçen sene 15 transfer yaptı ve bunların hemen tamamı 2. şans arayan oyunculardı. Bu sefer bundan uzak durmak en iyisi.

25 Haziran 2019, Salı 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Fransa tarifesi bize oldu‘’

Mert, Mahmut, İrfan üçgeninin bozulması oyun kurmada sınıf düşürdü. Ozan ve Mahmut aynı oyuncular değil. Bu olmayınca değil üçgenler, sahada bir uyumlu bir ikili bile bulmadık. Bazen bir ikili bulursunuz o bütün takımın mayası olur. Eğer dün sahada Mert-İrfan-Emre 3’lüsü olsaydı uyuta uyuta maçı bitirirdik. Buna bağlı olarak Ozan’ın basit top kayıpları ve Hakan’ın oyun kurulumuna etkisinin çok az oluşu, Dorukhan’ın ikinci topları kovalayan tek oyuncu oluşu ve İzlanda’nın Fransa maçını iyi çalışması da işi değiştirdi. Savunmamıza net bir baskı yapmadılar. Ancak bütün pas kanallarını kapatıp orta alanı net baskıladılar. Ve geçiş oyunuyla da bizi geri koşturdular. Aslında bizim Fransa’ya yaptığımızı onlar bize yaptı demek daha doğru olur.

Gecenin sorusu

Mahmut’un işini Ozan’ın yapabileceğini mi düşündü hoca? Yoksa başka bir plan mı vardı?

Maçın starı

Bizim açımızdan ilk yarıda skoru tutan Mert’ti diyebiliriz. Ona yaklaşan bir oyuncu olmadı. Fransa maçının çok gerisindeydik. Normal olarak...

Maçın olayı

Fransa maçının sevinci 1 gün, gümrük ve bulaşık fırçası 3 gün konuşuldu. Fırçacı kötü komedyene özür diletmek Pogba’yı yenmekten daha önemli oldu. Seviyoruz mutsuzluğu.

Kısa mesaj

Kötü oyuna rağmen skor kötü değil. Merkezi Başakşehir üçlüsüyle kurabilseydik çok rahat bir maç olabilirdi. Ancak orta sahayı kaybedince oyunun dağılması normal.

12 Haziran 2019, Çarşamba 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Farklı oyun gerek‘’

Yapılan iş hiç de kolay değil. Oyuncuların taktik disipline, plana sadakatiyle harika kurgulanmış bir oyun izledik.

Eldeki avantajları en iyi şekilde kullandık. Dezavantajları ise çok iyi kapattık.

Fransa’nın sezon sonu belirgin bir yorgunluk ve bıkkınlıkla gelişini harika kullandık.

Biz ise tam tersi bir iştahla, aklımızı kullanmaktan hiç vazgeçmeden, ekstra motivasyonla aptallıklar yapmadan oynadık. İzlanda maçında da bu genel tutumdan vazgeçmemek şart.

Bu maçta geçiş oyununu çok daha iyi yapan ve topa sahip olup iyi kullanan bir takım olacağımızı düşünüyorum.

10 Haziran 2019, Pazartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’En iyi organizasyon‘’

Bu Milli Takım evrensel anlamda bu topaklardaki en iyi organizasyon. En azından dün akşam itibarıyla bunu söylemek hiç de abartılı değil. Hatta belki de az bile. Yetenek ve tecrübe açısından öyle olağanüstü bir birikimimiz olmasa da olağanüstü bir organizasyonla sahadaydık. Hem de rakip bu konularda fersah fersah öndeyken... Yakın oynadık. İşin sırrı buydu. Pogba’dan başlamak üzere top almalarına izin verdik ama düşünmelerine izin vermedik. Burak’tan başlaşayarak, Dorukhan ve Mahmut’tan devam ederek ve özellikle Hasan Ali’nin, Mbappe’yi sindirmesiyle bir robot takım gibiydik. Bunu Türkiye’de bir takıma, herhangi bir ekibe yaptırabilmek kolay iş değil. İkinci yarıda Fransa bütün riskleri almışken bu kadar doğal bir şekilde bu kadar beton gibi durabilmek inanılmazdı. İzlemeyenler şu kadarını bilsin. Pozisyon vermedik. Burak da 2 net poziyon kaçırdı.

Gecenin sorusu

Yabancı sınırlması lazım mı? Değil. Rekabet ve akıl lazım.

Maçın starı

Bu maçın yıldızı öncelikle planı çizen Yani Şenol Güneş... Ama onu sindiren soğukkanlı bir şekilde sergileyen paniklemeden uygulayanlar da krediyi alacaktır. Yıldızı seçmek zor. Çünkü yıldız takımdır. Güneş’in yanına Mert Mahmut, İrfan’la çizilen üçgeni tamamlayan Dorukhan’ı Ve Bu üçgenin yaratıcısı Abdullah Avcı’yı da eklemek lazım.

Maçın olayı

Güneş planı, görevlendirmeleri yaptı. Peki acaba bu kadar mükemmel bir uygulamayı bekliyor muydu? Sanmıyorum. Önemli olan direnç noktalarıdır. Sanırım buradaki ilk direnç noktası Hasan Ali’nin Mbappe’ye meydan okuması oldu. Gerçekten her türlüyü övgüyü hak eden bir resttti bu. Ayakta alkışlamak lazım.

Kısa mesaj

İyi planlanmış soğukkanlı bir metodu uygulayabilecek preofesyonellerin varsa her şey mümkündür.

09 Haziran 2019, Pazar 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Kritik değil psikolojik‘’

Bu maç grup matematiği açısından çok kritik bir maç değil. İzlanda deplasmanından 1 puanla dönüp grupta güçlü bir 2.’lik şansıyla devam etmek mümkün. Bu maçın önemi daha çok psikolojik. Hem genç oyuncular hem de Şenol Güneş’in hem kendilerine hem de toplumun onlara güveni açısından hayati. Bu nasıl olacak? Muhtemelen Şenol hoca oyunun temposunu Fransa’nın belirlemesini engellemek isteyecek. Bu mutlak topa sahip olmak anlamına gelmez. Hatta zaman zaman topu bırakıp orta sahayı by-pass etmek bile gerekebilir. Yapılmaması gereken ise oyunun bir gel-gite dönüşmesine izin vermek olur.

08 Haziran 2019, Cumartesi 09:41
YAZININ DEVAMI