‘’Pereira, Molde'ye iki kez yenilmez‘’
Molde’de Fenerbahçe’yi zorlu hava koşulları ve zemini suni çim olan bir saha bekliyor. Bunlar, temsilcimizi nasıl etkiler?
‘Çalışma sisteminin sınavı olacak’
“Sıcaktan soğuğa gitmek oyuncuları fazla etkilemez. Çabuk uyum sağlayabilirler. Bu konuda normalde bir zorluk yaşanmaz. Ancak zeminin suni olması, Fenerbahçe açısından sıkıntı çıkarabilir. Aslına bu bir nevi Pereira’nın çalışma sisteminin de sınavı olacak. Sezon başında ve sonrasında kas gruplarına yönelik özel çalışma yapmadığı söylenen Portekizli, eğer bu zeminden alnının akıyla çıkabilirse, bir sakatlık yaşamazsa bir anlamda çalışma sisteminin de gereksiz yere eleştirildiğini söyleyebilir. Fenerbahçe’nin yaş ortalaması yüksek. Özellikle çok genç ve yaşlı oyuncularda bu zeminde eklem ve bağ sorunları yaşanabiliyor. Eğer Pereira doğru çalışmaları yaptığını söylüyorsa, oyuncular da bundan minimum etkilenecektir.”
Mersin karşısında uzun bir aradan sonra beğeni kazanan bir futbol sergilendi. Aynı oyun planı, Molde’ye karşı da işler mi?
‘Avrupa’da denge oyunu esastır’
“Mersin İdman Yurdu maçındaki fark, rakibin gücünden bağımsız olarak orta saha merkezindeki oyuncuların kullanılış şekli oldu. Fenerbahçe bu karşılaşmada ön libero kullanmadan oynadı. Her ne kadar Souza ve Topal’ı bu başlıkta sınıflandırsak da performansları ‘iki yönlü orta saha’ydı. Bu ikilinin hücuma katılışı en çok Nani ve Diego’yu etkiledi. Pas opsiyonu buldukları için top ezmediler. Dolayısıyla daha akışkan bir oyun izledik. Molde maçında biraz daha dengeli, biraz daha oyun merkezini geri alan bir oyunda sakınca yok. Çünkü Avrupa’da rakip kim olursa olsun denge oyunu esastır.”
Fenerbahçe’nin Molde maçında alacağı olumlu ya da olumsuz bir sonuç, Trabzonspor karşılaşmasına nasıl yansır?
‘Stratejiler aynı olmaz’
“Molde, grubun flaş takımı. Fenerbahçe maçında yüksek yüzdeyle isabet bulup, hızlı akınlar yapmışlardı. Pereira’nın bu maçta daha önce uygulattığı oyuna dönmesinde bir sakınca yok. Suni çimi de göze aldığında bu tip bir stratejiyi izleyeceğini düşünüyorum. Molde’ye iki kez yenilmez. Bunun planlarını yapmıştır. Trabzonspor ise dağınık bir görüntü çiziyor. Saha içinde de, dışında da büyük sorunları var. Oyun stratejisi de oturmuş değil. Sadi Tekelioğlu muhtemelen defansif bir strateji planlayacaktır. Bu da Fenerbahçe’nin yeniden Mersin maçındaki tempolu oyununa dönmesi için yeterli şartları sunuyor. Bu şartlarda tüm avantajın Fenerbahçe’nin elinde olduğunu söyleyebiliriz.”
Norveç’teki şartlar göz önüne alındığında, teknik kapasitesi yüksek Van Persie mi yoksa yüksek fizik gücüyle ön plana çıkan Fernandao mu tercih edilmeli?
‘RvP ve Nani yedek oturabilir’
“Açık söylemek gerekirse, Van Persie’yi bu maçta dinlendirmek mantıklı. Hatta Nani de kulübede oturabilir. Bu zeminde daha minyon oyuncuların rahat ettiğini biliyoruz. Volkan Şen’in ilk 11’de başladığı, Alper’in de yine ileri üçlüde olduğu bir plan daha makul gözüküyor. Her ne kadar minyon tarifine hiç uymasa da Fernandao’nun, Volkan Şen ve Ozan Tufan ile uyumu nedeniyle bu maçta ilk
11 başlaması sanki daha doğru. Çok güçlü bir oyuncu. Çok dengeli bir vücudu var. Dolayısıyla zemin ve hava şartları onu, Van Persie’yi etkilediği kadar etkilemez. Sakatlık geçirmemiş olsa, Markovic de bu zemin için ideal bir oyuncu sayılabilirdi. Ancak bu kadar adale sakatlığı sonrası onu bu zemine çıkarmak doğru olmaz.”
‘’Oğuz Han‘’
Oğuzhan’ı asist krallığında çok önlere çıkaracak bir oyun seyrettik. Böyle bir pasörünüz varsa çok olağanüstü golcülere dahi ihtiyaç duymayabilirsiniz. Her seferinde kendisini boşa atıp rahat biçimde topla buluştu. Çok büyük bir hızla optimumu buldu ve en doğru şekilde pasını verdi.
Ancak ligin en yüzdeli hücum hattı beklenmedik bir vuruş hamlığı sergiledi. Lige hücum gücünü başka bir boyuta taşıyan keskin bir bitiricilikle başlayan Gomez ve rahatlatıcı destekler Sosa ve Olcay’ın kötü şutları Oğuzhan’ın servislerini hep taça çıkardı.
Zidanevari bir oyun
Belki geldiği günden bu yana en ‘Zidanevari’ oyunuydu ‘hala gerçekten’ genç yıldızın. Sonunda onu da kıskandıracak bir soğukkanlılıkla ceza sahası ön çizgisinde topu çıkarılamayacak şekilde ‘yuvarladı’. Büyük oynadı...
Koşmalarına gerek kalmıyor
Beşiktaş bölüm bölüm de olsa ön alanda presi en iyi yapan takım. Hücum ve savunma birbirinden hiçbir anlamda ayrı değil. Alan paylaşımı iyi, baskı için koşmalarına gerek kalmıyor neredeyse. Doğru ve bütün olarak hareket ediyorlar. Bu oyun Oğuzhan’ı çok rahatlatıyor. Top kapan adam bile yapıyor onu. Onun liderliğinde hızla doğru paslaşarak kaleye kadar iniyorlar. Akını bitiremezlerse, yerleşimleri topu kazanmak için çok çaba sarf etmelerini, geri koşmalarını, kahramanlık yapmalarını da gerektirmiyor. Şablon hemen yeniden topu kazanmak için şanslar veriyor. Bu yapıda Sivas’ın orta sahada top kayıplarının rekor seviyeye çıkması da normal.
Akın sürekliliği üst seviyede herkesten farklı Beşiktaş’ın.
Kahraman Rhodolfo
Tabii böyle bir oyunu dizayn ederken mutlak olarak skor beklersiniz. Çünkü Burhan, Aatif, Eneramo gibi bir hücum gücü her halükarda 1-2 pozisyona girer. Ve böyle akan bir oyunda Rhodolfo’nun kahramanlığına da ihtiyaç duyulmaz. Beşiktaş bu baskıdan sadece bir penaltı golü çıkarabildiği için oldu bu kahramanlık. Açık söylemek gerekirse Aatif’in ayağından aldığı top o kadar inanılmaz ki, ilk bakışta net olarak kırmızı ve penaltı olduğunu düşündüm birçokları gibi. Meğer tereyağından kılın izini dahi bırakmadan çekip almış.
Oğuz Han’ın sanatçılığını taçlandıran da onun bu ince kahramanlığı oldu.
‘’Nihayet‘’
Mersin’nin iflasın eşiğinde dolaşan kulüplerimizden biri olduğu ve hafta içinde yaşanan antrenman boykotu gerçeği, dünü, özellikle de ilk yarıyı anlatmaz. Çünkü artık ligdeki en yaygın klişe toptan terse dönmüş durumda maalesef...Yani: Artık Türkiye Süper Ligi’nde zor rakip yok... Bu finansal şartlarda olamaz da zaten. O yüzden dünkü maçı anlatan Pereira’nın yeni bakış açısıdır. Oradan okumalı. Çünkü bugüne kadar Fenerbahçe’nin oyununu belirleyen rakipler olmadı hiç.
Bu oyunun kahramanları Alper, Hasan Ali, Gökhan’dı belki ancak stratejiyi işleten Topal ve Souza’nın kullanılış tarzı oldu. Bu, doğru olan yol. Pereira buradan yürümeli.
En etkili hücum oyunu
Bugüne kadar oyunu Pereira’nın stratejileri belirledi. Konu rakibin durumdan ziyade, Pereira’nın strateji tercihi, oyuncuları kullanma şeklidir. Souza ve Topal’ın ön stoper değil, birer orta saha gibi oynatma kararı hocanındır. Ve her iki oyuncu da ceza sahası dalışları ve oradaki varlıklarıyla rakip savunmanın dengesini bozabildiklerini göstermiştir. Fenerbahçe sadece savunma kanatlarını kullanarak değil orta sahalarını da kullandığında bu zincirleme bir reaksiyona sebep oldu. Diego ve Nani bu iki oyuncunun hücuma dahiliyle pas opsiyonu buldu ve top ezmekten vazgeçtiler. Van Persie markajda kalmadı. Uzun çapraz toplarla savunma beklerini de pozisyona soktu takım, hızla ve pasla çıkarak da. Fenerbahçe’nin bugüne kadar oynadığı en varyasyonlu hücum oyunu oldu bu. Bununla da kalmadı bu 2 orta sahanın oyunun içinde kalışları ön alan presi de yarattı.
Taraftarın beklentisi karşılandı
Nakoulma’nın oyuna girişi sonrası ön alan baskısını uzun topla aşan Mersin İdmanyurdu oyunun boyunu uzatmayı sağlayana kadar, yani 60 dakika iş çok iyi yürüdü. Bolca pozisyon, goller ve taraftarın uzunca süredir beklediği oyuna yakın bir performans. Burada eksik kalan İdmanyurdu’nun baskıyı uzun toplarla kırdığında doğru pozisyonu alıp etkili kontralar yapmak oldu. Hızlı çıktılar belki ama fazlasıyla doğaçlama olunca skoru artırmak mümkün olmadı. Bu oyunun kahramanları Alper, Hasan Ali, Gökhan’dı belki ancak stratejiyi işleten Topal ve Souza’nın kullanılış tarzı oldu. Bu doğru olan yol. Pereira buradan yürümeli.
‘’‘Bu hangi din?'‘’
Ben böyle bir şey görmedim. Bu hangi din? Ölüye bile saygı duymayan bu hangi din? Biz mi yanlış okuduk? Fransa’da 12 Müslüman öldürüldü. Elif öldü yahu. Bu nasıl bir anlayıştır.
Hangi dinde var bu. Açın okuyun Kur’an’ı. Biraz düşünün, biraz empati yapın. Kendi dininden olmayana saygı duymuyorsun, Müslümanlar da öldü onlara da saygı duymuyorsun o zaman. İslam bu değil ya! Yunan marşını yuhalıyorsun, ona saygı duymuyorsun peki yendiğinde neden seviniyorsun? Eğer rakibine saygı duymuyorsan, onunla maç yapmanın da, onu yenmenin de bir anlamı yok ki...
‘’Fırsatlar denizi‘’
Milli Takım aday kadrosu açıklandığında yıllardır hemen “şu oyuncu niye yok?” sorusu mutlak olarak sorulur. Bu dönem bu soru hiç sorulmuyor. Bu yeni bir durum. Ve bu yeni, son 40 yıldır belki hiç yaşanmamış durumun anlattıkları var. Bu durum bir dezavantaj da olabilir, çok büyük bir avantaj da. Öyle ki, ligin 2. yarısında 10 gol atan, 5 asist yapan santrfor kadroya muhtemelen çağrılır. Çünkü en tartışılmaz santrforumuz Burak bile hâlâ her gün kendisini yeniden ispat etmek zorunda. Her ne kadar istatistikler tersini söylese de genel kabul ediş bu yönde. Üstüne başka bir ilk 11 oynayan alternatif yok.
Kale onun...
Diğer taraftan 1 yıl önce hiç akla gelmeyen Volkan Babacan kaleyi almış görülüyor. Bu kadroya çağrılan oyuncular arasında en çok milli forma giyen oyuncular sıralamasında Ozan Tufan 4. sırada. Müthiş bir fırsatlar deryası duruyor Türk pasaportu taşıyan oyuncular için. PTT’den dahi kadroya girmek mümkün. Dün Ahmet Çalık’ın etkileyici performansı, Hakan Balta’nın derin tecrübesini bir kenara bırakırsak bugüne kadar kullandığımız hiçbir stoperin gerisinde değil. 3’lü savunmayla başladığımız elemeleri 4-6-0’la bitirmiş olmamız da, olumlu bir bakış açısıyla olanakların çeşitli olduğunu gösteriyor. Tabii tüm bunların karşılığında belli hiçbir şablonumuzun olmadığı şeklinde negatif bir bakış açısı da sunulabilir. Ama ekipte, bize olumlu tarafından baktıran bir heyecanın gözle görülür bir şekilde var olduğunu da söylemek lazım.
Saygılı olun, saygın olun
Terim, 91 jenerasyonunu etkilemiş, 96’da onlarla ilk kez Avrupa Şampiyonası’na girmişti. 20 yıl sonra bu becerisinin eksilmediğini söylemek lazım. Bu yeni kadroyu da ele almayı başarmış gözüküyor. Arda’nın hak edilmiş liderliğini Barça’da oynamaya başladıktan sonra güçle pekiştireceğini de tahmin etmek zor değil. Bu kez mucize peşinde koşmak yerine sağlam bir başlangıç yapaliriz sanki. Ve son olarak rakip milli marşı ıslıklayan ve saygı duruşunu sabote eden genç arkadaşlar. Mağdur rolünü oynamaktan sıkılmadınız mı? Biraz mağrur olun. Kurtuluş Savaşı sonrası İzmir’e girişinde yerdeki Yunan bayrağını yerden kaldırtan, üstüne basmayı reddeden Atatürk’le övünmedik yıllarca biz. Biraz dik, biraz mağrur olmayı deneyin. “Ama onlar da bize” bıdı bıdılarını bırakın. İnanın bu size iyi gelir. Hayatta işinize yarar. Ezik büzük durmayın. Saygılı olun, saygın olun.
‘’Vasatın üstü‘’
Volkan Babacan, ayakları gayet iyi bir kaleci. Buna rağmen net gollük pozisyon yaratan bir pas hatası yaptı. Ayrıca golde de gözlerini kısması büyümesini engelledi. Eğer oyunun içinde olabilse net pozisyonda çok daha bir şut çıkarmayan rakibini engelleyebilirdi.
Serdar Aziz, çıkana kadar bu sezon yükselen performansını sergilemeye devam etti. Atınç ise sakatlık sonrası hem güçsüz hem de konsantrasyonsuzdu. Eleştirmek doğru olmaz düzelecektir.
Şener, sezonun biraz gerisinde. Orta kalitesini mutlak yükseltmek zorunda.
Emre, son hamlelerde biraz daha güçlü ve konsantre kalırsa gol asist istatistiklerinde mevkisinin en iyisi olabilir. Çok büyük potansiyel.
Topal, standardını stopere geçtikten sonra da bozmadı. Performans güvenilirliği hep çok yüksek.
Orta sahaları da etkiledi
Ozan Tufan’ın milli takım performansı Fenerbahçe’dekinin üzerinde. Her zaman bu böyle. Kulübünde de zincirlerini kırabilirse buradaki performansı da daha artar.
Cenk’in ilk yarıda bir türlü yerini bulamayışı arkadaki yetenekli hücumcu orta sahaları da etkiledi. Duvar olamadı. Savunmanın arkasında kalıp kendisini markaja soktu. Bu da tüm takımın hücum performansını etkiledi. Kolay top kaptırınca savunmada da eksik yakalandık. İkinci yarıda iş değişti. Özellikle Gökhan’ın oyuna girip sağ kanadı doğru kullanmaya başlaması, tüm hücum hattını olumlu etkileyince Arda komutayı ele alabildi. Cenk de sezon ortalamasına çıktı.
Alternatif çok...
Yunus Mallı için henüz bir şey söylemek güç. Alışacaktır. Ancak Avrupa Şampiyonası kadrosuna girmesi için bu gelişmeyi hızlandırması lazım. Çünkü o pozisyonda alternatif çok.
Fransa’da muhtemelen çok orta sahalı, oyun merkezi bu maçtakinden daha geride bir Türkiye izleyeceğiz. Dolayısıyla genel oyuna değil bireysel performansalara bakmak daha doğru. İyi bir alışma maçı oldu. Kadrodaki oyuncular arasında Ozan’ın en fazla milli fotma giyen 4. oyuncu olduğunu unutmamak lazım. Bu durum herkesin milli forma hayali kurabileceği bir ortam. Az bulunur bir yarış izleyeceğiz.
‘’Sorun RVP değil ki‘’
Fenerbahçe hücumda sadece Volkan-Fernandao-Ozan ekibiyle organize olabiliyor. Diego ise onlara uyum sağlayamıyor
Van Persie çıkınca işler düzelmiyor. RvP, organizasyonsuzluk içinde kayboluyor. Bu o kadar kolay anlaşılıyor ki...
Fenerbahçe’nin, 5 benzemez, şablonsuz hücum ekibinde tek göze çarpan organizasyon, oluşturulmuş değil, hazır alınmış... Bu organizasyon, dün birkaç saat için de olsa oyunda liderliği alan ve Şenol Güneş imalatı olan Volkan-Fernandao-Ozan ekibi.
Diego uyum sağlayamıyorsa...
Bu oyunculara Gökhan, Hasan Ali ve Nani hemen uyum sağlıyor. Diego da Belluschi görevini üstlenebilse her şey bambaşka olacak. Ancak Brezilyalı bir türlü futbol kekemeliğini üzerinden atamıyor. Sarı-Lacivertliler’in çıkış yolu bu üçlüyü kullanmak. Uyum sağlayamıyorsa da Diego’dan kurtulmak.
Tek hücum aklı Gökhan
Van Persie çıkınca işler düzelmiyor. Van Persie organizasyonsuzluk içinde kayboluyor. Bu o kadar kolay anlaşılıyor ki... Dakika 30, maç Konya ceza sahası etrafında oynanıyor. Ancak seyirci takımı ıslıklıyor. Çünkü kaleye atılmış şut, girilmiş pozisyon yok. Ve sıkışmış oyunda adam geçmeye çalışan tek oyuncu olan Gökhan Gönül yoğun bir tezahüratla şanlandırılıyor. O armayı öpüyor, selam veriyor. Çünkü hücum aklı adına tek o var. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu kadroyla, evinde... Kabul edilemez bir durum...
Kocaman’ın planı iyiydi ama tutmadı
Aykut Kocaman rakibini tanıyor. Fenerbahçeli oyuncunun, seyircinin ne istediğini ve hissettiğini biliyor. 8’li, 9’lu bir blokla birbirlerine çok yakın, kendi yarı alanlarına diziliyorlar. Çünkü biliyor ki Fenerbahçe göbekten delmeyi deneyemeyecek. İki kanada da doğru kaymalarla hep 3’lü 4’lü kademeler kuruyor. Fenerbahçe’de orta kalitesi düşük, ortadan delecek oyuncu da yok. Çünkü Souza ve Topal hiç denemiyor. O zaman sorun yok. Bu kalabalığın içinde Van Persie ve Fernandao kayboluyor. İlk şut ceza sahası dışında 55’te geliyor. İlk delme girişiminde ise Hasan Ali şutu sonrası Fernandao golü buluyor. Tam Sissoko ve Bajiç oyuna girmişken, Konya hızlı akınlara girişmek üzereyken. Plan iyi ama tutmuyor.
Kır zincirlerini Ozan Tufan...
Fenerbahçe ilk yarı boyunca hep yan pas yaptı. Alper’in denemeleri, Gökhan’ın yaptıkları dışında 5’li Konya bloğuna faul bile yaptıramadılar. İkinci yarıda Volkan’ın katkısı Konya savunma dengesini bozdu. Ozan ise yapabileceklerinin çok gerisinde... Bunun yetenek ya da fizikle alakası yok. Heyecanını üzerinden atıp, zincirlerini kırması lazım. Bu kafada bitecek bir iş. Bursa’daki performansı değil, daha ötesini sergileyebilir. Yeter ki, cüretkar olsun. Bunu yaparsa Fenerbahçe’nin balyozu olur. Vasatlığı kabul etmemeli. Rakip ceza sahası civarında hata yapmaktan korkmamalı.
‘’Kweuke uyanınca‘’
Rizespor bir Kweuke takımı. Birçok anlamda. Hem oyun onun pivot ve bitirici performansına dayandırılmış durumda. Hem de Hikmet Karaman’la sezon başında yaşadığı penaltı krizi sonrası takım hiyerarşisi onun lehine çok ağır basıyor.
Maç da onun oyuna giremediği bölüm ve girebildiği bölüm olarak ikiye ayrıldı doğal olarak. Galatasaray’ın maç içinde kaybettiği oyuncular sonrası Kweuke devreye girince hem skor hem oyun ev sahibine döndü. Kweuke devrede olmayınca ideal orta sahasının tamamını maçın başında kaybeden Galatasaray’ın oyuna hakim olmasını engelleyecek hiçbir şey yoktu dün akşam. Rodriguez’in kale yokmuş gibi salt pas oyunuyla sahada oluşu Sneijder’in kaleden uzak oynamasının verdiği rahatsızlık hiç sorun yaşatmadı neredeyse. Mehmet Akyüz’ün yılda 1-2 kez patladığı performanslarından birini gösterdiği ilk yarının sonrasında Umut atılana kadar Rizespor ne defansif bir direnç gösterebildi ne de çıkabildi. Robin Yalçın dışında savunmadan hücuma oyunu taşıyacak bir aktör bulunamayınca Galatasaray ikinci yarıda öne çıktı.
Muslera sıradandı
Chedjou’nun öne çıkarak orta sahada bir pas istasyonu oluşu, Umut’un her seferinde geri koşarak Robin ve Chevalier’yi rahatsız edişi Rizespor’u ikinci yarıda sıfırladı. Hiç çıkamadılar ve gömüldüler. Bu tip bir oyun için Galatasaray’ın yaratıcılığı yeterli değildi belki. Ama Podolski’li ve Sneijder’li anlarda oyunu çevirebilirdi, bu tek taraflı oyunda. Selçuk’suz şampiyonun bu tip bir oyunda oyunu genişletmesi hiç de kolay değildi. Ancak Rize çıkamayınca çok rahatsız edici olmasa da bir akın sürekliliği sağlamak mümkün oldu. Rizespor’u maçın 3-2’ye gelmesi diriltemedi. Semih’in sakatlanması ve Umut’un atılması ise Kweuke’yi sırasıyla yavaş yavaş uyandırdı.
Dedim ya bu bir Kweuke takımı 5 maçtır kazanamıyordu. 3 maçtır gol atamıyordu. Ama bu kadar eksik bir Galatasaray, Kweuke’yi uyandırdı. Muslera da sıradandı. 90 artı 2’den sonra maçı verecek kadar...









































