‘’Fenerbahçe'nin yeni oyunu!‘’
İlk yarıda Topal ve Souza’yla iki net pozisyon buldu Fenerbahçe. Set oyununda, duran toptan değil. Yerleşik akın yapılırken, Topal bir verkaçla girip yakın direğe vurdu. Diego’nun şutunda ise kaleciden dönen topa Souza kaleciyle karşı karşıya vurdu. Bu, Mersin İdman Yurdu maçından itibaren oyun merkezini bir 10 metre ileri kaydıran Fenerbahçe’nin yeni oyunu. Doğrusu da bu. Bu iki oyuncuyu 2 ön stoper değil, 2 net orta saha olarak kullanmak gerek. Bunu yapabileceklerini biliyoruz. Yapıyorlar da işte. Fenerbahçe’nin sıkıntısı buradan yeterince gol çıkaramamak. Pereira sezon başında yaşanan kasık sakatlıklarına ‘çok şut çalışıyoruz. Ondan oluyor’ demişti.
Üretim artmalı
Yeterli olmamış. Aynı şekilde 2 savunma kanadını harika çıkarıp hücuma katmasına rağmen orta kalitesi konusunda da sorun olduğunu söylemek lazım. Bu kadar hücum bindirmesi ve Fernandao gibi bir canavar varken, Souza ve Topal’ı da oyuna sokarken üretimin artması beklenir. Öte yandan Gökhan’ın Markoviç’e yaptığı asistte olduğu gibi paslarda bir sorun yok. Sorun ortalarda. Ozan’ı biraz da bu yüzden daha fazla sahada görmek istiyoruz zaten. Hücum takibi konusundaki içgüdüleri çok sağlam genç oyuncunun. Seken topları tamamlamak onun işi. Bu oyunun ona, onun bu oyuna katkısı büyük olur.
Aptalca kırmızı!
Bu akışta Fenerbahçe, Ba’nın son adam olarak Nadir’in ayağından harika söktüğü top dışında çok bir sorun yaşamıyordu. Önde, birbirine yakın bir oyunla oyuna hükmetmeyi başarıyordu ki, Diego tarihin en aptalca kırmızılarından birini gördü. Bunun sonucunda açık söylemek gerekirse top daha hızlı dolaşmaya başladı, ancak savunmaya geri koşularla verdiği desteğin kalkması Celtic’in daha kolay ve kalabalık çıkmasına yol açtı. Bunun sonucu olarak Ozan ve Caner’in oyuna alınması Fernandao’nun çıkması doğru, ancak Markoviç sahada kalsa daha etkin olunabilirdi.
‘’Haklı ve yerinde‘’
Sneijder, Podolski, Burak, Yasin ve Selçuk’la Galatasaray’ın oyun ritmi daha yüksek olmalı. Aynı şekilde Hakan, Chedjou, Semih, Sabri, Olcan gibi tecrübeli oyuncuların, oyuna nasıl yerleşeceklerini daha iyi bilmeleri beklenir. Bu teknik direktörün uyarılarına gerek duyulmadan sağlanması gereken otomatik bir tavır olabilmeli. En azından bu standartta rakiplere karşı. Rakibi baskı altına almaya çalışırken sadece alan paylaşımıyla bir kalabalık yaratmanın sırrına hakim olabilmeli Galatasaray’ın kadrosu. Ancak bundan uzaklar.
Artık Chedjou var!
Bunun sonuçları iyi olmuyor tabii. Topa sahip olsa da açık bulmakta zorlandı Galatasaray. Astana topu kaptığında ise kolay çıktı. Vücut vücuda oynamayı sevmeyen bir ekip Galatasaray, ancak en azından doğru durabilmeli. Chedjou’nun savunmanın önüne gelmesiyle güvenliği artan bu takımın, bu kadar çekingen olması için bir sebep yok. Çekingen olunca orta sahada boş bir havuz bulabildi Astana ve tehlikeli akınlar da yarattı.
Oyun soğumadı
Bir kez topu çıkarınca da özellikle ters kanada, Olcan’ın arkasına atılan uzun çapraz paslarla şanslar yakaladılar. Zaten gol de böyle geldi. Denizli’nin savunmada 2 oyuncunun yerini değiştirme pahasına Olcan’ı dışarı alışı bunu gidermek içindi, Rodriguez’in girişi de topa sahip olmak için. Ancak topu demlendirip oyunu soğutmak da mümkün olmadı.
Bugün için yetmez
Astana son dakikalara galibiyet arayabilen takım olarak girdi. Kimseyi küçümsemek doğru değil tabii. Ancak Galatasaray beraberliğin yettiği bir maçta son düdüğü çağıran ıslıklar arasında girmemeli. Tecrübesi yetmeli. Bugün için yettiğini söylemek çok zor. Ve maç sonu ıslıkları da yerinde ve haklı. Öyle ki, Denizli ligin devre arasını kariyeri boyunca bu kadar hasretle beklememiştir herhalde.
‘’Amatörce bile değil‘’
1-Aziz Yıldırım’ın ‘sahtekârlık’ suçlaması 3 Temmuz’dan bu yana şikayet ettiği tavrın birebir aynısı. Sahtekârlık bir suçtur. Kuvvetli delil olsa dahi, suç kesinleşmeden bir kimseyi böyle etiketlemek Aziz Yıldırım’ın büyük yanlışı ve çelişkisi.
2-Aziz Yıldırım’ın altını çizdiği gibi bu olayda ciddi bir problem var. Fenerbahçe bu konuda önceden uyarılarını yaparak, pusuya yatma acizliğine düşmediği için doğru davranmıştır. TBF ise onay mekanizmalarını doğru çalıştırmayarak, lisansı vererek, Galatasaray’ın maç öncesi sorularına ‘oynatın’ diyerek sorumludur.
3-Kuşkusuz Galatasaray yöneticileri de arkadan dolaşarak, açık arayarak ve bildikleri halde kuralları esnetmeye çalışarak sorumludur. Ancak asıl sorumlu TBF’dir.
4-TBF’nin kurban rolünü bırakarak adaleti sağlamak için bu işi sonuna kadar kovalama görevi vardır. Tüm sorumlular cezalandırılmalıdır.
Bunu yapmazsanız izler dumanlar birbirine karışır. İnsanlar birbirlerini saçma sapan şekilde suçlar. Herkes cephesine çekilir. Her zaman olduğu gibi.
Ve son olarak: Galatasaray’ın yaptığı açıklama, kulübün topyekûn, sosyal medya cazgırlarının sesiyle yönetildiğinin açık bir göstergesi. Twitter’ı dikkate almak, analiz etmek başka şey, 10 dakikada bir değişen TT’lere göre yalan yanlış tepki ve karar vermek başka şey. Açıklama amatörce bile diyemeyeceğim kadar vahim.
‘’Yokuşa vurdular‘’
Fenerbahçe’nin aleyhine bir seri faktör vardı. Önce bu takıma çok ters bir zemin. Topu kontrol etmenin dahi çok zor olduğu bir zemin. Şunda anlaşalım: Bir oyuncu parasına sağlıklı tutulabilecek bir zemin sağlamayan lige alınmamalı. Pasolig’den önce buna bakmalı. Sahne kötü, içeri girmek zor. Antepli seyircileri yüksek katılım için tebrik etmek lazım. Diğer faktörler de Antep’in vasatüstü savunmasının erken gelen golle sağlamlaşması... Ve çok sık özellikle faullerle duran oyundu.
Diego çıkacaksa...
Buna Fenerbahçe, korkunç duran top karşılama seti, 30. dakikada 60 metre mesafede yapılan bir ‘bariz gol şansı engelleme kırmızısı’ ve Diego’nun manasız ‘zeybek’ penaltısıyla katkı yaptı. Bir buçuk pozisyonda 2 gol yediler ayrıca... Üstüne Pereira’nın onca yokuşu çıkan takımının orta sahasını boşaltması eklendi. Souza-Caner değişikliği normaldi. Ancak 65’de Diego-Volkan değişikliği, 10 kişiyle ile rakibi baskı altına alan takımının akın sürekliliği ve baskısını kırdı. Maç 2-2’ye gelmişken penaltı dışında iyi oynayan Diego çıkacaksa yerine Ozan’dan başkası girmez. Hele de Topal tek kalıyorsa.
Rus ruletine döndü
85’de Alper-Markoviç değişikliği de gelince oyun Pereira’nın eleştirdiği gel-git futboluna, rus ruletine döndü. Tüm bunlara rağmen Hasan Ali ve Fernandao’yla direkte patlayan toplar galibiyetin kapısını açabilirdi. Savunmada yapısal bir açık vermeden anlık bireysel hatalarla 2 puanı kaçırdı Fenerbahçe. Öte yandan Caner’in Orkan’a yaptığı harekete çalınacak muhtemel bir penaltı, Pereira’nın 10 kişiyle orta sahayı boşaltışının daha büyük bir cezası olabilirdi.
Özeti: Yokuşu daha dikleştiren Fenerbahçe ve Pereira oldu. Ancak bu kadar tırmanabildiler.
‘’Kurtarıcı Podolski‘’
Yuhaladığın oyuncunun attırdığı gole de sevinmemek gerekmez mi? Mantıken... O işin mantığı öyle değil diyorsanız. Ben de size durumun tamamen mantıksız olduğunu söylerim. Maçın başından itibaren Sabri’nin hem de sözleşmesini otomatikman uzatan maddeyi geçersiz kılmışken ıslıklanmasının toptan mantıksız olduğunu... Çünkü bunun ıslıklayana yararı yok. Kendini sabote etmek bu. Burada temel mantık kalan 4 maçta ez az 10 puan toplayıp devre arasına minimum farkla atmak. Bunun yolu geçen senenin sonundaki 6 haftada minimum defans açığıyla birer farkla kazanılan maçlarla aynı. Sakatlıklar oyunda köklü bir değişikliği imkansız kılıyor. O zaman çok oyuna bakmadan bu 10 belki de 12 puanı toplamalısınız. Denizli’nin amacı da bu. Takım savunmada birbirine yakın durup top kapma sayısını artıracak. Poldi, Sneijder, Burak ve Sneijder de işi değişirecek.
İlk yarıda savunmada açıklar var. Özellikle 24’de Traore’nin girdiği pozisyonda. Solda kimse, ama kimse yok yerleşik akında. İlk yarıda önde oynayan Emre Tasdemir’in harika dinamizmine rağmen son pas şut aceleciliği olmasa oyun Bursa için başka türlü akabilirdi. Traore’yle orta sahada üstünlük sağladılar ancak Galatasaray savunmasını bunalıma sokamadılar. Galatasaray ikinci yarıda ön alanda gölge olmaktan çok, baskıyla iyileşme sağlayınca iş farklılaştı. Bursa’nın da aynı Galatasaray gibi maçın sonunda oyundan düştüğü Denizli’nin de bildiği bir gerçek. Zamanında gelen Bilal hamlesinin Galatasaray’ı daha doğru ve birbirine yakın kılışı da oyunu değiştirdi. Böylece öndekiler nasıl olsa olaya el koyar mantığı da geçerli oldu. ‘An’ların büyük oyuncusu Podolski tribünlerdeki paniği bitirdi. Bursaspor’u klasik son 20 dakika bunalımına sokarak. Geçen hafta ilk maçta hiç karşlılaşmak istemeyeceği bir rakiple giriş yaptı Denizli. Bu hafta evinde karşılaşabileceği en iyi Bursa’yla. Asıl sınav ise haftaya. Denizli’nin maç maç düşünüp devre arasına kendini atma yolculuğunda kritik dönemeç pazartesi. İşler istediği gibi giderse, Hoca asıl plan değişikliğini Ocak’ta yapar. Bunu anlamak lazım.
‘’Pereira takımın hakkını vermeye başladı‘’
Sadi Tekelioğlu enteresan bir kadro tercihi ve stratejiyle takımını sahaya sürdü. Marin yedekte, 3 yabancılı, yerli ağırlıklı bir kadro. Maçın önemini daha iyi bilenlerle oynamak istedi herhalde. Daha da önemlisi strateji. Stoperler top aldıktan sonra baskı yaptı oyunun başında. Fenerbahçe buna uzun vurarak değil, sabırla pas yaparak karşılık verdi.
Nani&Diego top ezmedi
Yılın ülkede en iyi çıkışını yapan Hasan Ali ile Gökhan, Topal ve Souza’yla pas istasyonu sayısını yüksek tuttular. Ve dolayısıyla baskı yapılması gereken oyuncu sayısı çok artınca Fenerbahçe çıktı. Çıktıktan sonra aynı ekip hücuma destek verdi. Ligin başında eleştirdiğimiz her şeyin doğrusunu yaptılar yani. İki yönlü oyunuyla Alper’i de bu ekibe ekleyince Diego ve Nani için işler çok kolay oldu. Pas opsiyonu arttı, onlar da top ezmediler. Pozisyonlar, gol, baskı ve çok iyi oyun geldi. Ancak Fenerbahçe fişi çekemedi. Hem de Trabzonspor kırmızı kartla eksik kalmasına rağmen, Tekelioğlu da farktan çekinip takımı daha defansif kılmasına rağmen...
RvP vasatın altına düşüyor
Burada çok net bir hatta bir buçuk gol kaçıran Diego’nun rolü önemli olsa da asıl bakılması gereken Van Persie. Hollandalı yaşı, sakatlıkları ve forma bulamayışıyla gerileyebilir. Bu normal. Hızını kaybetmesi de normal ama çabukluğunu kaybetmesi Van Persie’yi vasatın altına düşürüyor. İki kez, ilk yarıda Nani’nin pasına yetişemeyişi, ikinci yarıda göğsüne aldığı topta Cavanda’ya yakalanışı... Bunları yapmalı RVP. Fazlası zaten beklenmiyor. Maçı koparamadılar.
Trabzon’da olumlu bir şey yok
İlk yarıdaki baskılı oyun orta sahada yavaş yavaş yorulmalarla etkisini yitirirken ayakta duran aslına, yani mükemmele dönen Kjaer’in, Topal ve Souza’ydı. Trabzsonspor biraz olsun oyun ortak olmaya başlamışken saçma gerginliklerle oyunu tekrar Fenerbahçe’ye verdiler. Fernandao da Nani’nin harika pasında maçı bitirdi. Pereira 3 maçtır takımın hakkını veriyor. Bunun fazlası da var kuşkusuz. Trabzonspor içinse olumlu şeyler söylemek çok zor.
‘’Chedjou-Selçuk'la olur‘’
Galatasaray’ın böyle bir güven bunalımı ve hoca değişikliğinin ardından karşılaşılabilecek en zor rakiple oynadığını söylemek lazım. Bir derbi doğal bir motivasyon olacağından psikolojik olarak bu kadar zor olmayabilirdi. Üstüne eksikleri ve savunmadaki vehameti de katın... İş çok zordu. Denizli sorunu biliyor. Bu ekibi 4 senede 3 kez şampiyon yapan omurgası. Savunma ikilisi form sporunu yaşıyor. Çünkü önde Selçuk’la oluşacak tandemin diğeri henüz belirlenmiş değil. Bu adam Sneijder değil. Antrenmanlarda sergilediği yetenekleriyle Emre de değil. Bu adam eldekiler içinde Chedjou. Denayer döndüğünde stopere geçer. Carole döndüğünde de Hakan tandemi olur. Chedjou da Selçuk’la Melo’ya yakın bir oyun kurar. Tıpkı Kasımpaşa’nın Donk’la başkalaştığı gibi. Bu şartlarda açık net çözüm bu. Denizli’nin transfere kadar başka çaresi yok. Grosskreutz tam kapasite oyuna dahil olursa, sağ öne geçer Podolski sola, Burak da öne. Bu kadronun ideali bu. Zaten Denizli’nin dizdiği oyun da bunu istiyor. Bir kontratak ekibi. Yetenekli mesafe tanımadan pas atan oyuncuları ve kaçabilecek Burak’ı Poldi’si var. Bu sağlam oyunu, ancak omurgayı, geçen sene sonunda olduğu gibi yakın ve topun arkasına durarak sağlamlaştırabilirsiniz.
Poldi ‘an’ların oyuncusu
Denizli bu oyunu dün de istedi ancak Yasin, Sabri, Olcan, Rodriguez ve Semih o oyun anlayışı ve formdan uzaklar. Hatta bu ekibe maçların değil ‘an’ların oyuncusu Poldi’yi de dahil edebiliriz. Ancak Poldi bir an gelip işi yapabildiği için işi görüyor, taşırsınız. Ancak geri kalanlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil. 300 pasın altında kalarak Galatasaray oyunu tutamaz. Kontratak önceliğiyle sahada olsa da. Bünye bunu kabul etmez. Bu şartlarda Denizli omurgayı bir an için kurmak zorunda. Bunun yolu da savunma merkezi ve orta saha göbeğini sağlam tutmak. Ve elde bunu sağlayacak yegane hamle Chedjou’yu Selçuk’un yanına yerleştirmek.
‘’Aslan'ın sorunu güven!‘’
Sneijder’in ilk yarıda girdiği pozisyon bu maçta bulmayı bekleyeceğiniz en net pozisyon. Her ne kadar ters ayağına gelse de Hollandalı için o mesafede fark etmez. Bu kadar az yiyen, hatta yemeyen bir takıma karşı bu kadarını bulursunuz. Ve ancak bu kadar az pozisyon vererek tamamlayabilirsiniz maçı. Ama Griezmann’a 3 üst düzey stoper neredeyse zıplamadan kafa vurduruyorsa 6 pasta yapacak bir şey kalmıyor.
Güvensizlik var
Planın yanlış olduğunu söyleyemem. Ancak takımın ‘büyük’ tecrübeli oyuncularının güvensizliğinin dikkat çekici olduğu da gerçek. Mustafa hoca en azından bunu tamir edecek bir şeyler yapabilirdi. Selçuk ve Burak’ında yokluğunda manevra alanı çok dar. Kabul. Fakat kendisini bu kadar dışarıda tutmasını anlamakta zorluk çekiyorum.
Kontağı çevirmesi için...
‘Onları bu önemli günlerinde yalnız bırakmak istemedim’ diyerek son anda kamp oteline uğramasının altında yatanları anlatır mı bilmiyorum. Ama bana kalırsa pazartesi itibarıyla ‘onlar’ kalmadı kamuoyu gözünde. Artık ‘biz’ demek lazımdı. Zira Denizli’nin tercih edilme sebebi hemen kontağı çevirebilecek tanıdık ve tanıyan bir lider oluşuydu. Takımı tanımak için az zaman gerekmesi. En başından
takımı gözlemlemek için kampta olsa bile büyük kazanç degil mi?
Sneijder’e ıslık!
Bu durumda ikinci yarıda da reaksiyon gostermek mümkün olmadı. Bu yıl gol yollarında zorluk çeken Atletico topa sürekli sahip oldu. Ancak bu hakimiyeti taçlandıracak az pozisyon buldular. Galatasaray ise neredeyse hiç çıkamadı. Eski bir Real’li olan Sneijder’i 75’te ıslıklamalarının sebebi ileride topla buluşmasının bu dakika olması mı bilmiyorum ama asıl Podolski’yi hiç kullanamadı Galatasaray. O yüzden, form ve performansları açısından değerlendirmek mümkün değil onları. Fakat Chedjou’nun akıl almaz bir dağınıklık içinde oldugunu söylemek lazım. Onun kötu oyununa karşılık gelen bir not da yok. Galatasaray güvensizlik sorununu gidermesi lazım once. Denizli’nin ilk ve en onemli gorevi bu olacak.
Podolski duvara çaptı
Sezon başında geldiği Galatasaray’da attığı 8 golle takımının en skorer ismi olan Podolski, dün gece adeta duvara çarptı. Avrupa’nın en iyi defans yapan takımlarından birine karşı Aslan’ın gol umudu olarak sahada yer alan Alman yıldız maç boyunca istediği toplarla bir türlü buluşamayınca etkisiz kaldı.