‘’Hatasıza yakın‘’
Beşiktaş savunmada maç boyunca tek bir hata yaptı. Sosa saçma/lakayt bir bir pasla kaptırdı. Yapılan ortada Ersan altı pas içinde rakibinden uzak kalınca Maicon golü yaptı. Şenol hoca hemen Sosa’yı oyundan çıkardı, elinde güvenilir stoperi olsa Ersan’ı da çıkarabilirdi. Bunun dışında savunmada sıfır hatayla oynadılar. Sadece uzak şut imkanı verildi diyebiliriz. Bu oyunda özellikle Beck’in tecrübesi ve İsmail’in
çok iyi oyunun payı vardı. Gökhan ve Quaresma’ya yakın durdular. Onların da savunmaya katkıları iyidi. Beşiktaş maç boyunca iyi durdu.
Talihsizlik
Eksik kalan Gökhan Töre’nin rakip eksik kaldıktan sonra sahada olamayışıydı. Şenol hoca bunu tahmin etse maç boyunca kalabalıklardan sadece 46’da bir kez Podolski’nin bir gün önce gol yaptığı pozisyonun aynısında kurtulabilen ama Alman oyuncu kadar iyi bir şut çıkaramayan Töre’yi oyunda tutardı kuşkusuz. Corluka’nın kırmız kartı sonrası Beşiktaş’ın orta sahada bir kişi fazla olma şansını kaçırması talihsizlikti. Sayısal üstünlükten hücum yönünde uzun süre yararlanamadılar. Daha yeni oyuna girmiş Cenk’i çıkarmak olası değildi. Gomez de hele attığı golden sonra kulübeye gitmezdi. Şenol hocanın oyuna dokunmaması bu anlamda anlaşılabilirdi.
Beraberlik bir kazanç...
Ancak Beşiktaş savunmayı iyice ileri çıkarak 85’ten sonra istenen seviyede olmasa da baskı yaratabildi. Kalabalık savunmaya karşı iş yapabilecek Kerim’in Qurasma yerine oyuna girmesi de Portekizli’nin yüksek eforla iyice yorulması sonrası mantıklıydı. Hücumda organizasyonların sadece Oğuzhan’a kalışıysa poziyon üretimini minimumda tuttu. Çünkü onlar da Beşiktaş gibi çok az hata yaptılar. Beraberlik bir kazanç ancak bu oyun ve kırmız karttan sonra bu hatasız savunmanın daha fazlasını alabileceğini görmek biraz sıkıcı oldu.
‘’Doğru analiz ve zafer‘’
2. dakikadaki golde Hakan ve Chedjou’nun büyük gafları ve Gaitan’ın gösterişli golü dışında Galatasaray hiç açık vermeden ilk yarıyı kapattı. Çok iyi geri döndüler. Zaman zaman rakip kanat hücumcuları çizgiye indiyse de kafayı kaldırdıklarında pas verecek kimse bulamadılar. Özellikle orta sahanın savunmaya yakın duruşu boşluk bırakmadı. İyi analiz ve kuşkusuz iyi bir uygulamaydı bu. Zaman zaman erken faullerle de Benfica’nın hızlı 5’li kontralarını kestiler. Zamanında gelen penaltıysa işi tamamen düze çıkardı.
Vitoria’nın büyük hatası
Eksik kalan, kapılan toplarla hızlı çıkışlardı ancak öncelik rakibi getirmemekti. Rui Vitoria’nın bir hatası da Galatasaray’ın fazlasıyla işine geldi. Simeone’nin tanımlamasıyla hücumun tek dayanağı Gaitan’ı 2. dakikada sağdan sola çekti ve onu kaybetti. Podolski’nin Sabri’ye verdiği destek işini zorlaştırdı. Daha önemlisi Benfica sağa yatan bir takım ve uzun dakikalar Arjantinli'yi görmemeleri çok işe yaradı. Bunu Guides’in oyundan çıkmasından sonra da devam ettirince topa Benfica sahip olsa da neredeyse hiç etkili olamadılar. Hamza Hoca'nın doğru analiz ve uygulaması karşısında Vitoria yanlıştı. Baştan sona.
Direnç noktası...
Bu başarılı savunmada başarının merkezinde ise Chedjou vardı. Hem savunma hem orta sahada erken müdahalelerle direnç noktasını oluşturdu. Tabii bunda Bilal ve Selçuk’un verdiği destek de önemliydi. Vitoria ise çözümü tüm santrforlarını oyuna almakta aradı. Halbuki sorunu bu değil Gaitan’ı garip bir şekilde oyundan uzak tutmasıydı. Kabul etmek lazım ki, Benfica’nın geri kalanının kalite açısından Galatasaray’ı hem de bu arzusuyla geçmesi kolay değildi. Hamza Hoca geçen yıl ligde 3 kupayla kendisini fazlasıyla ispat etmişti. Dünkü analiz ve uygulama başarısı ise seviyeyi artırdı. Tebrikler.
‘’Gökhan'ın rahat oyunuyla‘’
Beşiktaş, Türkiye’nin 2 yıldır konvertibl futbol oynayan tek takımı. İstanbul’da ne oynarsa Londra’da, Moskova’da ya da Konya’da aynı oyunu oynayabiliyor. Bu Avrupa sahnesinde sahip olabileceğiniz en önemli özellik. Atiba ve Sosa’nın formu, Gomez’in bilgeliği başka bir standardı vaat ediyor.
Gökhan Töre’nin Moskova’da Rize karşısında olduğundan çok daha rahat oynayabileceğini düşünüyorum. Lokomotiv, hem hızlı hücum edebilen hem de set oyununda pozisyon üretebilen bir ekip. Ancak savunmaları da fazlasıyla açık veriyor. Kartal’ın en kötü beraberlikle döneceğini düşünüyorum.
‘’Bekleri oyuna sokarak‘’
Vitor Pereira, Gökhan/Şener ve Caner’i stoper mantaliteli birer bek değil de, hücumun kaynağı olan iki temel futbolcu olarak kullanmaya cesaret ederse Fenerbahçe bu maçı top göstermeden kazanır.
Var olan fizik problem ve onca sakatlığa yol açan şut çalışmalarına rağmen şut atamamak gibi sorunlar olsa da, Fenerbahçe geleneğine dönmeli. Zico’dan bu yana Fenerbahçe savunma beklerini oyuna sokarak oynadığı her dönem başarılı oldu. İşin sırrı budur. Eğer arkada 6, önde 4 oyuncuyla takım boyu uzarsa Fenerbahçe kolay kolay kimseye üstünlük sağlayamaz.
‘’Çılgın hücumcu hocaya ne oldu?‘’
Anlamak zor. Markovic, Van Persie, Fernandao ve Nani’yle 4-4-2’yle sahaya çıkıyorsunuz. Kağıt üzerinde sağlam bir hücum gücü.
Rakip Kayserispor 4 haftadır gol atamıyor. Kalecisi Hakan ve orta sahanın en iyisi İbrahim de yok üstüne. Ligin en az takım olmuş ekibi. Ayrıca bireysel silahları da yok. Fenerbahçe bu şartlarda pozisyon bulmadan, hatta aramadan hem de 5 sarı kart görerek maçı bitiriyor. Üstüne rakip stoperinin atıldığı uzatmalarla birlikte son 11 dakikasında öyle ya da böyle pozisyonlar buluyor. Gerçekten anlamak zor.
6 stoperli savunma
Fenerbahçe ilk yarıda öndeki 4’lü ve arkadaki 6’lı olarak iki takım şeklinde oynadı. Kayseri stoperlere top aldırdı ama sonra pas opsiyonlarını kapattı. Çıkamadılar. Van Persie’nin kalecinin de hatasıyla ama olağanüstü serbest vuruşuyla attığı gol dışında üretemediler. Pereira bu duruma devre arasında müdahale etti. Ancak savunmayı hücuma yaklaştırmak için bir yöntem arayarak değil. Hücumu savunmaya yaklaştırarak. Kayserspor ‘ben hücum edemiyorum’ diye haykırdıkça Fenerbahçe geri çekildi. Öyle sahneler var ki...
Kayseri 1 kişi eksikken Fenerbahçe 7 kişiyle savunma çizgisini oluşturdu çoğu kez. Şener ve Hasan Ali stoperdi. Souza ve Topal da... 6 stoperle Kayseri’yi karşıladılar. Bu öyle bir oyun ki, analizini yapmak zor. Hiçbir şey yapmak istemeyen bir şampiyonluk adayı ve hiçbir şey yapamayan bir ev sahibi.
Analiz sorunu var
Pereira çılgın hücum teknik direktöründen buraya ne ara ve nasıl geldi? Portekizli’nin lig analizi konusunda bir sorunu var. Akhisar’a puanları iyi savunmadığı için kaybettiğini düşünüyor ve bundan korkuyor. Halbuki iyi hücum edemediği için kaybetti. Türkiye’de büyükler iyi savunma yapamadıklarında değil, iyi hücum edemediklerinde kaybederler. Hoca, bunu anlamalı.
‘’Çok kolay oldu‘’
Galatasaray’ın Rodriguez, Selçuk, Bilal ve Sneijder’den müteşekkil çok orta sahalı ilk yarı dizilişi Sneijder’in de içeri girişiyle biraz fazla merkeze toplanan bir oyun oluşturdu. Bu hücum potansiyelinin istenen seviyede etkinleşmesini engelledi. Bu tip bir 4 iç oyunculu oyunda iki santrforla kanat savunmacılarını sürekli ileri çıkararak bir hücum genişliği sağlamak mümkün olabilir. Galatasaray bunu daha önce de yapmış ve şampiyon olmayı başarmıştı. Dün ilk yarıda istenen seviyede bir bek desteği gelmese de Gençlerbirliği’nin kötü saha yerleşimi ev sahibini pozisyonlara soktu. İlk yarıda maçın kahramanının kaleci Hopf olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak bu oyun onca orta saha kalabalığına ve Gençler’in kendi solunu çok iyi kullanamayışına rağmen konuk ekip için de şanlara doğurdu. 2 net pozisyondan bir gol çıkararak soyunma odasına gittiler.
Oyunu genişlettiler
Hamza hocanın teşhis ve tedavasi doğruydu. Yasin-Rodriguez değişikliğiyle oyunu genişlettiler. Hemen gelen 2 golde Chedjou başroldeydi. Bu geniş alan hücumu Gençlerbirliği’nin yerleşim sorunları çeken dizilişini fazlasıyla dalgalandırdı. İleride iyi ve hızlı hücumcularına rağmen bir pas otomatiği oluşturamadıkarı için de top hep Galatasaray’da kaldı neredeyse. Galatasaray hiçbir tehdit yaşamadan istediği zaman pozisyona girdi. Sabri sağdan Yasin soldan çok geniş ve Gençler için kontrol edilmesi imkansız kalabalıkla golleri bulurken, kaleci Hopf takımın en iyisi olmaya devam etti.
En kötüsüydü...
Milli maç arası sonrası ve zor maçlar öncesi daha moral verici bir maç olmazdı herhalde. Ancak rakip seviyesinin antrenman için bile yeterli olmadığını söylemek lazım. Sanırım bu son 15 yılda gördüğüm en kötü Gençlerbirliği. Bir altyapı kalesi olan Gençlerbirliğinin sahada 8 yabancıyla yer aldığı maçın büyük bölümünde oynadığı kötü oyunu gördükçe, kendi kendime sorduğumu burada da tekrarlamam lazım. Nerede o parlak altyapının ürünü ‘yerli’ gençler?
‘’Van Persie onları 'bekler'‘’
Milli ara sonrası Kayseri maçı, revizyon açısından uygun. Ancak Galatasaray önünde önemli olan kadro derinliğinden çok birbirine alışmış bir 11. Pereria bunu sağlayamadı.
Van Persie’nin verimli olması için oyunu rakip yarı alana yıkmalısınız. Bunu da Zico döneminden beri olduğu gibi bekleri orta sahanın bir parçası yaparak başarırsınız.
Değişim zorunluydu
“Milli aradan sonra Kayseri, gidilebilecek en iyi deplasmanlardan biri. Tabii ki bilinen dezavantajları Fenerbahçe’yi yine zorlayabilir. Şunu unutmamak gerekir, Sarı-Lacivertliler hem kadrosunu hem oyununu hem teknik direktörünü hem de sportif direktörünü değiştirdi. Yani geçtiğimiz yıldan kalan neredeyse hiçbir şey yok. Bu tip değişimler normalde, bunlardan en azından biri sabitken yapılır. Ancak Fenerbahçe, 3 Temmuz sonrası böyle bir değişime mecburdu.”
'Belirsizlik sorunu'
“Kadroya gelirsek... Caner’in sakatlığı, Şener’in aşırı yorgunluğu, Alves’in formsuzluğu ve sakatlığı gözönüne alındığında Gökhan Gönül, Hasan Ali ve Abdoulaye Ba ile rotasyona girebilmek, kadro zenginliği açısından önemli. Bu, Kayseri maçı için bir avantaj. Ve fakat, haftaya Galatasaray karşısına çıkarken ihtiyaç olan kadro derinliğinden ziyade, birbirine alışmış,belirgin bir 11’dir. Pereira henüz bunu sağlayamadı. Hatta yanından bile geçemedi. Bütün mevkiler için bu belirsizlik devam ediyor.”
'Mourinho bile yıpranır'
“Robin van Persie’yi yedekliğe ikna etmek ya da 11’de sürekli görev vermek... Pereira açısından başka bir seçenek yok. Bu kalibrede, hâlâ Barcelona tarafından istenen bir dünya markasını onun rızası dışında yedek bırakmak sadece Pereira için değil Mourinho için bile zor ve yıpratıcı bir karar olur. Hele de transfer olduğu sezonda... Pereira bu durumu iyi idare edemedi. Haklı olduğu taraf, Van Persie’den istediğini alamamış olması. Ancak bunda da Pereira’nın oyun ile ilgili başarısızlığının payı var.”
'Oyun sürekliliği yok'
“Van Persie’den yararlanmak istiyorsanız, oyunu rakip alana yıkmalı, savunma bekleriyle orta sahayı tamamlamalı, rakibi boğmalısınız. Bunu yaptığınız her an Van Persie’nin vuruş becerisinden fayda sağlayabilirsiniz. Ancak 11’deki ve sistemdeki belirsizlik, bu oyunu sürekli kılmıyor. Bunu her maç 10-15 dakika izleyebiliyoruz. Fenerbahçe, Zico’dan bu yana savunma beklerini hücumun parçası yapan bir oyun oynuyor. Pas oyunu da oynasa direkt oynamaya da çalışsa oyundaki en belirleyici unsur bu oluyor. Savunmanın önündeki Mehmet Topal ile neredeyse stoperlerle birlikte üçlü gibi oynuyor. İki savunma bekini de orta sahanın bir parçası yapıyor.”
'Kartal, 2'sine sahip olsa...'
“Bu alışkanlıktan vazgeçmek, Pereira için büyük bir hata oldu. Bu hatadan döndüğü takdirde Fenerbahçe’nin Van Persie’den yararlanması da Nani, Diego, Markovic, Volkan Şen gibi hücum oyuncularından yararlanması da her an mümkün olabilir. Geçen yıl İsmail hocanın elinde şu anki hücum silahlarının yarısı değil sadece 2’si olsa, misal Van Persie ya da Fernandao ile Volkan ya da Nani’yi kullanabilse, ligin kaderi çok farklı olabilirdi. Pereira’nın geçtiğimiz yılı iyi analiz ettiğini düşünmüyorum ama bu analizi yapıp Kayserispor maçıyla birlikte yeniden oyuna dönmek hiç de zor olmaz.”
‘’Hayal gibi‘’
Çek Cumhuriyeti maçından önce direkt katılım ihtimalimiz İngilizler’in yaptığı bir simülasyona göre %2.7’ydi. Elimizde olmayan bir dolu ihtimalin olması gerekiyordu yani. İddiacılar için söylüyorum. Buna göre bir kupon yapsanız bugün köşeyi dönmüştünüz. Kazaklar’ın Letonya’yı deplasmanda yenmesi gibi bir dolu sonuç. Hem de deplasmanda. Bunu ilk kez yaparak. De Gea’nın Ukrayna karşısında devleşmenin de ötesine geçmesi gibi...
İsviçre’de yine Terim’le yarı finale ulaştığımızda bizim takım için söylenen ‘Türkler otobüse binmeden maç bitmez’in ötesine geçti durum. Son 5 günde dünya tersine döndü. Bize göre düzen tabii. Hem de beklemediğimiz kadar.
Serdar ve Hakan farkı
Çek maçında olduğu gibi savunmaya iyi yerleşip dengeliydik. 4-6-0’ımız üretemiyordu belki... Ancak Play-Off için beraberlik yetiyordu. İzlanda’nın kontra ve duran toplarında iyi dizilip koridor ve hava hakimiyeti vermemek galibiyet gibiydi. Serdar ve Hakan’ın olağanüstü olduğunu söylemek lazım. Amsterdam’dan 3-0 haberi geldiğinde risk almadık. Ancak Riga’dan haber gelince oyun ve strateji tam tersine döndü. İki santrforla birlikte sahadaydık.
Selçuk’un payı büyük
Töre’nin kırmızı kartı sonrası Arda ve Ozan’ın yorulmasıyla biraz duraksadık. Ama tüm yorgunluğuna rağmen Arda yine sahneye çıkıp takımı ateşledi. Hollanda 3-2’ye getirdikten sonra da risk almaya devam ettik. Ve sonra Selçuk sahneye çıktı. Terim’in göreve gelişinde Selçuk’un Hollanda’da yedek kalışının payı büyük. Hocanın düz çıkışında da payı dağlar kadar.
Akla hayale gelmeyecek kadar müthiş bir geri dönüş oldu. Senaryosunu yazsanız prodüktör inandırıcı bulmaz. Hayal gibi.









































