Arama

Popüler aramalar

‘’İyi savunma kötü hücum‘’

Ajax, Fenerbahçe’nin başarılı savunma şablonunu fazla zorlayamadı. Sarı-Lacivertliler, rakibine alan bırakmadı. Ancak eksik kalan, topu hızlı ve etkin dolaştıramamak oldu. Fenerbahçe baskı hissetmedi ama baskı da kuramadı.

Vitor Pereira’nın defansif şablonunu El Ghazi dışında pek zorlayabilen yoktu. Fas asıllı oyuncu 33’te sakatlanıp çıktıktan sonra ilk yarıda sadece bir kez Fischer’le soldan inebildiler. Volkan Demirel, genç oyuncunun şutunu ayaklarıyla çıkardı. Zaten hem Souza hem de Topal’la sahada olan, Hasan Ali’yi çok gerekmedikçe çıkarmayan temsilcimiz için geniş alan bırakmak söz konusu değildi. İlk 15 dakikadaki baskıda da iyi kademe tuttuğunu söylemek lazım. Ajax’ı çıkarmadan dönenleri hep topladılar. Ancak hem bu bölümde hem de sonrasında denge oyununa geçildiğinde eksik kalan şey, topu hızlı ve etkin bir biçimde dolaştırmak oldu.

İstediklerini yapamayınca...

Diego ve Nani çok geride topla buluştu ve genellikle topu ezdiler. Ortaya bir pas yaratıcılığı koyamadılar ve adam geçemediler. Ancak haklarını da vermek lazım. Onlara çok fazla pas opsiyonu da yaratamadı Sarı-Lacivertliler. Hakeme karşı bu kadar tepkili oluşları, sinirli hallerini bu durumdan bağımsız olarak değerlendiremeyiz. Olmadıkça, kendilerini yediler. Kendilerini yedikçe yavaşlayıp top ezmeye devam ettiler. Sonuç olarak Fenerbahçe baskı hissetmeyen ama baskı da kuramayan bir futbol sergiledi.

Bursalılar’ın girişi takımı değiştirdi

Orta saha kısırlığını gidermek için Ozan ya da Volkan Şen’i, Nani’nin yerine almak bir seçenekti. Fernandao da başka bir seçenek. Brezilyalı’nın girişi, gücüyle kazandığı top ve faullerle etkisini gösterdi. Zaten çok geçmeden de Ozan, Diego’nun yerini aldı. Fenerbahçe’nin Nani ve Diego’ya ihtiyacı var. Ancak bu kullanımla değil. Bu oyuncuların farkı ceza sahası çevresinde hissedilir. Bu değişikliklerin ardından kontrolünü verdiği oyunu yeniden aldı Fenerbahçe.

Volkan değişikliği sonrası ise hücum akışkanlığı üst düzeye çıktı. Fernandao- Ozan ve Volkan’ın Gökhan’ı da dahil ettiği geçen sene Bursa’dan kalan organizasyonlar takımı değiştirdi. 5 dakikada, hem hücumda genişlemede, hem de oyun akışkanlığında kendi zirvesine çıkarak 3 net pozisyon bulmayı başardılar. Ancak bitiricilik sorunu bu kaliteye yakışmayacak boyuttaydı maalesef.

RvP’den bu oyunla yararlanılamaz

Bu oyunu, Van Persie’nin yüksek çabasına rağmen asla boşta topla buluşturulamayışı üzerinden de okuyabilirsiniz. Hollandalı’nın fiziksel olarak zirvede olmadığı konusunda hemfikiriz. Ancak şunu da unutmamak lazım. Van Persie, kariyerinin hiç bir bölümünde fiziksel bir oyuncu olmadı. Onu farklı kılan hızlı ya da güçlü olması değil, her zaman beklenmeyeni büyük bir çabuklukla yapma becerisidir. Bundan yararlanmak bu oyunla çok kolay değil.

Gökhan’ın aklı...

Fenerbahçe’nin hücum aklında en büyük pay, hem beceri hem de oyun zekasıyla Gökhan Gönül’deydi. Bu zaten çoğu zaman böyle. Caner olduğu zaman onunla bu pastayı paylaşıyor. Dün takımın en ‘evrensel’ oyuncusuydu. Soğukkanlı, çevre kontrolü yüksek, ölümcül orta ve paslar atan olağanüstü bir adam...

06 Kasım 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Abuk sabuk bir yenilgi‘’

Galatasaray, artık tamir ettiğini düşündüğüm bir sorunla 2 gol yedi. 3 kalburüstü stoperle sahada olmasına rağmen duran toptan, hem de ikinci toplardan 2 gol gördü kalesinde. Bu bir kanatta hava toplarında sorunlu olan Olcan’ın forma giymesiyle yaşanan bir sorundan kaynaklanmadı. Yerleşimde bir sıkıntı yoktu. Ama iki golde de Luisao’yu önce asist sonra da gol vuruşunda engelleyemediler. İki topta da hareketsizken bu işleri yaptırmamak lazımdı. Hem de Chedjou ve Hakan gibi iki ekstra ve tecrübeli stopere bir de Denayer eşlik ederken...

Alan savunmasının uygulamasında bir türlü anlaşılamayan bir durum bu. Top için hareketli olacaksınız... Sadece alanı beklemekle ‘zone play/alan oyunu’ uygulanmaz. Konu ‘zone defence/alan savunması’ değil, zone play olmalı. Eğer bu uygulanamıyorsa o zaman hiç zorlamadan karma savunma yapmak gerekir. Bu durumda da hareketsiz olan Luisao’ya top aldırmazsınız. Dolayısıyla bu golleri de yemezsiniz. Maçtaki denge buradan bozuldu. Galibiyet son derece saçma şekilde buradan kaçtı.

Sonuç sıkıntı verici

İstenen oyunun yarısı bile uygulanamazken galibiyet çok mümkün beraberlik ise kesine yakınken bu şansı kaybetmek inanılmaz sıkıntı verici. Silvio ve Eliseu gibi sorunlu iki bekin üzerine kurulması gereken oyunda bunu hiç kullanamamak, onları oyuna dahil etmek anlamına geliyordu. Bu iki savunmacıyı üstünüze çekip arkasına kaçmak değil doğru plan! Onların üzerine baskı yapıp hataya zorlamak olmalıydı. Samaris’in yokluğunda ağır savunma göbeği de destekten yoksun olduğundan çok şans çıkabilirdi. Yetenek açısından Galatasaray’ın çok gerisindeki Benfica’da onlar yine çoğunlukla Gaitan’ı sağ çizgide unutunca tehdit de uzak şutlar oldu sadece. Ama oyun Galatasaray’ın sahasında oynandı.

2. golden sonra görüldü ki baskı ve pozisyon bulmak aslında kolay. Bunu yapamadı temsilcimiz. Ama buna rağmen sadece denge oyunuyla dahi kazanmak mümkündü. Duran toplardaki kabus dönmese. Yani abuk sabuk bir yenilgi oldu.

04 Kasım 2015, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vural olur, Pereira olmaz!‘’

Tetkik, teşhis ve tedavi. Sorunu bu 3 aşamayla görmek ve çözüm bulmak lazım. Fenerbahçe yeni kurulmuş bir kadroya, yeni bir sportif direktöre, yeni bir teknik direktöre ve yeni bir oyuna sahip. Dolayısıyla bir olgunlaşma dönemi geçirilmesi, belki bir transfer dönemi daha dayanmak gerekebilir.

Hiç ama hiç cazibeli değil

Beklemeden hemen peşinen karar verilmesi doğru değil. Buraya kadar tamam. Ben beklerim ve beklemeyene de itiraz ederim. Peki yeni ve olgunlaşması beklenen bu oyun cazibeli ve etkili mi? Hayır. Hiç ama hiç cazibeli değil. Peki bunda bir değişiklik beklemeli miyiz? Hayır. Çünkü Pereira oyundan memnun. Bu konuda soru sorulmasına tahammül dahi edemeyecek kadar memnun hem de. Ajax ve Galatasaray maçlarını neredeyse mükemmel olarak tarif ediyor. O zaman sormamız gereken soru şu: Fenerbahçe seyircisi, camiası ve yönetimi memnun mu?

Bizzat kulüp içinden söyleniyor

Oyun etkili mi sorusunu da Osmanlı maçı üzerinden sorabiliriz. Pereira, Galatasaray’ı yenen, Trabzonspor’a 3 gol atan Ankara ekibine karşı bundan daha iyi oynanamayacağını söylüyor. Yani çok ciddi bir ‘lig analizi’ sorunu var.
Oyunun bu kadar cazibeden ve etkinlikten uzak olmasının yanı sıra sürekli ve tekrarlanan sakatlıkların hocanın antrenman sisteminden kaynaklandığı bizzat kulübün içinden söyleniyor. Herkes çalışmalar başladığından bu yana şaşkınlık içinde. Aynı zamanda rakip takım antrenörlerinin üzerine taktik kurabildikleri bir kondisyon sorunu da bariz.

Göze almamak gerek

Bütün veriler ışığında Fenerbahçe’nin geleceğini Pereira üzerine kurması mümkün değil. Çünkü bu takımı bu kadar edilgen/pasif oynatmak için ekstra bir çaba sarf etmek gerek. Pereira bunun için çok çaba sarf ediyor. Bu şartlarda Portekizli sezon sonunda her şartta gider. Peki Yıldırım? Aziz Yıldırım her ne kadar mayısta başkanlığı bırakacağını açıklasa da devam edecetir. Bu çerçevede bugünden bu değişikliği yapıp bir yılı daha kaybetmeyi göze almamak gerekir. Geçen sene takım yenilemesini yapmadığı teknik direktörün önemsiz olduğunu söylediği için bizzat kulübü cezalandırdı. Bunu bir daha yapmak, kalmasını güçleştirir. Dolayısıyla kadro ve ligi analizi sağlam ülkeyi bilen bir hocaya gidilmeli. Yılmaz Vural dahi olur ama Pereira’nın memnun olduğu bu oyun olmaz.

01 Kasım 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pereira hayal dünyasında...‘’

Portekizli hocanın kafasında başka bir lig var sanırım. Kendi hayal dünyasında yaşıyor. Ben başkan olsam, bu oyun mantalitesiyle Şampiyonlar Ligi’ni kazanacağını garanti etse, işi ona verir, kupayı kazanınca gönderirim.

Fenerbahçe için her hafta yeni bir yazı yazmaya gerek yok anlaşılan. Oyuncu tercihlerinden bağımsız bir kısırlığa mahkum edilmiş Fenerbahçe. Her maça ayrı yazı yazmak gereksiz. Vitor Pereira 1-0’lık bir oyun istiyor. Pereira bunu istiyor. Pereira bu oyundan memnun. Bunu açıklıyor.

Peki Shakhtar maçlarında neden bunu oynamadı? Bu oyun eğer bu sezon bir maçta oynanacaksa o da Shakhtar maçı olmalıydı. Zira takım daha birbirine tam uyum sağlamamıştı ve bir şekilde Şampiyonlar Ligi’ne adım atmak lazımdı. Neden bu savunma oyunu o maçta oynanmadı?

Eğer o maçtaki mağlubiyet bu yeni oyuna sebep olduysa... Bakın o hiç olmaz. Çünkü ligdeki rakiplerin kalitesi Beşiktaş hariç o hızda bir hücum vaat etmiyor. Yani sebep buysa Pereira’nın lig analizi çok yanlış demektir.

Pereira’nın kafasında başka lig var sanırım. Başka bir dünyada, kendi hayal dünyasında yaşıyor.

Özür beklemek

Deniz Çoban’ın özür dilemesi ve hakemlerden bunu hep yapmalarını beklemenin yol açtığı yara büyük olacak. Trabzonspor Başkanı Hacıosmanoğlu’nun hakem 6’lısını alıkoyması ceza hukukunda karşılığı olan bir suç. Peki bunu neden yapıyor ve bu hakkı nasıl buluyor kendinde! Çünkü o da hesap sorup özür duymak istiyor. Misal Antep’in ofsayt itirazlarını duymuyor, hissetmiyor dahi. Çünkü herkes mağdur ve aynı zamanda en güçlü. En güçlü olduğunu düşünenin aynı zamanda en mağdur hissettiği yerde herkes kendi hukukunu uygular. Ve herkes de böyle seyreder. Hukuk olmazsa böyle olur. Herkesin kendi hukuku.

Normal şartlarda söylemez sanırım


Diğer taraftan erkek ve kadın olmakla ilgili söylediklerini eşinin rahatsızlığının verdiği ruh haline veriyorum. Kolay değil. Normal şartlarda böyle bir şey söylemeyeceğini düşünmek istiyorum. Zaten bir özür de diledi. Ama şunu söyleyebilirim: Şişme kadın yakmalar, ‘kadın gibi yaşamak istememeler’ hatta ‘kadına kadın diyememeler’ o saçma ‘bayan’ uydurması ve sürekli kullanılan cinsiyetçi bir dil. Bunlar en önce suçtur. Ancak sadece erkeklerin suçu değil. Bu vahşi ve aşağılık durumda misal seyircisiz maç cezalarında bizzat kendisini 2. sınıf kabul edip statları dolduran 10 binlerce kadının da rolü var. Maalesef acı ama gerçek olan bu.

3 çakılı

Fenerbahçe topa sahip olup rakip yarı alana geçtiği zaman manasız bir alan parselasyonu ortaya çıkıyor. Öncelikle topu Diego, Gökhan ve Alper’den başka taşıyabilen yok. Rakip alana geçip de kafayı kaldırdıklarında ise başka bir durum ortaya çıkıyor. Fernandao, Van Persie ve Souza birbirlerine çok yakın ve sabit bir şekilde ceza sahası içinde duruyor. Hareketli değiller. Pas opsiyonu yaratılamıyor. En iyi ihtimalle top içeri şişiriliyor. Ancak top herhangi birisine gelse dahi indirecekleri bir oyuncu yok. Ya direkt bir kafa şutu çıkaca, ya da bir uzak şut. Fenerbahçe’nin bunun dışında tek pozisyonu var. İlk yarıda Gökhan’ın ortasına Fernandao’nun kafası. Bunun dışında hiçbir üretim yok. Pereira’nın, haziranda ‘hücum oynayacağız’ derken söylediği bu değildi herhalde.

Faul belası

Türkiye’deki en temel sorun hakemlerin çok fazla düşünüyor olması. Ve de topa sertlikle oyunu sabote etmeyi ayırt edememeleri. Fazla düşündükleri için kuralları özellikle de kart uygulamalarını yapmadıkları için faul, taktiğin bir parçası oluyor. Faul taktiğin bir parçası olunca oyunda da pas ve şut kadar önemli opsiyona dönüşüyor. Bir savunmacı faulü markajın bir parçası olarak görünce de oyunun gazı kaçar. Hakemler eğer özür dileyecekse bunu konuda dilemeli ve oyuna böyle bakmaktan vazgeçmeli. (Bkz Melo’nun İtalya’da balına gelenler.)

Şampiyon Ligi kazansa gider

Ben, herhangi bir kulübün başkanı olsam; İlahi bir güç Pereira’nın bu oyun mantalitesiyle Şampiyonlar Ligi’ni kazanacağını garanti etse, işi ona verir kupayı aldığı günün akşamı görevine son veririm. Çünkü 3 kez üst üste Şampiyonlar Ligi’ni kazansa da maçı seyretmeye kimse gelmez. Bu gösteriyi bugünün dünyasında satamazsın. Mümkün değil.

30 Ekim 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pereira beğeniyor, asıl sorun bu‘’

Sarı-Lacivertliler, nispeten kolay görünen ilk yarıdaki kalan 8 maçı da kazanmak istiyor. Fenerbahçe, fikstür avantajını kullanabilir mi?

‘Rakipleri bırak, kendine bak’

“Fikstür avantajı diye bir şey yoktur. Her takım aynı rakiplerle oynar. Fazla puan kazanan şampiyon olur.
Fenerbahçe’nin de böyle bir avantajı yok. Hocanın, yönetimin ve takımın ilgilenmesi, odaklanması gereken rakipler değil kendi performanslarıdır.
Sarı-Lacivertli takım, ilk haftada 2-0 kazanılan Eskişehir mücadelesi hariç, hiçbir maçta 2 farklı galip gelemedi.
Yine bu geçen 9 haftanın hiçbirinde 2. yarılarda rakibine üstünlük sağlayamadı.
Bunun yanısıra 90 dakika sonunda taraftar/müşterinin hem skor hem de oyun olarak sahadan tam memnun ayrıldığı bir maç yok.”

‘Kontratak yapamıyorlar’

“Bu tablodaki asıl büyük sorun ise Pereira’nın durumdan şikayetçi olmaması.
Oyunu beğeniyor.
İşte sorun bu.
Fenerbahçe’nin bir güç ve dayanıklılık sorunu var. Bir de organizasyon sorunu.
Kondisyonla ilgili sorun zaten 2. yarılarda hiçbir 45 dakikayı önde kapatamayışıyla görünen bir durum.
Organizasyon sorunu ise:
1-Duran toplarda, uzun boylu bir ekip olmasına rağmen özellikle savunmada açık vermesinde,
2-Hızlı driplingcilere sahip olmasına rağmen kontratak yapamamasında kendisini gösteriyor.”

‘Gelişme sinyali yok’

“Kuşkusuz Fenerbahçe, potansiyelinin çok altında. Yeni bir oyun, takım ve teknik direktörle her şeyi değiştiren bir kulüp zamana ihtiyaç duyar. Ancak bu süreçte gelişme sinyalleri de verir. Bunu henüz göremedik.
Pereira’nın lig analizi sorunlu. Kendi takımının gücü konusunda da tam aydığını söylemek güç. Galatasaray maçının ilk yarısındaki Gökhan ve Caner kullanımındaki iyileşme tek olumlu gösterge.
Sonuç olarak: Fikstür bir hikayedir. Lig oradan okunmaz.”

28 Ekim 2015, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çok iyi, dahası da var‘’

İlk yarı itibarıyla 9 haftadır oynanan en keyifli oyun olduğuna şüphe yok. En iyisi olmayabilir. Çünkü bu keyfi biraz da -özellikle -Antalyaspor’un şeffaf orta sahasının fazla geçingen oluşuna borçluyuz. Burayı Olcan-Atiba-Necip üçlüsü çok hızlı geçip her seferinde Antalya kalesine kabus gibi çöktüler. Bazen 6 kişiyle... Neredeyse yanlış hiçbir şey yapmayan Gomez’in ön alan presiyle rakibi karşılayan Beşiktaş, kapılan her topla hızla rakip alana yollandı. Oğuzhan ve Quaresma basit oyunda takıma uyum sağlasa, fark çok erken artabilir Beşiktaş rekor bir sonuca ulaşabilirdi.

Eto’o desteklenmedi

Kalabalık hücumlar Antalya savunmasını geride durmaya ikna etti. Orta saha devre arasında Emre’yi oyuna sürme gerekliliği doğuracak kadar geçingendi. İleride ise Eto’o’yu destekleyemediler. Takım boyları kompakt bir oyun oynayıp hızla bindiren Beşiktaş için fazla uzundu. İlk yarıda İsmail, ikinci yarıda Beck hücuma değerli katkı yapınca Antalyaspor’un bu kopuk oyununa yaşam hakkı tanınmadı. Emre oyuna girdikten sonra da değişen bir şey olmadı açıkçası. Orta sahayı ele geçiremediler. Sosa ve Töre yokken hem de...

Ligin önündeler

Eto’o’un ilk yarıda attığı fevkalade gol de İsmail’in asistiyle gelmişti. İkinci yarıda da üretemediler. Çünkü bu takım boyuyla hiçbir pozisyonda Beşiktaş’tan daha kalabalık olamadılar. Hatta eşit sayıda dahi olunamadı. Beşiktaş hem dayanıklılık ve güç açısından hem de organizasyon olarak sadece Antalya’nın değil ligin de ötesinde. Gomez’in çevresinde biraz daha basit top dönmeye başladığında (Beck’in pasında olduğu gibi) seviye daha da artar. Bu potansiyel fazlasıyla var.

27 Ekim 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tam yıldız olacaktı Ba!‘’

Dikkat çekici olan öncelikle sertlik dozuydu. Özellikle Sneijder üzerinde büyük bir baskı oluşturdu Fenerbahçe orta sahası. Onu oyuna sokmadılar. Bu zaman zaman sertlik sınırını zorlar nitelikteydi. Mutlak kademeli, mutlak hamleli bir markajla Galatasaray’ın beyni üzerine oynadılar. Bu sadece onu değil bağlılarını da etkiledi. Selçuk ve Bilal’i... Galatasaray’ın Melo sonrası yumuşak orta sahasının silahı pas yapmak. Buna kendi birinci bölgelerinde 70 dakika hiç izin vermediler.

Fener yorulunca plan işledi

Bunu yapmak için standart bir organizasyona sahip değillerdi. Bu yüzden daha çok ekstra güç harcadılar. Doğal olarak da 70’ten sonra yoruldular. Bir orta saha organizasyonu olmadığı içinde topu ve oyunu rakibe teslim ettiler. Galatasaray ise aynı. Oturmuş sistemini oynamaya çalışıyor. Tek bir planları var. Benfica karşısında da işlemiş bir oyun bu. Orta sahalarına baskı yiyince işlemeyen oyun, Fenerbahçe yorulunca anında, ezberden tıkır tıkır işlemeye başladı. Fenerbahçe ilk yarıda harcadığı enerjiyi, Kayseri ve Ajax maçları toplamında harcamamıştır. Galatasaray her maçta 90 dakika aynı şeyi çeşitli kalitelerde, rakibin durumuna göre oynayabiliyor.

Bu savunmaya karşı

Şöyle düşünün; Galatasaray’ın 2 stoperi sarı kartlı. İki beki de Olcan ve Sabri gibi savunmada yerleşme sorunları olan oyuncular. Ve skor almak için risk alıyorlar. Markoviç, Gökhan, Nani ve Caner gibi bindirmeciler var. İkinci yarıda skoru almak için başlamaz mısınız böyle bir oyunda? Başlayamadı Fenerbahçe. Zaten gücü yokken böyle bir ilk yarı üzerine olmadı. Sadece bir oyuncu ekstra zinde durdu o da son gün gelen Markoviç. Kondisyon önemlidir.

Organizasyon turnusolu

Bir takımın ne kadar organize olduğunu iki işaretle bulabilirsiniz. Birincisi duran toplardaki duruş. Hücum ve savunmada. Fenerbahçe duran toplardan (korner- serbest vuruş) uzun boylu bir takım olmasına rağmen zor pozisyon buluyor. Olcan’a da kafa golü attırıyor. Ba maçın yıldızlarından bir olacakken Souza’yla birlikte uyuyarak bu sorunun altını çizdi. İkincisi ise kontrataklar. Tamamen risk almış bir rakibe karşı bu kadar hızlı oyuncuya sahip olmsına rağmen doğru ve hızlı üç pas yapamadılar. Bu oyuncuların beceriksizliğinden değil, şablonların belirgin olmayışından.

Ofsayt mı?

Gökhan’ın pasında Van Persie önde. Pozisyonu ilk seyrettiğimde ofsayt dedim ben de. Ta ki kale arkası çekimini görene kadar. Hollandalı 1 metre kadar Muslera’dan uzak (son adamın arkasında ve ofsayt olmasına rağmen) Buradaki sorun her sene kendisi olmasa da yorumu değişen bu kuralda. Sonuç itibarıyla ofsayt diyene itiraz etmem. Değil diyene de yukarıdakileri söyler çok uzatmam.

Markoviç ham

Gücü Galatasaray standardında olan tek adam Markoviç. Zaten 2. yarıdaki çok az sayıdaki kontraların kaynağı da bitiricisi de o. Herhangi bir güç sorunu yok. Ve fakat oyunu hala çok ham. Bu süratte bir adam beklenmedik olanı yapabildiği zaman farklılaşır ve durdurması zordur. O en azından şimdilik hep tahmin edileni yapıyor. Tahmin edilen pas, tahmin edilen yere koşu, tahmin edilebilen şut. Bu durumdaki bir savunmaya karşı çok daha hırpalıyıcı olabilirdi. Rıdvan Hoca ondan bir çeşit ‘Mini-Me’ diye bahsediyor. Kendisine haksızlık ediyor. En azından şimdilik.

Sneijder-Muslera-Chedjou

Markoviç’in şutu dışında zorlayıcı bir pozisyon olmasa da topu oyuna sokuşundaki akıl bile özel. Bunca sert prese karşı sahada kalmayı tercih edip asisti yapan, son 15 dakikaya hükmeden Sneijder belki ondan da özel. Sarı kartlı olmasına rağmen savunmasını ayakta tutan Chedjou en özel. Bu 3 yabancı oyuncu gibi 5 oyuncu bulabilen Avrupa’yı sallar.

26 Ekim 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’%60 Fener‘’

‘Daha sistem oturmadı’

1) İki takım da Avrupa galibiyetleri sonrasında derbiye moralli çıkacak. Hangi takım daha favori?

‘Derbilerin sonucu belli olmaz’, çok da doğru olmayan bir klişe. Bu maçlarda ev sahipleri yüzde 60 favoridir. Fenerbahçe’nin ev sahibi olduğu Galatasaray maçlarında bu oran daha da artıyor. Eğer Fenerbahçe’nin son maçı Kayserispor’la oynadığı olsaydı, Galatasaray favori olma açısından durumu dengelediğini söyleyebilirdik. Ancak Fenerbahçe Ajax maçıyla daha dengeli bir görüntüye kavuştu. Bu oyun moralleri düzeltmiş olmalı. Çünkü Kayseri karşısında oynanan ancak teknik direktörün özel direktifiyle meydana gelebilecek etkisizlikteydi. O kadro teknik direktörün özel istekleri ve kısıtlamaları olmadan o kadar kötü ve defansif oynayamazdı. Bugün itibarıyla Galatasaray yavaş yavaş performans seviyesini yükseltmiş, moralli bir ekip. Fenerbahçe ise daha sistemini oturtmayı bırakın ne olduğuna tam karar verememiş ancak Ajax maçıyla moral açısından rahatlamış bir karma.

‘Maçın kilidi o tarafta’

2) Fenerbahçe de Galatasaray da yeni sezona önemli transferlerle girdi. Hangi takımın yıldızı bu maçta belirleyici olur?

Galatasaray nokta ve kullanışlı 11 oyuncuları aldı. Hepsini alıştığı oyunda kullanıyor. Fenerbahçe ise sportif ve teknik direktörünü, takımı ve oyununu değiştirdi. Geçen senenin direkt 11’inden 2 oyuncu kullanarak çıktığı maç var. Dolayısıyla iki takım her anlamıyla birbirinden farklı. Bu oyunun kaderini Podolski ve Nani’nin belirleyebileceğini düşünüyorum. Caner’in, Ajax maçından belirginleşen iyi performansı Nani’yi de olumlu etkileyecektir. Podolski’nin tıpkı Benfica maçındaki gibi Sabri’ye yakın oynayacağı bir oyun, o kanadı iki takım için de hem mücadele hem de yaratıcılık anlamında başka bir seviyeye çıkarabilir. Maçın kilidi de anahtarı da o tarafta.

‘Önemli olan bu değil’

3) Pereira’yla Hamzaoğlu ilk defa karşı karşıya gelecek. Dev maç öncesinde hangi teknik adam daha fazla ön plana çıkıyor?


Hamza hoca 3 kupayla Türkiye’de tartışmaları kapatmış bir hoca. Benfica maç analizi ve uygulaması onu başka bir boyuta çıkardı. Eğer oyuncuları o maçtaki kompakt oyun uygulamasını tekrarlarsa, Hamza hocanın ekstra bir direktif vermesine dahi gerek yok. Takımı zaten seçili, oyun da belli. Hamza Hoca bugün takımıyla hiç konuşmasa da işini yapabilir. Pereira için durum farklı. Ne sisteminden emin olabiliyoruz ne kadrosundan ne de yedek kulübesinden. Maça tek santrfor ve Fernandao’yla başlamasını bekliyorum. Ancak önemli olan bu değil. Sarı-Lacivertliler Gökhan ve Caner’i oyuna soktuğu her oyunda en az rakibi kadar oyunda rol alır. Pereira’nın geri adım atmaması gereken konu bu. Bekler orta saha hücumun parçası olmalı. Ba-Kjaer ikilisinin önünde zaten Topal yeterliyken bir Souza’yla oynuyor. O zaman Gökhan ve Caner’in gücünden yararlanmalı. Bunu yapmazsa Kayseri maçından farksız olur...

25 Ekim 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI