Arama

Popüler aramalar

‘’Transfer şart‘’

Fenerbahçe’de Pereira ile Advocaat dönemleri arasındaki en büyük fark orta saha planlamasında olacak. Pereira 2 ön stoperle oynamak istiyordu. Topal ve De Souza bu rolle sahadaydı. 2 oyuncu da yüzde 60 savunma, yüzde 40 hücum stratejisiyle sahaya çıkıyordu. Ancak bu strateji dahi fiiliyata dökülmüyor, 2 oyuncu da neredeyse birer ön stopere dönüşüyorladı. Advocaat planında bu tip 2 oyuncu ya da rol kullanmak bir yana böyle bir tek görevlendirme olmayacak.

Bir çapa, savunmanın önünde görev alacak. Ancak rolü bir stoper gibi salt savunma değil, net bir orta saha oyunu olacak. Dolayısıyla geçen yıl Nani’yi santrfor arkasına çekene kadar bu pozisyona net bir oyuncu bulmayan Pereira, hücum yönünde orta saha 3’lüsünü hiç kullanamazken; Advocaat’ın amacı burayı gerçek anlamında oyunun kaynağı yapmak.

Beklentisi daha fazla

Grasshopers’la oynanan maçta Topal’ın oyuna katılımı ve Salih’in inadıyla gelen gole rağmen Hollandalı’nın oyundan memnun kalmadığını açıklaması bu bölgeden beklentisini bize daha net anlatıyor. Eğer Perşembe akşamı takımın başında Pereira olsaydı muhtemelen böyle bir memnuniyetsizlikten bahsetmeyecekti. Zira geçen sene kaleye gidilemeyen maçlarda dahi nasıl iyi hücum ettiklerini anlattığını hatırlıyoruz.

3-5-2 mantıklı seçimdi

Pereira’yı eleştirmek başka, hakkını da yemeleyelim. Monaco maçlarında Volkan ve Alper’i kullanamayan, Nani’yi kaybetmiş olan Portekizli’nin 3-5-2’ye dönüşü mantıklı bir seçimdi. Zira Advocaat da elinde 4-3-3 için yeterli hücum kanadı olmadığını söyledi. Monaco ve Grasshoppers arasındaki ciddi güç farkını da buna ekleyin. Advocaat perşembe akşamı Monaco’yla karşılaşmış olsa bu düzenle başarılı olmakta zorlanırdı. Zira Aatif’ın ve Van Persie’nin fizik yeterliliği Emenike’nin genel yetersizliğiyle o seviyede 4-3-3 oynamak imkansız.
Advocaat buraya oyuncu isteyecek.

Takıma moral getirdi

Orta sahada Topal’ın önünde oynayacak ikili için de sadece 2 aday var: Salih ve Ozan. Dolayısıyla buraya da oyuncu gerekli. Bu 2 isim sürekli 11’de oynayacaksa bile hem rekabet lazım, hem de bir ikame...

Advocaat’ın Pereira sonrası bir moral kaynağı olduğu kesin. Portekizli’nin gitmesinden memnun olmayan oyuncu yok gibi. Ancak taraftara da yansıyan bu yüksek moralin ve oluşan algının futbol sahasındaki karşılığı bu kadar net değil. Teknik olarak bir değişim yakalamak, kadroyu düzenlemek için gerekli zaman yok.

Savunma tökezleyebilir

Ve gerçek olan şu ki Monaco eşleşmesinde Volkan kalede olsaydı, Fenerbahçe turu geçerdi. Dolayısıyla şeytanlaştırılan ve kıyamet olarak hatırlanan Pereira dönemi aslında söylendiği kadar sonuç alamayan bir futbol üretmiyordu. Advocaat, Süper Lig’de özellikle deplasman maçlarında en azından bir süre büyük zorluk çekecek. Özellikle savunma güvenliğini sıkı tutmaya alışmış oyuncu grubu, bu 4-3-3’te yaşanabilecek savunma zorluklarında tökezleyebilir.

Burada hem futbol şansı, hem savunma oyuncularının performansı hem de hocanın iletişim gücü belirleyici olacak.

21 Ağustos 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Belirgin bir şekilde öne‘’

Fenerbahçe’nin içeride oynadığı Monaco maçını hatırlamadan, bu maçı değerlendirmek doğru olmaz. Rakibe yarım pozisyon verip bütün maç oyunu domine ettiğini hatırlamalı. Pereira’nın oyun seçimini, stratejisini beğenmemek başka bir şey... Fakat hakkını vermek lazım. Monaco, Grasshoppers’la karşılaştırılamayacak kadar iyi bir takım. ..Ve Fenerbahçe o maçı gayet iyi oynadı. Dolayısıyla ‘Dick Advocaat geldi her şey düzeldi’ yaklaşımını reddediyorum. Fenerbahçe, sadece Volkan Demirel’in sahada olmasıyla Monaco turunu geçerdi.

Temel bir görevi vardı

Bu itirazı baştan yapıp, Advocat’ın övgüye değer tercihine geçelim. Bu 4’lü ya da 3’lü savunma tercihiyle hiç alakalı değil. Konu oyun merkezini Pereira’ya oranla belirgin şekilde öne taşıma niyeti. Dolayısıyla Mehmet Topal ve De Souza’yı neredeyse 2 ön stoper olarak kullanan Pereira’dan farklı olarak orta sahada net defansif bir görevlendirme yapmadı. Topal dahil 3 oyuncu da hücuma katılma konusunda hiç tereddüt etmediler. Bu oyun anlayışında Salih’in temel bir görevi vardı.. Ve bunu oldukça iyi yaptı. Özellikle Aatif’la ilk yarıda kuruduğu birliktelik oyunun yaratım merkezini oluşturdu.

Fizik açıdan yetersiz

Salih 2 sene öncesine oranla çok güçlü. Fizik olarak sağlam oyunu onu yaratıcı olarak da iyi yapıyor. Yani çok çaba harcadığı için yaratma gücü kalmaması söz konusu değil. Aksine bu fizik gelişme, oyununu daha parlak yapıyor. Bu oyunda net olarak işlemeyen ise Emenike ve Fernandao ikilisi. Nijeryalı açık oynanacak oyun bilgisi ve yetenekten uzak olduğu gibi bu mevkiyi rededdiyor, istemiyor. Fernandao ise fizik açıdan çok yetersiz. Bu iki oyuncu Advocaat’ın en büyük sorunları olacak gibi. Stoch’un, bildik ve belirleyici şut performansı, Advocaat’ın zihninde neler yaratacak. Bu da önemli. Bu oyun bir göz boyamanın nihayet ötesine geçecek mi?

19 Ağustos 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’İsyanında haklı‘’

Beşiktaş, ideal hücum 4’lüsünün 3’ünü kaybetti. Şu ana kadar yerlerini doldurmak bir yana ortada bir plan dahi yok gibi. Sosa bu hücum planının merkezinde olduğu için takıma dönüşü işi nispeten kolaylaştırıyordu ancak birden ve tekrar gitmeye karar verince problem karmaşıklaştı. Bu plansızlık bizim de öngörülerimizi boşa çıkartıyor. Dün, ‘Beşiktaş bu ligin ağası’ dedim. Bugün ortada hücum gücü açısından bir Beşiktaş kalmadı.

Normal şartlarda 31 yaşında bir oyuncuya Türkiye şartları göz önüne alındığında 7.5 milyon Euro’luk bir talip bulursanız onu satmak mantıklı olandır. Hele de bu oyuncu her şartta gitmek istiyorsa. Fakat Sosa bir lokomotif oyuncu. Gomez’in, Oğuzhan’ın oyunlarını farklılaştırmış bir lider. O zaman planı çok iyi yapıp, ayrılmaya karar verdiği anda yeni oyuncuyu açıklamak gerekir. Sosa, Şubat’tan bu yana gitmek istediğini söylüyor. Ülkedeki şartlardan önce ilk gitme nedeni, tüm performansına rağmen bazı yedek oyunculardan dahi az kazanması.

İstanbul zor bir yer

Şenol hocanın temel kadro planlaması konusunda söyledikleriyse daha derin bir sorunu işaret ediyor. Temelde ihtiyaç olmayan yerlere transfer yapılırken, eksik olan stopere ilk 11 oyuncusu alınmadı. Bunun üzerine hücum 4’lüsünün 3’ünün kaybedilmiş olmasına bir isyan söyledikleri. Bu plansızlığa isyanında haklı. Buna itiraz etmek mümkün olmaz. Ancak öte yandan kabul etmek gerekir ki, yönetim planlı devam etseydi dahi, ülke şartları bu planlamaya uymayı çok zorlaştırıyor.

Biz alıştık ama dışarıdan bakan birisi için İstanbul zor bir yer. Havaalanına tarihin en vahşi terör saldırılarından biri yapılıyor. Bir ay sonra ülkenin askerinin tankı, kendi halkının üzerinden geçiyor. Bu görüntüleri bütün dünya izliyor. Dışarıdan görünen bu. Buraya oyuncu getirmek kolay değil.

17 Ağustos 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Umarım Fenerbahçe'yi takip etmiştir‘’

Anlaşma sağlanmadan önce Advocaat için yorumum, ilk tercih olmaz olurdu. Hatta ben, takımın ruhunu, oyuncuları iyi bilen Şenol Çorlu, Müjdat Yetkiner gibi bir ismin başa geçmesi gerektiğini düşünüyordum. Çünkü ligin başlamasına çok kısa süre kaldı. Herhalde yönetim hesabını yapmıştır.

Advocaat bana misyonunu tamamlamış bir teknik direktör gibi geliyor ama tabi bu tip görüşmeler yapılırken, karşınızdaki insanın gözünün içine bakarsınız, enerjisini alırsınız. Herhalde bu ışığı gördüler ki, böyle bir atama yaptılar. Ki çok da ucuz bir anlaşma olduğunu düşünmüyorum. 2007’de Zenit’le UEFA Kupası’nı kazanmıştı. Aranan teknik direktörlerden biriydi uzun bir dönem. Ancak sanki sonuna gelmiş gibi geliyor bana. Umuyorum hayırlı olur. Şartlar da kolay değil, istediğiniz herhangi bir yabancıyı getirmek kolay değil. Yönetimin sıkıntısını anlıyorum ancak çok geç kalındı. Ancak belki de Pereira’nın gideceği 3-4 ay önceden bellidir ve Advocaat bu süreçte takımı takip etmiştir. Tabii bu, biraz Pollyana’cılık oluyor.

Eğer böyle bir şey varsa güzel. Ancak hiç haberi olmadan, bugün yeni bir takıma geliyorsa kolay olmayacak.

16 Ağustos 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Genetiğinde zafer var!‘’

Kısır ve sıkıcı bir oyundu. Şenol Hoca’nın 4-4-2’ye dönüşüyle Galatasaray biraz olsun ortak oldu ama iş kazaya kaldı. Ve 2 kaza golüyle penaltılara gitti. Aslan burada kupa kazanma özelliğini gösterdi. Eleştirilen Galatasaray, geçen sezonun 3 kupasından 2’sini aldı!

Beşiktaş ideal kadrosundan 5 eksikle sahadaydı. Misal geçen yıl sezon sonuna doğru şampiyonluk maçlarından birine bu kadroyla çıkmış olsa taraftar oldukça tedirgin olurdu. Hem de o zaman elde seviye yükselten Gökhan ve Adriano yokken. Sosa’nın olmayışı Beşiktaş’ın geçen yıl fark yaratan orta saha mekanizmasının eksik kalması anlamına geliyordu. Bu tabloda oyuna ve topa hakim olma anlamında bir sıkıntı yaşanmasa da önde yaratıcılık anlamında ciddi bir sorun yaşadılar. Oğuzhan’ı geçen yıl Oğuzhan yapan Atiba’nın ona verdiği özgürlüğün yanısıra Gomez ve Sosa’nın ona açtığı ufuktu. Mükemmel tek pas organizasyonları bu yapıyla geldi. Dün net olarak bu eksik kaldı. Sadece pozisyon zenginliği değil, rakip savunmayı tedirgin etme anlamında da eksik kaldılar.

Yalandan santrfor!

Galatasaray ise Eren dışında ideal kadrosuyla oyuna başladı. Hep birlikte topun arkasında kaldılar. Beklenen ve normal olan da buydu. Diziliş anlamında Podolski tek santrfordu. Ama sadece kağıt üzerinde. Gerçekte ise sürekli olarak kanada açılıp santrfor pozisyonunu boş bıraktı. Ve Sneijder ‘faulse nine’ yani yalandan santrfor gibi oldu. Öte yandan bunu oyunun akışında görmedik. Eldeki tek plan Bruma’nın önüne atılacak toplardı. Zaten buldukları ender şansları da bu yolla yakaladılar.

Tüm bu anlattıklarım aslında şekle ait. Galatasaray özellikle ilk yarıda orta sahasının hiç işlemeyişi ve Beşiktaş’ın topa hakim olmasına rağmen, önde geçen seneden alışık olduğumuz işleri yapamayışı buna sebep. Buna rağmen Cenk’in üç kez net gollük pozisyonlarda kendi klasının altında kaldığını söylemek gerek.

Kısır ve sıkıcı bir oyun!

Bu çerçevede kısır, garanti ve sıkıcı bir oyun oldu. Şenol Hoca’nın 4-4-2’ye dönüşü sonrası Galatasaray’ın orta sahasının biraz olsun oyuna ortak olma şansı aldığını da söylemek lazım. Ancak burada bir süreklilik sağlayamadılar. Öte yandan Beşiktaş da orta saha direncini belli oranda düşürmüş oldu. İş kazaya kaldı. Ve 2 kaza golü de oyunu penaltılara götürdü.

Beşiktaş eksikler tamamlandığında bundan çok daha iyi bir takım olacak. Galatasaray içinse bundan fazlası var mı bilmiyorum... Ancak ne olursa olsun eleştirilen Galatasaray, geçen sezona ait 3 kupanın 2’sini aldı ve genetiğinde kazanmak olduğunu bir kez daha kanıtladı.

[Content:{1247349}]

14 Ağustos 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sneijder'in rolü ne olacak?‘’

Galatasaray’ın bu yıl yaptığı transferdeki ortak soru işareti ‘güvenilir, sürekliliği olan performans’ sağlanıp sağlanamayacağı...

Eren, Tolga ve Serdar Aziz konusunda öncelikle konuşması gereken tıp insanları. Sakatlıklardan çok çeken bu 3’lünün 30 maça ulaşabilmeleri halinde sorun yok.

Eren etkili ama...

Eren’in pivot santrfor olarak çok etkili bir oyuncu olduğu kesin. İsviçreli, Türk Milli Takımı’nı tercih etmemesi nedeniyle en çok üzüldüğüm oyunculardan biri. Sırtı dönük ve yüksek oyunda mükemmel bir oyun bilgisi ve yeteneği var. Eksiklik, tam bir garanti golcü olmayışı. Misal Leverkusen’de maç başına 0.24 gol ortalamasıyla oynuyordu.

Kasımpaşa’da büyük sakatlığı sonrası kariyerinin en yüksek rakamına ulaştı. Maç başına 0.39 gol... Bu rakamlar Galatasaray için yeterli değil. Fakat bu kez etrafında onunla organizasyona girecek Sneijder, Podolski gibi oyuncular var. Sağlık durumu izin verirse başarılı olacağını, bu rakamları aşacağını düşünüyorum.

Tolga ve Serdar Aziz içinse bu seviyede bir artı değer katmalarını beklemiyorum. Katkı sağlarlar ama seviye yükseltmezler. İkisi de pozisyonlarının standart oyuncuları.

Tolga tandemde olabilir

Tolga, Selçuk’un tandemi olabilir. Serdar da stoper havuzuna bir alternatif.

Burada asıl çözülmesi gereken konu. Galatasaray’ın Bruma, Podolski ve Eren üçlüsüyle oynaması durumunda Sneijder’in hangi pozisyonu alacağı. Santrfor arkasında olacaksa, sağ bek - sağ açık, sol bek-sol açık mesafeleri nasıl olacak? Geçen sene en büyük sıkıntı oyun boyunun uzaması sonucu ortaya çıkan orta saha geçirgenliğiydi. Leiva transferi bu konuda ilerleme sağlanmasına yardımcı olabilir.

Cavanda’ya gelince... Hızı insanı kuşkusuz çok etkiliyor. Ve fakat saha içi ve dışı disiplinsizliği fizik ve kafa olarak fit kalmasını engelledi. Açık konuşmak lazım: Trabzonpor’da onun hem de bonservisle satılabilmesi büyük mutluluk yarattı. Eğer onu disipline edebilirlerse yarar sağlar. Ancak bu, çok zor bir görev.

Garanti golcüsü yok

Galatasaray transfer yaptı ama aksı sağlamlaştırmaya. Çok iyi hücumcuları var ama garanti golcüsü yok. İyi savunmacıları var ama orta sahadan oyuna direnç katacak bir yapı yok.
Durum geçen seneden farklı değil.

Tek çıkar yol. Herkesin %110’la oynaması.

10 Ağustos 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pazarlıksız hoca lazım!‘’

İşler kötü gidiyorsa bütün bir kadroyu değiştirmek imkansız olduğu için teknik direktör değiştirmek mantıklı olandır. Peki ya gelen teknik heyet kadroyu değiştirmek isterse? Ya da daha önemlisi Fenerbahçe’de olduğu gibi sadece 1 senede 2 kez çok ciddi kadro değişimleri yapıldıysa? Fenerbahçe, Monaco maçına geçen sene 11 garantisi olan sadece 2 oyuncuyla başladı. 2. silbaştan harekatı bu. Bu çerçevede Şampiyonlar Ligi elenişi sonrası içine girilen ‘Pereira istifa’ kampanyası duygusal bir fırtınadır.

Futbol aklı eksikliği

Pereira’nın vaat ettiği oyunu hiç beğenmeyen biri olarak söylüyorum: Gönderilmesi dertleri çözmez. Buradaki başarısızlık yönetimsel bir başarısızlık. 3 Temmuz sonrası arkasında büyük bir dirençle durulan Aziz Yıldırım’ın son darbe girişimi sonrası kazandığı haklı övgülerin değeri tartışılmaz. Ancak Fenerbahçe’nin henüz sezon başında böyle bir çalkantıya girmesi de sadece ve sadece aynı yönetimin başarısızlığı... Fenerbahçe’nin geçerli bir planı bu plana yön veren bir futbol aklı eksikliği var. Günlük çözümlerle iş halledilmeye çalışılıyor.

Böyle bütçe var mı?

Eğer bugün Pereira görevinden ayrılırsa belki tek avantaj kadro üzerindeki kamuoyu baskısının azalması olabilir. Bu duygusal fırtınanın dindirilmesi bu psikolojik hamleyle mümkün olsa da, reel durum bunun çok da mümkün olmadığını söylüyor. Finansal Fair Play zorlaması böyle tepede giyotin gibi dururken Pereira’nın tazminatı, gelecek hocanın parası artı isteyeceği takviyelerin maliyeti toplam bakiyesini karşılamak olanakdışı. Böyle bir bütçe var mı? Bu çerçevede Pellegrini ve Capello gibi marka isimlerin maliyetleri karşılanabilir değil. Fenerbahçe için Pereira’nın ayrılması durumunda tek çözüm Aykut Kocaman ve İsmail Kartal tarzı pazarlıksız imza atacak isimler olabilir. Mümkün olan sadece bu...

07 Ağustos 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mühendislik değişmeli‘’

Daha önce de söylemiştim, bana Vitor Pereira’nın Şampiyonlar Ligi’ni kazanacağı garantisi verseler, kupayı aldığım akşam onunlar vedalaşırım. Ancak tek sorun Pereira da değil. Geçen sene haklı olarak yenilenen kadro, 1 sene sonra sadece 2 temel oyuncuyla Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor. İlk maçtan sonra, beklentilerimden daha iyi bir Fenerbahçe bulduğumu söylemiştim ancak bu mühendislikle bu iş gitmez. Artık değişmesi gerekiyor.

Fenerbahçe çarşamba akşamı sahaya geçen seneden ilk 11 garantisi olan sadece 2 oyuncuyla çıktı: Kjaer ve Souza. Kjaer maçın başında sakatlandı ve sayı bire indi. Böyle bir kadronun bir anda, teknik heyetin ve kulüpteki hemen hiç kimsenin hazır ve alışık olmadığı bir sistem ve dizilişe yüzde 100 uyum sağlamasını beklemek saflık olur. Hem de Şampiyonlar Ligi seviyesinde... Öte yandan Sarı-Lacivertliler’in ilk maçı rakibe neredeyse yarım pozisyon vererek tamamladığını unutmak da haksızlık olur. Aslında sadece daha iyi bir kaleci ya da hakem performansıyla turu geçmek mümkün olabilirdi.

Sadece bekler yeterli olmaz

Fenerbahçe geçen sene iki kanat bekini Ersun Yanal sezonu seviyesinde kullanamadığı için istenen hücum zenginliğine ulaşamadı. Alex gittiğinden bu yana orta sahada yaratıcı ve driplingci oyuncu bulamama sorunu nedeniyle Gökhan ve Caner’in hücum katkıları hep hayati oldu zira. Bu sene bu 2 oyuncuyu kaybettiler. Van der Wiel’in özellikle standart üstü orta becerisiyle uyum süreci hızlı ilerledi ancak sadece o ve Hasan Ali’yle Fenerbahçe’nin geçen senenin ötesine geçebilecek bir zenginlik yaratması da zor.

Salih’in rolü hayati

Şampiyonlar Ligi geliri de ortadan kalktığına göre beklenen bir 10 numara transferinin de zora girdiğini söyleyebiliriz. Öyleyse Salih’in rolü hayati. Savunmanın önünde ya da santrfor arkasında mutlak olarak sürekli forma giymek zorunda ama kamuoyunda çok destekçisi yok... Bu oyunda ve bu kadro göz önüne alındığında Ozan Tufan’ın rolü de hayati. Ama onun neredeyse hiç destekçisi yok. Böyle devam ederse Fenerbahçe kariyeri Selçuk Şahinvari bir imajla sürecek ya da bitecek. Halbuki gerçek öyle değil.

Günah keçisi Ozan

Orta sahadaki yaratıcılık eksikliği, normalde ikincil görevlerde olması gereken bu oyunculardan beklenmesi gerekenleri değiştiriyor. Beklentiler karşılanmayınca da öfke başlıyor. Halbuki Ozan çok iyi hatta dünya çapında olabilecek bir bağlantı oyuncusu ama bağlantıyı kuracağı istasyonlarda olması gereken oyuncular yok. Yani olmayan iki istasyon arasında yük taşımaya çalışan bir yük katarı Ozan. Yükü indiremeyince tepkiyi çeken o oluyor. Salih ise Metin Tekin’in isabetle söylediği gibi Pirlovari işlerde çok etkili olabilir. Ancak ondan da Zidane olması bekleniyor.

05 Ağustos 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI