Arama

Popüler aramalar

‘’Avcı kazandı!‘’

Mehmet Batdal’a bu oyunu 20 yaşında öğretebilseydik başka seviye bir oyuncu olurdu. Golcülüğü öğrenmeye de vakti kalırdı.

Dün buz gibi, sakin, kendisinden emindi. Topu ayağına aldığında aceleyle kaleye gitmek derdinde de değildi. Oyuna katkı yapmak için en rahat arkadaşına pas verip, hemen en doğru yere hareketlendi. Her seferinde hem de... Belki bir net golcü değil, mükemmel teknik de değil ancak yüzde 100 bir takım oyuncusu. Abdullah Avcı’yı belki her şeyden önce ona bu pencereyi açtığı için tebrik etmeli.

Batdal da destek verince

Başakşehir’in Visca ve Cengiz’i bu kadar kullanamadığı, daha doğrusu Galatasaray’ın aldığı tedbirlerle bu oyuncuların hızlarını gösteremediği bir maçta Başakşehir oyunu dengede tutabildiyse bunun başlıca sebebi, Emre’nin oyunu yönetmesine Batdal’ın verdiği destek.

Galatasaray’ın, Beşiktaş maçına benzer bir şekilde ön alan baskısıyla başladığı maçta, yaptığı en iyi şey liderin akın silahları - ikinci yarıda 2 istisna dışında - Visca ve Cengiz’e kontra imkanı vermeyişi. Avcı, rakibin bu baskısını hayal etmiş ve bundan iştahlanmış olabilir. Riekerink ise bunun tedbirini almış ve uygulatmayı başarmıştı.

Buna cevap olarak Abdullah Avcı da Bruma’ya çok kademeli tedbirlerini almıştı. Eren’i kalenin ağzında nefis bir pasla görmesi dışında şans tanımadılar (Gerçi Eren işini yapsa bu bile yeterdi).

Doğru tedbirleri almış

Yani genel itibarıyla iki takım da içeri girerek oynamayı seven hızlı kanat hücumcularına doğru tedbirler almıştı. Bu tuzakları bir kez Başakşehir çok paslı bir oyunun sonunda Uğur’un ortasında Batdal’ın Sabri’ye pota altı üstünlüğüyle aştı. Diğer iki gol ise duran top beceri/beceriksizliğiyle geldi.

Bu maçtan beklentim yüksek skor, giden-gelen maceralı bir maçtı.

Aldığım ise güzel bir taktik mücadele oldu.

05 Kasım 2016, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vay vay vay!‘’

69. saniyede gelen gol sıradan bir gol değil. Sıradan bir vole ya da rövaşata da değil. İleride benzeri atıldığında ‘Sow vuruşu’ olarak adlandırılabilecek bir gol. Bir jenerik marka... Neredeyse bir icat... Bu kadar uzaktan, bu kadar beklenmedik bir vuruşun gol olması rüya gibi. Hem de golü attığınız kale Manchester United kalesi, hem de kalede De Gea gibi yıldırıcı bir duvar var. Uzak ve şandel bir ters vuruşla geçti Senegalli. Savunma, kaleci, herkes paralize oldu. Bundan daha masal, daha efsane bir başlangıç sanırım hayal edilemezdi.

Golün ardından doğal olarak Manchester United topu aldı. Yarı sahamıza yerleşti ve yüzde 65’lere varan oranda topa sahip oldu. Schneiderlin - Hereira ve Pogba’dan oluşan yaratımı düşük orta sahanın üretimini daha da düşürecek bir dar alan oyunu gerekiyordu. Fenerbahçe, bunu yaptı. Lens, Volkan ve Sow geri geldi. Hasan Ali ve Şener de onlarla çıktı. Mesafeleri bozmadılar.

Lens, Fener’i bir başka yapıyor

Pogba’nın çıkışından Mata’nın girmesinden endişelendim. Neyse ki Mou da takımı gibi kurak. O İbra’yı alıp Rooney’i geri çekti. Orta sahalarının üretimi daha da düştü. Öndeydiler ama üretemiyorlardı. Fenerbahçe asla pozisyon sadakatinden vazgeçmeden tüm pas kanallarını kapattı.

İkinci yarıda Rooney-Mata değişikliği yerine riski büyütüp Scheinderlin’i oyundan aldı İspanyol. Bu da kuraklığı gidermedi.

Ve bu kez sahneye sahada olduğu her an Fenerbahçe’yi başka bir takım yapan Lens çıktı. Serbest vuruşa bu uzak mesafeden 90 derece açıyla gelip topu bu şiddette barajın üzerinden geçirip direk dibine vurabiliyor olmak acaba nasıl bir his acaba?

De Gea da merak etmiş olmalı. Sadece bakabildi. Lens’le hücum gücü yüzde 100 artıyor zaten. Bir de bu parlak vuruş geldi

Emenike biraz becerikli olsa...

Böyle olağanüstü iki golü aynı maçta görmüş olmanın şansını yaşadık. ManU’nun kuraklığına orta saha savunma eksikliği eklenince Emenike’yi oyuna sürmek Advocaat’ın yaptığı doğru bir hamle. Eğer Emenike de hamlelerini doğru yapabilse 3 çok net şanstan daha büyük bir fark çıkarabilirdi. Çok şey mi istiyorum... En azından bu kadar kolay top kaptırmamak lazım sanki.
Tebrikler. İlk maçta oluşan durum tam bir saçmalıktı. Kadro mühendisliği ne kadar hatalı olsa da bu Manchester United’ı durdurabileceğini göstermeliydi. Bu anlamda önemli. Hem de çok. Pozisyon vermeden Rooney’nin -evet mükemmel - şutuyla gelen gol ise can sıkıcı oldu.

04 Kasım 2016, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Maçın şifresi orta sahada‘’

Fenerbahçe orta sahayı hızlı geçebildiği hatta by-pas edebildiği maçlarda ya da maçların bölümlerinde başarılı oluyor. Bunun devamında dönen topları toplayabildiklerinde ve takım boyunu kısa tuttuğunda tabii ki..

Bunu Manchester maçında yapmak o kadar kolay değil. Advocaat bu yüzden Old Trafford’da daha güvenli bir oyunu tercih etti. İki penaltıya kadar pozisyon vermeden oyunu dengede tuttular. Ancak 3 ön stoperle ne kadar güvenli oynarsanız oynayın topu ileri taşımakta zorluk çekiyorsunuz. Böyle olunca da rakip tehdit hissetmeden üzerinize geliyor. Bugün bunun olmaması için orta sahayı değiştirmek gerek.

4-4-1-1’le çıkmalı

Advocaat’ın kafasında ilk ihtimal olarak Alper’in Topal’ın önünde Souza’yla birlikte 8 numara olarak oynaması var anlaşılan. Hasan Ali ve Şener’i orta sahaya katıp, burada pas istasyonu sayısını 5’e çıkarmayı düşünüyor olmalı.

Ancak daha iyi işlemesi muhtemel plan bu maç için 4-4-1-1 olabilir. İki kanatta Alper (Volkan) ve Lens, Souza ile Topal’ı tamamlar. Önde de Van Persie, Sow ya da Emenike’nin arkasında yer alır. Bu yapı özellikle bu tip Avrupa maçları ya da derbiler için kullanışlı bir model.

Eğer Ozan yoksa...

Fenerbahçe’nin Ozan’ın olmadığı maçlarda yaşadığı orta saha sıkıntısını giderecek bir oyuncusu yok. 10 numarası hiç yok ama ideal 8 numaraları da yok. Bu yüzden 3’lü orta sahada israr etmek en azından Manchester United ve Galatasaray maçlarında çok manalı olmayabilir. Normal şartlarda bu tip bir oyunu önermem. Ancak bu şartlarda özellikle de RVP’nin bu formunda devre arasından kadar kullanılabilecek bir diziliş olduğuna ben ikna oldum.

03 Kasım 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tebrikler‘’

Sarri bir küçük Barcelona inşa etmiş. Oyuncu kalitesi tabii ki o seviyede değil ancak uyguladıkları alan oyunu az rastlanır bir yapı. Bu ekipten 2 puan bile çok iyiyken 4 puan çıkarmak olağanüstü. Tebrikler.

Beşiktaş ikinci yarıda rakip ceza sahasına, ilk kez, penaltıdan gelen golden 4 dakika önce 74’te girebildi. Napoli’nin her türlü takdiri hak eden ön alan baskısı ve buna yol açan alan oyununu aşmak hiç kolay değildi çünkü. Önde 6 oyuncuyla Beşiktaş’ın stoperlerinden itibaren, sahaya çok iyi yayılarak her türlü pas bağlantısını dinamitlediler. Topu kaptıkları anda önce savunma bekleri, ardından stoperler yarı sahayı geçti. Tam takım önde dar alanda kompakt oynamayı bildiler. Bunu yaparken özellikle bek-stoper aralarına attıkları toplar baştan itibaren çok tehlikeli oldu. Sadece bu değil. Çizgiye de inmeyi başardılar. Eksik kalan santrfor performansıydı. Milik’i aradılar. Şut kalitesi eksikliğini hissettiler.

Caner’in yokluğu

Beşiktaş’ın ilk yarı ve ikinci yarının başlarında bu baskıyı kıramayışının temel nedeni, Tolga ve Gökhan’ın kalabalıklar arasında hapsolmalarının yanısıra pas hızının baskıyı kıracak seviyeye çıkamayışında. Öte yandan Beşiktaş’ın baskı çabasını yüksek pas hızı, hep fazla pas istasyonu ve oyun genişliğiyle geçersiz kıldılar. Caner’in yokluğunun da uzun paslarla baskıyı kırma avantajından yararlanamamak gibi bir sonucu oldu.

Kolay değil

İlk yarıda Atiba’nın kaçırdığı net pozisyon aradığımız bir dönen toptu. Napoli’nin bu savunma zaafından daha fazla pozisyon çıkaramayışımız kötü. Ancak baskıyı kırıp rakip alana geçemezken bunu yapmak kolay değil.

Sarri bir küçük Barcelona inşa etmiş. Oyuncu kalitesi tabii ki o seviyede değil ancak uyguladıkları alan oyunu az rastlanır bir yapı.
Bu ekipten 2 puan bile çok iyiyken 4 puan çıkarmak olağanüstü.
Tebrikler. Hem Sarri’ye kurduğu bu oyun için hem de Beşiktaş’a... Bu bezdirici rakipten 4 puan çıkarabildiği için.

02 Kasım 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’3 puan cennetin kapılarını açar‘’

Napoli, Milik’in sezon başı takıma çabuk uyumuyla hızlı başladığı sezonda son 6 maçında 4 yenilgi aldı. Kazandıklarıysa Crotone ve Empoli maçları.

Bunun nedeni oynadıkları oyunun kalitesinde bir düşüş değil. Yüksek kaliteyle oynamaya adanmışlık. Savunmada yaptıkları hatalar Beşiktaş maçında olduğu gibi başlarına sıkıntılar açıyor. Ancak bunu düzeltmek için oynadıkları total hücum futbolundan taviz vermiyorlar.

Temel sorun, savunma merkezini ileri çıkararak oynamaları, oyunu önde tutup stoperleriyle hızlı oyun kurmak istemelerinden çıkıyor.

Bundan büyük avantaj yani akın sürekliliği sağlıyorlar ancak ufak hatalar büyük sonuçlar da doğuruyor. İlk maçta Aboubakar’ın temel görevi özellikle Koulibaly’yle birebir oynarak çıkmasını engellemek ve onu hataya zorlamaktı. Genel olarak bunu iyi yaptı, gevşediği anda da Napoli’nin ilk golü geldi.

Bunun yanında Milik sonrası ihtiyaç duydukları skorer bir pivot santrfor bulamayışları da hücumda planlarını aksatıyor.

Skor bulması zor olmaz

Bu çerçevede Şenol Hoca’nın yine takımının oyun merkezini lige oranla biraz geride tutmasını ve yine Napoli’nin savunma-orta saha bağlantısına baskı uygulamasını bekliyorum. Burada en önemli görev Beşiktaş’ta önde görev yapacak 4’lüde olacak. Olcay-Oğuzhan-Quaresma ve Aboubakar’ın yüksek konsantrasyonlu baskısı halinde Beşiktaş’ın skor bulması zor olmaz. Tabii orta sahanın onlarla mesafeyi koruma zorunluluğuyla.

90 dakikaya enerjileri yetmeyebilir

Atiba’nın sağlıklı bir şekilde sahada olması bu açıdan önemli. Onun yokluğunda İnler ve Tolgay’ın işlerini yapmaları konusunda bir soru işareti yok. Ancak 90 dakikaya enerjileri yetmeyebilir. Şampiyonlar Ligi mottosu ‘asla yenilme’dir. Kazanmak cennetin kapılarını açar. Ancak beraberliği de kabul edebilirim. Fabrivari hatalar yapmadan hataya zorlamak temel plan. Bunu yapmak kolay değil ama o kadar zor da değil. Beşiktaş’ın bu gücü var.

01 Kasım 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hücum şekli umut veriyor‘’

Rakip, geçen hafta Başakşehir karşısında 120 km. koşmuş, kompakt oynamayı bilen, ligin en iyi ‘takım’ oyunlarından birini oynayabilen Karabükspor. Son iç saha maçında Alanya karşısında kazanamayan Fenerbahçe’nin hem de böyle bir skorla galip gelebileceğini tahmin eden var mıydı bilmiyorum... Sadece maç önünden de bahsetmiyorum. Penaltı golünün geldiği 18. dakika, hatta Ceyhun’un kırmızı gördüğü 29. dakikaya kadar dahi bunu öngörmek kolay değildi. Ancak Fenerbahçe 53. dakikaya kadar attığı 7 şuttan 6 isabet ve 5 gol çıkarmayı bildi.

2-0, dengeyi kırdı

Önce kırmızı karta kadar olan oyunu anlatmak lazım. Tudor’un öğrencileri Fenerbahçe stoperlerine basarak oyun kurmalarını net bir şekilde engellediler. Fazlasıyla tartışılacak penaltı kararı Fenerbahçe’nin zar zor çıkabildiği ilk pozisyonda geldi. Karabük ne bundan sonra ne de kırmızıdan sonra bu pas trafiğini kurdurmadı. Baskıya devam etti. Topal ve Souza’nın yanında Aatif’ın oluşu da Sarı-Lacivertliler’in oyunu pasla açabilmesine yaramadı. Devrenin sonunda Skrtel’in akan oyunda topla çıkıp ekstra oyuncu olarak baskıyı kırması eksik Karabük’ün adam paylaşımını sağlayamayışından. Devreye 2-0’la gitmek hem psikolojik olarak dengeyi tamamen kırdı hem de Fenerbahçe’nin direkt oyuna geçmesi için iyi bir ipucu oldu.

Aatif’ın rolü önemli

Karabük’ün ön alan baskısı 2. devreyle birlikte yoğunluğu kaybedip göstermelik ve etkisiz bir hale bürününce Advocaat’ın direkt oyunu çalışmaya başladı. Bunda Aatif’ın temel bir rol oynadığını, savunmanın topu hızlı çıkarmasının da etki ettiğini söylemek lazım. Karabük orta sahasını çok kolay geçmeye başladılar. Savunma kanatları da rahatladı ve geniş alanda hızlı akınlarla 4 dakikada 3 gol buldular. Kadıköy’de az rastlanır bir şekilde yüksek yüzdeyle skor çıkararak... Çünkü asistler hep demarke oyunculara pas olarak verildi. Hiç orta yapılmadı. Hızlı ve orta sahada eveleyip gevelemeden... Fenerbahçe böyle hücum edebildiği her maçta umut veriyor. Bu sürdürülebilir mi? Göreceğiz.

31 Ekim 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Değiştirmelisin Riekerink‘’

Jurcic muhtemelen ‘Geçtiğimiz hafta Trabzonspor’un yaptıklarını yaparım. Hatta yapamadıklarını da yaparım’ fikriyle maçı planladı. Çıkardığı kadro, oyunu kabul ettiği yer ve çıkış çabasının anlattığı bu. Riekerink’in gerek zorunlu gerek bilinçli oyuncu seçimlerinin oyunu çok değiştirdiğini de söylemek güç. Yine topa sahip oldular. Yine rakip onların oyunu 3. bölgede oynamasına müsaade etti. Ancak bu oyunun gereği olan hareketlilik ve hücumu enine genişletme konusundaki sıkıntılar devam etti. Yasin ve Bruma’nın bireysel çabalarına ne Podolski ve Eren çeşitlilik katabildi ne de savunma bekleri oyuna katılım sürekliliği yansıttı. Sabri’nin 2-3 erken ortasından Eren skor çıkarabilirdi belki. Fakat bunda süreklilik sağlanamadı. Ancak hem Carole’un hem de Sabri’nin Adana’nın kontra çabalarında hep hızlı davranmalarının altını çizmek lazım.

Hep hızlı davrandılar

Bu iki oyuncunun hızlı geri koşuları birçok kontranın erimesiyle sonuçlandı. Sabri’nin uzatma dakikalarındaki hatası dışında defansif katkıları hayatiydi. Bu noktada Jurcic’in neden Magaye’yi bu kadar geç oyuna aldığını da merak ettiğimi de söylemeliyim. Silva’yı ilk planda düşünmesine itirazım yok. Ancak Magaye’nin ikinci yarının başındaki durgunluğa ilaç olarak daha önce düşünebilirdi. Öte yandan Riekerink’in Sinan’ı oyuna alışı belli oranda hareketlilik sağladı. Fakat Podolski’yi bu rolde bu kadar uzun süre kullanmaya çalışması da soru işareti. Çok açık olan gerçek o pozisyonda oynayacak Sneijder’den sonraki ismin Josue olduğu. O pozisyonda sürekli forma vermeden, performans almak çok zor olacak.

Kaybetme tehlikesi var

Hem de Podolski’yi kaybetme tehlikesi varken. Bu tabloda Galatasaray’ın gole gitme konusunda Yasin, Bruma ve Sinan’ın bireysel işlerine bakması gibi bir sorun ortaya çıkıyor. Rakipler, ‘Galatasaray topu alsın üzerimize de gelsin bu risk alınır’ fikrinin bu kadar kolay bir şekilde salgına dönüşmesi iyi değil. Galibiyet, Bruma’nın golü ve cesareti mükemmel, ancak rakiplerin haklı olarak kapıldıkları bu fikir iyi değil. Riekerink bunu değiştirmeli.

30 Ekim 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Plan ve bilim zamanı‘’

Fenerbahçe’nin altyapı yatırımlarına girişmesi, sürdürülebilir bir scouting sistemi kurması, sportif yönetimi tam anlamıyla profesyonelleştirmesi şart. Bunu kim yapacaksa başkan o olmalı
Peki şimdi ne olacak? Takım iyi giderse sorun yok. Sendelerse ‘istifa’ seslerinin yanına ‘Ali Koç Başkan, Fenerbahçe şampiyon’ da eklenecek. Fenerbahçe’yi kaosa mahkum etmemek lazım.

Fenerbahçe başkanlığı Ali Koç’un uzun zamandır hayali. Öte yandan bir Koç ailesi mensubunun bir kulüp başkanlığına aday olması da gerçek dışı bir durum gibi... Bu durumun taraftar üzerindeki etkisi, onların bu konuya bakışı son derece olumlu. Ancak kongrede Aziz Yıldırım’ın aday olması durumunda oy dağılımının taraftarın eğilimleriyle örtüşmesini beklemek saflık olur. Tribün ve sokaktaki oy oranlarıyla kongre örtüşmez.

Aslından genel beklenti Koç’un adaylığı ve başkanlığının Aziz Yıldırım’ın bir önceki kongrede çizdiği şekliyle gerçekleşmesiydi. Yıldırım’ın başkanlığı Ali Koç’a devredeceği bir sürecin yaşanması. Bu durum ortadan kalkmış gibi duruyor.

Yıldırım, net değil

Koç’un 1907 Derneği’nde yaptığı açıklamanın öncesinde Divan Kurulu’nda Aziz Yıldırım’ın konuşması bir önceki kongrede yaptığı kadar berrak ve açık değil. Evet, yine Yargıtay kararını bekleyeceğini ve ondan önce ayrılmayacağını söylüyor. Ancak bunun yanında yeniden aday olabileceğini de açıklıyor. Onursal Başkanlık unvanına sert bir şekilde karşı çıkıyor... ‘Hayatım Fenerbahçe’ açıklamasını başka türlü anlamak mümkün değil.
Ancak şunu unutmamak lazım. Aziz Yıldırım kim ne derse desin Fenerbahçe’nin en başarılı başkanlarından biri belki de birincisi. Peki Fenerbahçe’nin hayatı Aziz Yıldırım mı? Hayır...

Yönetim devrimi şart

Ali Koç’un adaylığını açıklaması sonrası Yıldırım’ın sessiz kalması da Başkan’ın önceki kongrede açıkladığı senaryodan vazgeçtiği anlamına gelebilir. Peki şimdi ne olacak? Fenerbahçe’nin kısa-orta ve uzun vadeli planlarını yapması özellikle UEFA kriterleri çerçevesinde ciddi altyapı yatırımlarına girişmesi, sürdürülebilir bir yurtiçi-yurtdışı scouting sistemi kurması lazım. Bunun için sportif yönetiminin tam anlamıyla profesyonelleştirmesi şart. Bu olmadan bu bütçe kısıtlamalarıyla sürdürülebilir bir başarı sağlamak olanak dışı.
Yani Fenerbahçe’de bir yönetim devrimi şart. Bunu Aziz Yıldırım yapar mı? 18 yıllık iktidarı boyunca Fenerbahçe altyapısından çıkıp sürekli ilk 11 oynayan kaç oyuncu var? Ya da hangi halef-selef teknik direktör futbol bilimi açısından birbirinin devamı olabildi.

Kaos ortamı olur

İşte değişmesi gereken önce bu. Aziz Yıldırım, Ali Koç ya da bir başkası... Bunu kim yapacaksa başkan o olmalı aslında. Hesap bu kadar belli. Peki yakın gelecekte ne olacak? Fenrbahçe iyi giderse sorun yok. Sendeledi mi? Bu sefer ‘Aziz Yıldırım istifa’ seslerinin yanı sıra ‘Ali Koç Başkan Fenerbahçe şampiyon’ da eklenecek. İşte bu, kaos demek. Fenerbahçe’yi kaosa mahkum etmemek lazım. Zaman bilim ve plan zamanı.

27 Ekim 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI