Arama

Popüler aramalar

‘’İstenmeyen adam!‘’

Semih ve Koray’ın sakatlığı, Chedjou’nun Afrika Kupası’nda oluşu ligin başlamasına az bir süre kala takım organizasyonunda sıkıntı yarattı. Kulübün tek ve an itibariyle de sağlam (!) stoperi ise adeta sokağa atıldı.Tabii ki Hamza hoca eldeki imkanlarla o bölgede gereken önlemlerini alacaktır. Ancak ne kadar eleştirilse bile, armaya hizmet vermiş bir oyuncuyu toplum önünde bu kadar küçük düşürmek, Galatasaray etiğinin yanında hiç şık durmadı.

Kamuoyuna yem oldu

Abdurrahim Albayrak; Semih’in sakatlanmasından 1 saat, mide spazmı geçirmesinden 2,5 saat önce Zan’ı spor kamuoyuna yem yaptı. “Yatarak para kazanıyor” diyerek oyuncusunu itibarsızlaştırdı, küçük düşürdü. Gitmesini istediği Gökhan’ın olası alıcılarına olumsuz referans verdi (bu arada 2.3 milyon Euro’ya Florya’da jogging yapan Eboue’yi paketin dışında unuttu).

Dışarıdan verilen sözler

Oysa ki Gökhan, Beşiktaş maçı kamp kadrosuna dahil olacak kadar Hamza hocanın gözüne girmişti. Aynı Hamza hoca 3 gün sonra oyuncusunu arayarak kendisiyle çalışmak istemediğini söyledi. Bu konuşma kararın idari olduğunu işaret etti. Bu bitişin ardında birçok soru işareti ve dedikodular var. Prandelli döneminde affedilmesi, bu süreçte bazı oyunculara dışarıdan verilen sözler, kronik sakatlık iddiaları, Başakşehir maçı öncesinde yaşananlar gibi. Tüm bu ithamların yanıtları Gökhan’da. Ancak o da şimdilik susuyor.

Hasan Tankaya

21 Ocak 2015, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hamzaloji‘’

Galatasaray’da Hamza hocayla neler değişti? Hoca önce düzeni oturtmaya çalıştı, sonra kadro değişti.Forma adaletiyle rekabeti arttırdı.Takıma mücadele arzusu,isteği kattı. Oyun temposu yükseldi. Özgüven geri geldi.Bireysel olarak herkesin oluşuma sahiplenme duygusu tavan yaptı . Her şeyden önce de takım olma, aile olma ve birlikte direnme içgüdüsünü kısa sürede Florya’ya yerleştirdi. Tıpkı Mersin maçının ikinci yarısında olduğu gibi. Gitti denilen maçta, Galatasaray yılmadı,savaştı,iki kez yenik düştüğü 90 dakika sonunda 3 puanı aslanın ağzından ama hak ederek aldı.Hamza hocanın kenar duruşu,oyuncusuna sahip çıkması kısa sürede alkışı hak etti. Aydınus’un tartışmalı kararlarına karşın kenarda sadece işine bakıp bir saniye bile oyunu provoke etmeyerek tam bir futbol emekçisi olduğunu da belgeledi.

Hamza hoca geçen hafta Konya’yı sahadan silen 11’i sürdü sahaya. Ancak ilk 45 dakikada Galatasaray Mersin karşısında tutuldu kaldı. Orta sahayı kaybetti, pas hataları ve atağa çıkarken yapılan top kayıpları rakibin iştahını arttırdı. Nakaoulma başta Telles’in sonra Sabri’nin kulvarında cirit attı.Semih ile Chedjou,Mersin’i sadece seyretti.Muslera bu iki oyuncuyu da birbirleri ile konuşması için uyardı.Ama faydası olmadı.Emre formayı hakkıyla kaptı ama kredisinden dün çok kullandı.Nitekim ikinci yarıda yerini Hamit’e bıraktı.Oyunun bu bölümünde Rıza hocanın takımı ilk yarıda Galatasaray karşısında farkı açabilecek pozisyonları buldu ve cömertce harcadı.

İkinci yarıda sahada farklı bir Galatasaray vardı.Daha çok koşan,mücadele eden ve rakibini ısıran bir takım Mersin’i sahasına hapsetti.Bu yarıda Sabri ve Telles kanatları çok iyi kullandı, adeta ilk bölümün acısını çıkardı.Sabri sahaya ruhunu koydu.Melo çok çalıştı.Selçuk hem top kaptı hem bu topları oyuna doğru soktu.Hakan Balta maçın kopma noktasında takımına hayat veren müdahaleyi yaptı.Burak-Umut-Sneijder arkadaşlarına ayak uydurdu.Bu mücadele ve azim; gitti denilen maçı geri getirdi. Aydınus’un bazı kararları tartışmalara yol açtı.Tabii bunda en büyük etken ligimizdeki hakem düdüklerinde yaşanan standartsızlık. Hakem yönetimlerinde standart dışı kararlar dikkat ve tepki çekiyor. Bu maçta da Servet’in (2) ve Serkan Balcı’nın ceza alanı içinde topa elle müdahaleleri gözden kaçtı. Hakemler, Galatasaray’a ve diğer takımlara gösterdiği cesareti Fenerbahçe’ye kullandığında bizce ligin düdük dengesi yerine oturur.

Galatasaray zorlu bir 90 dakikayı kayıpsız kapadı. İlk yarıda fark yiyeceği bir maçı ikinci yarıdaki oyunuyla çevirdi.Maçı hissetti,yaşadı ve kazandı.

20 Aralık 2014, Cumartesi 20:25
YAZININ DEVAMI

‘’Altın vuruş‘’

Özgüvenini,kimliğini,inancını yitirmeye yüz tutmuş bir ekip Prandelli'nin gidişine nasıl tepki verecekti? Galatasaraylı futbolcuların bırak yönetimin,hocanın gitmesini bir kenara dünya yıkılsa umurlarında değil havasıyla dolaşıp durdular sahada. Ne İtalyanın gidişi ne yeni bir dönemin gelişi metal yorgunu bu yapıyı kıpırdatabildi. 80 dakika uyudular,uyuttular. Ta ki son dakikada gelen Burak Yılmaz golüne kadar. Burak'ın kader vuruşunda Galatasaray takım olduğunu anımsadı.11 oyuncu gol sevincinde bir arada çoşkuyla kenetlendi,birlik oldu.

Taffarel aklın yolu bir yolundan gitti ve nöbetçi teknik direktörlüğünde takımı 4-2-3-1 düzeninde kurguladı. Bu diziliş sadece tabelada kaldı.Orta sahada ne bir organizasyon vardı,ne de bir hücuma yönelik plan.Kanatlar sağlı sollu çırpmadı.Solda Bruma,sağda Hamit çakıldı kaldı.Tarık neredeyse her ikili mücadeleyi yerde tamamladı. Düşünün ilk yarıda ilk orta 32. dakikada Sabri'den geldi.Ve koca Galatasaray bu yarıda bir korner kazanabildi.Melo ve Selçuk etkisiz,Sneijder iki önemli şutun içinde olmasına karşın genelde yetersiz kaldı. Chedjou dalgın,Semih yorgun ve güçsüz göründü.Burak gol için çok çalıştı muradına son vuruşunda erdi.İlk yarıda Gaziantep,sarı-kırmızılı kalede çok fırsat yakaladı ama değerlendiremedi.Galatasaray maçın son bölümünde rakip kalede daha çok gol aradı.Bitime çok az kala tecrübesiyle kazandıran vuruşu yaptı.

Yeni bir dönem öncesi zorlu bir deplasman sınavı verdi Galatasaray.Sahada sıkıntılar devam etti ama tabelaya 3 puan yazıldı.Bu kadar çalkantı,bu kadar dedikodu,saat başı değişen gündem...1,5 sezondur değişen iki yönetim,değişen 3 hoca ve dördüncüsü 5 aylık anlaşmayla yolda. Ama Galatasaray yine zirvede.

Hamza hocayı zor günler beklediği kesin.Ama o güleryüzünü,aklını ve futbol bilgisini bu takıma aktardığında umarız yürüyen ayaklar artık koşmaya başlar.

29 Kasım 2014, Cumartesi 20:10
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray'ı bitirenler‘’

Bir takım düşünün Şampiyonlar Ligi'nde çok kritik bir maçı var. Sabahında medyada, kulüpte, kampta ortalık maç dışında her türlü haberle, dedikoduyla, çekişmeyle ve birbirine atıp tutmayla çalkanıyor. Mektuplar uçuşuyor, videolar tıklanıyor. Teknik direktör 1 ay öncesine kadar birlikte çalıştığı başkanı resmi siteden, TV’den bombalıyor. Eski başkan, kulübün kurumsal yapısı aracılığıyla bir metin hazırlatıp,kurumsal yapıdan atılan maillerle, medyaya işbaşındaki yönetime ve başkan yardımcısına sallayan mesajlarını servis ediyor. Abdürrahim Albayrak, Prandelli’ye bir adım yaklaşıyor, bir adım geri atıyor. Taraftar takımı Belçika’da,oyuncuların adının yazılı olduğu mezar taşı pankartıyla karşılıyor. Ve bu takım Avrupa'da "devam mı,tamam mı?" maçına çıkıyor...

Bu ortamda siz bu takımdan nasıl galibiyet beklersiniz? Akıl istese de mantık sahada karşınızda engel olur size? Çünkü kaleler birer birer kaybedilmiş ve son güne gelinmiştir. Konuşma yapmak, oyuncu gazlamak, kurşun dökmek...Hiçbirinin endüstriyel futbolda artık yeri yoktur. Brüksel'de Galatasaray'ı bu gerçek vurmuş ve son umutları da tüketmiştir.


Aslında Prandelli tüm bu karmaşa arasında en doğru kararı sahaya çıkardığı 11'le verdi ve tüm Galatasaray'lıların "Oh nihayet" dediği kadro 4-2-3-1 dizilişiyle sahada yer aldı.Sarı-kırmızılı ekip ilk yarı bu düzende etkili olamadı.Soldan Bruma'nın bindirmeleri dışında varlık gösteremedi.Uzun zamandır kadro özlemi yaşayan Portekizli final paslarında yetersiz kalınca Galatasaray pozisyon bulamadı.Bu yarıda Belçika ekibi daha etkili geldi.Oyuna baskılı başladılar ve devre sonuna kadar sürekli gol aradılar.Bir çok fırsatı ise tecrübesizliklerine kurban ettiler.Devrenin bitimine doğru defansımızın uzaklaştıramadığı bir topta, anlık konsantrasyon eksikliğimizden yararlanıp kalemizde golü de buldular.


İkinci yarıya Galatasaray daha baskılı ve arzulu başladı. Kaybedecek bir şeyi kalmadığını bilen sarı-kırmızılılar Anderlecht kalesine yüklendi.Selçuk'un frikiği ve hamleleri sonuç vermedi. Burak'ın şutları,Hamit'in bazukası gol olsa çok şey değişebilirdi.Ama olmadı.Tükenmiş beyinler,yorgun ayaklara hükmedemedi.İyi niyet,iyi futbola yetmedi. Selçuk'un kırmızı kart görmesiyle takım direncini yitirdi.


Hep söylüyoruz iki yıl önce yarı finalin eşiğinden dönen, Real Madrid'e ecel terleri döktüren ruh artık gökyüzünde bir yerde. Galatasaray'ın Avrupalı genleri,zaferlere alışkın yüreği bu sezon ortada yok.Kimse suçu bireylerde aramasın,detaylarda kaybolmasın.Herkes ana resme baksın.Bir takımı bu kadar alt üst edip,bir kulübün grafiğiyle bu kadar oynayıp büyük yaralar açanlar gözden kaçmasın. Hem sahada hem kasada Galatasaray'ı bitirenler ve hala düzenden nemalanmaya çalışanlar lütfen artık hesap versin.

26 Kasım 2014, Çarşamba 23:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kaybeden kim?‘’

Büyük Başkan; Prandelli’ye sezon başında “bu yıl şampiyonlar ligini unutalım lige ve 4. yıldıza odaklanalım” dedi. Ardından İtalyan hocayı takımla birlikte kek kalıbına soktu. Ekonomik durum bunu gerektiriyordu. Taraftardan durum saklandı, ama gerçeklerin üzeri örtülü kalamıyordu. Sonrasında Büyük Başkan “Artık sıkıldım, ben gidiyorum ,küstüm oyuncak sizin olsun” dedi ve istifa etti.Bu gelişme üzerine yeni oluşan geçici (!) AKUT yönetimi Prandelli’ye Galatasaray’ın kuruluş amacının Türk olmayan takımları da yenmek olduğunu hatırlatıp,uyardı. Pastalar kesildi,Karadeniz yemekleri yenildi ve yeni yol haritaları belirlendi.Kabul edelim ki ne kadar Akdenizli sayılsa da bir İtalyan,bu kadar kısa süre içinde,bu kadar değişen hedefler karşısında şaşırabilirdi.Nitekim Prandelli’nin kafası Trabzon maçı öncesi karıştı.Cumartesi gecesi Trabzon maçı mı,yoksa Çarşamba gecesi Anderlecht maçı mı daha önemliydi?

Trabzonspor kötü gidişe dur diyebilmek adına hocasını gönderip yerine Ersun Yanal’ı getirerek kökten rotasyona girmiş ve Galatasaray maçı öncesinde takımı başka bir hava ve ruhla hazırlamıştı. Nitekim Yanal’ın “Genç dinamik takımız,futbol zevki ve keyfi vermek amacımız” sözleri bu hedeflerini anlattı.Ve 90 dakika sonunda haklılığını dosta düşmana kanıtladı.

Galatasaray cephesinde ise Prandelli rotasyon bıçağını zamansız ve anlamsız kullanarak Hamit-Semih-Sneijder gibi önemli silahlarını yedeğe bıraktı. İtalyan hocaya göre 80 maç oynayacak durumları yoktu ve Florya’da kalanlar da iyi çalışmıştı! Sebebi ne olursa olsun, herkesin ligin en iyi oyuncusu dediği Sneijder’i neden kulübede bıraktığını kendisi dışında anlayan olmadı. Hem de tek forvet çıktığı bir maçta. Hem de lig için en kritik maçlarından birinde. Prandelli sol açıkta Yekta ile başladı oyuna,oyun içinde Emre ile yer değiştirdi.Bir ara Olcan da sola geldi.İkinci yarıda Umut,Sneijder,Tarık oyuna girdi. Ama değişen tek şey Trabzon’un lehine spor tabelası oldu. Galatasaray 15 dakika şöyle bir parladığı maçta acı ve tarihi bir yenilgi tattı.Trabzon attığı kadar kaçırdı.Ruhunu bırakmış oyun ve anlayış beyaz bayrak açtı ve adeta teslim oldu.

Bu maç bize ve camiaya artık Prandelli ile olmayacağını kesin olarak anlattı.Galatasaray’da işlerin sadece yönetim değiştirerek düzelmeyeceğini de gösterdi.Böyle belirsiz,böyle sistemsiz,böyle ahenksiz bir yapının Florya’da futbolcu gazlamayla bir yere gelmeyeceği de belgelendi. Bu acı Arena gecesinde, aslında radikal kararlar alarak yola çıkanların önünü kesenler yenildi.

22 Kasım 2014, Cumartesi 20:10
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray'ı bekleyen asıl tehlike...‘’

Galatasaray’da gerçekleşen son divan toplantısında kulübün içinde bulunduğu durum iyice ortaya çıktı. Yapılan açıklamada 2014 itibarı ile net borç alacak farkının 811.5 milyon liraya ulaştığı öğrenildi.Aylık personel giderlerinin yaklaşık 5 milyon TL olduğu ve bu nedenle tensikata başlanıldığı belirtildi.

Şimdi herkesin aklında ki soru tasarruf önlemleri paketinde neler olduğu? Kulislerde dolaşan iddialar ise şöyle: Ocak ayında gönderilecek futbolcu adayları içinde Muslera ve Sneijder’in olduğu, kulübün uzun vadede yabancı işadamlarına satılacağı,personel sayısının 300’ün altına indirileceği.

Gerçekten de Galatasaray’ı bugün geldiği noktada mali kriz had safhada. Başkan Duygun Yarsuvatdivanda bunu net bir şekilde açıklarken, “Galatasaray için büyük mesai harcıyoruz,ancak yükümüzün çok ağır olduğunun bilinmesini isteriz” dedi. Ünal Aysal döneminde yanlış transfer politikaları, yanlı yapılanma, bilinçsiz kadrolaşma,ekonomik savurganlık ve genel harcamalarda yapılan israf Galatasaray’ı bugün iflasın eşiğine getirdi.Bu olumsuz gidiş düzeltilmezse Galatasaray’ı çok daha büyük bir tehlike bekliyor. UEFA kriterlerine uyumsuzluk ve Avrupa’dan men.Bakın divanda açıklanan 811 milyon TL borç alacak farkı üzerine nazım hesaplarda duran futbolcu alacaklarını da eklerseniz ;ki bu para 320 milyon TL civarında; gerçek borcun 1 milyarı aştığını görürsünüz.

Önünde mayıs ayına kadar 6 ay kadar bir süresi kalan yönetim bu darboğazı nasıl aşacak? Kulüpten çayçıları ve bazı personeli göndermekle bu krizin yönetilmeyeceğini tabi ki onlar da biliyor.Divan toplantısında bu yönde yapılan eleştirilerde Mete İkiz hedef adam oldu.Bir dönem öncesinde muhasip üye olarak görev yapan İkiz’in bu yönetimde de muhasip üye olarak yer alması bazı üyelerce eleştirildi.Sorumlu olduğu dönemde bütçe aşımı olduğunda herhangi bir uyarıda, ya da yaptırımda bulunmayan İkiz tenkit oklarının odağındaydı.

Personel tasarrufunda dikkat çeken nokta ise 65 yaş sınırı. Sayın Başkan Yarsuvat’ın da belirttiği gibi armaya hizmet verenlerin ayrılığı herkesi üzüyor. Ama bunun kaçınılmaz bir operasyon olduğu da bir gerçek.Ancak işinin ehli insanlarda yaş sınırına değil deneyim ve birikimlerine bakılmalı. Örneğin Bülent Ünder hocada olduğu gibi. Şimdi herkesin dilinde Albayrak ve Dürüst AŞ’nin Lucescu’nun peşinde olduğu var.Bugün bu sınırlamayı getirenler yarın Lucescu gibi hocaları takıma nasıl getirecekler?

Sonuçta Yarsuvat yönetimi Aralık başına bir olağanüstü genel kurul çağrısı yaptı. Aysal döneminin tüm hesapları bu genel kurulda üyelerin önüne serilecek . Gider bütçesindeki aşım masaya yatıralacak ve karşılığında revize bir bütçe sunumu olacak. Ayrıca Mecideyköy’de ki araziyle ilgili yetki istenecek.Unutmadan şunu da belirtelim ki bugün Alp Yalman da seçilmiş olsaydı kulüp bu aşamalardan geçmek zorunda kalacaktı.

Galatasaraylılar tüm bu gelişmelerden sonra en azından artık şu soruların yanıtı bulmuştur: Eğer Ünal Aysal istifa etmeseydi bu sorunlar daha ne kadar halı altına süpürülecekti? Ya da Aysal boğazdan geçiş kalmadığı için mi istifa etti?

Hasan Tankaya

13 Kasım 2014, Perşembe 13:00
YAZININ DEVAMI

‘’Havlu attık‘’

Galatasaray, Devler Ligi’nde tamam mı, devam mı maçı niteliğinde bir karşılaşmaya çıktı dün gece. Cepteki tek puan, Sarı-Kırmızı dünya için grubun kaderinde yeterli olabilir miydi? Ya da 2012-13 sezonunda Terim yönetiminde ilk 3 maçında 1 puan alıp sonrasında Real Madrid’i kıl payı elinden kaçırmaya kadar giden ruh geri gelebilir miydi?

Maç öncesi sinyalleri de olumluydu aslında. Galatasaray’da ışığın göründüğü, Sneijder’in mutlu olduğu söylemlerine ilaveten Prandelli’nin 4. yıldız dışında kulübün kuruluş amacını da artık benimsemiş görüntüsü umut veriyordu. Peki takımın görüntüsü nasıl olacaktı? Kulağı bükülmüş İtalyan’ın Umut’u forvet, Dzemaili’yi sol açık, Hakan’ı sol bekte başlatması tartışıldı.S ağda Tarık-Aubameyang eşleşmesi de defanın bir diğer yumuşak karnı oldu. Ancak Galatasaray ilk yarıda gole kadar maçı isteyen, mücadele eden görüntüsü ile aslında umut verdi. Reus’un golü Şampiyonlar Ligi seviyesinde “Basit gol nasıl yenilmez?” belgeseli çekimi gibiydi.

İkinci yarının başlarında taraftar desteğinin kösteğe döndüğünü gördük. Atılan ses bombaları ne yazık ki kendi kalemizde patladı. Ve ikinci gol bu konsantrasyon dağınıklığında geldi. Hakan’ın adamlığına yakışan şık golü umudumuz oldu derken gelen goller Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi düşlerini bitirdi.

Dortmund kalesini zorladığımız, üst üste korner kullandığımız süreçte Prandelli, Burak’ı oyuna daha erken almalı ve çift forvete dönmeliydi. Sonuçta Galatasaray Devler Ligi’ne havlu attı. Son üç Avrupa maçında kalesinde 12 gol gördü. Avrupa’da başarılarla dolu geçmişine taraftarını hasret bıraktı. Galatasaray iki yıl öncesinin makine gibi işleyen düzenini, egoları uğruna bozan zihniyet ve akıl hocalarının kurbanı oldu.

05 Kasım 2014, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yönetimin operasyonu‘’

Galatasaray için Kasımpaşa karşılaşması moral ve toparlanma maçıydı. Zorlu Dortmund deplasmanı öncesi kendine gelme,özgüvenini tekrar yakalama maçıydı.

Yeni yönetimin de ilk resmi sınavı idi.

Yönetim ilk icraatını maçtan önce yaptı. Sabri ilk 11'e Sneijder kulübeye giderken; Albayrak Etkisi'nin Florya'ya damgasını vurduğu belgelendi. Değişim sarı-kırmızılı ekipte, yerli oyuncu lehine fark yaratırken yönetimin ara transfer operasyonunun da sinyallerini verdi bize.

Ancak kulüpteki ve Florya'daki değişim maç boyunca sahaya yansımadı ne yazık ki. Galatasaray futbol takımı ne bir maç öncesinden farklıydı,ne de bir maç sonrası için umut veriyordu.

Düşünün ilk yarıda tribünleri 5 aydır sürgündeki Sabri'nin ortası ayağa kaldırıyor,bunun dışında Galatasaray rakip kalede etkisiz dolaşıyor, orta sahada top yapamıyor,kapanan Kasımpaşa karşısında çaresiz kalıyordu. Adem Büyük'ün attığı gol ise takımın acizliğini kanıtladı adeta.Geri pasın geriye dönüşü,arkaya atılan tek topta Galatasaray'ı devirmeye yetti..

İkinci yarıda görüntü değişmedi.

Ama Prandelli kendi değişikliklerini yaptı. Sneijder'in,Umut'un,Dzemaili'nin katılımı az da olsa canlılık getirdi oyuna ama iyi futbol gelmedi. Düşünün sadece Galatasaray'ın değil maçın ilk korneri 79. dakikada geldi. Burak'ın eşitlik golü dışında rakip kalede pozisyonu olmayan Galatasaray maçın son anlarında attığı golle 3 puanı, morali kaptı, yeni yönetime de ilk galibiyeti tattırdı.

Herkes maç berabere bitti derken isyanın adı Chedjou oldu.Yoktan yarattığı kornerden gelen Sabri ortasına bir de asist ekleyince,maç başından beri oğlu için dua eden Umut'un annesinin arzusu kabul oldu, yüzünde güller açtı.

Galatasaray sıkıntılı bir süreçte ciddi bir rakipten değerli ve önemli bir galibiyet aldı. Futboluyla izleyenleri tamin etmekten uzak kaldı ama uzun lig maratonunda hanesine kritik bir kazanç yazdı. Hem de derbi haftasında.

31 Ekim 2014, Cuma 21:15
YAZININ DEVAMI