‘’Arda ve orta saha‘’
Fenerbahçe galibiyetiyle düğümü çözen Galatasaray ustalarıyla, defalarca krize giren maçta Sivas’ı aşmayı başardı. Maçın başında cepheden gelen rüzgar ve Song’un kendi kalesine attığı gole rağmen misafir rahattı. Defansta yapılan acemiliklerde Sivas’tan geri kalır halleri olmasa da, defansta Servet, orta sahada başta Ayhan, sonra Sabri, Barış, Mehmet Topal, hücumda da Arda ile rakibinden farklıydı...
Orta alanın iyi oynaması Sivas’ın alan savunmasını salladı. Lincoln’ün yokluğunda Lincoln’ün rolünü çok daha iyi yapan Arda’nın gol noktalarına Tanju gibi sızması büyük çalkantılar yaşayan sarı kırmızılıları ligin son haftasına büyük avantajla taşıdı. Sezonun başlarında taraftarın protestolarına maruz kalan genç yıldız attığı 3 golün pasında da hep doğru noktadaydı.
Göklerin hakimi, bu sene şüphesiz yılın transferi ve stoperi Servet gol pasında ve Mehmet Yıldız’ı savunmada iyiydi ama ilk golde Song’u, ikincisinde Hakan Balta’yı kontrol edemedi, Emre’nin zamanlama hatasıyla başlayan üçüncü golde de kademeye giremedi. Şaka bir yana tabii, Servet yine mükemmeldi. Takımdaki herkes genelde kendi vasatının üstünde oynasa da, bireysel hatalarla belki de bu viraj geçilemezdi.
Ve Ayhan... Lincoln’ün değil, onun sakatlığıydı Galatasaray’ı sallayan. Takımı maestro gibi yönetti. İlk ve son gollerin pasını ustaca verdi. Skor 2-2 berabereyken 25 metreden attığı gol muhteşemdi.
Sivas tecrübesizliğinin kurbanı oldu. Çok adamla giderken orta saha defans balansı bozuldu. Türkiye’nin bütçesi ve kadrosuna göre en başarılı takımı onlar. Ayakta alkışlanmalılar...
‘’Ne Lincoln'ü?‘’
Ligin şampiyonunu belirleyebilecek önemde bir maçı Galatasaray kazandı. Futbol yönetimine dahil bütün inanışları salladı. Katkı yapmak için alınan yabancıların sadece biri sahada olacak, teknik direktörünüz olmayacak, takımı, “Abiler” yapacak, yönetim de istikrar ve sahada ideal onbirin olmayacak, sen 32. haftaya iddialı girecek ve sende olmayan her şeye sahip kulübün temsilcilerini yerler bir edeceksin.
Maçın başında Galatasaray son derece tempolu ve coşkulu, Fenerbahçe ise kontrollü oynadı. Hatta oynamadı! Kanat beklerini oyuna sokmadı. Alex, Topal’ın markajında, bir de saklandı. Deivid Barış’ı kovalamadı, hücuma da katkı yapmadı. Ama Galatasaray Topal, Ayhan ve Barış’la çabuk oynadı. Arda ile rakip defansı zorladı. Nonda ve Ümit’le fırsatlar yakaladı. Ümit’in vuruşunda top direği salladı, Nonda kolay pozisyonu kaçırdı. Ancak bütün doğruları yerle bir eden hataya imza atan isim kaleci Volkan oldu. Edu’nun rahatça uzaklaştıracağı topta rol çalan Volkan’ın hatasını Nonda’yı da şaşırttı. Nonda ligdeki en kolay golünü attı, Fener oyuna döndü. Alex devre biterken iki fırsat yakaladı; birinde Aykut devleşti, diğerin de Servet yetişti.
Taraftar maç başlamadan önce yine ‘Lincoln’ diye yeri göğü inletiyordu. Galatasaray eğer şampiyon olursa, Lincoln ile değil, sahada her şeylerini veren ama bir türlü Lincoln kadar saygı görmeyen takım oyuncularıyla olacak. Servet’le, Emre ile Barış’la, Nonda, Ayhan ve Ümit Karan’la. Avrupa Kupaları’nda müthiş oynayan ve iki senedir derbilerde hüzün yaşamayan Fenerbahçe kazanamazdı. Çünkü çokca Gökhan, biraz Kezman ve Edu ile sıradan rakiplerinizi bile yenemeyebilirsiniz.
‘’Finaldeler‘’
İstanbul Büyükşehir Belediyespor 3 büyüklerle oynadığı hiçbir maçta yenilmemiş ama geri de düşmemişti. Galatasaray endişeyle çıktığı maçta Lincoln’ün pası, Arda’nın faul kokan şarjı ve Kerim’in dengesiz vuruşuyla öne geçince daha keyifli, bol pozisyonlu maç izleyeceğimizi düşündüm; yanıldım. En azından ilk yarıda.
Galatasaray teknik heyeti (?) maçların ileri dakikalarında yaşanan sıkıntıyı görüp, bir santrfor eksiltip, 4-4-1-1’e dönmüş ve doğrusunu yapmıştı. Kimi zaman gerçekçilik romantizmden iyidir!
İlk 45’te çok kötü hücum eden Galatasaray, sistem değişikliği ile savunmada çok başarılıydı. Lincoln’ün ileride serbest oynaması, takıma bir kişi fazla savunma yapma fırsatı sağladı. Belediye, orta sahada rahat ve dikine pas yapma şansını bulduğu takdirde İbrahim Akın, Necati ve Erman’la tam bir yıkım ekibi haline geliveriyordu. Engellediler...
Oyun orta alanda sıkıştı. Galatasaray kornerler hariç üçüncü bölgede hiçbir zaman 3 adamla bulunamazken, Belediye ise Galatasaray’ın en başarıyla savunduğu bölgeden, göbekten pozisyon aradı. Doğaldır, bulamadı... Sıkıldık! Düşünün, kaleciler Aykut ve Hasagiç ilk yarının en rahat adamlarıydı.
İkinci yarı farklıydı. Solda Arda, sağda Sabri hücuma katılırken, orta saha oyuncuları rakip ceza sahasına koşular yaptı. 60’a kadar 3 pozisyon kullanamayan Galatasaray, Lincoln’ün kariyerindeki en kötü vuruşuyla golü bulup rahatladı. Aykut çok şık bir kurtarışla takımının bunalıma girmemesini sağladı. Hakiki tek golü finalde Hakan attı.
Yıl boyunca kimi yönetim, kimi teknik adam, kimi sporcu kaynaklı onlarca problem yaşayan teknik direktörsüz Galatasaray, önümüzdeki hafta kazanırsa şampiyonluğun en büyük adayı olacak. Sezgin, “transferlerimiz tez konusu olur” diyordu. Asıl tez konusu budur!
‘’Bakkal'ın fendi 'Abi'leri yendi!‘’
Lincoln’lü Galatasaray, konsantrasyonunu öncelikli olarak ligde kalmak olarak belirlemiş ve ideal 11’inden 6 kişiyi kulübeye çekmiş. Gençlerbirliği maçında gerçekle yüzleşti. Lincoln top ondayken seyrine doyum olmayacak kalitede bir futbolcu. Ancak takım savunması onunla perişan oluyor!
Gençlerbirliği’nin, eksiklerine rağmen sağlam bir oyun felsefesi ve disiplini var. Galatasaray ise yıldızlarının özel işler yapmasıyla ayakta kalabiliyor. Başkent ekibi, Bakkal’ın üçlü savunması ile Hakan ve Nonda’ya önlem alırken, Saka mükemmel kademeler yaptı. Galatasaray’ın ilk 25 dakikada 3’ü Recep tarafından önlenen, biri Mehmet Topal’ın kafasından auta giden atakları çalışılmış hücum organizasyonları değil, enstantane pozisyonlardı. Ayhan, Lincoln ve Arda başlangıçta usta işi ‘gösteriler’ yaptı. Ancak bir olgu net olarak sırıttı. Galatasaraylı futbolcular atağa çıkarken, o atağı nasıl sonlandıracakları konusunda fikir sahibi değiller...
30’dan sonra Lincoln’ün farkı ortaya çıktı! Takım savunması an be an düştü. Gençlerbirliği futbolcuları topları artık fazla zorlanmadan kazanmaya başladı. İkinci yarının başından itibaren defans arkasına atılan toplara yapılan samimi koşular 4-1-2-1-2 oynayan Galatasaray’ın önce ön liberolarını, sonra geçilmez kahramanları Servet ve Emre’yi çaresiz bıraktı. Bakkal üstüne üstlük bir de Nas ile Engin’i sahaya attı. Gençlerbirliği 54, 58, 60, 62 ve 68’de çok müsait fırsatlar yakaladı. Aykut başarılıydı. Ancak bir kornerde, daha önce kariyerinin en şık slalomuyla takımını pozisyona sokan stoper Tuna, şahane bir röveşatayla ‘Adnan Abi’ler’ modelini efsane olmadan yıktı...
Mesut Bakkal teknik direktör!
‘’Güler'ek oynadılar‘’
İkinci yarının başında Ayhan çizgiye inip, Arda’ya kesene ve genç yıldız golü yapana kadar Galatasaraylılar, golle bitebilecek 10 pozisyon yakalamış ama yapamamıştı.
İlk 35 dakikada sezonun en iyi Galatasaray’ını seyrettik. Takım Lincolnsüz, klasik 4-4-2’sine dönmüş, büyük bir iştahla Trabzonspor’u sürklase ederken, pozisyon üstüne pozisyon yakaladı. Arda, takım arkadaşlarının önüne geçen mükemmel bir performans sergiledi. Okan, Sabri’yi toparladı; Ayhan, Mehmet Topal’ı rahatlattı. Öyle ki, Trabzon’un göbeğindeki Ayman, Hüseyin ve Hasan neredeyse hiç topla oynayamadı. Mehmet Topal, Galatasaray’da tek başına göbekteki rakiplerden fazlasını başardı. Yattara’nın sorumluluk almaktan kaçması, Barış’ın henüz hazır olmaması, Umut’un yalnız kalması Galatasaray’ın işine yaradı. Galatasaraylılar pozisyonlarda ya beceriksizdiler, ya Servet’in direğe takılan şutunda olduğu gibi şanssızdılar (O kafa şutu sezonun en iyi kafa şutuydu.), ya da Tolga’ya takıldılar. Doğaldır... Tempoları düşecek, Trabzon da rakip kaleye gidecekti. Yalnızca 17’de Hüseyin’in şutuyla kaleyi yoklayabilen misafir, Umut’la öne geçecekti. Ona da Aykut izin vermedi.
Gaziantep maçını da hatırladık. Seyircisiz, coşkusuz, tatsız... Galatasaray’ın dün geceki iştahlı performansında Feldkamp’sızlıktan ziyade, taraftarın ve Cevat Güler hocanın da etkisi büyüktü. Yunus Yıldırım, futbol oynatmaya çalışsa da kendisiyle çelişen çok karar verdi. Volkan Narinç, Umut’un golündeki doğru ofsayt kararıyla notunu yükseltti.
‘’Abitoğlu'yla bitti‘’
Hem maçın tamamı, hem de özellikle 72. dakikada Petkoviç'in Serdar'a yaptığı faule verilmeyen penaltı sezonun özeti gibiydi. Ayrıca ilk yarıda yine Serdar'a yapılan da penaltıydı ama ikincisi atlanacak gibi değildi. Ve şampiyonluk ümidi dün gece bitti.
Sezonun hakem mağduru şüphesiz Beşiktaş. Yönetim, taraftar, teknik heyet herkes öfkeli. Ama 'haklı olmak' başka, 'haklı kalmak' başka. Küfrün cezasını herkes biliyor. 'Genç'lerbirliği maçında cezayı tüm camia çekiyor. Taraftar yok, coşku yok, kalite yok, iştah yok, Rüştü yok, Tello yok, Cisse yok, karşıda sezonun en başarılı 'takım'larından, herkesin rolü, ne yapacağı belli Osman Özdemir'in Genç'lerbirliği var.
Gordon’la müthiş bir uyum sağlayan Toraman yine ön libero. Gökhan Zan, Gordon’un yanında. Genelde tek forvetle hücum eden Oftaş karşısında geri 4’lü genelde bekleme pozisyonunda. Kaleci Hakan, defans dörtlüsünün 3’ü ve ön libero topu kullanamıyor. O defans topu kendi arasında dolaştırıp Hakan’a geri pas vererek oyuna çıkarken mevsimler geçiyor! Kanat organizasyonu yapılamıyor. Giray Nobre’ye, İlhan Holosko’ya nefes aldırmıyor.
Yine de Beşiktaş'ın 15 ve 22. dakikalar arasında Serdar Özkan ve Mehmet Yozgatlı organizasyonlarıyla yakaladığı dört pozisyon var, karşıda da Recep!
Sonrası yine azap. ‘Genç’lerbirliği disiplinini hiç bozmayıp oyununu oynarken Siyah-Beyazlılar'da sıkıntı aynıydı. Beşiktaş 30. dakikada defanstan çıkarken Üzülmez ile başlayan, Gökhan ile devam eden ve kaleci Hakan ile biten pas acemilikleri tekniklerinin de, Beşiktaş'ın da, Türk futbolunun da kalite fotoğrafıydı.
Kadir 56. dakikada yarı sahada topu Gordon'dan aldı, Ali'ye attığı pas saçmaydı ama o top top 20 saniye Beşiktaş kale önünde dolandı. Beşiktaş'ın galibiyet ümidini topu ağlara gönderen Kadir noktaladı.
61'de Nobre'nin kaçırdığı pozisyon saç baş yoldururken, Aydın’ın korneri Toraman’ın kafasından auta çıktı. Hemen ardından Serdar’ın yaptığı ikiye birin ardından çaktığı topu Recep kurtardı.
72'de Petkoviç’in Serdar’a bir pozisyonda yaptığı 2 faule çalınmayan penaltı Beşiktaş’ı sezonun, belki de tarihin hakemler tarafından en çok mağdur edilen kulübü olarak yazdırdı.
Öyle gergindi ki protokol tribündeki Beşiktaşlılar. Serdar’a yapılan ve verilmeyen ilk ve ikinci penaltıların ardından orta sahada kolayca çalınan faul düdüklerini kahkaha ve alkışla karşıladılar. Protestolarında çok haklıydılar.
Oftaş takım olarak hareket etmenin, disiplinini hiç yitirmemenin karşılığını aldı. Penaltılar çalınsa belki kazanamazlardı ama futbolun galibi onlardı. Recep, İlhan, Orhan, Giray ve ön liberolar Olgay ile Kadir arkadaşlarından biraz daha farklıydı. “Genç”lerbirliği istikrarlı kadronun, çalışmanın karşılığını alıyor, Beşiktaş son yıllarda panikle yaptığı onlarca hatadan korkarım ders almıyor.
Şimdi soğukkanlılık ve akıl zamanı…
‘’Mucize gol‘’
İkinci yarının ilk 15 dakikası hariç denk güçlerin mücadelesi olarak geçen maç Hasan Şaş’ın ceza alanına doğru yükselttiği, Karan’ın havada asılı kalıp El Saka’yı ilk kez yendiği ve havuza düşürdüğü topu aylardır aranan Lincoln’ün voleyle sol alt köşeye göndermesiyle bitti.
Oynamayı kazanmayı istemek çoğu zaman anlamlı farklar yaratsa da, takım halinde oynama becerisini yitirmiş olmak Galatasaray’ın Gençlerbirliği önünde en büyük handikapıydı...
Orta sahanın defansif anlamda bütün yükünü Mehmet Topal’ın üstüne yıkan sistem, defans oyuncularının hücuma gitmesini engellediği gibi, “takım” görüntüsü daha iyi olan Gençlerbirliği’nin çok önemli ataklar yapmasını da sağladı.
Ümit, Nonda, Lincoln maç boyunca, Okan ve Arda da çoğunlukla defansa yardım edemediği için yine forvet defans mesafesi 50 metrelere çıktı. Hakan Aslantaş, Mehmet Nas ve Engin’li orta saha an be an üstünlük sağladı. Arda eski maçların üstünde bir performans sergileyip iki gollük pas üretse de Okan ve Nonda müsait pozisyonları kolay harcadı. Lincoln’ün duran toplarında Okan direğe takıldı, Servet iki kez topu auta yolladı. Orta sahayı pasla ve kanatlara atılan toplar yerine 50 metreye şişirerek geçmek rakibin işine yaradı.
Bir de sıfıra inip stoperleri oyundan düşürecek ortalar yapmak varken, ceza sahasına 15 metre kala şişirilen toplar santrforlar için gol pası değil, stoperler için eğlencelik oluyor. Ümit’in aldığı hava topu kimseyi aldatmasın.
Cevat Güler hoca Feldkamp’tan daha anlamlı ve oyuna etki eden değişiklikler yaptı..
İlk yarının son dakikasında Sabri’nin Hakan’a yaptığı hareket penaltı ve büyük hataydı. Bakalım Galatasaray’lı yöneticiler pozisyonu nasıl yorumlayacak?
‘’Çorba‘’
İlk yarı notlarımıza 6 net Gaziantepspor pozisyonu düşmüşüz. Galatasaray ise sıfır!.. Pozisyonu sıfır da oyunu kaç sizce?.. O da sıfır!
Şampiyonluk iddiası süren bir takımın organizasyonun bu kadar kötü, bir takım bu kadar uyumsuz olabilir mi?.. Haftalardan da 27!
Gaziantepspor, ilk yarıda sildi Galatasaray’ı. Deumi ve Bekir, Hakan ve Ümit’e top göstermezken, sol kanattaki Souza resital yapıyordu. Zurita ve Özgür rakibe yüzünü döndürmezken, Bülent, Ekrem ve Beto’lu ataklar kaleci Volkan’ı bunalıma sokuyordu. İki topu Emre çizgiden çıkardı, bir topu Volkan kurtardı, aynı top direkte patladı. Lincoln’lü 4-1-2-1-2 bir kez daha iflas etti. Orta sahada ayağa pasla, felç edilebilecek sistem bir de Sabri, Hakan Şükür ve ilk yarıda Ayhan ekstra kötü oynayıp, Servet önlibero oynatılınca çöktü. Ümit’in yanına pekala Lincoln alınıp, Servet yerine Okan ya da Mehmet Güven oynatılsa ilk yarıdaki futbol sefaleti yaşanmazdı. Servet tabii oynar, ama stoper!
İlk yarıda bolca ‘nein’larını (hayır) duyduğunuz, bir kez de ‘Hakaaaan’ diye bağıran Feldkamp, Nonda’yı prensip (!) sebebiyle dinlendirince Antep daha da rahatladı. Galatasaray, ilk yarıyı harcadıktan sonra biraz içgüdüsel, biraz da Antep’in güçsüzlüğünden pozisyonlar yakaladı. Takımın en iyisi Ümit, iki vuruşunda şanssızdı. Bu arada takımın haftalardır en iyisi olan Mehmet Topal’ın çıkartılmasını kimse anlamadı.
Bir notum daha var. 70’te Antep, kontratak yaparken Galatasaraylı stoperler penaltı noktalarında, Sabri, Ümit, Hakan ise 80 metre ötede, kaleci Murat’ın yanındaydı. Kondisyon, motivasyon ve disiplin hepsi felaket.