‘’Devler'in gözü Karadağ'da‘’
2019'da Çin'de düzenlenecek olan Dünya Kupası için eleme heyecanı devam ederken, A Milli Basketbol Takımımız da, yarın Ankara’da oynayacağı Karadağ maçının hazırlıklarını sürdürüyor.
Almanya’daki Süper Cup’ta Çek Cumhuriyeti ve ev sahibi ekibi farklı yenip rakiplere gözdağı veren 12 Dev Adam, Karadağ’ı da devirip 4 galibiyet taşıdığı ikinci tur grubunda avantaj sağlamak istiyor.
Ankara hazır
Kampa giren milliler, hazırlık maçında Türk Telekom’u da yenerken, özellikle NBA oyuncularımız Ersan, Cedi ve Furkan’ın üstün performansı, Karadağ ve Slovenya maçları öncesi bizi fazlasıyla umutlandırdı.
Milli Takım’a her zaman büyük destek veren Ankara seyircisi de, şimdiden görevini yaptı. Satışa çıkan biletler tükenirken, Karadağ maçında 12 Dev Adam’ı 10 binin üzerinde basketbolsever destekleyecek.
Karadağ çekiniyor
Atmosfer şimiden Karadağ’ı düşündürmeye başladı. Rakip takım coachu Zvezdan Mitroviç, yaptığı açıklamada, “Türkiye çok önceden toplandı ve bu kadroya NBA oyuncuları da dahil oldu. Dünya Kupası hedefi için tam takım halindeler. Kendi sahalarında her zaman cehennem gibi bir atmosfer olur. Buna hazır olmaya çalışacağız. Türkiye büyük favori. Bizim için asıl hedef; Ukrayna galibiyeti” diye konuştu.
Karadağ’da Nemanja Radovic, Nemanja Djurisic ve Bojan Dubljevic kadroya katılan yeni isimler oldu.
‘’Devler çıldırdı!‘’
Son yılların en keyifli, en heyecan verici A Milli Basketbol Takımı’nı izledik dün Hamburg’da... 2010’da taraftar desteğiyle coştuğumuz şampiyonanın ardından, tekrar ayağa kalkacak gibi duruyor 12 Dev Adam...
Sezon içinde NBA oyuncularımız olmadan, ilk tur grubunu geçmiştik. Dünya Kupası yolunda ikinci tura çok iddialı geliyoruz.
En iyi oyuncularımızla Süper Cup’ta Almanya’ya karşı defalarca ‘madara’ olduğumuzu hatırlarım. Dün ise sahada inanılmaz bir Milli Takım vardı.
İlk çeyrek NBA maçı gibi başladı. Bir yanda Dennis Schröder müthiş bir performans sergilerken, diğer tarafta Cedi Osman ilk çeyrekte 4/5 üçlükle 12 sayıyla karşılık verdi, maçı da 20’yle tamamladı.
Yıllardır özlediğimiz Ersan
İlk periyodu 29-26 geride kapadıktan sonra, 6 dakika basket yemedik. Bir başka NBA oyuncumuz Furkan bu kez 3/3 üçlük attı, ona Melih ve Wilbekin eşlik etti, fark bir anda 15’e çıktı: 36-51.
İkinci yarıda Schröder sazı tekrar eline alınca Almanya, 15 sayıdan gelip, 64-61 öne geçti. Bu kez yıllardır özlediğimiz Ersan İlyasova devreye girdi. Son 15 dakikada, 15 sayı attı Ersan. ‘4 yıldır neredeydin be Ersan’ dedik onu özlemle izlerken.
Böyle devam edersek...
3 NBA yıldızımız Cedi, Furkan ve Ersan’dan tam 60 sayı geldi. Biz ortalama 60’lı sayılarda oynardık, dün 100 sayı attık Hamburg’da...
Bugün, Satoransky’li, Jan Vesely’li Çekya ile final oynayacağız. Böyle devam edersek, 2019 Çin yolu bizim için çok kısalacak. Cedi ve Furkan bir yıl daha tecrübe kazanacak.
Ersan umarım yine gelecek. Son iki turnuvada oyuncu havuzumuzun çok dar olduğundan şikayet ediyorduk ama her şey tekrar güzel olacak gibi duruyor..
‘’Seni çok özleyeceğiz‘’
1993 yılında Tercüman Gazetesi’nde mesleğe başladığımda İsmet ağabeyle tanışmıştım. O günden beri de yıllarca beraber çalıştık.
Tercüman’dan sonra bir sene Fotospor’da, ardından 1995’te Fanatik’in kuruluşunda yine beraberdik. Türk basketbolunun efsane gazetesi Fanatik Basket’in kuruluş aşamasında yine İsmet Badem’le kader birliği yapmıştık.
Onu anlatmak, onunla yaşananları özetlemek, değil bir yazıya, kitaplara sığmaz, kelimeler yetmez. Tanıdığım en renkli karakterdi. Hayata, basketbola tutkuluydu. Son tutkusu da motordu. Motor üzerinde tüm Türkiye’yi, Avrupa’yı gezdi.
Geçen yıl çok ağır bir kalp rahatsızlığı geçirmişti. Ama güçlü, savaşçı, asla pes etmeyen karakteri onu hayatta tutmuştu. Dün ise çok sevdiği motorunun üzerinde aramızdan ayrıldı. Motorunu kullanırken rahatsızlık geçirmiş ve bariyerlere çarpmış.
Türk basketbolu çok önemli bir figürünü kaybetti. Hepimizin başı sağolsun. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yat İsmet ağabey. Hepimiz seni çok özleyeceğiz....
‘’Zorunda mıyım?‘’
Enes’i daha FETÖ’cü olmadığı (ya da biz bilmiyorduk), partilerde gününü gün ettiği zamanlarda milli takıma gelmiyor diye çok ağır eleştiriyorduk. Bazıları ‘mecbur’ mu diyordu. Sadece o değil, bana göre herkes milli takıma gelmeye mecburdu. O zaman da yazmıştım.
Sporcu ağaçta kendi kendine yetişmiyor. Bir sporcuyu Türkiye’nin öğretmenleri eğitiyor, Türk antrenörleri çalıştırıyor, Türk kulüpleri ona yatırım yapıyor, çalışacak salon veriyor, antrenör veriyor.
Federasyon, onu kamplara alıyor, yurtdışında turnuvalara götürüyor, en iyi otellerde konaklatıyor, en iyi malzemeyi veriyor ki en iyi ortamda çalışabilsin, gelişebilsin. Malzemecisi, masörü, doktoru, fizyoterapisti vs onun etrafında pervane oluyor ki, en sağlıklı bir şekilde antrenman yapabilsin.
Onun için yıllarca emek ve para harcanıyor. Sonra da deniyor ki, ‘Sen iyi sporcu oldun, gel Milli Takım’da oyna, ülkemizi temsil et’.
CEVAP BİLE VERMEMİŞLER
Hâlâ ‘gelmek zorunda mı?’ diye düşünenler olabilir. Zorunda arkadaş. Bu ülke sayesinde üst düzey sporcu oluyorsan, ülkeye hizmet etmek senin borcundur. Faruk Yurtseven, mazaretsiz olarak gelmemiş. Babası ‘vize, mize, evrak’ bir şeyler söylemiş.
Ömer Onan’a sordum, ‘Söylenildiği gibi federasyona ne yazılı, ne sözlü bir bilgi verilmedi. Hatta biz Georgetown’a yazı yazdık. Muhattap alıp cevap bile vermediler’ dedi. Ömer daha genç.
Umarım ortada ciddi bir mazaret ve iletişim kopukluğu vardır. Bundan sonra da Cedi gibi, Furkan gibi koşa koşa milli takıma gelir ve uzun yıllar bu formaya hizmet eder.
‘’Milli Takım bahane‘’
Ufuk Sarıca, A Milli Takım Coachu olduğunda şartlar belliydi. Beşiktaş Yönetimi durumu bilerek Sarıca’ya izin verdi. İki yıl sonunda ne değişti de Siyah-Beyazlılar, Sarıca’ya ‘Ya Beşiktaş, ya milli takım’ restini çekti. Değişen ekonomik şartlardı. Sarıca bu saatten sonra iddialı olmayan, ‘laf’ olsun diye kurulan bir takımın başında bulunmaz, bulunmamalı da..
Yeni coach ve oyuncu adaylarına bakıyoruz da, sıradan bir sezon Beşiktaş’ı bekliyor. Yükselen döviz kurları, bu şubelerin gelirlerinin az olması, sponsor sorunu nedeniyle bütçeler düşürülebilir. Bunu anlarım ama can sıkıcı olan Galatasaray ve Beşiktaş gibi Türkiye’nin dev kulüplerinin, basketbola bakış açıları.
‘’Yeteneği tartışılmaz‘’
Wanamaker'ın yerine kimin geleceği merak konusuydu. Tyler Ennis ismi, Fenerbahçe taraftarı için çok tanıdık değildi. Nitekim ilk defa Avrupa’ya gelecek 24 yaşındaki oyun kurucu... Avrupa’da ilk yıl her oyuncu için zordur belki ama oyun kurucular için daha da zordur. Takım onlara emanettir bir yerde.
Alışkanlıklarının çoğunu değiştirmesi, sürekli öğrenmesi gerekir Euroleague’de üst seviyede oynayabilmek için. Ennis’in Kolej kariyeri harika. Ama NBA’de aradığını bulamadı, kendini gösteremedi. Şutu olan, saha görüşü olan, potaya gidebilen bir isim.
Yanında Sloukas ve Bobby Dixon’ın bulunması, onun için avantaj olacak. Fenerbahçe’nin NBA’den aldığı oyunculara bakarsak, çok başarılı olanlar da var, hiç katkı veremeyenler de.
Gherardini, Kanada Milli Takımı’ndan onu çok iyi tanıyor. Bennet, Jackson, Thompson gibi hayal kırıklığı da olabilir, Udoh gibi amortiye razıyken, büyük ikramiye de kazandırabilir. Kararı Ennis verecek. Obradoviç’e, onun felsefesine, sistemine teslim olur ve çabuk uygulamaya başlarsa, hem kendi hem Fenerbahçe kazanabilir. Çünkü yeteneği tartışılacak bir isim değil Ennis.
‘’Onun gibisi gelmedi‘’
Ne yazılır, ne söylenebilir ki gidenin ardından...
Çok zor, hissedileni kelimelere dökmek böyle anlarda...
Genel Menacerlik döneminde tanıdım Doğan ağabeyi. Türk Basketbolu’nun efsane oyuncularından biriydi, ama ilk ‘Efsane Genel Menaceri’ oydu.
Türk basketboluna ‘Menacerlik’ kavramını getiren isimdi. Layıkıyla yaptı bu işi. Efes Pilsen’de, Ülkerspor’da, A Milli Basketbol Takımı’nda kazanılan kupalarda, madalyalarda onun payı büyüktü.
Onun gibisi de yıllar geçmesine rağmen halâ gelmedi. Kamplarda eğlenceli zamanlar da geçirdik, kavga da ettik.
Ama derdini, sıkıntısını insanın yüzüne söylerdi. Arkadan konuşmazdı. Dobraydı ‘Dodo’. İlk kalp ameliyatını geçirdikten sonra hayat enerjisi de düştü.
Doğal olarak iş hayatında da biraz geri planda kaldı. Ama o hep basketbolun içindeydi. Daha geçen hafta Antalya’da açtığı basketbol okulunun haberi için konuşmuştuk telefonda.
Çok heyecanlıydı, her zamanki gibi çok tutkuluydu. Fakat ikinci kriz onu aramızdan aldı. Aslında her ölüm zamansızdır. Doğan ağabey gibi; hayatı, yaşamayı, basketbolu, sporu seven, tutkulu bir spor adamı için çok zamansız oldu bu ölüm. Sevenlerinin, ailesinin, Türk Basketbolu’nun başı sağolsun. Mekanın cennet olsun ‘Dodo’...
‘’Ankara'da NBA rüzgarı‘’
Milli Basketbol Takımımız, deplasmanda sürpriz bir yenilgi aldığı İsveç’i, Ankara’da 25 farkla yenip ilk turu istediği yerde bitirdi. Umarız, Stockholm’deki o beklenmeyen mağlubiyet, ikinci turda canımızı sıkmaz. Ukrayna maçında olduğu gibi Ankara seyircisi, salonu yine tıklım tıklım doldurmuştu. Milli maçları Ankara’da oynamak çok mantıklı. Umarız ikinci turda da, oyuncuların da kendilerini rahat hissettiği Başkent’de devam ederiz. Yerli oyuncu havuzumuzun kısıtlığı olduğu bir gerçek.
4 maçta yoktu!
Yıldız oyuncu, kendi pozisyonunu yaratan oyuncu olunca, basketbolumuzun da rengi değişiyor. Cedi ve Furkan ilk 4 maçta yoktu, özellikle hücumda oldukça zorlanmıştık. Dün, bu iki NBA oyuncumuz, gerçek bir yıldız gibi oynadılar. Furkan 22 dakikada, 23 sayı atarken, Cedi Osman 25 dakikada 20 sayı ve 11 ribauntla ‘double-double’ yaptı. Sertaç’ın ikinci yarının başında yaptığı 8 sayılık katkı maçın kopmasına neden oldu. Genç Kartal, bu takımın ihtiyacı olan Türk oyun kurucu sorununa çözüm olabileceğini gösterdi.
Dünya Kupası’na...
İkinci tura 4 galibiyetle çıkıyoruz. Aynı puandaki Letonya’ya ikili averaj, diğer grubun ikincisine de galibiyet üstünlüğümüz var. Yeni gruba 2. sırada başlayacağız. Sadece iç sahada alacağımız galibiyetler bile bizi ilk üçte tutup Dünya Kupası’na götürebilir.









































