Arama

Popüler aramalar

‘’Liderlik çok önemli‘’

Eğer grubu lider bitirirsek, rakibimiz büyük olasılıkla Porto Riko olacak. Yunanistan’a kaybedip ikinci olursak, bu kez Slovenya ile eşleşeceğiz. Kaybeden evine dönecek. Bu nedenle, ben Porto Riko’yu her zaman Slovenya’ya tercih ederim. Tamam, Slovenler’i Ankara’da 25 sayı farkla mağlup etmiş olabiliriz, onları çok iyi tanıyor olabiliriz; ama, rakipte Lakoviç, Udrih, Beciroviç, Nachbar gibi çok tehlikeli silahlar var. Artı, 25 sayılık galibiyetin oyuncularımızı rehavete sokacağından da endişe ediyorum. Porto Riko ise biraz NBA basketbolu oynuyor gibi. Çabuk ve hızlı hücum ediyorlar, çok atıp, çok yiyorlar. Bireysel yeteneklerin ön plana çıktığı bir takım. Bizim ise en büyük avantajımız takım oyununu mükemmel yapmamız. Bu nedenle tercihim Porto Riko. Ayrıca, lider olup Porto Riko’yu geçtiğimiz taktirde, çeyrek finalde Sırbistan, Fransa, Almanya ve Angola dörtlüsünden biriyle eşleşeceğiz. Bunlar şimdiye kadar yendiğimiz takımlardan güçlü değil, aksine daha vasat ekipler. Bunların yanı sıra son Avrupa Şampiyonu takımı yenmenin keyfini yaşayacağız. Kaybedersek ne olur? Karşısımıza Slovenya çıkacak. Geçtik diyelim, bu kez en büyük favorilerden Arjantin çeyrek finalde bizi bekliyor olacak. Gerçi takımımızın Dünya Şampiyonası’nda çeyrek final oynaması da çok büyük bir başarıdır. Ama madem buralara kadar geldik, bir yarı final neden olmasın diyorum ve Katar maçına geçiyorum.İlk beşte, Ümit Milli Takım’dan üç oyuncumuz vardı. Hakan, Cenk ve Ersan. Dünya Şampiyonası’nda oynuyoruz, sahaya 19 yaşındaki gençlerle çıkıyoruz ve kazanıyoruz. İlk yarı bütün takım mükemmele yakın oynadı. Hakan, Cenk ve Engin’in iyice kendine güveni geldi. Ermal, Kerem Gönlüm, Ersan, Cenk ve Kaya sakat sakat mücadele etti. İbrahim ve Serkan da kenarda oturduğu için, zaman zaman Hakan, Engin ve Ender gibi üç kısayla oynamak zorunda kaldı Tanjeviç. Yunanistan, yıldızı olmadan, takım oyunuyla, iyi savunma yaparak şampiyon oldu. Şimdi biz de aynısını yapıyoruz. Onlardan farkımız, daha yetenekli oyunculara sahip olmamız. Papaloukas’a dikkat! İnanılmaz derecede zeki, basketbolu bilen, ne yapıp edip, takımına maç kazandıran bir oyuncu. Takım istatistiklerine baktığımızda güç dengesi olduğunu görüyoruz. Zaten Katar hariç, gruptaki diğer takımların birbiriyle oynadıkları maçların hepsi son ana kadar başa baş geçti. Tek handikapımız sakatlık. Serkan’ın oynaması zor. Bir çok oyuncuda da sorun var. Yine çok keyifli, heyecanlı bir maç bekliyorum.

24 Ağustos 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şans hak edenin yanındadır‘’

Farkı 12 sayıya kadar çıkarmıştık ama normalde basit savunma ve hücum hataları yapmasaydık fark 20 olur, maçı ilk yarı kazanırdık. Devre sona erdiğinde istatistiklere baktığımızda 8-19 gibi yüksek bir yüzdeyle üçlük atarken, Brezilya 0/7 ile atmış ve tam 8 faul kaçırmıştı. Buna rağmen oyunu koparamayınca, ikinci yarı korktuğumuz başımıza geldi. Silkinen Brezilya özellikle savunmada çok sert oynamaya başladı. Daha devrenin hemen başında 5 top daha kaybettik, skorda da geri düştük. O zaman eski savunma performansını yakaladık, direnci gösterdik ve maçtan kopmadık. Hakemlere rağmen. Bu ABD’li düdük Rush’ın Türk düşmanı ve basketboldan bihaber olduğuna artık inanmaya başladım. Öyle kritik anlarda, öyle düdükler çaldı ki, keza Dominikli Mercedes, Barbosa faulleri kaçırmasa maçı kaybediyorduk. Tarih tekerrür ediyordu, yine bir son saniye basketi ile Brezilya’ya yeniliyorduk. Ancak bu kez şans bizim, iyinin ve hak ededin yanındaydı. O kaçırdı, biz attık, Litvanya, Avustralya’dan sonra Güney Amerika Şampiyonunu da devirdik. Sıra Avrupa Şampiyonu ile grup liderliği maçına geldi. Brezilya, ikinci yarı tabiri yerindeyse tekme tokat savunma yaptı. Ermal, Kerem Gönlüm, Serkan ve İbrahim sakatlıklar geçirdi. Hakemler faulleri görmemezlikten gelirken, bize ise uydurma fauller çaldılar. Sonuçta yine büyük bir mücadele sonrası, büyük bir zafer daha elde ettik. Aslanlar gibi mücadele eden tüm oyuncuları ve teknik ekibi tebrik ediyoruz.Brezilya 2/17 üçlük attı. Tam 14 de serbest atış kaçırdı. Nedeni ise elenme riskiyle karşı karşıya oldukları için aşırı strese girmeleriydi. 21 top kaybı yapmasaydık, bu durumu daha iyi değerlendirebilirdik. ***Yunanistan öyle bir maç kazandı ki, daha doğrusu Avustralya öyle bir maç verdi ki eliyle akıl alır gibi değil. Son 9 saniye üç sayı öndesin, rakip hücum ediyor, faul yapmak yerine Fotsis’in üçlüğü seyrediliyor. Ardından ABD’li coach Goorjian, son hücumda molası olmasına rağmen işi oluruna bırakıyor, öyle olunca da topu oyun kurucu yerine uzun Barlow getirmeye kalkıyor. Tecrübeli Yunanistan bu hatayı da affetmeyip topu kapıyor ve son saniye üçlüğü ile Avustralya’yı yere seriyor. Bu ABD’li coachların kafası biraz değişik çalışıyor! Resmen hediye etti maçı, takımın da gruptan çıkma şansı oldukça azaldı.

23 Ağustos 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Avantaj bizde‘’

Milli Takım iki farklı basketbol ekolünden, iki güçlü takımı yendi. Litvanya ve Avustralya. Şimdi biraz daha değişik bir takıma karşı oynayacağız. Sambacılar, Avustralya gibi sert bir takım, Litvanyalılar gibi de yetenekli oyunculara sahipler. İşimizin ilk iki maça oranla biraz daha zor olacağını düşünüyorum.İlk gün Avustralya’ya kaybeden Brezilya, çember altını iyi savunmasına karşın, dış oyunculara önlem alamamıştı. Takımın en önemli ismi Phoneix Suns’un yıldızlarından Leandro Barbosa. Hem iyi bir şutör, hem patlayıcı bir güce sahip. Atletik özelliklerini çok iyi kullanıp kendine pozisyon yaratabiliyor. Sonra bir başka NBA’li Anderson Vareajo geliyor. 2.07’lik pivot, TAU Ceramicalı Tiago Splitter’le beraber pota altında ağırlık koyuyorlar. Diğer kısaları Machado ve Giovannoni iyi birer şutör. Aynı zamanda fizik yapıları da daha üstün. Kısaca hem güçlü, hem de coğrafik özellikleri nedeniyle teknik bir ekibe karşı oynayacağız.Ama takım olma özelliklerine baktığımız zaman, bizim ağır basacağımızı düşünüyorum. Avustralya’ya karşı da kopuk kopuk oynadılar. Devamlılıkları yoktu. İki kez farklı öne geçmelerine rağmen, üstünlüklerini sürdüremediler. Biz en baştan direnci gösterir, Litvanya ve Avustralya maçlarındaki savunma performansımıza ulaşırsak, galibiyete yakın taraf oluruz. Çember altında büyük bir savaş olacak. Bugün Serkan Erdoğan’dan patlama bekliyorum. Serkan bence sadece bizim takımın değil, turnuvanın en önemli skorerlerinden biri. İlk iki gün, düşük bir yüzdeyle oynadı, ama savunmadaki performansı harikaydı. Bugün savunmanın yanı sıra, hücumda da gerçek kimliğine bürünecektir. Ayrıca, tüm takım şampiyona havasına iyice girdi. Moraller ve güven üst düzeyde. Form durumları yüksek. Mental olarak da Brezilya’dan üstün durumdayız. Onlar kaybederse, elenme riskiyle karşı karşıya gelecekler. Stresli olan taraf Brezilya, bu da bizim için bir avantaj olacak.

22 Ağustos 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gurur doluyuz‘’

Avustralya çok sert oynayan, disiplinli hücum eden bir takımdı. O sertliğe ilk yarı karşılık veremedik. Bir de rakibin tek bireysel yeteneklere sahip olan oyuncusu Bruton’a önlem alamayınca, Avustralya 28-10’luk bir seriyle 15 sayılık farka ulaştı. Kangrular bu devre 6/9 gibi olağanüstü bir üçlük yüzdesi ile oynarken, biz 3/15 attık. Top kayıplarımız ise Litvanya maçının totalini geçmişti (12). Böyle gitmeyeceği belliydi. Onların yüzdesi düşecek, bizimkisi ise artacaktı. Nitekim öyle de oldu.İkinci yarıda aslanlar gibi mücadele etti bu takım. 20 sayı bile geri düşsek maçı bırakmayan, sonuna kadar savaşan oyunculardan kurulu bir ekibe sahibiz. Oyuna 1-3-1 baskılı alan savunması ile başladık. Rakip şaşırmıştı. Hücumda önce Ersan İlyasova girdi devreye. Takımı ateşleyen ve canlandıran isim oldu. Sonra Fatih Solak. Çok kritik basketlere imza attı. Güvenimiz iyice yerine geliyordu. Kerem Gönlüm aslan yürekliydi. Takımın iki maça baktığımızda bana göre MVP’si. O da asıl işi olan savunma ve ribantun yanı sıra, dün yine skora büyük katkı yaptı. Son bölümde İbrahim iki öldürücü üçlük attı, Ersan sayıları üretmeye devam etti, sonra Ermal’le yakaladık rakibi. Serkan, hücumda yine yoktu. Serbest atışları bile kaçırıyordu. Ama son bölümde Bruton’u harika savundu, hem de 5 faulle kenara yolladı. Kader adamlarından biri oldu oyunun. Tanjeviç, iki guardı Ender ve Hakan’dan verim alamayınca, son 5 dakika Serkan’ı oyun kurucu olarak oynatırken, maçı ne kadar iyi okuduğunu da gösterdi. Çok yerinde oyuncu değişiklikleri yaptı.Sonuçta mükemmel bir ikinci yarı oynayıp, Avustralya gibi güçlü bir ekibi devirdik. Hem de 15 sayı geriden gelip. Litvanya maçının aksine fizik olarak bizden çok üstün olan rakibi ribauntlarda da ezdik (40-29). Sert savunmamızla rakibi 28 sayıda tutup, 50 sayı attık. Hepsinden öte, oyuncularımızın bir bütün olduğunu, takım gibi oynadığını, milli formanın hakkını sonuna kadar verdiğini gördük bir kez daha. Ve bir kez daha gururlandık.5. olup erken döneriz diyenlere de şimdiden en iyi cevabı verdi bu Milli Takım. İki gündür kazanıyoruz, hakemlerden bahsetmiyoruz. Litvanya maçında ABD’li, dün de Kanadalı hakem yakıyordu az kalsın bizi. Maçı Avustralya’ya vermek için ellerinden geleni yaptılar. Ama bu inancımızın karşısına hakem bile çıkamadı iki gündür.

21 Ağustos 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çok özlemişiz‘’

Yıllardır söyleye söyleye dilimizde tüy bitmişti. Takım olmak! Bunu bir türlü beceremiyorduk. Yıldızlar topluluğuyduk ama bir türlü takım olamıyorduk. Şimdi olduk. Kemik gibi savunma, hücumda topu paylaşmak. Tam 4 oyuncumuz 10 sayının üzerine çıkmış. En skorer oyuncumuz Serkan, savunmada harika, hücumda gününde olmamasına rağmen, herkes üzerine düşen görevi yaptı.Rakip Avrupa Şampiyonu, Olimpiyat ikincisi unvanlı Litvanya idi. Bir çok yıldıza sahipti. Biz ise yeni bir ekiptik. Ama hazırlık maçlarında da söylediğimiz gibi, belki kapasitesi biraz düşük, ama kazanma azmi, mücadele gücü, savunmadaki agresifliği, inatçılığı çok fazla bir takım olmuştuk. Kaybetsek bile son ana kadar maça ortak olacağımızı biliyorduk. Nitekim öyle de oldu. Görev yapan tüm oyuncular adeta canlarını dişlerine taktı, savaştı. Sonunda da şans hakedenin yanında oldu.Top Gustas’ın eline geldiği zaman aklımdan neler geçti. Son Dünya Şampiyonası’nın açılış maçında da Machado Brezilya adına attığı son saniye üçlüğü ile bizi yıkmıştı. Ama aynı şey bir daha olamazdı, iyi savunma yaptık, rakibi zor şuta zorladık ve kazandık. Herkese helal olsun. Bu galibiyet onlara çok yakıştı, çünkü hak etmişlerdi. Ribauntlarda 24-40’la üstünlüğü rakibe kaptırmamıza, yüzde 59 ile serbest atış atmamıza rağmen kazanmayı bildik. Top kayıplarını çok aza indirmemiz (11) de galibiyetin kilit noktalarından biriydi. Bizim 13 asist yapmamız, (Litvanya 8) onlardan daha organize hücum ettiğimizin de göstergesi.Çok önemli bir nokta da, maça başladığımız ilk beşte Hakan ve Ersan gibi iki Ümit Milli oyuncumuzun olması. 4 Ümit Milli oyuncumuz da Litvanya gibi bir deve karşı dakika aldı. Kerem Gönlüm sonradan girip, bu kez hücumda büyük katkı yaptı. Kritik basketler attı. Kaptan İbrahim yine skorda başı çekti, savunmada ise tüm takımın mücadelesi övgüye değerdi. Ender, NBA yıldızı Macijauskas’ın elinden topu kapıp, oyunun kaderini çizen adam oldu.Diğer maçlara gelince... Brezilya-Avustralya karşılaşmasından sürpriz çıktı. Gördüğümüz kadarıyla iki takım da yenilmeyecek ekipler değiller. Çok sert basketbol oynuyorlar ve kesinlikle kolay sayı imkanı tanımıyorlar. Bu da bol faulleri yanında getiriyor. İki karşılaşmada da hep sorun yaşadığımız serbest atışlara çok daha fazla dikkat etmeliyiz. Bugünkü rakibimiz Avustralya’da oyun kurucu Bruton dışında, bireysel yeteneğini kullanarak pozisyon yaratan fazla oyuncu yok. Çok düzler, teknik kapasiteleri bizim ayarımızda değil ama fizik güçleri daha fazla. O nedenle fizik olarak ezilmemeli ve kesinlikle iyi savunma yapmalıyız. Yunanistan ise Katar maçına hiç motive olmadan çıkınca bir anda 16 sayı geri düştü. Ancak çabuk toparlanan komşu, öyle bir tam saha pres yaptı ki maç boyunca rakibini tam 35 top kaybına zorladı. Katar bu alanda neredeyse rekor kıracaktı. Böyle olunca da Yunanistan, kabus gibi başlayan günü 20 sayılık galibiyetle tamamladı.

20 Ağustos 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Savunmanın zaferi‘’

Ribauntlarda da bizden fizik olarak daha güçlü olan rakipten üstündük. Savunmada bu sertlik olunca da, hücumda şutlar daha isabetli giriyor. Serkan ve İbrahim’e nazar değmesin, ikisi de dün mükemmele yakın oynadı.Maça yine çok kötü başladı Milli Takım. O kadar kötü hücum ediyorduk ki, zorlama atışlar dışında sayı bulamıyorduk. Hastalığımız yine üst seviyeye çıkmıştı. İlk 10 dakikaya 8 top kaybı sığdırmayı nasıl olduysa başarmıştı Milli Takım. Durağan ve statik hücum ediyorduk, bereket versin savunmamız biraz iyiydi ve rakibe farkı açma olanağı tanımadık.Ancak ikinci çeyrek itibariyle milli takımımız oyuna ağırlığını koymaya başladı. Top kayıpları iyice azaldı. İkinci çeyrekte 3, üçüncü çeyrekte ise sıfır top kaybıyla oynadık. Öyle bir müdafaa yapıyorduk ki, İtalyanlar potayı göremiyordu. Özellikle Fatih, dev cüssesi ile pota altını kararttı. Hücumda da önemli işler yaptı. İlk gün hiç oynamayan Hakan Demirel, İtalya’ya karşı ilk beşte başladı. Engin ve Barış ise hiç forma giymedi. Coach Bogdan Tanjeviç henüz elindeki 4 oyun kurucusundan kimleri oynatacağını, hangisini bir numaralı guard yapacağına karar vermemiş. Halen arayış içinde.Ermal ve Kerem Gönlüm de pota altında önemli işler yaptı. Hem ribaunt aldılar, hem de kritik anlarda basketler ürettiler. İlk periyot hariç genel olarak üstün oynadık İtalya’dan. Kendinden emin ve ne yaptığını bilen bir Milli Takım vardı dün Güney Kore’de. Bu performansımızın artarak devam edeceğini umuyoruz. Özellikle ikinci yarıdaki gibi savunma yapar, dün olduğu gibi hücum yüzdemizi yukarılarda tutabilirsek, oldukça iyi bir sonuçla ülkemize döneriz. Ben dünkü milli takımı oldukça beğendim. Mücadele edince neler yapabileceklerine artık kendileri de inandı.

13 Ağustos 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yeteri kadar oynadık‘’

Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra geldi Milli Takım, Kore’ye. Kolay değil, biz bile adapte olmakta zorlanır, ne zaman yemek yiyip, ne zaman uyuyacağımızı bilemezken, 24 saat sonra maç yapmalarını anlayışla karşılıyoruz. Bir de Güney Kore’nin oynadığı basketbol bize çok yabancı. Fundemantelleri inanılmaz kötü. Çirkin bir basketbol oynuyorlar. Sert ama çok hareketliler. Sonuna kadar galibiyete ortak olmalarının nedeni yüzde 40 gibi çok yüksek bir yüzde ile üçlük atmaları ve bizim yeteri kadar oyuna asılmamamız.Ülkeye alışmaktan bahsetmiştik. Milliler maça alışana kadar da ilk periyot sona erdi. Bu bölümde adeta potayı dövdük. 0/8 üçlük attık, sadece Kaya pota altında biraz etkili oldu ve çeyreği 9 sayı ile tamamladık.İkinci çeyrekte Serkan’ın oyuna girmesiyle hücumda rahatlar gibi olduk. Serkan bu çeyrekte 3/5 üçlük atıp toplam 10 sayı üretirken, Ender de ona yardımcı oldu ve 10 dakikada bu kez 22 sayı bulduk, maça da ortak olduk.İkinci yarıda bu kez İbrahim sahne aldı. Serkan ve İbo aynı anda oynayınca, hücum zenginliğimiz artıyor. Ancak maalesef skorer anlamda sadece iki oyuncumuz olduğu için, Tanjeviç de mümkün olduğu kadar bu ikiliyi hesaplı kullanmaya çalışıyor. Kaptan ilk 20 dakikayı sayısız kaparken, bu çeyreğe 4’ü de üçlükten olmak üzere 12 sayı sığdırdı. Farkı altı sayıya kadar çıkardık, tam artık maçı koparırız derken, son adımı bir türlü atamadık.Hep bize mi denk geliyor anlamıyorum, Katar maçında da aynısı olmuştu, yine oldu. Zayıf diye niteleyeceğimiz rakiplerin neredeyse attığı her üçlük basket oluyor. Gerçi savunmada onları yeteri kadar zorladığımız söylenemez ama dün de Kore, son dakikada üçlüklerle öne geçti. Burada işi ciddiye alıp iki iyi savunma yapınca, galibiyete ulaştık.Sonuçta milli takım kendini fazla sıkmadı. Çünkü bugünkü rakibimiz çok daha ciddi ve önemli. Son 51 senede sadece bir kez yendiğimiz İtalya ile karşılaşacağız. Dünkü maçtaki artılarımız; daha önce ortalama 20 top kaybı yapıyorduk, Kore’ye karşı 14 top kaybettik. Rakipte 2.23’lük Seung Jin (Milwaukee Bucks) olmasına rağmen ribaunt üstünlüğü (32-37) bizdeydi. Uzunlarımız dev pivottan ne korktu, ne çekindi. Çoğu kez de ona blok yaptılar. Kendilerine güvendiklerini gösterdiler.

12 Ağustos 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Devler inanmış‘’

Milli Takımımız, geçtiğimiz sezon olduğu gibi muhteşem bir finalle Efes World Cup’ı kazandı. Geçen yıl da, 51 yıldır yenemediğimiz İtalya’yı mükemmel bir oyundan sonra farklı geçip, Avrupa Şampiyonası öncesi fazlasıyla havaya girmiş ve oldukça umutlanmıştık. Çünkü kağıt üzerinde en iyi kadro bizdeydi, bir de güçlü İtalya’yı yerle bir etmiştik. Sonra bir anda herşey tersine döndü. Her zaman olduğu gibi bir yenilgi ile süngümüz düşmüştü. Çünkü iç çekişmeler nedeniyle gerçek bir takım olamadığımız için, alınan bir darbe bizi yıkmaya yetiyordu. Serbest atışlar, top kayıplarıYine aynı şey başımıza gelecek mi?İlk göstergeler, bunun olmayacağını işaret ediyor. Katar karşısında çok kötü basketbol oynamamız, farklı geriye düşmemiz, maçı döndürmek için attığımız her adıma, rakibin cevap vermesine karşın yılmadan mücadele edip kazanmamız, geçmiş yıllarda görmediğimiz bir durumdu. Rakip seçmemiz, oyuna konsantre olmamamız, istikrar sağlayamamamız, faulleri kaçırmamız, maç başına 20’ye yakın top kaybı yapmamız, her zamanki hastalığımız ama oyuncuların gösterdiği müthiş kazanma azmi, mücadele etmeleri ve savaşmaları unuttuğumuz özelliklerdi.Slovenya maçına gelince. Açıkçası ciddi endişelerimiz vardı. Rakibin kadrosu yıldız doluydu. Ama onlar, bizim daha önce yaşadığımız sendromları halen yaşıyor. Savunmada gösterdiğimiz sertlik ve direnç, rakibi yıkmaya yetti. Karşılık veremediler. Hücumda da her oyuncu maksimuma yakın performans gösterince, ortaya harika bir tablo çıktı.Ayaklar yere basmalıAma bu durum bizi kandırmamalı, en azından ayağımızı yerden kesmemeli.Dünya Kupası’nda grubumuzda Yunanistan, Avustralya ve Brezilya gibi inanılmaz sert oynayan takımlar var. Slovenler gibi yumuşak değiller. Rakiplerin sertliğine en az onlar kadar cevap vermeliyiz. Bir top için kendini yerden yere atan, milli formanın hakkını veren, savunmada 40 dakika boyunca aynı konsantrasyonu sürdüren, yardımlaşan Milliler, en azından kaybetseler bile alkışlanarak yurda döneceklerini gösterdiler.Zaten, şu an kadroda olmayan önemli oyuncularımızın yokluğunu bu şekilde doldurabilirdik. Şu an için görünen, Ay-Yıldızlı basketbolcuların formaları için savaşacağı. Bunu yaptığımız taktirde, başarı kendiliğinden gelecektir. Son Avrupa Şampiyonası’nda da gördük ki biz, Sırbistan Karadağ, Hırvatistan, Slovenya, İtalya gibi önemli takımlar erkenden elenirken, Yunanistan ve Almanya gibi sıradan iki ekip final oynadı.Dünya Şampiyonası’nda ne yaparız?Oyuncuların istekli ve savaşçı olması, Yunanistan ve Almanya örneklerini görünce bizi umutlandırıyor. Ama ben umutlanmak istemiyorum. Çünkü çok büyük hedeflerle gidip, çok büyük hayal kırıklıkları ile döndüğümüz turnuvaları hala unutamadık. Umarız, Japonya dönüşü bu kötü hatıralar hafızalardan silinir. Bunu başarmak da, potansiyeli olan oyuncularımızın elinde.

01 Ağustos 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI