Arama

Popüler aramalar

‘’Taçlandırma zamanı‘’

30 maçın 26’sını kazandık. Çok güzel. Beşiktaş, 10’da 10 yapıp rekor kırdı. Gurur verici. Ama henüz elimizde birşey yok. Çok maç kazanana kupa vermiyorlar. Herşey bugün başlıyor, İsrail, Fransa ve Rusya’da. ULEB Kupası’nda ilk turun en başarılı ülkesi Türkiye. Beşiktaş, Galatasaray ve Türk Telekom’un hedefi Final 8. Fakat ilk turdaki rakipler beni tedirgin ediyor. Bu kupada şampiyonluk kovalayan Beşiktaş, H. Jerusalem karşısına çıkacak. Hapoel her ne kadar grupta 5 maç kaybetse de, evinde oynadığı 5 maçı da kazanmış. Tur sayı averajı ile belirleneceği için, 40 dakika boyunca konsantre olmak ve ciddiye almak gerekir rakibi. Haftasonu ligde Maccabi Tel Aviv’e farklı yenilseler de, bir hafta önce aynı takımı devirip İsrail Kupası’nı kazanmaları, istikrarsız ama potansiyel sahibi olduklarını gösterir.
Asvel yabana atılmaz...
Galatasaray’ın rakibi Asvel eski günlerine dönmeye çalışıyor. Fransa’nın efsane takımı haftasonu lig liderliğine yükseldi. Beko Basketbol Ligi kadar kaliteli olmasa da, Fransa Ligi lideri yabana atılmaz, hele Foirest, Jeanneau gibi tecrübeli milli oyunculara, Conley, Wilson, Troutman gibi skorer Amerikalılar’a sahip bir takım hiç.
En zorlu kurayı belki de Telekom çekti. Sezon başında U. Kazan kupanın favorileri arasında gösteriliyordu. Ama onlar da 5 yenilgiyle son anda tur atlayabildiler. Rus Ligi’nde de 11 galibiyet ve 6 yenilgi ile 5. sıradalar. Bu hafta güçsüz Ugra’yı farklı devirdiler. Lavrinoviç (Litvanya), Padius, Chikalkin (Rusya), Tusek (Slovenya), Kirksey (Fransa), Stanescu (Romanya) hepsi milli oyuncular. Tek Amerikalı McCullough’yı da yakından tanıyoruz. Kağıt üstündeki güçlerini sahaya yansıtamıyorlar ama bu yansıtmayacakları anlamına gelmez!
Bizimkiler de belki böyle düşündüğü ve kupaya konsantre oldukları için ligde çok kötü oynadılar. Beşiktaş, son dakikada yenebildi Türkiye Kupası finalisti Renault’yu. Galatasaray, müthiş maçta Karşıyaka’ya boyun eğip, ikinci yarıdaki 4. mağlubiyetini aldı. Barcelona’ya transfer olan Neal’den yoksun ilk maçına çıkan İzmir ekibi, coach Ahmet Kandemir’in de dediği gibi, ilk kez atarak değil, attırmayarak kazandı. Son çeyrekte 9 dakikada sadece 2 sayı yiyen Kaf-Kaf, 30 saniyede 9 sayıyı potasında görmesine rağmen, 75 sayının 55’ini atan iki Amerikalı Marshall ve Hosley’in olağanüstü performansı ile de sonuca gitti.
En görkemlisi Banvit
En görkemli sonuç Bandırma’dan geldi. Banvit hiç şüphesiz bu sezonki en muhteşem performansı sergileyen takım oldu. Telekom’a 125 sayı atıp rakibini adeta ezen Banvit neredeyse her hücumda sayı bulmuş, atamadıklarını da 15 hücum ribauntuyla tamamlamış. Kupa sarhoşu, Rusya yolcusu Telekom’un bu halinin istisna olacağını umuyorum. Diğer maçlarda sıradışı bir durum yoktu.
Bu akşam da olmamasını diliyoruz. Rakiplerin durumunu özetledik, ama Beşiktaş, Galatasaray ve Telekom’un onlardan çok daha güçlü olduğu bir gerçek. Sadece bir anlık gafletin çok pahalıya malolabileceğine dikkat çekmek istedim. Beklentimiz ilk turdaki harika performansın devam etmesi. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelip, oradan geri dönmekten, final sendromlarından fena halde sıkıldım çünkü.

19 Şubat 2008, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yunan dostluğu!‘’

Kuralar ilk çekildiğinde grupları çok beğenirken, takımlarımızın durumu beni endişelendiriyordu. Efes Pilsen’in kötü oyunu, Fenerbahçe’nin sakatlıklarla boğuşması, TOP 16’daki ilk maçların da zorluk derecesinin fazla oluşu, olumsuz etkenlerdi. Ama alınacak birer galibiyet Fener ve Efes’i hem moral, hem de sıralamada bir adım yukarı taşıyacaktı, öyle de oldu.
Fenerbahçe’nin Selanik’ten galibiyetle dönmesinin tek yolunun yapacağı alan savunması olduğunu belirtmiştim. Çünkü, Massey ve Mottola gibi iki hareketli uzunu Mirsad’ın yokluğunda Vidmar, Ömer, Oğuz, Semih gibi rakibe oranla ağır uzunlarla savunmak imkansızdı. Nitekim daha ilk çeyrek dolmadan 4 pivot da faul problemine girdi. 2. çeyrekten itibaren dönülen alan savunması Aris’in kabusu oldu. Solomon, Ömer Onan, Kinsey gibi saldırgan dış savunuculara, Ömer, Vidmar, Oğuz, Semih gibi uzun kollu devasa pivotlara sahip olan Fenerbahçe için alan savunması bazı maçlarda biçilmiş kaftan. Bakmayın yenilen 88 sayıya. Müdafada aslolan rakibi düşük yüzdede tutmaktır. Fenerbahçe de, Aris’in yüzdesini 40’lara indirip, Selanik deplasmanını kayıpsız atlattı çok büyük bir avantaj yakaladı. Çünkü ilk turda Malaga’yı yenen, Rytas ve Maccabi’yi elinden kaçıran Aris’in burada TAU ya da Rytas’a çelme takması yüksek olasılık.
Efes Pilsen de bir başka Yunan ekibi, Avrupa devi Panathinaikos’u devirip ekstra galibiyeti cebine koydu. Ekstra diyorum çünkü hesaplar yapılırken hiçbir takım Panathinaikos hanesine artı işareti koymaz. Normal şartlarda (Panathinaikos’un kalan maçlarını kazanması) alınacak 2 Partizan ve içsahadaki Montepaschi galibiyetleri Efes’i çeyrek finalist yapacaktır.
İlk raundun son haftasında rakiplerin yaptığı kıyak, ardından kurada gidilen gruplar şansın yanımızda olduğunu gösteriyordu. Top 16’ya da bu fırsatı mükemmel değerlendirerek başladık, fazlasıyla umutlandık. Umarız hevesimiz kursağımızda kalmaz.
Bitmeyen kan davası!
Solomon 5 yıl önce Avrupa’ya ilk geldiğinde Aris forması altında Panathinaikos’a karşı kupa maçına çıkar. O zaman Atina ekibinde oynayan Kalaitsiz’le yumruk yumruğa kavga eder, husumet de 2003 yılında başlar, Efes Pilsen-Panathianikos Euroleague çeyrek final serisinde had safhaya çıkar. Olaylı geçen 3 maçta da davalı ikili hem saha içinde, hem saha dışında yaptıkları açıklamalarla birbirlerine gözdağı verir. Geçen yıl Euroleague’de iki kez oynanan Fenerbahçe-Aris maçlarında da Solomon-Kalaitsiz arasındaki gerilim devam eder. Ama hepsinde sahadan galip ayrılan Yunan oyuncu olur. Taa ki önceki geceye kadar. Ayrılmaz ikili birbirini görür görmez hemen dalaşmaya başladılar. Çaktırmadan atılan dirsekler, yumruklar, fırlatılan toplar davanın hiç bitmeyeceğinin bir göstergesiydi sanki. Bu kez gülen Solomon oldu. Darısı İstanbul’daki maçın başına.
Hoşgeldin Kaya !
Haberi duyunca beynimden vurulmuşa döndüm. O kadar yatırım yap, ULEB Kupası’nda şampiyonluğa koş, Türkiye Ligi’nde de şampiyonluk kovala, en önemli silahını elinden kaçır. Hem Beşiktaş yönetimine, hem de, “Hayatımda basketboldan hiç bu kadar zevk almamıştım” diyerek Beşiktaş’ta ne kadar mutlu olduğunu dile getiren Kaya’ya etmeyeceğim sitem kalmayacaktı. Allah’tan sorun çözüldü de, Kaya ULEB Kupası’ndaki en büyük rakiplerden birine gitmedi.

16 Şubat 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Müthiş başlangıç‘’

Ne kadar özlemişiz, ne kadar ihtiyacımız varmış böyle bir galibiyete. Bu sezon basketbolda elde edilen önemli galibiyet hiç kuşkusuz. Kazanmaktan öte, çok kötü bir ilk tur geçiren Efes Pilsen’in Top 16’ya son Avrupa Şampiyonu, bu yılın da en büyük favorisi Panathinaikos’u yenerek, hem de mükemmel savunma yaparak yenmesi önemliydi.
Aris yenilgisinden sonra artık vazgeçilmesi gerektiğini savunduğumuz match-up alan savunması, Panathinaikos’un sonunu hazırladı. Jasikevicius, Spanoulis, Diamantidis, Batiste, Beciroviç gibi yıldızlarla Avrupa’nın en iyi hücum takımı, belki de en etkili kısa rotasyonuna sahip olan Yunan ekibi, bu savunmayı bir türlü çözemedi. Savunmadaki şeklin değil, aslolanın mücadele olduğu da bir kez daha ortaya çıktı. Efes, rakibini kendi düzeninden çıkarırken ilk yarıdaki Nicholas’ın hücum performansı ile zafere ulaşmayı bildi.
Oysa Efes çok kötü başladı maça. Nicholas dışındaki herkes 3’lük denedi, ilk 7 atış kaçtı. Panathinaikos ikili oyunların hemen hemen hepsinden sayı çıkardı, fark da 8’e çıktı. Ardından 3 üçlüğün üçünü de Nicholas kullandı, hepsi sayı oldu, Efes Pilsen de maça döndü. İlk periyotta sadece 4 iki sayılık, 11 üçlük kullanan Efes, 2. periyotta doğruyu buldu. Tutan alan savunmasının üzerine, topu çember altına indirmeyi başaran Lacivert-Beyazlılar, Nicholas’la da dış şutlar bulmaya devam edince bu bölümde Panathinaikos’u adeta sürklase etti. Panathinaikos’un en zayıf yönü ribauntlar. Obradoviç bir de 4 kısaya dönünce, Efes bu hatayı affetmedi. Kerem ve Woods’un, hatta Ender’in hücum ribauntlarıyla da rakibi ezen temsilcimiz, bu çeyrekteki yakaladığı 15 diferansla maçı da almayı bildi.
İlk yarıda 25 sayı atan Nicholas, 2. çeyrekte 4 sayıda kalmasına, Efes zaman zaman hücumda tıkanmasına rağmen, savunma konsantrasyonunu bir an olsun yitirmeyince, Panathinaikos’a bu sezonki 3. (biri uzatmada) yenilgisini tattırdı. Bu ekstra sayılacak galibiyetin anlamlı olması için, haftaya Montepaschi Siena maçının mutlaka kazanılması gerektiği de unutulmamalı.

14 Şubat 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aynı hata‘’

Belki Fenerbahçe taraftarı, maçın kahramanı olmasına ramak kalan Vidmar’a Haluk tarafından 39.52’de yapılan bloğun faul olup olmadığına takılacak, kabahati hakemde arayacak dün Beşiktaş’ın yaptığı gibi. Gerçi Mahmut Uslu biraz ima etti, ama kötü oynadıklarını kabul etti, hakemlere yüklenmedi, sağduyulu davrandı. Tanjeviç’in “Basketbol güzeldi, hakemleri konuşmaya gerek yok” demesi de hoşluktu.
Basketbol gerçekten güzeldi. Final gibi bir maçtı, hatalarıyla sevaplarıyla (!) İki tane çok derin ve güçlü kadro çarpıştı finalist olabilmek için ASKİ Spor Salonu’nda. Yandaki manşetimizde göründüğü gibi, Fenerbahçe Telekom’dan çok daha yüksek bir yüzdeyle hücum etmesine rağmen, tamamen kendi hatalarıyla yenildi. Düz hesap yaparsak, bir sen hücum ediyorsun, bir rakip. Aşşağı yukarı potaya atılan şutların dengede olması gerekir. Ama olmuyor (!) Telekom, 18 kere fazla şut atmış Fenerbahçe’den. Eee maç da 1 sayıyla bittiğine göre, sen istediğin kadar daha isabetli şut sok, daha fazla atan kazanır. Rakibe 16 hücum ribauntu verir, 7 fazla top kaybedersen, yaptığın iyi savunma, gösterdiğin mücadele boşa gider. Vidmar’a yapılan faul, ya da değil bir kenara bırakalım. Bir sayı mağlupsun, bitime 8 saniye var. El Amin 2 serbest atış yapacak. Sayı olduktan sonra molayı alsan, topu orta sahadan sokup bu kısa sürede basket atmaya daha çok yaklaşacaksın. Ama, tıpkı Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında olduğu gibi serbest atışlardan önce molayı alırsan, topu pota altından sokarsın oyuna, 8 saniyede karşıya gideyim derken Mrsiç gibi bir tecrüben olmasına rağmen kaybedersin topu sayın Tanjeviç (!). Aynı hata bir kez yapılır, ikincisine hata denmez (!) Yine de maçı uzatma şansı geldi Fener’e. Ömer Onan niye dışarı çıkıp üçlük denemedi de turnike attı aklım almadı, tıpkı bir önceki maçta Kerem Gönlüm’ün niye turnike atmayıp topu üçlük pozisyonundaki Ender’e verdiği pozisyondaki gibi (!)

10 Şubat 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gına geldi!‘’

Basketbol şöleni mi, eziyet mi belli değil. Dünyanın en büyük basketbolseverinin bile bir günde 4 maçı keyifle izleyebileceğini hiç sanmıyorum. Koy iki maçı perşembe gününe, iki tanesini de cumaya, aynı günün galipleri birbiriyle eşleşsin, hak geçmesin, kimse de ızdırap çekmesin. Tam 10 saat kimse salonda durup maç izlemez, mecbur olanlar dışında! Biz izlemekten yorulduk, Skytürk spikeri Mustafa İyi anlatmaktan yorulmadı. Bir günde 4 canlı maç anlatıp belki de rekor kırdı, hem de performansında en ufak bir iniş çıkış olmadan.
Günün maçı sona saklanmıştı. Beşiktaş müthiş başladı oyuna. Efes, daha ilk çeyrek tam 8 top kaybı yaptı. Genele yaysalar 32’ye ulaşıp, bir rekor da onlar kıracak. 23-13’ten sonra kalan 3 periyotta toplam 13 top kaybı yaptılar, 3 periyodu da kazandılar. Kerem Gönlüm 24 sayı ve 13 ribauntla Beşiktaş’ı yıkan isim oldu, Penn dışındaki Amerikalılar’ın saklandığı oyunda. Israrla söyledik, Kerem ve Ermal aynı anda oynadığı zamanlar Efes bir farklı oynuyor. Ama gözüken o ki, Hutson faul problemine girmese, Blatt bu ikilide ısrar etmeyecek. 75 sayının 42’si Türkler’den geldi, bazılarının Amerikalı diye adlandırdığı Efes’te! Efes iyi oynamasa da, takım gibi oynuyor artık.
Beşiktaş maç bitimi hakemlere saldırdı, başta yönetici Hasan Bozkurter olmak üzere. Futboldan kalma alışkanlık olacak, takım yenilince sebebin hakem olduğu zannediliyor şartlı refleks olarak! Oysa 4 sayı farkla biten maçta takımın kaçırdığı 11 serbest atış, iki oyun kurucu Dalmau ve Mehmet Yağmur’un toplam 1 sayı atması, rakipten 7 az ribaunt alınması mağlubiyete neden olamazdı tabii, kendilerine 21, rakibe 24 faul düdüğü çalındığı maçta. Eee, sezon başı söylemiştim; sen Ergin Ataman’ı kişisel problem nedeniyle kulüpler toplantısına almazsan, Beşiktaş da federasyonun kendisinin karşısında olduğunu düşünür doğal olarak. Kaybettiği her maç sonrası da kapısına dayanır federasyonun, hesap sorar.
Piyangodan çıkan (!) Shumpert döktürürken, sakat olmayan Apodaca’nın 39. dakikada 2 sayısının bulunması da, faktörlerden biriydi.

09 Şubat 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Daha iyisi olamazdı‘’

Sezon başında ligi lider bitirecek takımın 5-6 yenilgi alacağını yazmıştım. Yanılmışım. Zirvedeki 4 takım şimdiden 5 mağlubiyete ulaştı. Fenerbahçe de Antalya’yı yenseydi, 5’i bir yerde olacaktı. Birbirleriyle oynayacakları maçları da hesaba katacak olursak, liderin 7 yenilgiyle normal sezonu bitirmesi olası gözüküyor. Haftanın maçı Ankara’daydı, gerginlik de had safhada. Coach Ercüment Sunter’i ilk defa bu kadar sinirli gördüm. Maçı izlerken, kaybeden takımın büyük olay çıkaracağını düşünüyordum, nitekim de öyle oldu, tersi de olabilirdi (!)
Geçen hafta Avrupa ve Türkiye’de aynı şablonla oynamaya karar veren Blatt, bunun semeresini çabuk aldı. Malaga maçında 5 Amerikalı’yı aynı anda oynatmayan Blatt, Ankara’da yerlilerden fazlasıyla verim almayı başardı. Efes’in şu anki oyuncu yapısıyla, uzun pozisyonunu Ermal-Kerem ikilisiyle ağırlıklı olarak oynaması en mantıklı ve kısa çözümdü. Daha önce hiç Euroleague maçı oynamamış Woods-Hutson ikilisinin yerine, Avrupa’da en çok Euroleague maçında yer alan ilk 10 oyuncu arasında yer alan Kerem’le bu ligin kurdu sayılabilecek Ermal’e daha fazla güvenmek, Efes’in yararına olacaktı, nitekim toplam 45 dakika oynayan bu ikili, 32 sayı ve 12 ribaunta imza attı.
Son iki aydır neredeyse tüm maçlara en az 3 eksikle çıkan Fenerbahçe, ligin en zor deplasmanı Antalya’da beklediğini bulamadı. Antalya ekibi, Beşiktaş hariç evindeki tüm maçları kazanırken, liderle de arasında sadece 2 yenilgi fark bulunuyor. Kısa zamanda önemli yol kat etti Antalya Büyükşehir Belediyesi. Ligin en renkli takımı Karşıyaka, Neal’ı Barcelona’ya sattıktan sonra nasıl bir performans gösterecek, bekleyip göreceğiz. Halil Üner, Darüşşafaka’yı kolay kolay küme düşürmeyecek gibi gözüküyor. Daçka, ısrarla direniyor, ligin altı da iyice karışıyor.
Ligin yanı sıra, Avrupa’da da işler yolunda gözüküyor şu an için. Madrid’de çekilen kura çekimi sonucu Top 16 grupları belli oldu. Yapılacak en kısa yorum, “Daha iyisi olamazdı” olur. Fenerbahçe, en kötü seri başının grubuna düştü. 2. torbadan kim gelse olurdu, zira takımlar denkti. 4. torbadan da Olympiakos’tan kurtulup Aris’le eşleşti Sarı-Lacivertliler. Efes ise, Panathinaikos’un grubuna düşmesine rağmen, 2. sıradan gelen Siena yenilmeyecek bir ekip değil. Kaukenas sakatlandıktan sonra kendi liglerinde de iki mağlubiyet aldılar. Son torbadan da Partizan’ın gelmesi, kendileri açısından şans, en önemlisi ise çarpraz da Lietuvos Rytas’ın grubuyla eşleşecek olmaları. Yani Efes, grupta en iyi olasılıkla 2. olduğu taktirde, Panathinaikos, CSKA ve Real Madrid gibi şampiyonluğun en güçlü üç adayından kurtulmuş oldu. Son hafta rakiplerin yarattığı şans, kurada da devam etti, darısı Top 16 maçlarına.

05 Şubat 2008, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’El yordamıyla!‘’

Gruplarda son maçlar oynanıyor. Efes Pilsen yenerse, grubu üçüncü bitirip, kura çekimine 3. torbadan katılacak. Kaybederse, Aris’in galibiyeti halinde, grup beşincisi olacaklar. Yani son 11 yılın en kötü sonucu, TOP 16’da da birbirinden güçlü rakipler gelecek. Ama maça öyle bir çıktı ki Efesli oyuncular, sanki sonucun hiçbir önemi yok. Özellikle savunma evlere şenlik. Malagalı oyuncular, idman yapar gibi basket buluyorlar. Potaya attıkları 10 şutun 7’si basket oluyor. Hele ikinci çeyrek tam bir felaketti. Marcus Haislip, eski takımına karşı şov yapıyordu adeta. Daha ilk yarıda 17 sayıya ulaşmıştı bile. Hücumda da Penn ve Nicholas’ın esamesi okunmadı. Ermal, Kerem ve Ender’in sayıları, yumuşak savunma nedeniyle yeterli olmadı, ilk 20 dakikada tam 54 sayı yedi Efes Pilsen. 3. çeyrekte fark 20 olduktan sonra akıllar başa gelir gibi oldu. Savunma gayreti arttı ama, ilk yarıda yenilen 54 sayı nedeniyle iş işten geçmişti.
Ama imdada Aris yetişti. İsrail’li rakibini yenmesi halinde Efes’i altına olacak Aris, Selanik’te kaybedince Efes kendini üçüncü torbada buldu.
Tıpkı, Roanne’ın Fenerbahçe’ye yaptığı kıyak, ya da Roma’nın hediyesi gibi. Evinde Partizan’a 7 sayıyla mağlup olan Fenerbahçe, kendini en iyi 6. olarak 4. torbadan TOP 16’da bulacaktı. Ancak, hiçbir iddiası bulunmayan Fransız ekibi, Roma’yı yakınca Fener de kendini 3. torbaya attı.
İlk raund sona erdi. El yardımıyla iki takımımız da TOP 16’ya 3. torbadan girecek ama bu performanslarla ikinci turdan umutlu olduğumuz söylenemez. Ancak, rakiplerin yarattığı fırsat bize az da olsa şanslı kılıyor. Bu fırsatı değerlendirmekte takımlarımızın elinde.

01 Şubat 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu ligde hayat var‘’

Klasik geçmesi beklenen bir haftasonu, alınan sonuçlar ve kişisel performanslarla yine çok konuşulacak bir hale geldi. Cuma günkü açılış maçında Beşiktaş, ikinci yarıya felaket bir başlangıç yapan Selçuk Üniversitesi’ne az kalsın mağlup oluyordu. Ancak uzatma şansı yine Beşiktaş’tan yanaydı. Yine diyorum çünkü Siyah-Beyazlılar’ın bu sezon 2’si ULEB Kupası’nda olmak üzere tam 5 maçı uzatmada bitti, 5’ini de Beşiktaş kazandı. Şansın yanı sıra, son dakikaları oynama beceresine ve büyük tecrübelere sahip olması da bu sonuçlarda etken. Bu sezonun en istikrarlı ismi olan Shumpert 33 sayı ve 8 ribauntla oynarken, Kaya da 25 sayının yanı sıra tam 6 top çalıp özellikle savunmada büyük katkı yaptı takımına. Haftanın en ilginç istatistiğini ise Selçuk’un oyun kurucusu Braswell sergiledi. Ben hayatım boyunca bir maçta 15 top kaybı yapan bir oyuncu görmedim. Antrenmanda bile o kadar top kaybedilmez ama Braswell bunu başardı. Kendisini tebrik ediyoruz. Oynanan 8 maçta 13 takım toplamda 15 top kaybı yapmamış, Amerikalı oyun kurucu tek başına 13 takımı birer birer geçmiş.
Ömer Aşık gittikten sonra oynadığı 7 maçı da kaybeden Alpella, Hüseyin Beşok’un sakatlığından sonra 4 maçın 3’ünü kaybeden Galatasaray’la karşı karşıya geldi. Alpella Ömer’siz oynamayı öğrenmeye başlamış, ama Galatasaray Hüseyinsizliğe bir çare bulamamış gibi gözüküyor. Fenerbahçe’den kiralık olarak alınan Serhat Çetin, müthiş çizgisini koruyor. Lidere karşı da 21 sayı ve 3 asistle oynayan Serhat, lideri deviren isimlerin başında geldi. Yeni Amerikalı Hughes’ın da takıma çabuk adapte olduğu gözlendi. Galatasaray’ın, Ömer Aşık’ın takımdan ayrılmasının ardından Alpella’nın gazabından kurtulacağını düşünmüştük. Ancak yanılmışız. Onlar da Fenerbahçe ve Efes’in akıbetinden kurtulamadı. Sonuçta Alpella kimseye iltimas geçmiyor. Beşiktaş ve Telekom’u da yenerlerse işlem tamamlanmış olacak.
Aynı eleştirileri Türk Telekom için de yapmıştık. Onlar da Wright sakatlandıktan sonra 3 maç kaybettiler. Wright’sız oynamaya alışınca biraz da fikstür avantajı ile tekrar çıkışa geçtiler. Haftasonu Ankara’da çok kritik bir maç var. Telekom, Efes’i Başkent’te yenerse Beşiktaş’tan sonra şampiyonluk yolundaki bir başka büyük rakibine de 1-0’lık üstünlük sağlamış olacak.
Fenerbahçe, maç kazanıyor ama neredeyse her hafta bir oyuncusunu kaybediyor. Banvit gibi zorlu deplasmanı, beklenenden rahat geçen Sarı-Lacivertliler’de bu kez de James White sakatlandı.
Ligin dibini yakından ilgilendiren maçta CASA TED Kolej, Darüşşafaka’yı zor da olsa yenip rakibinin işini iyice zora soktu. Geçen hafta Alpella’yı aldığı hücum ribauntları ile yenen Daçka, bu kez aynı silahla vuruldu. Hava toplarında 40’a 29 geri düşen Darüşşafaka, rakibe 13 tane hücum ribauntu (kendisi 7 almış) verince, 1 basketle biten maçı, Kolej tam 14 serbest atış kaçırmasına rağmen kaybetti.
Karşıyaka yine sadece ilk 5 oyuncularının ürettiği 86 sayıyla Mersin’i yenip, zirvedeki 5’liyi takibini sürdürdü.

29 Ocak 2008, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI