‘’Işık göründü‘’
Bir önceki turda Kudüs’te edinilen acı tecrübe Beşiktaş’a oldukça yaradı Belgrad’ta. Hapoel Jerusalem’den çok daha güçlü bir takım olan Kızılyıldız karşısında alınan beraberlik, Final-Eight ışığını da gösterdi Siyah-Beyazlılar’a.
Son iki yıldır ULEB Kupası’nda çeyrek finale kalan, müthiş bir basketbol geleneği olan Sırp ekibi, her ne kadar çok genç bir bir yaş ortalamasına sahip olsa, taraftarı yönetimle kavgalı olsa da, özellikle yüksek tempoda tehlike yaratabilecek kapasitedeydi. Gerçi son haftalara göre Pionir Spor Salonu fazlasıyla doluydu. Bir önceki turu boş tribünlere oynayan Kızılyıldız 2500 taraftarı ile ekibimizin karşısına çıkmış, Beşiktaş ise dersini çok iyi çalışmıştı. Tempoyu sürekli kontrol eden, 15.8 sayı ortalaması ile oynayan kupanın en önemli oyun kurucularından Omar Cook’u, Sinan Güler’le adeta bitiren (0/10 şut attı) Kartal, Jerusalem serisinde olduğu gibi ilk 7 üçlüğünden sadece 1 isabet bulmasına, gereğinden fazla top kaybı yapmasına (15’e 4) rağmen sürekli oyunda kaldı. Ne zaman ki acele atışlar ya da yanlış şut tercihleri yaptı, Kızılyıldız hemen hızlı hücumlarla cezayı kesti. Fark 3 kez 7 sayılara çıkmasına karşın çok soğukkanlı oynayan Beşiktaş, her seferinde başta sahanın yıldızı (32 sayı, 4 ribaunt, 3 asist) Shumpert ile karşılık verdi. Son bölümlerde tecrübe ikilemi yaşandı. Kaya’nın yaptığı 2 kritik blok oyunun rengini değiştirirken, son 4 hücumda yapılan 3 top kaybı galibiyetin kaçmasına neden oldu. Avantaj büyük ama Kızılyıldız’ın Benetton Treviso’yu her iki maçta da yendiği unutulmamalı.
‘’Lig tavan yaptı‘’
Beko Basketbol Ligi her geçen hafta daha bir keyifli, zevkli, çekişmeli hale geliyor. Bunda yabancı oyuncu sayısının artırılması, gelen yabancıların yüzde 80’inin çok kaliteli olması, doğal olarak takımların daha güçlü hale gelmesi rol oynadı. Hepsini tek tek yazmaya gerek yok. Avrupalılar’ın çoğu kendi milli takımlarında oynuyor ya da oynamışlar, Amerikalılar’ın çoğu da NBA ya da Euroleague kariyerli. Dünya’nın en kaliteli iki ligi NBA ve Euroleague olduğuna göre buralarda boy göstermiş oyuncuların kalitesinden şüphe etmemek gerek. Haa bu oyuncular Türkiye’deki takımlarında iyi mi kötü mü oynuyorlar, katkıları ne kadardır, verimli oluyorlar mı; bunlar ayrı bir konu maddesi. Kaliteyle performansı tartışmak, elmayla armudu karıştırmaya benzer. Parası olmayan kulüpler ise doğal olarak ucuza kaçıyor. Ama bu kariyerlerinin başındaki Amerikalılar’ın yeteneksiz olduğu anlamına gelmez. Bakınız Gary Neal’i Barcelona kaptı, Qinton Hosley’e şimdiden Euroleague takımları talip.
Gelelim ana konumuza. Önceki hafta 3’ü uzatmada olmak üzere 6 maç bir basket farkla bitmişti. Dipteki Darüşşafaka ve Oyak Renault 2 haftadır kazanıyor, CASA TED üst üste 3. galibiyetini aldı. Geçtiğimiz hafta alttan son 5 sırada yer alan takımların hepsi bu hafta galip geldi. İspanya’dan sonra Avrupa’nın en kaliteli ikinci liginin Türkiye Ligi olduğunu iddia etmiştim. İspanya ve Türkiye dışında küme düşen en az 1 takım belli oldu İtalya, Yunanistan, Fransa, Almanya ve Rusya’da.
Sınır 11 galibiyet
Türkiye Ligi 16 takımlı oynadığı senelerde küme düşme sınırı en fazla 9 galibiyet olmuş. Bitime daha 7 hafta var, Selçuk, Alpella, Oyak Renault 8, Beykoz 7, Darüşşafaka 6 galibiyette. Bu sezon 11’i bulamayan düşer gibi gözüküyor. Bu da tarihte bir ilk olacak. Yukarlarda ise Beşiktaş arayı açıyor. Derbide Galatasaray’ı kolay geçen Beşiktaş, yaptığı etkili savunma ile sonuca giderken, hücumda da yüzde 63 gibi çok yüksek bir oranla oynayıp farka gitti. Kalan maçlara baktığımız zaman fikstür avantajı da Siyah-Beyazlılar’dan yana. Normal sezonu lider tamamlamaya çok yakın artık Beşiktaş. Keza alttaki gruptan 2 galibiyet fazlası bulunan Efes Pilsen’in de, Beşiktaş’ın ardından sezonu bitirmesi muhtemel. Fenerbahçe, Galatasaray, Telekom ve Antalya kendilerini ilk 4’e atma mücadelesi verecek bundan sonra.
Müthiş direnç
Kepez’i deplasmanda deviren Darüşşafaka’nın inadı sürerken, eski oyuncusu Hansen’i takıma katan TED Kolej, Fenerbahçe’den sonra Türk Telekom’u da devirip çok rahat bir nefes aldı. Oyak Renault her hafta şaşırtmaya devam ediyor. Mütevazı bütçeli Oyak, alıp başını giden Antalya’ya “dur” dedi. Sezon başında Play-Off adayı, şimdilerde ise küme düşme adayı olan Beykoz, son periyotta attığı 34 sayıyla Karşıyaka engelini aşabildi. Kalan 7 haftada neler olup biteceğini merakla bekliyorum.
‘’Rövanş Torino'da olsun‘’
Maç öncesi lig lideri Beşiktaş ile eski lider Galatasaray arasındaki derbi haberleri bile ULEB Kupası bağlantılı idi. Herkesin aklı salı günü oynanacak olan Kızılyıldız-Beşiktaş, Gaatasaray-Gran Canaria maçlarındaydı, tıpkı oyuncuların ve antrenörlerin olduğu gibi. Dolayısıyla, Beko Basketbol Ligi için çok önem taşıyan ancak telafisi olan bu derbi, hata affetmeyecek olan ULEB Kupası 3. turunun gölgesinde kaldı. Galatasaray’da Brown ve Hüseyin yoktu. Gaines dışında sahada hiç kimse de yoktu. 24 sayının yarısını hücum ribauntu alarak yapan, yani ekmeğini taştan çıkaran Amerikalı dışında, tıpkı Darüşşafaka maçında olduğu gibi hiç ama hiç motive değildi evsahibi takım oyuncuları.
Beşiktaş, ilk yarıda yenildiği takımlara karşı ilk kez rövanş aldı dün gece. İkinci yarıdan itibaren sahada derbi oynandığını farkına varan takım olan Beşiktaş, kritik galibiyete ulaşan taraf da oldu, bazen 3, bazen 4 numaralı pozisyonda oynayan, hem de mükemmel oynayan Shumpert’in önderliği, Apodaca, Sinan ve Dalmau’nun yardımcılığında. 5 faulün 4’ünü hücumda yapan Kaya’nın aklı yine başka yerdeydi sanki, belki Belgrad’ı düşünüyordu. Sahi; Sırplar’la arası iyi sayılmayan Hırvatistan vatandaşı Niceviç ve büyükelçiliği tarafından bu ülkeye gidilmemesi yönünde tavsiye kararı bulunan Amerikalı Shumpert pazartesi günü Belgrad uçağında olacaklar mı? Belki Karadağ’lı olmasına rağmen Sırbistan Milli Takımı forması giyen Drobnjak’a güvenip gidecekler Belgrad’a, ya da eski Efesli korkaklar gibi İstanbul’da kalacaklar (!). Bana kalırsa Kartal sorunsuz gider gelir, turu da getirir Adriatik Ligi’nde 2 yenilgili Partizan’ın lider olduğu, kendisinin 10 mağlubiyetle 6. sırada bulunduğu Kızılyıldız önünde. Galatasaray da ilk turda yendiği Girona’dan İspanya Ligi’nde 2 az galibiyet alan Gran Canaria önünde, Asvel karşısındaki konsantrasyonunu tekrarladığı taktirde turu geçen taraf olabilir. Torino’daki Final-Eight’in ilk gününde iki ezeli rakibi tekrar karşı karşıya görmek uzak bir ihtimal değil, hem de hiç.
‘’Nerdesin ilahi adalet‘’
Efes Pilsen’in bir mucizeyi gerçekleştirmesine ramak kalmıştı OAKA Spor Salonu’nda. Çeteci, korkak Amerikalılar’dan yoksun olarak 6.5 kişiyle (Ender iğneyle oynadı) Avrupa’nın devi Panathinaikos karşısına çıkan Efes Pilsen, yüreğini ortaya koydu ama 15 bin kişinin baskısına dayanamadı Atina’da. Çetenin oyununa gelen Hutson, kendini affettirmeye çalışır gibiydi. Yüzde yüzle oynadı maçın tamamını. Gücünü, haddini bilerek, ama rakibin isminden korkmadan oynayan Efes Pilsen ilk yarıda tempoyu istediği gibi ayarladı. Jasikevicius, Spanoulis, Diamantidis, Batiste gibi müthiş skorerlere sahip Panathinaikos’u yine alan savunması ile durdurmayı başardı ekibimiz. Oyuncular faul problemine girmekten çekinmese, müdafa daha da sert olabilirdi. Buna rağmen, ilk 20 dakikada Panathinaikos’tan sadece 31 sayı yemek büyük başarıydı. Serkan’ın sakatlığı ve korkak Nicholas’ın yokluğunda atıcı eksikliğini had safhaya çıkmıştı Efes Pilsen’de. Felaket bir üçüncü çeyreğe, 8 sayı geri düşmeye rağmen ayakta kalmaya başardı sahadaki 7 Efesli. Yıldızlar topluluğu ve tribünlerdeki 15 bin Panathinaikos’lu korku dolu anlar yaşadı 4. çeyrekte. Ancak tam müdafa oturmuş, rakip hücum ritminden çıkmışken 24 saniye dolarken Hatzivretas’ın attığı şans üçlüğü, ardından karambolde Dikoudis’in önüne düşen top, oyunun da kaderini çizdi. İki şans topu, ilahi adaletin yerine gelmesine engel oldu OAKA’da. Her ne kadar bir sürü top kaybı yapsa da, doğru dürüst çember altı basketi bulamasa da, sonuna kadar hak etmişti dün Efes Pilsen galibiyeti yaptığı mücadeleyle. Penn ve Ermal biraz gününde olsaydı, 6.5 kişiyle zafere ulaşacaktı Lacivert-Beyazlılar. Ama olmadı. En azından 10 sayıyla yendiğimiz Panathinaikos’a 9 sayıyla mağlup olmak, kalan iki maça umutlarımızı taşımamızı sağladı. Daha önce de söyledik, korkaklarla bir yere varılamaz diye. Efes’in, kaybetmesine rağmen yalancı Nicholas ve ona inananlara karşı ne kadar doğru bir davranış sergilediği ortaya çıktı dün gece.
‘’Önceden kazanmıştı‘’
Beşiktaş maçı, maça gelmeden kazanmıştı aslında. Nedeni Efes’in Akatlar’a 2 eksikle gelmesi değil, eksik Efes’i olması gerektiği gibi ciddiye almalarıydı. Hapoel Jerusalem karşısındaki hataya düşmedi Siyah-Beyazlılar ve Ergin Ataman. Maç öncesi, “Efes bu haliyle de çok tehlikeli” açıklamasını yapan Ataman, oyuncularının da 40 dakika tam konsantrasyonla oynamasını sağladı. Nitekim Beşiktaş ilk yarıda sadece 1, toplamda da 6 top kaybı yapıp, topun değerini ne kadar bildiğini, ne kadar motive olduğunu gösterdi. Kaya, Efes maçlarını bir başka oynuyor. 9/9’la 22 sayı atıp, kazanmayı en çok isteyen oyuncu olduğunu belli etti. Shumpert, Dalmau ve Apodaca’nın şutları girmezken, Mehmet Yağmur’un ekstra performansı, Sinan’ın da savunma katkısı galibiyetin anahtarı oldu çok zorlu geçen maçta. Kartal, zirvede yalnız kalırken, galibiyetin en önemli getirisi Play-Off öncesi güçlü rakibi karşısında 1-0’lık büyük avantajı yakalamaları oldu.
Efes Pilsen, Partizan’dan sonra Beşiktaş’a da kaybetti ama büyük saygınlık kazandı. ABDliler’i göndermedeki tutumu, eksik olmalarına rağmen saha içindeki mücadeleleri alkışa değerdi. Belgrad’da olduğu gibi son ana kadar oyunda kaldılar ama Beşiktaş’ın savunmadaki becerikliliği karşısında yapacak fazla şeyleri yoktu. 3 ABD’li gitti ama takım olma yolunda önemli bir adım attı Efes Pilsen. Bunu rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz.
‘’Sahada yenildiler, kalplerde birinciler!‘’
4 tane korkağı İstanbul’da bırakarak, 2’si hiç Euroleague’de oynamayan toplam 8 kişiyle gelmişti Efes Belgrad deplasmanına. Sırbistan’da adeta devlet başkanı gibi korunan Lacivert-Beyazlılar, salonda da hiç tacize uğramadı. Bilinmeyenden korkanların, korkularının yersiz olduğu kanıtlanırken, 8 tane yürekli Efesli’nin mücadelesi yeterli olmadı Partizan’ı Belgrad’da devirebilmek için. 8 Efesli gücünü, hesaplı kullanmayı denedi, ilk çeyreği de 19-20 önde tamamladı. Ancak hücumda da tıkanan ekibimiz devreyi 39-28 geride gitti. İkinci yarıda da mücadelesini sürdüren Efes, 32. dakikada 8 serbest atış kaçırdığı maçta farkı 7’ye indirdi: 52-45. Ancak Partizan üçlükleri yağmur gibi geldi. Tepiç, Kecman ve Tripkoviç’in yüksek yüzdeli üçlükleri sonucu belirledi. Efes, 4 ABD’li ile beraber Euroleague’deki umutlarını kaybetti ama korkaklarla zaten zafere ulaşılamazdı. Alınacak 2 karakterli yabancı ile belki sezonun geri kalanını kurtarma şansı yakalandı.
‘’Bir ihtimal daha var‘’
ULEB Kupası’nda müthiş bir ilk raundun ardından ikinci tura kabus gibi başladı Türk takımları. Geçtiğimiz hafta endişelerimi dile getirmiştim. Tehlikeyi önceden görmek, ya da korktuğumuzun başımıza gelmesi olarak algılanabilir Telekom ve Beşiktaş’ın durumaları. Kazan’ın güç bela turu geçmesine rağmen müthiş bir potansiyeli olduğunu, bunu her an sahaya yansıtabileceğini, Hapoel’in de güç olarak Beşiktaş’tan daha aşşağı olmasına rağmen özellikle evinde bir başka oynadığını, Maccabi Tel Aviv’i yenip İsrail Kupası’nı kazandığı için çok ciddiye alınması gereken bir rakip olduğundan dem vurmuştuk. Ancak, 20 maçın 19’unu kazanan mağrur Beşiktaş ve Telekom hem uyarıları hem de rakipleri kaale almayınca, içinden çıkılması zor durumla karşı karşıya kaldılar. Telekom’a 27, Beşiktaş’a ise 16 sayı gerekiyor bugünkü rövanşlarda. Başkent ekibinin işi mucizelere kaldı. Beşiktaş ise Hapoel’i 16’yla değil, 26’yla bile yenebilir. Ancak ikili maçlarda teknik taktikten çok, psikolojik savaş ön plana çıkar. 40 dakika boyunca panik yapmadan, hata yapmadan, full konsantre bir şekilde oynaması gerekiyor Beşiktaş’ın. Umarım taraftar desteği ile turu geçerler de, 10’da 10 galibiyetle yaptıkları sükse boşa gitmez (!). İddialı olmakla, kibirli olmayı karıştırmıştı coach Ergin Ataman kuralar çekildiğinde. “Hapoel’den çok, bir sonraki turu düşünüyorum” diyerek İsrail ekibini kolay eleyeceklerini ima etmişti. Coach rakibi ciddiye almazsa, oyuncu hiç almaz, fark da 22’lere kadar çıkar, tur da aslanın ağzına girer. Hapoel’in Kudüs’te attığı tokatın aşırı güvene sahip Beşiktaş’ı kendine getirmesini bekliyorum.
En avantajlı skoru Galatasaray elde etti. Fransa Ligi lideri karşısında, en önemli oyuncusu Dee Brown’dan yoksun olarak, hadlerini bilerek, işlerini son derece ciddiye alarak bir maç oynadılar yolun yarısını geçtiler. Beraberlik tur anlamına gelmez ama en azından bir Avrupa Kupası maçı nasıl oynanır, güzel bir örneğini verdi Sarı-Kırmızılı ekip. Beşiktaş ve Galatasaray’dan Final-Eight beklentimiz hala devam ediyor.
Ligimiz karıştı
Ligimiz ise iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. “Her takım her takımı yenebilir” dedik ama bu kadarını da beklemiyorduk. Alpella ve Oyak Renault yenilgilerinden sonra, birilerinin TED Kolej mağlubiyetinin hesabını vermesi gerekiyor son şampiyonumuz Fenerbahçe’de. Gerçi diğerleri Fenerbahçe’den farklı mı? Galatasaray, Mersin’i ancak uzatmada geçebiliyor, Efes Pilsen kupada elendiği Oyak Renault’yu sadece 2 sayıyla yenebiliyor. Bir başka deyişle Oyak Renault koskoca 4. periyotta sadece 1 basket yemesine karşın Efes’i yenemiyor! Antalya’nın önlenemez yükselişi, Telekom’un da önlenemez düşüşü devam ediyor. Türkiye Kupası’nı kazandıktan sonra “buldumcuk” olan Başkent ekibi demek ki yıllardır bu başarıyı (!) bekliyormuş. Verdikleri ilanlarla kendilerini ‘kupalara abone’ ilan eden Telekom’u bir kez daha tebrik ediyoruz (!). Beykoz-Alpella maçının son saniyesinde topu kenardan çıkaran oyuncunun fazladan attığı 6, (yazıyla altı) adımı göremeyen hakem üçlüsünü de gönülden kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz (!).
‘’Fener klasiği!‘’
Fenerbahçe’nin İspanya’da alacağı sonuçtan çok, sahaya nasıl bir performans koyacağını merak ediyorduk çok iyi başladığı Top 16’da. Final-Four’un gediklisi TAU deplasmanında bir galibiyet beklemiyorduk Sarı-Lacivertli ekipten ama en azından ilk turda hiç görmediğimiz kazanmak için mücadele etmesini bekliyorduk. Boşuna umutlanmışız. Daha ilk dakikadan itibaren teslim bayrağını çekti genç Fenerbahçe tıpkı Real Madrid, Barcelona ve Panathinaikos ile oynadığı 6 maçta olduğu gibi. Ne bir direnç, ne bir azim vardı kazanma adına. Bizi bırakın, İspanyol taraftarlar bile sıkılmıştır dünkü mücadeleden. Fenerbahçe ilk tur gruplarını sonuncu bitiren Le Mans, Brose Basket ve Virtus Bologna kadar bile direnemedi, direnmedi kendinden biraz daha güçlü takımlara karşı. “Nasıl olsa kazanamam” deyip hiç sıkmadı kendini tıpkı daha önce yaptığı gibi Fenerbahçeli basketbolcular, ortaya da son derece sıkıcı maçlar çıktı. Kendi ayarındaki takımlara karşı iyi motive olan, doğru basketbol oynayan Sarı-Lacivertliler şu ana kadar iyi idare etti ama bundan sonrası için umutlu birşeyler söylemek zor.
TAU belki de bu sezonki en kolay maçını kazandı, karşısında en ufak bir savunma sertliği görmediği için. Son yılların en kötü TAU Ceramica’sı vardı Fenerbahçe’nin karşısında. Kadrodaki kan kayıpları, sakatlıklar belini bükmüştü Baskonya ekibinin, ama karşısında tel tel dökülen bir takım görünce, periyot başı en az 25 atıp 103’e ulaştı. Herşeyin başı tecrübe diyoruz. Vidmar, Preldziç, Ömer Aşık, Oğuz ve Semih, orta karar uzunlara karşı döktürüyor ama karşısında biraz deneyim görünce fark direkt ortaya çıkıyor, skora da fazlasıyla yansıyor.
Belki Fenerbahçe haftayı Rytas’ı İstanbul’da yenip gruptaki iddiasını sürdürecek. Ama insan iyi bir takıma karşı keyif veren bir Fenerbahçe izlemek istiyor bir kere bile olsa.
Euroleague’deki diğer temsilcimiz Efes Pilsen ise bir çuval inciri berbat etti. Panathinaikos’u yeneceğine Montepaschi’yi yen, grupta iddianı sürdür. Şimdi bekle ki rakip ekstra mağlubiyetler alsın. Ya da kendini işini kendin görüp, rakibini İtalya’da yeneceksin. Olmayacak iş değil ama şansını zora soktu Lacivert-Beyazlılar.
Müthiş başladığımız Top 16’da resmen hevesimiz kursağımızda kaldı ikinci hafta.