‘’Darüşşafaka'nın gücü yetmedi‘’
Euroleague’in yeni takımı Darüşşafaka Doğuş, yeni, modern salonunda şampiyonluk adaylarından CSKA Moskova’ya 80-75 yenildi. İlk üç çeyrek çok kötü savunma yapan sırasıyla 24-24 ve 22 sayı yiyen Daçka, son periyotta rakibi 10 sayıda tutmasına rağmen, çabası galibiyet için yetmedi. CSKA ilk yarıda De Colo’nun etkili oyunuyla, skoru önde götürürken, Darüşşafaka, Ender ve Emir’le oyunun içinde kaldı ve devre 43-48 sona erdi. İkinci yarıda CSKA Moskova atmaya devam ederken, sert savunma yapıp Darüşşafaka’ya kolay sayı imkanı tanımadı.
18 sayıya çıktı
Teodosiç’in organizasyonunda çok rahat hücum eden Rus ekibi farkı 18 sayıya çıkardı ve son periyoda 70-52 önde girdi. Darüşşafaka son bölümde savunmada agresifleşip rakibin hücum ritmini bozdu. Harrangody ile etkili olan ekibimiz farkı ancak 5 sayıya kadar indirebildi ve salondan 80-75 yenik ayrılıp, Top 16 yolunda bir yara daha aldı.
‘’Aslan evinde kral‘’
Son yıllarda alışılagelmiş bir derbi izledik Abdi İpekçi’de... Bir kez daha gülen taraf evsahibi oldu. Son 17 maçtır taraflar birbirlerini deplasmanda yenemiyor. Avrupa’nın her salonunda maç kazanan Obradovic’in henüz burada siftahı yok.
Galatasaray, taraftar desteğini arkasına alırken daha agresif, daha saldırgan olan taraftı. Fenerbahçeli oyuncular, bu agresifliğe hiç cevap veremediler. Hem teknik taktik olarak hem de mental olarak yenildi Sarı-Lacivertliler...
Galatasaray’da Sinan takıma ne kadar enerji veriyorsa, Fenerbahçe’de de o işi Vesely yapıyor. Ama Vesely’nin durgun günlerinde, (dün erken 3 faul aldı), Fenerbahçe hiç etkili olamıyor. Çok az süre alan Melih dışında, birşeyleri değiştirmeye çalışan oyuncu yoktu konuk ekipte. ‘Çıkıp oynarız, yenersek yeneriz, yenilirsek yeniliriz’ havasındaydılar.
Yıllarca Spanoulis’in gölgesinde kalan Sloukas’ın rüştünü ispat edebilmesi için bu tip maçlarda karakter göstermesi gerekiyor. Yunan oyun kurucudan henüz böyle bir ışık göremedik. Keza geldiği günden bu yana Kaliniç’ten de...
Sinan önderliğinde işin emek kısmında üstünlük sağlayan Cim Bom, tam 14 hücum ribaundu alırken, galibiyeti ne kadar çok istediğini de gösterdi.
Schilb 18 sayıyla yıldızlaşırken, o 8, Green de 6 asist yaptı. Green’in bu performansı çok ekstraydı ama Galatasaray o kadar iyi top çevirdi ve isabetli dış şut attı ki, son pası verenin asist hanesine artı yazıldı. Ergin Ataman derbiye yine iyi hazırlanmış. Tam saha baskı, zaman zaman alan savunması, zaman zaman 4 kısaya dönerek, çok fazla değişik şeyler yaptı. Obradovic bu hamlelere yanıt veremedi. Vermek istese de çoğu oyuncudan yeterli performansı alamadı.
‘’Real maçından çıkan dersler‘’
Fenerbahçe, iki kötü maç sonrası son şampiyon Real Madrid’i, yaptığı savunma ile yenerken Galatasaray derbisi öncesi de moral buldu. Yeni Fenerbahçe’nin başarılı olabilmesi için müdafa sertliğini her maç ön planda tutmak zorunda. Hücumda da Goudelock ve Bjelica gibi yaratıcı oyuncuları olmadığı için oyun disiplinine sadık kalmalı, sistem basketbolunu oynamak zorunda. Oyun kurucu Sloukas’ın Olympiakos’tan kalma sisteme sadık olma alışkanlığı var. Savunma yapılmadığı takdirde hücumda da oyundan düşüyor Sarı-Lacivertliler.
Farkına varılmalı
Bunun örneğini Strasbourg karşısında gördük. Ama tam tersi olduğunda da Real Madrid gibi müthiş hücum silahlarına sahip bir takım 60’larda kalabiliyor. Obradoviç de, Real Madrid maçının ‘ders’ olması gerektiğini söylüyor. Fenerbahçeli oyuncular, kazanmaları için neyi doğru yapmaları gerektiğinin farkına varmalı. Real galibiyeti tabii ki önemli. Ama sonuçta sıradan bir normal sezon galibiyeti. Galibiyeti abartmadan yola devam etmek gerekiyor.
‘’Fener karar verince‘’
Bir hafta önce Strasbourg’dan 91 sayı yiyen takım, bir hafta sonra Avrupa’nın en iyi hücum eden ekibi olan Real Madrid’i 66 sayıda tutabiliyor. Geceyle gündüz kadar farklı iki Fenerbahçe seyrettik bir hafta arayla. Birinde konsantre olmayan, rakibi küçümseyen, ikincisinde istediği zaman, mücadele ettiği zaman neler yapabileceğini gösteren bir Fenerbahçe... Daha önce de belirtmiştim. Bu takımın hedefe ulaşabilmesi için önceliği savunma olmalı. Zaten Udoh, Antiç, Kaliniç gibi transferler savunma sertliği için yapıldı. Hücum kapasiteleri sınırlı olan bu isimler, savunma yapmayınca Fenerbahçe sıradan bir takım havasına bürünebilir. Ama tam tersi olduğunda da son üç maçta 300’den fazla sayı atan Real Madrid gibi bol hücum silahı olan bir takımı 60’larda tutup kazanırlar.
Dün herkes görevini yaptı. Sloukas 6 asist yaptı, Udoh 3 blok. Ondan gelen 15 sayı çok değerliydi. Datome de 15 attı, Bobby 3 top çaldı. Barış’ın kenardan gelip yaptığı katkı çok değerliydi.
En önemlisi Real gibi değerli oyun kuruculara sahip bir takımı 18 top kaybına zorlamak, keskin şutörlerin kullandığı 28 üçlüğün 22’sini kaçırmalarını sağlamaktı.
Kaybedilen iki kolay gözüken maç sonrası gelen Real Madrid zaferi, takımın moral ve özgüven kazanması açısından da önemliydi.
Nasıl ki Strasbourg yenilgisi çok fazla birşey anlam ifade etmiyor, dün normal sezonda gelen bir Real Madrid galibiyetine de çok anlam yüklememek gerekli. Önemli olan onları Top 16’da, çeyrek finalde ya da Final-Four’da yenebilmek. Ama dünkü oyun Fenerbahçe’nin daha çok eksiği olmasına rağmen, potansiyelini sahaya yansıttığı zaman herkesi yenebileceğini gösterdi.
‘’Real'i yen kendine gel‘’
Fenerbahçe, geçen yıl Final-Four’da aldığı yenilginin rövanşını, çok da istediği bir zamanda oynamıyor. Bütün yazı takım idmanı yapmadan geçiren, sezona da çok kötü başlayan Kanarya, istim üstündeki Real’i ağırlayacak Ülker Arena’da. Üst üste gelen Strasbourg ve Konya yenilgileri sonrası takımın bir reaksiyon göstermesi beklenebilir belki ama oynanan basketbol şu an için umut vermiyor.
Özellikle Kaliniç, Udoh ve Antiç gibi yeni transferlerin en ufak katkı vermemesi, Obradoviç’in de canını sıkıyor. Sezona Süper Kupa’da Malaga, ligde Valencia, Euroleague’de ise Khimki yenilgileri ile başlayan Real Madrid ise son haftalarda özüne döndü. Geçen yılın 4 kupalı takımı Real, ardından Gipuzkoa, Kızılyıldız ve Tenerife’yi toplam 83 farkla yenerken rakip potalara bu üç maçta 304 sayı gönderdi.
Fenerbahçe’de yenilerin uyum sağlaması zaman alacak gibi gözüküyor. Uyum sağlasalar bile 1 milyon Euro bonservis ödenerek alınan Kaliniç ve yıllık 2 milyon’dan fazla kazanan Antiç’in beklenen katkıyı vereceğinden şüpheliyim. Sonuçta bir normal sezon maçı. Yenilgi dünyanın sonu değil. Ama şu aşamada gelecek bir Real zaferi, takımın düşen özgüvenini kazanması açısından önemli olabilir.
‘’Fener'e ilk şok‘’
Fenerbahçe, geçen yıla oranla daha düz bir takım. Özellikle de çember altı rotasyonu. Bjelica, Semih, Zoriç ve Oğuz yumuşak oyunculardı ama hücum yetenekleri vardı. Vesely, Udoh, Antiç, Datome hatta Barış'tan hiçbiri kendi poziyonunu yaratamayan isimler. Hücumda üretken olabilmeleri için, doğru yerde bulunmaları ve sayı pası almaları gerekiyor. Bunun için de oyun kurucuların çok iyi oynaması gerek. Bir de maç kazanmaları için mutlaka ama mutlaka iyi savunma yapmaları şart. Aksi taktirde dünkü gibi zor durumlara düşerler. Strasbourg gibi bir takımdan ilk yarıda 49, toplamda da 91 sayı yemek kabul edilir gibi değil. Zaten değil Strasbourg, kimden 91 sayı yersen maç kazanamazsın.
Fenerbahçe'nin savunma dengesizliğinin en önemli nedeni 4 numara pozisyonundan yediği sayılar oldu. Datome burada oynamadığı, Antiç de ağır kaldığı için Weems ve Romero ikilisi 33 sayı üretti. Özellikle Weems'in Fenerbahçe skoru 60-56'ya getirdikten sonra periyot biterken attığı üçlük hem onları ateşledi hem de ekibimizin direncini iyice kırdı. 60-56'dan sonra Strasbourg 21-5'lik seriyle 81-61 öne geçti, maçı da bitirdi.
Yenilginin sezon başı olduğu için çok önemi yok. Ama Fenerbahçe'de işler kötü giderken kimin elini taşın altına koyacağı önemli. Düne kadar bunu Vesely yapıyordu ama o da etkisiz kalınca Sarı-Lacivertliler en ufak bir reaksiyon gösteremedi.
‘’Mükemmel‘’
Anadolu Efes, iki maçtır müthiş bir hücum performansı sergiliyor, Fransız guard Heurtel önderliğinde. Limoges maçında 15 asist yapan Heurtel, dün de 13 sayı ve 8 asistle oynadı. En önemlisi maçın karar periyodunda son sözü söyleyen isim oldu, Fransız oyun kurucu. İlk yarı üçlük yağmuru şeklinde geçti. Efes; Furkan, Cedi, Sariç, Diebler ve Heurtel’le tam 9 üçlük buldu ama oyunu bir türlü koparamadı. Milano da, Efes’in yumuşak savunması karşısında aynı kolay basketleri atınca maç bir o potada, bir bu potada geçti. Ama 4. çeyrekte savunma sertliğini oturtan temsilcimiz, ikinci Euorleague maçında ikinci galibiyetini elde etti: 89-73.
Granger ‘cuk’ oturdu!
Brown sahadayken, Efes savunması daha derli toplu oluyor. Dunston’la onun uzun kolları ve atletikliğine kısalar da eklenince Milano son bölümde potayı göremedi.
20-10’luk seri, Lacivert-Beyazlılar’a ikinci galibiyeti getirdi. Heurtel gibi 8 asist yapan Granger, takımla beraber kendini de geliştiriyor. İvkoviç’in sistemine ‘cuk’ oturdu Uruguaylı oyun kurucu...
Diebler’in ribaunt katkısı
17 sayı atan Diebler’ın ribauntlara da (5) verdiği katkı çok önemliydi. Keza uzun süre ribauntları geride götüren ve rakibe 2. şans fırsatı tanıyan Efes’in bu kadar iyi hücum etmesine rağmen oyunu koparamamasındaki nedenlerden biri buydu. Son bölümde ribauntları da dengeleyen temsilcimiz, zor maçı farklı kazanmasını bildi.
Gökhan German
‘’Aslan ezdi geçti!‘’
Galatasaray Odeabank başta olmak üzere, Türk takımlarından birinin bu yıl Eurocup’ı kazanması büyük sürpriz olmaz. Cim Bom da ilk iki maç sonunda kadro gücünü fazlasıyla sahaya yansıttı. Yunanistan’ın AEK takımı her ne kadar üst düzey bir ekip olmasa da, bir ekol ve böyle bir takımı sürklase ederek yenmek kolay iş değil.
İşi erken bitirdi
Maçın başında savunma kaynaklı sayılar bulan, kaptıkları topları kolay baskete çeviren Sarı-Kırmızılılar, ikinci çeyrekte kenardan gelenlerin katkısı ile maçı erken bitirdi. Göksenin (5/5 üçlük) ve McCollum’un sayıları ile 44-19’luk skor yakalayan ekibimiz, 4. periyodun başında da 28 sayılık farka ulaştı: 70-42.
16-0’lık seri
İkinci yarının başında Aris’in 10-0’lık serisine verilen 16-0’lık yanıt, kararlılık göstergesiydi. Efes maçında hiç oyuna giremeyen Schilb ve Dorsey’in kendilerine gelmeleri açısından da önemli bir geceydi Galatasaray için. Bu ikilinin bir an önce özgüven kazanması ve takımın parçası haline gelmesi gerekiyor. Dün bunun sinyali verildi.
Galatasaray’ın bu yıl Euroleague’e alınmamasının nedenlerinden biri de taraftar olaylarıydı. Galatasaray seyircisi dün de sahaya meşale ve ses bombaları attı. Hâlâ ders alınmamış demek ki!
Gökhan German









































