‘’Kaf-Kaf, Kartal'ı durdurdu‘’
Bir tarafta sezona müthiş başlayan Beşiktaş Sompo Japan, diğer tarafta ise giderek ritmini bulan Pınar Karşıyaka vardı. İzmir ekibi dar bir rotasyonla oynamasına rağmen, iç saha avantajını müthiş kullandı, Brown’un
22 sayı ve 10 asistlik müthiş performansı ile sonuca gitti: 82-75.
Atina’da AEK’yı yenmenin getirdiği özgüvenle maça çıkan Beşiktaş, hücumda neredeyse hiç kaçırmadan oynadı. Clark, Thompson ve Roll’ün üçlükleri ile öne fırladı. Kenardan gelen Weems’in de üçlük basketi ile 9. dakikada skor 16-30 oldu. Ama seyircinin de desteği ile maçı bırakmayan Pınar Karşıyaka yavaş yavaş rakibine yaklaşmaya başladı. Summers fitili ateşledi, ardından Brown takımı sırtlamaya başladı. Brown, kontrolden çıkmadığı ve doğru şutları kullandığı zaman müthiş bir skorer. Dün de oyuna çok konsantreydi. Zaten attığı sayı ve yaptığı 10 asist bunun göstergesi. Bu ikilinin çabalarıyla devre biterken Karşıyaka oyuna iyice ortak oldu: 42-46.
Üçlükler girmeyince...
İkinci yarıda ise bu ikiliye Ponitka ve Dillard da destek vermeye başladı. Beşiktaş’ın hücum konsantrasyonu bozulurken, ilk yarıdaki gibi kolay basket bulamadılar. 27. dakikada Brown’la ilk kez öne geçen (56-55) İzmir ekibi, üstünlüğü bir daha da bırakmadı. İlk yarıda yağmur gibi üçlük atan Siyah-Beyazlılar, yine boş atışları buldu ama bu kez o şutlar girmemeye başladı. Owens da kritik pota altı basketleri üretirken 3.5 dakika kala 8 sayılık farkı (74-66) yakalayan Kaf Kaf, maçı da kazanıp Beşiktaş’ın ‘namağlup’ unvanına son verdi.
Sezona sıkıntılı başlayan Karşıyaka, Boone-Owens değişikliği sonrası biraz daha kendine gelmiş göründü. Taraftarla da bütünleşmeye başlayan takım, dünkü galibiyetle yine İzmir’de kolay maç vermeyeceğini gösterdi.
‘’Fenerbahçe sürpriz yaptı‘’
Her güzel şeyin olduğu gibi, her galibiyet serisinin de bir sonu olacaktı. Namağlup Fenerbahçe, nagalip Unics Kazan karşısında 23 maçlık iç saha yenilmezlik serisine son verdi...
Aslında Galatasaray ve Zalgiris maçları dışında çok da iyi oynamıyordu Sarı-Lacivertliler... Dün de ‘kazanma alışkanlıkları’na güvenerek oynadılar biraz da. ‘Bir şekilde kazanırız’ düşüncesi yine haklılık kazanıyordu belki ama son 3 dakikada Kazan’ın yakaladığı 11-0’lık seri, Rus ekibini hayata döndürdü...
Cotty Clark ve Ponkrashov gibi iki önemli ismi yoktu Kazan’ın. Ama son derece disiplinli ve doğru basketbol oynayıp sürekli oyunun içinde kaldılar.
Fenerbahçe 4. periyodun ilk 5 dakikası hariç ‘rölanti’de götürdü oyunu. ‘Biraz dişimizi sıkar, yetecek kadar oynarız’ diye düşündüler belki ama olmadı.
Kolay değil. 30 maçlık bir maraton. 15. günde 6. maça çıktı takımlar. Hiçbir takım bütün bir sezonu aynı şekilde, istikrarlı bir şekilde oynayamaz. İniş-çıkışlar mutlaka olacaktır. Önemli olan nisan- mayıs ayında en üst seviyeye çıkabilmek.
Yenilgideki en önemli faktör, ribaunt farkı oldu. Fenerbahçe, rakibe tam 12 hücum ribaundu fırsatı tanıdı. Kaç maçtır takımın yükünü çeken Udoh’un dün sanki yürüyecek hali yoktu. Ki bu tempoda çok normal bir durum. Sezonun en formda ismi, methiyeler düzülen Sloukas da, formuna güvenip, belki de özgüven fazlalığından kritik anlarda çok top kaybı yaptı. Oysa geriden gelip 6 sayı da öne geçen Kanarya, top kayıpları nedeniyle bir hücumdan daha boş dönmese, Kazan o son hamleyi yapamazdı.
Yine 7-8 kişilik bir rotasyonla oynandı maç. Bu durum oyuncuların üzerindeki yükü her geçen gün artırıyor. Şu ana kadar oynatılmayan isimlerin, en azından TBL maçlarında bir an önce rotasyona sokulması gerektiğini düşünüyorum.
‘’Atina'da Kartal pençesi‘’
Avrupa’nın iki yenilgisiz takımı karşı karşıya geldi Atina’da. AEK, Yunan Ligi, Yunanistan Kupası ve FIBA Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı bütün maçları kazanmıştı, tıpkı Beşiktaş Sompo Japan gibi... İki namağluptan birinin unvanı sona erecekti, gülen taraf Ufuk Sarıca’nın takımı Beşiktaş oldu: 78-88.
Yeniden yapılanan, takımın başına Ufuk Sarıca’yı getiren Beşiktaş için sezona iyi başlamak, geleceğe daha umutla bakmak açısından çok önemliydi. Beşiktaş da öyle başladı sezona. Ligde herkesi yendiler, Avrupa’da Charleroi’den sonra Partizan gibi köklü bir takımı deviren Kartal, dün de AEK deplasmanında çok ‘net’ bir galibiyet aldı.
Oyunun kontrolü, deplasmanda oynamasına rağmen Siyah-Beyazlı ekipteydi. İlk çeyrek, kenardan gelen Sertaç ve Strawbery’nin katkıları ile 18-22 sona erdi.
Şafak ve Roll’ün üçlükleri ile devreyi de 49-40 önde bitirdi Kartal...
Yapılan ‘zone press’ sonrası dönülen alan savunması, AEK’nın ritmini bozmuştu. İkinci yarının başında eski Efes’li Vaseliadis ve eski Karşıyaka ve Gaziantepli Jawad Williams’ın toplam 5 üçlüğü ile Atina ekibi bir anda 58-57 öne geçti. Ama hiç panik yapmadı Siyah-Beyazlılar. Ufuk Sarıca takıma çok hakimdi yine. Sakin kaldılar.
AEK öne geçti ama...
NBA’den gelen Ira Clark kalitesini gösterdi, ikinci yarıya damga vuran isim oldu. Amerikalı yıldız 24 sayı ve 8 ribauntla oynarken, Strawberry, Thompson, Roll çok önemli katkılar yaptı. Savunma tekrar oturdu, AEK o üçlükleri bulamadı, kontrolü tekrar eline alan Kartal farkı açıp salondan 88-78 galip ayrıldı, bu kupanın en önemli favorilerinden biri olduğunu da gösterdi.
‘’Önüne geleni deviriyor‘’
Maçın skoru kimseyi aldatmasın, son derece çekişmeli ve Fenerbahçe’nin oldukça zor kazandığı bir Spor Toto Basketbol Süper Ligi maçı oldu. Galatasaray derbisinin üzerinden 48 saat geçmeden Pınar Karşıyaka karşısına çıkan Sarı-Lacivertliler, son 2 dakikada oyunu koparabildi: 84-75. Obradoviç, Euroleague’de süre almayan Berk ve Melih’le maça başlarken, takım öndeyken 7. dakikada bu ikiliyi kenara aldı bir daha da sahaya sürmedi. Kanarya, bu kadar yorgunluğa rağmen geri dakikaladı
7 kişiyle oynarken, sakatlıklar nedeniyle Pınar Karşıyaka da bütün maçı 7 oyuncuyla tamamladı. Sonunda, Fenerbahçe daha yoğun bir tempodan çıkmasına rağmen yorulan ve hata yapan taraf İzmir ekibi oldu.
İlk yarıda Kaf Kaf öndeydi
Karşıyaka, Dillard ve Summers’la ilk yarıyı önde kaparken, Fenerbahçe biyonik adam Udoh ve son haftaların formda ismi Sloukas ile oyunun içinde kaldı. İkinci yarıda üstünlük sürekli el değiştirdi. Kanarya, Dixon’la kritik üçlükler bulurken, Vesely de pota altında devreye girdi. Devre 60-56 sona ererken, son 2 dakikaya da 75-71 girildi.
Karşıyaka, Owens’la bulduğu hücum ribauntlarıyla oyundan hiç kopmadı. Ama Sloukas’ın basketi sonrası 1.09 kala Nunnally’nin attığı üçlük, skoru 80-71 yaptı ve 39 dakika çok zorlandığı maçta zaferi Fenerbahçe’ye getirdi. Kanarya’da galibiyet kadar, 12 sayı atıp takıma yavaş yavaş ısındığını gösteren Nunnally’nin performansı da önemliydi.
‘’Fenerbahçe döngüyü kırdı‘’
Galatasaray açısından çok daha fazla önem taşıyan bir maçtı. Fenerbahçe karşısına 3’te 0’la çıkan Sarı-Kırmızılılar, kazanması halinde ileriye biraz daha umutla bakabilirdi belki ama artık mental olarak da ayağa kalkmaları zor olacak.
Galatasaray da bu bilinçle başladı oyuna. Bir anda 15-7 öne geçtiler. Ama bir sezon klasiği oldu Sarı-Kırmızılılar için. Ne zaman rotasyona girdiler, Göksenin, Sinan kenara geldi, Dentmon vs oyuna girdi, Fenerbahçe 9 dakikada tam 33 sayı attı. Skor 15-7’den, 26-40’a geldi.
Bu oyuncu kadrosu ile Galatasaray’ın takım savunması yapması çok zor görünüyor. CSKA’dan 109, Fenerbahçe’den tam 103 sayı yediler iç sahada.
Euroleague’de atarak değil, tutarak kazanılıyor. Ama kadro oluştururken yapılan yanlış tercihler, özellikle takımı oynatmaktan bihaber, tamamen kendi skoruna endeksli oyun tarzı olan iki oyun kurucu ile yola çıkmak büyük riskti. Bu risk de olumsuz olarak geri döndü Galatasaray’a...
Zalgiris karşısında en iyi hücum performansını sergileyen Fenerbahçe, dün tavan yaptı. Gerçi Sarı-Lacivertliler, ilk 5 dakika hariç kendisini zorlayan bir savunma direnci görmedi karşısında ama 25 asist üzeri gelen 103 sayı, herkesin skora katkı yapması olumlu şeylerdi onlar adına.
Geçen yıl sakatlıklar nedeniyle sona doğru kendine gelen Kostas Sloukas, bu yıl yıldız gibi parlıyor.
Yıllarca Spanoulis’in gölgesinde kalan Sloukas, Fenerbahçe’de potansiyelini fazlasıyla ortaya çıkarmaya başladı. Galatasaray’ın yaptığı hamleler sonrası umutlandığı her anda Sloukas sorumluluk aldı. Müthiş bir yüzdeyle 24 sayı atan Yunan oyuncu 7 de asist yaptı. Bobby Dixon, Udoh, Datome, Kaliniç her seferinde net mesajlar verdi Galatasaraylı oyunculara.
Yıllardır seyircili maçların hiçbirinde Abdi İpekçi’de kazanamıyorlardı, dün mental olarak da ayakta kalmayı başardılar.
Obradoviç’li Fenerbahçe, dolu tribünler önünde ilk kez kazandı. Kısır döngüyü kıran taraf oldu Sarı-Lacivertliler...
CSKA ile favori gösteriliyorlardı. İkisi de 4’te 4’le yollarına devam ediyorlar. Zaten favori gibi oynadı Fenerbahçe dün Abdi İpekçi’de.
Bundan sonrası Galatasaray için çok zor geçecek. Çözülmesi gereken bir çok sorun var. Sezon çok uzun ama şimdiden çok geri kaldılar.
‘’Derbi öncesi artılar, eksiler‘’
Puan açısından sıradan bir Euroleague haftası gibi gözükse de, diğerlerinden çok fazla anlam taşıyan, daha fazla değer biçilen bir Euroleague maçı izleyeceğiz Abdi İpekçi’de.
Son yıllarda ilginin iyice arttığı iki ezeli rakibin basketbol çekişmesi, bugün Euroleague sahnesine taşınacak.
Son Euroleague finalisti Fenerbahçe, favori gösterildiği sezona 3 galibiyetle başladı. Son Eurocup şampiyonu Galatasaray ise ikisi evinde olmak üzere oynadığı 3 maçı da kaybetti.
Derbi, bu şartlar altında Galatasaray Odeabank açısından biraz daha fazla önem taşıyor. Taraftarın ilgisinin azalmaması için, İpekçi’de kaybedilen üst üste 2 maç sonrası bir Fenerbahçe yenilgisi, Sarı-Kırmızılılar açısından bir mağlubiyetten de çok fazla şey ifade edebilir.
Bu tip derbilerde, teknik- taktikten çok, farklı faktörler belirleyici oluyor. Atmosfer, taraftar baskısı, camiaların derbilere verdiği değer, oyuncuları psikolojik olarak bambaşka etkiliyor. İki takımın son yıllardaki rekabetine baktığımız zaman, deplasman takımlarının bu atmosferden olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Son 3 yılda oynanan 20’ye yakın seyircili maçta rakip sahada kazanan olmadı.
Ataman’ın başını ağrıtıyor
İşin teknik tarafına bakacak olursak, Galatasaray fazlasıyla sorunlu olarak derbiye çıkıyor. Sezon başında özellikle iki oyun kurucu transferinde yapılan yanlış tercihler, Ergin Ataman’ın başını fazlasıyla ağrıtıyor. Smith, süratli, atletik, çabuk, şutör, potaya gidebilen müthiş bir skorer. Kısacası iyi bir oyuncu. Ama henüz Euroleague oyuncusu değil. Saha görüşü, basketbol aklı, takımı oynatabilme kabiliyeti ve fizik olarak zayıf oluşu nedeniyle katkı veremiyor. Dentmon da müthiş bir skorer. Bireysel yetenekleri çok fazla. Ama o da klasik bir Euroleague guardı değil. Hal böyle olunca iş devşirme oyun kurucu Sinan’a kalıyor.
Takım savunmasında da büyük zaafları var Sarı-Kırmızılılar’ın... Bu durum kısa zamanda da çözülecek gibi durmuyor.
Fenerbahçe, Abdi İpekçi’ye Bogdanoviç ve Kaliniç’ten yoksun çıkacak. Galatasaray ligin en çok sayı yiyen takımıyken, Fenerbahçe, potasında en az sayı gören takım. Son Zalgiris maçında 22 asist yaptılar. Hücumlar da yoluna giriyor gibi. Ama onlar için belirleyici olacak olan, mental olarak ayakta kalıp kalamayacakları. Düne kadar kalamamışlardı...
Sonuçta psikolojik olarak evinde oynayan Galatasaray, fiziksel olarak da Fenerbahçe ön plana çıkıyor. Bakalım gülen taraf kim olacak?
‘’Fener olması gerektiği gibi‘’
Euroleague’de üç hafta sona erdi, kağıt üstünde favori gösterilen geçen yılın iki finalisti CSKA ve Fenerbahçe farkını ortaya koydu. Yenilgisiz iki takım var 3 hafta sonunda, ikisi de son finalistler.
Fenerbahçe, ilk iki haftayı birer sayıyla kayıpsız atlatmayı başarırken, bu galibiyetlerdeki kilit faktör yaptığı savunmaydı.
Obradoviç, takım eski olmasına rağmen, hücumda yeni düzenler, yeni setler oturtmaya çalışıyor doğal olarak. Burada bazı aksaklıklar var ama savunma istikrarı galibiyeti yine Fenerbahçe’ye getirdi.
İlk periyotta yenilen 24 sayıdan sonra, kalan 30 dakikada Fenerbahçe potasında sadece 44 sayı gördü. Her ne kadar Zalgiris hücum potansiyeli çok yüksek olmasa da, sonuçta bir Euroleague takımı. Evinde oynadığı iki maçta da rakipleri 60’lı sayılarda tutmak önemliydi Fenerbahçe için. Dün, bu yılki en iyi hücum maçını çıkardı Kanarya. 53 basketin, 22’si asist üzerinden geldi. Bunların tam 11’ini Sloukas yaptı. Antiç ve Sloukas sezona formda başladı.
Dün Vesely ve Datome ritmini bulur gibiydi. Udoh zaten bildiğiniz gibi. Fenerbahçe için gecenin olumsuz tarafı Bogdanovic ve Kalinic’in sakatlanmaları oldu. Çılgın bir fikstür bizi bekliyor. Takımlar 10 günde 5’er maç yapacak. Herkes için yeni bir durum. Bakalım takımlar ve oyuncular buna nasıl reaksiyon gösterecek, hep birlikte göreceğiz.
‘’Fenerbahçe farkı‘’
Barcelona’da, Barcelona ile oynuyorsun. Rakip bir basketbol devi. Bir çok şampiyonluğu, bir çok Final-Four’u var. Ama gerek tribünleri dolduran binlerce taraftar, gerek iki Euroleague şampiyonluğu bulunan coach Bartzokas, gerekse oyuncularda şöyle bir hava var. ‘Ne yaparız da Fenerbahçe’yi yenip bir sürpriz gerçekleştiririz’. Fenerbahçe basketbolunun son bir kaç yılda Obradoviç ve Gherardini ile geldiği en önemli nokta bu. Düne kadar, ‘eğrisi doğrusuna gelir de kazanır mıyız’ diye düşünürken, şimdi İspanya’da, Barcelona karşısına kocaman bir psikolojik üstünlükle maça başlıyorsun. Fenerbahçe henüz hazır değil. Kopuk kopuk oynadı. Datome, Vesely çok az katkı verdi. Ama bu oyun bile her ne kadar Navarro’dan yoksun olsa bile Barcelona’yı deplasmanda devirmeye yetti. Son çeyrekte 9 farka ulaşan Kanarya, maçı orada koparabilirdi belki ama, sonuçta önemli olan çok iyi durumda bulunmasalar bile Barcelona deplasmanında
kazanmak.
‘Winner’ bir takım Fenerbahçe. Bamberg’den sonra Barça’yı da 1 sayıyla yendi. Bir şekilde kazanmayı beceriyorlar. Yine savunma hamlesi ile kazandılar, Bamberg’e karşı olduğu gibi. Bu kez Sloukas, Final- Four ‘MVP’si Rice’e geçilmedi. İki üç hamle yaptı Amerikalı, bizim Yunanlı hepsinde karşısında kaldı. Bu savunma ‘zafer’i getirdi...
Aslan’ın kredisi bitiyor
CSKA karşısında yediği 109 sayı sonrası savunması büyük eleştiri alan Galatasaray’da, coach Ergin Ataman Kızıl Yıldız maçına, Tofaş karşısına çıktığı beşle başladı. Bu, savunma öncelikli beşte, Göksenin ve Tyus, oyunun başına damgasını vuran isimler oldu. Göksenin rakip oyun kurucuyu canından bezdirirken, Tyus bloklarla pota altını karartıyordu. Bu ikili bununla
da yetinmeyip hücumde sekizer sayı atınca Galatasaray bir anda 19-5 öne fırladı. Galibiyetin kolay geleceği izlenimi de edinilmişti. Ama ne zaman ki Ergin Ataman rotasyona başladı, Smith ve Dentmon gibi kontrolsüz iki isim oyuna girdi, maçın rengi de değişti. Kızıl Yıldız bütçe olarak zayıf, kadro olarak yetersiz belki ama, oyun sistemi, düzen ve disiplin anlamında Galatasaray’dan çok üstün.
Hiç panik yapmadılar, kendi basketbollarını oynadılar, 15 sayı geriden gelip 15 sayı öne geçtiler. Tecrübesizlikleri yine onlara maç kaybettiriyordu. Daye müthiş bir hücum nyeteneği. İlk 20 sayısını hiç kaçırmadan attı, Galatasaray 15 sayı geriden gelip, 3 sayı da öne geçti. Taraftar desteği ile maçı alıp götürmeleri gerekiyordu ama, o kadar mücadele, özveri boşa gitti. Göksenin niye bir daha oyuna girmedi, neden Emir o kadar süre sahada kaldı tartışılır. Kariyeri boyunca 8-9 oyuncuyla oynayan Ataman, daha ikinci çeyrekte neden 12 oyuncu kullanır, orası da tartışılır. Sonuçta Galatasaray gibi sürpriz kovalayacak bir takımın, sezona evinde üst üste 2 yenilgi ile başlaması altından kolay kalkılacak birşey değil. Hele ki Kızıl Yıldız gibi bir takıma karşı... Umarız deplasman galibiyetleri ile bunların telafisi gelir. Yoksa sezonun geri kalanı Galatasaray ve taraftarı için bir eziyet halini alır.









































