‘’Fener zoru kolay yaptı‘’
Yoğun Euroleague temposu ve sakatlıklarla boğuşan Fenerbahçe, belki de en çok zorlandığı deplasmana çıkıyordu. Tam 5 yıldır Bandırma’da yenemediği Banvit karşısında, uzun bir aradan sonra ilk kez tam kadro olarak yer aldı Sarı-Lacivertliler. Bunun da faydasını, özellikle hücumda gördü. Son iki Euroleague maçında 50’li sayılarda kalan Fenerbahçe, iki oyun kurucusu Sloukas ve Dixon’ı
aynı anda kullanıp, Datome’ye de kavuşunca, 24’ü asist üzerinden olmak üzere 34 basket buldu.
Theodore’u durdurunca....
Maça 14-7 ile başlayan Banvit’in temposunu, Udoh’un oyuna girmesiyle bozan Fenerbahçe, hücumda Bogdanoviç önderliğinde kolay sayılar buldu. Ligin MVP’si Theodore’u etkisiz hale getirip, rakibi kilitleyen Fenerbahçe ilk yarıda 20’li farklara ulaştı. Banvit, 3. çeyrekte özellikle Orelik’in müthiş performansı ile tekrar oyunun içine girdi, farkı 5 sayıya kadar indirdi belki ama, Fenerbahçe son derece kararlıydı. Forma giyen 8 oyuncudan da skor katkısı alan Sarı-Lacivertliler, zorlu geçmesi beklenen bu deplasmanda (86-75) zafere kolay ulaştı.
‘’Potanın Başkentleri kapışacak‘’
Euroleague’de belki de son yılların en keyifli, en heyecanlı ve tüm gözlerin üzerinde olacağı iki eşleşme izleyeceğiz. Sezon biterken Fenerbahçe’nin düşüşü, Anadolu Efes’in yükselişi ile beraber çok da hesap edilmeyen Play-Off eşleşmeleri oldu. Atina ve İstanbul, Avrupa basketbolunun iki başkenti. Bu iki başkent, Final-Four öncesi kozlarını paylaşacak. Rakiplerin bize oranla tecrübesi, şampiyonlukları fazla ama son finalist Fenerbahçe’nin kadro gücü, Anadolu Efes’in yükselen formu bizleri umutlu kılıyor.
Panathinaikos-Fenerbahçe
Bu sezon Xavi Pascual yönetiminde atılım yapan Panathinaikos çok gösterişli basketbol oynamasa da, Fenerbahçe’nin hatalarını iyi değerlendirdi ve saha avantajını kaptı. Geçen yıl Laboral’i Final-Four’a taşıyan Mike James ve Nick Calathes ikilisi ile guard pozisyonunda çok etkililer. Ayrıca, Gist, Gabriel, Singleton, Feldeine gibi Amerikalılar’la da büyük bir atletizm avantajı sağlıyorlar. Pota altında büyük tecrübe Bourusis de bu zamanları çok seven bir pivot. Salonları OAKA’da 20 bin kişi önünde müthiş bir atmosfer yaratıyorlar.
Obra’nın eline kimse su dökemez
Obradoviç, defalarca Euroleague şampiyonu yaptığı Panathinaikos’la karşı karşıya gelecek. Kendi yarattığı mabette, bir kez daha rakip olacak. Fenerbahçe ve Obradoviç henüz OAKA’da galibiyet yüzü göremedi. Ama 5 maçlık seride oradan en az bir galibiyet çıkaracağını düşünüyorum Sarı-Lacivertli takımın. Sezon boyu yaşanan sakatlıklar, Fenerbahçe’yi çok olumsuz etkiledi. Ama görünen o ki, Kanarya bir aksilik olmazsa Play-Off’a tam kadro ve sağlıklı olarak başlayacak. Geçen yıl final oynayan bu kadro, saha avantajı olmasa da her zaman favoridir. 5 maçlık serilerde, coaching faktörü de çok daha fazla ön plana çıkıyor. Rakipler birbirini çok iyi tanıyor, yapılacak bir iki taktik hamle, fark yaratıyor. Bu konuda da Obradoviç’in eline kimse su dökemez. Kariyeri boyunca oynadığı Play-Off serilerinde sadece bir kez elenen, diğer tüm eşleşmeleri kazanan Obradoviç ve Fenerbahçe kadrosu, Final-Four’a yakın olan taraf.
Olympiakos-Anadolu Efes
Spanoulis, Printezis ve Mantzaris gibi kemikleşmiş üç oyuncunun etrafına yıldız olmayan ama rollerini çok iyi benimseyen yabancıları ekleyen Olympiakos, yıllardır aynı basketbolu oynuyor. Sistemi oturmuş, takır takır işleyen bir düzenleri var. Gelen giden çok olsa da, bu üçlü sayesinde aynı seviyeyi koruyorlar. Bu yıl da çok iyi basketbol oynamadılar, favori gösterilmediler belki ama son 4 maçın 3’ünü kaybetmelerine rağmen 3. sırayı almayı başardılar. İç sahada beklenenden fazla yenilgi almaları, Spanoulis’in eski formundan çok uzak olması, üç pivotu Young, Birch ve Militunov’un vasatın üstüne çıkamamaları Efes’in umutlarını artırıyor.
Seri son maça taşınır
Perasoviç yönetiminde sezona çok kötü başlayan Efes, sonunu muhteşem bitirdi. Euroleague’in kalıplaşmış düzeninden çok farklı basketbol oynuyorlar. Savunma ribaundu alır almaz, direk potaya giden Efes, pozisyonu bulduğu anda top kullanmaktan çekinmiyor. Hızlı oynuyorlar, ama bu tempo bazen yanlış tercihleri ve top kayıplarını beraberinde getiriyor. Bunu dengeledikleri takdirde yenemeyecekleri takım yok. Yeni takım olmaları, Olympiakos gibi bir tecrübe karşısında dezavantaj. Ama Efes’in İstanbul’da yenilmeyeceğini ve seriyi son maça taşıyacaklarını düşünüyorum.
‘’Kötü oyun güzel sonuç‘’
Normal sezonun son maçını, hem de taraftar önünde, üstüne üstlük 3 haftalık yenilgi serisi sonrası kazanmak önemliydi Fenerbahçe için. Play-Off öncesi moral ve özgüven kazanmak gerekiyordu.
Gerçi dünkü oyun ve galibiyetle çok fazla moral kazanıldığını söylemek zor. Datome ve Sloukas iyileşmişti ama Bobby Dixon yoktu bu kez. Kanarya, uzun süredir dişlinin önemli parçalarından yoksun oynuyor, bu da onları fazlasıyla olumsuz etkiliyor. Barcelona hedefin uzağında kaldı ama son dönemde daha konsantre oynuyor. Ligin en az sayı atan takımı onlar ama aynı zamanda en az yiyelerinden biri. Dün kusursuza yakın savunma yaptılar. Fenerbahçe, neredeyse bir tane bile kolay şut kullanamadı. İkili oyunlarda top pota altına hiç inemedi. Zorlama şutlarla normal sürede ancak 58 sayı atabildi Sarı-Lacivertliler. Geçen hafta da 56’da kalmışlardı. Play-Off öncesi tabii ki can sıkıcı bir durum.
Uzatmada maç nasıl kazanıldı? Bogdanoviç’in 20 saniye topu elinde tutup, bir pas bile yapamadan el üstü attığı biri üçlük 3 basketle.... Bogdanoviç hücumu çok kötü kullandı, çok kötü tercihler yaptı ama zor şutları özel yeteneği ile sokmayı başardı. Play-Off öncesi Fenerbahçe’nin ilk dört içinde olma ihtimali kalmadı. Baskonia kaybedince rakip Panathinaikos oldu. Sarı-Lacivertliler, ilk defa bir Play-Off’u saha avantajı olmadan oynayacak.
Ama dün de belirttiğim gibi eğer Play-Off’u eksiksiz olarak oynarlarsa, Obradoviç faktörünün fark yaratacağını düşünüyorum. Kanarya, henüz OAKA’da maç kazanamadı ama herşeyin de bir ilki vardır!
Pascual mı, Obradoviç mi diye soracak olursak, cevabı yazmaya bile gerek yok!
‘’Fener için son şans‘’
Koskoca sezonun hikayesi bir maça, hatta bir topa indirgenemez belki ama denk güçlerin mücadelesinde farkı da küçük nüanslar belirliyor. Nasıl ki geçen yılın finalinde ‘Şampiyonluk bir ribaunt’la kaçtı’ argümanı dillerden düşmediyse, bu yıl belki de Landersberg’in pota üzerinde üç kez sekip, fizik kurallarına aykırı bir şekilde içeri düşen şutu konuşulacak.
Play-Off yenilgisi yok
Fenerbahçe, önceki hafta evinde Maccabi’yi yenseydi şu an bütün ipler onun elinde olacaktı. Ama Landersbers’in mucize basketi, büyük olasılıkla Fenerbahçe’ye saha avantajını da kaybettirdi. Kanarya, son iki sezonda Final-Four’a yükselirken saha avantajı elindeydi ve son şampiyonlarla eşleşmişti. Önce Maccabi Tel Aviv’i, ardından da Real Madrid’i 3-0’la geçmişti Sarı- Lacivertliler. Obradoviç’li Fenerbahçe’nin henüz Play-Off mağlubiyeti yok. Doğal olarak saha avantajı olmasa da, Fenerbahçe yine en büyük Final-Four adayı.
Sürprizler olabilir
Fenerbahçe’nin bugünkü rakibi Barcelona. Çok kötü bir sezon geçirdiler. Son dönemde daha iyi oynuyorlar. Kanarya’da Datome ve Sloukas sakat. Bu iki oyuncunun Play-Off’a yetişmesi bekleniyor. Sarı- Lacivertliler kazanıp normal sezonu iyi bitirmek isteyecek. Ama sadece onların galibiyeti yetmiyor. İlk 4 için Panathinaikos, Baskonia ve Efes’in de mağlup olması gerekiyor. Uzak bir ihtimal gibi görünüyor fakat iddiasız takımların sürpriz yapabildiğini bu ligde çok gördük.
Şampiyon sever
Diğer sonuçlara göre, Fenerbahçe’nin 4, 5, 6, 7 hatta 8. olma olasılığı bile var. En yüksek ihtimal, 7 veya 6 gibi görünüyor. Bu şartlarda son şampiyon CSKA Moskova ile erken bir rövanş bile oynanabilir. Fenerbahçe, CSKA’yı bu yıl iki kez yendi. Geçen yıl da finalde uzatmada kaybetmişti. 5 maçlık serilerde Obradoviç’in takımlarının her zaman bir adım önde olacağını düşünüyorum.
‘’Bir çuval incir berbat oldu‘’
Euroleague’de bitime 7 hafta kala Fenerbahçe’nin ilk dörtte yer alması kesin gibiydi. Müthiş bir saha avantajı vardı Kanarya’nın. Ama iç sahada alınan Baskonia ve Maccabi yenilgileri tüm hesapları alt üst etti. Dün, Fenerbahçe’nin ‘kendi işini kendi görme’ fırsatı vardı, 5 maçtır üst üste yendiği Real Madrid karşısında. Final-Four öncesi, saha avantajı önemli bir fırsat. Ama herşey değil. Kanarya dün kazansaydı, bu beklenmedik yenilgileri telafi edecekti. Sayısız fırsat da geçti Fenerbahçe’nin eline.
Obra işini yaptı
Sloukas ve Datome yoktu ama Obradoviç ve onun stratejisi vardı Madrid’de... Evinde koca bir Euroleague sezonunda ortalama 90 sayı atan Real Madrid’i, 61 sayıda tutmak, hayal bile edilemeyecek bir durumdu belki. Bir takımı attığı ortalama sayının tam 30 altında tutuyorsunuz, hücum ve savunma planınızla. Ama böyle bir maçı kaybediyorsunuz. Üzülmemek elde değil. 15 serbest atışın tam 8’i kaçıyor. Böyle kısır bir maçta yüzde 46 ile serbest atış kullanırsan kazanamazsın. İyi savunma yapıp, rakibi 16 top kaybına zorluyorsun, yemedeğin hücumların ribaundunu alamıyorsun. Rakibe tam 10 hücum ribaundu şansı veriyorsun. İyi savunma yapıp, top çalıyorsun, gidip boş turnike kaçırıyorsun. Evinde 90 sayı atan Real Madrid’e 40 dakika boyunca potayı göstermeden, 61 sayıda tutup, ama 8 faul kaçırıp sadece 56 sayı atabilmek, yapılan o kadar hazırlanmayı, sahada gösterilen mücadeleyi, yani bir çuvar incili berbat etmekten başka birşey değil.
Oyuncuların hatası
Bu maçı Obra değil, oyuncular kaybetti. Tempoyu Fenerbahçe belirledi. Sahada Fenerbahçe’nin istediği basketbol oynandı ama kazanan Real oldu. 25. dakikada skor 32-39’du. Kenardan gelen Llull iki dakikada 6 sayı atıp takımı ateşledi, sezon boyunca dökülen Fernandes 3/3 üçlük attı o kadar. Real’in hücum anlamında aklımızda kalan görüntüleri bunlardı. Ama Fenerbahçe’nin hiç yok. Akılda kalanlar kaçan 8 serbest atış ve kolay yakın mesefe şutları... Bu sonuçla, ilk dört hayal gibi görünüyor. Ama şunu da gördük ki, CSKA’yı deplasmanda yenen, Real Madrid deplasmanında galibiyeti kendi hediye eden Fenerbahçe, tüm oyuncuları ile sağlıklı bir şekilde sahada olursa, rakip kim olursa olsun saha avantajı bulunmasa da eleyip, Final-Four’a kalabilir.
Alışılmadık senaryo!
Real Madrid-Fenerbahçe maçı öncesi, gözler Abdi İpekçi’deydi... Galatasaray kazansaydı, sonuç Fenerbahçe’nin işine yarayacaktı. Ama daha maç başlamadan kendi taraftarı Galatasaray’a Türkiye Ligi ve Eurocup şampiyonluğu kazandıran Ergin Ataman’a küfürlü tezahüratta bulundu. Ataman da bunu içine sindiremeyip, soyunma odasına gitti. 5 dakika sonra geldiğinde, maç da bitmişti. Kolay değil. Tam oyun başlayacak coachun salonu terk ediyor. Oyuncularda ne motivasyon kalır, ne oynama isteği. Üstüne üstlük Baskonia’nın 14/22 gibi olağanüstü bir üçlük yüzdesi geldi. Bu iki şoku, Galatasaray
Takımı kaldıramadı!...
Ergin Ataman’ın en büyük hatası, ilk başta kendisine istifaya davet eden grupla muhattap olması oldu. Kulaklarını tıkayıp, işini yapmaya devam etmeliydi. Sonuç mu? Bu şartlarda Ergin Ataman’ın artık Galatasaray’ın başında olması zor gibi görünüyor. Yaklaşık bir aydır süren bu gerginliğe yönetimin sessiz kalması da kabul edilir bir durum değil. Taraftarın, antrenörüne küfür ediyor, çıkıp ‘gık’ demiyorsun, ya da diyemiyorsun, sana şampiyonluklar kazandıran coachunun arkasında duramıyorsun. Galatasaray yönetimi bir karar vermeli. Sahada şampiyon olanların mı, yoksa tribünlerin bir bölümünün mü yanında olacak?
‘’Efes'e durmak yok‘’
Sezona inişli çıkışlı başlayan Anadolu Efes, sonunu müthiş bitirdi. Son 9 maçta 8 galibiyet alan Lacivert- Beyazlılar, Play-Off’tan sonra saha avantajını kovalamaya başladı. İlk üçteki yeri garanti olan Olympiakos, son iki maçını kaybederek gelmişti Abdi İpekçi’ye... Maça da 10-2 ile başladılar. Ama PerasoviC’in aldığı mola sonrası herşey değişti. Dönüşte bambaşka bir Efes vardı sahada. Özellikle Heurtel’in girmesi ile çok iyi hücum eden Lacivert- Beyazlılar, 20-5’lik bir seri yakladı ve ilk periyodu 22-15 önde tamamladı.
Paul’ün sayıları maçı çevirdi
İkinci çeyreğin başında Paul’ün basketiyle seri 23-5’e çıktı, skor da 28-17’ye geldi. Olympiakos, Printezis dışında skora katkı yapacak ikinci bir oyuncu çıkaramazken, devre de 43-36 sona erdi. Kontrolü sürekli elinde bulunduran temsilcimiz, son çeyreğe 58-50 girdikten sonra Sferopoulos, as oyuncularını kenara çekti. Ama genç Papapetrou ile 2, Agravanis’le de bir üçlük bulan Atina ekibi bir anda oyuna ortak oldu: 60-58. Ama Paul’ün arka arkaya 4 sayısıyla rahatlayan ekibimiz, son bölümde Honeycutt’un önce attığı üçlük, ardından da Birch’e yaptığı blokla maçı kopardı salondan 77-69 galip ayrılıp, çıkışını sürdürdü.
‘’Müthiş derbide Efes rüzgarı‘’
İki takım için de son derece kritik bir maçtı. Efes kazanırsa Play-Off’u garantileyecek, Fenerbahçe kazanırsa ilk dört yolunda iddiasını sürdürecekti. Son derece çetin, kıran kırana, keyifli, mücadele dozu yüksek bir maç izledik Abdi İpekçi’de.
Fenerbahçe, Sloukas ve Bogdanoviç’in yokluğunda hiçbirşey üretemiyor. Ne ikili oyun oynayabiliyorlar, ne de potaya gidebiliyorlar. İlk yarıda, sadece üç sayılık atış pozisyonu bulabildiler. Burada da 13 şutun 10’unu kaçırınca sadece 35 sayı üretebildi Kanarya. Efes ise savunmada son derece agresifti. Rakibin tek oyun kurucusu Dixon’a, Doğuş’la baskı yapan Efes, Fenerbahçe’yi hücumda kilitlemeyi başardı. Paul ve Dunston’ın skorer oyunu, Efes’in 12 sayılık farka ulaşmasını sağladı. Obradoviç, Bogdanoviç’sizliğe 22 dakika dayanabildi.
Sırp forvet oyuna girince işin rengi de değişti. İkili oyunları oynayabilen Fenerbahçe, hücumdaki sıkıntıyı çözerken savunması da çok sertleşti.
18 sayılık fark erimeye başlamıştı. Ama Anadolu Efes de, özellikle Granger’la hiç geri adım atmadı. En kritik pozisyonları Granger ve Brown’la sayıya çeviren Lacivert-Beyazlılar, yakalansa da skoru hep önde götürdü. Yine de Fenerbahçe’ye maç iki kez geldi. Önce Paul’ün top kaybı sonrası Bogdanoviç üçlüğü kaçırdı. Ardından yine Paul bu kez iki serbest atıştan birden yararlanamadı, bu kez Dixon üçlükte isabet bulamayınca, Efes çok istediği galibiyete ulaştı.
Nunnally’nin takımın geri geldiği anlarda yaptığı inanılmaz hatalar, Sloukas’ın yokluğunda üzerine büyük yük düşen Bobby Dixon’ın süregelen kötü oyunu sonrası hücuma çıkarken kaptırdığı top, Sarı-Lacivertliler’in ilk dört yolunda büyük yara almasını sağladı.
Önümüzde iki hafta var. İki takımımızın da saha avantajını elde etme ihtimali var ama fikstüre baktığımızda büyük bir fırsat tepilmiş gibi gözüküyor.
‘’Fener'e yakışmadı!‘’
Sloukas ve Bogdanoviç’in yokluğu herhangi iki isimden daha önemli belki Fenerbahçe için.
Fenerbahçe’de hücumları yönlendirecek, potaya gidebilecek sadece 3 oyuncu var. Bobby, Sloukas ve Bogdanoviç.
Bunlardan ikisi olmayınca, hücum organizasyonu da fazlasıyla sekteye uğruyor.
Kötü oyun, hücumda sıkıntı çekmek bir yere kadar kabul edilebilir bir durum. Ama rakip Maccabi, Fenerbahçe’den 10 kat daha sorunlu.
Zirbes ve Weems takımdan ayrılmış. Goudelock, Quincy Miller ve Devin Smith sakat.
Sezon boyunca neredeyse hiç dakika alamayan Mekel, Pinini ve Alexander gibi oyuncuların forma giydiği, kariyeri boyunca sıradan takımlarda oynayan Simpson’un oynadığı, iddiası kalmayan, ununu elemiş, eleğini asmış bir takıma, 12 bin taraftarı önünde yenilmek kabul edilir gibi değil.
Maça çok iyi başladı
Belki de bu durum onları yanılttı. Hep böyle gider diyedüşündüler belki ama, iddiasıolmadığı için rahat oynayan, 5 kısa ile yüzü dönük potaya gidebilen Maccabi, çok ters geldi Sarı-Lacivertli savunmaya.
Her şeye rağmen Melih’in 5/6 üçlük isabet, Antiç’in 2 dakikada 8 sayı atması, Udoh’un ‘doubledouble’lık performansı yine de galibiyeti Fenerbahçe’ye getiriyordu.
Ama Sloukas’ın yokluğunda, Berk yerine oyun kurucu olarak Nunnally’nin tercih edilmesi, Fenerbahçe’nin de sonunu hazırladı.
Melih ve Nunnally’nin iki üçlüğü sonrası 6 farkı yakalayan Kanarya, gerçek bir oyun kurucu ile oynasa, o farkı rahatlıkla koruyabilirdi. Ama Nunnally önce 1’e 5 hücum edip daha 5 saniye dolmadan topu potaya attı.
Kötü hücum, dengesiz savunmayı beraberinde getirdi. Yenilen üçlük sonrası, yine Nunnally’nin top kaybı, Maccabi’yi maça ortak etti. Obradoviç, Dixon’u oyuna aldı ama iş işten çoktan geçmişti. Özgüven kazanan Maccabi’de, Landesberg’in son saniye şutu iki kez çemberden sekti ama şans hak edenin yanında oldu!.









































