‘’Lincoln Henrique şov‘’
Geniş kadro olunca Jesus’un sahaya çıkartacağı 11’i merak ediyorduk. Portekizli hoca yenilerden Gustavo Henrique ile Lincoln Henrigue’yi ve Dinamo Kiev maçında önce oyuna alıp, sonra dışarı çıkardığı Emre Mor’u sahaya sürmüştü. Rakip Slovacko’nun kapanacağını hesaba katan Jesus, takımını 3’lü defans ile (Gustavo-Arao-Szalai) oynatıp kanat bekleri Osayi ve Ferdi’yi daha ofansif görevlendirmişti. Sahadaki takımın merakla izlenen diğer ismi de genç kaleci Ertuğrul Çetin oluyordu. Rakip fazla üstüne gelmemesine rağmen genç kaleci, yer tutuşları, doğru zamanlamaları ile geçer not aldı. Maç yine Fenerbahçe’nin müthiş baskısıyla başladı. Osayi, Emre Mor sağ kanadı, Ferdi ve Lincoln sol kanat bindirmeleri ile rakibe göz açtırmadı. Arao’nun geride kalması yüzünden Zajc orta alanı tek başına toparlıyordu. Sahanın en iyilerinden Emre Mor, önce Lincoln’un asistini şık bir vuruşla gole çevirdi ardından da yoktan var ettiği pozisyonda golle sonuçlanan serbest vuruş kazandırdı.
Devre biterken ilk golün asistini yapan Lincoln’un müthiş frikiği ile gelen gol tribünlerin özlediği vuruş becerisiydi. Valencia ve Rossi maçta ön plana çıkamayan ayaklardı. İkinci yarının hemen başında rakip 10 kişi kalınca (Hofmann kırmızı gördü) Fenerbahçe için maç tek kale oyuna döndü. Jesus’un sırasıyla Serdar Dursun, Crespo, Bruma, Novak ve Arda Güler hamleleri, skorun artmasına katkı yapmazken, sahneye yine sahanın en iyisi Lincoln Henrique çıktı. Nefis bir füzeyle topu ağlara yollarken, hem şovunu yapıyor hem de tribünleri çoşturuyordu. Fenerbahçe farklı skorla, bu turu geçti sayılır. Oynadığı futbol ve golleriye geceye damga vuran Lincoln Henrique, ilk 11 için de banko rezervasyonunu yaptırdı.
‘’Fenerbahçe'nin 11'i‘’
Altay, Osayi, Kim, Szalai (Serdar Aziz), Ferdi, Crespo, Zajc, İrfan Can, Mert Hakan, Rossi ve Serdar Dursun... Bu 11 geçen sezonu başarıyla kapatan İsmail Kartal’ın takımı. Bu takımı hemen hemen her Fenerbahçeli ezbere sayardı. Yeni hoca geldi, takımı kasetlerden analiz ettiğini, başarılı bulduğunu ve 3-4 nokta transfer yapacaklarını söyledi. Ama Jesus, söylediklerinin tam aksine transfer üstüne transfer isteyip herkesi şaşırttı.
Fena karışırdı
Portekizli hoca kendi dilinden anlayan ve tanıdığı oyuncuları aldırıyor. Sayıları şimdilik 10’u geçen bu transferler ile İsmail Kartal’ın başarılı ilk 11’i tarih oldu. Bu transferleri başka bir hoca yapsa ortalık fena karışırdı. Takımın bankoları kim derseniz, 2 kişi sayabilirim; Altay ve Osayi. Sol bek Alioski sonrası Ferdi Kadıoğlu’nun durumu bile merak konusu. Garantileri yok Sezon başı Jesus’un parlattığı İsmail Yüksek ile taraftarı heyecanlandıran Emre Mor bir daha banko ilk 11 görür mü, tartışılır. Mert Hakan, İrfan Can, Crespo, Zajc, Serdar Aziz gibi geçen sezonun bankolarının bu yıl oynama garantileri yok. Yönetim ve camia hocasına çok güvendiği için beklemede. Jesus’un sahaya süreceği yeni 11’i de merak etmeyen yok gibi. Neden mi? Kime sorsam başka bir 11 yapıyor. Haydi hayırlısı...
‘’Futbol sonuç oyunu‘’
Jorge Jesus takımının ilk maçta ortaya koyduğu mücadeleden memnun olmuş ki rövanş oyununa da Polonya’daki 11’le başladı. Kadıköy’deki maç adeta ilk 90 dakikanın kopyası gibiydi. Dinamo Kiev maçı kendi alanında kabul etmiş, garanti pas oyunuyla tempoyu düşürüp, Fenerbahçe’nin açık vermesini kovaladı. Fenerbahçe ise kapanan rakibini genelde ortadan delmeye çalıştı, kenarları fazlaca kullanmadı. İrfan Can’ın direkten dönen topu hem şanssızlık, hem de kırılma anıydı. Bu top gol olsa, maç kolaya dönecekti. Tartışmasız takımın en iyileri yine iki kanadı savunan, fırsat buldukça hücuma destek veren Osayi ve Ferdi idi. İlk maçta da söylediğimiz gibi becerili ayaklara sahip bir golcün yoksa, kazanmak da kolay olmuyor. Valencia, Rossi, King girdikleri pozisyonlarda hep zoru (!) başarıyorlar. Valencia kazandığı penaltıyı bile kullanamıyor. Jesus’un ilk hamlesi ikinci yarıya başlarken oldu. Nedendir bilinmez İrfan Can’ın yerine Emre Mor’u oyuna aldı. Bu yarının kırılma anı ise İsmail’in gördüğü kırmızı kart idi. Bu kart tamamen, tecrübesizliğin bir ürünüydü. Fizikman güçlü Dinamo Kiev’e karşı 10 kişi oynamak zordu. İlk bölümde Altay’ı hiç rahatsız etmeyen misafir takım ilk organize atağında da golü bulunca maç daha da zora girdi.
Hayaller suya düştü
10 kişiyle penaltı kazandı, bu atışlarda zorlanan Valencia, topu yine kaleciye nişanladı.(Neden atar tartışılır) Sonra Jesus’u seyrettik. Sıkışınca Crespo’yu oyuna aldı. İkinci yarı oyuna aldığı Emre Mor’u dışarı çıkardı. ( Sezon başı piyangosu) Sonra Bruma’yı, Serdar Dursun’u, Lincoln’u sahaya sürdü. Bu yaz boza rağmen, maç biterken gelen Szalai golü, yine herkesi umutlandırdı. Sonrası mı, uzatmalarda Lucescu’nun takımıyla, eksik Fenerbahçe başa çıkamadı ve yine Şampiyonlar Ligi hayali suya düştü. Futbol sonuç oyunu onun için, Jesus’u bırakalım, Lucescu’yu kutlayalım.
‘’İrfan Can ve Kiev rövanşı‘’
Dinamo Kiev maçından sonra İrfan Can Kahveci ile ilgili sosyal medyada saçma sapan yorumları görünce şaşırmamak mümkün değildi. Bugün Fenerbahçe futbol takımının en değerli en yaratıcı 3 oyuncusunu say deseler, bunlardan biri şüphesiz İrfan Can olur. Gençlerbirliği alt yapısından yetişen, tıpkı Arda Güler gibi çabuk parlayan İrfan Can, kısa zamanda da tüm kulüplerin radarına takılıyordu. Büyük kulüplerden önce davranan Başakşehir ucuz bir maliyetle İrfan Can’ı kadrosuna dahil ediyordu. İrfan Can’ın yükselişi Başakşehir’de devam edince bu defa büyükler (Galatasaray ve Fenerbahçe) harekete geçiyor, genç futbolcu astronomik bir ücretle Fenerbahçe’ye geçiyordu. İrfan Can takımının en büyük silahı ve ümidi olmuştu.
Başrol oyuncusu
Fenerbahçe’de yaşanan hoca değişiklikleri, takımın kötü gidişine bir de sakatlıklar eklenince İrfan Can ilk senesinde beklenen randımanı verememişti. Geçen sezonun son bölümünde ise İsmail Kartal’ın gelişiyle büyük bir çıkış yakaladı. Jorge Jesus’un gelişi ve beraberinde takıma yapılan takviyeler, kadroyu şişirdi. Ancak yeni gelenlere rağmen İrfan Can, Fenerbahçe’nin bankoları arasındaydı. Dinamo Kiev ile yapılan maçta, şanssızlıklar yaşadı. Kale önünde bir topu gol yapsa, bugün yine onun için methiyeler yazılacaktı. Tekrar ediyorum, bu sezon bir başarı yakalanacaksa, o senaryonun başrol oyuncularından biri İrfan Can Kahveci olur.
Gelelim rövanşa
İlk maçtan sonra genel kanı Fenerbahçe’nin turu Kadıköy’de geçeceği yönünde. Ben de farklı düşünmüyorum ama rövanşa, “Çantada keklik” gözüyle bakmıyorum. Rakip sıkıntılar içinde, kadrosunda önemli yıldızlar yok, ancak takımın başında bir kurt, bir futbol beyni Lucescu var. Kaldı ki, bizleri çok iyi tanıyor. Bu yüzden Fenerbahçe rehavete kapılmadan ilk maçı düşünmeden rövanşa hazırlanmalı. Tahmin ediyorum ki, Jesus da oyuncularını maça öyle hazırlayacak. Rövanş maçı Kadıköy’de kapalı gişe olur. Tribünleri dolduracak Sarı-Lacivertli taraftarların en büyük desteği de İrfan Can Kahveci’ye olmalı. Ona yapılacak destek hem takıma olumlu olarak yansıyacak, hem de çatlak seslere en güzel cevap olacaktır.
‘’Bir golcü aranıyor‘’
Hazırlık maçlarına idman gözüyle bakarım. Gerçekçi olursak Fenerbahçe podyuma ve kantara ilk olarak Dinamo Kiev karşısında çıktı. Jesus'un oyun planını ve sahaya süreceği 11'i hepimiz merak ediyorduk. Portekizli hoca geçen yılın başarılı 11'ne biraz el atmıştı. Crespo-Zajc (Neden yoklar?) ikilisi kulübeye, yenilerden Arao (Gustavo'nun daha genci ve hızlısı) ve İsmail Yüksek sahadaydı. Yenilerden formayı kapan diğer isim de King (Serdar Dursun'u zor keser) olmuştu.
Kronik hastalık devreye girdi
İlk bölümde topu alan, oyunu kontrol altında tutan, önde baskı yapan Fenerbahçe oldu. Lucescu yıldızı bol rakibi karşısında takımını kendi alanında tutuyor, tek pas oynatıyor, hızlı hücum denemeleri yaptırıyordu. Fenerbahçe'nin baskılı oyunu yine kronik hastalık (gol atmayı becerememe) nüksedince devre golsüz kapandı. İkinci bölüme Fenerbahçe zorunlu bir değişiklikle başladı, Serdar Aziz yerini Tisserand’a bıraktı.
Kadıköy'de geçer
Fenerbahçe bu yarıda gol atmak için her yolu denedi. Kanatları kullandı, duran toplardan avantaj aradı. Sahanın en iyileri Osayi ve Ferdi ile kanat akınları düzenledi. Rossi ve Valencia ile pozisyonlar yarattı ama golü bulamadı. Son bölümde Jesus'un hamleleri geldi. İrfan Can ile King'in yerlerine Lincoln ve Bruma, daha sonra da Valencia ile Rossi'nin yerlerine Serdar Dursun ile büyük ümit, Arda Güler girdiler . Maçın son bölümü adeta rakip yarı sahada oynandı. Ama Fenerbahçe Dinamo Kiev'in kalecisi Bushchan’ı geçemedi. Rövanş mı? Fenerbahçe bu Dinamo Kiev’i Kadıköy’de geçmesine geçer. Ama hala bu takımın golcüsünün olmayışına hayret etmemek mümkün değil. Sözün kısası; Bir golcü aranıyor.
‘’Fenerbahçe yine sil baştan...‘’
Geçtiğimiz sezon bittiğinde Fenerbahçe’nin sahaya çıkacak 11’ni taraftarın büyük çoğunluğu tahmin edebiliyordu. İsmail Kartal önce ideal 11’i, sonra da başarıyı yakalamıştı. Sezon bitti, şampiyonluk kaçmasına rağmen camia ümit doluydu. Hem başkan Ali Koç hem de teknik direktör Jesus, takıma sadece nokta transferler yapacaklarını, ilk 11 üzerinde fazla oynamaya gerek olmadığını söylüyorlardı. Peki öyle mi oldu? Hayır! Fenerbahçe yine sil baştan hale döndü. Kim’in transferi, defans kurgusunu bozdu. Takımın stoperleri Szalai ve Serdar Aziz gibi duruyor. Lemos ve Tisserand gözden düşmüş. Peki 3 kulvarda yarışacak bu takımın yedek stoperleri nerede?
Arda şans bulur mu?
İki kanat beki Osayi ve Ferdi. Onların yedekleri, iyileştiği zaman Nazım ve bekleyen Novak. Takımın geri kalan 6 mevkii için tam bir curcuna var. Bugün Fenerbahçe için sağlıklı bir 11 yapmak zor. Takımın en büyük silahı İrfan Can’ın bile yeri garanti değil. Dikkat ederseniz Jorge Jesus genelde dilinden anlayan oyuncuları aldırıyor. Yenilerden Arao, King ve Lincon takımın bankoları. Crespo, Zajc, Mert Hakan, Emre Mor, Pelkas, Valencia’dan formayı kimler kapar? Tiago Çukur, taraftarın sevgilisi Arda Güler ilk 11 şansı bulurlar mı?
Merakla bekliyorlar
Forvet hattı yenilendiğinde Serdar Dursun, kulübeye mi döner? Evet kesin olan şu ki, Jesus hem oyun planı hem de ilk 11 için “Sil baştan” yapıyor. Taraftarlar ve camia çok güvendikleri için Jesus‘un yeni Fenerbahçesi'ni merakla bekliyorlar. Bakalım geçen sezonun takımını arayacaklar mı, yoksa hatırlamayacaklar mı?
‘’Alex'ten Mesut'a...‘’
Alex’in gidişinin ardından Fenerbahçeliler onu çok aradılar. Brezilyalı yıldızdan sonra her gelen yeni yabancıyı onun yerine koymaya çalıştılar ama bir türlü özlemlerini gideremediler. Yıllar sonra Mesut Özil’in gündeme gelişi camiayı çok heyecanlandırdı. Başkan Ali Koç, rüya transferi gerçekleştirdiğinde Alex hasreti biter diye düşündüler. Mesut Özil’in Fenerbahçe’deki ömrü beklenenin aksine çok kısa sürdü. Aykut Kocaman dönemi Alex’i, İsmail Kartal dönemi de Mesut Özil’i bitirdi.
‘Ya Alex ya ben!’
Fenerbahçeliler yıllardır Alex’in gidiş sebebini net olarak bilmezler. Bu soruya genelde kaçamak cevaplar verildi. Başkanlığı bırakmadan birkaç ay önce bu konuyu Aziz Yıldırım’a sormuştum. “Neden gönderdiniz?” dedim. Cevabı mı? Aziz başkan, “Takım liderdi. Aykut Kocaman bana kısaca ‘Ya o ya ben’ dedi. Lider takımın hocasını gönderecek değildim, onun için Alex’i yolladık” sözleriyle yanıt verdi. Geçtiğimiz gün Ozan Tufan’ın yaptığı açıklamalardan da soyunma odası tartışmalarından Mesut Özil’in ipinin çekildiğini öğrendik.
Ayrılıkları şık olmadı
Soyunma odasındaki tartışmanın boyutlarını bilmiyoruz. Bunu ancak iki taraf net olarak konuşursa, olayın şahitleri bunları doğrularsa öğreniriz. Ancak unutmamak gerekir ki hem Alex’in hem de Mesut Özil’in ayrılıkları hiç şık olmadı. Taraftarın gözdesi, sevgilisi bu oyunculara daha vefalı bir veda yapılabilirdi. Alex için geçti ama Mesut Özil’in CV’si en azından anlamlı bir vedayı hak ediyor. Öyle değil mi, Sayın Koç? Öyle değil mi sevgili İsmail Kartal? Büyüklük sizlerde kalsın...
‘’Fenerbahçe'nin ideal 11'i‘’
8 yıldır şampiyonluk özlemi çeken Fenerbahçe’de bu sezon öncesi daha farklı bir heyecan ve ümit var. Zico’dan (2006) sonra ilk kez takımın başına iddialı bir teknik adam, Jorge Jesus geldi. Camia yeni hocadan her ne kadar kısa zamanda başarı bekliyorsa da işler öyle kolay yürümüyor. Geçen sezonu hatırlayalım. İsmail Kartal’ın başarısındaki en önemli faktör, ideal 11’i kısa sürede bulup, sahaya sürüşü idi. Sarı-Lacivertli takımın geçen sezon sahaya çıkacak 11’ni hemen hemen herkes tahmin edebiliyordu. Sakatlıklar ve cezalar dışında takım kolay kolay bozulmuyordu.
Cevap bekleyen sorular
Şimdi bu sezon öncesine dönelim. Jesus her ne kadar takımı kasetlerden izlediyse de yeni arayışlar içinde. Yeni transferler (Lincoln, Bruma, Emre Mor) geldi. Gidenler olursa, gelmeye de devam edecek. Gelenlere ‘banko’ gözüyle bakanlar var. O zaman bu takımın ideal 11’i nasıl şekillenecek? Görünen o ki şimdilik kanat bekleri, Osayi ve Ferdi. Kaleci Altay ve Kim de diğer bankolar. Szalai, Serdar Aziz tercihi olur mu? Geçtiğimiz sezonun uyumlu çifti Crespo ve Zajc bozulur mu? İrfan Can’dan vazgeçilmez, ya Mert Hakan’dan? Rossi, Pelkas sahada mı olur, kulübede mi? Taraftarın sevgilisi Arda Güler ve yeni gözde İsmail Yüksek, forma şansı bulacak mı? Berisha ve Serdar Dursun, takımın golcüleri mi? Yoksa beklenen santrafor gelecek mi?
Papatya falıyla olmaz
Kiralıktan dönenleri ve eldeki diğer oyuncuları hiç hesaba katmadım. Görüldüğü gibi elde yine çok geniş bir kadro var. Sezona 3 kulvarda yarış ile başlanacak. Ancak kim ne derse desin, Jesus’un ideal 11’ini bir an önce bulup sahaya sürmesi şart. Bu işler papatya falı açmakla olmuyor. Yazıya erken diyenler olabilir. Ama Fenerbahçe’nin başına ne geldiyse ideal 11’i yaz-boz tahtasına çevirmesinden geldi. Şimdi sorun taraftara, hepsi ayrı bir 11 yapar. Onun için Jesus’un işi kolay değil. Tecrübesi, birikimi ve bilgisiyle bu işi çözebilecek olması da elbetteki her Fenerbahçeli’nin en büyük güvencesi...