‘’Fenerbahçe kaldığı yerden‘’
Banko favori Fenerbahçe sahaya 'Ben bu maçı nasıl olsa kazanırım' havasında çıkmıştı. Jesus, rakibi gözüne kestirmiş, ilk 11’i ofansif ayaklardan kurmuştu. Diziliş 4-4-2 gibi gözükse de Fenerbahçe aslında 2-6-2 oynuyordu. Defans Gustavo ve Szalai’ye teslim edilmiş, rakip atağa kalktığında sağda Osayi, solda Ferdi ve de Arao (Sahanın iyilerindendi) yardıma geliyordu. İstanbulspor ilk 30 dakika kendi alanında çakılı kaldı, Fenerbahçe baskılı oyununa rağmen fazlaca pozisyon üretemedi. Bu durumdan cesaretlenen İstanbulspor defansif tedbirlerini biraz rafa kaldırınca Fenerbahçe cezayı hemen kesti, 5 dakikada 2 golle işi bitirdi.
Arzu, istek, baskı
Önce sahanın yıldızı Crespo’nun asistinde King’in, ardından King’in asistinde Batshuayi’nin golleri geldi. Jesus devre arası hamle yapmayı pek sevmez. Ancak bu defa ilk 45 dakikada sahada gezinen Emre Mor’u dışarı alıp Lincoln’u sahaya sürdü. Rakip zaten ilk 45 dakikada teslim olmuştu. Fenerbahçe arzulu, istekli, baskılı, şova dönük futbolunu sürdürdü. Batshuayi, kendi becerisiyle takımının 3’ncü, kendinin 2’nci golünü atarken sanki Dünya Kupası’nda hiç yorulmamış görüntüsüyle sahadaydı.
Hafta sonunu düşündü
Jesus hafta sonunu düşünerek, son 30 dakika hamleler yaptı. İrfan Can, Crespo ve King’i oyundan aldı. Rossi, Mert Hakan ve Valencia’yı sahaya sürdü. Arzulu Valencia’ya ceza sahası içinde yapılan faule 'penaltı' çalmayan Volkan Bayarslan böyle kolay bir 90 dakikada bile protesto edildi. İstanbulspor için son saniyede Topalli'yle gelen gol teselli oldu. Özetle Fenerbahçe bilinen görüntüsüyle kaldığı yerden devam ediyor ve alkışı hak ediyor.
‘’Jesus kalır mı?‘’
Her Fenerbahçeli’nin en çok merak ettiği konu şüphesiz Jesus’un sezon sonu kararı. Bilindiği gibi Portekizli hocanın mukavelesi 1 yıllık. Dünya Kupası’nda birçok favori takımın yanı sıra teknik direktörlerin de ‘sapır sapır’ döküldüğüne şahit olduk. Bilhassa favori gösterilen Brezilya’nın Hırvatistan’a elenip kupa dışı kalışı büyük bir ‘şok’ oldu. Jesus’un kendi ülkesi dışında Avrupa’da çalıştırdığı ilk takım Fenerbahçe. Portekizli hocada bir Brezilya hayranlığı var. Gönlünde de Brezilya Milli Takımı’nı çalıştırmak yatıyor. Finali orda yapmak istiyor. Ancak yazılanların aksine Brezilya Futbol Federasyonu bu işe nasıl bakıyor? Ülke takımı genelde Brezilyalılar’a teslim ediliyor. Bu yüzden Jesus birinci tercih olmayabilir. Dil konusu ise Jesus’un avantajı.
Şampiyonlar Ligi önemli
Gelelim madalyonun diğer yüzüne. Jesus şu anda Fenerbahçe’de baştacı. Ama her zaman söylediğim gibi camia şampiyonluk özlemiyle yanıp tutuşuyor. Sezon mutlu sonla bitmez ise Jesus’a aynı destek verilir mi, tartışılır. Olayın Jesus tarafına bakalım. Bu konuda hocaya yakınlığıyla bilinen bir dostum ile konuştum. Bana özetle, “Jesus yarışmacı ve gündemde kalmayı seven bir hoca. Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak onu kesmez. O, takımını Şampiyonlar Ligi’nde görmek ister. Fenerbahçe bunu başarırsa hoca kalır. Aksi takdirde gider. Kalma şansı yüzde 50” dedi.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un açıklamalarını hatırlayalım. Ne demişti başkan: “Biz Jesus’u göndermeyiz. Giderse kendi gider.” Sorunun net cevabını da sezon sonu alacağız sanırım.
‘’Jesus ciddiyeti‘’
Fenerbahçe’nin Rayo Vallecano, Villarreal ve Alanyaspor hazırlık maçlarını izledim. İşin özeti Fenerbahçe bu maçları müthiş bir ‘ciddiyet’ içinde oynadı. Bu ciddiyet teknik direktör Jesus kaynaklı idi. Rakipler de güçlü ve bu hazırlık oyunlarını ciddiye alan takımlardı. Fenerbahçe önce La Liga’nın önemli takımlarından Rayo Vallecano ile oynadı. Geriye düştüğü maçı 3-1 kazandı. Bu maçın öne çıkan isimleri Ferdi, Osayi ve sakatlıktan dönen King oluyordu. King’in formu, Pedro’nun sakatlığı ile daha da önem kazanıyordu.
Süper Lig havasında
İkinci maçta rakip hem kendi liginde hem de Avrupa’da birçok başarıya imza atmış Villarreal idi. Fenerbahçe güçlü rakibi karşısında yenik duruma düşmesine rağmen bu maçı da Serdar Dursun ve King’in golleriyle kazanmasını bildi. Bu maçın bilhassa ikinci yarısında kusursuz bir Fenerbahçe izledik. Müthiş pres ile rakibe nefes aldırmayan, pozisyon üreten, rakibe ofansif oyunda şans tanımamaları alkışı hak ediyordu. Fenerbahçe deplasmanda Alanyaspor’u farklı devirirken, sanki bir hazırlık maçı değil de Süper Lig maçı oynuyor havasındaydı.
Trabzon maçı beklenir
Şimdi gündemde transfer var. Peki Fenerbahçe’nin transfere ihtiyacı var mı? Geniş kadroya rağmen Fenerbahçeli transfer istiyor. Ancak ben yönetimin bu işe pek sıcak baktığını sanmıyorum. Fenerbahçe’de Altay’ın arkasındaki kaleciler (Ertuğrul Çetin ve İrfan Can Eğribayat) hazırlık maçlarında güven verdiler. Gustavo döndü, Peres dönüyor, bu yüzden çok konuşulan stoper isteği rafa kalkabilir. Orta alanda bir sıkıntı yok. Valencia’nın ve bilhassa Pedro’nun sakatlıkları can sıkabilir. King’in ve Serdar Dursun’un istekli ve formda oluşları Jesus’un yüzünü güldürüyor. Ben Fenerbahçe’nin transfer için aceleci olmadığını ve Trabzonspor maçını beklediğini tahmin ediyorum. Transfer haritası bu maçtan sonra netlik kazanır. Ama başta dediğim gibi Jesus ciddiyeti zorlukları, kolaya dönüştürüyor
‘’Giresunspor'a piyango‘’
Maçtan önce iki tarafı teraziye çıkartınca, “Banko Fenerbahçe” demiştik. Jesus’un 11’i bankolar dışında yine değişiklik göstermişti. Alioski, Rossi ve dinlendirilen Crespo’nun yerine Zajc sahadaydı. Takım, 4’lü defans oynuyor gözükse de Ferdi ve Alioski ofansif oynuyor, defans Arao’nun geriye gelişiyle yine 3’lüye dönüyordu. Crespo’nun olmayışı, Arao’nun defansa yardıma gelişi orta alanda sıkıntılar yaratıyordu. Solda oynayan Alioski ve Rossi’nin etkisiz oyunları, Fenerbahçe’yi hücumda da zorluyordu. Takımın iyilerinden Ferdi’nin kendi yarattığı pozisyonda kazandırdığı penaltı, “ilaç“ gibi geliyordu. Valencia’nın golünden sonra Sarı-Lacivertli tribünler yeni golleri beklemeye başlıyordu. Fenerbahçe iyi oynamıyordu ama Giresunspor’un da rakibini rahatsız eder bir görüntüsü isteği yok görünüyordu. Devre biterken sarı kartlı Pedro rakibine bir kasti faul daha yapınca Fenerbahçe yine 10 kişi kalıyordu. Bu rakip için elbette büyük avantaj oluyordu.
İkramı affetmedi
Jesus işler kötü gitse de devre arası hamle yapmayı sevmiyordu. Sahadaki kötü görüntü devamedince Jesus’un aklına hamle yapmak geldi. Son 30 dakikada Zajc’ın yerine Crespo’yu, Rossi’nin yerine de Osayi’yi aldı. Hamleler Fenerbahçe’den gol rakipten geldi. Serdar Aziz’in kafa ile yaptığı asisti(!) Sainz gole çevirince maçın rengi değişti. Fenerbahçe’den yeni hamleler( Serdar Dursun, Emre Mor) Giresunspor’dan gol geldi. Serdar Aziz’in ikramını affetmeyen Sainz maça noktayı koydu.
Bu mağlubiyet çok konuşulur. Jesus’a bir hatırlatma yapalım. Kadroyla bu kadar oynamanın her zaman faydası olmaz. Arda Güler’i 5 dakika kala oyuna almak da her zaman sonuç getirmez.(Neden daha önce oyuna girmedi) Bu maç size ve oyuncularınıza güzel bir ders olmuştur sanırım. Kadıköy’de kazanıp alkışı hak eden Giresunspor’a da bir uyarı yapıp yazıyı noktalayalım. Bu piyango her zaman size çıkmaz..
‘’Kadıköy'den çıkmak kolay değil‘’
Formda ve moralli Fenerbahçe yine evinde ‘banko’ gözüken bir maça çıkıyor. Giresunspor ligin sürprizlere açık bir takımı. İstanbul’da Galatasaray’ı yendikleri karşılaşma buna en güzel örnek. Ancak Fenerbahçe’nin maçları son zamanlarda hep sürprizlere kapalı. Bu akşam Kadıköy yine kapalı gişe olacak. Önde baskıyı ilk dakikadan son dakikaya kadar rahatça sahada uygulayan Fenerbahçe’ye rakibin çok direnç göstereceğini sanmıyorum. Jesus’un 3 bankosu (Altay, Serdar Aziz, Szalai) dışındaki 8 oyuncuyu maç saatinde öğreneceğiz. Tahminim Jesus bu maçta cezalı Batshuayi yerine Pedro’ya şans verebilir. Crespo’yu dinlendirmeyi düşünürse İsmail Yüksek; İrfan Can ve Emre Mor’u dinlendirecekse Rossi ve Osayi formayı kapar. Bana göre ilk defa A Milli Takım’a seçilen Arda Güler ödül olarak Jesus tarafından Kadıköy’deki maça ilk 11 olarak başlatılmalı.
Baskılı, agresif oyun
Gördüğünüz gibi Jesus’un sahaya çıkartacağı takım üzerinde hep tahminler yürütüyoruz. İlk 11 belli olmasa bile hepimizin bildiği gerçek Fenerbahçe’nin sahada nasıl oynayacağı. 3’lü defans, önde baskı, agresif oyun ve ofsayt taktiği. Bunu bizim gibi rakipler ve onların teknik adamları da biliyor ama tedbir alamıyorlar. Bakalım genç ve başarılı teknik adam Hakan Keleş, güçlü rakibini durdurmak için takımını sahaya hangi oyun planıyla sürecek? Gerçek olan şu ki, bilhassa evinde Fenerbahçe’yi durdurmak kolay değil. Hem de kapalı gişe bir oyunda. Ben kısaca ‘Kadıköy’den çıkış zor’ diyorum.
‘’10 kişiyle ders‘’
Fenerbahçe ilk 45 dakika bittiğinde etkisiz ve futbolsuz bir görüntü çiziyordu. Sivasspor’un önde baskılı ve agresif oyununu beklemeyen Fenerbahçe ilk bölümde net pozisyonlar da bulamadı. İrfan Can ve Emre Mor kanatları iyi kullanamıyor, Arao defansa yardıma gelince orta alan üstünlüğü kayboluyor, rakibin süratli oyuncuları (Gradel ve Saba) yüzünden Ferdi ve Alioski gerektiği gibi hücuma katkı sağlayamıyordu. Hatta bu yarıda daha net pozisyonlar bulan Sivasspor oluyordu. Devre golsüz kapandığında Jesus’tan hamle bekleyenler yine yanıldılar. Hem de sahada 3 sarı kartlı (Emre Mor, Crespo, Batshuayi) varken. İkinci yarı başında Batshuayi’nin anlaşılmaz bir pozisyon sonrası çift sarı karttan oyun dışı kalışı Fenerbahçe’ye 'şok', Sivasspor’a ise 'piyango' idi. İyi mücadele eden misafir takım bu avantajını kullanamadan Robin Yalçın ceza sahasında Alioski’yi indirince imdada penaltı yetişti, Valencia golü attı ve Fenerbahçe maça döndü.
Değişiklikler enerji kattı
Jesus daha önce yapması gereken değişiklikleri yine son 25 dakikada yaptı. Sarı kartlılar Crespo ve Emre Mor’u dışarı alıp Zajc ve Rossi’yi sahaya sürdü. Bu hamleler takıma enerji getirdi. Fenerbahçe 11 kişiyle yapamadığını 10 kişiyle yapmaya başladı. Önde baskı, İrfan Can’ın sahneye çıkması, Arao, Ferdi ve Zajc’ın çift kişilik oyunları yorgun Sivasspor’u teslim almaya yetti. İşin özeti şu: 10 kişiyle bir maç nasıl oynanır ve kazanılır diyenlere, bu 90 dakika ders diye gösterilebilir...
‘’Jesus'un öpücüğü‘’
Kazanmanın ötesinde Rennes’e karşı averaj üstünlüğünü korumak zorundaydı Fenerbahçe. Jesus ilginç bir adam, Arda Güler’i kolay değil, zor maçlarda ilk 11 yazıp herkesi şaşırtıyor. Fenerbahçe mutlak kazanması gereken maça 3-5-2 başladı. Serdar, Arao, Szalai 3’lü defans oynarken oyunun iki yönünü de rahat kullanan Osayi sağda Ferdi soldaydı. Genç yıldız Arda orta alanda resital yapıyor, Crespo ve Lincoln ilk topları hep kazanıyordu. Valencia ve Batshuayi de Dinamo Kiev defansını hep hırpalıyordu. Maç Fenerbahçe’nin hakimiyetinde giderken Arda Güler’in ustaları imrendirecek golü geliyordu. Golü atan Arda için Jesus’tan yanağına gelen öpücük en büyük armağandı. Golü bulan Fenerbahçe 'Bu bizi kesmez' diyerek yükleniyor, devre biterken gelen Arao kafa golüyle (Asist Arda’dan) hedefe varmanın zor olmadığını gösteriyordu.
Şapka çıkartılır
İkinci yarı da ipler Fenerbahçe’nin elindeydi. Pozisyon buluyor, pozisyon vermiyordu. Jesus son 25 dakikada Arda, Valencia ve Batshuayi’yi dışarı alıp, becerili ayaklar İrfan Can, Emre Mor ve Pedro’yu sahaya sürdü. Artık gözler sahada, kulaklar Rennes- Larnaka maçındaydı. Larnaka direndi, Fenerbahçe işi bitirdi. Bu başarı asla küçümsenemez. Bu takıma şapka çıkartılır.UEFAKupası’nda artık konuşulan bir Fenerbahçe var. Jesus’un öpücüğü de unutulmaz.
‘’Hoş geldin Batshuayi‘’
Maçtan önce ‘Favori Fenerbahçe’ demiştik, yanılmadık. Zaten maçı dışarıdan bir göz izlese İstanbulspor’un Süper Lig takımı olduğuna inanmaz. Teknik direktörleri değişen takımlar ilk maçlarında motive olur diye düşünmüştük, yanıldık. Fatih Tekke’nin de dersini çalışmadığını gördük. Bir takım her hücumda ofsayta düşer mi? Jesus yorgun Crespo’yu dinlendirmiş, Zajc’ı ilk 11 yazmış, Gustavo’nun yokluğundan da savunmayı 4’lü yapmıştı. Maça 4’lü savunma başlayan Fenerbahçe rakibin ofansif futbola yatkın olmayışından, iki kenar beki Ferdi ve Osayi’yi daha çok hücumda kullandı. Arao geriye gelip defansını 3’ledi. İstanbulspor maça tutunmaya çalışırken ucuz bir penaltı yaptı, Batshuayi golünü attı. Golden sonra maç Fenerbahçe’nin kontrolünde geçti. şık gollerin adamı İrfan Can ceza sahası dışından attığı şutla kazandırdığı golle maçın fişini çekti. Jesus devre arası hamle yapmayı sevmiyor. Sevse belki Arda Güler’i 45 dakika sahaya sürerdi. İkinci yarının başında Szalai baktı rakibin gol atacak hali yok, Topalli’ye bir asist(!) yaptı, o da golü. Fenerbahçe maça heyecan gelmesini bile istemedi. Batshuayi’nin şık kafa golü gecikmedi.
Klasik Jesus hamleleri
Jesus klasik hamlelerini son 25 dakikada yaptı. Ancak gol İstanbulspor’dan geldi. Aslında sahada oynanan futbol ile skor tabelası çok farklıydı. Son 15 dakika Jesus, Crespo’yu da oyuna aldı. Bitime 5 dakika gelen gollerle Fenerbahçe farka gitti. Maçın en iyi oyuncusu şüphesiz Batshuayi idi. 3 gol attı bir golde Valencia’ya attırdı. O zaman ‘Hoş geldin Batshuayi’ diyebiliriz.