Fenerbahçe bence önemli bir fırsatı tepti. Olası finale çıkma ihtimalini basit hatalar ile kaybetti diyebiliriz. İlk maçta ilk yarı etkili oyununu ikinci yarı yapamadığı defansif oyuna çevirerek, basit goller yemesi turun elimizden gitmesine sebep oldu. İlaveten Jesus’un kadro seçimindeki hatalarda üzerine tuz biber oldu.

Sevilla tarihinin en kötü dönemini yaşarken, bu turu geçememek çok kabul edilebilir bir durum değil. Oysaki ilk yarı kötü oyuna rağmen 1-0 önde girmek, moral olarak motivasyonumuzu arttırdı, düşünün kötü oyuna rağmen Sevilla sadece defans yaptı, maç boyunca sadece bir tehlikeli şutları vardı, onun dışında hiçbir varlık gösteremediler. Yani bir iyi oyunumuzu oynasak Sevilla’yı rahatlıkla elerdik. Tabi bu durumun oluşmasın da birkaç etkenin de payı vardı, nedir o diye sorarsanız ? maalesef kale arkası taraftarları diyeceğim. Niye hep bu tuzaklara düşüyoruz, Avrupa zaten bize hiç olumlu bakmamakta, en ufak bir olayda hemen cezayı çakıyorlar.

Başka Avrupa ülkesinde olsaydı bu olay, o kadar üzerine gidilmezdi kabul ediyorum, ama işte biz bu sebepten dolayı kendimize hakim olmalıyız. O dakikaları hatırlayın, takım tam baskı kurmaya başlamıştı, bunalmaya başlayan Sevilla hata yapmaya başlamıştı, işte o an maddeler atlınca oyun soğudu ve o baskıyı tekrar sağlayamadık. Bunlar size küçük detay olarak gelebilir ama önemli sorunlar yaratmaktadır. Taraftarlarımızın bu döngüden kurtulup sadece takımlarına destek olmaları inanın ki çok daha büyük başarıların gelmesine sebep olacaktır.

Sonuç olarak tur avucumuzun içinden kaydı gitti, hatalar zinciri ile hep beraber kaybettik diyebiliriz. Fenerbahçe artık lig ve kupaya konsantre olmalıdır, hatalarını minimize ederlerse mutlu sona ulaşmaları çok zor olmayacaktır.

Sevilla belki de tarihindeki en kötü dönemini yaşıyorken, ayrıca kendi liginde küme de kalma savaşı verirken, üstelik bu maçı ikinci planda görüyorken, bu şekilde bir yenilgi almak çok yaralayıcı oldu. Fenerbahçe açısından bakıldığında form düzeyimizin iyi olduğu, daha komplike bir takım olduğumuz halde, böyle bir yenilgiyi kabullenmekte çok zorlanmaktayız. Oysaki ilk yarı her şey istediğimiz gibi gidiyordu, bu kadar iyi oynarken, ikinci yarı neden bu kadar kolay çözüldün anlayamadık. Futbolda bir terim vardır, atamayana atarlar diye. Sen yakaladığın o net pozisyonları tabelaya yansıtamadığından dolayı, bu üzücü sonuç kaçınılmaz oldu. Bu maçla ilgili Jesus hocanın da çok hataları vardı. Bu kadar önemli bir maçta formsuz Crespo ile başlamak ne kadar doğruydu tartışılır. Ayrıca İrfan Can’dan hala beklentisi olması çok kabul edilebilir değil. Arda gibi yaratıcı oyuncu eksikliği çok bariz bir şekilde görülürken neden 85. Dk. oyuna alırsın. Sevilla’lı oyuncular aslında maça hiç motive değildi, ancak onları maça davet eden biz olduk. İkinci yarı sahamıza çekilerek kontradan gol arama çabasına girdik. Ama biliyoruz ki biz defansif olarak o kadar iyi takım değiliz, ileride pres yapmamızın amacı rakibi kalemizden ne kadar uzakta tutarsak o kadar az tehlike yaşarız düşüncesidir. Tabi bundan cesaretlenen Sevilla atak üstüne atak yapmaya başladı, karambolden gelen gol, onların iştahını daha çok kabarttı ve ilerleyen dakikalarda yine kademe hatasından dolayı, ikinci golü yedik. Sonuç itibari ile Sevilla hiç beklemediği bir şekilde olabilecek en avantajlı skor ile İstanbul’a gelecekler.

Bu maç geride kaldı, Fenerbahçe bu skorun altından kalkabilir mi,? evet kalkabilir, ancak işi çok zor olacak, ilk dakikalarda bulacağı bir gol onları demoralize edebilir ve onlar da kolay çözülen bir takım. Eski güçlerinde değiller, ayrıca hafta sonu maç oynamayacak olmamız bizim için artı avantajdır. Bütün bu etkenleri düşününce neden olmasın diyorum.

Sezonun en güzel maçlarından birini izledik diyebiliriz. Her iki takımda hırs, mücadele ve oyun kalitesi olarak ortaya her şeylerini koydular. Oyunun başlarında Fenerbahçe yine o bildiğimiz ön alan baskısını çok iyi yaparak önemli ataklar geliştirdi. Bunun semeresini de Lincoln’un ayağından gelen muhteşem ortayı, sezonun golcüsü Valencia’nın kafayla attığı gol ile aldılar. Fenerbahçe İkinci gol arayışlarını yaparken, Kayserispor oyunda dengeyi sağlamaya başladı. Maçın belli bölümlerinde, Fenerbahçeli oyunculara yapmış oldukları ikili üçlü presler ile pas kanallarını kesmeyi başardılar. Geriden çıkışlarda ritmik ve hızlı paslarla orta sahada yakaladıkları boşlukları iyi değerlendirerek, etkili pozisyonlar üretmeye başladılar, ancak bu atakların sonucunu tabelaya yansıtamadılar. İkinci yarı başladığında her iki takım mücadele anlamında çok üst düzey bir oyun sergilerdiler, yine her iki takım geriden paslaşarak başarılı oldukları her atakta rakip kale önüne hızlı inerek tehlike yaratabildiler, yani akışkan bir oyun vardı, sakatlıklar haricinde her iki takımda sadece oyunun gereklerini yerine getirmeye çalıştılar. İlerleyen dakikalarda Fenerbahçe, yine sezonun en çok konuşulan oyuncularından olan Ferdinin ayağından kazanılan muhteşem gol ile farkı ikiye çıkarttı. O dakikadan sonra Kayserispor’un gardı biraz düştü. Fenerbahçe takımı soğukkanlılığını koruyarak tempoyu düşürdü, defansta sağlam kalarak, kontradan tehlikeler yaratmaya çalıştı. Kayserispor süre azaldıkça risk almaya başlayarak daha fazla adam ile atak geliştirmeye çalıştılar ve son saniye de buldukları gol ile maçı tamamladılar.

Fenerbahçe çok formda olan bir takımı, iyi oyun ve üst düzey mücadele ile yenmeyi başararak bende bu yarışta varım dedi. Bu oyun ve mücadeleyi devam ettirdikleri sürece, maçları daha kolaya çevirebileceklerdir. Şimdi önlerinde çok önemli bir Sevilla maçı var, bu oyun ve mücadele iyi bir sonuç alabileceğimize dair bize ipuçları vermektedir. Heyecanla bekliyoruz.

Ülkece yaşadığımız o yıkıcı felaketten sonra, takımlarımızın futbola dönmesi oldukça zor olmaktadır. İçimizde yıllarca yaşayacağımız bu acıyı asla unutamayacağız. Ancak hayat devam etmektedir, halk olarak birlik ve beraberlik ile bu acı felaketin üstesinden gelip, normale dönmeliyiz. Maça gelecek olursak, Fenerbahçe ilk dakikalarda tempolu bir oyun ile rakibini kendi sahasına hapsetti diyebiliriz, bu baskı sonucunda kazanılan penaltı ile oyunda skor üstünlüğünü hemen yakaladı. İlerleyen dakikalarda rakip on kişi kalınca tamamen oyuna hakim olan Fenerbahçe, dört sıfır gibi farklı bir skor ile neredeyse kaleci Altay’ı hiç göstermeden maçı tamamladı diyebiliriz. Ancak bu farklı skora rağmen Fenerbahçe’de sorunlar yine devam etmektedir. İlerleyen dakikalarda temposu düştü, ayrıca rakibin yapmış olduğu katı defansı aşmakta çok zorlandı, işte burada yaratıcı oyuncu eksikliği çok göze battı, elinde Arda gibi, oyunu çözebilecek bir yetenek varken, neden kullanmazsın anlamakta güçlük çekiyorum. Jesus’un daha önceki açıklamasını mantıklı bulan Fenerbahçeliler, bayağı bir zaman geçmesine rağmen, artık “Arda hazır değil mi? Maçlara neden ilk on bir başlamıyor?” sorusunu hep sormaktadır. Fiziki olarak geliştirdiği gözle görülüyor, yere daha sağlam basıyor, pasları daha güçlü verebiliyor, o zaman sadece doksan dakika oynaması kalıyor, onu da oynatarak yapılması gerekmektedir. Her maç böyle kolay geçmez, yaratıcı oyuncuya çok ihtiyaç olacaktır, zor maçları kolaya çevirmek için artık Arda’nın direkt on bir oyuncusu olarak maçlara çıkması gerektiğini düşünüyorum. 

Her geçen hafta ligin süresi daralmaktadır, şampiyonluk isteniyorsa, puan kaybı yaşanmaması için çok üstün oyunlar sergilenmelidir, bakalım Fenerbahçe bunu başarabilecek mi? Önümüzdeki haftalarda göreceğiz.

Öyle bir dönemdeyiz ki, Türkiye liginde hakemlerin konuşulmadığı bir hafta yaşanmamaktadır. Bir türlü bu kangrene dönmüş yaraya neşter vurulamıyor. Oysaki onlardan istenen sadece kuralların uygulanması, işin içine teknoloji bile getirildiği halde, yine bariz hatalar yapılmaktadır. Evet hatalar demek istiyorum, ama hakemlerimiz futbolseverleri verdikleri kararlar ile öyle bir hale getirdiler ki, futbolseverler, verilen her kararın arkasında kasıt arar hale geldiler.

Şimdi Avrupa’da ki maçlarda da bariz hatalar yapılıyor diyebilirsiniz, evet Avrupa’da da hatalar oluyor ancak bu o kadar asgari düzeydeki, bizim gibi her hafta hakemler konuşulmamaktadır. Ayrıca Avrupa’da ki hakemler ne karar verirse versin, yaratılan güven kesinlikle kaybolmuyor, ama bu bizde öyle değil maalesef. En son Fenerbahçe-Adana Demirspor maçında Ali Palabıyık adında öyle art niyetli bir hakem vardı ki tersini düşünmek imkansız.

Yaşananları özetlersek, Mert Hakan’ın atmış olduğu gol var, topun ele değdiği var ekibi tarafından gösterilemiyor, artı olsa bile top ele gelmektedir, zaten ele çarpsa top yön değiştirir, ama öylede bir durum yok, sonuca bakıldığında hakem anlaşılmaz bir şekilde golü iptal etti. Skandal bunla da bitmedi, Ndiaye, Batshuayi’yi önce indiriyor, hakem uyarıyor, bir kez daha aynı şekilde indiriyor, yine uyarıyor, baktı ki hakemin penaltı vermeye niyeti yok, bundan güç alan Ndiaye üçüncü kez daha güçlü bir şekilde karga tulumba şeklinde yine indiriyor, gel gör ki ne hakem, ne de var hakemi hiç oralı olmayarak pozisyona devam kararını veriyor.

Son olarak İlerleyen dakikalarda Belhanda’nın Samet’e yapmış olduğu kontrolsüz harekete hakem yine penaltı vermeyerek devam kararı veriyor. Son saniyelerde Zajc’a yapılan bir faul var olası gol olabilir diye onu bile vermedi. Maç bittikten sonra Jesus olabilecek en naif şekli ile itirazda bulunuyor, ki neler gördü bu ülke, ardından Ali Palabıyık’ın işte fırsat elime geçti edası ile, kırmızı kartını gülerek çıkarması o gerçek tavrını bize yine göstermiştir. Sonuç itibari ile maçın skoruna çok büyük bir şekilde etki eden bir hakemin art niyetli olmadığını söylemek ne kadar doğru olacaktır. İşte sorun burada başlıyor hakemlerimizin kuralları uygularken standartları yakalayamaması, hem güven kaybına hem de izleyicilerin kasıt aramasına neden olmaktadır. Tabi bu konunun çözümü sadece hakemlerin eğitilmesi ile olmaz, Federasyon, kulüp yöneticileri ve medyanın da destek olması gerekiyor. Canı yanan haykırıyor, avantajlı olan sesini çıkarmıyor, her yıl yaşanan bu tiyatronun artık son bulması gerekiyor. İstenilen adaletli düzeni yakalamak için yaptırımların kesinlikle çok sert olması gerekmektedir.

Federasyon ve MHK artık bu konu üzerinde yoğun bir şekilde çalışmaya başlaması gerekmektedir, köklü değişimin yapılması ellerindedir, umarım duyarlılık göstererek beklenilen kararları alırlar. Çünkü futbol izleyicileri, artık hakem konuşmak istemiyor.

Valencia Kasımpaşa maçında attığı gollerle adeta haykırdı, bu takımın forvete ihtiyacı yok ben varım dedi. Kariyer rekoruna doğru giderken Fenerbahçe’ye her hafta hayat vermeye devam ediyor. Bazen kolaylıkla atabileceği pozisyonlarda kaçırdığı goller ile taraftara saç baş yoldurduğu oluyordu, hatta taraftarlar tarafından protestolara bile maruz kalıyordu, ama o hiç bunlara kulak asmadı, hırslı ve mücadeleci oyununa devam etti. Dikkat ederseniz Fenerbahçe’nin yakaladığı bir çok pozisyonun içerisinde hep Valencia var, buda onun ne kadar hareketli bir oyuncu olduğunu bize gösteriyor. Bildiğiniz gibi çoğu takımın ileri uç da vazgeçilmeyen ikilileri vardır, Fenerbahçe’de de Valencia-Batshuayi ikilisinin daha uyumlu oynadığını söyleyebiliriz, istatistiklerde bunu doğrulamaktadır. Basitçe istatistiğe bakarsak bu takım ligde 20 haftada 51 gol atmış ve bu gollerin 29 tanesini Valencia-Batshuayi ikilisi atmış, bu istatistiğe rağmen forvet aramak ne kadar doğru olduğunu düşünmek lazım. Doğru gözlemleme yapıldığında takımın daha çok neresinde sorun var diye sorarsanız, herkesin vereceği ortak cevap defans olacaktır. Kasımpaşa maçında yenilen gole bakıldığında hızlıca kullanılan taç atışından sonra takım hiç kademe alamadı, Kasımpaşa üç oyuncu ile golü bulmayı başardı, özellikle golü atan Kasımpaşalı oyuncunun yanında hiçbir Fenerbahçeli oyuncunun olmamasını Jesus sorgulamalı ve çözüm getirmelidir. Bu yüzden defansa yapılan transferlerin daha doğru bir hareket olduğunu düşünmekteyim.

Sonuç itibari ile Fenerbahçe bu maçta diğer maçlarına göre bir parça daha derli toplu bir oyun ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Buna ilaveten Arda’nın yaratıcı oyunu, Valencia’nın olağandışı mücadelesi maçın rahat kazanılmasını sağladı dersek yanlış olmaz. Haftaya Adanademirspor deplasmanına çıkacaklar, bakalım bu moral onlara galibiyet almak için yeterli olacak mı? merakla bekliyoruz.

Fenerbahçe lig sonuncusu Ümraniyespor karşısında öldü öldü dirildi dersek yalan olmaz. Gaziantep maçının aynısını yaşadık diyebiliriz. Oyuncular üzerlerindeki ölü toprağını bir türlü atamıyorlar, maç içerisinde o kadar çok gel git yaşıyorlar ki, bir türlü istikrarı sağlayamıyorlar. Sezon başında yaptıkları o kaliteli presi artık kesinlikle yapamıyorlar, bunu gören rakipler çok rahat takımın üzerine gelebiliyor. Bunlara ilaveten Fenerbahçe’de görülen en büyük handikap duran toplardaki kademe hataları, rakiplerin her duran topu bir şekilde tehlike yaratabiliyor, Jesus bu sorunun giderilmesi için çalışma yapmaz ise, ilerleyen haftalarda hüsran yaşanacağı çok bellidir. Sezon başında o güven veren takım, artık ya sabır çektirmektedir, Jesus bireysel becerilerle alınan altın değerindeki bu altı puanın ne kadar önemli olduğunun umarım farkındadır. Bir an önce oyuncularının öz güvenlerini geri getirmekle birlikte saha dışında yaşanan etkenlerden de korumalıdır. Jesus oyuncularının sadece oyuna odaklanmalarını sağlarsa maçları daha rahat kazanabilir. Takım içinde oldukça form düşüklüğü yaşayan futbolcularda var, en başta İrfan can, Altay, Crespo, Lincoln’nu sayabiliriz. Rotasyonla oynadığı dönemde hemen hemen bütün takımın form durumu oldukça iyiydi ancak bu durum ortadan kalkmış durumda, bunu sağlamak Jesus’un elindedir, bu sıkıntıya acilen çözüm getirmesi gerekmektedir, çünkü ligin boyu kısalmaya başladı, olası puan kayıpları daha yaralayıcı olacaktır.

Fenerbahçe takımı bu etkisiz oyunu ile çekirge gibi iki defa sıçradı, böyle oynamaya devam ederse, daha kaç defa sıçrayabilir ki.

Fenerbahçe takımında Galatasaray yenilgisinin yaratmış olduğu o moral bozukluğunun futbolcular üzerindeki etkisini çok net bir şekilde gördük. Bu kadar etkisiz başladığı bir maçta, Gaziantep takımının hediyesi ile atılan bir gol bile takımı morallendiremedi. Oyuncular sanki futbola yeni başlamış gibi acemi hatalar yaparak rakibe bir çok pozisyon verdiler. En büyük silahları olan o ileri presi hiçbir şekilde yapamadılar, adeta futbolu unutmuş gibi oynuyorlardı. Tabi bu durum rakibi cesaretlendirdi onlarda Fenerbahçe’yi baskı altına alarak istedikleri golü ikinci yarıda yakaladılar. O dakikadan sonra geriden gelmenin vermiş olduğu moral ile Gaziantep takımı maçı kazanmak adına akınlarını daha güçlü bir şekilde gerçekleştirmeye başladı. Ancak maçta bir adam vardı ki, uçurumun kenarında olan bir takımı maça ortak ederek, adeta maça damga vurdu diyebiliriz. O adam kimdi diye sorarsanız Gaziantepli oyuncu Sagal’dı. İlk sarısını unutarak ve sinirine hakim olamayarak yaptığı faul sonrasında tepki olarak topa vurması ona ikinci sarıyı getirdi, akabinde yediği kırmızı kart ile takımını on kişi bırakarak çok büyük zarar verdi diyebiliriz. Bu dakikadan sonra yapılan değişiklikler Fenerbahçe takımının suni baskısı altında geçiyordu, yakaladıkları birkaç tane pozisyonları da çok cömert bir şekilde kaçırıyorlardı. Önceki haftalarda bu tür pozisyonları çok rahat bir şekilde gole çevirebilen takım, öz güven kaybı ve yılgınlıktan dolayı kaçırdıkları pozisyonları tabelaya yansımadılar. Uzatma dakikalarına gelindiğinde Fenerbahçe takımını ipten alan adam Valencia oldu, bu senenin flaş adamı çalışkanlığının ödülünü aldı diyebiliriz. Ama Valencia attığı goller sonrasında nedendir bilinmez pek mutlu bir görüntü vermedi, onu mutsuz eden bir şey varsa yakında çıkar ortaya.

Sonuç itibari ile sadece üç puan alınan bir maç oldu, artık Jesus’un kendisinin de formsuz bir dönemden geçtiğini düşünürsek, takımını bir an önce toparlayarak, o mücadeleci ve öz güvenli oynayan futbolcu grubunu tekrar yaratmalıdır. İlk yarı maçları bitti, bir nebze daha kolay bir fikstür dönemine tekrar girecekler, azami puanla kapatmaları gereken bu dönemi iyi değerlendirirlerse şampiyonluk adına çok önemli bir yol almış olacaklardır.