Bildiğiniz gibi Fenerbahçe takımı tam 14 futbolcusunu milli takımlarına gönderdi. Bunun yansımasını Antalya maçında belirgin bir şekilde gördük diyebiliriz. Antalyalı oyuncular maça çok iyi hazırlanmışlar, müthiş pres yaparak Fenerbahçe’nin oyununu net bir şekilde bozdular. Bunun karşılığını da attıkları gol ile aldılar. İlerleyen dakikalarda oyun tam bir kör dövüşü şeklinde geçiyorken, çok da beklenilmeyen bir pozisyonda Edin Dzeko’nun şık golü geldi. İşte bu golle morallenen Fenerbahçeli oyuncular ikinci yarıya çok daha hareketli ve etkili başladılar.

Antalya’nın presini kıran Fenerbahçe, baskı kurmaya başladı, kaliteli oyuncularının etkisi ile maçın adamı olan Dzeko’nun asisti ile İrfan canın kafasından ikinci golü buldular. Artık maçı rahatlattığını düşünen Fenerbahçeli oyuncular, beklenmedik şekilde kalelerinde ikinci golü gördüler. Burada şunu belirtmeliyiz ki, Fenerbahçe’de bu sene değişen en önemli olgulardan biri, dezavantajlı bir skora düştüğünde oyundan kopmuyorlar, galibiyet için hemen toparlanabiliyorlar, geçen sene bu kırılganlık Fenerbahçe’ye çok pahalıya mal olmuştu. Ama bu sene bu kırılgan yapıdan yavaş yavaş kurtulduklarını görebiliyoruz. İşte bu iradelerinin ödülünü bu senenin Fenerbahçe adına flaş oyuncusu olan Szymanski’nin ayağından üçüncü golü bularak maçı kazanmasını bildiler.

Fenerbahçe takımı bu sene çıkmış olduğu on resmi maçından da galibiyet ile çıkarak önemli bir başarıya imza attılar. Kazanma alışkanlığı, özgüvenin yükselmesi ve bu bütün olguların üzerine kaliteli ayakların eklenmesi, takımı bambaşka bir seviyeye çekmiştir. Bakalım bu başarılarını nereye kadar taşıyabilecekler.

Fenerbahçe takımı her geçen gün oyununu daha çok geliştirerek, hem formunu, hem de taktiksel yönden istenilenleri daha iyi yaparak, rakiplerini daha kolay yenmeye başladığını görüyoruz. Tabi bunda İsmail hocanın önemli bir payı olduğunu unutmayalım. Takımını kısa sürede o kadar iyi tanımış ki, özellikle son maçlarda yapmış olduğu değişikliklerle maçın kazanılması adına resmen damga vuruyor diyebiliriz. Son Twente maçında Osayi ve İrfan Can değişiklikler ile, sağ kanada müthiş hareketlilik getirerek, kapanan Twente takımının resmen kilidini açtı diyebiliriz. Futbolda şunu tekrar görmüş olduk, eğer takımında kaliteli futbolcu sayısını ne kadar çok çoğaltırsan, o kadar güzel bir oyun ortaya çıkmaktadır. Tabi ki bu olgunun içinde başka etkenlerde var, oyuncuların uyumu, takımını sevmesi, istekli ve disiplinli olması vb. bir çok etkenleri sıralıya biliriz. Tam da bu saydıklarımı Fenerbahçe’de bu sene görüyoruz, lider oyuncu sayısının fazla olması, arkadaşlığın üst seviyede olması, bunlara ilaveten, İsmail hocanın oyuncularına gösterdiği sevgi ve saygının karşılığı olarak, futbolcuların daha çok istekli ve hırslı oynamaları, bu istenilen sonuçların gelmesini sağlamaktadır.

Sonuçlara bakıldığında Fenerbahçe takımının, rakiplerine gözdağı vermeye başladığını söyleyebiliriz. Özellikle Kadıköy’de oynanan maçlarda otomatikman üstünlük sağlayacağı aşikardır. Hepsini bir yana koyduğumuzda bu günlerde Fenerbahçe taraftarının iyi ki Fenerbahçeliyim dediğini de duyabiliyorum.

Fenerbahçe, Türkiye liginde aldığı galibiyet ile merhaba dedi. Kolay mı oldu hayır yine zorlandılar. İsmail hoca daha istediği oyunu oynatamıyor, oyuncular hem kondisyon hem de oyun kurgusu olarak da birbirlerini daha yeni tanıdıkları için o akıcı oyunu oynayamıyorlar. Zamanla yeni gelen Fred ve Cengiz’de katıldıktan sonra daha iyi bir Fenerbahçe izleyeceğimizi düşünüyorum. Maça istenilen şekilde baskılı başlayan Fenerbahçe, maçın hemen başında kaliteli forveti Dzeko ile golü buldu, ardından baskısını daha çok arttıran Fenerbahçe, ikinci golü de Szymanski’nin nefis pasını yine usta işi ve kalite kokan bir vuruş ile Dzeko farkı ikiye taşıdı.

Burada şunu belirtmek lazım, yıllarca kaliteli forvet alınması için taraftar olsun, medya olsun hep dile getirdiler. Ama nedense Fenerbahçe yönetimi bu işi bir türlü başaramadı, ancak bu sene ilk iş olarak Dzeko’yu alarak erkenden takıma kazandırmayı başardılar. Sonuç olarak o bölgede kaliteli bir oyuncunun ne kadar önemli olduğunu daha ilk maçta anlamış olduk. Gelelim maça, ilerleyen dakikalarda rakip on kişi kaldı, her kes artık maçın farka gideceğini düşünmeye başladı, ama hiç de beklenildiği gibi olmadı, Gaziantep ilk atağında yakaladığı serbest vuruştan golünü buldu. Yine defansın kademe hatası ve Altay’ın bu hatalara dahil olarak golü yemesi, bütün moralleri alt üst etti.

Bu hastalıktan Fenerbahçe bir türlü kurtulamadı, yıllardır rakipler geldikleri ilk atakta golü buluyorlar, bu da takımı zora düşürüyor. İlk yarı bu skorla kapandıktan sonra, sanki dejavu yaşadık, geçen seneki Beşiktaş maçındaki senaryonun aynısı sergilenmeye başladı. Fenerbahçe penaltı kazandı, Tadiç penaltıyı skora çeviremedi, ilerleyen dakikalarda gol bulamadıkça Fenerbahçe’li oyuncular strese girmeye başladılar, doğal olarak Gaziantepli oyunculara güven geldi, onlarda çok mücadele ederek tehlikeler yaratmayı başardılar, ancak istedikleri skoru elde edemediler.

Sonuç olarak zorda olsa Fenerbahçe maçı kazanmayı bildi ve lige üç puan ile başlayarak moral depoladılar. Ancak daha güçlü takımlara karşı bu oyun ile sonuç alman çok zor görünmektedir, dolayısıyla işi baştan sıkı tutup takımı daha iyi seviyeye getirmek İsmail hocanın en büyük görevidir.

Fenerbahçe bu sezon ilk resmi maçına UEFA Konferans ligin de Zimbru karşısına çıktı. Maça iştahlı ve hemen sonuca gitme isteği ile ileride baskı yaparak başladılar. O sıcak havaya rağmen, üst düzey futbol oynamak için oyuncuların çabası taraftarı oldukça memnun etti diyebiliriz. Nitekim oyunun hemen başında Ferdi’nin bakarak görerek attığı o klas golünü izledik. Ardından hemen iki dakika sonra Ryan Kent’in golü gelince maçtaki beklentileri hemen yerine getirmiş oldular. Maçta ilk göze çarpan durum nedir diye sorarsanız ?, Tadiç ile Dzeko’nun takımı nasıl sahiplendiklerini söyleyebiliriz. Oyun bilgileri, iştahları ve belli ki Fenerbahçe için bu sezon çok şey yapmak istediklerini bizlere gösterdiler. Ayrıca bu oyuncuların İsmail Kartal ile ilişkileri de çok iyi, sorumlulukları paylaşmak ve yardım etmeleri Fenerbahçe için büyük artı getireceği aşikardır. Maçın ikinci yarısında yine yeni transferlerin sahne aldığı güzel goller izledik, dikine paslaşmalar ile çabuk ceza sahasına inişler gördük, bunlardan birinde Mert Hakan’ın asisti ile Dzeko Fenerbahçe kariyerindeki ilk resmi golünü atmış oldu, ardından hemen akabinde defanstan hızlı çıkış ile Dzeko’nun harika pasına hareketlenen Szymanski nefis çalımlar ile Fenerbahçe adına dördüncü golü ağlara göndermiş oldu. İstenilen sonuç elde edildikten sonra, maçı rölantiye alana Fenerbahçe oyuncu değişikleri ile yıldız oyuncularını kenara aldı, maçın son noktasını ise oyuna sonradan dahil olan King, güzel bir gol atarak maçın skorunu tayin etmiş oldu.

Öncelikle bu maç Fenerbahçe için bir güç gösterisi maçı değildi, daha kaliteli takımlar ile yapılan maçlarda daha kolay analiz yapabilme şansımız olacaktır. Ama oyuncuların profesyonel düşünce içerisinde olmaları, işlerine saygı göstermeleri ve iştahlı olmaları bu sene ki izleyeceğimiz Fenerbahçe için taraftarı heyecanlandırdı diyebiliriz.

Öncelikle Filenin Sultanları'nı canı gönülden tebrik ediyorum. Dünya milletler liginde altın madalya alarak ve üstelik dünya voleybol sıralamasında bir numaralı basamağa çıkarak, göğsümüzü kabartmakla birlikle tüm Türk halkını gururlandırdılar. Guidetti’nin yedi yılda yapamadığını yedi ay gibi bir sürede şampiyon yaparak ne kadar kaliteli bir teknik adam olduğunu kanıtlayan Danielli Santarelli’yi de ayrıca tebrik etmemiz gerekiyor. Bu kadar kısa sürede kızlarımızla çok iyi bir iletişim kurarak, takım olmalarını ve onlarda zaten var olan kalitelerinin ortaya çıkmasını sağlaması takdire şayandır. Artık en üst basamakta olduğumuzdan dolayı, gözler bizim üzerimizde olup, hedef takım haline geldik, bu başarıyı sürdürülebilir hale getirmek artık sizin misyonunuzdur. Gönülden başarılarının devamını diliyoruz.

Fenerbahçe kanadına bakarsak, teknik adam değişikliğinden sonra, transferde bu senenin de şampiyonu Fenerbahçe gibi gözükmektedir. Ali Koç, Arda’nın satışına ilaveten Bruma ve Berischa satışından toplam elde edilen 30 milyon Euro bonservis bedeline karşılık, elini yeni transferler yapabilmek için oldukça güçlendirdi. Diyeceksiniz ki geçen senelerde de aynıydı, doğru ama bu sene daha kaliteli oyuncular aldığını söyleyebiliriz. Yaşına rağmen kalitesi belli olan ve yararlı olacağını düşündüğüm Edin Dzeko, Ajax’ın en kaliteli oyuncularından Dusen Tadic, Feyenoord takımında kiralık oynayan ve takımın şampiyonluk yolunda önemli parçalarından biri olan Szymanski transferleri bize kalitenin peşinde koştuğunu ve bu sene şampiyon olabilmek için elinden gelen bütün çabayı sarf ettiğini söyleyebiliriz. Ayrıca bu transferlere ilaveten, Umut Nayir, Djiku,Ryan Kent ve Becao gibi oyuncularda transfer ederek, sorunlu bölgelerde ki sıkıntıları gidermek adına önemli adımlar attığını görebiliyoruz. Teknik sorumlu İsmail Kartal’ın söylemlerine göre Fenerbahçe’nin transfere devam edeceğini, 1-2 oyuncu daha almak istediklerini belirtti. İşte bu oyuncular arasında, medyada ismi çıkan Wilfred Zaha Fenerbahçe taraftarını en çok heyecanlandıran oyuncu oldu. Eğer bu transferde gerçekleşirse işte o zaman Türkiye ligi bambaşka bir oyuncuyu konuşacaktır. Ali başkanın şu ana kadar yapmış olduğu transferlere bakarsak, taraftarı çıldırma noktasına getirecek bu oyuncuyu da alırsa, işte o zaman taraftarını tatmin edici bir eylem yapmış olacaktır. Bakalım bu çılgınlığı gerçekleştirebilecek mi Ali başkan, bekleyip göreceğiz.

Fenerbahçe nihayet yıllardır süren kupa hasretini, Türkiye kupasını alarak sona erdirdi. Bunu bir başlangıç olarak mı görmeliyiz, yoksa sadece bir teselli olarak mı düşünmeliyiz. Ali başkan şu seçim öncesi son yılında doğru hamleler yapıp ligi şampiyonluk ile tamamlarsa, işte o zaman bu alınan kupanın bir başlangıç olduğunu hükmederiz. Bildiğiniz gibi bu senenin en önemli hedefi lig şampiyonluğu idi, keza hakem hataları, keza Fenerbahçe takımının hataları, keza yönetim ve teknik direktör hatalarından dolayı şampiyonluğa ulaşılamadı. Bu yazın yine kaynayan kazanın Fenerbahçe olacağını herkes bilmektedir. Daha şimdiden Jesus gönderildi ve yerine gelecek olan en az 4-5 isim sosyal medyada yazıldı bile. Aslında bu senenin özetine bakıldığında, ligde ikinci, Avrupa’da son on altıya geldi, son olarak Türkiye kupasını kazanmıştır. Sezonu en erken açan takım olan Fenerbahçe o kadar çok maç oynadı ki, bu maç trafiğini hep iyi geçirmek, gerçekten çok kolay değildir. Sezon içerisinde Fenerbahçe takımında sorun olarak hep defans göze çarpmıştır, orta saha ve forvet kanadı aslında görevlerini yerine getirmiştir, istatistikler bunu göstermektedir. Lig şampiyonluğu için iyi bir kadro vardır, defans kanadına Kim Min Jae gibi kaliteli iki tane adam alınırsa, forvet olarak da kaliteli gerçek santrafor alınırsa, takımın çehresi çok değişecektir. Asıl soru şu, var olan teknik adam ile mi devam edilmeli ?, yada yeni bir teknik direktör mü gelmeli ?. Ben Jesus ile devam edilmesi yönündeyim, takımı tanıyor, Türkiye şartlarını öğrendi, oyuncularını tanıdı, transfer için doğru hamleler yapılırsa seneye istenilen şampiyonluğa ulaşılması adına çok daha rahat yol alacaklarına inanıyorum.

Artık bu kulübün yap boz gibi her sene köklü değişiklikler yaparak sezona girme gibi bir durumu kalmamıştır, istikrarlı olmak, var olanın üzerine ilaveler yaparak sonuca gitmelidir. Ali Koç elindeki son şansı çok iyi değerlendirmelidir, başarırsa yolu açık olacaktır.

Fenerbahçe futbol takımı bu sene de şampiyonluğa ulaşamayarak, koca bir yılı boş geçirdi diyebiliriz. Şampiyon olamamasının altındaki nedenler nedir ? neleri yanlış yaptılar ? diye düşünürsek, bir çok sebep yazabiliriz;

Birinci sebep olarak, Ali koç yönetimi dersek yanlış olmaz. 5 yıllık süreç içerisinde sezonlara girerken, hep bir şey eksik kaldı. Bir sene hoca kaliteli, oyuncular kalitesizdi, bir sene hoca kalitesiz, oyuncular biraz daha kaliteliydi. Aslında belli bir kadro oluşturup, onun üzerine kaliteli ve nokta transferler yapılmış olsaydı başarı kendiliğinden gelecekti. Bir de bu sene için özellikle ılımlı olmaya çalışarak, saha içinde başarılı olmayı hedefledi, oysaki saha dışında da gerekli desteği tam verebilmiş olsaydı, sonuç çok başka olabilirdi. İşte bu yapmadığın saha dışı yönetimini, Galatasaray yönetimini o kadar iyi yaptı ki ,TFF ve Federasyonu etki altına alarak, algı ve tehditlerle istediği sonucu elde etmiş oldu.

İkinci sebep olarak, kesinlikle takımın kendisi derim. Sezon içerisinde o kadar çok fırsatlar ellerine geçti ki, hepsini elinin tersi ile ittiler. Galatasaray’ın puan kaybettiği haftalarda, sende kendi sahanda Giresun, Ümraniye, İstanbulspor gibi kümede kalmaya çalışan takımlara puan kaybettin, üstelik buna ilaveten ezeli rakiplerine farklı yenildin. Bu maçlardan sadece Galatasaray maçını kazanmış olsaydın bile, bir puan önünde olacaktın. Dolayısıyla çuvaldızı birazda kendilerine batırmaları gerekmektedir.

Üçüncü sebep olarak Jesus ve yardımcıları derim. Ligin ilk yarısında maç yoğunluğundan dolayı yapmış olduğu rotasyon çok doğruydu. Oyuncuların çok istekli olması, hemen hemen hepsinin formda oluşu ve oyuncuları ile doğru ilişkiler içinde olması bu başarılı performansı getirmişti. Ancak ikinci yarı başladıktan sonra bu rotasyon olgusu hiç işlemedi, baktın işler kötü gidiyor, işte o zaman kritik kararı alıp, en ideal on bir ve aynı oyun sistemi ile maçlara çıkmış olsaydın daha fazla verim alabilirdin. Buna ilaveten Arda Güler’i ikinci yarının hemen başında ilk on bir oyuncusu yaparak takıma dahil etseydin, o gereksiz puan kayıpları yaşanmazdı.

Artık sezon kapanırken, yılın son derbi maçına çıkacak olan Fenerbahçe takımı, çok fazla anlamı olmayan bu maçta alınacak bir galibiyet Fenerbahçelilere çok sevindirmeyecektir. Ancak taraftarını bir nebze olsun sevindirmek istiyorsa, Türkiye kupasını alarak, bunu gerçekleştirebilir.

Fenerbahçeli oyuncular belli ki ligde şampiyon olma olasılığının azalmasından dolayı, bütün konsantrasyon ve enerjilerini Türkiye kupasına yönlendirmişler. En azından bir kupa kardırarak, taraftarın gönlünü bir nebze olsun almak istiyorlar. Fenerbahçe takımı sezonun ikinci yarısında oynadığı maçlar arasında, en kusursuz maçını oynadı diyebiliriz. Maç başından sonuna kadar, bütün oyuncular rakibin oyun alanında hep ikili üçlü pres yaparak topu kısa sürede almayı başardılar. Rakibin oyun kurmasına asla izin vermediler, kalelerinde sadece Gradelin serbest atışından gelen tehlikeli bir top haricinde pozisyon vermediler. En önemli değişkenlerden birisi ise Fenerbahçeli oyuncularının hepsi çok hareketliydi, bütün oyuncular top almak için gerekli yerlere koşarak rakibi çok yordular. Panik yapmadan gol bulmak için, dikine paslar ile, sabırla hücum ettiler. İlk gol geldikten sonra, o klasik skoru tutma hastalığına girmeden ikinci, üçüncü golü aradılar ve sonuç olarak çok rahat bir oyun ile maçı kazandılar.

Öne çıkan oyuncular;

Arda her geçen gün oyununu olgunlaştırarak takımın değişmez oyuncusu oldu. Doğal yeteneklerini daha fazla göstermeye başladı, bu yeteneğini takım için kullanmaya başlaması Fenerbahçe’ye çok büyük artı getirmektedir. Arao geldiğinden bu yana en iyi oyununu oynadı hatasız bir şekilde maçı tamamladı. Batshuayi sakatlıktan sonra çok enerjik olarak takıma döndü, dünkü maçta attığı gol tam bir forvet golüydü, ayrıca birde asist yaparak maç sonucuna direkt etkisi oldu. Luan peres oda sakatlıktan sonra, defans için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu hem ileriye hem de defansa destek vererek bizlere gösterdi.

Şimdi Fenerbahçe taraftarının bu güzel oyun için neden bu kadar geç kalındı diye hayıflanmasını son derece doğru buluyorum, sezon içinde o kadar çok basit hatalarla puanlar kaybedildi ki, taraftar üzülmesinde kim üzülsün.