‘’Yanlış seçimlere rağmen kazandı‘’
Fenerbahçe'de Jesus'un kadro seçimleri, yine etkisiz elemanların çok olduğu, uyumsuz bir oyun çıkardı ortaya. Üstüne Koulouris'in erken golü gelince iyi kapanan Alanya'ya pozisyon bulmakta bile zorlandı Fenerbahçe. Valencia'nın 2 denemesine rağmen gol çıkaramayan, tempoyu artıramayan, kapanan savunmaları açabilmek için topu kenarlara taşıyamayan, oyuna rakibin dengesini bozabilmek adına geriden oyuncu çıkaramayan ve duran toplarda etkisiz kalan Fenerbahçe ilk yarıyı resmen çöpe attı.
Kalite eksikliği
Jesus 2. yarıya yaptığı hatadan dönüp, etkisiz elemanların bir kısmından vazgeçerek Emre Mor, Zajc ve King ile başladı. Emre Mor'un hareketlendirdiği kanattan Samuel'in bindirmesi penaltıyı getirdi, Valencia hata yapmadı. Son bölüm Fenerbahçe'nin risk alışı ile 2 takım için de fırsatlar getirdi. Ancak bu oyun, üretkenlik konusunda bir kalite olarak bir şey fark ettirmedi. Bu kaliteyi sağlayacak Arda Güler'i düşünmeyen ve kırmızı kartla tribüne giden Jesus yine hayal kırıklığı yarattı.
Valencia pes etmedi
Yine de yılmayan, her kritik anda sahneye çıkmayı alışkanlık haline getiren Valencia bir kez daha pes etmedi. Pozisyonlara girdi ve son anlarda penaltıyı kazandırdı. 85'te de golü atarak takımını şampiyonluk yarışına tekrar bağlayan galibiyeti ilan etti. Oyun 'bu takımdan şampiyon çıkmaz' dedirtse de tabela Fenerbahçe'den yanaydı. Emre 90+2'de güzel golle noktayı koydu ve 'ben bu takımda oynarım' dedi. Bana göre Sarı- Lacivertliler biraz da Jesus'un yanlış seçimlerine rağmen kazandı.
‘’Formda Aboubakar farkı‘’
Beşiktaş için kapanan bir rakibi açabilecek anahtar oyuncuların hepsi ya kayıp ya da kulübedeydi ilk 40 dakikalık bölümde... Topu dikine oynama konusunda çok seçici olmak Beşiktaş için pozisyonsuz vasat bir oyun getirdi. Yine de oyuncu, özellikle de santrfor kalitesi bu sıkıcı bölümün sonunda ortaya çıktı. Geri dönen Ghezzal’ın kıpırdanışına Cenk Tosun eşlik etti ve Beşiktaş vasat oyuna rağmen ilk yarının sonlarında golü bulmayı başardı. İstanbulspor’un rakip kaleye gitmeden, oyunun temposunu düşük tutarak gol yemeden soyunma odasına gitme hevesi yarım kaldı.
İkinci yarıya hikayeyi değiştirmek için daha çok oyuncu ile rakip sahaya giden İstanbulspor bu şansı Loshaj’ın direkten dönen topunda kaçırınca, geniş alanda oynanmaya başlayan oyunda Beşiktaş’ın form tutan Aboubakar’ı sahneye çıktı. Nefis bir iç üst vuruşla maçı garantiye alan golü attı. Bu golden sonra Şenol Güneş’in Redmond ve Maxim hamleleri geldi. Ancak Beşiktaş savunması ve Mert Günok için de bireysel hataların başladığı süreç oldu.
Son söz Redmond’dan...
Lokilo’nun golü ve Emir Kağan’ın yakaladığı karşı karşıyalar bir anda maçın terse dönmesine sebep olabilirdi ancak son vuruşlar kötü olunca İstanbulspor son bölümdeki cesaretli oyununun karşılığını alamadı. Sonuçta Beşiktaş oyun kalitesi olarak taraftarını tatmin edemediği bir maçı yine santrfor etkisi ile kazanmayı başardı. Maçta son sözü Redmond söyledi. Bu final için uzun süre bekleyen Beşiktaş taraftarı, ondan nihayet güzel bir gol izledi.
‘’Değişiklikler kaderi belirledi‘’
Galatasaray, Konyaspor'un kötü giden serisini bitirebilmek için tempolu başladığı maçta rakibine karşı sakin kalıp, basit hata yapmadan atlattığı 10 dakikadan sonra sazı eline aldı. Rashica ve Kerem gibi özellik olarak hem süratli hem de çabuk düşünen oyunculara, İcardi'nin oyun zekası da eşlik edince ilk yarı boyunca gole yakın taraf hep Galatasaray oldu. Abdülkerim ile başlayan, Dubois ve Kerem ile devam eden bir pozisyonda da klas Rashica golü ile tabelayı değiştirdiler.
Diouf etkisi
Kadrosu zayıflamış, yeni hocası ile kimyası tutmamış görünen Konyaspor'a pozisyon dahi vermeden soyunma odasına gittiler. 2. yarıya Konyaspor, uzun süren kısır döngüyü değiştirmek için Diouf'u alıp çift santrfora dönerek başladı. Bu hamle hücumda organize olmakta zorlanan ev sahibinde geriden gelen oyuncular için de fırsat demekti. Bu fırsatı da Soner değerlendirdi. 62'de Bruno Paz'ın pasında golü attı ve Konyaspor dirildi.
Finalleri yapamadı
Son bölümde Zaniolo etkisi ile İcardi girdiği pozisyonlarda işin finallerini yapamadı. Okan hocanın Mata, Torriera hamlelerine rağmen son bölüm Galatasaray için iyi geçmedi. Konyaspor, Diouf ile önemli bir fırsatı kaçırdı. Sonuçta Galatasaray maçın kazanan tarafı olmaya yakın gözükmesine rağmen oyunun koptuğu anlarda 2. golü kalesinde gördü. Oyuna mecburiyetten giren Bruno Paz, 2. asistini yaparak maçın kaderini değiştiren oyuncu olurken, Oğulcan golü atarak hem Galatasaray'ın serisinin hem de Konyaspor'un düşüşünün bittiğini ilan etti.
Okan Buruk’un hem başladığı 11 hem de ikinci yarıda beraberliğin iyi skor olduğunu unutarak yaptığı değişiklikler mağlubiyetin en önemli ayrıntısı oldu.
‘’Kaçınılmaz son‘’
Fenerbahçe, Jesus'un uzun süre sonra yaptığı farklı oyuncu seçimlerini aynı anda içinde barındırdığı bir 11 ile başladı maça. Bu 11, maçın ilk yarısında enerjisi yüksek ama çok iyi kapanan Sevilla'yı açmakta ise çok zorlandı. Özellikle topla rakip kaleden uzak bölümde oynamasına rağmen Sevilla kalesine yaklaştıkça sert savunmayla karşılaştığında sadece sağ kanadı kullanma çabası, sol kenardan hücum edilemeyişi, Batshuayi'nin erken sakatlığı ve duran top kazanılamaması sıkıntıyı yarım saat boyunca gittikçe büyüttü. Ancak Arda-Ferdi organizasyonu ile bu kısır döngüyü bozan Fenerbahçe, kazanılan penaltıda Valencia ile golü bularak ilk yarıda istediğini almayı başardı. Valencia hemen golün ardından yakaladığı fırsatı gol yapsa tadından yenmez bir skoru erkenden yakalayacaktık ama olmadı. 2. yarıya bu golün de etkisiyle Fenerbahçe iyi başladı. Arda'nın sazı eline aldığı 10 dakikada Valencia, King ve Arda ile yakalanılan fırsatlar kaçtı.
İlk maçı mumla aradı
Her şey çok iyi giderken, Sevilla'nın yapamadığını Fenerbahçe taraftarı yaptı. Attıkları maddelerle takımlarının temposunu düşürüp oyunu soğuttular. Fenerbahçe için oyun temposu tekrar arttığında yine Valencia ve Zajc denemeleri sonuç getirmedi. Sevilla'nın kalesine gelmesine izin vermeyen Fenerbahçe'nin tek eksiği goldü. Bu gol için Jesus son bölümde riskli bir hamle yaparak 4'lü savunmaya da döndü. Ancak Samet de bu bölümün tek pozisyonunu heba edince kaçınılmaz son geldi. Fenerbahçe ilk maçın iyi oynadığı bölümünde kaçırdığı fırsatları mumla aradığı Sevilla eşleşmesini çok iyi oynadığı bir rövanş maçına rağmen elenerek tamamladı. Teselli olur mu bilmem ama İsmail ve Arda performanları tecrübesiz (!) olmalarına rağmen gecenin en iyi ayrıntısıydı
‘’Sezonun kaderini belirleyecek maç‘’
Fenerbahçe için sezonun en kritik maçı Sevilla rövanşı olacak. Bana göre sadece Avrupa’da devam edip etmeyeceğini değil, lig yarışına tutunup tutunamayacağını da etkileyebilir. İyi senaryoda agresif bir başlangıçla erken bir gol bulmak, devamında daha kontrollü ama yine iç saha takımı iştahına sahip olmak çok önemli. Elbette Jesus’un şimdiye kadar derbilerde üretkenlik konusunda sınıfta kaldığı seçimlerini gözden geçirmesi şart.
Oyuncularını inandırmalı
Orta sahada daha fazla ceza sahası etkisi olabilecek Zajc, Mert Hakan ya da çabukluğunu isteğiyle birleştirip ritmini yakaladığında Emre Mor ve hepimizin göz bebeği, rakip kim olursa olsun kalitesi ile Valenci ve Batshuayi’ye bu takımda en rahat pozisyon hazırlayabilecek Arda Güler gibi değerli seçenekler var. Her şeyden evvel oyuncularını 2 şeye inandırması şart Jesus’un. İlki, bu takımın her oyuncusunun sezonun ilk yarısındaki gibi her maçta forma bulabileceğine (ki bir oyuncu için kendini hazır tutmak adına daha iyi bir motivasyon yoktur). İkincisi ise Fenerbahçe’nin ilk maçtaki skora rağmen Sevilla’yı eleyebilecek güce sahip olduğuna.
‘Devam’ dedirtebilir
Bu maç sezon sonu gideceği gündemde olan Jesus için aynı zamanda bir ezber bozma şansı. Oyuncuların Jesus’la yakaldıkları uyumu sezonun sonuna kadar götürüp hocayı iyi uğurlama şansı olabilir. Öte yandan Sevilla maçının, futbolda neler olabileceğini tahmin etmek zor olduğu için yeni bir devam kararı aldırabilecek bir karşılaşma olarak da görüyorum.
‘’Kalite farkı‘’
Trabzonspor Maxi Gomez’in arkasına yerleştirdiği 3 orta saha özellikli forvetin yanı sıra, santrforsuz oyunda orta sahadan gelen Belhanda ve Emre Akbaba’ya karşı iki de ön libero ile başladı maça. İlk yarının hikayesinde Yusuf Yazıcı’nın becerileri doğrultusunda attığı gol, Belhanda’nın alışılagelmiş sorumsuzluklarından birisi ile kendini attırması, Montella’nın ilk yarının ortalarında yaptığı 2 hamleyle diziliş ve tarz değiştirerek oyunu dengelemesi dikkat çekici ayrıntılardı. Bu dengeyi Svensson’un çıkışlarından birinde Ndiaye ile golü bularak taçlandırmayı başardılar. Orhan Ak’ın ofansif hamlelerine rağmen gol için daha çok deneyen takım oyun genelinde Adana Demirspor oldu. Açıkçası hocası ve başkanı olmayan bir takım için saha içindeki dağınıklık ya da belli periyotlardaki istikrarsız görüntü çok da şaşırtıcı değildi. Trabzonspor’un en önemli eksiği olan kaliteli isimler geri dönmüş olsalar bile henüz tam hazır olmayışları ortadaydı.
Bir nebze moral...
Yine de etkileri hissedildi. Edin Visca’nın Hugo’ya attırdığı ve frikikten attığı nefis frikik golü gecenin kazananının Trabzonspor olduğunun ilanı oldu. Umut Bozok’un farkı 3’e çıkartan golü de onun adına önemliydi. Elbette girdikten sonra doğru işler yapan Lazar Markovic’i unutmamak gerek. Sezonun gidişatı açısından çok bir şey değiştirmeyecek olsa da, güçlü rakibe karşı alınan bu galibiyet az da olsa yüzleri güldürdü diyebiliriz.
‘’Sürpriz değil!‘’
Sezon başında şampiyonluk kutlamalarının rehavetini atlatamayan, yeni sezon planlamaları için geç kalan Trabzonspor bunun bedelini sezon içerisinde çok ağır ödedi. Sezon başında konuşulan limitlerin Nwakaeme gibi oyuncular için yeterli olmayışı, daha sonraki dönemde harcanan çok daha yüksek rakamlar ise aslında yönetimin yeni sezona net bir plan ile giremeyişinin örneklerinden biri. Şampiyon kadronun maliyetinin çok üstünde bir maliyetle, takımın seviyesini arttıran değil vasatlığa sürükleyen transferler, Hamsik ve Visca'nın uzun süreli sakatlıkları ve Cornelius'un elde tutulamaması takımı güçlü oyun istikrarından uzaklaştırdı.
Kapısına giderlerse...
Abdullah Avcı her ne kadar taktik disipline önem veren, dersini iyi çalışan bir teknik direktör olsa da Trabzonspor kadrosu yıldızların azaldığı, eldeki yıldızların ya da saha içi liderlerinin sakat veya formsuz oluşları ile gün be gün hedeflerinden uzaklaştı. Trabzonspor'daki başarısızlığı sadece yönetimsel olarak okumak yanlış olur. Eğer transferlerde Avcı'nın onayı varsa o zaman bu başarısızlığı başkanla beraber hoca da göğüslemeli. O yüzden Avcı'nın istifasını sürpriz olarak görmüyorum. Ancak yeni yönetim tekrar Abdullah Avcı'nın kapısına giderse bu da bir sürpriz değildir
‘’Hayal kırıklığı‘’
Trabzonspor sezonun en ofansif 11'lerinden biri ile başladı Ümraniyespor maçına. Özellikle Abdülkadir Ömür'ün rakip takımın dengesini bozan oyununa rağmen, yaptığı iyi işlerin finalini yapamadığı 3-4 pozisyon ve direklere takılışı, ilk yarının golsüz bitmesindeki en önemli ayrıntı oldu. Çabuk oyuncuları ile Trabzonspor'u geri koşturma planı pek işlemese de çift santrforlu Bordo-Mavililer'e karşı ilk yarı gol yemeyen Ümraniyespor'un planı bir ölçüde tutmuş oldu.
Maçın ilk yarısında protesto yiyen Umut Bozok'un yerine, Yusuf Yazıcı karşılaşmanın ikinci yarısında oyuna dahil oldu. Ancak bu hamleye rağmen golü bulan Ümraniyespor oldu... Sekidika bir dönen top zafiyetini iyi değerlendirerek, golü yaptı. Trabzonspor'da en önemli ayrıntı Naci Ünüvar ile başlayan, Yusuf Yazıcı ve Bardhi ile devam eden hamlelerin, takımın kalitesini düşürmesi oldu. Umut Nayir kornerden 65. dakikada golü yaparak oyun olarak da kötüye giden Trabzonspor'a bir ceza daha kesti.
Sonrası ise kaos futbolu ve telaş getirdi. Bu kaos futbolundan Yusuf Yazıcı ile gelen gol, hiçbir şeye yetmedi. Trabzonspor hedeflerini, iç sahada kaybetmeme serisini, Trezeguet'yi ve başkanını kaybettiği berbat bir haftayı, Ümraniyespor yenilgisi ile kapatarak, yaşadığı hayal kırıklığını da tavan yaptırdı.