‘’Az oynayıp kolay kazandı‘’
Sona doğru baskının getirdiği yıpranma ağır basar, basit gibi duran şeyler karmaşıklaşır. Bu durumda takıma fazladan yardım gerekir ki, Burak, Beşiktaş’ın ‘fazladan yardımı’dır. İlk yarı boyunca değil oyun kurmak topu elinde tutmak bile Beşiktaş açısından mümkün olmadı. Ancak yakaladığı ilk topta gol yapan Burak işlerin daha da karmaşıklaşmasını engelledi. Ardından o çok eleştirilen Karius’un kurtarışları. İkinci devre de ilkinin benzeri ritimde devam ederken Vida basıp kaptığı topu golle tamamlayınca onca gayrete rağmen bunu tabelaya yansıtamayan Ankaragücü’nün iştahı da azaldı. Hal böyle olunca maçın Beşiktaş lehine çözülmesin de kaçınılmazdı. Beşiktaş bu skoru üretecek kadar oynamadıysa bile kolay kazandı. Böylece Başakşehir’in mağlubiyetinin de ardından son dört haftada ligin tepesindeki kartlar yeniden dağıtılmış oldu.
Gecenin sorusu
Lens’in pozisyonunda yardımcı hakem, oyuncu topla buluşana dek bayrağı kaldırmadı. Kaleci Altay kayarak Lens’e müdahalede bulundu. Peki Lens ciddi bir sakatlık yaşamış olsa ne olacaktı?
Maçın starı
Maçı Beşiktaş’a getiren Burak Yılmaz ile takımını maçta tutan Lorius Karius birincilik kürsüsünde. Maçın gayretlileri Gökhan Gönül, Ljajic ile ilk devre için Ankaragücü orta saha ve ön oyuncularına özel bir parantez...
Maçın olayı
Hakem Halil Umut Meler’in pek alışık olunmasa da örnek bir karar olarak kaçan Ankaragücü penaltısını tekrar ettirmesi... Bunu VAR yardımı almadan yapabilmek hakemlik için ikinci önemli eşik olacak.
Kısa mesaj
Beşiktaş tıpkı Galatasaray gibi ligin kritik haftalarında sezon planlamasının sonucu olsa gerek gerçek ritmini buldu ve yarışa bambaşka bir hava getirdi.
‘’Fenerbahçe sonunda oyuna itiraz etti!‘’
Fenerbahçe hem idari hem teknik açıdan gerçekten ilginç bir süreçten geçiyor. Alınan kararlar herhangi bir deliği yamamıyor. Sahada da!.. Yusuf’un golünde Jailson/Topal ikilisi nerede ve ne yapıyorlar bir bakın! Bu hatalar bu düzeyde oyunculardan kaynaklanıyor ise maç analizi, kadro seçimi, hafta içi idmanları gibi parametreleri ne yapacağız? Ligdeki yeri nedeniyle Kadıköy’e rahat gelen Trabzon ilk 30 dakikada hayli rahat ve ezbere oynadı. Her topu doğru adrese ulaştırarak Fenerbahçe’yi koşturup durdular. Nihayet 61. dakikada ‘oyuna hareketlilik getirsin’ diye sahaya sürülen Valbuena’nın direkten dönen şutu sonrası bilinçli değilse bile oyuna bir itiraz geldi Fenerbahçe’den. Ancak açık alanda yakalanan Sadık kendini attırdı ve devamında paslar yerini bulmaz, ikililer kazanılamaz oldu. Trabzon ise sakin, temkinli ve bilinçle sürdürdü ancak gol arayışından vazgeçmeleri bir kaza ihtimalini de çağırmıyor değildi. Son andaki o gereksiz, acemi faul de ihtimali Fenerbahçe lehine gerçek kıldı.
Gecenin sorusu?
Fenerbahçe’nin yediği gol şu soruyu düşürdü aklıma... Acaba teknik adamlar antrenmanları ‘teknik yaldızlar’ dökülmesin diye mi insanlara kapatıyorlar?
Maçın starı
Adamları demek daha doğru olur... Jose Sosa idaresindeki iki Abdülkadir ve Yusuf Yazıcı maçın en gösterişli oyuncularıydı. Keza genç kaleci Uğurcan Çakır... Ve elbette yenilgiden kurtaran Valbuena.
Maçın olayı
Fenerbahçe’nin hali zaten başlı başına olay. İnsan düşünmeden edemiyor; gelecek sezonu gençlerle planlayacağını açıklayan Ersun Yanal takımını bu cendereden nasıl çıkaracak?
Kısa mesaj
Trabzonspor mahallenin, memleketin, gezegenin düşük maliyetli çocuklarıyla yüksek katma değerli oyundan şahane örnekleri veriyor.
‘’Temkin/denge/fırsat‘’
Maçın ilk 10 dakikasının ardından Beşiktaş topu ele alıp pas istatistiğini yükselttiyse de özellikle sol beki savunan Medel üzerine kurgulu oyunlarda sıkıntıya düştü. Sivas ters kanadı da doğru kullanınca Kagawa, Lens, Burak üçgeni bir türlü kurulamadı. Haliyle ilk yarıda oyunda görünür ancak işlevde düşük bir Beşiktaş vardı. Sivas ise tersi, bekledi, gözledi, fırladı. Duran toptan gol yedi, akan oyunda bir attı iki kaçırdı. İkinci devre Beşiktaş tempoyu yükseltemeyince Sivas’ta aradığı fırsatları bulamadı. Hal böyle olunca ilk devredeki futbol vaadi yerini temkin/denge/fırsat oyununa bıraktı. İki takımın güçsüz oyununda, ki kadro farkları düşünüldüğünde Beşiktaş’ınki anlaşılamaz, kim yakalarsa atacaktı. Sonunda altı pastan topu kaleciye nişanlayan Burak serbest vuruşta noktayı koyup Beşiktaş’ı üçlü denklemin içinde tuttu.
Gecenin sorusu
Diabate’nin attığı golde Medel kart korkusu ile süratli rakibe yaklaşamamış olsa da ‘hızlı oyuncu’ olarak bilinen Lens’in durumunu nasıl açıklanabilir?
Maçın starı
Kesinlikle Lens ya da Kagawa değil!.. Hakan Arslan ile N’Dinga Sivas’ın, Atiba ile LjajicBeşiktaş’ın göze çarpanlarıydı. Diabate ile o muazzam vuruşun sahibi Burak ise maçın en pırıltılı işlerini yaptılar...
Maçın starı
Rize maçında kart korkusuyla Burak bu maçta öfkeli Medel kenara alındı. Ligin sonu yaklaşırken bu kadar gerginlik hiçbir takıma hayır getirmez.
Kısa mesaj
Birkaç hafta öncesine kadar o denli umut var olmayan Beşiktaş bir kez daha kazanarak ligde önündeki ikiliye gerilimi yükledi.
‘’‘Arıza lambası' yine yandı!‘’
İlginçtir, devre başlarını doğru oynayıp Azubuike merkezli hücumlarda gole de yaklaşan Rize, oyunun devamını bildik kontra hücumlara ayırdı. Oysa daha fazlasını yapabileceklerini göstermişlerdi.
Başakşehir, hem topun uygun yerde kapılmasında hem topu ele geçirdiği anda devamında neyi, nasıl yapacağını bilen bir takım. Lakin onların da en önemli sorunu; Visca. Sanki başka ondan başka oyun planları yokmuş gibi...
Clichy-Mossoro-Elia üçlüsü ters kanattaki takımdaşları kadar üretken olamadıkları için Başakşehir, Visca’ya yüksek bağımlılıkla oynamak zorunda kalıyor.
Ve, Attamah-Mahmut tandemi, Muriç’i bomboş bırakınca da olanlar oldu. Oyun da git gele döndü bir ara. Başakşehir bildiğini unuttu ve topu öne taşırken telaş oyununa geçti.
Arda ve Adebayor’un oyunu değiştirebilmesi de mümkün görünmüyordu, olmadı da.
Ne oldu?
Maç VAR’a kaldı ve hakem de ekrana bakarak son sözü söyledi.
Gecenin sorusu
Ligin bitimine 5 hafta varken puan farkı 1 maç kaybına kadar geriledi. Acaba ‘Başakşehir kayrılıyor’ diyenler ile ‘VAR iyidir’ diyenler hangi cümlelerle, nasıl tartışacaklar? Merak ediyorum..
Maçın starı
Düşünmeksizin Rize kalecisi Gökhan Akkan. Öyle toplar kurtardı ki, takımını hem maçta tuttu hem de aradıkları fırsatlar için zaman yarattı. Rize’nin oyun aklı Azubuike’yi de not etmek gerek.
Maçın olayı
Başakşehir’in bir maçı daha (diğeri Kayseri deplasmanı) son dakikada penaltıyla berabere bitirmiş olması!
Kısa mesaj
Sona yaklaşırken Galatasaray ile deplasmanda karşılaşacak olan Başakşehir’de geçmişte oluğu gibi ‘arıza lambası’ yine yanmaya başladı.
‘’Kaybetmeme 20 yıl peki kazanç nedir?‘’
Bir gün önceki maçın neticesine bağlı olarak özellikle Galatasaray’ın ilk devreyi temkinli oynayacağını tahmin etmek zor değildi. Ndiaye/Fernando hattı canla başla alan savununca zaten oyununu oturtmakta zorlanan Fenerbahçe Valbuena doğaçlamalarına bel bağlamaktan öteye geçemedi. Üstelik son haftaların gözdesi Hasan Ali’nin atılmasından sonra zaten skor üretiminde zorlanan Fenerbahçe’nin işi iyice zora girdi. İkinci devre de oyun iki takım içinde fırsat gözleme düzeninde devam edip durdu. Üç puana yakıcı biçimde ihtiyacı olan Galatasaray, sahada dokuz Fenerbahçeli varken yakaladığı fırsatı boş geçmedi. Ardından eksik Fenerbahçe kombine atakta Soldado’nun ‘’santrfor gol dışında aslında ne yapar’’ı gösterdiği pozisyonda dengeyi buldu. Maç berabere bitti diye kutlama yapan Fenerbahçeliler’in ruh hali çok şey anlatıyordu!.
Gecenin sorusu
Bunca teknik adam tarafından denenmiş Valbuena solda, Moses ise sağda oyuna etki koyamadı. Fenerbahçe bu halde,oyunu eline alabilecek sayısal üstünlüğe nasıl sahip olacaktı?
Maçın starı
Dengedeki bir oyunda söz edilmesi gerekenler kanaatimce orta saha savunmacılarıdır; Fernando, Ndiaye ve Topal...
Maçın olayı
Eksik Fenerbahçe’ye karşı Diagne başta hücumu aktif hale getirilemeyen Galatasaray’ın ve yüksek ihtiyacı olmasına rağmen Fenerbahçe’nin çözümsüz oyunları. Son bölümde sahaya atılan ‘çalışılmış ikinci’ topları da atlamayalım!...
Kısa mesaj
Kazanmayı değil kaybetmemeyi 20 yıla taşımayı hedeflemiş görünen Fenerbahçe bunu başardı. Peki ne kazandı? Bir puan mı?
‘’Alan, zaman ve topu doğru kullanma‘’
‘Başakşehir’in sonuç alan hücumları ağırlıklı olarak Visca üzerinden yürür’ tespiti için analist olmaya gerek yok. Durum böyle ama Bülent Ortaçgil’in dediği gibi, ‘Anlamak çözmeye yetmez’! Topa da oyuna da hakim Başakşehir’in o bildik Visca hücumlarında Caner ve onu tamamlamaya gayret eden Medel devre boyunca ağır yıpranma yaşadı. Kaçan pozisyonların ardından gol de kaleci Mert Günok’un asisti asist yapan pasından geldi. Caner yine Visca’yı kaçırmıştı! Başakşehir 40 dakika oynarken Beşiktaş topun peşinden koşup durdu. Mahmut stoper mi yoksa orta saha mı anlayana kadar Karius devrenin ‘adamı’ oluverdi. Ancak Başakşehir fişi çekemedi. Atiba golünün ardından yaşananlar ise filmin devamının habercisiydi. O 5 dakika Beşiktaş’ın başkalaşmasına yetti. Ondan sonra alanı, zamanı ve haliyle topu maksimum seviyede doğru kullanıp maçı kazanmayı bildiler.
Gecenin sorusu?
Beşiktaş kazandı. Peki bu akşam - Şampiyonlar Ligi elemesi düşünüldüğünde - Galatasaray üzerindeki baskı arttı mı azaldı mı?
Maçın starı
Adamdan çok adamlar! Başta Atiba olmak üzere Karius, Dorukhan ve Gökhan Gönül Beşiktaş’ta. Mert, Mahmut ve Visca Başakşehir’de.
Maçın olayı!
Ligin oyun ezberi en güçlü takımı Başakşehir’in, hücum konusundaki ligin en özgün takımı Beşiktaş’a karşı düzenin bozması ... Ve elbette son andaki kornerle biten Başakşehir atağı.
Kısa mesaj
Son maçlar gösterdi ki, Şenol Güneş üzerinde yürütülen spekülasyonlar saçmalıktan öte bir şey değil. Ülkede futbolun gelişimi için öncelikle dilin/düşüncenin değişimi şart.
‘’Gol yüzdesi maçı kolayladı!‘’
Öncelikle ligin ikinci yarısının gözde takımı Rize’nin performansı, ardından orta saha oyuncularının belirsiz fiziksel durumu Şenol Güneş’i ‘yüksek güvenlikli’ bir plana zorlamış. Beşiktaş savunmacı bir orta sahayla çıktı maça. İlk devre biri kolay diğeri nitelikli iki gol buldularsa da topun ardında gereğinden fazla koşunca soru şu oldu; ‘Acaba bitkin düşerler mi?’. Üstelik ilk yarı boyunca pas oyunu dersleri veren Rize devrenin sonuna sıkıştırdığı golle ikinci yarı için maçı sıcak tutacağını göstermişken. Rize ikinci devre oyunu sıcak tutmaya çalışırken Burak ilk kaçtığı pozisyonda golü buldu. Ne var ki, gol sonrası beliren ‘Burak sorunu’nun tedavi sürecindeki dengesizlikte gol yedilerse de Burak’ın yerine giren genç Güven pansumanı geciktirmedi. Beşiktaş pozisyon/gol yüzdesi açısından muazzam seviyeye çıkınca maç onlar açısından tahmin edemeyecekleri kadar kolay bitti.
Gecenin sorusu
Önceki gün hakeme diklenirken kendini paralayan Emre Belözoğlu, dün akşam Rize tribünleriyle bedensel polemiğe giren Burak Yılmaz. Ülkenin en üst düzey kariyerlerinin tutumlarındaki eğitim sorunu açık değil mi?
Maçın starı
Atiba, Medel ile Dorukhan’ın korumasında takımı çekip çeviren Adem Ljajic. Ve elbette kenardan gelip maçın takım için sıkıntılı hale gelmesini önleyen Güven Yalçın.
Maçın olayı
Uzun yıllardır Rize halkı takımlarına ilgi göstermiyordu. Takım tempo, çeşitlilik ve futbolu gösterişli hale getirme konusunda olumlu işler yapınca tribün doldu. Sadece kazanmak değil oynayarak kazanmaya çalışınca insanlar futbola yaklaşıyor.
Kısa mesaj
Şenol Güneş’in milli takım tercihinin ardından kafalar karışıktı ama bu maçtaki performansı sanırım tartışmayı noktalamıştır.
‘’Her şey çok güzel olacak‘’
Her şeyden önemlisi iyi bir başlangıçtı. Evet, rakip teknik adamıyla sıkıntı yaşıyordu ve bu da lehimize durum yaratmış göründü. Lakin, bir kaç kırık dökük pozisyon dışında nerdeyse fırsat vermedi bizimkiler. Bu önemli. Ardından ilk pozisyonu gol yaparak oyunu ele aldı. Bu da önemli. Derli toplu, yaratıcı, çalışkan ve kolektif göründü milliler. Bundan sonrası için umut var bir takım izledik. Moldova maçında da benzeri uyum ve ritim bekliyorum. Ardından gerçek grup çekişmesi başlayacak.
Grupta İzlanda ve biz, Fransa ile yapacağımız maçlara da bağlı olarak şampiyona vizesi kovalayacağız. Bence hayli yakınız. Bu iki maçın ardından takımı geliştirmek ve revize etmek için Güneş de zaman kazanmış olacak.
Ara sıra sıkıntı yaşayacak olsak bile filmin adını ödünç alarak şunu söyleyebilirim; “Her şey çok güzel olacak.”