Arama

Popüler aramalar

‘’Bu oyunla fazlası olmazdı‘’

Maç önünde Tedesco’nun rakip analizindeki ‘tehlike içeren istatistik’lere bağlı olarak ilk devre topu daha çok elde tuttu Fenerbahçe. Böylece Ferencvaros’un yüksek topla gol arayışının önü de alınmış oldu. Yine de rakibin iki topunun direkten dönmüş olması, ki biri taç atışıyla başlamıştı, ilk devrenin en önemli gol girişimleriydi.

Ya Fenerbahçe? Oğuz Aydın, Kerem Aktürkoğlu ya da Archie Brown’un rakip savunma çizgisinin arkasına sarkmakta güçlük yaşadığı devrede geriye sadece ceza sahası dışından şutlar kalmıştı. Onlardan kaleyi bulanlar da etkisizdi! Kısacası maç ikinci devrenin son bölümüne kalmış görünüyordu.

Pozisyon yok, şut var

İkinci devreye Talisca şutuyla başladıysa da rakip üst üste her biri yürekleri ağıza getiren yüksek top denemelerine geçtiler. Ve Yusuf Bamidele’nin Skriniar’ı baskıyla alt ettiği pozisyonun kornerinde de Varga ile kafa golünü buldular.

Neyse ki, üç dakika sonra Talisca’da başlayıp 6 pas sonunda yine onun tamamladığı vuruşla maça eşitlik geldi. Tempoyu bir türlü yükseltemeyen Fenerbahçe maçı kazanabileceği pozisyonları üretemezken sadece şut denemekle geçirdi tüm maçı. Bu oyunla bu skordan ötesi mümkün olamazdı zaten.

Farkı gören oldu mu?

Dün akşam bir kez daha gördük ki, iyi ve düzenli futbol oynamak için bizdeki takımlar gibi savurgan olmaya hakikaten gerek yok. Fenerbahçe 11’inin piyasa değeri 157 milyon Euro iken Ferencvaros'unki sadece 21 milyon euroydu! İki takım arasında piyasa değeri farkı kadar fark gören oldu mu?

28 Kasım 2025, Cuma 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Beklenmiyordu ama oldu!‘’

“İlk devre boyunca etkili pozisyon olarak adlandırabileceğimiz pozisyon yoktu” demek yanlış olmaz. Anlaşılır nedeni iki takımın da ‘temkin’i oyunun ilk bölümü için öne almış olmasıydı. Bu konuda Okan Buruk ve ekibine bir şey söylenemez çünkü puan ve sıralama açısından rakibe göre hayli avantajlı konumda olan Galatasaray’dı. Üstelik bunca eksiğine rağmen... Yine de ilk devre boyunca topu elinde tutma konusunda daha iyi olan Galatasaray’sa bile ‘’gol arayışı’’ açısından daha etkili görünen rakip Saint Gilloise oldu. Gerçi onların da yürekleri ağıza getirecek pozisyonu yoktu ancak topu tehlike bölgesine getirme konusunda iyi göründüler. İkili mücadele kazanmada da iyiydiler devamında hücum örgütlemede de... Ve nihayet 57. dakikada seri ama aceleci olmayan hücumda aut çizgisine indirdikleri Adem Zorgane’nin içeri çevirdiği topta Promise David ile ‘’boş kale’’ye attılar golü!

Felaket değilse de...

70’e doğru Saint Gilloise ‘’geçiş’’ fırsatı kollamak için ceza sahası önüne kümelenince Galatasaray oyunu rakip sahaya iyice yığdı. Gerçi öndeki Mauro Icardi ile Barış Alper Yılmaz’ı bulmakta baştan beri çektikleri güçlüğü yine çekiyorlardı ama baskı da rakibi hataya zorluyordu. Ancak Belçika takımı da iyi yerleşmişti savunmaya. Alan bırakmıyor, açık vermiyorlardı... Beklenmiyordu ama oldu, Galatasaray sahasında yenildi. ‘’Yedeksizlik’’ de denebilir bu duruma bağlı olarak ‘’sakatlık’’ da... Ancak sahadakilerin, özellikle ikinci yarı maça giremeyip skora reaksiyon gösterememeleri bundan sonrası için sıkıntıya beraberinde getirir. Görece düşük profil bir takım görünen USG’ye mağlubiyet kuşkusuz ki bir felaket değil ancak devamındaki Monaco maçı da buna benzer bir oyuna sahne olur ve de kaybedilirse Galatasaray’da tartışmaların ekseni ligi bile etkileyecek biçimde değişebilir.

26 Kasım 2025, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Soruna susup sonuca sinirlenmek‘’

Epeydir Beşiktaş maçlarının ilk yarılarında beklentiyi düşük tuttuğum için ‘’olamayıp bitemeyenler’’e de şaşırmıyorum. Ne bireysel beceri ne organize hücumlar açısından ev sahibi koca devre boyunca neredeyse hiçbir şey yapamadı. Sorulabilir, ‘’Rafa Silva’nın yokluğunda daha fazlası beklenir mi?’’ Evet, beklenir ya da beklenmeli. Ne yaptığını bilen Samsun sınırlı sayıdaki hücumlarında Anthony Musaba ile Cherif Ndiaye’ye ulaştı ama iki pozisyonda da bahis operasyonlarının haklı öfkelisi Ersin Destanoğlu’nu geçemediler. Dahasında da pek bir şey olmadı. Sadece VAR’dan manasız bir ‘‘inceleme çağrısı!’

Beşiktaş’ın vasat bir başlangıç yaptığı ikinci devrenin ilk pozisyonu penaltı olunca tabela değişti ama uzun süre böyle kalacak gibi de görünmüyordu. Nihayet Cengiz’in geri pasında Ndiaye golü attı ve Samsun yavaş yavaş oyuna hükmetmeye başladı. Sergen Yalçın çareyi değişliklerde gördüyse de gerek fiziksel gerek oyun donanımı açısından Beşiktaş’ın takım olarak yolunun çok uzun olduğu aşikar.

Yönetim istifa demekle...

Maç bitimi ‘‘kaleci kurtarış istatistiği’’ herşeyi değilse de çok şey anlatıyordu Beşiktaş açısından: 5/1. Şimdiye değin bu tip bazı maçları Rafa Silva gibi daha çok marifete dayalı çözdüler ama marifetin gösterilemediği maçlarda işin içinden çıkmak kolay görünmüyor. ‘’Yetenekli oyuncu’’ya yaslanarak ilerlerken aynı zamanda bir kaç farklı oyunu da inşa etmek de gerekiyor. Kuşkusuz ki bu durum takımı yarı yolda alan Sergen Yalçın ve ekibini tek başına üstlenecekleri bir durum değil ancak iyileşmeye dair işaretleri de göstermek gerekiyor. Lakin çözümlere oyundan çıkan oyuncuları ıslıklamak ya da ‘’Yönetim istifa’’ demekle de ulaşılamıyor. Yıllardır görünen sorunlara en başta sessiz kalıp sonuçlara öfkelenmek! İşte bütün mesele burada...

24 Kasım 2025, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Muazzam iki hazırlık maçı!‘’

Her koşulda münakaşaya hazırlıklı olduğumuzdan sahaya gönderilen kadroyu gördüğü anda sosyal medyada infiale kapılanların oluşturduğu kalabalığı tahmin ediyorsunuzdur sanırım. Vincenzo Montella takımlarında az süre alan, İrfan Can Kahveci gibi kadro dışı kalan ya da ezber isimlere alternatif oyuncuları 11’e yazarak ne yapmaya çalışıyordu acaba? Çoğunun yanıtı, ‘Bu adam futbolu bilmiyor’dur sanırım! Oysa hem farklı oyuncuları hazırlayıp, piyasa değerlerini korumak hem de Dünya Kupası yolundaki iki maç için takım için de alternatif bir takım oluşturup milli takıma çağrılan her oyuncuyu hazır tutmayı düşünmüş olamaz mı? Farklı oyuncularla farklı oyunlar denemeyi… Bir kez daha gördük ki biz sadece sonuç peşinde koşarken, o sonucu almak için çocuk yaşlarından beri aynı işleri yaptıklarını her hamlelerinde belli ediyordu İspanya Milli Takımı. İlk devre 1-1 bitmiş olsa da hızlı ancak aceleci olmayan tarzlarıyla bizimkilerden yaklaşık 4 kat fazla pas yapmışlardı (441/120).

Alınabilecek kadar pozisyon...

Topun yönünü değiştirerek 4. dakikada attıkları gol de ilginçti! Dani Olmo’nun vuruşunu biz 2002’den hatırlıyoruz! Brezilya’nın 1-0 kazandığı Dünya Kupası yarı final maçında ‘Gerçek Ronaldo’ eskiden ‘Pis burun’ ya da ‘Baba burun’ adı verilen bu vuruşla atmıştı golü. Daha az bir arada oynadıkları için ön alan oyunlarını kurgulamakta zorlanıyorsa da milli takım ilk devre boyunca kaleyi ve çevresini iyi savundu. Geri kalanını da Altay Bayındır halletti. İkinci devrede ise daha örgütlü, alanı daha doğru kullandı bizimkiler. Yani iki devrede çeşitli varyasyonları olan iki farklı oyunu böylesi bir maçta başarıyla icra ettiler. Ezcümle.. ’Kadro mimar, mühendislerinin ülkesi’nde İspanya gibi bir takıma karşı iki gol atıp alınabilecek kadar pozisyon aldı milli takım. Ve Dünya Kupası yolundaki son iki maç için muazzam iki ‘Hazırlık maçı’ yapmış oldu.

19 Kasım 2025, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Kaygı verici oyun!‘’

Grupta oynanan son iki maç ‘’kazanma’’, ‘’kaybetme’’den çok bundan sonra Dünya Kupası’na gitme yolunda oynanacak iki maçın hazırlığı olarak düşünülmeli. Evet, hücum sorunları var takımın ve Bulgaristan yerleşimi bu sorunları iyice görünür kıldı ama iyi ki de böyle oldu. Tanımlı ‘‘klasik santrfor’’ olmadığından bu bölgede çözümü Kerem Aktürkoğlu’nda bulan Vincenzo Montella yanlış değildi şüphesiz.

Ancak bu maç özelindeki Arda Güler ile Kenan Yıldız ikilisinin elle tutulur ‘’verimsizliğini’’ tersi çevirecek olan üçlününün diğer karakteri Oğuz Aydın da değildi sanki. O kanatta rakibi şaşırtacak pek bir şey yapılmamışken Kenan’ın ters kanatta olgunlaştırmaya çalıştığı pozisyonlar maçın en kıymetli anlarıydı denebilir. Oysa hazır ilgi Kenan üzerindeyken ters kanatta da ‘’sürpriz gol girişimleri’’ örgütlenebilirdi, olmadı.

Azalan bir takım!

İkinci devresi beklenenin çok altında kalan hücumda ise rakibin gruptaki yerine ve yapabildiklerine göre savunmada daha çok azalan bir milli takım! Devrenin en özel oyuncusu kaleci Uğurcan Çakır olduğuna göre üzerine düşünülecek şey hayli fazla.

Neyse ki ilk maçta olduğu gibi Bulgaristan kendi kalesine gol atınca en azından ‘’ülke puanı’’ düzeyinde alınması gerekenler alındı. Doğrusu ya öğrenim ve ihtiyaçların tespit edilmesi açısından son derece öğreticiydi maç. Dünya Kupası için oynanacak eleme maçları için kaygı verici bulunabilir oyun. Ancak bu da futbolun ruhuna uygun düşmez. Çünkü ‘’zor maçları’’ oynamak görece kolaydır! Tıpkı bu maçta tersi olduğu gibi...

16 Kasım 2025, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük şans yakalayamadan!‘’

Ligin en sükseli takımı olan Galatasaray aslında sahasındaki Trabzon maçında nasıl durdurulacağına dair epey ipucu vermişti. Selçuk İnan’ın analiz ekibi bu ipuçlarına iyi çalışmış ve teknik ekip de takımı bu doğrultuda hazırlamış olmalı ki ilk devre Galatasaray sahada yok gibiydi. Yetmez, biri gol olan üç önemli gol girişimi de ev sahibinden geldi. Gerçi Mauro Icardi’nin sahadaki varlığı Galatasaray’ın olası gücüne olumsuz etki etmiş görünüyordu. Çünkü en azından Leroy Sane ile Barış Alper Yılmaz’ın, Victor Osimhen’i bulma ezberlerinin bozulmuş olması anlaşılırdı.

Ezberlenmiş hücum şablonları Icardi ile karışmış görünüyordu. Beri yandan Tayfur Bingöl’ün girdiği pozisyonlarda Uğurcan Çakır’ın etkisinde kalmış olması da maçın sonucu açısından düşünülmesi gereken bir başka parametre olarak not edilmeli kanımca! Okan Buruk ikinci devreye Wifred Singo ile Roland Sallai’yi değiştirerek hücumu öncelemeye çalıştı. Ancak Lucas Torreira’nın sakatlanması zaten bir türlü yola girmeyen Galatasaray’ın düzenini bir kez daha revize etmeye zorladı.

Fırsatı kullanamadılar

Gabriel Sara ile Eren Elmalı da oyuna dahil olunca tamamen öne çıkar oldu lider. Dolayısyla savunma çizgisi ile kalecisi arasındaki mesafe büyüdükçe büyüdü. Kocaeli açısından verimli alan apaçık ortadaydı. Ev sahibi bu verimli alanı 80’e doğru kullanabildi ve rakibini ikiye bir yakaladı. Ancak acemilik mi dersiniz, ihtiras mı yoksa ürkekli mi, bilinmez fırsatı kullanamadılar! Bu baskı ve fırsat oyununda Kocaeli ikinci yarının tek fırsatını kullanamazken, Galatasaray baskıdan bir gol bulsa da ‘’yarı otomatik ofsayt’’ sistemine takıldı. Ve maç bitti. Ligde geçen sezon Beşiktaş’a yenilen Galatasaray, Icardi ve Osimhen’e ama daha çok da Icardi’ye rağmen tek ‘Büyük şans’ yakalayamadan bu kez Kocaeli’ne yenildi.

10 Kasım 2025, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Matah işler yapamadı‘’

Ev sahibi Antalya ilk devre boyunca neredeyse hiçbir şey yapamadı. Ne hücum ne savunma… Özellikle ilk 15 dakika her alanda önde olan Beşiktaş devre istatististiğinde de bu üstünlüğünü korurken Gökhan Sazdağı, Wilfred Ndidi, Cengiz Ünder üzerinden yüklendi. Bu bölümde Antalya hiçbir şey yapamadı dersek yeridir. Öyle ki, atarken girdiği pozisyonlardan daha fazlasını kullanamadı Beşliktaş.

Haliyle insan düşünmeden edemiyor; demek Erol Bulut’un ilk iki maçında şikayet ettiği Antalyaspor içindeki ‘’köstebek’’ bu kez o denli iyi çalışmış ki, takım ne yaptığını bilmez haldeydi! Ya bir de Rıdvan Yılmaz, Salih Uçan, Vaclac Cerny çalışsaydı?… İkinci devre başlar başlamaz, transfer edilme nedeni kafamda hala oturmamış olan onca Beşiktaşlı oyuncudan biri olan Rıdvan Yılmaz’ın ‘’Al da at’’ dercesine önüne yuvarladığı topla golü bulan Yohan Boli takımını maça çekti. Ancak takımının ‘’Geldik, hayli gidelim’’ diyecek hali yok gibiydi.

İkinci yarı sönünce...

Beşiktaş da ilkine göre ikinci devre ‘’sönünce’’ maç süratle ülke normallerine döndü. Ve nihayet 78. dakikaya gelindi… Futbol oynamak yerine zor iş olan ‘’hakemliğe soyunan’’ Antalyalı oyunculardan Doğukan Sinik’in penaltı beklentisini VAR’a taşımaya çalışan Soner Dikmen ‘’sarı kart’’la cezalandırıldı. Peki dönüşü…

Vaclav Cerny pasında Jota Silva golü! Acaba bir, iki dakika içinde yaşananlar da ‘’köstebek’’ işi miydi? Yoksa ülke oyun kültürünün içinden çıkılması zor sorularından biri mi, varın sizin düşünün… Maçın ilk bölümü hariç Beşiktaş matah işler yapamadı. Lakin karşılaşma boyunca Antalya neredeyse hiçbir şey yapamayınca onlar da mühim şeyler yapmış gibi görünüp, maçı kazandılar.

09 Kasım 2025, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Acı çeker gibi..‘’

Fevkalade sıkıcı geçen ‘oyunsuz’ ilk yarının iki takım açısından da ilk nedeni ‘gol yememek’ olarak açıklanabilir. Ne var ki, oyuncuların adeta oynamaktan acı çeker göründükleri bu zaman dilimi biz, o saatin uykusuzları için çoktan gerçek anlamda ‘acı’ya dönüşmüştü bile. Son haftalarda toparlanmış görünen Fenerbahçe’nin bu halini epeydir ilk 11’de görmediğimiz Szymanski ile Talisca’nın saha içi varlığına bağlayacaklar olacaktır. Ancak takımın da bu ikiliye yardım etmeye çalıştığını söylemek de hayli zordu. İlk yarı boyunca alanını savunma dışında neredeyse hiçbir şey yapmadı Fenerbahçe.

Plzen de uyandı

İkinci devre başlangıcı da ilkinin benzeriydi. Evet, ev sahibine göre daha çok pas yapıyor görünümündeydiler ama Tedesco’nun 60. dakikadaki üç değişikliğine kadar Viktoria Plzen kalesini uzaktan dahi göremediler! Yani bu devreden 15 dakika. Etti mi oyunsuz geçen 60 dakika! O andan sonra önce yeni girenlerden Duran kaleyi karşıdan yokladı ardından Fred çaprazdan dışarı vurdu. O saatte biz televizyon başındakilerin göz kapakları ağırlaşırken Fenerbahçe yeni yeni uyanır gibi olmuştu. Elbette bu uyanış Plzen’i de uyandırdı ve üst üste bir iki gol girişimi de onlardan geldi 75. dakikaya yaklaşırken. Hatta 78’de Adu’nun vuruşunda direğe takıldılar.

Başladığı gibi bitti

Piyasa değeri olarak ev sahibinin 4 katı büyüklüğündeki Fenerbahçe, takımın iyilerinden Brown’un öne çağırmasıyla zaman zaman soldan yüklendiyse de çift haneli Euro piyasa değeri olan tek oyuncusu olmayan ev sahibi fiziksel yeterliliğiyle karşılık vermekte gecikmedi. Ve son anda Fenerbahçe lehine VAR’a çağırılan hakem kararında ısrar edip penaltıya hükmetmeyince bu geneli sıkıcı olan maç eskilerin deyimiyle ‘başladığı gibi bitti’

07 Kasım 2025, Cuma 06:59
YAZININ DEVAMI