‘’Skor oyundan güzel‘’
Yanal takımları dersine iyi çalışan, kuvvetli, akılcı ancak duygusu, estetiği, şiirselliği olmayan takımlardır... Sivas karşısında da böyle kazandılar.Kaygan zeminde topa sahip olmak ve rahat kullanmak zordur. Orta sahada oyalanmak yerine topu rakip ceza sahasına doğru kullanırsanız rakip topu kazansa bile kullanma zorluğu çekecektir. Ev sahibi her topu ceza sahasının içine kullanarak ya da defansın arkasına doğru oynayıp Sivas’ın 7-8 oyuncusunu sürekli geriye doğru koşturdu. Orta saha oyuncularıyla Anderson ve Balili arasındaki mesafe iyice açılınca Yiğidolar savunmada kaptıkları toplarla bir türlü organize olamadılar ve ciddi ataklar yapamadılar. Anderson’a kontrol edebileceği paslar yerine sürekli dikine ve yüksek toplar atınca, Johanna rakibini kolay bozdu yere düşen topları da Serkan Dökme kolayca topladı. Sivasspor öne geçtiği maçta, önde yerleşip rakibi önde karşılayamadığı için kısa zamanda geriye düştü ve oyunu hiç kontrolüne alamadı.Orta saha oyuncularının attığı gollerle kazanan Vestel Manisaspor ise galip gelmesine rağmen forvetlerini etkili şekilde kullanacağı bir oyun stili düşünmek zorunda. Bu haliyle Vestel bu kadar milyon dolarlık bir takım gibi değil.Lorant’ın orta sahayı forvete yaklaştırmak yerine hücumcuları değiştirerek çözüm araması ise garipti.
‘’Hedefe doğru‘’
4-1-3-2 gibi dizilen Altay, maça sağlam ama belli yönlerinde tutuk bir oyun anlayışıyla girdi. Özellikle hücumda yavaş bir tempo ile oynamaları atak organizasyonlarını kısıtladı.Ali ile Sancak, sol kanatta iyi işler yaptılar ama Altay’ın buna güvenerek sürekli sola yaslanması, bir süre sonra rakibe kolay okunur ve kolay savunulur bir oyun planı sunuyor. Dün Sancak çizgide topu kazanıp, nefis pasladı. Ali de nefis ortalayıp, Ufuk’a golü attırdı. Ama bunu gösterişli bir istisna olarak kabul etmek gerekir. Böyle sıra dışı işler sistematik olarak tekrarlanamaz.Hücumun ortası en az kullanılan kanal idi. Ufuk hücum organizasyonu işlerine pek karışmadı. Mümkündür, bir santrfor ceza sahasının içine odaklanabilir, ama forvet arkasındaki Emirhan’ın henüz kendisine bir rol belirleyememesi iyi değil. Çok koşuyor, lakin ne bir hücumcu kadar tehditkar, ne de yeterince top kapıp alan daraltıyor. Kartal’dan sonar en çok gelişen oyuncu Fatih. Hem ön liberoda güvenli, hem de ileri çıkıp etkili paslar veriyor. Eğer Fatih pasörlük yapmasa, Mehmet Şen’i kimsenin defans arkasına koşturacağı yoktu. Eğer bir an önce form tutup, konsantrasyon problemini aşamazsa Fazlı’yı kenarda bekletemez.Altay, inişli-çıkışlı bir futbol oynamasına karşın, bu maçı kazanak ligde önemli bir konuma geldi. Maçın en önemli sonucu Altay taraftarının maç sonunda formalite icabı değil, inançla yaptığı “Şampiyon” tezahüratıydı.
‘’Fark göremedik‘’
Altay da belli ki, taraftarını ve ligi özlemişti ve maça oldukça istekli de girdiler. Ancak ne onlar, ne de ‘yeni’ Altay’ını bekleyen taraftarlar sahada belirgin bir fark göremediler. Altay kadrosundaki somut değişiklikler, sol bekte Sertan’ın ve orta sahanın ortasında da Emirhan’ın oynamasıydı. Genellikle 3. bölgeye bile geçmeden ceza sahasına top kaldırmaktan öteye gitmeyen sağ kanat denemelerinde, aslında birbirleriyle uyumlu gözüken Haydar ve özellikle Mehmet çok sayıda orta girişimini heba ettiler. Sol kanatta ise Sertan ve Ali’nin birbirlerine çok uzak kalmaları yüzünden Ali oyunun hücum, ataklara katılabilirse daha etkili olacak Sertan ise salt savunma yönünü oynuyorlardı.Daha yüksek tempoda oynayan Altay, oyunu genel olarak elinde tutmasına rağmen, tek alternatife dadanarak hücum etmenin kısıtlayıcılığına takıldı.Altay’ın 4-1-3-2’si karşısında, 4-1-4-1 gibi oynarken savunma dikkatine odaklanan Elazığ, Siyah-Beyazlılar’ın, 17 ile 23. dakikalar arasında kaleye yaptığı 4 vuruşun ardından Evren’in orta sahada aldığı top ile Sertan’ın yanından ok gibi geçerek tam bir baskına çevirdiği atağı, sayıyla sonuçlandırıp öne geçti. Eğer Altay, takımın her şeye rağmen en derli toplu adamı olan Metin, iki dakika içinde kafayla Sertan’ın golünü yanıtlamasa, maç sonunda Altay 3 puan kaybından daha büyük bir hasarla yüz yüze gelebilirdi. Yarıda Elazığ, Altay orta sahasının yorulmasıyla çok daha iyi ataklar yapmaya başladı. Bahtiyar ve Korhan göbekte iyi anlaşıyor ve baskı görmeden yüzleri rakip kaleye dönük top kullanabiliyorlar. Mehmet’e, Evren ve Murat’ın da katılmasıyla dikine 5’li ataklar yapıyorlardı. Ancak 61’de iki hocanın yaptığı değişiklikler takımlarına katkı yapmadığı gibi, en etkili oyuncuları saha dışına çekti, oyun beraberliğe döndü. Sonraki değişiklikler de önceki değişikliklere benzedi.Altay’da sahadaki Emirhan da dahil olmak üzere yeni transferler takıma monte olmayı bekliyor. Elazığspor ise bu kadro ile yapabileceklerinin farkında değil gibi sanki.
‘’Horoz ışığı gördü‘’
Horozlar oyuna tempolu ve boş alanlara giderek başladı. Bu sezon ilk kez birlikte oynayan Ömer - Taylan ikilisi sürekli araştırıcı koşular yapıyor ve istekle topu arıyorlardı. Mikka ilk 20 dakikada takımın en çalışkan adamı olarak kah golü kokluyor, kah geriye dönüp gedik kapatıyordu. Serhat’ın ortadan, Mustafa’nın da soldan çıkışları Yusuf’un her savunmayı her an devirebilecek driplingleriyle birleşince ev sahibi sezon başından beri en çok atak sonlandırdığı performansa ulaşıyordu. Hücuma iyi odaklanan Denizlispor karşısında Çaykur Rizespor oyunu doğal olarak kendi sahasında kabul etmek zorunda kaldı. Aslında orta saha ve hücumda yetenekli oyunculara sahip Karadenizliler, organizyondan başka işe karışmayan Douglas’ın yönlendirdiği Okan - Serkan - Cem Baki ve Şener ile sanki hücumda çok çabuk çoğalıp etkili baskınlar yapabilecek gibiydi. Ancak nedense kozlarını kullanmadılar. İkinci yarıda tempolar düştüğü halde anlayışlar korunduğu için Denizli atakta Rize de savunmada iken ceza sahasının önünde topla çok buluştuğu halde, hep pas arayan ve hiç şut denemeyen Yusuf bu kez şutu çekip sayıyı yaptıktan sonra mücadele de yeni bir safhaya girdi. Özberk, Cire ve Fahri’yi oyuna alıp, hücum bölgesine altı kişilik yığınak yaptı. Buna karşılık Nurullah Sağlam da Cire’yi İbrahim’e kovalattı. Takımını savunmada koşturup Ömer Rıza’yı kontratak pususuna yatırdı. Bu maçta Denizlispor 3 puanın dışında sergilediği takım performansı ile de önemli bir toparlanma noktası yakaladı. Çaykur Rizespor ise kadro imkansızlıklarından çok moral ve bütünlük yoksulluğu içinde gözüktü.
‘’Ivankov'un hediyesi‘’
Belli ki Yanal bir kaç haftalığına, “Zevk veren hücum futbolu” zihniyetini terk edip haddini bilen bir anlayışa girmiş, gol yememeyi öncelikli hedef olarak seçmişti.Ev sahibi oyuna 3-5-2 gibi başlayıp Hakan Balta’yı da sol beke çekerek dörtlü savunmaya döndü. Orta sahada Serkan ve Yılmaz hiç hücum görevi almayıp kanatlardan çıkmadığı için; Sinan ve Meduna’dan biri de kanada açılıp topla orada buluştuğundan Vestel’in aksiyonları iyice kısıtlanıyor, hücum Caner’in kimi zaman ceza sahasına yaklaşabildiğinde yapacağı ekstra işlere kalıyordu. Caner de açıkçası orta saha oyuncusu olmadığını üçüncü bölgede yaratıcı bir pasör ve kaleyi çabuk gören bir hücumcu olduğunu artık göstermiş olmalıdır.Diğer tarafta Kayseri de geri dörtlüsünü hiç bozmuyor ancak orta sahada pas organizasyonuyla hiç vakit kaybetmeden Gökhan ve Rodic’i defansın arkasına koşturarak ciddi tehditler oluşturuyordu.İkinci yarıda Vestel oyunu rakip yarı alanda oynamaya çalıştı ancak, bir kez Meduna’nın kaçırdığı pozisyon hariç dengeli yerleşen kalabalık defansın üzerine hücum ediyordu.Yanal, Zafer’i oyuna alarak yeni bir atak düzenlemesine gittikten sonra, geniş alanda hücum etmenin avantajını elinde tutan Ertuğrul Sağlam da Yanal’ın değişikliğine Yordanov’u oyuna alıp karşılık verince, maç hakikaten gol gerilimi kazandı ve daha izlenir hale geldi. Zafer’in Manisa için fazla katkısı olmasa da Vestel bir korner atışından öngörülemez bir gol bulup bütün stratejik dengeleri lehine çevirdi.Manisa bu maçta istediğini Ivankov’un büyük hatasıyla aldı almasına da futbolunu geliştirmek zorunda. Kayseri ise bu oyunu ile yukarılardan kolay kolay aşağı inmez.
‘’Horoz ağır hasta‘’
Denizli’nin 4-1-3-2’sinde Yusuf ve Ender’in arkasındaki 3’lü, Gençlerbirliği’nde İsaac’in arkasındaki 4’lü hücuma destek götürecek tablolardı. Gençlerbirliği’nin her atakta İsaac’ı araması gelişmelerini engelleyebilir. Nurullah Sağlam’ın Eyüp’ü kenara alıp Mustafa’yı ileri çıkarması fikren doğruydu. Fakat bu deneme Denizli’nin girişkenlik düzeyini yükseltmedi. Ender artık bu kulübe birşeyler borçlu olduğunu duyumsamalı, bu maçta Ender’in aldığı puan sırtındaki formaya ait. Yeşil-Siyahlılar’da Yusuf, takımına ve futbola en saygılı oyuncuydu. Yusuf’un tekniğini, oyun zekasını ve karakterini gözardı eden ‘modern’ zamana sitemkarız. Bütünlüğünü yitirmiş, yorgunlar yorgunu, daha fenası duygusal olarak da mağluplar mağlubu Denizlispor’a taraftarı da çok fazla dayanamadı. Stadyum anonsçusuyla aralarında sahaların en garip düetini gerçekleştirdiler: Anonsçu bağırıyor, “Yeşil”, tribünler bir ağızdan, “Yuh!”, “Yeşil!”, “Yuh!”, “En büyük!”, “Yuh!”... Denizlispor’un 1 günlük yeni yönetimi takımının performansı karşısında dehşete düşmüş olmalıdır, ki doğru zamanda dehşete düşmek ligden düşmeye yeğdir.Hakem Süleyman Abay, özellikle faul sonrasındaki ağırkanlı davranışlarıyla maçtan en az 10 dakikasını yemiş olabilir.
‘’Mantalite farkı‘’
3-4-1-2’ye yakın bir düzende oynayan ev sahibinde hücum iki ana eksende kurgulanmıştı: Belli ki tekrar özel antrenmanlara başlamış olan Yılmaz rakip alanın her yerindeki duran topların arkasına geçerek yedi denemenin beşinde tehlike yarattı. Diğer eksende ise Zafer orta sahaya gelip top alınca yüzünü çok çabuk dönüyor, faul yapılmazsa 3. bölgeye dikine giden Serkan Dökme’yi görüyordu. Ankaraspor ise Çalımbay rejimine geçmenin, özellikle de hücum iştahını dizginleyerek oynamayı öğrenmenin sersemletici ve moral bozucu etkisini yaşayacak. Ama galiba Ersen böyle taktiklerle kariyerini yüzünü kaleye dönemeden, orta sahadan top aşırarak ve atabileceğinin çok azını atarak geçirecek. Eğer Jaba kendisinden yarım metre uzun Ersen’den daha fazla kafa golü atarsa bunun hesabını Ersen değil, başkaları vermelidir, değil mi?Ankaralılar’da Musa sağ kanatta, Hakan Balta’ya her atakta meydan okuyabilecek çabukluktaydı ama belki de burada bir avantaj görmediler. Jaba ve Ersen’i adam adama takip eden D’Haene ve Johana sarı kart gördükten sonra Yanal da kartlı markaj adamlarını maçın sonuna kadar değiştirmeyince Ankara forveti aslında çok daha rahat oynama şansı yakalamıştı. Eğer topu hücum bölgesine çabuk geçirip forvetlerini bulsalar, Manisalılar fazlasıyla rahatsız olabilirlerdi. Çabuk kanat değiştirip atak genişletemeyen, orta sahada kısa pasa dalan takımlar, Manisalılar’a karşı istediklerinin pek azını yapabilirler. Vestel Manisa’da Serkan ve Meduna yorulup, Yılmaz’ın da oyun tarzı bozulunca Manisalılar ikinci yarıda iyi oynayamadılar. Fakat Ankaralılar maç boyu iyi oynamayı düşünemediler bile. Oktay Demiray sahaya 8 tane sarı kart serpiştirdi. Ancak Johana’nın ikinci yarıdaki sarı kartını ve Vestel’in bir penaltısını vermeyerek vahim hatalar yaptı. Serkan Akal’ın iki yarıda da açık ofsaytlara devam demesi kötü sonuçlara yolaçabilirdi.
‘’Soğuk çay!‘’
Manisalılar’ın gelişiminin en belirgin işareti ise ilk yarım saatte kaleye doğru vuruşlarla sonlandırılan atak sayısını çift haneli sayılara ulaştırmaları idi. İlk yarının son çeyreğinde özellikle Zafer’in oyundan düşmesi ve herhangi bir hücum gayreti bulunmayan Rizeliler’in orta sahaya biraz daha çıkıp top yapmaya başlaması ile oyun dengeye geldi. Vestelliler ise topları kazandıkları noktadan hemen Mehmet’e doğru kaldırmaya başlayarak hücum isteklerini kötü bir kolaycılıkla korumaya çalıştılar.Karadenizliler ikinci yarıya hücum potansiyellerini kullanarak oyunun iki yönünü de oynamaya başladılar. İlk devrede rakip yarı alana neredeyse hiç geçmeyen Cem Baki bir hücum elemanı kimliği kazanıp, neredeyse utangaç bir tavır içinde ağırlığını hissettirmeden oynayan Fahri de organizasyona katılınca sahanın en diri ve kaliteli adamı Okan da etkinliğini yükseltti, Rize atacağını gösterdiği golü atıp öne geçti.Oyuncu değişikliklerinden Vestel yararlandı, Rize farka gidebilecek maçı elinden kaçırdı. Özberk zorunlu olmayan bir karar ile Gökhan’ı oyuna alıp, hücuma olumlu katkı yapan Douglas’ı orta sahaya çektikten sonra Okan gene tek başına kaldı.Yanal ise aynı dakikada Caner’i çıkartıp Mithat’ı Mehmet’in yanına, Zafer’i de forvet arkasında göbeğe çekti. Bu sayede Vestelliler hücum bölgesinde kaliteli pas ürettiler, hemen her atakta yüzü kaleye dönük adamı bularak oynamaya başladılar. Manisa’da gelişim olduğu aşikar fakat Rize maçı tercihleri yüzünden bıraktığı için üstüne bir bardak soğuk çay içse yeridir?