Arama

Popüler aramalar

‘’Schuster'in 'off' günü‘’

Nobre bu denli bir rotasyonda da 11’de başlamıyorsa daha fazla kalmasına gerek yok. O zaman sağlam bir santrfor transferi de şart. Schuster bu maçta mesajı verdi. Bobo olmadığında santrforsuz oynarım dedi, ama Beşiktaş Schuster’in zaman zaman 4 hücumcu ile kurguladığı ofansif düzende santrforsuz oynamayı beceremedi. Hadi Holosko’yu en uca koymuştu onu anladık. Nihat niye hemen bir arkasında gölgesi idi? Onu çözemedik. İkisini toplasalar zaten 1 santrfor etmezken, bu tercih zorlamanın ötesinde bir şey değildi. Ofansif anlayışın zorlama düzenine karşılık, savunma şekillenişi de yüksek risk taşıdı maç boyu. Geniş alanda savunmasız kalacak Beşiktaş stoperlerinin kucağında el bombalarıyla dolaşmalarından öte bir çılgınlık olamazdı bu yerleşim. Zaten faturası da ikinci yarıda ödendi! İlk golde Ferrari’nin nasıl ağır kaldığı sanırım Schuster’in hafızasına iyice kazınmıştır. Kaleci Cenk’in çıkışları zamanlama doğruları içermese ilk 1 saatlik dilimde Beşiktaş’ın 3 farklı geriye düşmesi de işten bile olmayacaktı. Tabata, Guti değişiklikleri kimyası bozulan takımı toparlamaya yetmedi. İkinci 45’in başında Nobre değişikliği gerçekleşse Beşiktaş etkinlik kazanabilirdi. O da çok geç alındı oyuna. Özetle Schuster macera aradı. Kurulum aşamasında dengeli götürdüğü yolda bu kez yanlış bir adım attı. Faturası da kabarık oldu. İki stoperi geride bırakıp bekleri ileri çıkararak rakibi ofsayt taktiğiyle karşılamak, hücumu 4 kişiyle yönlendirip, nokta santrforsuz oynamak, Schuster’in elindeki oyuncuların yetenek kapsamında değil. Erhan, Delgado, Nihat gibi oyuncularla bu düzen çalışmaz. Heleki savunmaya yardım etmeyen 4-5 oyuncuyu aynı anda takıma koyduğunuzda bu sonuçlar kaçınılmaz olur.

22 Ağustos 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Quaresma fazlalığı‘’

Hilbert golü attığı dakikaya kadar sağ kanatta o kadar sıkılmıştı ki, gol öncesi Quaresma’nın sol kanattan atağa kalktığı anda içeriye deplase oldu. İçine doğmuş olsa gerek doğru düzgün ilk buluştuğu topu da gol yaptı. Schuster şablonda küçük bir değişiklik yapmıştı dün gece için. Guti’yi biraz daha Ernst’e yakın oynatarak önüne Tabata’yı monte etmişti. Ama Quaresma hariç Beşiktaş’ın hücuma dönük oyuncuları Helsinki’nin çok adamla daralttığı huninin içinde sıkıştı. İsmail ve Ekrem’in ataklara katılmaması Beşiktaş hücumlarını sadece Guti’nin Quaresma’ya aktardığı uzun toplarla sınırlı bıraktı.

Ustalığını konuşturdu
Tabata tüm iyi niyetine rağmen çok top kaybetti. Beşiktaş’ın bir arkadaki hücum oyuncuları Bobo ile doğru düzgün yine alış veriş yapamadı. Son derece kapalı bir anlayışa sahipti Helsinki. Üstelik İnönü’nün zemini de üç gün önce İzmir Atatürk Stadı’nınki kadar kötü yıpranmıştı. Bu koşullarda göbekten, dar alanda kısa paslaşmalarla gole gitmek geçerli bir plan değildi. Quaresma’nın ustalığı olmasa Beşiktaş ikinci sayı için daha fazla da zorlanabilirdi. İki farklı skordan sonra ise Schuster daha çok garantiyi seçti. Necip’in Tabata ile değişmesindeki neden skorun yeterli olduğuna delaletti. Beşiktaşlı oyuncular genelde iyi niyetli, mücadeleleri yeterli.

Kartal topsuz oyunda yok
Ancak henüz tam anlamıyla organize değiller. Topsuz oyunda henüz Schuster’in istediği düzeyin altındalar. Bu kadrodaki oyuncu özellikleri bu sistemi uygulamak için boş alanı daha fazla kullanmalılar. Guti henüz hazır olmamasına rağmen bunun en iyi uygulayacılarından. Ernst’in gezegenliği de benzer nitelikte. Ama takımın geri kalanı için aynı şeyleri söylemek zor. Beşiktaş’ın Avrupa arenasındaki en büyük şansı grup öncesi oynadığı üç rakibin de çetin çıkmaması. Yoksa bu yeni kurgunun oturma aşamasında çok daha zorlanabilirlerdi. Ekrem ve İsmail de geçen seneye göre geri gidiş var. Schuster özellikle de İsmail’e Mustafa Denizli’den daha fazla şans vermesine rağmen İsmail bunu yeterince doğru değerlendirmiyor. Fizik olarak hala istenilen seviyeye gelmedi. Schuster ile olan dönemin kendisi için en önemli şans olduğunu unutmamalı.

Taraftarlar mest oldu
Dün geceki maça dönersek Beşiktaş benimsemek istediği sistemin değil Quaresma’nın bireyselliğiyle tur için iyi bir sonuç aldı. Portekizli ilk golde müthiş pay sahibiyidi. Sonrasında attığı müthiş, usta işi golle Beşiktaş için tur kapısını araladı. Ve İnönü’yü dolduranları yine mest etti.

Üst üste gelen maçlar, hava sıcaklığı ve bozuk zeminler işin yüzde 50’lik mazereti olsa da şu an için sistemin ağır işlediğini söyleyebiliriz.

18 Ağustos 2010, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’10 numara-santrfor uyumu‘’

İddia sahibi bir takımınız, o takımda da üst düzey bir virtüözünüz varsa, iş dönüp dolaşıp sonuçta santfor meselesine takılır. Alex’in öncesinde Nobre, sonra da Semih’le olan müthiş uyumu nedense Güiza’yla hiçbir zaman aynı frekansta seyretmedi. Bu santrforların yüksek kalitesinden çok, niteliğiyle ilgili bir konu.

Geçen yıl Alex’in gittiğini ve Fenerbahçe’nin de onun yerine Guti’yi aldığını varsaysak, Güiza performansı ve bugün içinde bulunduğu noktanın çok ötesinde tartışılabilirdi. Aynı şekilde şimdi Guti ve Quaresma’nın üstüne Niang’ı da Fenerbahçe’nin yerine Beşiktaş transfer etmiş olsaydı, Kartal tüm rakiplerinin bir adım ötesine geçmiş olacaktı.

Quaresma ve Nihat gibi hem taşıyıcı, hem de gole dönük iki oyuncunuz olup da, arkalarında Guti gibi dikine ve derin oynayan bir pasöre sahipseniz, cezaalanı içinde rakip savunmanın önünde top saklayacak, defansın yerleşimini zorlayacak bir santrfora da kesin ihtiyaç hissedilir.

Daha önce de belirtmiştim. Dünya Kupası’ndaki Alman Milli Takımı’nda Mesut ve Müller’e kanal açan, onları alabildiğine topla atak oyununun içinde tutan Klose’ydi. Beşiktaş’ta Bobo bu özelliklere sahip değil. Quaresma ve Nihat’ın koşu alanları, rakip savunmalar tarafından kademeli olarak kapatılırsa, Beşiktaş ofansif yönde yine sıkıntı yaşayacaktır. Galatasaray’da tüm yükün Arda’nın bireyselliğine terkedilmesi gibi, Beşiktaş’ta da Quaresma’nın adam eksiltmelerine umut bağlanacaktır.

Türkiye’de henüz rakipleri tanımadığından bahseden Schuster bir anlamda dezavantajlı olduğunu dile getirse de, bu durumun avantajlı bir tarafı da var. Hiçbir rakibi tanımadığın için vargücünle kendi takımına ait en iyi formatta oynayabilecek saha içi düzeniyle uğraşmak... Eğer Beşiktaş yönetimi son bir hamleyle aranan nitelikte bir santrfor transfer ederse, Schuster elindeki kadro ve oynatacağı düzen açısından derin bir nefes alır.



Olmadan koparmayın!

Genç futbolcular, hele de altyapıdan yetişmişse daha çok cazibe odağı oluyor. Olayı daha ileriye itmek için, etraflıca destek vermek güzel. Elbette pohpohlama ile karıştırmaz, üstüne üşüşmezsek... Şimdi gözler Necip’in üzerinde. Yağmur gibi yağıyor övgüler. Sonrasında röportajlar, söyleşilerle didik didik edilecek. Hedeflerinin ne, idolünün kim olduğu ve benzeri beylik sorularla yorulacak.

Sakın kimseyi örnek aldığını söyleme Necip. Kendin ol, sonra borçlu çıkarsın. Her sorulan soruya masumca verdiğin cevapların acısını, gün gelir çekersin. Oynadığın futbol dili nasılsa, ağzındaki dili de benzer kullan... Sadece işini yap, kozmetik dünyadan uzak dur. O zaman gelebileceğin yere daha kolay ulaşırsın.

2

17 Ağustos 2010, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Savunma radikal hücum romantik!‘’

İzmir’in 35 derece gece ısısına rağmen şiddetli bir sağnak yemiş gibiydi Atatürk Stadı’nın zemini. Bu da top oynamak isteyen taraf olan Beşiktaş’ın işine gelmedi. Konuk ekibe bir diğer engel de rakip oyuncuların dirsek darbelerini öne çıkararak oynamaları idi.

Tabii ki oyun kuralları içerisinde Bucalılar alanı daraltınca, Beşiktaşlılar yüzünü kaleye dönemedi. Bu taktikte de ev sahibi başarılı idi. İlk yarıda bir iki kere Quaresma hareketlendi. Guti hazır olmadığı için 2 önemli fırsatı sayıya çeviremedi.

Nihat’ın ayağına top bekleyen anlayışı ona da takımına da bir katkı sağlamadı. Quaresma ise ikinci yarıda takındığı bencil tavırları yüzünden oyundan düştü. Bobo’nun attığı golün dışında, ceza alanı dışı misyonu her zamanki gibi eksik kaldı.

Buca eksildikten sonra Beşiktaş’ın oyunun tüm yönetimini ele geçirememesinde ve kendini rahatlatacak ikinci sayıyı bulamamasında genel rehavetin ötesinde, ofansa dönük oyuncuların ciddiyetsizliği de rol oynadı. Bucaspor eksilmesine rağmen ikinci yarıda oyuna soktuğu Mendy ile oldukça tehdiktâr davrandı Beşiktaş’a karşı. Orta alanın tüm yükü maç boyunca Ernst üzerindeydi, onun en büyük destekçisi de hakkını yemeyelim Necip oldu. Zapotocny ve İbrahim Üzülmez de savunma görevini eksiksiz yapan oyunculardı.

Beşiktaş sıcağı sevmedi, klas ayakları zeminden hoşlanmadı; bu yüzden de istediği oyunu tam anlamıyla sahaya koyamadı. Sadece başlangıç olarak bir deplasman galibiyeti, büyük yarışa moralli başlamak açısından tek pozitif taraftı. Bucaspor yeni bir takım olmasına rağmen, cesur oyun anlayışı ve disipliniyle göz doldurdu.

Bülent Uygun, özellikle yabancı transferlerinin ilerleyen haftalarda uyum sorununu aşması ile takımını daha iyi bir çizgiye getirecektir.

15 Ağustos 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir 10 numaradan fazlası‘’

Daha takım arkadaşlarının isimlerini doğru düzgün ezberlemeye vakit bulamadan Villarreal karşısında sahada kaldığı 70 dakikada oyunun yönetmenliğine soyunması Schuster’in İspanyol oyuncuda neden çok ısrar ettiğini de deşifre etmiş oldu.

Schuster’in üstün teknik donanım ve markalaşmış bir kariyerden çok, güvendiği bir takım liderine ihtiyacı vardı. Daha doğrusu bu ihtiyaç, Beşiktaş’ındı... Elindeki kadronun oynatacağı sisteme yönelik dengesizliği, salt kulübe komutası ile yönetmeye yetmeyecekti.

Saha içinde duruş, yayılma, gidiş ve dönüşlere karşı pozisyon almayı düzenleyecek, yardımcı yönetmen olacak Guti.

Real Madrid gibi dev bir kurumu arkasında bırakmış olsa da, kendisini fazla bırakmamış İspanyol yıldız. Onun sporcu kimliği, profesyonellik şahsiyeti işe yarayacak Beşiktaş’ta. İlk izlenimlerimiz böyle...

Sanırım Schuster’inkiler de aynı. Yalnız Guti kısa sürede bu misyonda başarılı adımlar atsa da, Schuster’in rahatça arkaya yaslanmak gibi bir durumu yok. İlk Plzen maçının ikinci yarısı, rövanşın tamamı ve Villarreal’e karşı tekrarlanan savunma yönü önde iki orta alan oyuncusu ile yatay geçiş yapılan kurgusu sürmeli Kartal’ın.

Alman teknik adamın, elden geldiği kadar kadrosundaki tüm oyuncuları için kafasında soru işareti kalmasın diye uğraştığı açık. Ama bizce Hilbert’e biraz daha ekstra zaman tanıması gerek. Holosko beklenenden çok daha ısrarcı olacağını göstererek, beni yanılttı. Sivok sakatlandıktan sonra Ferrari ve Zapotocny’nin kalması hemen hemen garantilendiğine göre gönderilecek yabancılar konusu yeniden yön değiştirdi.

Beşiktaş yeni bir santrfor transfer etmeyecekse, şu anki mevcut 11 yabancıdan 10’a düşmek için Tabata ve Delgado’dan biri fazlalık durumunda sanki. Bobo’nun ise Süper Lig’de oynaması, muhtemelen kontenjana takılacak. Kaldı ki, Nobre’deki düzelme eğilimleri yükselirse, santrfor transfer edilmese de Schuster’in oyun planı daha fazla işlerlik kazanır.

Sonuçta Schuster dengeli gidiyor. Objektif bir gözlemci, ağır ağır ısıtıyor, inatçı da değil gibi. Bu gidişat sürerse, eylül sonu, olmadı ekim ortalarına doğru çok daha etkileşimli (interaktif) bir takım izleyebilir Beşiktaşlılar...

11 Ağustos 2010, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gece Ricardo Quaresma'nındı‘’

Kendi evinde Necip’i ilk 11’e koymak durumunda kalan Schuster, hem ilk maçta beğenmediği takım savunmasını, hem de rakip takımın kaptanı Horvath’ı yakından gözetme amacındaydı. Beşiktaş için ilk gözüken sinsi tehlike ise, Plezen’in sağ kanadından Milan Petrzela ile gelişen ataklarda saklıydı. Siyah-Beyazlı ekip, orta alanda oyun kurmakta biraz sıkıntı çekti. Geriden uzun toplarla kanatlarını hareketlendirmeyi denedi ama rakibin kenar bekleri hep yüzü dönük ve kademe içinde karşıladı Holosko ile Quaresma’yı.

Çek ekibi, tam oyunu dengelemiş ve Beşiktaş kalesini yoklamaya başlamıştı ki, basit bir savunma hatasında 10 kişi kaldı. Rakibin eksilmesinden sonra da sazı tam anlamıyla Quaresma aldı. Önce müthiş bir gol attı, ikinci yarının başında da kendisini fazla zorlayan Limbersky’i oyun harici bıraktırdı. Ve Delgado’ya verdiği al da at pasıyla Beşiktaş’a turun kapısını açtı. Kısaca, tıklım tıklım İnönü’ye müthiş bir şov sundu. Hatta zaman zaman bek kovalayarak savunma bile yaptı. Yani gece onundu.

1 saat 10 kişi, 40 dakika ise 9 kişi oynayan bir rakip karşısında Beşiktaş’ı oyun olarak tam testten geçirecek bir gözlem yapamayız elbette. Fizik olarak iyi olduklarını söyleyebiliriz. Schuster’in takım disiplinini ön planda tutacağını ve Necip’te de ısrarcı olacağını öngörü olarak sunabiliriz.

Bobo için de görüşlerimiz aynı. Beşiktaş futbolunu biraz daha olgunlaştırıp daha yüksek tempoya ulaştığında, Bobo’nun ceza alanı içindeki ağırlığı daha fazla hissedilecektir. Bu da açıkça gözüküyor.

06 Ağustos 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu takımı Almanlar ayakta tutar‘’

Quaresma ve Guti gibi iki büyük yıldızı transfer etmekle Beşiktaş’ın önemli bir vitrin süslemesi yaptığı açık. Yönetim mutlu, taraftar alabildiğine coşkulu... Ama bir adam düşünüyor. Hem de kara kara... Çünkü Shuster’in elindeki malzeme, adamı vezir de eder, rezil de...

Alman teknik adam bu şartlarda, dengeli bir kurulum ve beklentilere uygun ofansif karakterli bir ekibi, nasıl hayata geçirecek?

Plzen maçının ilk yarısı Beşiktaş’tan büyük beklentisi olanlara, “her şeyin kağıt üstünde göründüğü gibi, cazibeli” olamayacağına dair erken uyarı mesajı idi...

İki yıldır defansif kurgu ağırlığında boy gösteren Siyah - Beyazlılar’ın değişen sisteminde, orta alanda önemli ölçüde zaafları olduğu ortaya çıktı.
Kenarlarda görev alan Quaresma ve Nihat’ın, hemen hemen hiç savunma yapmadığı, top rakipteyken, orta alandaki karşılayıcı yükün tek başına Ernst’e yıkıldığı düzenin, Guti’nin takıma girmesinden sonra bile işler hale gelmesi çok zor.

Savunma özellikleri güçlü, görev adamı kimliğindeki Alman oyuncuların disiplini, çok yeterlidir de, tek başına fonksiyonellikleri kısıtlıdır. Ancak birkaç Alman bir araya geldiğinde, onlardan mekanik düzende bir iş çıkmasını bekleyebilirsiniz... Ernst, tek başına kalırsa, sudan çıkmış balığa döner... Fink veya Hilbert ile ya da 3’ü bir arada oynadığında, ancak uyumlu bir dayanışma söz konusudur.

4-1-4-1, en azından şu andaki Beşiktaş’ın kadro yapısı gözönüne alındığında, maksadını aşan bir düzendir.

Löw’ün, Alman Milli Takımı’na oynattığı 4-2-3-1 düzeninin, ofansif olarak fazlaca tatmin ettiği ortada iken, Schuster’in gönderilecek yabancılar konusunu düşünürken, bir öncesinde sistemini de sorgulaması gerekir.

Bize göre 4 ofansif oyuncu ile hücumu düşünecek bir forvetin arkasını, ancak Alman grubu ayakta tutar...

Gönderilecek yabancılar
Beşiktaş’ın çıkmazda olduğu yabancı kontenjanında gidecek oyuncular için Sivok haricinde ismi telaffuz edilmeyen kalmadı gibi... Kadronun genelinde olduğu şekilde, yarısına eşit sayıdaki yabancılarda da bölge oyuncusu ve işlev olarak dengesizlik ve yetersizlik var. Bizce önce işlev yönü ile değerlendirilmeli. Delgado ve Bobo, bu takımın kadife ayakları... Biliyorum, Bobo konusu açıldığında çok tepki alıyorum ama Beşiktaş için doğru gördüğümü söylemekte ısrarlıyım... Beşiktaş’ın başka bir santrfor tipine ihtiyacı olduğu için Bobo, Guti geldikten sonra artık hiç ihtiyaç kalmayan Delgado satılır, sezon başını kaçırmasından dolayı da Holosko kiraya verilir ve Beşiktaş’a gerekli olan dağıtıcı bir santrfor transfer edilirse, Siyah - Beyazlı ekip daha dengeli bir yapıya kavuşur, Schuster’in hareket alanı da genişler.

03 Ağustos 2010, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Soylular ve köylüler‘’

Bir gece önce Volkan’ın, dün gece de Hakan’ın kurtarışları olmasaydı, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın hali nice olabilirdi acaba?

Bir de ismi duyulmamış batı ekiplerine dahi ‘köy takımı’ yakıştırması yapılmasına da soylu diye gezinen bizim büyükler, bu küçümsemeyle sahaya çıktıklarında ne gibi aciz durumlara düşüyor diye kimse düşünmüyor. Zaten biz sahada oynananı ve oynanacak olanı bıraktık, yeni sidik yarışımız ‘Havaalanında en flaş transferi karşılamaya kim daha kalabalık gidecek?’ derdine düştük... Havaalanı sultanlarından Quaresma ilk yarıda sahada yoktu. Sadece bir kez hakemi kandırma başarısı gösterdi, Beşiktaş’ı sefil oyununda sayısal eşitliğe taşıdı.

Çok iyi çalıştığı söylenen Siyah-Beyazlılar’ın Çek rakibi karşısında fiziki açıdan oldukça ezik kalması, ‘Türkiye’de nasıl çalışıyorsunuz?’ sorusunu akıllara getirirken, Schuster’in gözünün korkup Necip’i oyuna aldığını gördük. Bu sayede ancak dengeleyebildi oyunu soylular! İçlerine bir artı işçi eklemekle, kendilerine gerekli saha içi ortamına kavuşmuş oldular. Sonrasında da ilk yarıda yaşadıkları baskı zulmünden kurtulmuş oldular. Oyunu karşı alana da yıktılar ama yaratıcı değillerdi. Bu yüzden organize pozisyon bulamadılar ve kazandıkları bedava golün üstüne yatmakla yetindiler... Beşiktaş’ta kaçak oynayan oyuncuların sayısı hala fazla. Hilbert’in ne olduğunu anlayamadık. Quaresma’nın artistliği de bu kez sökmedi. Samimi olanları Sivok, İbrahim Toraman, Ernst, İbrahim Üzülmez ve sonradan oyuna giren Necip’ti. Kahramanı ise Hakan’dı. Bu durumda onu da havaalanında yaklaşık 25 bin kişinin karşılaması gerekiyor.

30 Temmuz 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI