Arama

Popüler aramalar

‘’Beşiktaş'ın dikkatine!‘’

Beşiktaş yeni sezon için nasıl bir transfer politikası izlemeli?Beşiktaş kadrosunun ciddi biçimde kendisini yenilemeye ihtiyacı olsa da, bu sezon genel temizliği başarması zor. Geçen yıl gerçekleşen 13 transferin sözleşme yükü buna engel. Yine de iki yıla yayılacak bir programla geleceğe dönük radikal bir adım atılması gerekiyor. Düşünülen transferlerde bu takıma kaynak yapma düşüncesi yerine, bir omurga kurulmasına öncelik verilmelidir. Bu da yeni katılacak oyuncuların 25 yaşının pek üstünde seyretmemesini öngörüyor. Geçen yılın transferleri de gösterdi ki, ülke içinden ileriye dönük genç alsanız karşınıza bu kez fundamental sorunları çıkıyor. İki sorundan birden sıyrılmak için bu yaş ortalaması bize daha uygun geliyor. Ayrıca Beşiktaş Yönetimi’nin bir fedakarlık yapması şart. Geçen yıl yapılan transfer yanlışlarının en azından bir kısmının telafisi için, başarılı olması beklenen Rıza hocanın önünün açılması gerekli. Bu da ‘sözleşmeden dolayı çaresizim’ mazeretini geçerli kılmıyor.Hangi mevkiilere takviye yapılmalı?İlk olarak savunmanın göbeğine kaliteli bir yabancı stoper gerekli. Geride ayrıca dörtlü ve üçlü düzende oynayacak kenar oyuncuları yok. Ayrıca orta alana biri savunma ağırlıklı iki futbolcu, forvete de bir ceza alanı içi santrforu lazım. Carew giderse forvete gerekli olan oyuncu sayısı da artar.Siyah-Beyazlılar transfer için hangi ülkeleri tercih etmeli?İlk etapta rotanın çevrildiği Fransa bir yönüyle doğru eğilim olarak görülebilir. Hatta fundamentali çok güçlü bir ekol düşüncesinden yola çıkılacak olursa, yabancı kontenjanının tümüne bu ülkeden yer vermek de kurulumun bir parçası olabilir. Yalnız Fransa ekolünün teknik yönü güçlü yumuşak tarzı, Rıza hocanın agresif ve fizik kaliteyi önemseyen felsefesi ile pek örtüşmüyor. Aslında Kuzey Afrika ağırlıklı transferler de Beşiktaş tarzına çok uygun değil. Doku yapısına uyacak en titiz çalışmaları ve en uygun seçimleri Trabzonspor ile Fenerbahçe yapıyor. Beşiktaş da yabancı transferi konusunda tekil düşünmekten vazgeçmelidir. Güney Amerika’dan Arjantin, İskandinav ülkelerinden Norveç, Danimarka, İsveç ve İngiliz tarzı Kartal için en uygun figürlerdir.Beşiktaş’ta sezon sonunda kimler gönderilmeli, kimler kalmalı?Siyah - Beyazlı ekipte misyonunu tamamlamış oyuncu sayısı hayli fazla. Sanırım bu kategoride işe Rıza hoca geldikten sonra forma şansı bulamayanlarla başlanacak. Doğrusu da bu. İkinci konu Sergen. Beşiktaş tarihine malolmuş bu oyuncuyla artık bir noktada uzlaşmalı ve sonra da usulünce tokalaşmalıdır.***Yukarıda İskandinav ülkeleri oyuncuları ile ilgili bir parantez açmıştım. Bugün Arsenal, Manchester United, Milan ve hatta son olarak Real Madrid’in bile Kuzeyin dirençli ve devamlılıkta güçlü oyuncularına yönelmesini gözardı etmemek gerek. Beşiktaş Yönetimi gerçekten geleceğe yönelik yatırımlar yapmak istiyorsa, ön şart olarak bonservisi elinde oyuncu düşüncesinden uzaklaşmalıdır. İki yerine bir tane alırsınız, belki ikisinden daha fazla verim elde edersiniz.

05 Mayıs 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Papila'dan çıktık yola!‘’

Dünyanın hiç bir yerinde, kazandığı takdirde liderle arasındaki puan farkını 3’e indirip, son 4 haftaya şampiyonluktaki en güçlü adaylardan biri olarak girebilecek konumdaki bir tarafa bu kadar pespaye bir muamele gösterilemez. Yanlış bir penaltı ya da ofsayt bir golle izah edilebilecek kadar basit değildir olay... 90 dakikada kritik düdüklerin yüzde 90’ı, taraflardan birinin aleyhine çalmıştır. Atay Aktuğ’un da hazmedemediği, kelime bulmakta zorlandığı olay, takımının aşağılanmasına varacak düzeyde hakir görülmesidir.Beşiktaş’ın 100. yılında Ali Aydın tarafından Ankaragücü maçında budanan şampiyon adayı Gençlerbirliği’nin hazin sonuna çok benzemişti, Trabzon’un maruz kaldığı muamele. Sanıyorum Ali Aydın’a benzer bir son da Papila’yı bekliyor. Önce kahraman yaratılıyor, sonra bu kahraman en çok güvenilen isim mertebesine ulaşıyor. Ulaştığı mertebede artık kimse ona şüpheli gözüyle bakamayacağına göre, yeni görevi düzenin bekası. Böyle bir kaç görevden sonra beklenen sonu da imhası.Şu an canı müthiş yanan Trabzon olsa da, gerçekte en çok tedirginliği aslında Fenerbahçe kanadının hissetmesi lazım. Çünkü futbola en çok yatırım yapan, en çok para harcayan onlar. Dolayısıyla kaybedecek en fazla şeyi olan da yine onlar. Bu noktada, toplum vicdanı diye amansız bir rakibi karşına alıp büyütmek, ne kadar doğru? Fenerbahçe karşıtlığını bu kadar yaygınlaştırmanın zararı Fenerbahçeliler’i hiç ürkütmüyor mu? Yoksa, yarın çıkıp taraftar sayınızı 70 milyon olarak ilan ederek mi, bu tehlikeden sıyrılmayı düşünüyorsunuz?Söylemle, sloganla olmuyor. Yürümüyor bu gemi... Bakın, futbolumuzdaki çirkinliklerin önüne geçmek için, türlü türlü kampanyalar düzenlenip, tanıtımlar yapılıyor. Küfürü, şiddeti önlemek adına mini mini yavruların ağzından ‘LÜTFEN’ çağrılarına başvuruluyor. Bırakalım duygu sömürüsünü. Bu şekilde kamufle edemeyiz çürümüşlüğü. Adalet yokken, şirin olmayı ne kadar başarabiliriz? Adaletin gücü, gücün adaletinin yerine geçmediği sürece, küfür de, şiddet de eksik olmayacak galiba.Kampanyalarda melek figürlerine yer versek bile...

03 Mayıs 2005, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kartal savunmasıyla‘’

Tekniğine güveneni ve sadece bununla yetineni sevmiyor Çalımbay. Tümer’in son üç maçtır ikinci yarılar sürekli oyundan alınmasının nedeni savunmaya hiç yanaşmaması. İbrahim Akın’a mücadele direnci gelişsin diye dün gece sol kanatta iki görev birden geldi. Mesaj açıktı; attığın şık gole karşın görevin bitmedi, daha yapacak çok işin var. Ancak İbrahim Akın’a da iki görev ağır geldi,ikinci yarı oyundan düştü. Son haftalarda Beşiktaş’taki ofansif aksiyonun önemli aktörlerinden Carew mola vermişti. Beşiktaş pozisyon üretiminde oldukça kısır kaldı. Hatta ciddi pozisyona girmeden bir üç puan aldı. Buna karşılık savunması ayaktaydı. Mustafa Doğan’ın Okan’ı kilitlemesi Rize’nin en önemli gol kanalını tıkamıştı, ancak kaleci Murat diğer ataklarda Beşiktaş savunmasının en önemli ismi oldu. Çağdaş da alışılagelmiş görüntüsünün dışında Rize’nin sağ kanattaki süratli oyuncuları karşısında başarılı bir savunma sergiledi. Orta alanda da Koray yine çalışkanlığı ile göze batan isimdi.Her iki ekibin de puan ve derece stresi olmadığından temiz ve centilmence bir maç geçti. Beşiktaş tek farkla da olsa galibiyet serisini sürdürmeyi bildi. İsmet Arzuman da gerilimsiz maçı hemen hemen hata yapmadan bitirdi.

30 Nisan 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Suçlu Atıf Keçeci'ymiş‘’

Uzun uğraşlardan sonra Beşiktaş’ın içindeki suçlu da bulunmuş. Ve hakettiği şekilde cezalandırılmıştır. Ne ilginçtir ki, Atıf Keçeci yarım asrı geride bırakan aile içi Beşiktaşlı’lığında en öne çıkan yönü ‘yönetim gazına gelmemesi’ sebebi ile şeref tribününden afaroz edilmiştir. 40 yıllık Atıf Keçeci bu tanımadınız mı! Bardağın boş tarafını biraz fazla ‘gazlar.’ Ne var ki, o boşluğu yalan ve eyyamla doldurmaz. Kimseye gebeliği olmadığı için sınırlı sorumlu yazan ve konuşanlardan da değildir.Bu mudur yönetici yeteneği! Güçlü yanını sindirmek ve susturmaktan yana mı kullanmak mıdır? Sudan gazdan sebeplerle kendi gibi düşünmeyenin defterini dürmek midir?Bu mudur kendini ‘özgür basın’ diye tanıtmak. Herşeyin konuşulabileceği bir program iddiası ile kasılmak. Atıf Keçeci elde olmayan sebeplerden dolayı da olsa asıl Habürtürk’ten yemiştir kontra golünü. Geçtiğimiz pazar Şeref Tribünü’nde Atıf Keçeci’nin koltuğunun boş olması medyanın kendi içindeki meslek dayanışmasına da son vermiştir. ‘Özgürlüğümüzün de bir sınırı vardır’ın itirafıdır. Şeref Tribünü’nün bağımsızlık sınırı da zülfiyare dokunana kadarmış.TMSF Federasyonu incitmişTasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk, “Beşiktaş’ın şampiyonluğu kaçırmasında entrikaların rolü büyük” dediği için federasyonumuz bayağı incinmiş. Kendilerini lekelenmiş sanıyorlar. Ben bu işi üstlerine alınmalarını garipsedim. Söylenildiği gibi Beşiktaş adına gerçekten bir düğmeye basılma olayı varsa bu, tarih şimdiki federasyonun işbaşı yapmasından beş ay öncesine denk düşer. O zaman görevde değillerdi ve müdahil olmalarının mümkünü yoktu. Ancak bazı ciddi araştırmalar yeni sonuçlandı. Doğal olarak da zaman aldı. Ve şimdi görevi devralan federasyonun önüne gereği yapılsın diye konuldu. Acaba Ahmet Ertürk gerekenin yapılmadığından kuşku duyduğu için böyle bir açıklama gereksinimi duydu ve federasyonumuz da şimdi bu üstüne alınma hakkını kullanıyor.

29 Nisan 2005, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Cordoba ve Pancu‘’

Futbolda bazen enteresan işler olur ve kafalar karışır. İşte Fenerbahçe maçında Beşiktaş kalesinde son 20 dakikada yaşananlar, gelecek sezona ait transfer hazırlıklarında belirli aşamaya gelmiş kararları da belki yeniden gözden geçirtecek.Şu anda hiçbirimiz bilmiyoruz. Belki, Pancu ile gelecek sezon yola devam edilmeyecekti, ama Fenerbahçe maçındaki romanlara konu olacak şovalyeliğinden sonra o andan itibaren garanti isim oldu. Belki, Cordoba, Fenerbahçe maçı öncesi gelecek sezona ait en garanti isimdi. İki hamlesiyle artık kariyerine başka bir coğrafyada devam edecek.Futbol, doğasında zaman zaman yoğun duygusallıkların da yaşanabileceğini yansıtsa dahi, futbol adına karar verecek merciilerin duygusallıktan uzak durma zorunlulukları vardır. Bu noktada Beşiktaş, Cordoba’daki tahlili doğru yapmalı. Ben ondan karakteri nedeniyle kuşkulananlardan değilim. Ancak yeteneklerini yıpratan sorumsuzlukları ve Güney Amerika genetiğine has maceraperestliğinden ötürü güvensizim. Bir kalecide çok iyi oynarken dahi ‘her an bir arıza yapabilir’ kuşkusu hakim olmuşsa, düşünecek çok fazla bir şey yok demektir.Dönelim Pancu’ya... Kanımca kalması için Fenerbahçe maçında kaleye geçmesine ihtiyaç yoktu. Lucescu gittikten sonra kendisine yönelen bakışlardan sonra güvenini kaybetti. Del Bosque de hiç yüz vermeyince iyiden iyiye işinin bittiği kararına vardı. Çalımbay geldikten sonra biraz heveslendi, ancak kafa ve bedence hazırlıksız oluşu, onbiri garantilemesine yetmedi. Gerçekte Pancu, joker özellikleri de dikkate alındığında Beşiktaş’ta kalması gereken oyuncuların başındadır.Diğerlerine gelince... Juanfran’la yolların ayrılması zaten kesinleşti. Artık Ronaldo ve Ahmed Hassan’a da (son maçlardaki özverili görüntüsüne aldanmamak gerek) ‘Beşiktaş’taki misyonu bitti’ gözüyle bakmak gerekir.

26 Nisan 2005, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Cim Bom tek golle yetindi‘’

Yardımcı Cem Satman’ın icadı ile gelen penaltıda Hakan da direğe toslayınca, kısmetsizlik ile sızlananların sayısı da hayli kabardı. İlk yarının son bölümünde Hagi’nin ikazlarıyla tekrar sola gelen Ayhan, Orhan Ak’ı, arkasından dolaşıp çizgiye inmeye ikna ettikten sonra bu oyuncunun ceza alanını yoklayan ikinci denemesinde Necati şeytanın bacağını kırdı.Ribery-Sabri değişikliğinden sonra Galatasaray’ın ikinci yarıda sağ kanadı da hareketlendi. Necati yine elverişli paslar almasına rağmen takımı adına kazandırması gereken sayılarda beceriksiz kaldı.Diyarbakır, ofansif düşünceyi son bölüme saklamıştı. Ama kontrollü Galatasaray savunması buna izin vermedi.Sonuçta Galatasaray farklı kazanacağı bu maçı tek golde bıraktı.

25 Nisan 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Carew pişirdi Hassan yedi‘’

Ben hiç yerde gezen yıldız görmedim. Beşiktaş’ta Carew, Konya’da da Baliç’in ayağına top geldiğinde ancak hareket ve heyecan kazanabiliyordu dün geceki maç. Çoğu oyuncu güçsüz olduğundan dolayı çareyi kendini yere bırakmakta bulduğu için Zafer Önder İpek adına da sıkıntılı bir 90 dakika geçti. Düdükleri kimi zaman kurunun yanında yaşı da yaktı. Koray’dı takımın en ciddi oyuncusu yine. En çok top çalan, en az top kaybedeni... Carew de rakip kaleyi en fazla tehdit edeni. Bir de başladığı işleri bitirebilseydi, skor Beşiktaş lehine çok önceden kopardı. Yavan futbol ikinci yarının ikinci bölümünde başlayan oyuncu değişiklikleriyle nispeten hareketlendi. Özellikle Altan, konuk ekibi rakip kaleye taşımada etkili oldu. Beşiktaş ise kısa bir süre önce savunmasının kenarlarını yenileyerek işe başlamıştı. Ancak bu önlemler beraberlik golüne engel olamadı. Konya baskısı ve Altan’la güçlenen ofansif anlayış konuk ekibe istediği golü getirdi.Beraberliğin ardından Beşiktaş’ın hücum refleksleri de genişledi. Attığı ilk golde fırsatçılığını kullanmıştı Ahmed Hassan. Üç puanı getiren golünde ise aklını kullandı ve dün geceki galibiyetin mimarı oldu.

24 Nisan 2005, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Göründüğü gibi değil‘’

Rüştü ve Cordoba, kendilerine ait bir kıyafetin içinde olmadıklarından bu derbi atılan değil, yenilen gollerle tarihe geçti.Penaltıyı vermemesi, dolayısıyla da Cordoba’yı atmaması gereken Bülent Demirlek, aslında Cordoba tehlikesini Rıza Çalımbay’dan önce görerek Pancu’yu roman kahramanı yaptı.Bu denli olmazların sonucu belirlediği derbiyi futbol olarak fazla kurcalamamak gerekir galiba... Hele ki Fenerbahçe’nin ilk yarım saatteki oyununa methiyeler düzmek yanıltabilir insanı...Beşiktaş’ın kendi kendine yarattığı futbol esaretidir Fenerbahçe’yi kedinin fare ile oynadığı gibi göstermek...Bizzat Rıza hocanın hazırladığı kar toplarıdır Anelka ile Tuncay’ı Beşiktaş kalesine çığ gibi düşürmek...Bu yüzden madalyonun arkasına da bir bakalım...Gol temeli olmadan oyun çatısı kuramayan bir Fenerbahçe’yi konuşmak, sanırım Fenerbahçeliler’in de gerçeklerle daha yakından tanışmasına yarar sağlar. Hep derbinin ilk yarısındaki Fenerbahçe’den bahsedildi. Sarı - Lacivertli takımın ikinci yarıdaki duruşunu da iyi değerlendirmek gerek. İlk 45 dakikaya herhangi bir maç, ama ikinci 45 dakikaya da herhangi bir maç gözüyle bakın.Beşiktaş cephesinde de görülmeyenlerin konuşulması daha gerekli. Onların da ikinci yarıdaki Beşiktaş’ı bırakıp ilk yarıdaki Beşiktaş’ı dikkate alma zorunluluğu var. Bu adam markajı zihniyetinin iflası ve Rıza hocaya son ikaz... Böyle ölçülü ve can yakmayan başka bir ikaz da olamaz...Derbiden sonra Siyah - Beyazlılar’ın stratejik maçı kalmadı. Bundan sonra kalan maçlarda şu anda oynayıp da gelecek sene oynamayacak olanların yavaş yavaş tasviyesine gidilirse, gelecek sene için de küçük de olsa bir adım atılmış olur. Gelecek sene düşünülmeyenlerin yerlerine adam yoksa bile altyapıdan küçük küçük ısındırmalar başta Rıza hocanın felsefesine ve hayat hikayesine uygun denemeler olarak daha çok sempati de toplayabilir.

22 Nisan 2005, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI