‘’Mustafa Denizli'ye haksızlık etmişiz!‘’
Şayet Nihat Kahveci Porto’ya attığı tek gol nedeni ile sağ kulvarda değil de ileri uçta Bobo’nun yerini alırsa, formsuz ve de isteksiz Mehmet Aurelio sahada dolanır buna karşın Necip Uysal yedek kulübesinde oturursa, kendisini geliştirmeyi beceremeyen yetisi sınırlı Erhan Güven’e sağ kulvar teslim edilir ise elbette Beşiktaş ‘öylesine’ oynar durur. Oysa Beşiktaş yandaşı dün gece ‘kusursuzun’ da ötesindeydi İnönü’de... Siyah-beyazlı formayı giyen futbolcuların tek yapması gereken; tribünlerin muhteşem coşkusuna ayak uydurmak ve ‘oynamaktı.’ Ne var ki ‘tamlama’ her zaman söz konusu olamıyor. Guti’nin saha içinde dağıttığı akılcı topların takım arkadaşlarının ayaklarında birer birer etkisiz kalması gibi! İsmail Köybaşı’nın ayağından geleni yapmasına karşın sadece sağ değil, sol kanat da etkisiz kalıverdi doğal olarak. Beşiktaşlı futbolcuların yorgunluklarına söyleyecek söz yok ama beceri yoksunlukları eleştirilir... İkinci yarıda oyuna giren Ricardo Quaresma da benimsettirdiği futboldan uzak gözükünce ‘rotasyoncu’ teknik adam Bernd Schuster çareyi; Rodrigo Tabata sonrasında da Roberto Hilbert’i sahaya sürmekte buldu. Zaten sorun da buradan kaynaklanıyor. Her karşılaşmada farklı oyuncular deneyip ‘ideal’ kadroyu nihayetinde kuramazsanız, futbolcuların birbirleri ile senkron tutturması da o derece zorlaşır. Ersan Martin’in golü bu gerçeği anımsattı sanırım Bernd Schuster’e! Görünen o ki Mustafa Denizli’ye haksızlık yapmışız, üstelik fazlaca. Hakem Bülent Yıldırım’ı anlamak ise olanaksızdı. Nizami diyebileceğimiz golü geçersiz saydı neyse ki penaltı noktasına tereddütsüz gitti. Gitti de ne oldu? Atışı kullanan Guti sadece topu kaleci Tolga Özgen’in ellerine teslim etmedi, Beşiktaş’ın umutları da teslim edildi rakiplere. Beşiktaş mevcut kadrosu ile kendi saha ve yandaşı önünde son basamaktaki Kasımpaşa’dan aldığı tek puana seviniyor ise Bernd Schuster’e gereksinim yok demektir...
‘’Dengesiz Beşiktaş!‘’
Kalecin ‘acaba mı’ dedirtiyor, savunmacıların her atakta yürekleri ağza getiriyor, kesicilerin yana oynuyor, orta alanın top üzerine top yitiriyor, ilerideki de debelenip duruyor. Bu halde değil Porto deplasmanından, Kasımpaşa karşısında sahadan galibiyetle ayrılması olası gözükmüyor. İlk bölümdeki bireysel irdelemede göze batanlar; Guti’nin gayri ciddi pas dağıtımı, Hilbert-Nihat ikilisinin sağ kulvardan tek orta dahi yapamaması, Aurelio’nun isteksizliği, Tabata’nın yetersizliği olup çıkıveriyor karşımıza. Elbette tümü, bundan ibaret değil Beşiktaş’taki hovardalığın! Bernd Schuster’in sistemi de oyuncu seçimi de eleştirilerden payını almalı, üstüne üstlük fazlası ile. Takımın istikrarlısı Fabian Ernst ile kusursuza yakın senkron tutturan Necip Uysal’ın yedek kulübesinde oturması akılcı mı? Son maçlarda sahada dolanan Tabata’ya böylesine önemli karşılaşmada ilk 11’de yer vermek mantıklı mı? Rakibin sahada 10 kişi kalıp eşitliği sağladığın anda yakaladığın avantajı İbrahim Toraman’ın ayakları ile itelemen yaratıcılık mı? Bir ilk yarı, rakip kaleye çektiğin iki cılız şutta da çerçeveyi tutturmayıp, penaltıdan gelen gole boyun eğiyorsun. Bu da yetmezmiş gibi kanatlardan bir tek orta yapamıyorsun. İkinci yarıda toparlanıp oynaman gerektiği gibi oynuyorsun, bu kez de kaçırdıkça kaçırıyorsun. Beşiktaş’ın sahadaki istikrarı Schuster ile giderek dengesizleşmekte! Beşiktaş ‘kötü oynadı’ desem yalan, ‘iyi oynadı’ desem yalan! Doğrusu; bir devre vasatı dahi bulamadı, diğer devrede ise golleri...
Ne kazandı? Önemli bir puan ve umarım Nihat Kahveci de attığı gol ile özgüvenini...
‘’Kolayı zora soktu‘’
Alan Walsh geliverdi aklıma dün gece maçı izlerken... Yirmi yıl önce formasını giydiği Beşiktaş’ta, “Süleyman Seba’nın asker arkadaşı” yakıştırmalarına karşın oynadığı futbolla belleklerde yer eden, sevimli İngiliz sol açık. Gösterişten yoksun ancak sonuca giden futbolu ile Beşiktaş’ın art arda kazandığı şampiyonluklarda büyük pay sahibi olmuştu. Alan Walsh’un sol kanattaki ölü topları canlandırıp attırdığı golleri anımsamamın nedeni, ilk iki golün yan toplardan gelmesiydi elbette. Dün gece Beşiktaş’ın sergilediği futbol, salt skor tabelasına bağlı değil, sistem ve de istem olarak olumluluk içerdi ancak ilk yarıda! Beşiktaş hücumlarında kanatlar kusursuza yakın çalıştı ilk bölümde, özellikle de sol taraf. Zaten önce Bobo, ardından da Necip Uysal gollerini soldan gelen ortalarla kaydettiler. Futbolcular, zemin, gece aynıydı, Beşiktaş ise devrelerde farklı! Fabian Ernst ile Necip Uysal her geçen maç birbirlerini kusursuza yakın tamamlıyorlar.
Önlerindeki üçlü de onlara ayak uydurursa Beşiktaş kolayı zora sokma sevdasından sıyrılıveriyor. Ancak Rıza Çalımbay da eski takımının savunmadaki zaafı üzerine çalışma yapmış doğal olarak. Konuk ekip sürekli araya atılan toplarla gol aradı ki kimi zaman da bu olanağa sahip oldu, hatta Ricardo Petriel Suarez ile golü de buldu. İlk yarıdaki istem dolu Beşiktaş gitti ikinci bölümde kolayı zora sokan Beşiktaş geliverdi yerine. Beşiktaş yandaşı fark beklerken, Rüştü Reçber geceyi ve üç puanı kurtaran isim olup çıkıverdi. Uzatma dakikalarında direkten dönen top ise Beşiktaş adına tek kelime ile büyük şanstı. Beşiktaş’ın ikinci yarıdaki oyununu ve Nihat’ı izlemek, futbol adına keyifsizlik veriyor...
‘’Quaresma yok Kartal da yok‘’
İlk kez maç kadrosuna dahil edilen Fatih Tekke’nin yedek kulübesinde oturtulup Nihat Kahveci’nin sahada dolanması, akılcı gibi gözükmediği gibi lükse kaçmaktı, zorlu Kayseri deplasmanında. Ederi fazlaca yüksek, modası geçmiş giysi ile özdeşleşmeye başladı Nihat Kahveci! Çok para verdiğin için atmaya kıyamazsın, giydiğinde de ‘komik’ duruma düşüverirsin hani... Schuster orta alanı kalabalık tutunca Kayseri de Beşiktaş da sınırlı hücum gücünü belirgin şekilde yitiriverdi. Schuster’in yaptığı akılcı hamle ise; Fink’i savunmanın önüne çakılı oynatıp Ernst ile Necip’i daha fazla hücuma yönlendirmesiydi. Ancak bu da orta alanda kaotik ortam oluşturuverdi, Beşiktaş adına. Öyle ki ‘dan-dun’ türevi futbol oynamaya başladı Siyah-Beyazlılar. Ne kanatlardan orta, ne organize atak, hak getire... Birbirleri ile senkron tutturamadı Beşiktaşlı futbolcular dün gece, özellikle de Bobo! Oyunun kontrolünü elinde tutan Beşiktaş, ev sahibinin kontra ataklarında art arda tehlike yaşayan Beşiktaş kalesi, rakip kaleye gidemeyen de Beşiktaş! Bir yerde sorun var ama nerede? Schuster de tahammül edememiş olacak ki Nihat’ın yerini Fatih alıverdi.
Çok koşup yorulan Onur da yerini Guti’ye bıraktı ama değişen çok şey olmadı. Amisulashvili’nin kafasında topun kale direğinden döndüğü an şans, Beşiktaş’tan yanaydı tartışmasız. Furkan’ın vuruşunda ise şans meleği uçup, gidivermişti. Açıkçası sürpriz olmadı, Beşiktaş bir kez daha yitirdi. Kabul etmesi zor, ancak Beşiktaş’ın skor fakirliği ya da zenginliği sadece Quaresma’ya endeksli hale geliverdi. Quaresma yoksa Beşiktaş da yok. Ama borçlar baki!
‘’Nihat ve Hakan‘’
Beşiktaş orta alan elamanlarının yetersizliklerini ya da yeterliliklerini, oyun sisteminin hücuma mı, savunmaya mı yönelik olduğunu irdelemek, abes ile iştigalden ibaret olur.
Dün gece görüldü ki Beşiktaş kusursuza yakın oynadı ilk bölümde, üstüne üstlük onca eksiğine karşın. Ne var ki bir de sahada oynuyormuş gibi yapan ‘imitasyon’ Nihat Kahveci ile ‘şablon’ hatasını kronikleştiren kaleci Hakan Arıkan vardı... Beşiktaş grubun güçlü temsilcisi ve de favorisi Porto karşısında öylesine baskılı başladı ki oyuna, Nihat Kahveci ile ilk dakikalarda öne geçmesi en kolay olanıydı ancak onun aklı kesinlikle başka yerlerde!.. Bununla da bitse tamam! Köşe atışından gelen topta, alışagelmiş biçimde boşa çıkan Hakan Arıkan da Radamel Falcao’ya kalesini açıverdi. Sahada önde, belki de iki farkla önde olması gereken Beşiktaş yediği golle kalıverdi. Son adam Bobo’yu tutan Maicon kırmızı kartla oyun dışında kaldı. Siyah-Beyazlı ekip için gün doğru derken, güneş battı, gece karardı!
İlk yarı sona ererken Falcao’nun düşüşü penaltı kararı gerektirir miydi sorusuna yanıt aradık! Beşiktaş baskısını ikinci bölüme taşıdı taşımasına da, savunma elemanlarının uzun topta Hulk’u tutacak hali kalmadı, aradaki fark ikiye çıktı. Sonrasında on kişilik rakiplerinden gol yedikleri için oyun disiplininden kopuverdiler, Hulk da farkı üçe taşımayı başardı. Beşiktaş kazanabileceği maçı öylesine basit hatalar nedeni ile yitirdi ki üzülmemek elde değil. Ancak Bernd Scuhuster’in elindekiler de şimdilik bunlarla sınırlı! Nihat Kahveci oturup bu maçı art arda izlemeli. ‘Atamıyorum, kendime yere atayım da belki hakem yer’ şeklindeki varsayımı onu belki utandırır. Mert Nobre mi? Dün gece oynadı mı?
‘’Kaza geliyorum demişti...‘’
Mert Nobre’nin Beşiktaş’ın gol beklentisine yanıt vermesi, ‘umut fakirin ekmeği ye ye bitmez’ söylemi ile paralellik içermekte... Bizler bu gerçeği biliyoruz da, Bernd Schuster’in algılaması uzun sürecek gibi gözükmekte! Ne yazık ki bu süreçte de Beşiktaş hesapta olmayan yenilgiler ile ‘sürpriz’ puanlar yitirecek, dün geceki gibi...
Josh Simpson’ın akıl dolu pasında beş Beşiktaşlı oyundan düştü Isaac Promise’e de topu kaleye göndermek kaldı.. Ve Beşiktaş defansının uyumsuzluğu, Matteo Ferrari’nin yetersizliği sırıtıverdi. Zaten çok geçmeden de oyun dışında kaldı İtalyan futbolcu; fiziksel eksikliğinden ötürü! Ferrari’nin yerini alan Tomas Zapotocny’nin savunmayı toparlayacağını varsaymıştım ama öyle olmadı. Savunma elemanlarının hataları art arda geldi, tıpkı Manisaspor’un golleri gibi! ‘Rotasyon’a evet ama ‘rölantiye’ hayır... Fabian Ernst dışında oynamaya çabalayan Beşiktaşlı futbolcu yoktu sahada dün gece. Beşiktaş çok kötüydü de konuk Manisaspor bu nedenle mi kazandı, elbette ki ‘hayır...’ Hikmet Karaman deneyimli teknik direktör,Beşiktaş defansının basit hatalar yaptığını ve Siyah-Beyazlı formayı giyen savunma oyuncularını aşmanın kolay olduğu biliyordu, bildiğini de yaptırdı öğrencilerine.
Rodrigo Tabata’ya gereksiz kartlar, Hakan Arıkan’a ‘komik’ hataları nedeniyle tepki gösterseniz değişen ne olacak? Mert Nobre gol atacak Beşiktaş da kazanacak mı? Ağrına gidiyor haklı olarak sırada bekleyen genç yeteneklerin, çimlerin üzerinde dolanan yetisini yitirmiş bir futbolcuya akıl almaz rakamların ödenmesi. Bu iş kazası değildi zira ‘kaza geliyorum’ tabelası daha önceden asılmıştı...
‘’Beşiktaş nereye gidiyor?‘’
Bernd Schuster’in rotasyonundan, Ricardo Quaresma’nın sakatlığından, Jose Maria GutiÈrrez Hern·ndez’in narinliğinden, Nihat Kahveci’nin istemsizliğinden sıyrılıp objektif irdeleme yapması gerek aklıselim Beşiktaşlıların; “Nereye gidiyoruz?”
Schuster, Quaresma, Guti, Mehmet Aurelio, Fatih Tekke transferi öncesi Beşiktaş’ın açıklanan ‘resmi borcu’ 285 milyon 233 bin Türk Lirası tutarındaydı. Söz konusu ederin 86 milyon 465 bin 816 liranın Başkan Yıldırım Demirören’e, 9 milyon 296 bin 825 lirasının da asbaşkan Serdal Adalı’ya olduğunun altı çizilivermişti. Beşiktaş’taki kapital tıkanıklığı devreye, bankalar konsorsiyumunun girmesine neden oldu ve 75 milyon dolar tutarında kredi alındı. Matematiğim faciadan da ötedir, rakamları alt alta toplamayı beceremedim! Ancak sanıyorum borç tutarı 400 milyon lirayı aştı. Öngörü; Fulya’nın kira gelirinin beş yıllık ‘temliği’ ile alınan kredinin Beşiktaş’ın borçlarını alt seviyeye çekeceği ve faiz yükünden kurtulacağı, buna bağlı olarak da atılan adımın ‘akılcı’ olduğu yönünde... Ekonomist değilim, üstüne üstlük hiç anlamam ancak borcun borçla kapatılamayacağı gerçeğini algılamak da çok güç değil. Şu sıralar beş aileden üçünün sorunu da bu zaten, borcu borç ile kapatmak... Kapitalist düzenin getirisinde hangi banka size ‘kaşınız, gözünüz’ için kredi vanasını açar? Bugün gelirini beyan eden bireyler ya da kurumlar bankalardan kredi alabiliyorlar, ne var ki sorun, genelde geri ödemede yaşanıyor! Beşiktaş yönetimi, ‘har vurup harman savurmaya’ devam ettiği sürece kulübün iki yakası bir araya gelemeyeceği gibi mali yapı işin içinden çıkılmayacak hale alacak. UEFA’dan geleceği varsayılan on milyon Euro’nun, kombine ve loca satışlarından elde edilen gelirin Beşiktaş’ın mali açığını kapaması olası mı?
Açıkçası pek mümkün gözükmüyor. Ne yazık ki bu gidişin sonu da pek hayırlı gözükmemekte! Ricardo Quaresma’nın sol kanattan topu sürmesi, rakiplerine çalım atıp orta yapması, akabinde İnönü’de yandaşın coşması, elbette ki fazlası ile hoş ama Beşiktaş’ın kurumsal yapısı için boş!
Peki, nasıl dolacak? Beşiktaş yönetimi, sahada dolanan Nihat Kahveci’ye her yıl 3 milyon 600, ununu elemiş eleğini asmış Mert Nobre’ye 2 milyon 400 bin Euro ödemekten vazgeçtiğinde...