‘’Rehabilitasyon dönemi...‘’
Yandaş baskısı ve yaşamakta oldukları travma yetmezmiş gibi buna bir de hakem Halis Özkahya faktörü eklenince işleri zorlaştı. İlginç olanı; onların da zoru benimsemesi oluverdi. Bernd Schuster’siz Beşiktaş’ın geriye dönük halinden iyi olduğu ortadaydı, üstelik tartışmasız.
Tayfur Havutçu; Mehmet Aurelio-Mert Nobre yanılgısını tek hamlede çözdü. Sanırım Schuster de Fabian Ernst ile Necip Uysal’ı izleyivermiştir! Marcelo Zalayeta’nın golü ‘sürpriz’ olmadı, zira bir önceki denemeyi Abdullah Durak yapmış ancak çerçeveyi tutturamamıştı.
Benim anlayamadığım Önder Turacı’nın Simao’ya yaptığı ‘net penaltıya’ yakından tanıklık eden hakem Halis Özkahya’nın ‘devam’ işaretiydi! Fabian Ernst’in Abdullah Durak’a yaptığı kusurlu harekette ise tereddütsüz penaltı noktasını göstermesi şaşırttı!
Sonrası Beşiktaş ile Beşiktaş yandaşı için keyif ihtiva etti. ‘Bu takımın golcüsü Bobo’ diyenler saçlarını başlarını yolarken, Brezilyalı’nın yerini alan Hugo Almeida topla buluştuğu ilk anda eşitliği sağladı. Kısa geçmişte Schuster’in son dakikada oyuna sokarak ‘yerdiği’ Fabian Ernst takımını öne geçirdi, sonrasında da Quaresma farkı ikiye taşıyıverdi. Konuk ekip penaltı atışından aradaki farkı tek sayıya düşürdü ama Beşiktaş tribünlerinin tansiyonu düşmedi. Almeida da onlara kulak verip bir gol daha kaydetti.
Görüldü ki Bernd Schuster olmadan bu takım çok daha iyi. Kayseri yengisi ile travma dönemi sona erdi ve Beşiktaş için rehabilitasyon süreci başladı. Bir teknik adam takımına bu kadar mı zarar verebilir? Olur ya bir takıma sinirlenir ve beddua edersem “Dilerim sizin takımınızın başına Bernd Schuster geçer” isteminde bulunacağım!
‘’'Kartal' görünümlü 'Fayton'...‘’
Kimliğini yitirirsen prosedür yerine getirilir yenisi edinilir lakin kişiliğini yitirirsen işin zordur, ...tur. Yitirilen özgüven ise durum vahimden de ötedir, Beşiktaş gibi! Tazmanya ya da Papua Yeni Gine’den gelecek ‘önyargı’dan arınmış olası konuk, Beşiktaş forması giyen futbolcuları izledikten sonra; “Bunlar sorumluluk benden gitsin de ne olursa olsun, boylamında oynuyorlar” demeyecek midir? Bunu dile getiren salt biz ‘önyargı’ sahipleri miyiz? Tekniği olmayan direktör Bern Schuster ile Beşiktaş’ın ne yapmaya çalıştığını bir kez daha algılayamadık, bu kez Manisa deplasmanında...
Hoş bu saatten sonra anlasak ne olacak ki! Acı ve de gerçek; Beşiktaş’ ı izlemek ‘ızdırap’ ihtiva etmeye başladı uzunca süredir. Yakın gelecekte ulusal takımın değişmez elemanı olacak Necip Uysal, ‘ahı gitmiş vahı kalmış’ Mehmet Aurelio’nun yerini almak için yardımcı dil olarak ‘Portekizce’yi seçmeli! ‘Maç, bu yazının neresinde?’ Futbol, Beşiktaş’ın neresinde ise!.. Emektar Zafer Öger’i gönder yerine tekniği olmayan direktör Bernd Schuster’in ‘kanka’sını getir... Holosko, Tello, Delgado’yu yok pahasına elden çıkar Alman mı, Portekizli mi, İspanyol mu ne olduğunu bir türlü anlayamadığım Bernd Schuster’in tüm istediklerini transfer et... Beşiktaş’ın yok düzeltiyorum, Yıldırım Demirören’in parası çok, sorun yok! Sonuçta ‘borç’ hanesine düşülüyor rakamlar! İyi güzel de bizim hiç mi suçumuz yok? Sevgili Tayfur Havutçu antrenmanlarda ter atıp, tribünden maç izleyerek paranı almak ağrına gitmiyor mu? Benim ve arkadaşlarımın gidiyor da! Ne yazık ki Yıldırım Demirören - Bernd Schuster ikilisi ile Beşiktaş’ın sadece adı kalıverdi hoş seda olarak. Bu nedenle de; ‘Kartal’ görünümlü fayton yapıp çıkarıverdiler Beşiktaş’ı...
‘’‘Emek hırsızı' Simao!..‘’
Portekizli futbolcunun dakika altmışı gösterdiğinde Trabzonspor ceza alanı içinde tek yapması gereken; rakibini vücut çalımıyla geçip, ayağındaki topa sertçe vurmak ya da Bobo’ya aktarmaktı.
Ama Simao ‘emekçi’ olmaktan uzakta, ‘üçkağıtçı’ taktiğini benimsedi ve kendini yere bırakıverdi. Hakem Tolga Özkalfa sarı kartı gösterdi ama Beşiktaş kapıyı gösteremiyor! Birazcık ‘milliyetçi’ yaklaşım olacak, varsın olsun! Ne Beşiktaş, ne de diğer kulüplerin, salt ‘para’ için oynayan ‘emek hırsızı’ ecnebi futbolculara gereksinimi yok. Bunları izlerken sırada bekleyen gençlere üzülüyorum sadece.
Serkan Balcı’nın kırmızı kart görme istemi karşılıksız, Bernd Sshuster de hareketsiz kalamadı!
Trabzonspor’un sahada bir eksikle kalması karşısında Schuster beklendiği üzere dönen tekerleğe çomak sokuverdi! Necip Uysal ile uyum içindeki Manuel Fernandes’i dışarı alıp, hücum gücünü Mert Nobre ile artırdığını varsaydı!
Beşiktaş golü buldu Bobo ile ancam, ilk yarıdaki organize Beşiktaş gitti yerine tutarsız bir ekip geliverdi bu ‘dahiyane’ değişim ile...
Ceyhun Gülselam eşitliği sağladı bir dakika sonra da Tomas Sivok ikinci sarıdan oyun dışında kalınca sahadaki oyuncu sayısı da eşitleniverdi.
Burak Yılmaz, Rüştü Ağabeyini geçip golünü kaydedince de Beşiktaş ligdeki var olma savaşı tamamıyla yitiriverdi. İsmail Köybaşı’na ‘taban giren’ Giray Kaçar’ın da kırmızı kart görmesi gerekirdi.
Elbette Burak’ı ‘görünmeyen!’ ayağı ile yere indiren Rüştü’nün hareketinin karşılığı da ‘penaltı’ kararı olmalıydı. Konuk Trabzonspor hakkı ile kazandı ve şampiyonluk iddiasını sürdürdü. Beşiktaş mı?
Yıldırım Demirören ile sadece yitirir. Üstüne üstlük sadece sahada da değil!..
‘’Gaziantep destanı!‘’
İlk maç 5-0 İstanbul ekibinin galibiyetiyle bitmiş zaten. Ne lüzumsuz bir gece. Bazıları içinse bundan iyisi Antep’te fıstık! Bir türlü yeterliliğini veremeyen İsmail Köybaşı, Gaziantepspor hasretini dindirdi en azından. Keşke Tabata da olsaydı. Sahi ne yapıyor bizim Japon sambacı Katar’da?
Beşiktaş’ta nasıl oynadığını uzun süre çözemediğim yıllar geçince de bu soruya cevabını bulamadığım Mert Nobre golünü attı. Sözleşmesine yeni Eurolar yüklemesinler sakın. Neyse ikinci yarıda bir pozisyonda cepheden topu uzaya dikti de, gerçek Nobre’yi gördük.
Ev sahibinin kalecisi Kazım’ın çocuklarına anlatacağı bir hikayesi oldu. Aynı İstanbul’da olduğu gibi beşlik olmamaları onu sayesinde biraz.
Manuel Fernandes, Roberto Hilbert ve Hugo Almeida maçı en ciddiye alan isimlerdi. Almeida’nın golü bulması takdir-i ilahi biraz. Herkesin dört, hatta 10 gözle beklediği Muhammed bir başka genç arkadaşı Onur’un (geçmiş olsun) sakatlığıyla oyuna girdi. Çocuğum yaştaki genç Kartal’ı eleştirecek değilim. Umarım çok çok iyi olur da Beşiktaş alt yapısının kıymetini hatırlar. Aynı dileklerim Doğukan Pala, Furkan Şeker, Atınç Nukan (dün gece iyiydi) ve Cumali Bişi için de geçerli.
Sözün özü: Yıldızlar topluluğu Portekiz Milli Takımı Beşiktaş, Bank Asya’nın mütevazı takımı Gaziantep Büyükşehir Belediyespor’dan grup aşamasındaki 1-0’lık yenilginin rövanşını aldı. Yönetimin ve Bernd Schuster’in başarılı icraatlarına bunu eklemek lazım! İlk Divan Kurulu’nda bol bol anlatırlarsa “Antep’in fethini” şaşırmamak da lazım...
‘’Schuster değil Rüştü...‘’
Şayet Ricardo Quaresma hücum hattının sol kanadında görev yapacak ise Hilbert’in yerine Simao’nun sağ kulvarda ne işi var? Herhalde; ‘O kadar para verip transfer ettik, ayıp olmasın’ boylamındadır! Yermemek gerekli, yerden yere vurmak daha doğrusu olur Bernd Schuster’i! ‘Ne haliniz varsa görün...’ görünümündeki teknik adamın önce kendisini motive etmesi gerekli ki, sonra oyunculara sıra gelebilsin.
Rüştü Reçber önce Tita’nın, ardından da Necati Ateş’in şutlarını çelmeyi başarmasa Beşiktaş karşılaşmanın üçte birlik bölümünü iki farkla geride tamamlayacaktı. Rüştü’nün deneyimi olanak tanımadı, art arda iki tane kaçıran Antalyaspor da kalesinde Ekrem Dağ ile golü görüverdi. Sonrasında da Guti’nin akıl dolu sayısı geldi. Karşı kaledeki Ömer Çatkıç, Rüştü kadar becerikli olmadığı gibi şanssız gecesindeydi. Beşiktaş fazlaca uzun sürenin ardından üstelik deplasmanda iki farkla öne geçiverdi. Futbol kimi zaman böylesine ‘adaletsiz’ oyun olup çıkıveriyor...
Beşiktaş uzun aranın ardından kazandı, ne var ki yedi haftadan bu yana üç puana hasret kalan Antalyaspor karşısında. Kaldı ki, Beşiktaş savunması her maç bir öncekini aratıyor. Dün gece Rüştü’nün becerisi savunma bloğunun basit hatalarının göz ardı edilmesini sağladı, nereye kadar? Beşiktaş kazandı kazanmasına, neye yarar?
Hugo Almeida yakın gelecekte ‘ti’ geçilen oyuncu olacak kuşkusuz. Ya Bernd Schuster? Kabahat bizde Mustafa Denizli’nin şapkasından çıkan tavşanı dil uzattık, Schuster’in sahaya çıkardığı ‘uyuyan takımı’ görmeden alkışladık!
‘’Tebrikler Lugano‘’
Zaten istediği buydu, ancak öylesine başarılı oldu ki sanıyorum kendisi de şaşırdı! Hem Beşiktaş sahada tek eksikle kaldı hem de geriye düşen Fenerbahçe eşitliği sağladı. Sorunlu Beşiktaş savunması bir de eksik kalınca penaltı golü ile eşitliği sağlayan Alex sayılarını art arda sıralayıverdi. Kuşkusuz Ferrari’nin gördüğü kart skor tabelasına yansıdı ama söz konusu pozisyonun bir öncesi, Beşiktaş açısından yabana atılmaması gereken anekdot kanımca! Volkan ile karşı karşıya kalan Hugo Almeida ‘o’ pozisyonu gole çevirecek yetiye sahip değil ise neden transfer edildi, milyon Dolarlara? Bobo’nun suçu neydi, İspanyolca bilmemesi mi? Futbol literatüründe ‘üst düzey oyuncu’ olarak kabul edilen Almeida golü atsa Beşiktaş aradaki farkı ikiye çıkaracak, en azından gece kurtulacak yandaş nefes alacaktı! Fenerbahçe’nin yengisine dil uzatmak ahmaklık olur. Oynadılar ve kazandılar, tabii ki Lugano’nun akılcı taktiği fazlaca işi yarayınca. Bernd Schuster mi? Mehmet Aurelio’nun yokluğunda Beşiktaş orta alanının çok daha üretken ve hücuma yönelik oynadığını gördüğü halde bu futbolcuyu ısrarla ikinci yarıda sahaya sürmesini en azından benim mantığım kabul etmiyor. Şu andan itibaren Beşiktaş’ın yitirecek bir şeyi kalmadı. Gelecek sezon da bu kadro ve aynı teknik adamla devam edilecek ise Beşiktaşlılar yitirmeye alışmalılar. Hatta bunu sorun bile etmemeliler! Süleyman Seba ‘yuhalandı’ genç başkan geldi. Mustafa Denizli yerildi yerini Bernd Schuster alıverdi. İvedi olarak ‘yuhalayacak’ başka birileri bulunmalı!
‘’Hatıra fotoğrafı!‘’
Ne yazık ki Bernd Schuster’in futbol yetisini anlayamadım. Söz konusu teknik adamın Alman mı, Portekizli mi, İspanyol mu olduğu denklemini çözemediğim gibi! Kusursuza yakın kadro oluşturup sürmüş sahaya ayaz gecede! Necip Uysal’ı yedek kulübesinde oturtup Aurelio’yu sahaya sürmeyi açıkçası her teknik adam beceremez, Nobre’yi de takımın değişmezi statüsünde oynatmayı akıl edemez!
Hele hele Ernst’i kulübeye çekip Erhan Güven’i oyuna dahil etmek, tek kelime ile ‘dahice’ taktik! Beşiktaş, Schuster’in sistemi ile ‘oyunu önde kabul edip hücumda çoğalıyor’ yorumları ile, zat-ı muhtereme methiyeler düzülürken, kabul edilen sadece D. Kiev’in golleri olup çıkıverdi Beşiktaş kalesinde! Önce Vukojevic ardından Shevchenko sonrasında Ayila Yussuf, en sonunda da Gusev’in sayıları salt Beşiktaş’ı kupa dışına itelemedi, Siyah-Beyazlı ekibi on yıl kadar geriye götürüverdi, hem de bir gecede!
Daha anlaşılırı; Takke düştü kel gözüktü! Futbol elbette olur ancak mevcut kadro ile bu kadarı olmamalı. Shevchenko ilk golde topu ‘göstere göstere’ indirdi Vukojevic’in önüne, ikincisinde ise Beşiktaşlı futbolcular takım olarak Shevchenko ile ‘hatıra fotoğrafı’ çektiriverdiler. Beşiktaş’ta Quaresma’nın çabası yetmedi, yetemezdi de. Ve ligin ardından kupada da yolun sonuna geliniverdi. Açıkçası benim için de sürpriz olmadı.
Zira Schuster Beşiktaş’tan çok ‘Portekiz Kolonisi’ni yaratmayı istedi ve de bunu başardı. Kendisini Beşiktaş’ı ‘takım’ olgusundan büyük hızla uzaklaştırdığı için tebrik ediyoruz ve devamını diliyoruz. Artık Beşiktaş’a Portekizli bir başkan yakışır! Bernd Schuster, Beşiktaş’a Portekizli başkan getir!
‘’Schuster kazanmayı unutturdu!‘’
Bireysel yetilerin takım oyunundaki yetersizliğine tanıklık ettik dün gece Başkent’teki mücadelenin ilk bölümünde. ‘Takım olmak’ tanımlaması, kadrosunda bol yıldız barındıran Beşiktaş’tan fazlaca uzaklarda gözüküyor şu sıralar... Serdar Özkan’ın Beşiktaş forması ile yapamadığını Beşiktaş’a karşı ilk dakikada yapması, kayda değer anekdot kuşkusuz ancak daha önemlisi hemen ardından Sestak’ın kaçırdığı olsa gerek. Beşiktaş 8’inci dakikayı bir değil, iki farkla arkada bırakacaktı ama biraz Hakan Arıkan’ın beceresi, biraz da Sestak’ın becerisizliği olanak tanımadı pozisyonun gol olmasına. Mehmet Aurelio ‘inadı’ Bernd Schuster’in değil Beşiktaş’ın yitirmesine neden oluyor, elden de bir şey gelmiyor!
Mert Nobre’nin durumu da farklılık içermiyor... Teknik direktör Schuster işin kolayını bulmuş! Hugo Almeida ‘sönük’ ise ki Beşiktaş forması ile henüz parladığı görülmedi, sahaya gözden çıkardığı Bobo’yu sürüyor. Beşiktaş’ın bu sezon takım olamamasının nedeni de bu olsa gerek, Schuster futbolcuların özgüvenlerini yitirmelerine ‘çanak tuttu’ tutmaya da devam ediyor! Bobo ve Fabian Ernst takviyesi işe yaradı Beşiktaş hareketlendi ancak Ankaragücü de fazlası ile savunmaya çekiliverdi. Beşiktaş’ın elle tutulur yanı kalmadı, sürekli savunma hatalarından söz ediliyor ancak orta saha ile hücum hattının durumu da vahim. Querasma ve Guti’nin yoklukları ‘mazeret’ olamaz.
Schuster’in Beşiktaş’a oynattığı futboldan övgüyle söz edenler şimdi ne derler bilemem ancak soyunma odası basma jargonunu dile getirenlerin basacakları odayı iyi belirlemelerinde yarar var! Dün gece hakem Özgün Yankaya’ya yönetimi nedeni ile kim dil uzatabilir, ev sahibi Ankaragücü’nün oyununu kim yerebilir? Oynadılar ve ayaklarının hakkıyla kazandılar ya Beşiktaş? Orada kazananlar belli!