‘’Belediye: 3 Samimiyet: 0‘’
Havalimanındaki kavga o gecenin tatsız bitmesine neden oldu. Ancak... Abdullah Avcı’nın final sonrasındaki sözleri, ‘Türk futbolunun aydınlık yüzü’ olarak görülen bu genç hoca konusunda herkesi ters köşeye yatırdı. Ne demişti Abdullah Avcı...
“Havalimanında çok duyarlı Beşiktaş seyircileri bizi tebrik edip, çok keyifli bir gece olduğunu söyleyip bize başarılar dilediler. Havalimanında kendini bilmez bazı taraftarlar, maçta yaptıkları tezahüratları aynı şekilde fiili bir şekilde sürdürüp laf tacizine devam ettiler. Böyle bir durum oluştu, üzücü olaylardı. Bunu çok konuşmanın, irdelemenin anlamı yok. Türk futbol kültürü ve ahlâkından bahsederken bir şeylerin hiç gelişmediği bir ülkede bunların çok ciddi mücadelesini yapıyoruz. Ama basında çıkan Büyükşehirli oyuncular dayak yediler, darbe yediler haberleri doğru değil. Orada maç penaltılara kalmadı, 3-0 kazandık. Bunu da herkes bilsin!”Avcı, Türk futbol kültürü için çok ciddi mücadele verdiğini söylüyor. Bizim de inanmak istediğimiz, Abdullah Avcı ve onun gibi genç hocaların bu futbol katilleriyle mücadele etmeleri... Ama genç hocanın televizyonda herkesi dövdüklerini övünüp gurur duyarcasına açıklaması, onun da saldırgan taraftarlardan farkı olmadığını kanıtlıyor.
Ben, ‘Abdullah Avcı ve öğrencileri taştan yapılmış. Onların duyguları yok, kendilerine saldırırlarken teslim olsunlar’ demiyorum. Üstelik böylesine kaybedilmiş bir maçın ardından. Herkes kendisini savunacak, savunmalı mutlaka. Ama bunu tahrik eder bir şekilde televizyondan açıklamak, yangının üzerine benzin dökmekten başka bir şey değil.
A Milli Takımımız’ın başındayken bir amigo Mustafa Denizli’ye kafa atmış, Denizli hiçbir şey yokmuş gibi ayağa kalkmış ve yoluna devam etmişti. Erik Gerets’in başına gelen bozuk parayla kaşı açılmış, ancak maça devam etmişti.Türk futbol kültürü ve ahlâkının Denizli ve Gerets gibilere çok ihtiyacı var, başkasına değil.
‘’Şerefli ikincilik‘’
Serdal Adalı’nın açıklamaları Beşiktaş’ın davayı kaybettiğinin resmiydi. Takım vites düşürdü, Adalı seviyeyi indirdi. Bu güne kadar az konuşup, çok iş yapan Adalı, nasıl haklıyken haksız duruma düşülür kanıtladı. Aziz Yıldırım’ın soyunma odası tacizleri nedeniyle korumalarla Şükrü Saracoğlu’na giden hakemlerden daha büyük yankı uyandırdı sözleri, o kesin. Ancak ‘Almeida’nın golü verilmedi’ diyerek bunları anlatması, kendi kalesine gol atması gibiydi. 40 dakika süren basın toplantısı, Beşiktaş’ın yeni yönetiminin en başarısız icraatıydı.
Bazen iki kelime çok şey anlatır. ‘Şerefli ikincilik’ kavramını, ‘İkinci de oluruz’ diye yorumlayanlar, Süleyman Seba’yı çok yanlış anlamışlar. “Goller verilmesin, penaltılar çalınmasın, oyuncular atılsın, ama biz hakem odası basmayız. Hakemleri korumayla stadımıza getirtmeyiz. Bizim evimizde misafirlere ayıp etmeyiz, o seviyeye inmeyiz” anlamına da gelir şerefli ikincilik.
For what!
Türkiye-Güney Kore dostluk maçında hakeme böyle itiraz ediyordu milli takım kaptanı Emre Belözoğlu. ‘For what’ ‘For what’ (Neden) diye bağıra bağıra, Süper Lig’de görmediği kırmızı kartı gördü bir dostluk maçında. Olaylar neden bu halde, açıklayalım...
Örneğin; asgari ücretle kıt kanaat geçinen bir ailenin çocuğu gönül verdiği takımın maçını izlemek istiyor, ama bu şansı yok (Digiturk ayda 40 TL). Canlı bir futbol maçını statta izleme imkan ihtimali yok (Bilet, yol, yemek 150 TL). 90 dakika bir futbol maçı izlemek için nadir fırsatlarından birisi, açık kanaldan yayınlanan Türkiye’nin milli maçı. Emre Belözoğlu’nu izliyor, belki de onu örnek alıyor. Yani dostluk maçında rakibine tekme atan bizim ülkemizin ulusal futbol takım kaptanını!
Umarım kolunda pazubant olan Emre’yi değil, Hamit gibi sporcuları kendilerine model alır el kadar çocuklar. Belki de, ancak o zaman 75 milyonluk ülkemizden daha fazla sporcu çıkar.
‘’Çanakkale B.B.‘’
Büyükşehir Belediye Teknik Direktörü Abdullah Avcı’nın uyguladığı sistem, tarihe geçer gibi görünüyor. Rakip kim olursa olsun yüzünü çevirme, geçilirsen düşür, öne geçersen yerden kalkma. “Çanakkale geçilmez” dedikleri sistemin bir adım yukarısını oynuyor Beşiktaşlı’nın, Fenerbahçeli’nin, Galatasaraylı’nın paralarıyla kurulan Belediyespor. Stat Atatürk Olimpiyat olunca ‘bambaşka’ bir futbol sergileniyor. Öyle ki bu rakibe, bu stada Messi gelse futbol oynayası kalmaz.
Kabus gibi bir ilk yarı geçiren Beşiktaş’ta sadece Q7 hareketliydi, o kadar. Genç Cenk her maç benzer hatalar yapıyordu, bu karşılaşmada gol oldu. Sonrasında çok kurtardı, ama iş işten geçmişti. Nobre iç saha golcüsü olduğunu kanıtladı, Aurelio akıl almaz bir hata yaptı. ‘Deneyimli’ diye oynayan Aurelio bunu yapıyorsa, Necip neden oynamaz?
İkinci yarının başında bi numara yoktu. Quaresma mücadeleyi bıraktı, Almeida yalnız kaldı, Guti oyundan düştü. Ekrem Dağ ile İbrahim Üzülmez ise ‘top kaptırma makinesi’ gibi oynadı. Simao tartışmalı bir faul kazandırdı, şahane bir vuruşla beraberliği sağladı. Biz nasıl izlediysek Schuster de maçı bizim gibi izledi. Ofsayt diye itiraz edip kulübeden gönderilen Alman hoca üç dakika boyunca anlamsızca itiraz edip, takımının altın dakikalarını çaldı. Guti, Simao fiziksel olarak bitmişken, Ernst 88 dakika kenarda bekledi. 10 kişi oynayan bir takımın teknik direktörü bu kadar geç değişiklik yapmamalı. Beşiktaşlılar işe iyi yanından bakmalı. Artık rahat rahat oynayacaklar kalan maçları.
Görünen o ki, Beşiktaş hangi transferi yaparsa yapsın Belediye’yi bu statta yenemeyecek.
‘’Kusura bakma Guti!‘’
Bu filmi daha önce de gördük, farklı formalar altında da yaşandı benzer olaylar. Ancak bu kadar parlak kariyerli ve bu kadar sansasyonel bir futbolcunun sinir harbine ilk kez tanık oluyorum. Filmi başa sararsak olaylar daha net çıkıyor ortaya.
Real Madrid için bile özel bir futbolcuydu Guti. Türkiye’de de çok özel karşılandı, imza töreni muhteşemdi. Beşiktaş formasıyla çıktığı ilk maçını tarla görünümlü bir zeminde oynadı; Bucaspor karşılaşması... Bobo’ya kitap gibi ara pasını attı, golü attırdı. Sonrasında ‘sahalarda ender görülebilecek’ tekmelerden birine maruz kaldı. O maçın hakemi Barış Şimşek ise, ‘Konuşma kart görürsün’ diye uyardı Guti’yi. Kendi stadının zemini de rezaletti. Zorlandı, bozmadı, devam etti, heyecanlandırdı izleyenleri. Bu arada Türk futbolunun sert oynandığını da anlamaya başlıyordu. Trabzonspor deplasmanında ise yediği tekme şaka gibiydi, hakemin tavrı akla mantığa sığar cinsten değildi. Sonlara doğru oyundan çıktı, ama sahanın içine bile girmeye çalıştı sinirden. Önceki günkü Kayserispor karşılaşması da farklı olmadı. Fazlasıyla müdahaleye maruz kaldı, hakem Kamil Abitoğlu ‘devam’ dedi. Guti de maçtan sonra, “Kayserispor, hakeme de prim vermeli. Bize yapılan sertliklere göz yumdu” diye tepki gösterdi.
Yaşadıklarını yadırgayabilir, ama bence çok sıradan şeyler bunlar. Çünkü burası Türkiye... Süper Lig’de yaşanabilecek her türlü abuk-subukluk olağan geliyor kulağa. Quaresma’nın bir maçta 27 tekme yemesi ve rakibin maçı 11 kişi tamamlaması normal, sert fauller devam kararları normal, Markus Merk’in ‘hakem söylüyorsa haklıdır’ yorumları da normal. Futbolumuzun değeri yükselecek ya!
Kusura bakma Guti... Bizde bu işler böyle. Keşke seni daha güzel zeminlerde, futbol oynamak isteyen rakiplere karşı izleyebilseydik. Tıpkı Portekiz’de hava değişimine giden takım arkadaşın Quaresma gibi...
‘’Neresinden dönersen kâr!‘’
Zararın neresinden dönersen kâr sözü, sanki Rodrigo Tabata-Beşiktaş beraberliği için söylenmiş. İki taraf da iyi niyetli, ama elden gelen bir şey yok. Tabata ne kadar Beşiktaş’ta oynamak istese, Siyah-Beyazlılar ne kadar onda ısrar etse de olmuyor. Manisa maçının 52. dakikasında konuk ekip frikik kullanıyor. Hakan eliyle iki işaretini yapıyor, barajın iki kişiden oluşmasını istiyor. Tabata ise topun önüne geçip, takımına biraz zaman kazandırmak yerine hemen baraja geçiyor. Ömer Aysan frikiği zaman kaybetmeden kullanıyor, organize olamayan Beşiktaş hava topunda kalesinde golü görüyor. Tabii ki yenilen golün tek sorumlusu Brezilyalı değil, ama belli ki Tabata bu takımın banko oyuncusu da değil. “Avrupa Ligi’ni istiyoruz” diyen Beşiktaş, 11 yıllık kariyerinde 15 takım değiştiren Tabata’ya bel bağlıyor. Tabata’ya güvenip yola çıkan takımın akıbeti, geçen sezonki Beşiktaş’tan belli... İşin kötüsü; Toraman’a, Üzülmez’e, Ernst’e, Bobo’ya yazık oluyor.
Hakan, Schuster’e baksın
Belki de Süper Lig’in en iyi kalecileri Beşiktaş’ta. Hakan Arıkan ile Cenk Gönen A Milli Takım’da, Rüştü ise Türkiye’nin gelmiş geçmiş en başarılı file bekçilerinden biri... Ama nasıl oluyorsa Beşiktaş neredeyse iki maçta bir kaleci hatasından gol yiyor. Bu hatalar da genellikle Hakan Arıkan kaynaklı oluyor. Ama ne tezattır ki, Schuster’in 1 numarası Hakan Arıkan.
Sözün özü; Hakan Arıkan, Schuster’in ona inandığı kadar kendisine güvenmiyor. Bir gol yediği zaman oyundan düşüyor, garip hatalar yapıyor, strese giriyor. Hakan keşke hata yaptığı maçta kulübeye bir bakıp, Schuster’in ona duyduğu güveni hatırlasa. O zaman işler hem Hakan Arıkan, hem de Beşiktaş için daha kolay olabilir.
‘’Hayırlı olsun‘’
Eğer kazanmak için her yol mübahsa şimdiden tebrikler...
Daha 1 sene olmadı bu Beşiktaş şampiyon olalı. Rakibi, en kritik maçta İnönü’de Beşiktaş’ı yendiğinde ne köpekli balon uçuruldu, ne de tribünler ateşe verildi, Beşiktaşlılar da stresliydi ama kimse hıncını karşısındakinden çıkarmadı. “Sen niye koltuğunda oturmuyorsun” diyerek kendi taraftarına kızan Aziz Yıldırım Bey, stadından uçan 20 bin köpekli balonu nasıl görmedi. Ama doğru, o daha önce “İTaat et” karton şovunu da görmemişti. Sayın Yıldırım’ın gözleri maç skoruna orantılı olarak miyop olabiliyor, ezeli rakiplerinden biri şampiyon olduğunda sağlık sorunları başgösterip, görevinden ayrılabiliyor. Geçmiş olsun. En garibi, Protokol Tribünü’nde “Otur lan yerine” diyenlerin, Süleyman Seba’yla aynı kefeye konulması.
Bu sene Bursa şampiyon olur, seneye Fener, belki bi daha Fener. Belki 5 sene daha bekler Beşiktaş, Galatasaray kupalar kaldırır o arada. Ama ‘büyük’ takım oyuncusu penaltı noktasını kazacak kadar acizleşmişse, hocası da ‘hırsını oradan çıkardı’ diyerek basitleşmişse, büyüklükten bahsetmenin anlamı yok. Zaten sözü edilen büyüklük de öyle bir büyüklük değil. Mağdur ve buğulu gözlerle barkovizyon gösterileri yapan ‘mayıs görünümlü mart kedileri’ şimdi galibiyetleriyle çok mutlular. Tebrikler.
Her takımın, her insanın bir ilkesi var. Bazılarınınki yeri gelince konuşup, haksızken suskunlaşmak, ne olursa olsun kazanmak ve mutlu olmak. Bazılarının ise koşulsuz sevmek. Penaltı noktası kazma olayını bir satır olsun yazayım dedim, ilkelerim arasında yazmak da var. Gerçekler çok acı ama ben yazmazsam, sen yazmazsan kim yazacak bunları!
4 hafta kaldı. Futbol oynayarak da kazanılır maçlar, cezaalanının çevresine geniş hendekler kazılarak da. En iyi hafriyatçı kimdeyse, o kazansın. Şampiyonlukları hayırlı olsun!
‘’Patladı‘’
Nihat ve Beşiktaş savunması için patlama maçı oldu! Bir hazırlık maçı olsa da sonunda İspanya’daki Nihat sahadaydı, hem de Siyah-Beyaz formayla. Golünü atmasının dışında tüm pozisyonların içindeydi, organizasyonların başrolünü oynadı, Vitesse’yi en çok zorlayan isim oldu. “Neymiş bu eski Nihat” diyor ya hani Nihat, işte bu eski olanı...
Beşiktaş savunması Bursa ve Manisa maçlarında sinyalleri vermişti. Ama dünkü görüntü gerçekten düşündürücüydü. Demek ki bütün iş Matteo Ferrari’de bitiyormuş. Bütün savunmayı, İtalyan toparlıyormuş. Ne İbrahim Kaş’la, ne Sivok’la bu iş olmuyormuş.
Devre arasında oyuna, ‘ha patladı, ha patlayacak’ denen Tabata giriyor oyuna... Transfer edildiği günden bu yana Brezilyalı yetenekli bir futbolcudan çok, ‘Japon askeri’ görüntüsündeki Tabata... Yine ne pasını gördük, ne de kaleye şutunu. Onun patlaması da, çok açıkça belli ki Beşiktaş’ın kasasında...
Mustafa Denizli ligde her hafta kimin puan kaybedeceğini biliyor, puan cetvelleri çıkarıyor, hesaplar yapıyor ve hep haklı çıkıyor. Galiba oynatmadığı Necip Uysal, Batuhan, Rıdvan gibi oyuncularda da gelecek görmüyor ‘Mustafadamus’. Çünkü onlara hak ettiği değeri hiç vermiyor. Aylardır sakat olan Rıdvan 46’da, yıllardır saha kenarında ısınan Necip 63’te oyuna girdi. 18 yaşındakiler de içeri girebiliyormuş meğerse... Nihat kadar Rıdvan da, Necip de umut saçtı ikinci yarı öncesinde. Ama nerde? Kahin’in son kehaneti, oynamayacakları yönünde...
Hakem Astar’ı atlayıp, haksızlık etmek istemem. O da patladı! Astar, sahada iki top varken taç atışı kullandırarak çığır açtı. Verilmiş sadakası varmış, iyi ki resmi bir maç değildi.
‘’Kartal kendine karşı!‘’
İkiz gibiler. Yönetim şekilleri çok benzeşiyor. Bir yıl önce iyi bir görüntü çizen hocası, bir sonraki sezon ayrılabiliyor... Ya da hocası gitmekten beter oluyor. Avrupa’nın 1 numaralı organizasyonunda ‘arabesk’ yönetilen iki takımın mücadelesi, Beşiktaş-CSKA Moskova karşılaşması. Zico’ya sabredemeyen CSKA ile Denizli’ye sabreden Beşiktaş’ın maçı...
Merhametsiz Ramos!
CSKA’nın başında bugün Beşiktaş’ı iyi tanıyan Zico olsa daha mı iyiydi, bilinmez. Ancak şu anda Rus ekibinin teknik direktörlüğünü yapan Juande Ramos’un da tıpkı Denizli gibi nerede, ne yapacağı belli olmayan bir hoca olduğu gerçek. Sevilla’da kupaları toplarken, Tottenham’da takımı küme düşme noktasına getirebilecek kadar başarısız oldu. İsminin açıklanmasını istemeyen bir İngiliz futbolcu, “Bize sadece ‘Hücumda 4-3-3, savunmada 4-5-1 oynuyoruz’ diyor ve kollarını bağlayıp nasıl yenildiğimizi izliyor” demişti. Zaten İngiliz basını da ona Tottenham’ı düşürdüğü durumdan dolayı ‘merhametsiz’ lakabını takmıştı. Ramos’un bir de Real Madrid macerası var. İspanyol ekibinin geçen sezonki toparlanma evresinde de, Barcelona’dan 6 yediği derbide de takımın başındaydı. Zaten Real Madrid hikayesi sadece 6 ay sürdü. Real gibi oyuncu özneli bir takımda, Juande Ramos’un da pek işi olamazdı.
Wagner Love’u arıyorlar
CSKA Moskova’ya imza atarken, “Önceliğimiz Şampiyonlar Ligi’nde tur atlamak” diyen Ramos’un da kendini kanıtlamak için hedefi Devler Ligi. İspanyol hoca, Sevilla’dan bu yana benimsediği taktikten bugün de vazgeçmeyi düşünmeyecek ve takımını 4-3-3 sistemiyle sahaya sürecek. CSKA’nın hücum oynamaktan başka çaresi de yok. Çünkü gruptaki öncelikli rakibi Wolfsburg karşısında ağır bir yenilgi aldılar. Tıpkı Beşiktaş gibi gol yollarında sorun yaşayan CSKA’nın hücum hattında Guilherme ile Necid dışında önemli bir gücü bulunmuyor. Rus temsilcisi, hala takımdan ayrılan Wagner Love’u arıyor. Dinamo Kiev’den büyük umutlarla transfer edilen Guilherme ise beklenen patlamayı henüz yapmış değil. Zaten Brezilyalı futbolcu, Zico’nun gidişi sonrasında, “Ben Zico için gelmiştim. Ayrılmayı düşünüyorum” diyerek, rengini belli etmişti.
Guilherme, bugün Beşiktaş savunmasını en çok zorlayacak oyuncu. Sağ ayağını iyi kullanıyor, ama o da Wagner Love’un yerini doldurabilmiş değil. CSKA’nın en önemli silahı ise savunması. Rus temsilcisinin kalecisi Akinfeev, defansla çok uyumlu bir görüntü çiziyor. Ama Wolfsburg karşılaşmasında, defansın arasına atılan topların etkili olduğu ortaya çıkmıştı.
Beşiktaş’a gelince...
Kartal’ın işi kolay değil. Rusya’da bir beraberlik bile CSKA’nın fişini çekebilir. Hem Şampiyonlar Ligi’nde iddiasını güçlendirmek, hem de kötü gidişe ‘dur’ demek için Beşiktaş’a galibiyet gerek. Kartal’ın kadrosu zaten iyi. Tek gereken, Fabian Ernst gibi yenilgiyi kabullenmemek. Hem diğer futbolcuların, hem de teknik direktör Denizli’nin ‘Ernst gibi hırslı’ olması gerekiyor. Beşiktaş’ı kurtaracak şey ne teknik, ne taktik. Sadece hırs. Aynı şeylerin, Rusya’da CSKA Moskova için konuşulduğu kesin...