‘’Önce Beşiktaş‘’
Beden terbiyesi bölge teşkilatından aldığım seyirci raporum 6 bin 760. Ne Passolig ne de seyircilerin stattan kaçması. Yöneticiler her şeyi yapıyor. Ancak terör, lanet olası rahat durmuyor. Cumartesi Dağlıca’da 4 üst rütbeli subay, 1 Yarbay ve 3 Astsubay şehit olmuş. Dün Tunceli’de 2 şehit. Ankara’da tren garindaki olayı biliyoruz. İnsanlar toplu yerlerden kaçmayı düşünüyorlar. Keşke maçlardan önce şu İstiklal Marşı’nı bir kenara bırakıp, şehitlerimize saygı duruşu yapsak. Şehit sayısına göre saygı duruşu olmaz!
Sol bek zararı
Gelelim maça... Şenol Güneş’in 3. tercihi İsmail Köybaşı, Tosic, Motta liglerimizde en çok para ödenen ve kulüplerimizi zarara sokan bekler. Ne kadar yanlış bir transfer politikası olduğunu görüyoruz. Kısacası menacerlerin cirit attığı bir ülkedeyiz. Şenol hoca, mutlaka geri ikiliye bir çözüm bulmalı. Tek hamlelik oyuncular Rhodolfo ve Ersan sıkıntı yaşıyor. Beşiktaş’ın başarısı altındaki gerçek; kulübenin mutluluğu. Kimse rahatsız değil. Oynayan oynamayan. Quaresma, Cenk, Tosic, Necip hep yüzleri gülüyor. Tabii Serdar da dahil. İlk Rizeliler, yani ben, Rizeli olarak söylüyorum. Tutucu bir memleketiz. Doğduğumuz yer olmasına rağmen Beşiktaşlıyız.
Atiba hep aynı
Ancak Hikmet Karaman, Rize için mükemmel bir takım yaratmış. Bulundukları yer bunu ispatlıyor. Beşiktaş ilk şutu 32. dakikada attı, o da Sosa’yla. Bu dakikaya kadar hep Rizespor’u izledik. Pas, pas, pas, pas. Tamam da biraz da ileriyi düşün, ceza sahası içini düşün. Gol lazım, gol. Mario Gomez, takımının bu kadar çok atak oynadığı bir müsabakada hayatında ilk defa bu derece etkisiz ve yalnız kalmıştır. Görüntüler hep Atiba’nın sıfır hata ile oynadığını gösteriyor. Kusura bakmayın, “hadi canım” da demeyin. Bende oynarım. Risk yok ayağına ilk gelen topu siyaha veriyor. Sağa, sola, geriye. Bilmiyorum belki de pas yüzdesi en yüksek oyuncu. Ama futbol goldür, golle güzel olur.
Hakem farkı
Alper Ulusoy ligimzin devşirme hakemi. Yardımcılıktan ortaya geldi. Fenerbahçe’ye FİFA, Galatasaray’a 30 senelik hakem, Beşiktaş’a devşirme. Her şeyin farkındayız. Federasyonda hiç kimse Beşiktaşlı var demesin. Hepsi haybeye adamlar. Önce Beşiktaş. Tarafsızlık traş. Tarafsız olmayan yok. Arkadaşlar bu böyle biline.
‘’Deniz Ateş Bitnel‘’
Eskişehir, artık deplasman olmaktan çıktı. Olimpiyat’a trafikte gitmek 2,5 saat... Dönmek ayrı bir çile... Eskişehir yolculuğuna 9.30’da başlayıp 11.45’te şehire vardık. Üstelik müthiş hizmet ve güzel seyahatle beraber...
Doğrusunu isterseniz, gündüz maçını özlemiştim. Dün üstelik kıskandıran bir zemin, tribünde de hatırı sayılır, mükemmel seyirci vardı. Benim gözüm 90 dakika boyunca Deniz Ateş’te idi. Son haftalarda futbolun en zayıf halkası gösterilen hakemlere veryansın ediyorlar. Üstelik bazı hakem eskileri de bu konuda ahkam kesiyorlar. Çok şükür bana göre sınıfı geçti. Yolu açık olsun. Ona bir maç lazımdı. O da riski önemli maç, alkışlar ben ve diğere arkadaşlarımdan...
Tolga terlemedi bile!
Günün Beşiktaş adına en ayıbı, protokolde, adının İrfan olduğunu öğrendiğim kişi... Beşiktaş’ı eşofman ile temsil etti tribünde... Beşiktaş böyle mi temsil edilecek! Cevap bekliyorum... Bana göre maçtan da, skordan da önemli olan bu. Öncelikle belirtmeliyim ki, Beşiktaş’ı ceza alanına kadar beğendik. Ancak saha içinde oyunculara bir şeyler oluyor. Ceza sahası üstü ve içi; Gökhan, Sosa’ya, o Gomez’e, Gomez, Q7’ye topu gönderiyor... Devrenin tek farklı bitmesi, rakibi küçümsemektir. Tolga, bir pozisyon dışında yere yatmadı. Haftalardır eleştirdiğimiz defans, ilk kez rahattı.
Gekas bizi de bitirdi
İkinci yarıda Q17 yerine Necip’i alan Şenol hoca, bir nevi skorun yettiğini düşündü. İlk yarı iki kenardan yapılan hücum güzellikleri, Gökhan’la teke indi. Bu da rakibin oynamasına sebep oldu. Daha doğrusu iştahını kabarttı. Gomez’in ikinci golüne rağmen Beşiktaş’ın belalısı Gekas’ın golü, ortalığı karıştırdı. Hele son dakikada direkten dönen top oyunu bitirdi ama doğrusunu isterseniz bizi de bitirdi.
‘’Nerede seyirci!‘’
Müsabakanın devre arası olmuştu. Kimsenin yüzü gülmüyor, hiç kimse mutlu değil. Beklenti de yoktu. Kısacası herkes rahatsız. Hafta sonundaki Fenerbahçe galibiyetindeki oyun, siyahla beyaz gibi. Kaleci Tolga, tuttuklarıyla değil tutamadıklarıyla ön plana çıktı. Dakikalar 16’yı gösterdiği anda yakışmayan bir gol yedi. Sporting Lizbon takımı, öncelikle belirteyim ki, ne yaptığını bilen bir takım. Ayağa top oynuyor, çok kolay adam eksiltiyorlar. Beck, nam-ı diğer sağ bekimiz. Ancak dün gece ismine yakışır değildi.
Çok acemice hareketler yaptı. Argoda kullanırlar ya, ‘Her top yol geçen hanı’ tanımı tam Beck’e uyuyor. Dün gece Şenol hocanın Serdar Kurtuluş’u oyuna sürmesini beklerdim. Sporting Lizbon’la aramızdaki en önemli fark, biz, uzun toplarla pozisyon arıyoruz. Rakip ayağa kısa paslarla, sanki yürüye yürüye Beşiktaş orta sahasını geçiyor.Taa ki Oğuzhan gelene kadar. 16. dakikada Lizbon’un golü de öyle oldu. Dün gece gösterdi ki, pas yaparak üzerine gelen bütün takımlara karşı Beşiktaş defansı evlere şenlik. Zaten ligdeki 7 hafta bunun göstergesi. Siyah-Beyazlılar’ın en zayıf halkaları defansı.
Ersan ve Rhodolfo’nun anlaşamaması, riskli oyunları, iki bekteki sıkıntılar, maalesef bu sonucu doğurdu. Back’e o kadar para; kusura bakmasınlar, ben menacerlerin oyunu derim. 2. yarı Necip-Oğuzhan değişikliği takımı topu ileriye götürme yönünde ofansif olarak çok etkiledi. Gol de böyle geldi. Hatta galibiyet de. Bu tür maçlarda puan çok önemli. Derler ya, ‘Yenemiyorsan yenilmeyeceksin.’ Bu takım, yenebilecekleri bir takımdı. 16 bin kombine, 9 bin biletli seyirci. Tribünde 22 bin seyirci. Stat 70 bin, arkadaşlar neredesiniz!
‘’Altıpas kalecisi‘’
Cuma günü Orhan Yıldırım, gazetemizde Şenol hocanın röportajında "Önce iyi savunma" ve "Hemen vurma" yazmıştı. Tamam hiçbir diyeceğimiz yok. Futbolun ana kuralıdır savunmanın sağlam olması hemde ilk 20 dakika iki ölü top, iki gol.
Ne güzel "Kaymaklı ekmek kadayıfı". Ancak savunmanın en önemli kuralı kalecin sağlam olacak. Beşiktaş kalesinde malesef Tolga bu sezon hiç güven vermiyor. Defansın savunması sıfır, sebebi ise Oğuzhan çok ilerde oyunuyor ve Sosa da yanında. Malesef gidinci gelmiyorlar. Yani dönüş sıkıntı.
Atiba ne yapsın tek başına. Bilhassa ilk yarıda Fenerbahçe forveti Beşiktaş defansının üstünde cirit atıyor. Maçın ana fikri bu. Mutlaka Beşiktaş forvetleri topa sahip olmalı. Fenerbahçe'nin müdahafasına defans yapmalı. Bunun içinde Necip, Q17 oyunda olmalı. İkinci yarı Necibi oyuna sokarak Atiba'yı rahatlattı. Orta sahayı da. Top biraz Fernandao'da kaldı. Yalnız Ersan Gülüm kusura bakmasın. Saatli bomba. Bence defansın en zayıf halkası. Tosiç'i beğendim. Kendi kalesine gol atmasına rağmen. Hatasız kul olmaz. Ancak Olcay topun sibobunu bu kadar arıyorsun biliyor musun oyunda Fenerbahçe yüzde 65 oynamış topla, Beşiktaş yüzde 35.
Aslında Gökhan Töre, tek başına kalitesiyle en az yüzde 25 topa sahip olmalıydı. Şimdi diyeceksiniz ki, Beşiktaş maçı kazandı bu ne biçim yazı. Nedir bu eleştiri? Tribünde biz yaşadık, oyun boyunca iki elimiz bir o tarafta gitti bir o tarafa. Olcay'ı beğendim. Atiba bana göre dünün yıldızı. Yalnız van Persie'nin kaçırdığı bir gol var ki, ekran başanıdaki Fenerliler, saç baş yoldu. Maç zordu kağıt üzerinde. 3-2, yıllar sonra iyi bir netice. İyi bir skor. Beşiktaş'ın bu galibiyete ihtiyacı vardı. Tribünlere de ihtiyacı var.
Ancak kombine bilet şu bu, toplasan 27 bin. Fener maçı yakışmadı. Zor bir gündü. Kolay bitmedi. Evet başlık atmıştık. Altıpas kalecisi diye Tolga malesef Cenk gittikten sonra daha da zayıf halka oldu. Ve maçın hakemi Halis Özkahya. Bütün tribün bağırıyordu. Futbolun katilleri Türk hakemleri diye. Hayır yanlış. Hemde çok yanlış. Doğru olan bir şey varsa o da Halis Özkahya. Beşinci hakem, ikinci yarı yani Beşiktaş kalesindeki hakem. Top daha nasıl çıksın? Dua etsin Beşiktaş kazandı pozisyon güme gitti. Biz onu unutmayacağız. Bakmayın Beşiktaş'ın galip geldiğine Halis Özkahya'yı takip ettiğimiz gibi gözümüz artık onun da üzerinde.
‘’Orman'ı rahat bırakın‘’
Öncelikle tüm İslam aleminin ve Beşiktaş ailesinin Kurban Bayramı’nı kutlarım. Fikret Orman Beşiktaş Kulübü Başkanı. 9 yaşından beri tanırım, babası rahmetli Kadir Orman’la birlikte 1979/80 döneminde bugünkü durumdan daha felaket bir ortamda yöneticiydim. Yani Kadir Orman ve onun çocukları sonradan olma değil, anadan doğma Beşiktaşlılar. Buna annesi Nuran Yenge de dahil. Niçin yazıya böyle başladım. Çünkü Beşiktaş’ta son zamanlarda Fikret Orman’ı hiç rahat bırakmıyorlar.
Bu rahat bırakmayanların çoğu da Beşiktaş ailesi dışındaki insanlar. Ailenin içerisindekiler de malesef uzaklaştırılıyorlar. Örnekleri bu satırlara sığmaz. Fikret Orman’ın dışındaki yöneticiler sözlerini yerine getirmeyince, son 4 maç şampiyonluk kaçtı. Demba Ba bu konuda söyledikleriyle en iyi örnek. Şunu söylemek istiyorum. Fikret Orman kadar iyi Beşiktaşlı, inanın -bakın inanın diyorum- az gelir. Başkanlık Nuran annenin ak sütü gibi helal. Ama ne olur çevresindeki Beşiktaşlı ve Fenerbahçeli asalaklar, adamı rahat bırakın! Bu davranışlar yüzünden, yani yöneticilerin yüzünden şampiyonluk gidecektir. Bütün bunların sebebi Orman’ın takıma sahip çıkması. Dışarıdan insanların söylemleriyle takımı dağıtmaması. Hepsine ihtiyacı var.
Fulya’da çiçekler açacak
Yıllardır yılan hikayesine dönmüştü. Beşiktaş’ın yükselme devri ve şampiyonluk dönemlerinin emektarı Fulya sahasına, nihayet sayın Bakanımız Akif Çağatay Kılıç ve Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan olmak üzere Dursun Türk, İstanbul bölge müdürü İbrahim Koç ve şube müdürü Behçet Bey tarafından yapılan ihale ile 3 milyon TL’ye yakın bir bedelle bayram ertesi kazma vuruluyor. 11 takım artık göçebe olmaktan kurtuluyor. Yılbaşı itibari ile hepsi yuvaya dönüyor. Şu anda altyapı Selimiye Stadı’nda, Selimiye Başkanı İdriz Kalaycı’nın kucak açmasıyla müsabakalar oynanıyor. Yılbaşı itibari ile hepsi Fulya’da toplanacak, futbol okulları dahil. Koca Beşiktaş takımı artık amatör takımların himayesinde olmayacak.
Bizler de artık 24 saat Fulya’dayız. Tek hedefimiz, tribünleri ile soyunma odaları ile muhteşem tesisimize sahip çıkmak. Spor Genel Müdürümüz Mehmet Baykan’a bu konuda desteklerinden dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır. Amatörden gelen bir insan amatörün ve altyapının değerini bilen bir insan. Kimse kusura bakmasın sadece şunu söyleyeceğim; iyi ki varsın sayın Baykan.
‘’46. dakika!‘’
Hafta içinde tüm gözler Başkan Fikret Orman’ın açıklamalarında ve hedef tahtası olan Fırat Aydınus’ta idi. Ben biliyordum; Fırat Aydınus’un karakterinden, kişiliğinden ve hakem ahlakından hiç şüphem yoktu. Dün de öyle oldu. Çok iyi bir müsabaka yönetti. Mehmet Özdilek, namı diğer Şifo Mehmet. Beşiktaş’ı değil, Beşiktaş’ın ciğerini bilen biri. İlk 45 dakika ne oldu, nasıl geçti hiç anlamadık. Pozisyon yok, kalite sıfır. Sebep açıkça belli, bunu daha önce de söyledik; ‘Şenol hoca, Quaresma ile Gökhan bir arada oynamaz’ diye. Atiba ile Sosa yan yana olmaz. Ve düşünün, koca Beşiktaş takımı rakip kaleye 51. dakikada ilk şutunu atıyor. Yani kaleci Hopf ilk defa yere yattı. Ama bu dakikadan sonra da yerden kalkmadı. Şenol Güneş, görmüş olacak ki bizim düşündüklerimizi Quaresma’yı ve Olcay’ı kulübeye çekti. Necip’i defansın önüne alarak Atiba’yı rahatlattı. İleride de Mario Gomez’i. Maç bitti. Futbolcular neyi paylaşamıyorlar. Bu kavga niye. Tolga, senin insanları rahatlatman gerekirken kavganın içinde oluyorsun. Önümüzdeki hafta Fenerbahçe maçı var. Alıştık senin derbilerde olmamana. Sebep mi arıyorsun? Bırak toparla takımı, gir içeri.
Ya Quaresma ya Töre
..Ve Ersan Gülüm. Aslında Şenol Güneş’in, Rhodolfo’yu sahada tutup, Ersan Gülüm’ü kulübeye çekmesi gerekirdi. Tek hamlelik oyuncu. Yaptığı hareket, 90. dakikada penaltı. Hazır penaltı demişken, Fırat Aydınus’un bana göre dünkü müsabakada en önemli hatası Mario Gomez’i sahada tutmasıydı. Bir kırmızı değil, o dirsek iki kırmızıydı. Dün şunu gösterdi açıkça, Şenol hoca kararını vermeli. Ya Quaresma ya Gökhan Töre. Çünkü topun sibobunu aramakta ikisine de katlanamıyoruz. Yani egoist kelimesi hafif kalır. En azından biri sahadan olursa kafamız biraz daha rahat olur. Tosic’i dün beğendim. Attığı gol iş kazası!
‘’Koltuklarınız güzel mi!‘’
TFF Eski İstanbul İl Başkanı olarak, TASKK Genel Başkan Ali Düşmez’le yıllardır sağlık uzmanı konusuyla ilgileniyoruz. Devletimiz, yöneticilerimiz bilhassa Sağlık Bakanlığı’mız, bu konuda söz verdiği halde çözüm üretmediler. Hep söz aldık. Ama hepsi siyaset güttü. Bu olay, daha ligin ikinci haftasında İstanbul’da haftada 750, Türkiye genelinde ise 72 bin maçın oynandığı Amatör Küme’de yaşandı. TFF, bir sağlık uzmanı için kulüplere maç öncesinde 20 lira ödüyor. Ama kimse maçlara 20 lira için gelmiyor. Turgut Şen, bir eğitimciydi ve bu işi de tamamen amatör duygularla yapan bir insandı. Değer mi 20 liraya! Bu iş için ya doğru dürüst bir ücret vermeleri ya da tıp fakültelerindeki doktorların stajlarını spor sahalarında yapmaları lazım. Başka türlü bunun kurtuluşu yok. Her sene 2-3 tane çocuğumuz ölüyor. Şimdi de hocamız öldü. Yazık günah değil mi! Turgut hocanın ve amatör ailesinin başı sağ olsun. Hiç kimse Amatör Camia’dan suçlu aramasın. Çünkü tek bir suçlu var o da Sağlık Bakanlığı! Daha kaç tane Turgut hoca ölecek!
‘’Bay gol Gomez‘’
17 lig maçı, Beşiktaş sadece 3 tane kazanmış. Ama Abdullah Avcı var. Müsabaka öncesi sıkıntıydı. Ama oyun başladıktan sonra baktık ki, bu sıkıntıyı Abdullah Avcı çekiyor. Avcı’nın bu takımın başında bulunduğu dönemlerde en rahatsız olduğu takımdır Başakşehir. Aslında Beşiktaş açısından da iki yönlü bir maç oldu iki ayrı devrede. İlk yarı pozisyon yok, ama Gomez’in mükemmel bir golü var. İkinci yarı, çuvalla pozisyon var, tek bir tane gol, o da Gomez’den. Gökhan Töre, Quaresma girene kadar devamlı Olcay’ı sıkıştırıyor. Halbuki oyunu açması lazım. Top Beşiktaş’ta hep içeri giriyor. Gomez de sıkıyor. Hücumda Gökhan Töre’nin de Olcay’ın da genişlik yaratması lazım. Bu futbolun olmazsa olmazı. Başakşehir kapanıyor, Beşiktaş kucağına giriyor. Bilhassa ilk yarı pozisyon yok, ara pas yok 62. dakikaya kadar. Tribün , Quaresma Quaresma dile bağırınca Töre oynamaya başlıyor.
Töre zengin çocuğu gibi!
Necip, Beşiktaş takımında benim en çok sevdiğim oyuncu. Her zamanda bu takımda forma bulmasını isterim. Oyun 1-0, riskli bir netice. Skoru kollamak lazım, sana hücum lazım. Zaten karşında seni rahat bırakan bir takım var. Top ileride kalmalı savunmada değil. Bu arada bir parantez açmak istiyorum; Gökhan Töre’ye zengin çocukları gibi ayağına top geçti mi, kimseye vermiyor. Seyirci Quaresma’yı istiyor. Nasıl olduysa Gökhan Töre, topun sibobunu aramadan ayağına gelen topu hemen Gomez’e atıyor. Dün akşam Gomez’in maçıydı. Attığı iki golde de bu benim işim diyor. Ancak Gomez’e istediği topları ben değil, Olcay’la Gökhan Töre atacak. Bu da Beşiktaş’ın huzuru demek. Yalnız, 2-0’dan sonra skora rağmen bu defa Beşiktaş’ın başı çok ağrıdı.